diorex
sampiyon

İbrahim Efendi Konağı - Samiha Ayverdi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İbrahim Efendi Konağı kimin eseri? İbrahim Efendi Konağı kitabının yazarı kimdir? İbrahim Efendi Konağı konusu ve anafikri nedir? İbrahim Efendi Konağı kitabı ne anlatıyor? İbrahim Efendi Konağı PDF indirme linki var mı? İbrahim Efendi Konağı kitabının yazarı Samiha Ayverdi kimdir? İşte İbrahim Efendi Konağı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.07.2022 17:00
İbrahim Efendi Konağı - Samiha Ayverdi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Samiha Ayverdi

Yayın Evi: Kubbealtı Neşriyatı

İSBN: 9789757663478

Sayfa Sayısı: 478

İbrahim Efendi Konağı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitap ne bir hikayedir ne masal ne de roman... zamanı, mekanı, vak'aları, şahısları, isimleri hatta vak'aların seyri, sırası ve detaylarının yüzde doksanı ile otantik ve yaşanmış bir devrin, gerçek ve yaşanmış bir hayat tablosudur. 

Biz, İmparatorluk Türkiyesi'nin hemen de son evlatları; içinde haşır neşir olduğumuz askeri, siyasi, içtimai ve iktisadi bir tarih meydanında köşe kapmaca oynamış kimseler olarak, görüp duyduklarımızı, tadıp kokladıklarımızı, kudretimiz ölçüsünde, gelecek nesillere intikal ettirmek mecburiyetinin altında bulunuyoruz. İşte bu kitabın meydana gelmesi de o vazife hissinin bir netice ve zarüretinden ibarettir.

(Arka Kapak)

İbrahim Efendi Konağı Alıntıları - Sözleri

  • "Amma bilen nerde, tadan kaç kişi? Nerede, ah nerede o her aradığını kendinde, kendi içinde bulan yüce insan?"
  • “Devlet adamı olanda gayz, kin, menfaatçilik bulunmaya… Her ne işlerse kendinin değil, devletinin itilasını gözete…”
  • "Ah bu ağaçlar... Şehri şehir yapan, binlerce yeşil gözün kadehi ile etrafa huzur dağıtan vefâlı, sefâlı, sâdık dostlar... Eskiden İstanbul şehri bu asil, bu kanâatli âşinaların varlığı ile ne kadar mesut, memnun ve ne kadar mâmurdu."
  • “Başkasının sarayında oturmaktansa kendi kulübesinde yaşamak elbette yeğdi.”
  • “Aşk, olmazlar olduran, bir buyruğu ile müşkülleri âsan eden tek ve eşsiz şehinşah idi.”
  • Sevmeyi bilmek, sevebilmek de bir hüner, bir mutlu Allah vergisiydi.
  • "Ne yapsın ki en geniş mânâlar sükûtun içinde, en derin hikmetler ademin (yokluğun) koynunda gizlenmiş değil midir?"
  • "Ne tuhaf, o dünyayı terketmeden dünya onu terketmişti."
  • “Acımak, herhalde yardım etmekten daha kolaydı.”
  • “İnsanlar için saadet, kendilerinden üst olanlarla beyhûde yarışmak, onlara yetişmeye çalışmak değil, kendi çevresinin en iyisi, en üstünü, en makbûlü olmasını bilmektir.”
  • “Ya acıları kahırları, mihnetleri elemleri çekmekten korkana aşık mı denirdi?”
  • "Kendi söyledi kendi dinledi; nihâyet kendisiyle beraber bilgisi de yok olup gitti."
  • "Karıncanın gözü bir fili görebilir miydi?”
  • "Ya acıları kahırları, mihnetleri elemleri çekmekten korkana aşık mı denirdi?”

İbrahim Efendi Konağı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Samiha Ayverdi: "Âlem büyük insan, insan küçük âlemdir" Ne derin manaları olan ne güzel bir söz. Yıllar önce dedem de buna benzer bir şey söylemişti: "Bir aileyi yönetmek bir devleti yönetmek gibidir". O zamanlar burun kıvırmıştım. Hadi canım demiştim içimden, bir kaç odalı evde yaşayan bir aile ile kocaman bir devletin idaresi nasıl benzeyebilir ki? Zaman geçtikçe anladım ki, her konuda olduğu gibi bu konuda da haklıymış dedem. Yıllar önce, onun Anadolu irfanı ile söylediği bu sözün ifadesini, yıllar sonra uzun bir kitabın sayfalarında buldum.Samiha Ayverdi, "İbrahim Efendi Konağı" kitabında , İstanbul'da bir konakta yaşayan bir ailenin serencamıyla, Osmanlı İmparatorluğu'nun serencamı üzerinden, bu hakikati, en güzel ve en edebi şekilde gözler önüne sermiş. Konağın kıymetli eşyalarla döşenmiş geniş odaları, tıka basa dolu büyük kilerleri, kadınların, kıymetli mücevherlerle dolu kolları ve gerdanları, Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü dönemlerinin ihtişamını tıpkı bir ayna gibi okuyucuya yansıtırken hastalanıp yatağa düşen İbrahim Efendi'nin vefatının ardından konak efradının yaşadığı sefalet ve yaprak dökümü de yabancı devletlerin, hasta adam dedikleri Osmanlının çöküşünden sonra halkın yaşadığı acıları hatırlatıyor. İbrahim Efendi'nin büyük kızı Şevkiye Hanım'ın servetinden günden güne, azar azar kaybettiği her bir parça, Osmanlı'nın yavaş yavaş kaybettiği toprakları simgeliyor adeta. Sâmiha Ayverdi'nin kitapta ustalıkla kullandığı ve kelimeleri inci gibi dizdiği muhteşem Türkçe, yazarın edebi yeteneğine duyulan hayranlığı artırırken, fazla kullanılmadığı için anlaşılması zor olabilecek kelimelerin anlamlarının parantez içinde yazılması da, Osmanlıdan sonra, millet olarak kaybımızın sadece maddi olmadığının, maneviyatımızdan da ne çok şey kaybettiğimizin alâmeti gibiydi.Zira kâmus namustu ve gençlerimiz, çok değil, sadece bir kuşak önceki atalarının yazdıklarını dahi anlayamayacak haldeydi. Zulüm ile âbâd olmanın mümkün olmayacağını bir kez daha görüyoruz bu kitapta. Eğer bir yerde haksızlık varsa kısa vadede kazanıyor gibi görünsen de, uzun vadede seni bekleyen hüsrandır, mesajını okuyoruz arka planda. "Günleri, insanlar arasında döndürüp dururuz" diyen Kur'an'ın müminleri olarak, bu hakikati , İbrahim Efendi Konağı sakinlerinin hayatında okumaktan öte, sanki, bir daha yaşatıyor okuyucusuna Samiha Ayverdi . Kitabı bu kadar sahici yapan şey belki de yazarın edebî dehasının yanında, hikayesinin tamamen kurgu olmayışı ve karakterlerinin hakikaten bu dünyada yaşamış, ömrünü tamamlamış, imtihanını vermiş ve asıl yurtlarına irtihal etmiş gerçek şahsiyetler olmalarıdır. Uzun ve güzel bir kitabın son sayfasını çevirdiğimde aldığım en güzel ve en umut verici mesaj da şu oldu: Ne kadar çok hata yaparsan yap, kayıpların ne kadar çok olursa olsun, özel ihtiyaçlarını gideremeyecek duruma gelip yataklara düşsen de ,farklı vesilelerle sana yardımlar gönderip, seni çaresiz ve yapayalnız bırakmayacak bir Rabbin var ve O, kullarını hiçbir zaman terketmez. "O halde müminler sadece ALLAH'a güvensinler" ( Al-i İmran :160) (Hülya)

Merhaba değerli okurlar; Bu kitap bana hediye gelmişti. Okumaya başladım. Yaklaşık ilk 200 sayfasını okurken işkence çektim :(( Sebebine gelince o dönemin şaşası sanırım. Lüks israf giyim kuşam yeme içme ve çok fazla betimleme asıl konular 200 den sonra başlıyor. Tabi o da çok güzeldi. Yaşananlar beni çok derinden etkiledi. Onca servet yaşamdan sonra o fakirlik o hastalık yatalak olmak. Ne bileyim acaba hayat bizlere ne hazırlıyor. Bizim sonumuz ne olacak demeden edemiyorum. İnanın insan yaşamaktan korkuyor. Okunacak bir kitap. Şimdiden iyi okumalar. (Ebru ERDURU)

İbrahim Efendi Konağı PDF indirme linki var mı?

Samiha Ayverdi - İbrahim Efendi Konağı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İbrahim Efendi Konağı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Samiha Ayverdi Kimdir?

Sâmiha Ayverdi (d. 25 Kasım 1905, İstanbul - ö. 22 Mart 1993, İstanbul), Türk mütefekkir ve mutasavvıf yazar.

Roman, hikâye, hatırat, makale ve inceleme türünde yapıtlar verdi. Rifailik tarikatına bağlı idi.

Piyade Kaymakamı (Yarbay) İsmail Hakkı Bey ile Fatma Meliha Hanım’ın kızıdır. Mimar ve tarihçi yazar Ekrem Hakkı Ayverdi'nin kız kardeşidir. Şehzadebaşı semtinde doğan Samiha Ayverdi, Süleymaniye Kız Numune Mektebi'nde eğitim gördü; daha sonra özel derslerle eğitimini sürdürdü. Çok iyi derecede Fransızca öğrenerek tarih, tasavvuf, felsefe alanlarında kendini yetiştirdi.

Ayverdi, Kubbealtı Cemiyeti kurucu üyesidir. Ayrıca, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul ve Yahya Kemal Enstitülerinde faal üyeliklerde bulunmuş, 1966'da Türk Ev Kadınları Derneği'nin (Türk Kadınları Kültür Derneği) kuruluşuna önayak olmuş, 1970'te ağabeyi ile birlikte Kubbealtı Cemiyeti'nin kurulmasını sağlamıştır.

22 Mart 1993 tarihinde ölen Sâmiha Ayverdi'nin mezarı, İstanbul Zeytinburnu'ndaki Merkez Efendi Camii'nin bahçesindedir..

İstanbul'un Fatih ilçesinde Edirnekapı'dan Saraçhane'ye kadar uzanan Fevzipaşa caddesi ve Hırka-i Şerif Camii yakınındaki Koyun Baba Parkı'nda 1976 yılında ağaçlandırma çalışmaları yaptırdı.

Eserleri

Samiha Ayverdi, 1938'de ilk romanı Aşk Budur'u (Aşk Bu imiş) yayınladı. 1946'dan itibaren daha çok fikir ve tarih eserlerine ağırlık verdi.

Yapıtlarında, tarihi yoğun biçimde kullanmıştır. İnceleme yazıları ve romanları İstanbul üzerinedir. Tasavvuf düşüncesi ve tarih özellikle romanlarında canlanmış, Kenan Rifai'yi eserleri yoluyla okuyuculara tanıtmaya çalışmıştır.

"Batmayan Gün" ve "İnsan ve Şeytan" adlı romanları geçmişi arayışının ürünleridir. Geçmişe duyduğu özlemi en iyi yansıtan romanı 100 Temel Eser listesi'nde de yer alan İbrâhim Efendi Konağı'dır.

Kubbealtı Neşriyat tarafından Samiha Ayverdi Külliyatı adıyla çıkan kitapların sayısı 47 adettir.

Ödülleri

1978’de Türkiye Millî Kültür Vakfı Armağanı; 1984’te Millî Kültür Vakfı tarafından verilen Türk Millî Kültürüne Hizmet Şeref Armağanı; 1985'te Yeryüzünde Birkaç Adım isimli eseri nedeniyle Boğaziçi Yayınları tarafından Boğaziçi Başarı Ödülü almıştır . 26 Nisan 1986’da, Türk Edebiyat Vakfı tarafından kendisine "Millî Sanata Hizmetleri"nden ötürü bir plaket sunulmuştur. 1988 yılında yayınlanan “Hey Gidi Günler Hey” isimli eseri nedeniyle, Türkiye Yazarlar Birliği'nce kendisine Yılın Dil Ödülü verilmiştir. 1990'da Başbakanlık aile araştırma kurumu kendisine bir şükran plaketi sunmuştur. 1992 yılında Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği'nce (İLESAM) verilen Üstün Hizmet Ödülü'nü almıştır.

İstanbul, Fatih'te Vatan Caddesi üzerinde bulunan Vatan Anadolu Lisesi'nin ismi 2005 yılında değiştirilerek, Samiha Ayverdi Anadolu Lisesi yapılmıştır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Sâmiha_Ayverdi

Samiha Ayverdi Kitapları - Eserleri

  • İbrahim Efendi Konağı
  • Yaşayan Ölü
  • Ateş Ağacı
  • Mesihpaşa İmamı
  • İnsan ve Şeytan
  • Yusufcuk
  • Hancı
  • Batmayan Gün
  • Dost
  • Kölelikten Efendiliğe
  • Mabette Bir Gece
  • Ne İdik Ne Olduk
  • Yolcu Nereye Gidiyorsun
  • İstanbul Geceleri
  • Milli Kültür Ve Meseleleri Ve Maarif Davamız
  • Dile Gelen Taş
  • Son Menzil
  • Bir Dünyadan Bir Dünyaya
  • Abide Şahsiyetler
  • Misyonerlik Karşısında Türkiye
  • Rahmet Kapısı
  • Bağ Bozumu
  • Hatıralarla Başbaşa
  • Ah Tuna Vah Tuna
  • Hey Gidi Günler Hey
  • Mektuplardan Gelen Ses
  • Kaybolan Anahtar
  • Aşk Budur!
  • Boğaziçi'nde Tarih
  • Edebi Ve Manevi Dünyası İçinde Fatih
  • İki Aşina
  • Ezeli Dostlar
  • Mektuplar 2
  • Ratibe
  • O Da Bana Kalsın
  • Ken'an Rifai ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık
  • Üç Günlük Dünya İçin
  • Yeryüzünde Birkaç Adım
  • Dünden Bugüne Ne Kalmıştır?
  • Türkiye'nin Ermeni Meselesi
  • Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt
  • Küplüce'deki Köşk
  • Ebabil Kuşları
  • Arkamızda Dönen Dolaplar
  • Mektuplar 1
  • Mülakatlar
  • Türk-Rus Münasebetleri Ve Muharebeleri
  • Paşa Hanım
  • Mektuplar 5
  • Mektuplar 3
  • Sinan'ın Günlüğü
  • Mektuplar 4
  • Türk Tarihinde Osmanlı Asırları (Cilt 3)
  • Türk Tarihinde Osmanlı Asırları (Cilt 2)
  • Türk Tarihinde Osmanlı Asırları (Cilt 1)
  • Mektuplar 6
  • Yunus Emre Ve İlahiler
  • Mektuplar-7 (2 Cilt)
  • Mektuplar 9
  • Mektuplar 11
  • Mektuplar-8
  • Mektuplar-10

Samiha Ayverdi Alıntıları - Sözleri

  • Öyle ya... Bu dünyaya ayak basıp temel atanın karşısına bir gün, ayağına çelme takacak olan bir başkası çıkıp sahip olduklarını ele geçirmeyecek midir ? Ama o çelme takana da dünya yar olmayacak ve bir gün topladıklarını o da başkalarına devretmek zorunda kalacaktır. (İki Aşina )
  • Şahsî malım o kadar az ve o kadar kıymetsiz ki... Halbuki ben sana hissen ve hayâlen dünyâları yollasam doyamam. (Mektuplar 1)
  • Belgrad'ın fethinde ve aynı zamanda Mohaç Muharabesinde üstün gayreti olmuş bulunan Bálî Bey, Budin'i muhasara ederek Avusturya ordusunu kovalayıp zafere ulaştıktan sonra, muvaffakiyetlerini sayıp dökerek Kanuni Sultan Süleyman'dan bir tuğ niyaz edince, padişah kendisine şu cevabı vermiştir: Berhudar ol, Allah senden razı olsun. Benden bir tuğ istiyorsun. Sana emîrü'l ümeralık veriyorum. Lakîn bu yaptıklarına güvenme, ve bir fáni kuldan herhangi bir talepte bulunarak kendini küçültme ve minnet altına girmiş olma. Kıyamete kadar değerinden kaybetmeyecek bu hákani cevap üç günlük dünya nimetleri peşinde şerefini, derúni şánını ayaklar altına almış kimselere olduğu gibi, bilhassa devlet çarkının yükünü omuzlamış olanlara verilmiş unutulmaması gereken îkázın ta kendisi değil de ya nedir? (Üç Günlük Dünya İçin)
  • Bugün dünya bir ruh medeniyetinin yokluğundan muztariptir. (O Da Bana Kalsın)
  • "Ölmüş atalarla da yanmış harmanlarla da öğünülmez." (Kaybolan Anahtar)
  • Kanûnî Sultan Süleyman da ne güzel söylemiştir: ''Bî vefâ yârin Muhibbî cevrini mâzur tut Yârsız kalır bu cihanda ayıpsız yâr isteyen!'' (Rahmet Kapısı)
  • Eksiği görmeyip, hale muhabbet ve anlayışla tat katmak kadar güzel ne vardır ? Dünyada, her tamamın bir eksiği vardır. Hem aransa eksik mi bulunmaz? Hatta, bulamayan icat edip, dünyayı kendine de etrafına da zindan eyler. (Mektuplardan Gelen Ses)
  • Bize, dinlenmek de, istirâhat de, ancak huzurlu bir iç âlemi içinde mümkün. (Yeryüzünde Birkaç Adım)
  • gideceğim yerlere dünyamı da götürürüm inşallah. bize dinlenmek de istirâhat de ancak huzurlu bir iç alemi içinde mümkün. (Yeryüzünde Birkaç Adım)
  • "Üstadım, dün bir dostumla ölümden konuşuyorduk. Dedim ki, asıl ölüm, kalp habersizliğidir..." (Batmayan Gün)
  • Bebeği biraz büyüdükten sonra, sık sık bize gelen Zehra Hanım’ı annem de çok sevmiş. Ona ilahiler öğretmiş, genç kadının ince ve yanık sesine uduyla yada kanunu ile refakat ederek odanın içine bir deruni mabede çevirir olmuşlardı. (Bağ Bozumu)
  • Bizâtihi çeşitli istîdat ve kâbiliyetleri hâmil olan biz insanlar, çok defa kendimizde saklı olan bu kudret kaynağından habersizizdir. (O Da Bana Kalsın)
  • Nihayet 15. asır,iki değerli kadın şair ile de Fatih devri'nin edebiyat tarihine en şerefli bir yaprak açmıştır. Kastamonulu Zeynep Hatun,"kadınlar arasında zamanın nadir yetiştirdiği bir şöhrettir kudretine cihan halkı şaşıp kalmış idi". Fatih Sultan Mehmet devrinde şöhret bulan meşhur şair Mihri ile muasır idi.Şiirinin kuvveti Fitat Hanıma muadil gibidir. Türkçe, Farsça beyitlerle mülemma olan divanını Hz Fatih'e takdim ederek sanatını isabet etmiş ve mazhar-ı mukafat olmuştur. ....Şiirlerinde lirizm ve hüzünlü bir hassasiyet elle tutulurcasına göze çarpar .Fatih'e divanını takdim eden ve mükafata mazhar olan bu kadının şiirlerindeki eda ve sada'ya bakınca,hükümdardan maddi takdir ve iltifattan daha ileri bir alaka beklediği sezilir gibi olur...Beş yüz seneden beri halkın dilden dile şifahi bir emanet olarak bıraktığı rivayet, bu şair kadının heyecan kaynağına, hükümdara olan kalbi alakası esas gösterilir. (Edebi Ve Manevi Dünyası İçinde Fatih)
  • Ama ben ölüme inanmıyorum.Hepsi de,yaşadıkları hayatın sonuna bir yekun çizgisi çizdikten sonra, yeni hayatlarının şartlarında karar etmiş bulunuyorlar. (Ezeli Dostlar)
  • *"Mevsimi gelince açan çiçekleri bekler gibi sizi de dört gözle bekliyoruz" Samiha Ayverdi *"Mektubun bana sanki seni getirdi. Duyguları kelimelerin kalbi içine bu derece samimiyetle yerleştirmek  değme babayiğidin kârı değil.", S.A. (Mektuplar 2)
  • Ermeni kendi menfaat çemberinden başka hiçbir şeye değer vermez; kuvvetli olduğunuz zaman dostunuz, bünyenizde zaaf alâmetleri belirdiği zaman da, sizi parçalamak isteyen hırslı bir canavar huylu düşmanınızdır. (Türkiye'nin Ermeni Meselesi)
  • Kötü ahlâk da nedir bilir misin? Yaradan'dan seni az çok alıkoyan her şey! . (Aşk Budur!)
  • Bir vakitler Avrupa'nın can damarına kadar ilerlemiş olan Türk ordularına karşı, sırasında birbirini yiyen Avrupalı devletler nasıl birleşmiş idiyseler, şimdi de, Islâm âlemi'nin yekpâreleşmesine karşı aynı zihniyet kılıç sallamakta bulunuyor. (Kölelikten Efendiliğe)
  • "Hudutsuz bir aşk, başı sonu olmayan bir sevgi ummânı halinde gönüllere çarpan Mevlânâ'nın, insan oğluna en büyük armağanı, onu kendi ayıplarından utandıracak kadar müsâhamalı ve anlayışlı bir muhabbet ve şefkate gark etmiş olmasıdır." (Abide Şahsiyetler)
  • “Dertli idi; yüreği yaralanmıştı.” (Mesihpaşa İmamı)

Yorum Yaz