diorex
Dedas

İçimizdeki Maymun - Frans de Waal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İçimizdeki Maymun kimin eseri? İçimizdeki Maymun kitabının yazarı kimdir? İçimizdeki Maymun konusu ve anafikri nedir? İçimizdeki Maymun kitabı ne anlatıyor? İçimizdeki Maymun PDF indirme linki var mı? İçimizdeki Maymun kitabının yazarı Frans de Waal kimdir? İşte İçimizdeki Maymun kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.06.2022 12:00
İçimizdeki Maymun - Frans de Waal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Frans de Waal

Çevirmen: Aslı Biçen

Orijinal Adı: Our Inner Ape A Leading Primatologist Explains Why We Are Who We Are?

Yayın Evi: Metis Yayıncılık

İSBN: 9789753426879

Sayfa Sayısı: 264

İçimizdeki Maymun Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Savaştan, şiddetten muaf bir dünyada yaşamak istiyoruz," diyenlere, bunun "insan doğası"na aykırı olduğu söylenir hep. Ama ya biri çıkıp da dillerden düşmeyen bu "doğamızı" sorgularsa? Ünlü primatolog Frans de Waal'in yaptığı tam da bu. Uzun yıllardır primatlar üzerine araştırmalar yürüten de Waal, bilhassa en yakın akrabalarımız olan şempanzelere ve onlardan daha az tanınan bonobolara ilişkin gözlemlerinden sonra, bu ikisinin birbirinden "geceyle gündüz kadar farklı" olduğu sonucuna varmış: "Birisi öfkesini zaptetmekle ilgili sorunlar yaşayan hırslı, haşin görünümlü bir karakter. Diğeri özgür ruhlu bir hayat tarzının eşitlikçi yandaşı."

De Waal'e göre, bunca zamandır görece vahşi akrabalarımızın ön plana çıkarılması tesadüf değil. Bu durumu, bonoboların "insan doğasına dair yerleşik fikirlere uymaması"yla açıklayan de Waal şöyle devam ediyor: "İnanın bana, araştırmalarda birbirlerini katlettikleri ortaya çıksa şimdiye herkes bonoboları ezberlemişti. Asıl sorun barışçıllıkları. Önce bonoboyu tanısaydık, şempanzeyi daha sonra, hatta hiç tanımasaydık ne olurdu hayal etmeye çalışıyorum bazen. İnsan evrimi hakkındaki tartışma belki bu kadar şiddet, savaş, erkek egemenliği üzerinden değil; cinsellik, empati, özen ve ortaklık üzerinden yürürdü. Ne farklı bir entelektüel bir coğrafyaya sahip olurduk kim bilir!"

Farklı bir bakış açısı benimsemek için çok mu geç? Olmadığını umuyoruz. Hayvanlara ilişkin klişeleri somut gözlemler ve ilginç anekdotlar aracılığıyla altüst ederek bizi insan doğası konusunda bir kere daha düşünmeye davet eden İçimizdeki Maymun, bu yolda önemli bir adım atıyor. 

(Tanıtım Bülteninden)

İçimizdeki Maymun Alıntıları - Sözleri

  • Zaferin yüzlerce babası vardır ama yenilgi yetimdir.
  • İki şebeği yan yana koyduk ve yirmibeş kere arka arkaya, önce biriyle sonra diğeriyle değiştokuş yaptık. İkisi de salatalık aldığın­da eşitlik oluyordu. Bu durumda şebekler sürekli değiştokuş yapı­ yor ve mutlu mutlu yiyeceği yiyorlardı. Ama birine üzüm verip di­ğerine salatalık vermeye devam ettiğimizde olay beklenmedik bir biçimde değişti. Bu eşitsizlikti. Bizim şebekterin yiyecek tercihleri de pazardaki fiyatlara mükemmelen uyduğundan üzüm en büyük ödüller arasında. Ortaklarının maaşındaki artışı fark eden şebekler, o zamana kadar salatalık için seve seve çalıştıkları halde aniden greve gittiler. Sadece isteksiz davranmakla kalmayıp sinirlendiler ve taşları, hatta bazen salatalık dilimlerini deney odasından dışarı attılar. Normalde asla reddetmedikleri bir yiyecek hiç istenmeyen bir şey, hatta iğrenç bir şey halini almıştı! İnsanlarda, biraz da gösterişli bir isimle "eşitsizlik tiksintisi" denen şeye eş, güçlü bir tepkiydi bu. Elbette bizim şebekler bunun benmerkezci bir türünü sergilemişti. Herkes için hakkaniyet gibi asil bir ilkeyi desteklemek yerine, kendileri ayazda kaldığı için öf­kelenmişlerdi. Genel hakkaniyet gibi bir dertleri olsaydı, üstün du­rumdaki şebekler arada bir üzümü ötekiyle paytaşır ya da tümüyle reddederdi ki hiç böyle bir şey yapmadılar. Şanslı üzümcüler, ba­zen komşularının bıraktığı salatalık dilimlerini bile öğünlerine kat­ tılar. Deneyin sonunda somurtup bir köşeye çekilen zavallı ortakla­rının aksine çok neşeli bir ruh hali içindeydiler. Sarah'yla birlikte bu çalışmayı "Şebekler Eşitsiz Ücretlere Kar­şı" başlığıyla yayımladığımızda büyük yankı buldu; belki de pek çok kişi, dünya üzümle dolu olduğu halde hep salatalığa talim etti­ğini düşündüğü için. Hepimiz kısa çöpü çekmenin ne demek oldu­ğunu biliriz. Anne babaların eve gelirken sadece tek bir çocuğa he­diye getirmeye cesaret edememesinin sebebi budur. Koca bir iktisat ekolü, duyguların -iktisatçılar buna ilginç bir biçimde "tutkular" der- insanların karar almasında önemli bir rol oynadığına kanidir. En güçlüleri kaynak bölüşümüyle ilintili olanlardır. Bu duygular bizi ilk başta mantıksız görünen hareketlere iter -diğerlerinden da­ha az maaş aldığımız için bir işten istifa etmek gibi- ama uzun va­ dede, dengeli bir oyun alanı ve işbirliğine dayalı ilişkilerin geliş­mesine yardımcı olur.
  • Maymunu ormandan cikarabilirsiniz ama ormani maymunun icinden cikaramazsiniz. Bu bizim gibi iki ayakli maymunlar icin de gecerlidir.
  • Besbelli ki bir cemaat hissini açığa çıkaran en büyük güç, dışar­dakilere duyulan husumettir. Normalde çatışmalı olan unsurları birlik olmaya zorlar. Hayvanat bahçesinde görülmeyebilir ama do­ğadaki şempanzeler için önemli bir etkendir. Bizim türümüzde, düşmanlara karşı birleşileceği kesindir. Bu yüzden de dünya barışı için en büyük garantinin uzaylı düşmanlar olduğu sık sık söylenir. Nihayet Orwellci "savaş barıştır" retoriğini uygulamaya koyabili­riz. İnsan evrimi sırasında dış-gruba duyulan düşmanlık iç-grup da­yanışmasını teşvik etmiş, hatta buradan ahlak ortaya çıkmıştır. Maymunlar gibi sadece kendi çevremizdeki ilişkileri iyileştirmek yerine, cemaatin değerine ve bireysel çıkariara üstün olması gerek­tiğine dair kapsamlı öğretiler geliştirmişizdir. En asil kazanımımızın -ahlakın- en bayağı davranışımızla -sa­vaşla- evrimsel bağları olmasında derin bir ironi vardır. Birincisi için gerekli olan cemaat hissini, ikincisi temin eder. Birbiriyle çatı­şan bireysel çıkartarla ortak çıkarlar arasındaki kritik noktayı aştı­ğımızda herkesin or t ak refaha katkıda bulunması için toplum bas­kısını icat ettik. Toplum için doğru olanı teşvik etmek, yanlış olanı bastırmak için bir onay ve ceza yapısı geliştirdik - suçluluk duygu­su ve utanç gibi içselleştirilmiş cezalar da dahil buna. Ahlak, top­lum dokusunu güçlendirmek için başlıca aracımız oldu. Ortak refahın asla grubun dışına uzanmaması, ahlaki kuralların neden nadiren dışarıdakilerden bahsettiğini açıklar: İnsanlar düş­manlarına, kendi cemaatleri içinde asla yapamayacakları şeyleri yapma hakkını kendilerinde bulurlar. Ahlak ı bu sınırların dışında da uygulamak çağımızın en zorlu hedef l erindendir. Cenevre Anlaşma­ sı'nda önerildiği gibi düşmanlarımıza bile uygulanacak evrensel in­san haklarını geliştirmekle ya da hayvan kullanımının etik ilkeleri­ni tartışmakla, grup içinde evrimleşmiş bir sistemi grup dışına, hat­ta tür dışına uygulamış oluruz. Ahlaki halkanın genişlemesi kırılgan bir teşebbüstür. Başarı umudumuz ahlaki duygular üzerine temel­lenmiştir çünkü duygular itaatsizdir. Prensipte, empati başkalarına nasıl davrancağına dair bütün kurallara baskın çıkabilir. Mesela ll. Dünya Savaşı'nda, Oskar Schindler Yahudilerin toplama kampları­na gitmesine engel olduğunda, kendi toplumunun bu insanlara nasıl davranılacağı konusundaki kesin buyrukları altındaydı ama duygu­ları araya girmişti.
  • Biz insanlar, cinselliği sosyal hayatımızın dışına yerleştiririz, en azından yerleştirmeye çalışırız ama bonobo toplumunda bu ikisi tümüyle iç içe geçmiştir. İncir yapraklarımızın, doymak bilmez bir cinsel merak ortaya çıkarmaktan başka işe yaramaması komiktir.
  • Saldırganlığı ilerlemeyle bir tutmak "Afrika'da Gelme" denen tezin altında yatar, bu tez bulunduğumuz yere soykırımla geldiğimizi söyler...
  • Dünyada kendini tekrar tekrar üreten bu bencillerin diktatörlüğüne isyan edecek tek bir tür varsa o da biziz.
  • Ahlaki karar alma mekanizması, büyümüş neokorteksimizde yüzeysel bir olgu olmak şöyle dursun, görünüşe göre milyonlarca yıllık sosyal evrime dayanıyor.
  • Bütün insanlarda bulunan bir temayül var, sadece ölümle son bulan, daimi ve bitmek bilmez bir iktidar arzusu. Thomas Hobbes
  • Ahlakın temellerini hissiyatta gördükten sonra, evrimleşmesi konusunda Darwin ve Westermarck'a katılmak ve kültür le dinin ce­vap olduğunu düşünenlere katılmamak kolaydır. Modern dinler sa­dece birkaç bin seneliktir. Dinler çıkmadan önce insan psikolojisi­nin kökten bir farklılık gösterdiğini düşünmek zordur. Elbette din ve kültürün de oynayacak rolleri vardır ama ahlakın temel taşları kesinlikle insan öncesi dönemden kalmadır. Bunları primat akraba­larımızda görürüz. Bonobolarda empati, şempanzelerdeyse karşı­lıklılık çok barizdir. Ahlaki kurallar bize, bu eğilimleri ne zaman ve nasıl uygulayacağımızı söyler ama eğilimlerin kendisi ezelden beri mevcuttur.
  • Genetik olarak bize şempaze kadar yakın olduğu halde pek az tanınan bonobo hakikaten dikkate değer bir türdür.
  • Peki dişiler denetimi nasıl ellerinde tutar?Cevap dayanışma.
  • Kendimizde beğenmediğimiz şeyler için doğayı suçlamayı, beğendiğimiz şeyler için onu takdir etmeye yeğleriz.
  • İyi beslenme ve modern tıp, insan evrimini yönlendiren elenme baskısını ortadan kaldırdı. Mesela kadınlarla bebekler, eskiden doğum sırasında ciddi risk altındaydı. Bunun suçlusu kısmen, aşırı büyük kafamıza göre dar olan doğum kanalıydı ve kanalı geniş tutma yolunda sürekli bir evrim baskısı vardı. Sezaryan bu durumu değiştirdi.

İçimizdeki Maymun İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bonobo ve Ateist okuduktan sonra yazarın aldığım bir diğer kitabı ve beni yanıltmadı. Tek kelime ile harika... Kitabın başladığı ilk cümle zaten her şeyi anlatıyor. " Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız " (Esra Eşiyok)

Attention Please! Bazı bölümlerinde maymun davranışları ile insan davranışları arasındaki paralelliği görmek şaşırtır ancak daha şaşırtacak olan kısmı, bu durumu reel yaşamda insanlarda denk geldiğinizde bir maymunu izliyormuşsunuz hissi yaşamanıza ve kendinizi bir an, adına şehir denilen, denek kafesindeymiş gibi hissedebilirsiniz. Öyle geniş kapsamlı bir araştırma - inceleme kitabı ki yazar Frans De Waal'i neden daha önce okumadım diyebilirsiniz. Gayet akıcı oluşu da cabası. Çünkü bu tarz kitaplar genellikle zihin yorar. Yavaş okumak için odaklanmış ve sessizlik içinde kalmış olmanız gerekmektedir. De Waal bu konuda elimizi rahatlatmış resmen. Evrim konusuna bir daha gerçekçi şekilde yaklaşarak ormandan şehre geçen insanın kişiliğinin oluşumunu, davranışlarının nedenini, düşünce biçimini karşılaştırarak anlamlandırmaya çalışıyor. Özellikle ormanda hayatta kalmayı başarmasını komşusu bonobolara borçlu olan insanın çok alanlı bir incelemesidir bu kitap. okuyunuz, okutunuz. (Uğur De Molinari)

Böylesine bilgi dolu, her paragrafın altı çizilecek cinsten kitabı yazdığı için -göremeyecek olsa bile- minnettarlığımı sunmalıyım Frans De Wall’a. Övgüyü sonuna kadar hak ediyor. Kitaba başladığımda -evrim için- yakın akrabalarımız sayılan şempanze, bonobo ve diğer primatlar hakkında tek bir bilimsel bilgiye sahip değildim. Kitabı bitirdiğimde kendime şöyle bir baktım ve ne kadar çok şey öğrenmiş olduğumun bilincine vardım: Hem kendi türümüz hem de primatlar hakkında. Yeri geldi üzüldüm, yeri geldi gülümsedim, yeri geldi şaşırdım. Bonoboların, şempanzelerin, makakların, şebeklerin, kapuçinlerin vs. hayatlarına misafir oldum. Sıcacık, iç ısıtan türden ilişkilerini de okudum. Evrimsel açıdan da bir çok noktaya oldukça bilimsel, akıcı bir dil ile yaklaşmış yazarımız. Kesinlikle okumanızı, kütüphanenizde bulunmasını tavsiye edeceğim. Teşekkürler Frans. (Çağla Atmaca)

İçimizdeki Maymun PDF indirme linki var mı?

Frans de Waal - İçimizdeki Maymun kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İçimizdeki Maymun PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Frans de Waal Kimdir?

Hollandalı-Amerikalı etolog ve primatolog. Emory Üniversitesi psikoloji bölümünde primat davranışları konusunda Charles Howard Candler Profesörü'dür. Emory Üniversitesi Yerkes Ulusal Primat Araştırmaları Merkezi'ndeki Living Links Merkezi'nin kurucusu ve yöneticisidir.

Frans de Waal Kitapları - Eserleri

  • Bonobo ve Ateist
  • İçimizdeki Maymun
  • Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?
  • Empati Çağı
  • Köken Ağacı
  • Mama'nın Son Sarılışı
  • Chimpanzee Politics
  • Mama's Last Hug

Frans de Waal Alıntıları - Sözleri

  • Artık biliyoruz ki pek çok primat toplumu dişiler arasında var olan bağların gücü üzerine temellenir ve erkek değil, dişi merkezlidir. Ayrıca dişiler "ekolojik" bir cinsiyettir. Yavru büyütme sürecinde var olan gereksinimler nedeniyle, dişilerin üreme başarıları fiziksel çevre ile daha yakından ilişkilidir. Bu gerçek dişilerin kimle çiftleşecekleri konusunda daha ayrımcı ve seçici olmaya itiyor ve onları pek çok türün üreme sisteminin merkezine konumlandırıyor. (Köken Ağacı)
  • Hepimiz çok iyi olsak ahlak gereksiz olurdu. Bütün insanlar birbirine hoşgörüyle yaklaşsa, kimse asla hırsızlık yapmasa, kimseyi sırtından bıçaklamasa, başkasının karısını baştan çıkarmasa tasalanacak ne kalırdı? Böyle olmadığımız çok açık ve bu da ahlaki kurallara neden ihtiyaç duyduğumuzu açıklıyor. Öte taraftan başkalarına karşı saygı ve özeni teşvik eden zilyon tane kural koysak, o yöne doğru doğal bir meylimiz olmasa hiçbir işe yaramazdı. Cam bir tabağın içine atılmış tohumlar gibi olurlardı: Hiçbiri köklenmezdi. Doğruyla yanlışı ayırmamızı sağlayan şey hem iyi hem kötü olabilme becerimizdir. (Bonobo ve Ateist)
  • İki şebeği yan yana koyduk ve yirmibeş kere arka arkaya, önce biriyle sonra diğeriyle değiştokuş yaptık. İkisi de salatalık aldığın­da eşitlik oluyordu. Bu durumda şebekler sürekli değiştokuş yapı­ yor ve mutlu mutlu yiyeceği yiyorlardı. Ama birine üzüm verip di­ğerine salatalık vermeye devam ettiğimizde olay beklenmedik bir biçimde değişti. Bu eşitsizlikti. Bizim şebekterin yiyecek tercihleri de pazardaki fiyatlara mükemmelen uyduğundan üzüm en büyük ödüller arasında. Ortaklarının maaşındaki artışı fark eden şebekler, o zamana kadar salatalık için seve seve çalıştıkları halde aniden greve gittiler. Sadece isteksiz davranmakla kalmayıp sinirlendiler ve taşları, hatta bazen salatalık dilimlerini deney odasından dışarı attılar. Normalde asla reddetmedikleri bir yiyecek hiç istenmeyen bir şey, hatta iğrenç bir şey halini almıştı! İnsanlarda, biraz da gösterişli bir isimle "eşitsizlik tiksintisi" denen şeye eş, güçlü bir tepkiydi bu. Elbette bizim şebekler bunun benmerkezci bir türünü sergilemişti. Herkes için hakkaniyet gibi asil bir ilkeyi desteklemek yerine, kendileri ayazda kaldığı için öf­kelenmişlerdi. Genel hakkaniyet gibi bir dertleri olsaydı, üstün du­rumdaki şebekler arada bir üzümü ötekiyle paytaşır ya da tümüyle reddederdi ki hiç böyle bir şey yapmadılar. Şanslı üzümcüler, ba­zen komşularının bıraktığı salatalık dilimlerini bile öğünlerine kat­ tılar. Deneyin sonunda somurtup bir köşeye çekilen zavallı ortakla­rının aksine çok neşeli bir ruh hali içindeydiler. Sarah'yla birlikte bu çalışmayı "Şebekler Eşitsiz Ücretlere Kar­şı" başlığıyla yayımladığımızda büyük yankı buldu; belki de pek çok kişi, dünya üzümle dolu olduğu halde hep salatalığa talim etti­ğini düşündüğü için. Hepimiz kısa çöpü çekmenin ne demek oldu­ğunu biliriz. Anne babaların eve gelirken sadece tek bir çocuğa he­diye getirmeye cesaret edememesinin sebebi budur. Koca bir iktisat ekolü, duyguların -iktisatçılar buna ilginç bir biçimde "tutkular" der- insanların karar almasında önemli bir rol oynadığına kanidir. En güçlüleri kaynak bölüşümüyle ilintili olanlardır. Bu duygular bizi ilk başta mantıksız görünen hareketlere iter -diğerlerinden da­ha az maaş aldığımız için bir işten istifa etmek gibi- ama uzun va­ dede, dengeli bir oyun alanı ve işbirliğine dayalı ilişkilerin geliş­mesine yardımcı olur. (İçimizdeki Maymun)
  • Doğduktan sonra kız bebekler, insanların yüzlerine erkek bebeklere nazaran daha uzun bakar; (Bonobo ve Ateist)
  • Erkek bonobolar, penis eskrimi olarak adlandırılan bir aktivitede bulunur. Nadiren görülen bu olayda, erkekler yüz yüze bakacak şekilde bir daldan sarkar ve bu sırada uyarılmış durumdaki penislerini kılıç çarpıştırır gibi birbirlerine sürterler. (Köken Ağacı)
  • İnsanlar, dişilerinde göğüslerin emzirme dönemi yerine olgunlaşma döneminin başlangıcında şiştiği tek kuyruksuz maymun, hatta tek primattır. Göğüsler pek çokları tarafından daimi bir cinsel sinyal olarak yorumlanır. "Sürekli" cinsel reklam ve çiftleşmeye sürekli hazır olma, bazı araştırmacılar tarafından eşini sürekli elinde tutmaya ve bağlılığını kazanmaya yönelik evrimsel bir uyum olarak görülür. (Köken Ağacı)
  • Hayvanların ne kadar zeki olduğunu anlayacak kadar zeki miyiz? (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
  • Dişi şempanzeler istismara ve bebeklerinin öldürülmesine karşı direnirken,bonobo dişiler bu problemlerin hiçbirinden sıkıntı çekmezler. (Mama'nın Son Sarılışı)
  • İnsanlar neden hayvan zekasını küçümsemeye bu kadar hevesli? (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
  • Bir düşmanı yok etmenin en iyi yolu, onu dost edinmektir. ABRAHAM LINCOLN (Bonobo ve Ateist)
  • Fransız Devrimi'nin üç ideali olan özgürlük, eşitlik ve kardeşlikten Amerikalılar birinciye, Avrupalılar ise ikinciye vurgu yaparlar, ancak bu ideallerden yalnızca üçüncüsü dürüstlüğü ve toplumu kapsar. Ahlaki açıdan bakacak olursak, bu üç idealin içinde belki de en asil olanı kardeşliktir ve bu ilke yerine getirilmeden diğerlerine ulaş­mak mümkün değildir. (Empati Çağı)
  • Bizler her zaman akıl yürütme becerilerimizi çevremizdeki her şeye uygulayarak bir şeyleri kavramaya çalışırız. Eğer hiçbir kanıt bulamazsak onu icat edecek kadar ileri gideriz, garip batıl ve doğaüstü inançlar ediniriz, tıpkı spor taraftarlarının şans getirmesi için aynı tişörtü tekrar tekrar giymesi ve bazı insanların felaketlerin tanrının işi olduğuna inanması gibi. Öylesine mantık güdümlüyüz ki onun yokluğuna dayanamıyoruz. (Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki Miyiz?)
  • "Eşitsizlik öldürür!" Wilkinson, gelir uçurumlarının sosyal uçurumlar ürettiğini düşünüyor. Bu uçurumların karşılıklı güveni yok ederek toplumların altını üstüne getirdiğini, şiddeti körüklediğini, hem zenginin hem de fakirin bağışıklık sistemini felç eden kaygılar yarattığını belirtiyor ve olumsuz etkilerin toplumun bütün katmanlarının içine işlediğini şu sözlerle dile getiriyor: Gelir dağılımındaki adaletsizlik toplumdaki sosyal sınıf farklı­laşmalarında adeta katalizatör etkisi gösteriyor ve toplum sağlığının genel anlamda bozulmasında da birinci derecede etkili bir faktör gibi görünüyor. Bu adaletsizliğin, sınırlar arasındaki uçurumu yansıtmanın yanı sıra hızla ortaya çıkan üstünlük ve aşağılık duygularının veya topluma hakim olan saygısızlığın da kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. (Empati Çağı)
  • Bağlanma, türümüz için hayati bir önem taşır ve bu dünyada bizi en mutlu eden şeydir (Empati Çağı)
  • Ateizmin temel önermesi, Tan­rı'nın var olmayışı, bana hiç ilginç gelmiyor. Kimsenin varlığını ya da yokluğunu kanıtlayamayacağı bir şeyin varlığı konusunda didiş­mekle ne kazanacağız? (Bonobo ve Ateist)
  • Zaferin yüzlerce babası vardır ama yenilgi yetimdir. (İçimizdeki Maymun)
  • Pek çok türde cinsel davranış apayrı bir kategoriken, bonobolar da toplumsal ilişkilerin bir parçası haline gelmiş durumdadır ve bu yalnız karşı cinsler arasında geçerli değildir. (Köken Ağacı)
  • Tai Ulusal Parkı'nda yürütülen bir çalışmada, şempanzeler leoparlar tarafından yaralanan grup eşlerinin bakımını üstlenmişlerdi (Empati Çağı)
  • primatların kendilerine veri­len bir ödevi, salatalık dilimleri karşılığında seve seve yaptığını ama başkasına tadı çok daha iyi olan üzümlerin verildiğini gördüğünde yapmayı bıraktığını tespit etmiştik. Salatalık yiyenler sinirleniyor, ellerindeki sebzeleri yere atıyor ve grev yapıyorlardı. (Bonobo ve Ateist)
  • İyi beslenme ve modern tıp, insan evrimini yönlendiren elenme baskısını ortadan kaldırdı. Mesela kadınlarla bebekler, eskiden doğum sırasında ciddi risk altındaydı. Bunun suçlusu kısmen, aşırı büyük kafamıza göre dar olan doğum kanalıydı ve kanalı geniş tutma yolunda sürekli bir evrim baskısı vardı. Sezaryan bu durumu değiştirdi. (İçimizdeki Maymun)

Yorum Yaz