İnci - John Steinbeck Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İnci kimin eseri? İnci kitabının yazarı kimdir? İnci konusu ve anafikri nedir? İnci kitabı ne anlatıyor? İnci kitabının yazarı John Steinbeck kimdir? İşte İnci kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: John Steinbeck
Çevirmen: Tomris Uyar
Orijinal Adı: The Pearl
Yayın Evi: Sel Yayıncılık
İSBN: 9789755705866
Sayfa Sayısı: 101
İnci Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Pulitzer ve Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen John Steinbeck’in çağımızın toplumsal ve insani meselelerini ustalıkla resmettiği eserleri modern dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer alır. Tomris Uyar’ın sunuş yazısında belirttiği gibi, “İnsanoğlunun umudunun, var olma direncinin seyreldiği bir tarih anında olanca görkemiyle gerçek umudun türküsünü söylemiştir. Tozpembe olmayan gerçekçi bir umudun.” Bu nedenle eserleri edebi değerleri kadar güncelliklerini de hiç yitirmemiştir.
Bir Meksika halk hikâyesinden esinlenmiş İnci, bir zamanlar İspanya Kralı’na büyük zenginlikler getiren bir koyda yaşayan fakir bir inci avcısının, Kino’nun ve ailesinin hikâyesini anlatır. Kino’nun çocuğunu kurtarmak umuduyla daldığı denizden çıkardığı eşi benzeri görülmemiş inci, yalnızca umut değil yıkım da getirecektir. İncinin özü insanların özüne; Kino’nun kulaklarında çınlayan ve kasabaya yayılan İncinin Türküsü, ailenin, kötülüğün, umudun ve düşmanlığın türküsüne karışacaktır.
Steinbeck, Kino’nun derinliklerden söküp çıkardığı inci ile içinde yaşadığımız dünyaya ve insanın dramına ışık tutuyor.
İnci Alıntıları - Sözleri
- Birşeyi çok fazla istemek iyi degildir
- Konuşmak salt alışkanlıktan doğuyorsa ne gereği vardı ki?
- "Ta beşikten mezara dolandırıldığımızı biliyoruz. Yine de yaşamayı sürdürüyoruz.
- Yaşadıkları, duyularını köreltmişti sanki.
- Derler ya, insan asla doymak bilmez diye, yüzünü verseniz ille de astarını ister diye. Bu sözler insanı kınama amacıyla söylenir, oysa insan soyunun en büyük yeteneklerinden biri, onu elindekiyle yetinen hayvanlardan üstün kılan bir yetenektir bu.
- Bir şeyi çok fazla istemek iyi değildir. Bazen şans ters dönebilir yoksa. Ayarında istemeyi bilmeli kişi.
- Yaşadıkları, duyularını köreltmişti sanki.
- Konuşma alışkanlıktan başka neydi ki; sözsüz de anlaşabilirdi insanlar...
- Dört dönüyordu odada; çaresizdi, elinden bir şey gelmiyordu.
- ‘’...çünkü dünyada birdenbire şansı dönen bir yoksul kadar sadakadan yana cömert adam olmadığını bilirlerdi. ‘’
- 'Dokunaklı bir söz aradı, vazgeçti. "Beni öldürürlerse," dedi, "hiç ses etme.'
- Konuşmak salt alışkanlıktan doğuyorsa ne gereği vardı ki.
- Bir şeyi çok fazla istemek iyi değildir.Bazen şans terse dönebilir yoksa...
- Her şeyin dozunu kaçırıyoruz. İstemenin bile. Bir şeyi çok fazla istemek iyi değildir. Bazen şans ters dönebilir yoksa. Ayarında istemeyi bilmeli kişi.
İnci İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İnci - John STEINBECK: Ah John Steinbeck! Seni her okumuşumda bu kadar duygulanmak zorunda mıyım?.. İnci, öyle bir kitap ki, daha ilk satırları okurken etki altında kalacağımı hissettim. Ama o etkinin bu denli büyük olmasını beklemiyordum. Uzun zaman oluyor bir kitaba "9" puan vermeyeli. Notu kıt öğretmenlerdenim sanırım. Kısa bir eser, John Steinbeck'in hayatı, eserin künyesi, Tomris Uyar'ın muhteşem sunuşu ve kısa ama etkileyici altı bölümden oluşuyor. Elinize en fazla iki defa alırsınız. Mekan ve psikoloji betimlemeleri başarılı, verilmek istenen mesaj net bir şekilde verilmiş. Steinbeck yaşadığı coğrafyaya sığmayan, o coğrafyanın kabullenemediği insanları öyle güzel anlatıyor ki... Hele o her şeye rağmen var olan umutları... "Oğlumuz okuma yazma öğrenmeli." Bunun bile çok zor olduğu bir coğrafyada böylesine bir ideal için çabalayan bir aile, çocukları için canını verecek bir anne ve tüm bunlardan habersiz minicik bebekleri... İçimi dökeceğim şimdi adı "spoiler" olacak. Kötü bir alışkanlığım var. Kahvaltılarda Kemal Sunal filmleri izlerim. Bu sabah "Talih Kuşu" filmini izledim. İkramiye çıkmadan önce kendisine bayram hakkı bile tanınmayan Osman Abalı zengin oldu sanılınca etrafı tarafından çok farklı muamele görüyor ve filmin sonunda hiçbir zenginliği istemiyordu. Eser tam da o filmin üzerine geldi. Bir "inci" ile hayatı değişen bir aile... Hep şunu söylerler: para insanı değiştirir diye. Para, parayı bulandan çok onun çevresini değiştiriyor sanırım. "Derler ya, insan asla doymak bilmez diye, yüzünü verseniz ille de astarını ister diye. Bu sözler insanı kınama amacıyla söylenir, oysa insan soyunun en büyük yeteneklerinden biri, onu elindekiyle yetinen hayvanlardan üstün kılan bir yetenektir bu." Her şeyin dozunu kaçırıyoruz. İstemenin bile: "Bir şeyi çok fazla istemek iyi değildir. Bazen şans ters dönebilir yoksa. Ayarında istemeyi bilmeli kişi." Hep bir umutla yaşıyoruz. Hikayenizi iyi devam ettirebilme umuduyla. "Ta beşikten mezara dolandırıldığımızı biliyoruz. Yine de yaşamayı sürdürüyoruz." Ertesi güne yine umutla uyanıyoruz. Eseri okuduktan sonra sıcağı sıcağına inceleme yapmayı da hiç beceremem. O duygu yüküyle birbirine girer cümlelerim. Size yansıtabildim mi bilmem ama etkileyici bir eser. Okuyun derim: İki saatte bitirir, üstüne düşünmeye iki gün verirsiniz. Belki daha fazla. Ben 15 yıl önce okuduğum Fareler ve İnsanlar'ı düşünür dururum hala... Buraya kadar okuduysanız eğer paylaşarak daha çok kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. (Mikail Balcı)
Siz Kino' nun başına gelenleri duydunuz mu?: Siz Kino ve ailesinin hikayesini bilir misiniz? Bizim hikayemizde Kino' nun ailesi, başka hikayelerde başka karakterlerin hikayesi. Birçok şehrin, kasabanın ya da köyün Kino' nun hikayesini andıran hikayesi vardır. Yıllarca dilden dile dolaşan. Diğer kahramanlar, dünyanın en büyük incisini bulmasa da bulduklarının başlarına gelecek en büyük kötülük olduğunu en acı yollardan öğrenen aileler. John Steinbeck. Net cümleleri, tarafsız anlatımıyla harika bir eser kazandırmış insanlığa. Teşekkürler. Dili akıcı, sade ve kolay anlaşılır. Bir solukta okunacak, gerçekten kaliteli kurguya ve kaliteli düşünceye sahip. Tabi burada eserin çevirisini yapan yazar/Tomris-Uyar' a da teşekkür etmek lazım. Kalemine sağlık! Spoiler bölgesi, biraz özetten kim ölmüş... Kino, Juana ve Coyotito kendi halinde, ekonomik yönden -bulundukları muhitten de anlaşılacağı üzere- oldukça düşük seviyede bulunan bir Kızılderili, çekirdek ailedir. Tabi eser, Kızılderili savaşlarına göre daha modern bir zamanda kaleme alınmış olmasına rağmen, toplumsal statü ve sosyal hayat bakımından hala Kızılderili düşmanlığının olduğu bir zaman. Düşmanlık ille de silahla olmuyor öyle değil mi? Davranışlar, üslup, ayrımcılık da düşmanlığı sergilemenin en başarılı yollarından bazılarıdır. İşte böyle bir ortamda yaşayan ailemiz, Kino' ya göre her zamankinden daha farklı, güzel bir gün başlarken, Juana sabah rutinini yaparken, sahnede bir akrebin belirmesiyle birden panikleyerek, korkuyla bu ortamdan soyutlanıyor. Çünkü akrep Coyotito' nun salıncağının bağlı olduğu direklerden birindedir. Her an küçük bebeğin üzerine düşebilir. Ve düşer de, korkulduğu gibi Coyotito' yu da sokar. Ama şimdi ne olacak? Kim yardım edecek? Bir yetişkine kolay kolay zarar vermeyen akrep zehri, Coyotito için ölümcül olabilir, vakit ilerlemektedir. Doktor, vicdana gelip parası olmayan bu aileye yardım eder mi? Coyotito iyi olur mu? Hatta doktora yetişebilecekler mi? Yok daha derinlere girmeyeceğim ancak hersey işte bu sahne ile başlar. Kino, körfezde deden kalma kanosuyla açıldıktan sonra, İnciyi de bu olayların devamında bulacaktır. Ama nasıl inci... O güne kadar görülmemiş büyüklükte, kocaman. Çok para edeceği muhtemel ama kim alır? Ne kadar eder? Daha önce benzeri olmayan bir inci olduğundan hem bundan sonra olacaklar hem de incinin kaç para edeceğinin karşılaştıracak örneği olmaması, Kino dahil tüm kasaba bundan sonra olacaklar konusunda meraklandırır. Dilenciler ellerini sıvazlarken, parasızlıktan nikah yapamayan Kino ve Juana kilise papazının dahi dikkatini çeker. Bu inci Kino' nun düşündüğü gibi ailesine hayır ve refah getirecek midir? Gerçekten Steinbeck ' in net anlatımı sayesinde kitap bir çırpıda okunup bitirilebiliyor. Yazarın düşüncelerini de yorulmadan, mantıksızlık sarmalında boğulmadan net anlamak mümkün. Kitabı oldukça beğendim. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar. (Mehmet Çelik)
“Yin ile Yang”ın Sonsuz Döngüsü: İnci: “Ama, kötülük, her yanı tutmuştu…” Amerikan edebiyatının en çok okunan kalemlerinden biri olan yazar/john-steinbeck, 1902’de California’nın Salinas kentinde doğdu. Irgat bir ailenin çocuğu olarak büyümesinden mütevellit, işçi ve emekçi sınıfını eserlerinde başarılı bir şekilde resmetti. Stanford Üniversitesi’nde öğrenim gören Steinbeck, yazar olmak istediği için yalnızca bu konuda kendisine yararlı olabileceğini düşündüğü derslere katıldı. Ardından birçok farklı meslek kolunda çalışan, gazetecilik yapmak için New York’a giden ve yazılarını yayımlatmayı başaramayarak doğduğu kente geri dönen yazar, umudunu kaybetmedi ve ünlü bir yazar olana dek hayalini gerçekleştirmek için çabaladı. İlk eserlerini 30 yaşından önce verse de, kendisini asıl başarıya ulaştıran, ismini duyurmasını sağlayan kitap/bitmeyen-kavga--572 isimli romanını 34 yaşında kaleme aldı. Ardından yazdığı kitap/fareler-ve-insanlar--566, kitap/gazap-uzumleri--575, kitap/cennetin-dogusu--4432 gibi başyapıtlarıyla başarısını tescilledi ve ününü ülkesinin dışına taşıyarak dünya edebiyatının saygın yazarlarından biri haline geldi. Fareler ve İnsanlar başta olmak üzere, birçok eseri sinemaya da uyarlanan Pulitzer ve Nobel Ödüllü yazarın ülkemiz sınırları içinde de çok fazla okunduğunu belirtmek gerek. Fareler ve İnsanlar ve İnci gibi yapıtları, Milli Eğitim Bakanlığı’nca seçilen “100 Temel Eser” kapsamında yer alıyor ve hiç şüphesiz okuyan herkeste derin izler bırakıyor. Yoksul, emekçi, işçi sınıfının gündelik dertlerini, koşuşturmalarını, hayata bakış açılarını anlatan Steinbeck’in eserlerinin her biri, toplumsal sorunların masaya yatırıldığı eşsiz klasikler olarak günümüzde varlığını sürdürüyor. Amerikan tarihinden bir dönem seçip o dönemde yaşayan insanlara ve olaylara değinen Steinbeck, meseleleri evrensel bir hale getiriyor ve eser, anlatıldığı dönemden bağımsızlığını kazanıp genele, dünyaya doğru yayılıyor. Bu da onu, unutulmaz ve başarılı bir yazar kılıyor. “Ta beşikten mezara dolandırıldığımızı biliyoruz. Yine de yaşamayı sürdürüyoruz.” kitap/inci--576 de yine yazarın kısa romanlarından biri olarak, konusuyla ön plana çıkıyor. Kızılderili olan bir ailenin hayatına konuk olduğumuz öyküde insanlığın ezelden beri karşılaştığı ve her insanın illa ki bir tarafında bulunduğu iyilik ve kötülük kavramları eşeleniyor. Çin kültüründe “Yin ile Yang” olarak adlandırılan bir kavrama göre, zıt kutuplar sonsuz bir döngüde karşı karşıyadır. Biri olmadan diğeri varlığını sürdüremez ve bütün evren bu kuralara göre işler. İyilik ve kötülük kavramları da yine aynı şekilde değerlendirilebilir. Dini motiflerde bu kavramların Habil ve Kabil efsanesinden sonra türediği söylenir ve insanlık yok olana kadar da devam edeceği belirtilir. Zıt kutupların bir arada var olması uzun uzun irdelenecek bir konu elbette, şimdilik burada bırakıp esere geçelim. Kino, eşi Juanna ve bebeği Coyotito ile birlikte yoksul bir Kızılderili toplumunda yaşamını sürdürür. İnci avcısı Kino tıpkı halkından olan diğer insanlar gibi bu incileri topraklarını işgal ederek sahiplenen ve kendilerine ikinci sınıf vatandaş olarak davranan insanlara satarak geçimini kazanmaktadır. Kino’nun çocuğunu bir akrebin sokması ve akabinde o güne dek denizden çıkarılan en büyük inci tanesini bulması, hayatlarının sonraki safhalarını derinden etkileyecek olayların başlangıcını oluşturur. yazar/hippokrates yeminine sadık olması beklenen bir doktorun farklı bir ırktan olduğu gerekçesiyle çocuğu muayene etmeye yanaşmaması fakat “inci”den haberdar olduktan sonra yumuşaması insanın kibrini açık eden en güzel sahnelerden biri elbette. Değerli inci tanelerine küçük fiyatlar biçerek, yoksul olan halkı kandırıp sömüren kapitalist düzenin başlangıcını oluşturan işgalci ve emperyalist toplumun diğer üyeleri de kocaman inci tanesini gördükten sonra bu tutumlarını devam ettirir ve hatta daha da gaddarlaşırlar. Bu yoksul aileyi yok etmeye and içmişçesine peşlerine düşerler. Kino ise çaresizce bir an önce tedavi edilmesi gereken hasta bebeği ve eşi ile amansız bir kaçış mücadelesine girişecektir. “…yoksul kişilerin baş düşmanı açlıksa, ikincisi hastalıktır.” Bir inci tanesi ile insanın derinliklerine inerek orada var olan iyiliği ve kötülüğü gün yüzüne çıkartan John Steinbeck, kitabın kapağını kapattığımız anda uzun bir süre hafızalardan silinmeyecek denli etkileyici bir hikâyeye imza atıyor. Bir adet inci ile, bütün bir insanlığın anatomisini ustaca ortaya çıkarıyor. Çevirmen olarak karşımıza çıkan şair ve yazar yazar/Tomris-Uyar’ın da sunuş yazısında dediği gibi, “Çünkü John Steinbeck, iflasların birbirini izlediği, işsizliğin, parasızlığın, açlığın kol gezdiği, insanoğlunun umudunun, var olma direncinin seyreldiği bir tarih anında olanca görkemiyle gerçek umudun türküsünü söylemiştir. Tozpembe olmayan gerçekçi umudun.” Anlattığı tüm trajedilere rağmen, insanlığın geleceğine dair bir umut kapısı aralamayı da ihmal etmeyen yazarın nispeten daha hacimli eserlerine geçmeden önce, tanışmak amacıyla İnci ve Fareler ve İnsanlar başlangıç olarak seçilebilir. Senelerce yazar olma hayaliyle koşuşturan ve amacına ulaşan bu büyük yazarın edebi anlamda doyuruculuğuna bu kısacık eserlerle de şahit olabilirsiniz. Bazen keyifli okumalar dileyemiyor insan. Bu okuma deneyiminizde başarılar diliyorum. “Ve o güne umutla başladılar.” (Bahri Doğukan Şahin)
Kitabın Yazarı John Steinbeck Kimdir?
John Steinbeck, (27 Şubat 1902 - 20 Aralık 1968) ABD'li yazar.
27 Şubat 1902'de Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaliforniya eyaleti Salinas kentinde doğdu. 20 Aralık 1968’de New York'ta yaşamını yitirdi. 1940 Pulitzer Ödülü ve 1962 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi gerçekçi roman-öykü yazarı.
Bir ırgat ailesinin çocuğudur. Babası Prusyalı, annesi ise İrlandalı göçmen bir aileye mensuptur. Yaşıtları gibi o da küçük yaşlarda çiftçilik yaptı. 1920-1926 arasında aralıklarla Stanford Üniversitesi'ne devam etti. Öğrenimini sürdürebilmek için duvarcılık, boyacılık, kapıcılık, eczacılık gibi işlerde çalıştı. Okulu bitiremedi. Öğrencilik yıllarında başladığı yazmayı sürdürdü. Irgatlık ve işçilik yaparken edindiği deneyimler, eserlerinde işçilerin yaşamlarını gerçekçi bir dile anlatmasına büyük katkı sağladı. İlk romanlarından başlayarak hep işçileri, yaşam koşullarını, ilişkilerini anlattı. İlk kitabı " Altın Kupa " (1929). 1936'da yayınlanan "Bitmeyen Kavga"da tarım işçilerinin grevi ve bu greve önderlik eden iki Marksisti anlattı. Amerikan çalışma sistemine keskin eleştiriler yöneltti. Üçüncü kitabı "Fareler ve İnsanlar" 1937'de yayınlandı. Bu kez iki göçmen işçi arasındaki garip ve karmaşık ilişkinin öyküsünü anlatıyordu. Kendisine "Pulitzer Ödülü" getiren ünlü romanı "Gazap Üzümleri" 1940'ta sinemaya aktarıldı. II. Dünya Savaşı yıllarında daha çok ideolojik eserler verdi. İzleyen yıllarda politikadan uzak, eğlendirici yanı ağır basan duygusal öğelerin de yer aldığı eserler ve senaryolar yazdı.1962'de edebiyata katkılarından dolayı Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.
John Steinbeck Kitapları - Eserleri
- Sardalye Sokağı
- Fareler ve İnsanlar
- Al Midilli
- Altın Kupa
- Ay Batarken
- Bir Savaş Vardı
- Bitmeyen Kavga
- Cennet Çayırı
- Gazap Üzümleri
- İnci
- Kaygılarımızın Kışı
- Kısa Süren Saltanat
- Tatlı Perşembe
- Yukarı Mahalle
- Alev
- Bilinmeyen Bir Tanrıya
- Cennetin Doğusu
- Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında
- Uzun Vadi
- Ak Bıldırcın
- Ben Bir Devrimciyim
- A Russian Journal
- Mektuplarda Bir Yaşam
- Çılgın Dünyadan Uzak
- Kaçış
- The Forgotten Village
- Savaş Üzerine Mektuplar
- Asiler Otobüsü
- Krizantemler
- Bir Numaralı Evde Olanlar
- Zapata
- Seçilmiş Əsərləri
- Cennetin Doğusu 2
- Of Mice and Men/Cannery Row
- The Vigilante
- Siçanlar və insanlar haqqında
John Steinbeck Alıntıları - Sözleri
- Jody, annesinin sesinin tonuna göre, yüzünün ifadesinin nasıl değiştiğini bilirdi. (Kaçış)
- Birşeyi çok fazla istemek iyi degildir (İnci)
- İnsanın yüreğinin iyi olması için akla gerek yoktur. (Fareler ve İnsanlar)
- "Seçtiğin yol aydınlık. Parıldıyor ilerisi." (Krizantemler)
- Ancak yeni doğan bir bebek baştan başlayabilir. Sen, ben. Biz artık geçmiş zamanız. (Gazap Üzümleri)
- «Pişmanlık getir, çünkü Öbür Dünya’ya yolculuk yakın!» (Asiler Otobüsü)
- Herkes iyi olsun diyor...oysa insanlar iyi değildir. (Kısa Süren Saltanat)
- "... Sanki seni de düşümde görmüşüm, gerçek değilmişsin gibi geliyor..." (Mektuplarda Bir Yaşam)
- Bir an ya sürdü, ya sürmedi. Kalan kaldı geride. Arkasına bakmadı. (Krizantemler)
- İnsanın başka şeyi yoksa, sahip olduğu her neyse onunla övünür. (Cennetin Doğusu)
- Yalnızlığın yalnız kalmaktan başka çaresi yok. (Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında)
- Ailesi yeteri kadar büyüyenler onu bütün diğer ailelere karşı yetiştirdiler... Cemaatler ortaya çıktığında ise her cemaat kendini öteki cemaatlere karşı savunmaya girişti... (Ben Bir Devrimciyim)
- "İnşaatçılar hiçbir zaman ev yapmazlar; onlar yuva yapar..." (Ben Bir Devrimciyim)
- Düşmanın bize yapamadığını biz kendi kendimize yapıyoruz. (Kısa Süren Saltanat)
- Komünistler tarafından kapitalist ve kapitalistler tarafından da komünist olarak damgalanan bir kitabımı hatırlıyorum. Duygular, her zaman olduğu gibi, düşüncelerden daha öndeydi. (Ben Bir Devrimciyim)
- karanlığın arkasına saklanmaya ışıktan kaçmaya çalışma . dünya yıkıldı da sen altında mı kaldın yoksa ? (Alev)
- "Hiçbir şey hissetmiyorsun." (Ak Bıldırcın)
- İnsanın oda öyrəşməsi üçün, bəlkə də, yarım milyon il lazım olub. Fəqət oddan-alovdan da qorxulu olan bu qüvvəni dərk etməyə heç on beş milyon il də bəs eləməz. Onu ram edəcək başqa bir şey tapılmayacaqmı? Əgər mənəviyyat aləminin qanunları şeylər aləminin qanunları ilə eyniləşərsə, ruhun məğzi dəyişərmi, görəsən? Budurmu mənim, bizim hiss etdiyimiz? (Seçilmiş Əsərləri)
- Keşke o kadar cesur olduğumuzu düşünmeseler. Ben o kadar cesur olmak istemiyorum. (Bir Savaş Vardı)
- Saati saatine uymaz, netameli bir ırmaktır San Ysidro. Yılın yarısında ölüdür, öbür yarısında da öldürücü. (Asiler Otobüsü)
Editör: Nasrettin Güneş