İlk Aşk - Ivan Sergeyeviç Turgenyev Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İlk Aşk kimin eseri? İlk Aşk kitabının yazarı kimdir? İlk Aşk konusu ve anafikri nedir? İlk Aşk kitabı ne anlatıyor? İlk Aşk kitabının yazarı Ivan Sergeyeviç Turgenyev kimdir? İşte İlk Aşk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ivan Sergeyeviç Turgenyev
Çevirmen: Hasan Can
Orijinal Adı: Первая любовь
Yayın Evi: Tutku Yayınevi
İSBN: 9786054756766
Sayfa Sayısı: 112
İlk Aşk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Üç orta yaşlı adam uzun bir akşam yemeğinden ardından huzurlu bir sohbetin ortasındayken ev sahibi her birinin ilk aşklarının hikayelerini anlatmasını teklif eder. İlk iki adamın hikayesi tutku ve derinlikten yoksun olarak üzerinde durulmayıp geride bırakılırken Vladimir Petrovich, dalgın ve düşünceli bir şekilde kendi hikayesini ifade etmekte zorlanır ve yazdıktan sonra paylaşmayı teklif eder.
Vladimir'in hikayesi bir yaz on altısında köyde tatminsiz bir anne ve kıvranan bir baba ile yaşarken 21 yaşında genç, oldukça çekici ve güzel bir bayan olan Zinaida ile tanışmasıyla başlar. Birçok meslek grubundan başarılı erkeğin hayallerini süsleyen ve onun sevgisini kazanmak için her şeyi yapmaya hazır oldukları Zinaida'ya tutulur. Cazibesine bu kadar tutulmasının nedenlerini hikaye boyunca sorgular. Her akşam taliplilerin kızı araması canını sıkar. Kendisinden yaşça büyük, zenginlik ve sosyal sınıf olarak öndelerdir.
Zinaida her seferinde taliplerini geri çevirir ve Vildamir ile fört eder gibi konuşur. Bu da Vildamir'e ilk aşk olması nedeni ile inanılmaz duygular ve sonrasında karşılıksız çıkması nedeni ile büyük acılar verir. Genç kızın tavırlarındaki değişikliği ancak Vildamir fark eder. Maskesinin atında onun gerçekten aşık olduğunu -ama kendine değil- fark eder ve gizli aşkının aslında kendi babası olduğunu anlar. Bu kırılan kalbin hikayesi ilerleyen bölümlerde trajik bir hal alır.
(Tanıtım Bülteninden)
İlk Aşk Alıntıları - Sözleri
- Seni seviyorum, Ama seni neden ve ne kadar çok Sevdiğime dair bir fikrin bile yok...
- Ruhumun ta derinliğinde can çekişen bir şey vardı sanki.
- "Kalp seçemez sadece sever."
- Çevremdeki bütün insanlara tahammül edemez oldum. Ancak yalnız başıma kaldığım zaman rahatlıyordum.
- Ateşin pervaneyi çektiği gibi çekiyordu beni... Sevilmediğimi bilmek, hele bunu kendi kendime açıklamak pek acı geliyordu, yine de o yakıcı ateşin çevresinde dönmeye devam ediyordum.
- "Allah aşkına, kalbindeki her şey yüzünden okunurken yalan söylemenin yararı ne?"
- “Kendini feda etmek bazı insanlara ne kadar da tatlı geliyor.“
- ... "Bu kadar üzgün görünmeye çalışmayın. Acınmaya katlanamam." ...
- Ben planlarla beynimi patlatırken kader yapacağını yapmıştı bile!
- - Ne olur? - Hastalanırsınız; olacağı bu. - Vah, vah!.. Belki de ölürüm?... Ah keşke!..
- Ah gençlik! Hiçbir şey umursadığın yok senin. Sanki dünya nimetlerinden faydalanman sona ermeyecekmiş gibi...
- Eline geçen her fırsatı kaçırma, yanlız kendini kaptırmamaya bak! Hayatta en önemli şey, özgür olmak...
- . bazı yolların dönüşü, bazı hataların özrü, bazı insanların anlamı olmaz!
- Kendimi izlenimlerime vermiştim büsbütün, kendi kendimi aldatıyor, anılara sırtımı dönüyor, ileride olacağını hissettiğim her şeye gözlerimi kapatıyordum...
- Ağlamıyordum, şişmiş gözkapaklarımdan hala gözyaşları süzülse de gülüyordum. Boynumda kravat yerine Zinaida'nın kurdelesi bağlıydı ve onu belinden yakalayabildiğim zaman mutluluktan haykırıyordum.
İlk Aşk İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Turgenyev'den okuduğum ilk kitaptı ve beni sıkan bir kitap olmadı.Zaten kitap çok akıcı. Bir parti sonrası bir araya gelen üç arkadaşın ilk aşklarından bahsetmesiyle başlıyor kitabımız.Iki kişi ilk aşklarından kısaca bahsedip ilgi çekici olmadığını söyleyince ilk aşkını uzun uzun anlatacak olan isim Vladimir Petrovich oluyor.. Vladimir Petrovich'in ilk aşkını çok güzel anlatmış yazar.Ben severek okudum.Sizlerinde beğeneceğinizi düşünüyorum… (Hayata Gülümse)
Bir arkadaş sohbetinde ilk aşkların konuşulduğu bir akşam sıra Vladimir Petroviç'e gelir. Petroviç artık 40 yaşındadır ve ilk aşk macerasını konuşarak değil yazarak anlatmak istediğini belirtir. Belleğimde kalanları yazayım, der. Buradan anlaşılır ki bir tortu deşilecek ve belki yeniden yeniden saf ve derin bir hissiyata sığınılacaktır; bu belki de ilerleyen yaşın geçmişe özlemi ya da onunla yüzleşme isteğidir. Vladimir o sıralar 16 yaşındadır, kiraladıkları yazlık köşkte özel eğitmenlerle sınava hazırlanır.Bir süre sonra köşkün yakınındaki eve yeni komşuları taşınır.Gelenler yoksul bir prenses olan Zasekina ve kızı Zinaida'dır. Zinaida 21 yaşındadır ve perisel bir güzelliğe sahiptir. Kısa süre içinde Zinaida'nın evini asker, şair, doktor ve Kont mesken tutar. Zinaida onları güzelliği ile büyüler, bu erkekler kendi tabirleri ile bu işte derileri kalınlaşmış pişmiş erkeklerdir, birlikte her gece eğlenceli vakitler geçirirler.Vladimir de bu erkeklerin arasına komşu sıfatıyla katılır ve hepsinden çok derin ve saf bir aşk besler Zinaida'ya. Turganyev bu kısa romanında güçlü tahliller yapar. Karakterlere yüklediği özelliklere baktığımızda yazarın kendinden çok uzaklaşmadığını görürüz. Vladimir'in babası, kendisinden 10 yaş büyük , kültürlü bir kadın olan annesiyle parası için evlenmiştir. Turganyev de böyle bir evlilikten dünyaya gelmiştir .Turganyev'in de annesi, hikayedeki anne gibi mesafeli ; işçilerin ve köylülerin eğitimsizliğini ve yaşamlarını hor gören mütehakkim, varlıklı bir kadındır.Turganyev burada anne ve baba figürü üzerinden Çarlık Rusya'sının artık sıkıntı veren bu anlayışını eleştirir.Bu aynı zamanda kendi yetişme tarzına ve yönünü döndüğü Avrupai anlayışa da bir göndermedir. Yine Zinaida'nın etrafında dönen sözde entelektüel erkekler üzerinden de dönemin toplumsal yapısını hicveder. Bunun yanı sıra gençliğin ve aşkın büyüsünden, zehrinden ve gereğinden bahseder. Bir kadının gözünden aşkı yansıtır. Beğenilmenin ve cazibenin çok ötesinde tutsak eden tahripkar bir duygunun varlığını gösterir. Vladimir'in büyük aşkı olmakla beraber ailesinin de büyük hüznüne dönüşen bu öyküden "Kadın aşkından koru kendini oğlum. Bize mutlulukla birlikte zehir sunan bu duygudan kork!" diyen babasının sözleri ufalanır avuçlarımızda...Kim bilir? (Gncokuyor)
Kitabın Yazarı Ivan Sergeyeviç Turgenyev Kimdir?
Ivan Sergeyeviç Turgenyev, 9 Kasım 1818 tarihinde Orel şehrinde varlıklı bir ailede doğmuştur. Annesi Varvara Petrovna Lutovina, babası Süvari albayı Sergei Nikoleviç Turgenyev’dir. Aile 1827'de Moskova'ya taşınır. Babası 1836 yılında vefat eder. Ivan Sergeyeviç Turgenyev, özel okullarda eğitim görüp, özel öğretmenlerden dersler alır. Henüz bir çocukken; Almanca, İngilizce ve Fransızca'yı anadili gibi konuşmaya başlar.
Yüksek öğrenimi için önce Moskova’ya oradan da St. Petersburg’a geçen İvan, Rus dili ve edebiyatı eğitimini kendi ülkesinde tamamladıktan sonra Almanya’ya gider ve 1838-1841 yılları arasında Berlin Üniversitesi’nde felsefe okur.
Daha sonra St. Petersburg’a geri dönüp iki yıl kadar bir devlet kurumunda çalışır.
Ivan Sergeyeviç Turgenyev, Fransa’da tanıştığı “Gustave Flaubert” ile sıkı bir dostluk kurarak, daha sonraki yıllarda gerçekçilik akımının öncülerinden biri olmuştur.
Ivan, ilk olarak 1850 yılında “Lüzumsuz bir Adamın Günlüğü” adını verdiği novellasıyla, ölümünden birkaç gün önce zihninden geçenleri not defterine aktaran bir yazarın hikâyesini anlatarak, yakın çevresine adını duyurur. Şöhretini ise 1852 yılında “Bir Avcının Notları” ile pekiştirir. İvan gençlik yıllarında özel eğitiminden geri kalan zamanları avcılıkla geçirmiştir.
Yapıtlarındaki ince duygulu karakter çizimleri, lirik-müziksel dil onu Rus gerçekçiliğinin temsilcisi yapmakla kalmaz, dünya edebiyatının büyükleri arasına da sokar. Turgenyev, eserlerinde serflik ilişkilerinin insana aykırılığını, feodal-aristokrat Rusya'nın yıkılışını, yeni burjuva-demokratik güçlerin yükselişini gerçekçi biçimde yansıtmıştır.
Batıyla Doğu arasında kendini sıkışmış hisseden yazarın Çarlık Dönemi’nin Rus entelektüellerini irdelediği “Asilzade Yuvası" adlı romanı 1859 yılında yayınlanır.
1859 yılında annesi de ölünce, geriye kalan topraklar serfler ( toprak ağası adına çalışan köylü) arasında dağıtılırken Turgenyev’e de tüm hayatını rahatça idame ettirebileceği yüklü bir miras kalmıştır. Böylece dünyevi sorunlardan kurtulan yazar başyapıtı, “Babalar ve Oğullar” üzerinde çalışmaya başlar.
Gençliğinde köylü kızlara duyduğu ilgiyi ve bu ilişkilerden doğan bir gayrı meşru kızını saymazsak Turgenyev hiç evlenmemiş, babalığını üstlendiği bir çocuk sahibi olmamıştır.
Özel hayatı, gönül maceraları pek bilinmeyen Turgenyev’in otuzlu yaşlarda tanıştığı Pauline Viardot ise umutsuz bir aşk macerası olarak yaşamına damga vurmuştur. Altı farklı dili konuşabilen, iyi bir piyanist ve şarkıcı olan sevgilisi evli olduğu için bu çiftin yarı fiziksel, yarı duygusal beraberliği kısa süreli ilişkiler şeklinde uzun yıllar devam eder.
Bozkırda Bir Kral Lear (1870), Ham Toprak (1877) gibi eserleri eleştirmenlerden beklediği tepkiyi alamadı ve kendini mutsuz hisseden Turgenyev, son kez ülkesini terk edip hayatının son dönemini bir türlü vazgeçemediği kadının, Pauline Viardot’nun yakınlarında, Paris’te geçirdi.
Ivan Sergeyeviç Turgenyev, 3 Eylül 1883 tarihinde Fransa'da Paris yakınlarındaki Bougival kasabasında öldü. Ölmeden önceki arzusu uyarınca naaşı Rusya'ya getirildi ve Belinski'nin mezarının yanına gömüldü.
Ivan Sergeyeviç Turgenyev Kitapları - Eserleri
- Babalar ve Oğullar
- İlk Aşk
- Duman
- Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü
- Avcının Notları
- El Kapısında
- Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri
- Asilzade Yuvası
- Ham Toprak
- Mumu
- Devrimden Önce
- Üç Karşılaşma
- Bahar Seli
- Başkanın Ziyafeti - Parasızlık - Bekar
- Faust
- Hikâyeler I- II- III
- Bozkırda Bir Kral Lear
- Hikayeler I
- Hikayeler II
- Hikayeler III
- Turgenyev'in Mektupları
- Klara Miliç
- Rudin
- Rudin 2
- Huzurlu Sessizlik (Öyküler Cilt 2)
- Raif Efendi Hikayeler Arasında
- Asya
- Hayaletler
- Taşralı Kadın
- Bekar
- Köyde Bir Ay
- Kasaba Hekimi
- Rüya
- Seçilmiş əsərləri
- Mutsuz Kız
- Tuhaf Bir Hikaye
- Düellocu
- Parasha
- Первая любовь
Ivan Sergeyeviç Turgenyev Alıntıları - Sözleri
- Bülbül bize tarif edilemez bir coşkuyla dolu anlar bahşederken, gırtlağında yarı yarıya ezilmiş mutsuz bir böcek acılar içinde ölmektedir. (Avcının Notları)
- Büyük bir sözcüktür, anne..! (Köyde Bir Ay)
- ... Ama Tanrı haksızlıklara göz yummaz. (Başkanın Ziyafeti - Parasızlık - Bekar)
- İlk aşk, ihtilâlden farksızdır. (Bahar Seli)
- Ruhunda tuhaf bir yorgunluk hissediyordu. (Ham Toprak)
- Aşağıda ufku boydan boya kaplayan çam ormanının görkemli görünüşü denizi andırıyordu. Denizin de, çam ormanının da verdiği izlenim aynıdır; aynı dokunulmamış, el değmemiş bir güç engin, uçsuz bucaksız uzanır önünüzde. Yüzyıllık ormanın derinlerinden de, suyun ölümsüz diplerinden de aynı ses yükselir: “Benim seninle işim yok," der insana; “ben egemenim, sen ise ölmemek için çabala dur!” Ama orman (özellikle de her zaman yalnız, neredeyse sessiz, suskun çam ormanı) denize oranla çok daha tekdüze, hüzünlüdür. Deniz korkutur, okşar, her türlü renkleriyle oynar, her çeşit sesle konuşur; onun gibi yine sonsuzluk esintisi olan ama sonsuzluğu bize hiç de yabancı olmayan gökyüzünü yansıtır... Durağan, karanlık çam ormanı kasvetlice susar ya da insanoğlunun yüreğine önüne geçilemez bir güçle işleyerek boğuk, homurdanır. Bir günlük insan için, dün doğmuş, bugün ölecek olan insan için zordur ölümsüz İsis’in soğuk, doğrudan kendisine dikilmiş bakışına dayanmak. Doğal afetlerin buz gibi soluğu karşısında insanın yalnızca cesur gençlik umutları, hayalleri durulmaz, sönmez; hayır, bütün ruhu çöker, taş kesilir; son kardeşinin de yeryüzünden silinebileceğini ama bu çamların dallarında tek iğnenin titremeyeceğini hisseder insan. Yalnızlığını, zayıflığını, çaresizliğini hisseder ve telaşlı, gizli bir korkuyla kendini günlük küçük kaygılara, yaşamın endişelerine verir; kendi yarattığı bu dünyada yaşamak daha kolay gelir ona, burada kendi evindedir, burada kendi anlamına, gücüne inanmaya hâlâ cesaret etmektedir. (Huzurlu Sessizlik (Öyküler Cilt 2))
- Onunla tartışmaya bayılıyorum, çünkü birbirimize söyleyebileceğimiz bütün ateşli sözcüklere rağmen birbirimize duyduğumuz dostluk hiç bizi terk etmiyor ve her sözcükte yer alıyor, oysa başkalarıyla her konuda anlaşabilirsiniz ve tartışacak bir şey bulmayabilirsiniz ama aranızda bir uçurum vardır. (Turgenyev'in Mektupları)
- Ve önünde saygıyla eğildiğim her şeyi yaktım, yaktığım her şeyin önünde saygıyla eğildim..." (Asilzade Yuvası)
- Kalbim...içimde olup bitenleri kim ve niçin öğrensin? (Rudin)
- Kalbinin yoldaşını kaybetmek çok acı. Ama kaderin lüzumsuz;insan ümitsizliğe kapılmamalı, buna inan! (Başkanın Ziyafeti - Parasızlık - Bekar)
- "Bilindiği üzere insan çok mutluyken beyni az çalışır. Huzur verici ve keyifli bir his, tatmin duygusu, tüm varlığa nüfuz eder; bu his kişiyi tüketir, benlik bilincini kaybettirir ve kötü huylu şairlerin dediği gibi, kişi artık salt mutluluğa ulaşmıştır." (Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü)
- Öyle sanıyorum ki böyle gözlerle sadece ölümsüz ruhlar bakabilir... (Hayaletler)
- "Ay, benim düşmanım," diye mırıldandı. "Sırıtması, canlılığı, ödünç alınmış ışığı, bir şeye yaramıyor olmasına rağmen gösterişli oluşu canımı sıkıyor. Yukarıda durmuş, dünyayla eğleniyor." (Raif Efendi Hikayeler Arasında)
- Ruhunda tuhaf bir yorgunluk hissediyordu. (Ham Toprak)
- Həyatda elə anlar və elə hisslər var ki... Bunları ancaq göstərmək və yanından ötüb keçmək olar. (Seçilmiş əsərləri)
- Bu kadının yemek pişirmeden haberi bile yok. (Devrimden Önce)
- Nelerde, kimlerde yanılmadım, hayal kırıklığına uğramadım ki!... Kaç kez boşuna sevindim, umuda kapıldım, öfkelendim, küçük düştüm! Kaç kez şahin gibi yükselirken , kabuğu ayaklar altında parçalanmış bir sümüklüböceğe döndüm!.. (Rudin - İlk Aşk - İlkbahar Selleri)
- Onun için en gürültülü, patırtılı gün bile o kadar sessizdi ki, bize göre en sakin gecede bile sessizliğin bu derecesi bulunamaz.. (Mumu)
- ... "Bu kadar üzgün görünmeye çalışmayın. Acınmaya katlanamam." ... (İlk Aşk)
- Mutsuz çocuklar hayatın gerçeklerini mutlu çocuklara göre daha erken öğrenir... (Mutsuz Kız)
Editör: Nasrettin Güneş