Hulya - Emile Zola Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hulya kimin eseri? Hulya kitabının yazarı kimdir? Hulya konusu ve anafikri nedir? Hulya kitabı ne anlatıyor? Hulya kitabının yazarı Emile Zola kimdir? İşte Hulya kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Emile Zola
Çevirmen: Hamdi Varoğlu
Yayın Evi: Cumhuriyet Kitapları
İSBN: 594387
Sayfa Sayısı: 288
Hulya Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1850'li yıllarda Fransa'da geçen bir aşk hikayesi.
Hulya Alıntıları - Sözleri
- " Bilmediği alemin, kendi isteği dışında, hayatı hakkında karar verdiğini hissediyordu. "
- " Seni yoksulun biriyle evlendirdiğimiz zaman, tekrar yeryüzüne düşeceksin, kemiklerin kırılacak. Bizim gibi yoksullar için mutluluk, alçak gönüllülüklerdir. "
- " Size bir şey söyleyeyim mi , dünya bana uzaktan büyük bir bahçe gibi görünüyor, bahçe. Yaşamak öyle iyi, hayat o kadar tatlı ki, kötü olamaz. "
- " Dünyada biricik acı, sevildiğini sanmamak !..."
- Günah çıkartan papazlarla bakireler için beyaz , havariler ve din şehitleri için kırmızı, ölülerle göğe çekilme günleri için siyah, masumlar günü için mor,bütün yortu günleri için yeşil üstlükler işliyordu.
- Böyle acıya ne gerek vardı? Ermiş kadınlar gözyaşı istiyorlar mıydı?
- ... dünya, bana uzaktan, büyük bir bahçe gibi görünüyor; bahçe. Yaşamak öyle iyi,hayat o kadar tatlı ki , kötü olamaz...
- ... dünyada, yaşamak mutluluğundan , sizi seveni sevmek mutluluğundan başka bir şey yok...
- İnsan sevince, aşkın ızdırabından kaçılmaz.
- " Angelique, hele birkaç aydan beri heyecanlı zamanlarında, kızışan kanı şakaklarını döverken, Agnes'i anıyor, ona yalvarıyor; hemen serinler gibi oluyordu.Onu hep etrafında görüyor, yaptığı işlerle onu gücendirdiğini hissettikçe canı sıkılıyordu. Bir akşam bazen hala zevk aldığı için, yine kendi kendisinin ellerini öptüğü sırada, yalnız olduğu halde, ermiş kızın kendisini gördüğünü anlayarak, birdenbire utandı, kıpkırmızı kesildi. Arkasına dönüp baktı, Agnes oradaydı. Onun vücuduna bekçilik ediyordu. "
- Çocuk kimsesizdi; bütün varı yoğu bu cüzdandı; bırakılmış, numaralanmış, sıraya konmuş bir yaratıktı.
- Sütlü kahve dolu bir tencere, sobanın bir kenarında sıcak duruyordu.
- Nini anne, bu kimliğimi bazı bazı bana gösterir: "Bak derdi, varın yoğun bu, bilmiş ol, eğer bu da olmazsa, hiç bir şeyin yok demektir."
- Hubertine, kötü arkadaşlarla düşüp kalkmasından korkarak onun okula gitmemesine izin alabildiği için, kız yalnız pazar günleri, kilisede saat yedi ayinini dinlemek üzere evden çıkıyordu. Bahçesi ölü bir sessizliğe gömülü bu daracık, antika ev, onun bütün dünyası oldu.
- Saflığı, kuvvetli ve yumuşak hali, dengesi kusursuz dürüst aklı ile, bu şekilde eğitim vermeye elverişli yaratılmıştı. Ona, feragati ve itaati öğretiyor, ihtirası ve gururu bunlarla karşılaştırıp ona gösteriyordu. Söz dinlemek, yaşamak demekti. Allaha, anaya babaya, kendinden büyüklere itaat etmek gerekti.
Hulya İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Rüya: Fransıcada Le rêve ( Düş ),İngilizcede The Dream,Türkçede ise Rüya(Hülya) olarak dilimize çevrilen bu kitap. Émile Zola'nın Rougon-Macquart serisinin on altıncı romanıdır. Geçtiği zaman:1860-1869 yılları arası Birincil karakterler Hurbert Hurbetine Anqelique( Anqelique'nin babası belli değildir annesi ise Sidonie Rougondur, Sidonie Rougon Tazı Payı kitabında azıcık gözükmüştü. Anqelique Nana'nın kuzenidir-Felicien'i seviyor ) Félicien(Soylu ve asil biridir) Rüya , Beaumont Katedrali'nin girişinde karda can veren genç bir yetim kızla başlar. Noel Günü'nden sonraki gündür. bir çiftin mucizevi bir şekilde hayallerindeki çocuğa sahip olduğu eski peri masallarını anımsatan Hubert ve Hubertine (katedralin yanında yaşayan) Angélique'i kurtarır. Onu kendi çocukları gibi büyütürler. Çocukları olmayan çift genç kızı kurtarırlar ve onu evlatlık alırlar, Hubert ve Hubertine annesinin izni olmadan evlenmişlerdi,Hubertine ise annelerinin izni olmadan evlendikleri için lanetlendiklerini düşünüyorlardı. bir çocukları olmuştu aslında fakat o da fazla yaşamadan ölmüştü, fakat kader onlara gülmüştü ve bu genç çocuğu kurtarmışlardı ve kendileri ile büyütmüşlerdi.Anqeliue ise büyüdükçe aileye daha çok yardımcı olmak istiyordu bundan dolayı nakış işleri öğrenmişti bunun ailesine yardımcı olacağını düşünüyordu. Anqelique, Jacobus de Voragine'in Altın Efsanesinde anlatıldığı gibi , azizlerin ve şehitlerin - özellikle Aziz Agnes ve Aziz George'un - hikayeleriyle büyülenir. ve Rüyası, yakışıklı bir prens tarafından kurtarılmak ve sonsuza dek mutlu yaşamaktır, ve ilginç olan şey cidden istediği aşk olacakmıydı? Angélique . Kulelerde yaşayan peri masalı kızları gibi, Angélique de eski evin tepesinde yaşıyor ve balkonundan Félicien'i vitray pencerelerde çalışırken görüyor. O muhteşem, o da öyle ve böylece meraklı bir flört başlar. Onu takip eder, çamaşır yıkamasına yardım eder, Kısacası onun her işine koşar. Sonrasında gelişen olaylar sayesinde sevdiği aşkına kavuşacakmıydı acaba? ileriki sayfalar olaylı bittiği için sadece biraz özetini anlatmak daha iyi olacaktır, kitap güzel bir aşk macerası, romantik sevmeyen kişileri sarmaz. kitapta Macquart aile bireylerinin ana karakterleri yada onların çocukları yer almıyor, ondan pek bir bağlantı göremedim. (Mehmet bulan)
Rougon-Macquart serisinin 16. kitabı ancak pek çok açıdan serinin diğer kitaplarından farklı. Zola’nın kitapları genellikle Paris’in kenar varoş mahallelerinde geçer; insanlar tarlalarda, madenlerde, fabrikalarda acımasızca sömürülmektedir. Hırs, açgözlülük çok yaygın bir hastalıktır. Hele söz konusu Rougon-Macquart ise bu aileden sonu trajediyle bitmeyen neredeyse hiç kimse yok gibidir. Ancak bu kitapta durum biraz farklı. Zola burada 9 yaşında bakıcı ailesinden kaçan Angelique’in Beaumont kasabasında, 12 yüzyıldan kalma bir katedralin yanında yaşayan nakışçı bir karı-koca tarafından evlatlık alınmasını, kızın güzelleşip serpilmesini ve neticede “rüya”sını gerçekleştirmesini anlatıyor. Tüm bunlar Paris’ten uzak, kilise çanlarının kuş cıvıltılarına karıştığı, dinsel törenlerin sokaklara taştığı, her türlü kötülükten uzak, saflığın ve temizliğin hakim olduğu, güneşten çok katolizmin çevreyi aydınlattığı ancak masallarda duyabileceğimiz bir yerde gerçekleşiyor. Evet, tıpkı bir peri masalı. Bu peri masalı gerçekçilik akımıyla Ortaçağ azizlerinin, din şehitlerinin ve mucizelerin gölgesinde çiçek açıyor. (N)
Her şey hulyadan ibaretti.Angelique , saadetin şahikasında , bir busenin hafif soluğu içinde , yok olmuştu . Bu satırlarla son buluyor fransız yazar Emila zolanın Hulya adlı eseri. Kanatimce rus edebiyatından fazlaca etkilenmekle beraber sığ bir çerçevede yazılmış olmasına rağmen damaklarda rahatsız edici bir tad bırakmıyor. (Nazım atagün)
Kitabın Yazarı Emile Zola Kimdir?
Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransada natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zolanın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransayı terkedip bir süre Londrada yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davasının yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında,kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü. “Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır.Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla,hayatın zorluklarından bahsedilir.Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı,büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır.
Emile Zola Kitapları - Eserleri
- Paris Yıldızı
- Nana
- Meyhane
- Yaşama Sevinci
- Therese Raquin
- Hulya
- Suçluyorum
- Bir Aşk Sayfası
- Gerçek
- Emek (1 Cilt)
- Döl Bereketi - 1
- Döl Bereketi - 2
- Apartman
- Germinal
- İtiraf
- Hayvanlaşan İnsan
- Paris'in Karnı
- Toprak 1
- Rahip Mouret'nin Günahı
- Sel
- Bir Gecelik Aşk Uğruna
- Doktor Paskal
- Para
- Plassans Papazı
- Marsilya'nın Gizemleri
- Medan Geceleri
- Aşk Bitmesin
- Toprak 2
- Emek 2. Cilt
- Deneysel Roman
- Değirmene Hücum
- Canlı Ölü
- Başyapıt
- Germinal
- Nana
- Captain Burle
- Yıkılış
- Döl Bereketi 3
- Seçilmiş Əsərləri
- Nasıl Ölünür
- Meyhane (II. Cilt)
- Rougon'ların Yükselişi
- Rougon'ların Yükselişi 2.Cilt
- Bir Aşk Sayfası 2
- Aşkların En Güzeli
- Bir Aşk Gecesi
- Beşerdeki İfrit
Emile Zola Alıntıları - Sözleri
- Bu adamlar sevmiyorlar, sevmekten âciz insanlar, bunlar! Para, iktidar, ihtiras, zevk, evet, bunlar ellerinden gelir, fakat aşk onların kârı değil! (Döl Bereketi - 1)
- Sonra, tek bir sözcükle sürükledi Pauline'i içeri: "Gel, pis çocuk." (Paris'in Karnı)
- Elindeki minik demeti, büyük bir hazla kokladı. Evet! İşte kardeşlik bağının getirdiği iyilik, bir başına mutluluk yaratan sevgi, evreni kurtararak, yeni baştan kuracak olan aşk! (Emek (1 Cilt))
- ''Bu acının tesellisi yok. Yardım istemiyorum.'' (Sel)
- "Evlendirin; eğer onlar aileleriyle böyle çekişmeye, bütün engelleri aşmaya yönelten büyük bir aşkla birbirlerini seviyorlarsa evlendirin. Mutluluğu ancak sevgi sağlar." (Emek (1 Cilt))
- Bütün ihtilaller burjuvalar için yapılıyor. (Paris'in Karnı)
- Gene hasta sandı kendini, sağlığının tamamen yerine gelmesi için son bir şeye gereksinimi vardı: Nerede arayacağını, nerede bulabileceğini bilmediği bir bütünlük gereksinimi, eksiksiz bir doyum gereksinimiydi bu. (Rahip Mouret'nin Günahı)
- Therese'nin odasındaydı ve bu içini mutlulukla doldurdu. Sonra bir anda, bir adamın cesedinin de orada olduğu, nişin oyuğundaki perdelerin tenine dediği aklına geldi. Tüyleri ürperdi, bayılacak gibiydi. Therese bu ufak tefek adamı sevmişti, Aman Tanrım! Bu mümkün müydü? Adamı öldürdüğü için kızı affedebilirdi; asıl kanını kaynatan şey , Colombel'in çıplak ayaklarının dantelli yatak örtülerinin ortasında uzanıyor oluşuydu. (Bir Gecelik Aşk Uğruna)
- ... sonunda sahidende pis bir hal alıyor bu iş. Ben peşleri sıra bir sürü çocuk sürükleyen insanlar gördüğüm zaman sarhoş bir aile görmüş gibi tiksiniyorum. Ondan hiç farkı yok, hatta daha pis. (Döl Bereketi - 1)
- -İstemiyorum! Kimse gelmesin! (Apartman)
- Boşa harcanan paradan söz edildiğini ne zaman duysa acı çekiyor, bu konuda yapılan şakaları bile anlamıyordu. (Medan Geceleri)
- Savunma artık savaşı,savaştan kirli bir şey yok bu dünyada ! (Yıkılış)
- insan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır. (Germinal)
- İnsan tehlikenin gözüne bakarsa ona meydan okur. Kahramanlık denen şey de budur, bundan daha gizemli ya da daha fazla bir şey değil. (Yıkılış)
- Fakat insanlar gerçekleri bildikleri halde, bunu itiraf etmek istemezler. Bu nedenle suçu daima talihe yüklüyorlar, Tanrı 'nın gazabına uğradıklarını ileri sürüyorlardı. (Meyhane)
- Kentleri ateşe verin, insanları kırıp geçirin, her şeyi kökünden kazıyın, bu çürümüş dünyadan hiçbir şey kalmadığı zaman yerine daha iyisi biter belki. (Germinal)
- İşte böyle… Tutku denen şey kaçınılmazdı… (Bir Aşk Sayfası)
- Ben sözcükleri sevmem... İnsan birini sevdi mi, yapabileceği en iyi şey onu göstermektir. (Apartman)
- "Beni olduğum gibi kabul etmelisin." (Nana)
- Evet, modern konuyu ele alıyorlar. Aydınlık renklerle boyuyorlar, fakat bayağı ve düzgün resim tarzını, herkesin yaptığı göze hoş görünür tertibi, hasılı, beri tarafta burjuvalar beğensin diye öğrenilen formülü muhafaza ediyorlar... Sonra işin kolayına bakıyorlar, tahtadan oyuncak boyar gibi çırpıştırma iş görüyorlar. Bu el çabukluğu, bu rahat iş görme tarzı başarı kazandırıyor. Halbu ki kürek cezasına layık görülmeli... Anlıyor musunuz? (Başyapıt)