İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap - Friedrich Nietzsche Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap kimin eseri? İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap kitabının yazarı kimdir? İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap konusu ve anafikri nedir? İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap kitabı ne anlatıyor? İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap kitabının yazarı Friedrich Nietzsche kimdir? İşte İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Friedrich Nietzsche
Çevirmen: Cemal Atila
Orijinal Adı: Human, All Too Human
Yayın Evi: Say Yayınları
İSBN: 9789758725267
Sayfa Sayısı: 352
İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Güzelliğin ağır oku. -En asil güzellik türü bizi birdenbire çarpmaz, fırtınalı ve sarhoş edici saldınlarda bulunmaz (böyle bir güzellik kolayca nefret uyandırır); tersine en asil güzelli, neredeyse farkında olmaksızın yanımızda taşıdığımız, ağır ağır içe işleyen ve yine kimi zaman bir rüyada karşılaştığımız, ama en sonunda, uzunca bir süre yüreğimize özenle yerleştikten sonra, bize tamamen sahip olan ve gözlerimizi yaşlarla, yüreklerimizi tutkuyla dolduran türden bir güzelliktir. - Güzelliği görünce ne için yanıp tutuşuruz? Güzel olmak için: Güzellikle birikmiş epeyce bir mutluluk / kısmet olması gerektiğini tasavvur ederiz. - Ama bu bir yanılgıdır.
İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap Alıntıları - Sözleri
- "Niye bu katılık, bu güvensizlik, bu nefret?..."
- "Güzeldir, birlikte susmak, Daha da güzeldir, birlikte gülmek... "
- "İnsanın en büyük günahı doğmuş olmasıdır."
- "Az düşünmek, ruhun tüm hastalıklarına karşı en iyi ilaçtır."
- "eskiye geri dönemeyiz , gemileri yakmışızdır; cesur olmak kalır bir tek geriye.."
- "Güzeldir, birlikte susmak, Daha da güzeldir, birlikte gülmek."
- "Kötü belleğin yararı, kişinin aynı iyi şeyleri defalarca ilk kez tadıyor olmasıdır."
- Sanat, bulanık düşüncenin tülünü yaşamın üzerine gererek, yaşamın görüntüsünü katlanılır kılar.
- Her bir kişinin hakkı, gücünün değeri kadardır.
- İnsanın en büyük suçu Doğurulmuş olmasıdır.
- Sadece ikiyüzlüler tarafından temsil edilen hiçbir iktidar tutunamaz.
- Bir evlilik yaparken kendimize şu soruyu sormalıyız: Sonu yaşlılık olan o uzun yol boyunca bu kadınla sohbet etmekten keyif alacağına inanıyor musun?
- Güzeldir, birlikte susmak, Daha da güzeldir, birlikte gülmek, _ Gökyüzünün ipek örtüsü altında Yaslanarak yosuna ve kayına Sevimli kahkahalar atmak dostlarla Ve beyaz dişlerini göstermek. İyi yaptıysam, susalım; Kötü yaptıysam –, gülelim Hep daha da kötü yapalım, Daha da kötü yapıp, daha da kötü gülelim, Kara toprağa girene kadar. Dostlarım! Hu! Böyle olsun mu? – Âmin! Ve hoşça kalın!
İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap İncelemesi - Şahsi Yorumlar
01.12: Onun adı FRIEDRICH NIETZSCHE! Beni düş kırıklığına uğratan kendimden başkası değil. -Franz Kafka Nietzsche'yi kendi gözümden yazayım. Küçüktüm, yalnız, hemcinslerimden uzak, insanlardan uzak, kenara çekilir dini kitapları okurdum. İnsanlar beni bir öcü gibi görürdü. Ama tatlı bir öcü, öyle ki yanıma sokulur beni dinlerlerdi. Bazen sanki başka bir gezegenden gelmiş hissine kapılıyordum, hiçbir şey beni etkilemiyordu. Sahiden hissedeceğim zamanlar yakındı... Babamı(Carl Ludwig Nietzsche) özlüyorum. Aslında sadece onu özlüyorum. Ona ihtiyacım var... öldü biliyorum, bir çiçek ölür, bir tavşan ölür ve bir insan da ölür. Evet babacığım, Tanrılar da çürür. Tanrı'yı biz öldürdük! İnsanca, Pek İnsanca kitabı Nietzsche'nin kitaplarında bulabileceğiniz en yalın kitaplardan biridir. Anlatım biçimi ikili diyaloglar gibi gelişmiş. Aforizmaları birden fazla düşünceye ve düşündürmeye yer vermiştir. İnsanca... bu isim insani duygular ve sorumluluklara dikkat çekmek için verilmiştir. Ekleme, 'Pek' pek insanca, hatırlatma! Donk donk donk! Kitap içerisinde 638 aforizma bulunmaktadır. Nietzsche öyle güzel bir havada belirtmiş ve düşündürmeye sürüklemiş ki. Her bir aforizma sonrası uzaklara dalıyor, düşünmeye ve kafa yormaya başlıyor olacaksınız. Bazıları sizi geçmişe, bazıları nefrete, bazıları kitabı kapatmanıza neden olacaktır. Birçok kişinin aklında şu soru var: 'Nietzsche neden kadınları yadırgıyor?' sahiden öyle mi? Böyle mi düşünüyorsunuz? Öyleyse kısaca bilgilendirme yapalım. Nietzsche babasını genç yaşta kaybetmiştir. Bu sebeple ailede egemen olan kadınlar (anne, kız kardeşi, teyzesi...) bu nedenle kadınlara karşı mesafeli, asabi ve zayıf olarak bilinir. Nietzsche, bunun yanı sıra birçok kadının üzerinde ilgisi olmasına rağmen bunu umursamaz, pasif kalarak geçiştirir. Kız kardeşi Elisabeth'ten ve annesinden(Franziska Oehler) nefret eder, ama bu nefret sadece dışavurum ile gösterilir. Oysa içerisinde müthiş bir duygusallık ve sevgi barındırır. Nietzsche'nin annesine yollamış olduğu bir mektupta: ''Kendime karşı en derin aykırılığı ve içgüdülerimin haince alçaklığını içimde aradığım zaman, orada hep annemi ve kız kardeşimi buluyorum, en acız olduğum anları... Çünkü o zaman zehirli solucanlara karşı koyabilecek gücüm olmuyor... Psikolojik eşgüdümünüz, böyle bir öncel uyuşmazlık düzenini mümkün kılıyor. Ama aslında ebedi dönüş için annem ve kız kardeşimin her zaman en büyük engeli teşkil ettikleri kanısında olduğumu itiraf ediyorum.'' Tek bir söz ile... Bir kalp taşımak incelik ister. Ağırlık taşıyanlara bunu anlatamazsınız. -Cemal Süreya “Hangi yıldızlardan düşüp birbirimizi bulduk biz. Bu kadar düz bir cümlenin bu kadar karmaşık olmasına neden olan kadın.” Evet evet, hemen onun adı gelir. Lou Andreas Salome... Nietzsche'yi kadınlar üzerineki durumunu Stalin'e benzetiyorum. Ölen karısının mezarında, ''İnsanlığa olan azacık sevgim onunla birlikte gömüldü...'' Nietzsche ve Salome, 1882 yılında arkadaşlık yapmaya başladı. Din konusunda yaptıkları sohbetlerden ve kafeslenemeyen ruhundan etkilenen Nietzsche, tek taraflı bir aşk hikayesi yaşamaya başladı. Peki neden bu kadar yakın görüşlü ve ikili sohbetlerden haz duyan bu iki kişi, pardon Salome bu teklifi geri çevirdi? Şüphesiz ve emin olmanız gereken bir şey varsa, Nietzsche'nin kadınlara olan tespitlerinin en büyük etkeni Salome'dur. Salome için evlilik sevginin katilidir. Arkadaşlık sevgiye daha da kötüsü cinselliğe dönüşerek yok olma riskinden kurtarılmalıdır. Bu düşünce ile kendisine Paul Ree ve Nietzsche tarafından yöneltilen evlilik tekliflerini reddeden Salome, Frederich Andreas’ın intihar tehdidinden etkilenip onunla evlense bile 34 yaşına kadar cinsel ilişkiye girmedi ve bekaretini muhafaza etti. Not: Sigmund Freud'u da reddetmiştir. Evet, şimdi en güzel yere geldik. Nietzsche ve sınıftan seçtiği bir öğrencisi(ED) ile, Fransa'dan gelen (Rachelle Riva) gazeteci ile birkaç soru üzerinde bir diyalog yapacağız. Burada hayal gücünüzü kullanacağım. Not: Nietzsche'nin kitabından seçilmiş tespitler ve ED(benim) özgün cümlelerim ile yazılmıştır. Riva: ''Sayın Nietzsche ve Ed, sizce yalan nedir?'' Nietzsche:'' Basit durumlarda her şeyi doğrudan söylemek daha avantajlıdır. Çünkü bir yalanı sürdürebilmek için, yüzlerce yalan daha söylemek gerekir.'' ED:'' Yalan geniş bir konudur. Sayın hocamın dediği gibi, sıkışık durumda olmadığımız sürece olanı olduğu gibi aktarmak gerekir. Özellikle saygı duyduğunuz, karşılıklı güven hissiyatını aldığınız bir kimse ise. Söylenmiş doğrudan bir yalan, yalanı devam ettirecek 100 alan bulmaktan iyidir.'' Riva:''Genel bir konu ama mümkünse kısa bir cevap istiyorum. Kişi neyi sözünü verebilir?'' Nietzsche:'' Eylem sözünü verebiliriz, ama duyguların sözü değil; çünkü duygular istenç dışıdır. Birini sonsuza dek seveceğine ya da ondan nefret edeceğine söz veren herhangi biri, kendi gücünün dahilinde olmayan bir şeyin sözünü vermiştir.'' ED:'' Kişi tutabildiğini düşündüğünün aksine, tutamadığının ve bazen de verdiği sözün arkasında duramadığı sözlerin sözünü verebilir. Verebildiği tek söz, yerine getirmedikleridir.'' Riva:''Peki, sizce günümüz ve gelecek dünya düzeni için yasaklanmış cömertlik size ne çağrıştırıyor?'' Nietzsche:'' Dünyada herhangi bir kısmını hayali varlıklara gösterebileceğimiz kadar çok sevgi ve iyilik yoktur.'' ED:'' Günümüz için bilmem ama, gelecek nesil bu terimin çağrışımı için bile kafa yormayacaktır. Cömertlik yok olmaya mahkum, bu çok açık. Cömertlik diye bir kavram nesli tükenmekte olan bir bensevi.'' Riva:'' Güncel bir soru sormak istiyorum. Üzgünüm, susadım da. Tamam, tekrardan alalım. Mucizevi eğitim hakkında ne söylemek istersiniz?'' Nietzsche:'' Kişi, bir Tanrı'ya ve onun hakkındaki endişelere inanmaktan vazgeçtiği andan itibaren, eğitime gösterilen ilgi büyük bir yoğunluğa ulaşacaktır; tıpkı tıp sanatının ancak mucizevi tedavilere duyulan inanç yok olduğu zaman gelişmesi gibi.'' ED:'' Eğitim görecelidir. Eğitim, korkulan inançların yok olması ile başlar. Kişi özgür kaldığı sürece korkusuzdur. Hayal edebildiği kadar da erişmesiz. Korkunun olduğu yerde mucizevi eğitimden söz etmek pek mümkün değil. Aslında bakarsanız, korkunun olduğu yerde mucizeden söz etmek mümkün değil!'' Riva:''Peki ya bilimin geleceği?'' Nietzsche:'' Zararlı ve tehlikeli sonuçları bilimsel bilginin yardımıyla önlenebilir. Eğer üstün kültürün bu gereksinimi yerine getirilmezse, insan gelişiminin gelecekteki seyri hemen hemen kesin bir şekilde öngörülebilir.'' ED:'' Bilimin geleceği, geçmişten pay çıkartılarak ilerleyebilir. Bilim, insanoğlu için vazgeçilmez ve çok daha fazla üzerinde durumlası gereken bir daldır. Ancak herhangi bir konu üzerinde bile gereğinden fazla durulmalı.'' Riva:'' Birinin lehine, büyük olanın lehine önyargı terimini nasıl açıklarsınız?'' Nietzsche:'' İnsanlar, büyük ve dikkat çekici olan her şeyi açıkça abartırlar. İnsanlar, alışkanlıktan dolayı kendilerini güç isteyen her şeye tabi kılar.'' ED:'' İnsanın temelinde bu var. Önyargı genellikle ahlaki yoksunluktan veya düşünülmeden bir kanıya varmakla meydana gelir. Büyük ve dikkat çekici olanın söylemini benimser ve irdelerler.'' Riva:'' İyi niyetli iki yüzlülük?'' Nietzsche:'' Başka insanlarla olan ilişkilerimizde çoğu zaman iyi niyetli bir ikiyüzlülüğe ihtiyaç vardır, sanki onların eylemlerinin nedenlerini sezmemişiz gibi.'' ED:'' Sayın hocama katılıyorum. İyi niyet çoğu zaman kazanım sağlamamıştır, bunu açıkça göstermek bile ters tepmesine yarayacaktır.'' Riva:'' Zevkli bir konu başlığımızla devam edelim. Yo yo, sadece 4 sorum kaldı. Mahcubiyete karşı ne söylemek istersiniz?'' Nietzsche:'' Aşırı ölçüde mahcup olan insanların yardımına koşmanın ve onlara güven vermenin en iyi yolu onları inandırıcı şekilde övmektir.'' . . Riva:'' Sayın ED? Bay Nietzsche'yi izlemeyi bıraksanız. :)'' ED:'' Pardon, :) Sayın profesöre katılıyorum. Ne diyebilirim ki, birine yapabileceğimiz en büyük fenalık birini olduğundan fazla övmektir.'' Riva:'' Peki bay Nietzsche, birkaç tavsiye isteyeceğim. Konuşma taktiği üzerine ne söyleyebilirsiniz?'' Nietzsche:'' Biriyle yaptığımız bir sohbette, eğer muhatabımıza karşı nüktedanlığımızı ve cazibemizi tüm görkemiyle sergileme imkanı bulmuşsak onu en iyi biçimde alt etmişizdir.'' ED:'' Bay Profesör, tespitlerinizle hayran olmamak elde değil. (Gülüşmeler) Evet, diyebileceğim o ki, birini argo veya hakaret ile alt etmeyi denemektense, cazibemizi onun üzerine yıkmalı ve onu sessizce tuzağa çekmeli. Yıkılacağından adım gibi eminim.'' Riva:'' Aşırı yakınlığı tanımlar mısınız?'' Nietzsche:'' Eğer biriyle aşırı bir yakınlık içinde yaşarsak, çıplak ellerimizle her defasında iyi bir oynmacılık yapmak zorundaymışız gibi durum söz konusu olur.'' ED:''Aşırı yakınlık, her zaman bir şeyler kaybettirir. Hatta çoğu zaman, benliğimizi aramak zorunda kalırız.'' Riva:'' Son soru, bir evlilik yaparken kendime sorabileceğim tek bir soru olursa, bu ne olurdu?'' gonderi/35142148 Aynı kanaatteyim. Keyifli okumalar. (Eminkolnikov)
Nietzsche bu eserini, Richard Wagner’le olan arkadaşlığı bittikten ve sağlık nedeniyle akademik yaşamdan uzaklaşmak zorunda kaldığı dönem sonrasında yazmış. Bir nevi olumsuzluklar ve çöküntü zamanına denk gelmiş, bu psikolojide yazılmış bir eser. Ancak, eser karamsarlık abidesi olarak anlaşılmasın, aksine iyimser görüşler daha hakim. Bu eser bir nevi Nietzsche'nin dokuz ana başlık altında; 638 aforizma ile içini döktüğü içten bir günlük gibidir. "Neden ezgi olsun ki? Yaşam kendisini huzur içersinde derin bir gölde yansıtınca neden tatmin olmuyoruz?" İlk bölümde üzerinde durmak istediğim nokta; Nietzsche'nin filozoflara, günümüzdeki insanı tekil olarak görüp ondan yola çıkarak her şeyi anlama çabalarının yanlışlığı eleştirisidir. Nietzsche'ye göre insan rüyası dahi eski ilkel insanın kültürünün tezahürüdür. Dolayısıyla insan tekil bir varlık değildir; tek bir bedende en eski insan kültürlerinin evrimlesmis modelidir. Bir önceki sürüme göre bir 'üst insan' yani. Filozoflara burada önerisi; tarihsel felsefe yapmalaridir. Keza Nietzsche'nin kendisi bunu felsefe tekniğinin merkezine yerlestirmistir. Üst insan demişken; burada kastedilen 'üstün' insan değil. Çünkü buradan yola çıkarak Nietzsche ile Hitler'i ilişkilendirenler oluyor. Nietzsche olsa; "Hayır, hayır,hayır ! Bu bir yanılgı!" gibisinden bir tepki gosterirdi sanırım. Bana kalırsa üst insandan, her insanın kendisine koyması gereken bir hedef, rol model insan profili anlaşılmalidir. İnsan bu rol modele ulaşmaya çalışarak olduğu yerden çok daha yüksek bir seviyeye gelecektir ve bunu herkesin (en azından toplumun çoğunluğu) yapmasıyla bir üst kültür (gelişmiş) hedefine ulaşılabilecektik. Ve Nietzsche, şu an biz nasıl eski ilkel insan adetlerini (barbarliklarini, vahsiliklerini vb) garip karşılıyorsak; üst kültürun üst insanınin da yani geleceğin insanın da bizi çok garip karşılayacağıni söyler. Buradan, geçmişin vahşi, kötü, barbar, mantıksız gelen ahlak anlayışının günümüzün birer yorumu olduğu; aynı yorumu gelecek insanının da günümüz insanı için yapacağını söylemekte ve buradan yola çıkarak; aslında ahlakin, iyinin,kötünün ... birer yanilgidan ibaret olduğu anlatılmak istenmektedir. "Ama her şey evrimleşiyor; ebedi gerçekler yok, mutlak doğrular yok." İkinci ve üçüncü bölümler Nietzsche'nin ahlak ve dine dair aforizmalarini içerir. Ahlaka zaten yukarda değindim. Konuyla ilgili yorumumu okumak isteyenler filozofun konuyla ilgili kitabına yaptığım incelemeyi okuyabilirler: gonderi/39220435 Nietzsche en kısa tabirle dini, insanın en büyük yanılgisi olduğunu düşünüyor. Bunla beraber insanlığa yaptığı gelişimi yadsimiyor ancak nasıl şekerin biraz fazla ve sürekli alimiyla insanın yavaş yavaş kilo alarak sağlığından olmasi mümkünse (ki şeker bağımlılık da yapar) dinin de aynı etkisinin olduğunu söyler. Dinlerin ve Tanrı anlayışının insanı miskinlestirdigini, kaderci diyeceğimiz bir psikolojiye soktugunu söyleyebiliriz. Din, insanın acılarına bulduğu bir ilaç. Ancak Nietzsche bu ilacı ancak fazla düşünmeyen ve zayıf olanların içeceğini ve bunu içtikce de daha çok zayiflayacaklarini soylemekte; bu durum insana faydali olsa dahi aslında üst insana giden insanın önünde bir bariyer olduğu, ve birçok insanın onu görünce geri döndüğü bir bariyer olduğu için dinin üst kültür önünde büyük bir engel olduğunu düşünmektedir. "Dini kuralların ve sanatın uyuşturucu etkisi azaldıkça, insanlar başlarına gelen kötülüğü gerçekten ortadan kaldırmak için daha çok çaba sarf ederler.." Evet, Nietzsche dördüncü bölümde sanatçı ve yazarlar hakkındaki düşüncelerini söyler: Sanatçılara saygı duymasına karşın aynı zamanda üstteki sözde olduğu gibi sanatın da bir uyuşturucu etkisi olduğunu da sıklıkla vurgular. Aynı zamanda sanatın, dinin yanılgılari üzerinden sıklıkla beslendiği için sanatçıların, yeni dünyaya (Tanrı öldü) uyum sağlamakta zorlanacaklarini; yeni bir sanatçı kimliğinin doğacagini düşünmektedir. Nietzsche, gelecek dünyanın safaginda görür içinde bulunduğu devri ve gelecek devrin en büyük sanatının da bilim, en büyük sanatçılarınin ise bilim adamları olacağını düşünmektedir. "Bilim adamları sanatkarların gelişmiş türleridir." Ancak bu noktada önemli bir de uyarısı vardır: İnsanlar büyük bir iştahla bilime, içlerindeki keşif tutkusuyla sarilacaklar, ölen Tanrının bıraktığı boşluğu bilim ile doldurmaya çalışacaklar lakin insanın en azından halkın büyük kesiminin daha kolaya ve az düşünerek kavrayacagi şeylere olan ilgisi sebebiyle bilimden uzaklaşıp tekrar dine sarilabilecegi.. Bu sebeplere ek olarak, insanda oluşacak kibrin de buna sebep olabileceğini düşünür. Kitabında sıklıkla kibir üzerine aforizmalar yazdığını gormekteyiz. Bu nedenle Nietzsche; alcakgonullu erdem demektedir. Beşinci bölümde alt ve üst kültür üzerine aforizmalarini sıralayan Nietzsche, 'bağlı ruhlar' ve 'özgür ruhlar' üzerinden alt-ust kültürun belirtilerini anlatır. Bağlı Ruhlar için gelenek oldukça önemlidir. Çok araştırmayı sevmez; geçmişin iplerine seve seve bağlanmış ve bir süre sonra kendi bunu bir seçimle yaptığını unutup; inandığından başka bir yolun olmadığı yanılgisina düşmüştür. İlkeleri, olayları yararliliklarina göre degerlendirir ve buna göre doğru olduğu sonucuna uymakla beraber herkesin buna uymaları gerektiğini düşünür; buna uymayan özgür ruhlar hakkında "haklı olmamalı, çünkü bizim için zararlı’ derler veya böyle duyumsarlar." Bu anlayışı ben şahsen evrim konusunda görüyorum insanlarda; insanlar inançlarına zarar vereceği için bir bilimsel kuramin kabul edilmemesini doğru ve doğal buluyorlar. Altıncı bölümde insanın toplumdaki halleri üzerine aforizmalarini sıralayan Nietzsche'nin şu sözüyle tartışma için gerekeni güzel ozetlemis: "Düşüncelerini buza yatırmayı bilmeyen, tartışmanın ateşi içersine girmemelidir." Yedinci bölümde Nietzsche'nin kadınlar ve çocuklar hakkındaki düşüncelerini görmekteyiz: Genel olarak kadınlara bakışını olumsuz olarak algılamak mümkündür. Bunu ben biraz, filozofun iki evlilik teklifine de red yanıtı almasına bağlıyorum. Aynı zamanda, hayat üzerine 'bengi dönüş', 'üst insan' gibi özgün fikirler ortaya koyarak anlamdirabilen büyük filozofun, aynı başarıyı kadınlar üzerinde gösterememesine yoruyorum. Sekizinci bölümde Nietzsche devlete dair fikirlerini dile getirir. Burada en etkileyici düşüncelerinden birisi: Şu an her insanın geçmişteki insanlara kölelik sistemini uyguladıkları için lanet okumalarına karşılık; şu anki insanların köle insanlardan çok daha fazla çalıştıklarını, köle işçilerin günümüz işçilerinden daha mutlu ve daha emin yaşadıkları yönündeki fikri. Nitekim Nietzsche'ye göre insan zamanının üçte ikisini kendisine ayirmalidir gerçekten kendisine özgür ve mutlu demek için. Politikanın her yanını sardigi toplumumuza bakınca Nietzsche'nin şu sözüne hak vermemek elde değil: "Kültür, en yüksek başarılarını, politikanın zayıfladığı dönemlere borçludur." Ayrıca bu bölümde 'Din ve Devlet' üzerine fikirlerinde bir an Atatürk'ten günümüze yobazliğin düşüşü ve yükselişini görür gibi oldum. Ufak bir farkla; Nietzsche, gelecek adına çok daha umutlu bir tablo çizmiş. Sanırım bu düşüncesinin oluşmasında tek etken olmasa da bir yıl askerlik yapmış olmasi da etkili olmuştur: "Asıl büyük kayıp, her yıl, en yetenekli, en güçlü, en çalışkan erkeklerin büyük miktarlarda işlerinden ve mesleklerinden uzaklaştırılarak askere alınmasıdır." Dokuzuncu bölümde kendi başına olan bir filozofun, kendi kendisine konuşması, dertlesmesi, kizmasi, çevresindekileri anlamlandirma çabasıni ortaya koymaktadir. İnsan davranışlarının temelinde asıl etmenin insanın bencilligi olduğu vurgulanmaktadir: En yardımsever olduğumuz an bile bencilizdir. Çünkü yeterince irdenir,geriye gidilirse ilgili davranışın kökeninde yine insanın kendi çıkarı ile karşılaşılir. "İnsanın kendisinden hiç bahsetmemesi en ince iki yüzlülüktür." Ve son söz: =)) "Eğer iyi yaptıysam, sessiz kalalım, Eğer kötü yaptıysam, gülelim Ve yeniden biraz kötü davranmak için, Daha kötü yapalım, daha kötü gülelim, Ta ki mezara girene dek. Arkadaşlar! Peki! Ne diyorsunuz? Amin! Bir daha buluşana dek!" Keyifli okumalar. (Kaan)
Nietzsche.. Yeryüzünün en kıymetli incisi gibi gördüğü gerçeği keşfedip günyüzüne çıkarabilmek için denizin en dibine dalıp nefessiz kalmayı göze alan bir filozof! İnsanı ve meydana gelen olguları da derinlemesine ele aldığı bu eserinde, insanın daha çok kendi gerçeklerine yüz çevirmesini eleştirmekte ve insana dair hemen hemen tüm duyguları, insanlararası ilişkileri, inançları, bilgileri, kadınları, devlet ve savaş mefhumunu insan doğası bağlamında irdelemektedir.. Eserin övgüyü hak eden kısmı, ilk paragrafta da bahsettiğim gibi Nietzsche'nin olguları bir bütünlük halinde insan doğası bağlamında ele alması ve bunu yaparken de kendi değer yargılarından mümkün mertebe kendisini soyutlayarak tüm bu olgulara yukarıdan bakmasıdır. Bir Nietzsche hayranı olarak elbette her fikrine katıldığını söyleyemesem de özellikle kadınları, devlet ve inanç kavramlarını irdeleyiş üslubu takdire şayan! Yazar aynı zamanda okura bilgi verirken okuru da düşünmeye yönlendirmekten imtina etmiyor.. Eseri eleştireceğim kısmı ise Almancanın yapısından mı olsa gerek bilemiyorum ama bazı cümlelerin lüzumsuz yere uzun, karmaşık, çelişkili ve tüm bunların sonucunda anlaşılmaz olması. Kimi paragrafların üzerinden üç dört defa bile geçtiğim oldu. Elbette bu, yazarın birtakım kelime oyunları ve başvurduğu birtakım alegorilerle de alakalı olabilir, neticede tüm bunlar kişisel yorum.. Sonuç olarak felsefeyle, derin düşünceyle ve özellikle insan doğasıyla ilgilenenler için rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir kitap. Umarım Nietzsche hayranları, bu eseri boş geçmez... (Can B.)
Kitabın Yazarı Friedrich Nietzsche Kimdir?
Alman filolog, filozof, kültür eleştirmeni, şair ve besteci. Din, ahlâk, modern kültür, felsefe ve bilim üzerine metafor, ironi ve aforizma dolu bir üslupla eleştirel yazılar yazmıştır. Nietzsche'nin kilit fikirlerini Apollon-Dionysos ikiliği, Perspektivizm, Güç İstenci, "Tanrı'nın ölümü", Üstinsan ve bengi dönüş oluşturur. Felsefesinin merkezini oluşturan şey, kişinin coşkun enerjisini sömüren her türlü öğretinin, toplumsal olarak ne kadar geçerli olursa olsun sorgulanarak "hayatın olumlanması"dır. Hakikatin değeri ve nesnelliği üzerine yürüttüğü kökten sorgulaması, geniş çaplı yorumların odağını oluşturur ve etkisi özellikle kıta felsefesi geleneğinde varoluşçuluk, postmodernizm ve postyapısalcılık da dâhil olmak üzere devam etmektedir.
Nietzsche, kariyerine felsefeye dönmeden önce klasik filolog (Yunan ve Roma metin eleştirmeni) olarak başladı. 1869 yılında yirmi dört yaşındayken Basel Üniversitesinde klasik filoloji kürsüsüne, bu yeri alan en genç kişi olarak atandı. 1879 yazında, hayatının büyük bölümünde kendisine dert olacak olan sağlık sorunları yüzünden istifa etti. 1889'da kırk dört yaşında zihinsel yetilerinin tamamının kaybıyla sonuçlanan bir çöküş yaşadı. Çöküşü sonraları, üçüncü devre sifilis hastalığının yol açtığı, nadir görülen bir genel pareziye yoruldu; fakat bu teşhiste soru işaretleri vardı. Nietzsche, kalan yıllarını 1897'de ölümüne kadar annesinin, 1900'de kendi ölümüne kadar kız kardeşi Elisabeth Förster-Nietzsche'nin bakımında geçirdi.
Bakıcısı olarak kız kardeşi, Nietzsche'nin el yazmalarının idareciliğini ve editörlüğünü üstlendi. Förster-Nietzsche, tanınmış bir Alman milliyetçisi ve antisemitist olan Bernhard Förster ile evliydi ve Nietzsche'nin yayımlanmamış yazılarını, kocasının ideolojisine uyarlamak üzere, Nietzsche'nin belirttiği, antisemitizm ile milliyetçiliğe sert ve bariz biçimde karşı çıktığı görüşlerine genellikle ters düşecek biçimde yeniden düzenledi. Förster-Nietzsche'nin yaptığı değişiklikler sebebiyle Nietzsche'nin adı, sonraları yirminci yüzyıl bilim insanları Nietzsche'nin fikirlerinin yanlış yorumlanmasına karşı harekete geçmiş olsalar da, Alman militarizmi ve Nazizm ile birlikte anılır olmuştur.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Friedrich_Nietzsche
Friedrich Nietzsche Kitapları - Eserleri
- Böyle Söyledi Zerdüşt
- Aforizmalar
- Ahlakın Soykütüğü Üstüne
- Alacakaranlık
- Deccal
- Ecce Homo
- Eğitimci Olarak Schopenhauer
- Gezgin ve Gölgesi
- Güç İstenci
- İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap
- İyinin ve Kötünün Ötesinde
- Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe
- Wagner Olayı - Nietzsche Wagner'e Karşı
- Öğretim Kurumlarımızın Geleceği Üzerine
- Putların Alacakaranlığı
- Seçilmiş Mektuplar
- Şen Bilim
- Tan Kızıllığı
- Tarihin Yaşam İçin Yararı ve Yararsızlığı Üzerine
- Tragedyanın Doğuşu
- Yunan Tragedyası Üzerine İki Konferans
- Tanrı ve Günah
- Richard Wagner Bayreuth'ta
- Karışık Kanılar ve Özdeyişler
- Her Şey Dökülmüş Müydü Kelimelere?
- Hayat Dediğin Nedir ki?
- David Strauss, İtirafçı ve Yazar
- Sonsuzluğun Ufkunda
- Sabahın Gizeminden Doğanlar
- Gelecekteki Felsefe
- Dionysos Dithyrambosları
- Fridrix Nitsşe Külliyyatından Qızıl Seçmələr
- Kendiyle Bir Başına İnsan
- Bilim ve Felsefe
- Platon Öncesi Filozoflar
- Mektuplar 1
- Filozofun Kitabı
- Alışkanlıkların Tutsaklığı
- The Future Of Our Eucational Institutions
- Thoughts Out Of Season Part 2
- The Birth Of Tragedy Or Hellenism And Pessimism
- Otobiyografik Yazılar ve Notlar
- Edebiyat Nedir?
- İnsan Çoğul ve Tek Başına
- Bütün Şiirleri
- Homer and Classical Philology
- Ahlaki Değerlerin Soyağacı
- Yalnızların En Yalnızı
- Kahin
- Twilight of the Idols with The Antichrist and Ecce Homo
- Nietzsche Hauptwerke
- Zerdeşt Wıha Ferman Kır
- Friedrich Nietzsche (4 Cilt Takım)
- The Dionysian Vision of the World
- Greek Music Drama
- Aphorisms on Love and Hate
- Megaralı Theognis Üzerine
- Ahlakın Soyağacı
- Ecce Homo - Kişi Nasıl Kendi Olur
Friedrich Nietzsche Alıntıları - Sözleri
- Kendi yolumda ilerleyip ulaşacağım amacıma. Geride kalanların ve duraklayanların üzerlerinden atlayacağım. Böylece, benim ilerleyişim onların batışları olacak. (Böyle Söyledi Zerdüşt)
- Çocuksu merakını seviyorum. (Seçilmiş Mektuplar)
- Bir şeyi kabul etmek kimi zaman onu anlamaktan daha zordur. (Eğitimci Olarak Schopenhauer)
- (..) İlişkilerimizin ve dostluklarımızın dayandığı zemin ne kadar da kaygan, soğuk sağanaklar ya da kötü havalar ne kadar yakın, ne kadar da yalnız her insan!" (İnsan Çoğul ve Tek Başına)
- İstiyorsan gözlerinle aklın hiç ama hiç solmasın, Gölgede yürürken, düş pesine güneşin, kaybolmasın! (Şen Bilim)
- Belki karınca da ormanda, kendisinin ormanın hedefi ve ereği olduğunu kuruyordur; tıpkı bizim insanlığın sonunu hayal gücümüzde adeta istemdışı bir biçimde dünyanın sonuyla ilişkilendirişimiz gibi... (Gezgin ve Gölgesi)
- Insanın bir kez olsun içinde bulunduğu zamana fazlasıyla yabancılaşıp adeta bu zamanın kıyısından geriye, geçmiş hayat felsefelerine sürüklenmesinin büyük yararları vardır. O noktadan sahile bakarken belki de ilk kez o sahilin her yanını bütün olarak görecektir kişi. Böylece oraya yeniden yaklaştığında, etraflıca anlamak açısından, sahili hiç terk etmemiş olanlardan daha avantajlı olacaktır. (Kendiyle Bir Başına İnsan)
- Bunu bil,nə qədər ki,səni tərifləyirlər,deməli sən hələ öz yolunu tapmamısan,başqalarına sərf edən yoldasan. (Fridrix Nitsşe Külliyyatından Qızıl Seçmələr)
- "Was mich nicht umbringt macht mich stärker." "What does not kill me, makes me stronger." (Twilight of the Idols with The Antichrist and Ecce Homo)
- Burada buluşabilmek için hangi yıldızlardan düştük? (Seçilmiş Mektuplar)
- "eskiye geri dönemeyiz , gemileri yakmışızdır; cesur olmak kalır bir tek geriye.." (İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap)
- Birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır. (Eğitimci Olarak Schopenhauer)
- İnançlar hakikat düşmanları olarak yalanlardan daha tehlikelidir. (Sabahın Gizeminden Doğanlar)
- İyi kitap zaman ister. (Karışık Kanılar ve Özdeyişler)
- Ölümün yaşamın karşıtı olduğunu söylemekten sakınalım. Canlı sadece bir ölü türüdür ve çok ender bir türdür. (Şen Bilim)
- İnsanın en büyük suçu Doğurulmuş olmasıdır. (İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap)
- İnsan bugün kimsenin sahip olamadığı şeylere tutkulu olmalı... (Wagner Olayı - Nietzsche Wagner'e Karşı)
- Satılık olan, kapmaya çalışır kaba ellerle bütün dünyanın çin çin öten boş şöhretini! (Wagner Olayı - Nietzsche Wagner'e Karşı)
- ... Yalnızca Herakleitos (ve Parmenides) monisttir; çoğulcular, bir yanda Atomcular, öte yanda Platon. Fakat hepsinin içinde içerikten en yoksul, en az semereli olan Parmenides'in son bakış açısıdır, zira hiçbir şey açıklamaz. Aristoteles haklı olarak buna "fizik dışı" der. (Platon Öncesi Filozoflar)
- "Arada sıra görgüsüzler kendileriyle baş başa kalır." (David Strauss, İtirafçı ve Yazar)