Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 - Celaleddin Vatandaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 kimin eseri? Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 kitabının yazarı kimdir? Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 konusu ve anafikri nedir? Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 kitabı ne anlatıyor? Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 PDF indirme linki var mı? Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 kitabının yazarı Celaleddin Vatandaş kimdir? İşte Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Celaleddin Vatandaş
Tasarımcı: Furkan Selçuk Ertargin
Yayın Evi: Pınar Yayınları
İSBN: 9789753522298
Sayfa Sayısı: 592
Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
O, Allah'ın insanlara dünya ve ahiret hayatlarını esenlik yurdu (Yunus, 10:25) kılacak yolu göstermek için gönderdiği elçilerinin sonuncusu Hz. Muhammed'den(s.a.v.) başkası değildi. Söz konusu olay, O'nun, Allah'ın elçisi olarak seçildiğini bildiren ve böylelikle insanlara mutlak hakikatleri bildirme sürecini başlatan vahiyle ilk defa muhatap oluşuydu. Bu ilk vahyin gelişini takiben, kıyamete kadarki, zaman içerisinde yaşayacak bütün insanlar için gerçek mutluluğun, adaletin, huzurun, güvenin, iyliğin, güzelliğin... yolunu gösterecek ilahi bilgiler yirmi yılı aşkın süreyle vahyolundu. Vahyolunan her ayetle, bireysel ve toplumsal hayatın olması gereken en mükemmel şekli, en güzel muhtevası bildirildi, açıklandı, gösterildi. Vahyolunan ayetler ve ayetlerin oluşturduğu Kur'an önce elçisini eğitip yetiştirdi. Onun ilahi talimatlarıyla mükemmelleşen ve tüm insanlık için en güzel model haline gelen uygulamaları ve yaşantısı, ilahi bilginin pratiğe aktarılışı şeklinde anlam kazandı. Böylelikle insanlığa sunulan dosdoğru ve en güzel hayat tarzı, sadece teorik esaslar halinde insanlara bildirilen bir bilgi yığını olmaktan çıktı; ilahi bilgi Hz. Muhammed'in (s.a.v.) şahsında en mükemmel modelini buldu, insanlık O'nun şahsında bir insanın ulaşabileceği en mükemmel aşamaya erişti.
Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 Alıntıları - Sözleri
- Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Alalh şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir. (Nisa,4:147)
- Vahyolunan bir grup ayet sayısal çokluğa sahip olmalarına rağmen yeryüzü kendilerine dar gelen o Müslümanların halini anlatırken bu gerçeği dile getiriyordu. Elde edilen zaferin hakka mensup olmanın ve hakkı savunmanın gereği olarak ilahi bir yardım sonunda gerçekleştiği daha sonra vahyolunan ayetlerle Müslümanlara şöyle bildirildi, "Andolsun ki Allah, birçok yerde ve Huneyn'de size yardım etti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğratmaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz. Sonra, Allah, Resûlü ile müminler üzerine sekinetini (huzur duygusunu) indirdi, sizin bilmediğiniz ordular (meleklerle) indirdi de kafirlere azap etti. İşte bu o kafirlerin cezasıdır." (Tevbe, 9:25,26).
- Mekke’nin fethini takip eden ilk günlerin birisinde, kalabalık bir topluluk olan Temimler adına yaklaşık 90 kişiden oluşan bir temsilci grubu Medine’ye geldi. Heyetin başkanı Utarid b. Hâcib, kalabalık bir topluluğun temsilcisi ve kalabalık bir heyetin başkanı olmanın gururu içindeydi. Kalbinde ve davranışlarında güzel ahlâkın izini bulmak zordu. Medine’ye geldiğinde doğruca mescide gidip Resulül-lah’m nerede olduğunu sordu. Mescitteki Müslümanlar, Resulüllah’ın odasında olduğunu, namaz vakti mescide geleceğini söylediler. Utarid b. Hâcib, az bir süre de olsa bekletilmeyi gururuna yediremedi. Bağırarak sesini Resulüllah’a duyurmaya çalıştı. Çok kaba bir tavırla ‘Muhammedi Dışarı çık! Hadi gel! Seninle görüşüp konuşmaya geldim!’ diye bağırmaya başladı. Utarid b. Hâcib’in davranışı çirkin, hitabı kabaydı. Seslendiği kişinin herhangi birisi değil, Allah’ın elçisi, hidayet rehberi olduğunu düşünmüyordu. Resulüllah’a karşı, herhangi bir kimseye karşı bile sahip olunması gereken saygıya sahip değildi. Bu konuda arkadaşları da kendisine eşlik ediyorlardı. Hz. Bilâl mescitte bağıran bu kaba insanlara müdahale ederek sakin olmalarını istedi. Ama bir zencinin kendilerine müdahale etmesini hiç kabullenemediler ve daha da kabaiaştılar. Bu şekilde bir süre geçti. Namaz vakti geldi. Resulüllah odasından çıktı ve bu kaba davranışlı, saygı nedir bilmeyen bedevi topluluğun temsilcileriyle görüştü. Herhangi bir eleştiride bulunmadı. Sanki hiçbir şey olmamış gibi onların sorularını cevapladı, istek ve arzularını dinledi. Ancak bu arada vahyolunan bir ayet sürece müdahale etti ve Temim heyetini, davranışlarmdaki kabalık nedeni) le kınayıp, bu tutum ve davranışı terk etmeleri gerektiğini bildirdi. Ayet şöyleydi: ‘(Resulüm!) Sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir. Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.'
- Peygamber elbette ki bir insandır; ama herhangi bir insan değil, seçilmiş bir insandır. İnsanların arasından Allah tarafından seçilip, insanların ebedî modeli kılınmıştır. Ancak O’nun seçilmişliği ve seçkinliği, O’nun İlâhî irade ile özel bir irtibatının bulunması, O’nun hiçbir zaman sıkıntıya, zorluğa, acıya, üzüntüye uğramayacağı anlamına gelmez. O, istemediği, hoşlanmadığı, beğenmediği şeyleri yok edecek bunların yerine istediği güzel, iyi, kolay, şeyleri koyacak iradeye sahip değildir. Çünkü o bir kuldur. Elçi olmasının, Allah tarafından beğenilip getirdiği farklılıklar olabilir ve olması da beklenir; ancak onlar O istediği için değil Allah istediği için gerçekleşir. O zor durumda kalınca durumunu kolaylığa dönüştüremez; O çaresiz kalınca durumunu esenliğe ulaştıramaz; O bir el hareketiyle bir sözle kendisine yönelenleri defedemez, düşmanları yok edemez, uçamaz veya ateşte yürüyemez, gayb alemine hükmedemez. Bu nedenle bir şey yemezse acıkır ve açlıktan zayıf düşer; düştüğü zaman yaralanır, taş çarpınca yüzü parçalanır, dişi kırılır; çok hareket edip çabalayınca gücü kaybolur yere yığılıp kahr ve ancak bir başkalarının yardımıyla doğrulabilir. O hâlde Müslümanlar bilmelidirler kî Muhammed’in Allah’ın elçisi olması O’nu insan üstü bir varlık kılmamaktadır. O elçidir ama insan olan bir elçidir. O’na ve O’nun şahsında Müslümanlar verilen nimetler, başarılar, yardımlar, O istediği ve irade ettiği için değil, Allah istediği ve irade ettiği için gerçekleşir; bunların ne zaman ve nasıl gerçekleşeceğini de sadece ve sadece Allah bilir.
- Fâtıma ile Ali’nin ilk çocukları doğduğunda, yiğit bir savaşçı olan Ali, bu özelliğinin etkisiyle oğluna ‘Harb’ ismini vermek istedi. Resulüllah isimler konusunda hassastı. Kan, kin, şiddet, kötülük, felaket çağrıştıran isimlerden hoşlanmazdı. Bu nedenle Ali’nin seçtiği ismi beğenmedi. Anne ve babanın iznini alarak doğumuna çok sevindiği torununa kendisi isim verdi. Ünce torununun kulağına ezan okudu ve o güne kadar Araplar arasında hiç rastlanmayan bir ismi torunu için seçti. Torunu için seçtiği isim Hasan idi. Anlamı güzellik demekti.
- 1.Sif'ül Bahr 2.Rabiğ 3.Harrâr 4.Ebva 5.Buvat 6.Safevan 7.Zü'l'ü şeyre 8.Nahle
- "Vallahi, eğer Allah hidayet etmeseydi biz doğru yolu bulamazdık."
Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu kitabın diğer siyer kitaplarından ayrılan ve benim için en kıymetli yanı şu; Uçtulu kaçtılı peygamber anlayışından uzak bir noktadan olayların anlatılıyor olması. Peygamberi ''yüceltmek'' niyetiyle insandan daha uzak meleğe daha yakın bu minvalde de söylemleri hayata teğet geçen bir anlayış söz konusu değil. İnsan olan ve 40 yıllık sıradan bir hayatın çizgileri açıkça verilen bir peygamber anlayışı. Yıllarda kasıtlı yapılan her şeyden el etek çekmiş kendi mağarasında insandan ve sosyal hayattan çıkarılmış göklerde dolanan bir peygamber modeli yok. Ticaretle uğraşan, evlenen, çocukları olan sınavları olan bir mücadelesi olan peygamber var karşımızda. Dönemin coğrafi koşulları, siyasi koşulları hatta birçok şeyin kapısını aralayan dil, kavramalar ve deyimler bile verilmiş. Kitap bize Arap toplumunu, tarihsel süreçte içinde bulunan koşulları ve bu coğrafyada cereyan eden bir dinin vucud bulma halini harika bir dille sunuyor. Öğretilerinden önce kendini kabul edebileceğimiz ve rol model olarak görebileceğimiz gerçek bir peygamber eşliğinde Islam'a icabed ediyoruz. (F.K)
Celalettin Vatandaş bu kitabına tam 12 yılını vermiş. 12 yıllık emek ile yoğrulmuş ayetler ile hadisler ile sahih kaynaklar ile yazılmış iki ciltlik bu eseri benim yazdığım kaç cümle anlatabilir ki. Zaten kitabın mahiyeti ayrı bir öneme sahipken birde bunu ele alışı, üslubu ayrı bir değerli geliyor. Hani filmlerde yazarlar ya bazen. Gercekten hayat öykülerinden esinlenilmistir diye. Bu filmlere daha bir derin anlam katar. İşte bu kitap var ya. Tamamen gerçek. Bir resul, bir öğretmen, bir insan, bir baba, bir eş, bir arkadaş, bir komşu, bir tüccar, bir yönetici kısacası her alanda mükemmel olanı anlatan bu kitaba ne diyebilirim. Dedim ya anlatılandan dolayı zaten büyük bir saygı duyduğum bu kitabı birde 12 yıl da tamamlamış. Allah razı olsun. Allah cennete vesile eylesin. Daha önce demiştim. Siyer bir ihtiyaçtır diye. Açlıktir. Ama şunu fark ettim ki doyumu olmayan bir açlık. Şu an beynimde Resulullah dönüyor. Sahabe dönüyor. Eşleri, savaşlar, ümmet ile iç içe olması. Rabbim gerçek manası ile O'nun izinden gidenlerden eylesin. Kitabı çok beğendim. Kesinlikle öneriyorum. Okuyun, okuyun, okuyun. Allah ilmimizi arttırsın ve ilmi ile muamele edenlerden eylesin. Kitap yüklü merkeplerden değil. Selam ve dua ile... (Gülcan ÖZTÜRK)
Selamünaleyküm.. Siyer alanında ilk defa ciltli bir eser okudum. Ciltli eserlere bakış açım değişti diyebilirim. Bu seriyi yalnızca siyer olarak düşünmek hata olur, hem tefsir hem hadis olarak da düşünülebilir. Olayların altında yatan sebepleri, sonuçları gayet iyi bir şekilde anlatılmış, ilk başlarda sıkılıyor gibi oldum ancak kendimi tamamen verince kitap aktı gitti.. Siyer okumak isteyenlere tavsiye ederim. Ancak yazarın bazı kitapları varmış ki bu seriye zemin hazırlamak için okumalıymış. Ben bunu çok sonra öğrendim. Okumak isteyenlerin bunu dikkate almasını tavsiye ederim. Selametle... (Büşra)
Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 PDF indirme linki var mı?
Celaleddin Vatandaş - Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Celaleddin Vatandaş Kimdir?
Celalettin Vatandaş (d 1962, Kırşehir) Sosyolog İlk ve orta öğrenimini Kırşehirde tamamladı 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü kazandı 1985 yılında Milli Eğitim bünyesinde Felsefe Grubu dersleri öğretmeni olarak çalışmaya başladı Bir süre Besni, Adıyaman ve Bozkır, Konyada öğretmenlik yaptı Öğretmenliği sırasında sosyoloji alanında yüksek lisans ve doktora programlarını tamamladı Yüksek Lisans ve Doktora tezlerini Türk Modernleşmesi üzerine yaptı Yüksek Lisans tezinde Türk Modernleşmesinin Osmanlı dönemini, Doktora tezinde Türk Modernleşmesinin Cumhuriyet dönemini araştırdı Bir süre Kanadada bir toplumsal uyum politakası olarak çokkültürlülük üzerine araştırmalar yaptı Doç Dr Celalettin Vatandaşın yayınlanmış çok sayıda makalesinin yanısıra Aile ve Şiddet (Türkiyede eşler arası şiddet), Çokkültürlülük ve Ulusal Kimlik (Türk Ulusçuluğunun Doğuşu) isimli kitapları bulunmaktadır
Celaleddin Vatandaş Kitapları - Eserleri
- Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1
- Vahiyden Kültüre
- Modern Çöküş
- Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2
- Tevhid ve Değişim
- Cumhuriyetin Tarihi
- Kur'an ve Hayat
- Yol Ayrımı
- Tevhid ve Toplum
- Esenlik Yurdunun Çağrısı
- Hz. Muhammed (s)'in Hayatı
- Hz. Muhammedin Hayatı ve İslam Daveti
- Hz. Muhammed'in Hayatı
- Bilim ve Ahlak
- Ulusal Kimlik
- Aile ve Şiddet: Türkiye'de Eşler Arası Şiddet
- Çok Kültürlülük
- Hz. Muhammed (s)'in Hayatı
Celaleddin Vatandaş Alıntıları - Sözleri
- Gazali'ye göre hakka kısmen yakın olanları bulunsa bile filozoflara "Küfür ve ilhad damgasını vurmak gerekir." Bu özellikle Farabi ve İbni Sina için gereklidir. (Vahiyden Kültüre)
- 'Rabb'in için sabret' (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
- Hz. Ali şöyle der: "Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Ahiret yüzünü dönmüş geliyor. Her bireyin kendine has çocukları var. Siz ahiret çocuklarından olun, dünya çocuklarından olmayın! Bugün çalışma günüdür, hesap günü degil. Yarın hesap günüdür, çalışma günü değil." (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1)
- Peygamber elbette ki bir insandır; ama herhangi bir insan değil, seçilmiş bir insandır. İnsanların arasından Allah tarafından seçilip, insanların ebedî modeli kılınmıştır. Ancak O’nun seçilmişliği ve seçkinliği, O’nun İlâhî irade ile özel bir irtibatının bulunması, O’nun hiçbir zaman sıkıntıya, zorluğa, acıya, üzüntüye uğramayacağı anlamına gelmez. O, istemediği, hoşlanmadığı, beğenmediği şeyleri yok edecek bunların yerine istediği güzel, iyi, kolay, şeyleri koyacak iradeye sahip değildir. Çünkü o bir kuldur. Elçi olmasının, Allah tarafından beğenilip getirdiği farklılıklar olabilir ve olması da beklenir; ancak onlar O istediği için değil Allah istediği için gerçekleşir. O zor durumda kalınca durumunu kolaylığa dönüştüremez; O çaresiz kalınca durumunu esenliğe ulaştıramaz; O bir el hareketiyle bir sözle kendisine yönelenleri defedemez, düşmanları yok edemez, uçamaz veya ateşte yürüyemez, gayb alemine hükmedemez. Bu nedenle bir şey yemezse acıkır ve açlıktan zayıf düşer; düştüğü zaman yaralanır, taş çarpınca yüzü parçalanır, dişi kırılır; çok hareket edip çabalayınca gücü kaybolur yere yığılıp kahr ve ancak bir başkalarının yardımıyla doğrulabilir. O hâlde Müslümanlar bilmelidirler kî Muhammed’in Allah’ın elçisi olması O’nu insan üstü bir varlık kılmamaktadır. O elçidir ama insan olan bir elçidir. O’na ve O’nun şahsında Müslümanlar verilen nimetler, başarılar, yardımlar, O istediği ve irade ettiği için değil, Allah istediği ve irade ettiği için gerçekleşir; bunların ne zaman ve nasıl gerçekleşeceğini de sadece ve sadece Allah bilir. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
- ..diğer ilahlara kulluk etmek âsiliktir ama kişinin kendisini ilah mevkiîne koyarak başkasını kendisine kulluk ettirmesi isyanın ta kendisidir. (Tevhid ve Değişim)
- Gerçekten peygamberlerin kıssalarında akıl sahipleri için büyük bir ibret vardır. (Tevhid ve Toplum)
- Kur'an, herhangi bir kitap gibi değildir. O'nda herhangi bir konu, herhangi bir kitapta olduğu gibi, ana başlıklar halinde, ana başlıklar da alt başlıklara bölünerek ele alınmış değildir. Kitaplarda bulunan bildik yazım usülleri Kur'an'da bulunmaz. Konuların önce genel hatlarıyla ele alınıp, sonra ayrıntılarına inerek açıklanması ve daha sonra da bir sonuca bağlanma süreci Kur'an'da söz konusu değildir. Bütün kitaplar, ilk sayfalarından son sayfalarına kadar bir konu dahilinde bütünlüğe sahiptirler. Bunun için de o kitaplar ortasından okunmaya başlanırsa ilk bölümler de anlatılanlar, yarısına kadar okunursa sonucu anlaşılmaz. Böylelikle de okunan kısmın çok fazla bir anlamı olmaz. Fakat Kur'an böyle değildir. Kur'an'la ilk defa muhatap olup, O'nu okumaya başlayan kişi önce çok şaşırır. O zamana kadar hiç görmediği bir sistem ve hiç duymadığı bir üslup karşısında şaşkın ve hayran bir şekilde kala kalır. Çünkü O'nun sistematiği, kitaplarla ilgili olarak alışılmışın dışında ve oldukça farklı, fakat bir o kadar etkili ve önemlidir. Zira o 'dosdoğru' bir hayatın kendisi, 'dosdoğru' bir hayatın yegane rehberidir. Onu okuyan ilahi iradenin sesini duyar, gerçek ilmin ışığını fark eder 'dosdoğru' hayat yolunun siluetini fark eder. Ondaki ilahi ses, kalbi ve kafayı en ücra köşelerine kadar etki altına alır. Üstelik onu baştan sona okumak veya belirli bir kısmını okumak da zorunlu değildir. Okumaya nereden başlanırsa başlansın, ilahi iradenin insana yönelik hitabı, insanı 'dosdoğru' bir inanç ve hayata sevk eden gücü bütün yüceliğiyle açığa çıkar. Hatta bir veya birkaç ayeti dahi okumak, ilahi sesi duymak ve 'dosdoğru' olanlarla 'doğru görünme gayretinde olanlar' arasındaki farkı anlamak için büyük oranda yetip artacaktır bile. (Kur'an ve Hayat)
- ... Elbiseni temiz tut. (74:4) 'Elbiseyi temiz tutmak' , Araplar arasında kullanılan ... bir deyimdi. Araplar, yalan söyleyen veya sözünde durmayan kimse için ''elbisesini kirletti 'derlerdi. Yine aynı şekilde olmak üzere, iffetli kimseler için de 'eteği/elbisesi temiz' derlerdi. Bu ayetle, Rasûlullah (s)'e, her türlü ahlâksızlıktan, ... yüz kızartıcı davranışlardan uzak durulması emredildi. (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
- Doğal olmayan, başka bir değişle kimyasal yapıları bozulmuş transgenik ürünlerin insan metabolizmasında nelere yol açabileceğini kestirmek şimdilik pek mümkün değildir. Bu kuşku bütün dünya tarafından paylaşılmaktadır. Ağır bir açlığın pençesinde kıvranan Zimbabwe'de hükümetin ABD'nin transgenetik tohumla üretilmiş tahıl yardımı önerisini kesin bir dille reddetmesi ve İngiltere Gıda Standartları Temsilciliği tarafından yapılan bir seri araştırmada, GDO'lu ürünleri tüketen kişilerin çoğunda gut hastalığının belirtilerine rastlanması ve Japonya'da genetik değişimli bir bakteriye bağlı olarak meydana gelen bir sendromun, 37 kişinin ölümüne neden olması GDO'lar konusunda birçok ülkede büyük kuşkulara yol açmış ve tepkilere neden olmuştur. (Modern Çöküş)
- "Fakat her şeye rağmen dönemin bütün tasavvufi düşüncesini bir kalıp içerisinde düşünemiyoruz..." (Vahiyden Kültüre)
- Vallahi ağlamakla hüznümün azalacağını bilseydim ağlardım. (Hz. Muhammed'in Hayatı)
- Hatice, ilk zamanlar hiç aklında olmadığı halde, zaman geçtikçe yakından tanıdığı ve ahlakına hayran kaldığı Muhammed'in aradığı hayat arkadaşı olabileceğini düşünmeye başladı. Onun bu düşüncesi kavminin kendisi için bir sıfat olarak kullandığı 'Tahire' isminin gereğine uygundu. Tahire'ye uygun olan ancak bir 'tahir'di ve' tahir' de Muhammed'den başkası değildi. (Hz. Muhammed (s)'in Hayatı)
- Bağlarına sığınmış iki yabancıyı uzaktan seyreden bahçe sahipleri, kim olduklarını bilmedikleri bu kişilere köleleri ile yemeleri için bir miktar üzüm gönderdiler. Köle kanlar içerisindeki iki yabancıya çekinerek yaklaşıp üzümü ikram etti. Resulullah, kanlı elini üzüme uzatırken 'Bismillah dedi. Köle şaşırdı; şaşkın bir halde bakakaldı. Köleye dönen Resulullah sordu: 'Nerelisin?" Hala şaşkınlıgını üzerinden atamamış köle, 'Ninova'dan' dedi. Resulullah sakinliğini hiç kaybetme den, sanki biraz önce taşlanmış, hâlâ vücudundan kanlar akan kişi kendisi değil miş gibi, aynı sakinlikle; 'Ninova mı? Salih insan Yunus b. Metta'nın şehrinden öyle mi?' dedi. Köle daha da şaşırdı: 'Sen Yunus b. Metta'yı nereden biliyorsun?' diye sordu. Resulallah; 'O benim kardeşimdir. O bir peygamberdi, ben de peygamberim' dedi. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 1)
- "Vallahi, eğer Allah hidayet etmeseydi biz doğru yolu bulamazdık." (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
- Eşcinsel sapması 1960'lardan sonra politik ve yasal desteklerle kendisini meşrulaştırma sürecine girerken ilginç bir şey yaşanmaya başlamıştır. Eşcinsel zihniyet, eşcinsel olmayan insanları cinsel hayatları nedeniyle suçlayamamış, ama kendisini normal eksine oturtarak diğerlerini sapkın olarak nitelemeyi başarmıştır. Bu yapılırken de psikolojinin bazı bulguları ve kavramları çok ustalıkla kullanılmıştır. Artık eşcinsel olmayan ve eşcinselliği olumlu değerlendirmeyenler hastadır, sapkındır. Eşcinsel olmayanları sapkın ve hasta gösterme çabalarının temel kavramı fobidir. Eşcinselliğe ve eşcinsellere yönelik olumsuz duygu ve düşüncelere sahip olanlar fobik olmakla itham edilmişlerdir. Bu bağlamda homoerotikfobi (1967), antihomoseksüellik (1976), heteroseksizm (1978), homonegativizm (1980) gibi çeşitli kavramlaştırmalara gidilmiştir. Ancak yaygın şekilde tercih edilen kavram homofobi olmuştur. Bu da ilginç bir kavramlaştırmadır; çünkü insandan korkmak anlamına gelmektedir ve böylelikle vurucu etkisi hayli artırılmıştır. (Modern Çöküş)
- Günümüz dünyası ; modern zamanlar cehaletin zirveye ulaştığı, cahileyenin belkide tüm insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar sistemlestiği ve güç kazandığı bir dönem olarak anlam kazanmaktadir. (Yol Ayrımı)
- Bireylerin sekülerleşmemesi, dinin bireylerin üst kimliğini oluşturmaya ve hayatlarında etkin olmaya devam etmesi, Baü’daki anlam ve biçimiyle laikleşmenin oluşmasına engel teşkil etmiştir. Çünkü, İslam, Hıristiyanlıkla kıyaslanamayacak kadar bireysel ve toplumsal hayatın içerisine köklerini salmış durumdadır. “Halka rağmen”ci programlar kadar, “İslam’a rağmen”ci programların da sorun oluşturucu olduğu görülmüştür. (Cumhuriyetin Tarihi)
- "İdrakimi gideren, benden aşağısını bana güldüren bir şeyi içmem...." (Kur'an ve Hayat)
- Fâtıma ile Ali’nin ilk çocukları doğduğunda, yiğit bir savaşçı olan Ali, bu özelliğinin etkisiyle oğluna ‘Harb’ ismini vermek istedi. Resulüllah isimler konusunda hassastı. Kan, kin, şiddet, kötülük, felaket çağrıştıran isimlerden hoşlanmazdı. Bu nedenle Ali’nin seçtiği ismi beğenmedi. Anne ve babanın iznini alarak doğumuna çok sevindiği torununa kendisi isim verdi. Ünce torununun kulağına ezan okudu ve o güne kadar Araplar arasında hiç rastlanmayan bir ismi torunu için seçti. Torunu için seçtiği isim Hasan idi. Anlamı güzellik demekti. (Hz. Muhammed'in Hayatı ve İslam Daveti 2)
- "Ancak bugün gelinen aşamada, Kur'an'ı anlamamak esas aldı." (Yol Ayrımı)