tatlidede

İbrani Mitleri - Robert Graves Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İbrani Mitleri kimin eseri? İbrani Mitleri kitabının yazarı kimdir? İbrani Mitleri konusu ve anafikri nedir? İbrani Mitleri kitabı ne anlatıyor? İbrani Mitleri PDF indirme linki var mı? İbrani Mitleri kitabının yazarı Robert Graves kimdir? İşte İbrani Mitleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 25.11.2022 07:00
İbrani Mitleri - Robert Graves Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Robert Graves

Yazar: Raphael Patai

Çevirmen: Uğur Akpur

Yayın Evi: Say Yayınları

İSBN: 9789754688504

Sayfa Sayısı: 400

İbrani Mitleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İbrani isminin veya İbranilerin bir kolunun adının İsrailli olarak değişmesi Yakup'un Tanrısal bir yaratıkla güreşmesinin anısınadır. Bundan sonra İbrani adı sadece dilin ve yazının ismini tanımlamakta ve ayrıca Musa öncesi dönemin karakterine atıfta bulunmaktadır. 19. yüzyıldan itibaren İbrani kelimesi, Musevi ya da Yahudi gibi din çağrışımlı değil, etnik çağrışımlı bir isim olarak kullanılmaya başlanmıştır.

İlk baskısı 1964 yılında gerçekleştirilen İbrani Mitleri, İbrani söylencelerini çeşitli kaynaklardaki halleriyle bir bir önümüze sererken aynı zamanda onları Ege, Miken ve Mezopotamya mitleriyle ilişkilendirip çeşitli temaların farklı toplumlardaki geçişkenliğini ve deyim yerindeyse evrenselliğini vurguluyor.

Anlatımsallığın ön plana çıktığı İbrani Mitleri, Tekvin, Midraşlar, Talmud kitapları aracılığıyla destekleniyor. Daha önce "Yunan Mitleri" adlı çalışmasını da yayımladığımız, söylence ve din ilişkileri üzerine uzmanlık derecesinde çalışmalar yapan Robert Graves, bu kitabı Yahudi kültürü üzerine benzer çalışmalar yapan Raphael Patai ile birlikte hazırlamış.

İbrani Mitleri, her bir mitin kökenine inerek Antik Yunan'daki benzer mitlere yaptığı göndermelerle hem bir karşılaştırmalı dinler tarihi hem de karşılaştırmalı mitler dizgesi sunuyor.

İbrani Mitleri Alıntıları - Sözleri

  • İshak, karısının 20 yıl süren kısırlığını geçirmesi için Tanrıya dualar etti. Tanrı, İshak'ın yakarışını kabul etti ve Rebeka ikizlere hamile kaldı. İkiz­ler çok geçmeden annelerinin rahminde birbirleriyle itişip kakışmaya başla­dılar. Öyle ki Rebeka bu durumdan bıktı ve "Nedir bu başıma gelenler?" di­yerek Tanrıya danışmaya gitti. Tanrı onu şöyle yanıtladı: "Rahminde iki ulus var, Senden iki ayrı halk doğacak, Biri öbüründen güçlü olacak, Büyüğü küçüğüne hizmet edecek." Doğum vakti gelince, Rebeka'nın ikiz oğlu oldu. İlk doğan oğlu kıpkırmızı ve tüylüydü;kırmızı bir cüppeyi andırıyordu. Adını Esav ('tüylü' anlamına ge­lir) koydular. Sonra kardeşi doğdu. Eliyle Esav'ın topuğunu tutuyordu. Bu yüzden İshak ona Yakup ('topuk tutar' ya da 'hileci' anlamına gelir) adını ver­di. Çocuklar büyüdü. Esav, kırları seven usta bir avcı oldu. Yakup ise hep ça­dırda oturan, sürü besleyen sakin bir adamdı
  • İbrahim'in, İshak'ın Kenanlı bir kadınla evlenmesini engellemesi (Tekvin n. 24), erkeğin evlendiğinde evini terk ederek karısının ev halkıyla birlikte yaşaması gerektiği şeklindeki anaerkil yaşam geleneğine dayanır. İbrahim bunun aksine oğlu için Harran'da yaşayan kendi kuzenleri arasında bir seçimde bulunur. Hiç şüphesiz gelinini, müttefiki ve aynı zamanda yeğeni olan Lut'un kızları arasından seçmeyi tercih etmiş olsa da böyle bir girişimin ensest ilişki sayılacağını yaptıkları anlaşmadan dolayı bilmekteydi. Sonraki yıllarda İshak ve Rebeka da oğulları Yakup'un Kenanlı ya da Hititli bir kızla evlenmesine karşı çıkmışlardı (Tekvin xxvn. ı). Anaerkil yaşam geleneğine uygun yapılan evlilikler aynı zamanda Mykene Yunanistan'ında da bir kuraldı. Anne ve babasının tüm ısrarlarına karşın ataerkil geleneklere göre evlenen ilk kadının, Odysseus'un eşi Penelope olduğu söylenir. Anlatılanlara göre Penelope de, İthaka'ya doğru yola çıktığında Rebeka'nınkine benzer bir şekilde yüzünü peçe ile kapatmıştı.
  • Abram'ın eşi olan Saray kocasıyla yaşadığı on yıllık evliliği boyunca çocuk sahibi olamamış ve kısır olduğuna inandığı Mısırlı cariyesi Hacer'i, kocası Abram'a eş olarak vermişti. O sırada seksen beş yaşında olan Abram, bu hediyeyi kabul etti ve onunla birlikte oldu. Hacer, Abram' dan hamile kaldığını anlayınca hanımı Saray'ı küçük görmeye başladı. Bu durumdan rahatsız olan Saray, kocasına olan biteni anlattı ve cariyesinin kendisini hor gördüğünü söyledi. Bunun üzerine Abram, eşine, "Cariyen senin elinde. Neyi uygun görürsen onu yap. O senin cariyen değil mi?" dedi. Böylece Saray, cariyesine sert davranmaya başladı. Hacer, hanımının yaptığı zulme daha fazla dayanamadı ve onun yanından kaçtı. Bir meleğe dönüşen Tanrı, Hacer'i Sur Kentine giderken Kadeş ile Beret arasındaki çölde bir pınarın başında buldu. Ona, "Saray'ın cariyesi Hacer, nereden gelip nereye gidiyorsun?" diye sordu. Hacer, "Hanımım Saray' dan kaçıyorum" diye yanıtladı. Bunun üzerine Tanrı ona eve geri dönmesini, gördüğü zulme sessizce karşı koymasını söyledi ve hiç kimsenin sayamayacağı kadar soyunu çoğaltacağına söz verdi. Tanrı sözlerine şöyle devam etti: "İşte hamilesin, bir oğlun olacak, adını İsmail koyacaksın. Çünkü Tanrı sıkıntı içindeki yakarışını işitti. Oğlun yabaneşeğine benzer bir adam olacak. O herkese, herkes de ona karşı çıkacak. Kardeşlerinin hepsiyle çekişme içinde yaşayacak." Hacer, "Beni Gören Tanrıyı gerçekten gördüm mü?" diyerek haykırdı. Kadeş ile Beret arasında su içtiği kuyuya da Beer-Lahay-Roi adını verdi. Hacer, Tanrının kendisinden istediği gibi hanımının yanına dönerek Abram'a bir erkek çocuğu doğurdu ve çocuğun adını söylendiği gibi İsmail koydu.
  • Birinci Gün Gökyüzünün yaratılması ve onun karanlıktan ayrılması ikinci Gün Gökyüzünün yaratılması ve gökyüzündeki sularla, yeryüzündeki yüzen suların birbirinden ayrılması Üçüncü Gün · Kuru Toprakların yaratılması ve kımıldamayan ormanlar ile tohum veren bitkilerle bezenmesi Dördüncü Gün Günü geceden, mevsimi mevsimden ayırmak için gökcisimlerinin yaratılması (Güneş, Ay ve yıldızlar) Beşinci Gün Göklerde uçan kuşların, yeryüzündeki denizlerde balıkların yaratılması Altıncı Gün Kuru topraklarda yürüyen hayvan, insan ve sürün genlerin yaratılması
  • Tanrı, Adem'e o kadar büyük bir beden bahşetmişti ki Adem uzandı­ğında vücudu, yeryüzünün bir ucundan diğerine dokunabilmekteydi. Ve aya­ğa kalktığında da kafası Kutsal Taht'a değmekteydi. Üstelik tarif edilmez bir güzelliğe sahipti. Sonraları, İbrahim'in eşi Saray ile karşılaştırıldığında dünya­nın en güzel kadını bile bir maymuna benzerken; Saray da Havva ile karşılaş­tırıldığında bir maymuna benzemekteydi. Aynı şekilde Havva da Adem ile karşılaştırıldığında bir maymuna benziyordu - yüzü bir yana, Adem'in to­puklarının güzelliği bile güneşi karartmaktaydı. Her ne kadar Adem, Tanrının suretinde yaratılmış olsa da Tanrıyla karşılaştırıldığında o da bir maymunu andırmaktaydı.
  • İbrani söylenceleri, kadınları Tanrısal kahramanlar tarafından sürülen ve tohum atılan birer toprak parçası olarak ele alır - edilgen, dolayısıyla da yanlış bir çiftçinin toprağına girmesiyle yaşayacaklarından dolayı tamamen suçsuz biri. Musa Yasalarındaki cinsel birlikteliğe dair yasaklamalar sadece erkekleri kapsıyordu ve her ne kadar zinaya ait bir delil bulunduğunda kadın da aşığı gibi taşlanarak ölüme mahkum ediliyor olsa da kadın istemeyerek bu suça karışan biri olarak görülüyordu - tıpkı bir erkeğin cinsel istismarına uğrayan talihsiz bir hayvan gibi.
  • Her Şeye Gücü Yeten Tanrı seni kutsasın, Verimli kılsın, soyunu çoğaltsın, Soyundan halklar türesin! lbrahim'i kutsadığı gibi Seni ve soyunu da kutsasın. Öyle ki Tanrının lbrahim'e verdiği Topraklara sahip olasın!
  • Anlatılanlara göre Yahudilerin tarih boyunca en kötü gününe Sanherib kuzeydeki kabileleri egemenliği altına alması, ne de Nabukadnezar tarafın­dan Süleyman Tapınağı'nın yıkıldığı gündür. En talihsiz ve acı gün yetmiş bi­lim adamının II. Ptolemy'nin (MÖ 285-246) emriyle Kutsal Kitap'ın Yunanca­ya çevrildiği gündür. Kutsal Kitap'taki metinler, ataları tarafından gerçekleş­tirilen kötülüklerin yanı sıra kötü yola sapanlara Tanrı tarafından verilen ce­zaları anlatmaktaydı ve asla düşmanların eline geçip ifşa edilmemesi gereki­yordu. Yakup ile Esav'ın konu edildiği söylence Dağılan Yahudileri, başka hiçbir şeyin yapamayacağı kadar utandırmış olmalıdır. Zira Yakup, İsrail'in atası sayılmakta ve onun soyundan gelenler de Yakup'un meziyetlerinin ya­nı sıra hatalarının da varisi olacaklardı. Aynı şekilde Tekvin üzerine yapılan midraş yorumları -Esav'ı suçlayarak Yakup'u temize çıkaran yorumlar- da' akademik ve yansız 'Septuagint' metnini değiştirememiştir.
  • Nabukadnezar'ın zorla elde ettiği ücretsiz iş gücü, işçilerin nasıl Kule­nin üst kısımlarına tırmanıp indiklerini ve bir tuğlanın yere düşüşünde neler yaşandığını detaylı bir şekilde anlatan efsanenin tarihsel izahı olabilir. Nabu­kadnezar'ın kraliyet sarayları da 'tepelerin yüksekliğine ulaştıktan sonra al­tın, gümüş ve diğer değerli taşlarla süslenmişti' -bu hadise, Nemrut'un pira­mit şeklindeki pahalı tahtını açıklayabilir niteliktedir. Bundan kırk yıl sonra Persli Kral Darius, Yeremya ile İşaya'nın sıklıkla kehanette bulunduğu şekil­de kulenin yıkımına başlamış, kendisinden sonra da bu işi oğlu Kserkses (Xerxes) devam ettirmiştir. Arrian'a göre Büyük İskender (MÖ 366-323) Ba­bil'in bu ihtişamlı yapısını eski görkemine tekrar kavuşturmayı ciddi bir şe­kilde gözden geçirmiş, ancak moloz yığınının bile yerinden kaldırılmasının on bin kişi tarafından en az iki aylık bir sürede yapılabileceğini hesaplayınca bu düşüncesinden vazgeçmiştir. Öte yandan şehir sakinleri de tüm bunlar olurken Dicle Nehri üzerindeki Selevcia yerleşmiş ve Josephus'un yaşadığı çağlara gelindiğinde (MS 1. yüzyılın sonları) ise bütün zigguratların hepsi ba­kımsızlıktan dolayı yerle bir olmuştu.
  • Bir gün Yakup çorba pişirirken Esav avdan geldi. Aç ve bitkindi. Yakup'a, "Lütfen şu kızıl çorbadan biraz ver de içeyim. Aç ve bitkinim" dedi. Bu nedenle ona Edom ('Kızıl' anlamına gelir) adı da verildi. Yakup, "Önce sen ilk oğulluk hakkını bana ver" diye karşılık verdi. Esav, "Baksana, açlıktan ölmek üzereyim" dedi. "İlk oğulluk hakkının bana ne yararı var?" Yakup, "Önce ant iç" dedi. Esav ant içerek ilk oğulluk hakkını Yakup'a sattı. Yakup, Esav'a ekmekle mercimek çorbası verdi. Esav yiyip içtikten sonra kalkıp gitti. Böylece Esav, ilk oğulluk hakkını küçümsemiş oldu.

İbrani Mitleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Betik Yorumu: "2018 yılında son okuduğum betikti. Adem'in Yaratılışı ulamışına kadar kısımlarda çok sıkıcıydı. Adem'in Yaratılışı'ndan Yusuf'un Ölümü'ne kadar geçen ulamışları, Tevrat ışığında okudum. Adem'in ilk eşi Lilith olduğunu inanıyorum çünkü Türk Söylence Bilimi'nde benzer karakter olan Al Karısı var. Birbirinden uzak iki coğrafyada aynı karakterin varlığına rastlıyorsak o karakterin gerçekliğini kanıtlıyor. Ayrıca Nuh ve Büyük Tufan filminde geçen gözcülerin ulamışını okudum. Tevrat onların melek-insan (tönkür-kişi) karışımı dese de bence cin-insan (çor-kişi) karışımı olabilir çünkü tünkürlerde cinsiyet yok. Ayrıca da sapkınlığıyla ünlense de İbraniler'in sözlü edebiyat geleneği çok güçlüdür. Bu betiği okuyarak ortak ulamışlarda tek kaynak üzerinde beslenmenin önüne geçtim. Yarın öbür gün Adem'in Yaratılışı diye bir dizi yapsam isimler konusunda İbrani Ulamışları'na gerçek hikayeyi de Kur'an'a baş vurarım. Bu konuda Farslar, çok güçlü sentez yaptığı için Yusuf ve Meryem dizileri başarılı oldu." #BetikEli #İbraniUlamışları #Tevrat #Tekvin #HanokKitabı #OrtakUlamışlar #KenanDiyarı #Mısır (Bleda Gəncay SÖNMƏZ)

İbrani Mitleri PDF indirme linki var mı?

Robert Graves - İbrani Mitleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İbrani Mitleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Robert Graves Kimdir?

İngiliz şair, romancı ve eleştirmen Graves, Londra’da dünyaya geldi. Yüz yirmiyi aşkın yapıtı arasında I. Dünya Savaşı klasiklerinden Good-Bye to All That (1929; Her Şeye Elveda) adlı otobiyografik yapıtıyla, tartışma yaratan kapsamlı mitoloji araştırmaları da vardır. Londra’daki Charterhouse Okulu’nda öğrenciyken şiir yazmaya başladı. Ben, Claudius (1934) ve devamı niteliğindeki Tanrı Claudius (1934) dışında ünlü Bizanslı komutan Belisarios’un yaşamını öyküleştirdiği Count Belisarius (1938; Kont Belisarios) ve The Golden Fleece (1944; Altın Post) yazdığı diğer tarihsel romanlardır. Graves, The Golden Fleece için araştırma yaparken mitoloji konusunda geniş çaplı bir çalışmaya yönelmiş, bunun sonucunda The White Goddess: A Historical Grammar of Poetic Myth (1948; Beyaz Tanrıça: Şiirsel Mitosun Tarihsel Grameri) adlı yapıtı ortaya çıkmıştır.

Robert Graves Kitapları - Eserleri

  • Ben, Claudius
  • Homeros'un Kızı
  • Tanrı Claudius
  • Yunan Mitleri
  • İbrani Mitleri
  • Kont Belisarios
  • Ak Tanrıça
  • Herkül'ün Öyküsü

Robert Graves Alıntıları - Sözleri

  • Her canın belirli bir ederi vardır. (Ben, Claudius)
  • Zenginlik beraberinde tembellik, hırs, zalimlik, sahtekarlık, korkaklık ve efeminelik gibi, Romaya hiç yakışmayan kusurları getirdi. (Ben, Claudius)
  • İshak, karısının 20 yıl süren kısırlığını geçirmesi için Tanrıya dualar etti. Tanrı, İshak'ın yakarışını kabul etti ve Rebeka ikizlere hamile kaldı. İkiz­ler çok geçmeden annelerinin rahminde birbirleriyle itişip kakışmaya başla­dılar. Öyle ki Rebeka bu durumdan bıktı ve "Nedir bu başıma gelenler?" di­yerek Tanrıya danışmaya gitti. Tanrı onu şöyle yanıtladı: "Rahminde iki ulus var, Senden iki ayrı halk doğacak, Biri öbüründen güçlü olacak, Büyüğü küçüğüne hizmet edecek." Doğum vakti gelince, Rebeka'nın ikiz oğlu oldu. İlk doğan oğlu kıpkırmızı ve tüylüydü;kırmızı bir cüppeyi andırıyordu. Adını Esav ('tüylü' anlamına ge­lir) koydular. Sonra kardeşi doğdu. Eliyle Esav'ın topuğunu tutuyordu. Bu yüzden İshak ona Yakup ('topuk tutar' ya da 'hileci' anlamına gelir) adını ver­di. Çocuklar büyüdü. Esav, kırları seven usta bir avcı oldu. Yakup ise hep ça­dırda oturan, sürü besleyen sakin bir adamdı (İbrani Mitleri)
  • Bilgelik nerede bulunacaktır ve anlamanın yeri neresidir?' (Ak Tanrıça)
  • Ölüm hålâ iktidarda. (Tanrı Claudius)
  • Ama kötü de iyi ile birlikte anlatılmalı. (Kont Belisarios)
  • 'Seni terk edişi nedendir tek başına Ve yeni bir yola gidişi, Onu sevdiğinde kendi gibi bazen Sevinç verdin mi ona?' 'Onu sevdim tüm gençliğimce, Ama gördüğün gibi artık yaşlıyım: Aşk ne düşen meyveyi sever, Ne de solmuş agacı.' (Ak Tanrıça)
  • “sadece bir ölümlü” , diye haykırdı persephone. (Yunan Mitleri)
  • '' Sürekli intikam almak ve ceza vermek zorunda olmak, onurlu bir adam için çok acı verici bir durumdur. '' (Ben, Claudius)
  • İbrani söylenceleri, kadınları Tanrısal kahramanlar tarafından sürülen ve tohum atılan birer toprak parçası olarak ele alır - edilgen, dolayısıyla da yanlış bir çiftçinin toprağına girmesiyle yaşayacaklarından dolayı tamamen suçsuz biri. Musa Yasalarındaki cinsel birlikteliğe dair yasaklamalar sadece erkekleri kapsıyordu ve her ne kadar zinaya ait bir delil bulunduğunda kadın da aşığı gibi taşlanarak ölüme mahkum ediliyor olsa da kadın istemeyerek bu suça karışan biri olarak görülüyordu - tıpkı bir erkeğin cinsel istismarına uğrayan talihsiz bir hayvan gibi. (İbrani Mitleri)
  • Tykhe, Zeus'un bütün ölümlülerin hayatları boyunca sahip olacakları şans ve servetin dağıtıcılığı görevini verdiği kızıdır. Talih Tanrıçası, bereket boynuzundan aldığı talih ve şansı ölümlülerin bazısına bahşediyor, diğerlerini ise sahip oldukları her şeyden mahrum bırakıyordu. Elindeki topla insanlara dağıttıklarının adil olması gerekmiyordu, zira bir aşağı bir yukarı giden top insanları tamamen şans eseri seçiyordu. Ancak dağıttığı talihten payına düşeni aldıktan sonra, servetlerine güvenerek ne tanrılarına kurbanlar sunan ne de yoksulları doyuran ölümlüler karşılarında Tanrıça Nemesis'i bulurlardı. Evi Attika'daki Ramnus'da olan Nemesis, bir elinde elma yaprağı diğerinde ise bir çark taşır ve geyik resimleriyle süslenmiş gümüş bir taç giyerdi. Boynundan aşağı sarkan kırbaçlara da sahip olan Tanrıça, Okeanos'un kızıydı ve aynı zamanda Aşk Tanrıçası Aphrodite gibi eşsiz bir güzelliğe sahipti. (Yunan Mitleri)
  • Pegasus'un asıl ismi Aganippe'dir. Aganos Artemis ve Apollon'un dingillerine uygulanmış Homerik bir sıfattır ve 'merhametli bir olum vermek' demektir. Dolayısıyla da Aganippe 'Merhametle yok eden Kısrak' anlamını taşıt. Bu cıkarım Arpa Ana Demeter'in tanrı Poseidon tarafından kovalandığı Yunan efsanesi ta­rafından desteklenmektedir. Demeter Poseidon'dan kacmak için ken­dini bir kısraga çevirir ve Arkadyalı Oncios'un atları arasına sakla­nır, ancak Poseidon bir aygıra donuşerek onu yakalar. Demeter'in bu kızgınlıgın Oneum'da bulunan ve Demeter Erinnys adlı heykelinde ifade buldugu soylenir; Ofke (The Fury). (Ak Tanrıça)
  • Bir annenin kusurunun bedelini bu zavallıcıklar mı ödeyecek, insafsız adam? (Tanrı Claudius)
  • Eğer bu çocuk erginlik dönemine ulaşırsa, birinci sınıf bir general olur; çünkü general olmanın en önemli altı niteliğine sahip: 'Sabır, cesaret, yaratıcılık, elindeki güçlerin idaresi, saldırıda farklı silahların kullanımı ve can alıcı darbenin zamanlaması. (Kont Belisarios)
  • "Ve kayıp giden bu sonsuz akış" (Tanrı Claudius)
  • Senin guzelligin ve her şey ki sen olan Baki kalan tek şeydir. (Ak Tanrıça)
  • Ama gerçek vatanseverler için özgürlük altından değerliydi. (Tanrı Claudius)
  • Para bedensel rahat sağlamak dışında neye yarar. (Kont Belisarios)
  • 'Nasıl bileyim senin gerçek aşkını O kadar çoğunu gördüm ki, Kutsal topraktan gelirken, Geleniyle gidenini?' 'O ne beyaz, ne kahverengi Ama cennet kadar güzel; Onun ilahi görünüşünde yok kimse, Ne dünya da, ne göklerde.' (Ak Tanrıça)
  • Kronos, kutsal bitkisi meşe olan kız kardeşi Rhea ile evlendi. Toprak ana ve ölmekte olan babası Uranos, oğullarından birinin bir gün Kronos'u devirecegi kehanetinde bulundu. Bu nedenle her yıl Rhea'nın kendisi için doğurdugu çocugu yuttu. İlk olarak Hestia'yı, daha sonra Demeter'i sonra He-ra'yı, daha sonra Hades'i ve en sonunda da Poseidon'u yutarak varlıgını tehdit edebilecek tehlikelerden kurtulmayı denedi. Rhea çok öfkelendi. Üçüncü 0ğlu Zeus'u gece karanlığında ıssız Arkadya'daki Lykaion Dağı'nda dünyaya getirdikten sonra onu Neda Nehri'nde yıkayıp Toprak Ana’ya emanet etti. Toprak Ana da onu Girit'teki Lyktos'a götürüp Ida Dağı'ndaki Diktys Mağarası’nda gizledi. Kendisine bakması için de Melisseus'un kızları dişbudak perisi Adrestia ile onun kız kardeşi İo'yu ve Keçi-peri Amaltheia'yı tayin etti. Zeus burada, üvey kardeşi Keçi-Pan ile birlikte Amaltheia'nm sütünün yam sıra balla beslendi. Zeus iyi yürekliliklerinden dolayı bu üç periye minnet duyuyordu ve Evrenin Hükümdarı olduğunda Amaltheia'nın resmini oglak burcunun simgesi olarak yıldızların arasına yerleştirdi. Amaltheia’mn bir ineginkini andıran boynuzunu da alıp Melisse-us'un kızlarına verdi; bu boynuz ünlü Kornukopya, yani sahibinin diledigi yiyecek ve içeceklerle dolan bereket boynuzu haline geldi. Bununla beraber bazıları Zeus'un, sonraları üzerine binerek dolaştığı dişi bir domuz tarafımdan emzirilerek büyütüldügünü ve göbek bağının da Knossos yakınlarında Omphalion'da düşürdüğünü söylerler. Bir agaca asılı olan Zeus’un altından beşiğinin etrafında, (onu yerde, gökte ve denizde arayan Kronos’un bulamaması için) Rhea'nın oğulları silahlı Korybantlar nöbet tutuyorlardı. Kronos aglayan bebegin sesini uzaktan duyup onun varlıgını anlamasın diye de, kılıçlarını kalkanlarına vurup bagırarak aglama sesini bastırırlardı. Kronos'un Zeus'un varlığından haberi yoktu, zira Rhea, Zeus dogdugunda kocasına bebek yerine Arkadya'daki Thaumasion Dağı'ndan aldığı bir taşı kundağa sarıp vermişti. Ne var ki Kronos'un olup biteni anlaması uzun sürmedi ve hemen bebegi aramaya başladı. Fakat Zeus kendisini bir yılana ve bakımlarını da ayıya dönüştürerek ondan kurtulmayı başardı. Yılan ve Ayı takımyıldızlarının gökyüzüne çıkarılması bu olaydan hemen sonra yaşandı. Zeus İda'daki çobanların arasında büyüdü, olgunluk çagına gelip başka bir mağarada yaşamaya başladıktan sonra Okeanos Irmağı kıyısında yaşayan dişi Titan Metis'le karşılaştı. Metis'in öğüdü üzerine annesi Rhea'yı ziyaret edip babasından intikam almak için ondan kendisini Kronos'un sakisi yapmasını istedi. Rhea oglunun bu görevi almasına hemen yardımcı oldu ve ona intikam için hazırladığı kusturucu iksiri verdi. Metis de Zeus'a bu iksiri Kronos'un ballı icecegi ile karıştırmasını söyledi. Gerçekten de Kronos Rhea’nın hazırladıgı bu içeceğin hersini içer içmez, ilk olarak taşı ve sonra da Zeus’un diger kardeşlerini kustu. Sağlıkları yerinde olan bütün kardeşler duydukları minnetten dolayı Zeus'dan, Kronos gücünü kaybettiği için, kendilerine lider olarak dev Atlas'ı seçen Titanlara karşı başlatacakları savaşta kumandanlık yapmasını istediler. (Yunan Mitleri)

Yorum Yaz