diorex
life

İçimizdeki Yabancı - Arno Gruen Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İçimizdeki Yabancı kimin eseri? İçimizdeki Yabancı kitabının yazarı kimdir? İçimizdeki Yabancı konusu ve anafikri nedir? İçimizdeki Yabancı kitabı ne anlatıyor? İçimizdeki Yabancı PDF indirme linki var mı? İçimizdeki Yabancı kitabının yazarı Arno Gruen kimdir? İşte İçimizdeki Yabancı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 06.07.2022 13:00
İçimizdeki Yabancı - Arno Gruen Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Arno Gruen

Çevirmen: İlknur İgan

Yayın Evi: Çitlembik Yayınları

İSBN: 9789756663685

Sayfa Sayısı: 306

İçimizdeki Yabancı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yabancılara duyulan nefretin, daima, insanın kendisine karşı duyduğu nefretle bir ilişkisi vardır. Eğer insanların, başka insanlara neden acı çektirip, onları neden aşağıladıklarını anlamak istiyorsak, önce kendi içimizde yer alan, tiksindiğimiz şeylerle uğraşmalıyız. İçimizdeki bu parçayı, bize onu hatırlatan yabancıyı yok ederek susturmak isteriz. Ama, eğer insanın kendisine özgü olan ve birey oluşunu belirleyen her şey yabancı kılınırsa, geriye, insan gelişimini sağlayacak ne kalır?

Yabancı düşmanlığının ve neo-milliyetçiliğin hızla yeniden yükselmeye başladığı günümüzde Gruen, üçüncü bir kulakla dinleyip anlayarak ve Hitler ile diğer Nazi subaylarına ilişkin örnekler vererek, bizlere bu durumun nedenlerini anlama fırsatı sunuyor.

İçimizdeki Yabancı Alıntıları - Sözleri

  • Çocuk, aslında hiç ihtiyacı olmayan, anne-babanın kendi yoksunluklarından ötürü çocuğa veremediklerinin yerine konulan lütuf ve nesnelere boğuluyor. Yani şımartma çocuğun ileriki yaşamında onaylanan ciddi bir eksikliği gösteriyor.
  • Şımartmanın sevmeyle hiç bir alakası yoktur. Aşırı üstüne düşmeyi annelik ilgisine bağlayanlar, kendilerini idealleştirilmiş bir annelik imgesi klişesine kaptırmışlardır. Oğlunu şımartan bir anne, onu babasına karşı kışkırtır, böylece oğul kendisini daha değerli hisseder. Bu durum oğulda, gelişimine zarar verecek fantezileri tahrik eder. Babayla ve onu temsil eden her şeyle arasında sürekli bir yarış başlar. Oğul, canavarı devamlı olarak alt etmek zorundadır. Ne var ki, sahip olduğu sözde güç kendi iç gücü değildir. Bu yalnızca annenin, baba karşısındaki bağımlı ve aşağılanmış konumunda oğlunun kendi yanında yer alması arzusundan kaynaklanan, zorlama bir güçtür.
  • Kendi köklerimizle yüzleşip, sözde sevgi yoluyla nerelerde tedhişin ve baskının acısını yaşadığımızı görmeliyiz. İnsanın kendi yaşadığı tedhişle yüzleşmesi, anne-babasının sevgi açığını kabul etmesi, kendi acısının ve yaralanmışlığının içinden (bir kez daha) geçmesi zordur. Kölelikten gerçek anlamda kurtulmanın tek yolu budur. Konfüçyüs şöyle demiş: "Acısını yaşayabilen, acısından kurtulur."
  • Şayet anne çocuğun olumsuz duygularını görmezden gelirse ya da hiçbir isteğini reddetmez yani çocuğu şımartırsa çocukta anneden kopmak için yeterli motivasyon oluşmaz. Oysa büyüme ve bağımsız gelişim anneden kopmayı gerektirir.
  • Belli ki insanlar, kendi görmek istediklerini görüyorlardı.
  • Ama acı kaybolmuyor. Kaybolan yalnızca o acının kişinin hayatındaki yeri oluyor. İnsan onu sürekli aramak zorunda kalıyor. Böylece acı,nefret edilen bir yabancı da aranıyor.
  • Kendine özgü bir kimliği olmayan bir insan için sürekli onaylanmaktan, kendisi için "iyi adamdır" denilmesinden daha önemli bir şey yoktur.
  • Dışarıdan bakıldığında çocukluk hep neşe içinde geçmiş gibi görünür.
  • Bana düşmanının kim olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.
  • kendimizinki gibi yücelttiğimiz acı, hep başkasına ait olan, varsayılan acıdır. belki de dışa aktarılan böyle acılarda, bir zamanlar maruz kalmış olduğumuz kendi acımızın baskı altına alınmasına karşı bir tür başkaldırı bulunmaktadır.
  • "Savaşçı düşmanı ararken, kendi benzerleriyle karşılaşır."
  • ''...bir insan gerçek güzelliğin ancak sevgiyle oluşabileceğini, yani sevginin önkoşulu değil, sonucu olduğunu hiçbir zaman göremez; güzellik sevginin verdiği bir biçimdir.''
  • Küçük bir çocuk annesini kurtaramaz, onun beklentilerine karşılık veremez. Bu da kendisini zayıf hissetmesine yol açar, kendisini bir hain olarak görür, bu yüzden utanır ve kendisinden nefret eder./Bir çocuğun ruhsal yaşamında ki yarılmanın nedeni budur: Annesini aynı zamanda, hem sever, hem ondan nefret eder; ama nefretini ancak bilinçdışı yollardan, yani kendisinden nefret ederek, kendisini değersiz bularak ya da bunu başkalarına yansıtarak ifade edebilir.
  • şımartmanın sevmeyle hiçbir alakası yoktur. aşırı üstüne düşmeyi annelik ilgisine bağlayanlar, kendilerini idealleştirilmiş bir annelik imgesi klişesine kaptırmışlardır.
  • "Son verse de yaşamın yoksunluğuna ölüm, Ürker yaşam gene de önünde onun. Yine öyle, ürker yürek Sevgi önünde, Sanki ölümün gözdağı varmış gibi onda. Çünkü nerede Sevgi uyansa, Ölür orada Ben, o karanlık despot...'' Mevlânâ Celaleddin Rumi

İçimizdeki Yabancı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bağzı kitapları okurken, başka bağzı kitapların ne kadar boşuna zamanımı aldığını düşünüyorum. Son yillarda okumalarımda daha çok psikoloji ve felsefe alanına ağırlık vermeye çalışıyorum. Klasik diyebileceğimiz çalışmalarin yani sıra daha güncel -daha populer- yayınları da okumaya çalışıyorum. Bunlarin icinde bazan çok güzel çalışmalarla karşılaşıyor olsam da çoğu zaman tamamlama zahmetine girmekten kaçırdığım yayınlar da oluyor. Çok saygıdeğer ve sevilesi Chul han'in da değindiği gibi olumsallligin zorakiligi altında ayrı bir sınav veriyoruz. Içinde bulunduğumuz dönem sürekli bir "iyi"lik halinin olmasının gerekliliği/mecburiyeti dayatmasıyla karşımızda duruyor. Bunu sağlayamayan herkesi hasta/rahatsız statüsüne yerleştiriyoruz. Bazan bana acıyı guzelledigim ile ilgili "şakaci" atıflarda bulunanlar oluyor. Acıyı güzellemiyorum, hayır, acıyı görmezden gelmeyi reddediyorum. Varoluşun bütünselliği içinde yer alan fakat günümüzde artık olumsuz kabul edilip reddedilemeye çalışılan ofke,hüzün, yas,mutsuzluk, içe çekilme gibi duyguların/davranışların yadsınmaya çalışılmasını reddediyorum. Bağzı duyguların kabul görülüp bağzılarının görmezden gelinmesini reddediyorum. Reddedisim faydasizligindan ötürü. Baskilanan, gormezden gelinen, yok sayılan her duygu birgün mutlaka başka şekillerle karşımıza çıkmaya muktedir. Yaşamı bir bütün olarak göremeyen, zıtlıkların birlikte bir bütün oluşturduğunu goremeyen kimseler; performans ve gösteriş odaklı bir yaşayış senaryosuna sıkışan kimseler ile pesimist bir yaklaşıma tutunan kimseler; sürekli iyilik haline ulaşmak için didinen ve asla ulaşamayan kimseler ile her şeyden sikayetlenen ve asla harekete geçmeyen kimseler hepsi aynı potada eriyip gidiyor. Bu meseleyi şimdilik burada bırakayım. Gruen ile tanıştınız mi? Onunla tanışmak kendiniz ve öteki ile -dusman ile- tanışmanın kapılarını aralar. Öfke, siddet, yıkım, diktatörlük, yandaslik, itaat, putculuk ve bunların temelleri üzerine aktarımda bulunur. Varlığı taninmamis, yahut şımartılmış, yahut ihmal ve suistimal edilmiş bir çocuğun geleceğinden haberler verir, geçmişten örneklerle. Tüm anlattığı gercekliklerle yüzyüze gelmek bazan dehşet yaratabilir ama bunlardan siyrilabilmek için bütün bunlarla yüzleşmek şart. Acısından kaçınan, acısını bastıran, reddeden bir çocuğun neler yapabileceğine şahitlik etmenizi sağlar Gruen. Bebek hayatta kalmak için bakıcısının sevgi, şefkat ve korumasına ihtiyaç duyar.( Bunu Bowlby'nin çalışmalarını inceleyerek detaylı bir şekilde görebilirsiniz) Yemek, içmek, barınmak kadar hayati önem taşır sevgi bebek için. Insan doğumuyla birlikte hayatta kalabilmek için uzun bir süre ötekine muhtaçtir. Karşılaştığı kişi sevgisiz, gaddar, empatiden yoksun, gercek ihtiyaçlarına karşı duyarsiz, duygusuz bir kimse ise bu durumu tersine çevirerek hayatta kalmaya çalışır. Anne-babanin sevgisizligini, şiddetini, ihmalini vs kendine mal eder, onları suçlamak hayatla bağını kesecek kadar kuvvetlidir, bu bağı kaybetmemek icin kendi duyguları ile bağını keser, kendi duygularına yabancilasir. Duygularını o kadar bastırırki, bir yetişkin olduğunda bile bununla tekrar yüzleşebilmek çok büyük çaba ve cesaret gerektirebilir. Yansıdığı bu duyguları dışarıda arar ve olanca öfkesini, nefretini şiddetle dışarı vurur. Okurken aklima Rakel Dink geldi. Sanırım bunu daha öncede yaşamıştım.. Hrant'in ardından yaptığı konuşmada "bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapilamaz" demişti. Bu ifadesi beni o zaman da ve simdi de oldukca etkiler. Bu politik bir mesele demeden önce düşünmemiz gereken şey tüm bu politikayı üreten ve yürütenlerin de bu karanlığın mahsulü olduklarını ve karanlığın merkezine inmenin neden bu kadar önemli olduğunu fark etmek olduğudur. Ne politika, ne ekonomi, ne kültürel sistem, ne diktatörlük ve itaat bu karanlığın dışında degil. Bir bebekten bir katil yaratan bu karanlığı sorgulamak zorundayız. (Gulan)

Kitap daha çok Hitler ve yandaşlarını, çocuklukta yaşanan olayların ileride kişiyi ne yönde etkilediğini konu ediniyor. Kitapta bence öğrendiğim en önemli nokta ‘ bir çocuğa ne yapmamalı?’ sorusunun cevabıdır. Çok fazla ilgi, şiddet, ilgisizlik, sorunlarına yardımcı olmamak, sert davranmak vb bir sürü olay çocuğun tüm yaşantısını, kişiliğini, davranışını etkiliyor. Her zaman karşısına çıkıp bazen nedenini bilmediği davranışlara sevk ediyor. Hitlerdeki davranışların nedenini de bu şekilde açıklıyor. Not: kitapta mevlana şiirini okumak ve mevlananın kısa doğumu ve ölümü hakkındaki bilgi beni ayrıca mutlu etti. (Alp)

Bir insan, kendi acısının bilincine varmadıkça insan olmayı başaramaz. Olsa olsa insanı taklit eden işlevsel bir mekanizmaya benzeyebilir. Buna karşın, acıyı hissederbilenler, bireyselliklerini, canlılıklarını ve yaşama karşı duydukları sevgiyi gerçekleştirme çabasının sürdürürler. Diğerleriyse, yaşamlarını, intikam almanın eziciliğine adamak suretiyle bu çabadan vazgeçmişlerdir. ... Nefretin kökenlerine inen, kazı çalışması gibi kitap. İnsandaki yıkıcılık üzerine, ipuçlarının itinayla kovalamacası; bir nevi ruhsal polisiye. Okuyun. (DeliBilge)

İçimizdeki Yabancı PDF indirme linki var mı?

Arno Gruen - İçimizdeki Yabancı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İçimizdeki Yabancı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Arno Gruen Kimdir?

Arno Gruen, 1923 Berlin doğumlu Alman psikolog ve psikanalist.

Eğitim: New York Şehir Koleji

Arno Gruen Kitapları - Eserleri

  • Empatinin Yitimi
  • Normalliğin Deliliği
  • Kendine İhanet
  • İçimizdeki Yabancı
  • İhanete Uğrayan Sevgi - Sahte Tanrılar
  • Demokrasi Mücadelesi: Radikalizm, Şiddet ve Terör
  • İtaate Karşı
  • Soğuk Akla Karşı
  • Terörizme Karşı
  • Hayattan Yabancılaşmış

Arno Gruen Alıntıları - Sözleri

  • Vicdanı olmadan vicdandan söz ediyordu. (Demokrasi Mücadelesi: Radikalizm, Şiddet ve Terör)
  • Kendine özgü bir kimliği olmayan bir insan için sürekli onaylanmaktan, kendisi için "iyi adamdır" denilmesinden daha önemli bir şey yoktur. (İçimizdeki Yabancı)
  • Gelişimi Marx tarafından teşhis edilmiş olan mevcut sorunumuz, insanların ihtiyaçlarının ötesine geçen ve onları ekonomik ve kişisel temellerinden mahrum bırakan küreselleşmedir. (Terörizme Karşı)
  • İtaat ve soyut düşünme, empati kabiliyetini zayıflatır. (Soğuk Akla Karşı)
  • Çevrebilimciler uzun süredir, Batı dünyasındaki insanların doğanın bir yılda üretebildiğinden 1,5 kat daha fazla kaynak kullandıkları konusunda uyarıda bulunuyor. Fakat ne elitler ne de ortalama vatandaşların çoğu bu konuyu dikkate almaz, çünkü keder ve acı ile ilişkisi olan her konu kötülük olarak görülüp baştan savılır. (Soğuk Akla Karşı)
  • Siyasi liderlerimiz intikam için vaaz verir ve bu şiddet ve ölüm arayışı hastalığının gerçek sebeplerini göremezler. Ve tam aksine, tıpkı terörist suikastçiler gibi, öldürmeyi yegâne çözüm olarak görürler. (Terörizme Karşı)
  • Öfkelerini saldırgan davranışa çeviremedikleri durumda kendilerini zayıf olarak nitelendiren insanlar da mevcuttur. (Terörizme Karşı)
  • Anne baba sevgisi, kendini kabul ettirmek için boyunduruk altına girmeyi ve bağımlı hale gelmeyi gerektirir şekilde ortaya çıkarsa, topluma uyum bir çeşit itaat sınavı haline gelir. Bunun sonucunda doğan istekler, gerçek duyguların kaybına yol açarak, insanı kendi kötülüğünün kaynağı haline getirmektedir. (Kendine İhanet)
  • Her birimiz orijinal doğduk ama kopya olarak öleceğiz. Edward Young (İtaate Karşı)
  • "Eğer kendini bir başkasının düşüne kaptırırsan sonuçlarını göze almalısın." (Demokrasi Mücadelesi: Radikalizm, Şiddet ve Terör)
  • ... kadınların geçmişte genel ekonomiye erkeklerden daha az katkıda bulunduğunu varsaymak için elimizde hiçbir neden yoktur... Buradaki ironi, kadınların vejeteryan temel besin maddelerini toplamak için deri bir çantadan ve kazmak için sopadan başka bir şeye ihtiyaç duymamasında, ve korunamadığından dolayı kazı sırasında bu araçların hiçbirine rastlanmamasında yatar. Bununla birlikte, erkeklerin karmaşık avlanma donanımları ok uçları, zıpkın ve bıçak şeklindedir. Bu sebeple tarih öncesi meskenlerin yorumunda hem vejeteryan beslenmenin hem de kadınların topluma ekonomik katkısının küçümsenme eğiliminde olduğu gözlemlenebilir. (Soğuk Akla Karşı)
  • Gerçek dünyada insani değerlerin yitimine katlanamayanlar "deli" kabul edilirken insani köklerinden kopmuş olanlar "normal" olarak onay bulur. (Normalliğin Deliliği)
  • İşbirliği yapmaya hazır olma durumu anne ve çocuk arasındaki sağlıklı be empatik bir bağdan kaynaklanmaktadır. (Soğuk Akla Karşı)
  • Sevgisiz bir varoluşun katlanılmazlığı, insanların, sahte sevgiye dayalı manevralar yapan demgogların vaatlerine kapılmalarına neden oluyor. Gerçek sevgiye asla katlanmadığımız ve kendimizi çocukluğumuzdan beri kandırmaya alıştığımız sahtesinin peşinden gittiğimiz için bunlar başarılı oluyorlar. Gerçek sevgiden, bizi, başta anne sevgisi olmak üzere anne-baba sevgisinin yetersizliğinin üstünü en başından beri örtmüş olduğumuz gerçeğiyle karşı karşıya bırakacağı için korkuyoruz. Kendimizle ve dünyayla gerçekçi biçimde başa çıkmaktaki yetersizliğimizin kaynağı burada yatıyor. (İhanete Uğrayan Sevgi - Sahte Tanrılar)
  • Siyasi liderler, nüfusun çoğunun içsel mağduriyetlerini kendi hâkimiyetleri için kullanır. (Terörizme Karşı)
  • Başkasının hükmü altına girmek güya bizi kendiliğimize götürecekmiş! Bu öyle bir çeliş­ki, öyle bir dehşettir ki, kendiliğin çözülmesini yaşamın hedefi haline getirmektedir! Bizi ezenlerin işine yara­maktadır, çünkü bu "idealizm" ve "büyüksenmek" ar­zusunun altında özerkliği yaralanmış bir çocuğun bi­rikmiş öfkesi yatmaktadır. (Kendine İhanet)
  • Yalanlar sahici görünmeliydi! (Empatinin Yitimi)
  • Olağanüstü bir şekilde senin gözlerinde Kendimi olurken gördüm. (Kendine İhanet)
  • Yanlış tanrılar, içi boş kahramanlar (İtaate Karşı)
  • İnsanlığı en fazla küçümseyenlere hayranlık duyar ve boyun eğeriz. (İhanete Uğrayan Sevgi - Sahte Tanrılar)

Yorum Yaz