İslam Felsefesi Tarih ve Problemler - M. Cüneyt Kaya Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İslam Felsefesi Tarih ve Problemler kimin eseri? İslam Felsefesi Tarih ve Problemler kitabının yazarı kimdir? İslam Felsefesi Tarih ve Problemler konusu ve anafikri nedir? İslam Felsefesi Tarih ve Problemler kitabı ne anlatıyor? İslam Felsefesi Tarih ve Problemler PDF indirme linki var mı? İslam Felsefesi Tarih ve Problemler kitabının yazarı M. Cüneyt Kaya kimdir? İşte İslam Felsefesi Tarih ve Problemler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: M. Cüneyt Kaya
Yayın Evi: İsam Yayınları
İSBN: 9789753898621
Sayfa Sayısı: 872
İslam Felsefesi Tarih ve Problemler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İslam Felsefesi Tarih ve Problemler Alıntıları - Sözleri
- "Şüpheler hakikate götürür. Bu sebeple, şüphe etmeyen kimse bakmaz. Bakmayan kimse görmez. Görmeyen kimse ise körlük ve dalalet içinde kalır."
- Ebû Yûsuf Yaʻkūb el-Kindî, altın çağını yaşamakta olan Abbâsîler'in, bilim ve düşünce hareketlerinin en yoğun olarak devam ettiği bir dönemde İslâm toplumunda “filozof” olarak ortaya çıkan ilk isim olma özelliğini taşımaktadır. Yazdığı ve tercüme edilmesini sağladığı çok sayıdaki eserle o, hem müslümanların “felsefe"yle tanışmasını sağlamış hem de gününün ilmî ve fikrî tartışmalarına felsefenin ne kadar önemli ufuklar sağladığını göstermiştir. Fârâbî ve İbn Sînâ gibi sistem kurucu büyük isimler, Kindí'nin ismini gölgelemiş olsa da bugün kendisine “İslâm felsefesi” dediğimiz o zengin geleneğin başlatıcısının Kindî olduğu, tarihî bir gerçektir
- Nefsin işlevini gerçekleştirmesi, bir müzisyenin müziğini icra etmesine benzemektedir. Müzisyenin müzisyen olarak bulunması onun ilk yetkinliği, müziğini icra etmesi ise son yetkinliğidir. İbn Bâcce
- Reddedilecek bir görüşe, en az o görüşü ileri süren kişi kadar vakıf olmak gerekir.. Gazzâli
- Nefsin bedende var oluş şekli, gül suyunun gülde,zeytinyağının zeytinde veya ateşin kömürün içinde bulunması tarzıyla açıklanmaya çalışılmıştır.
- Felsefe insan ruhunun sûreti, din ise insan ruhunun sîretidir.
- İhvân-ı Safâ topluluğuna göre şeriat, bilgisizlikle boyanıp kirletilmiş ve bâtıl düşüncelerle karıştırılmıştır. Onu bu kirlerden arındıracak yol felsefedir. Çünkü felsefe, itikâdi hikmet ve maslahatı içermektedir. (Bu sebeple) yunan felsefesinin ve İslam şeriatının düzenlenmesi gerekmektedir. ( bu amaçla) felsefenin teorik ve pratik olmak üzere bütün yönlerini kuşaktan ve Resâilû İhvâni's -safâ ve hullâni'l - vefâ olarak adlandırdıkları elli kadar risaleden yazarlarını gizli tutarak adlarından söz etmediler
- Dil bir dış konuşma ise, mantıkta bir iç konuşmadır. Bir başka ifadeyle dilin lafızla olan ilişkisi neyse mantığın kavramlarla olan ilişkisi de odur. Ancak gramer bir milletin dili ile ilgili kuralları içerirken, mantık bütün insanlığın düşüncesine ait kanunları ifade etmektedir.
- "İrade, idrak edilen şeye arzu ile yönelmedir." Farabi
- “İbn Sîna, kendisinden önceki bütün eğilimlerin doruk noktasını temsil eden, kendisinden sonra gelen her şeyin kaynağı durumundaki bir filozoftur.” Dimitri Gutas
- Hak bilirliğin gereği olarak bize düşen, hakiki ve ciddi konularda kendilerinden büyük ölçüde yararlandıklarımız şöyle dursun, basit ve küçük ölçüde yararlandıklarımızı dahi karalamaktadır. Her ne kadar bazı gerçekleri görememişlerse de bize intikal eden düşünce ürünleriyle onlar, bizim atamız ve ortağımız sayılırlar. (…) O hâlde bize gerçeği büyük ölçüde getirenler bir yana, onu azıcık olarak ulaştırmalara da şükür borcumuz büyük olmalı. (…) Nereden gelirse gelsin, isterse bize uzak ve karşıt milletlerden gelsin, gerçeğin güzelliğini benimsemekten ve ona sahip olmaktan utanmamalıyız. (…)
- Felsefe dinin aslî saflığını yeniden kazandıracak olan bir hizmetçidir. Salt bilme çabasından daha fazla bir şey olarak felsefe, insanı dini ve ahlaki niteliklerle donatan bir etkinliktir. İhvân-ı Safâ
- Tanrı dışındaki varlıkların nitelikleri tersi düşünülebilen ve zıttı ile anlaşılabilen nitelikler iken Tanrı’nın hiçbir niteliği aksi düşünülerek anlaşılan nitelikler türünden değildir. Bu bağlamda Tanrı “ruhani” ve “cismani” olmakla nitelenmeye elverişli değildir.
- Cisimsel mizacın en mutedil olduğu durumda, yani insanî nefsi almaya hazır hâle geldiğinde bu nefis, ay üstü âlemden sudûr eder. Eflâtuncu yaklaşımın aksine nefis, bedenden önce değil bedenle birlikte vücut bulur.
İslam Felsefesi Tarih ve Problemler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İslam Felsefesi, adlı çalışma İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Cüneyt Kaya editörlüğünde İslam felsefesi alanında çalışma yapan akademisyenlerin yazılarından oluşmaktadır. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi(İSAM) Yayınları tarafından basılmıştır. Kitapta, ilk İslam filozofu Kindi’den Farabi ve İbni Sina’ya, Endülüs filozoflarından Fahreddin Razi, Nasiruddin Tusi, Gazzali’ye önemli isimlerin felsefeye bakışları hakkında yazılar bulunmaktadır. İslam felsefesi konusunda bir çok konu ve filozofun bir arada bulunduğu oldukça iyi bir kitap diyebilirim. Üzerinde düşünerek okunabilecek bir kitap. Günümüz İslam dünyasında ve Türkiye’de İslam’da felsefe olmayacağına dair halk arasında ve Selefi düşünce ekolünde hâkim bir düşünce bulunmaktadır. Oysa İslam felsefesinin ortaya çıkış ve ilerleyiş sürecine baktığımızda İslam dünyasının felsefeye yabancı olmadığını ve felsefeyle yakından ilgilendiğini göstermektedir. İslam filozofları, dini merkeze alarak din, inanç ve felsefeyi buluşturmuş ve harmanlamıştır. Gazzali’nin felsefeye bakış açısı olumsuz olsa da İslam felsefesi sadece Gazzali’den oluşmamaktadır. Bugün her ne kadar İslam felsefesinde sadece Gazzali’nin reddiyeleri konuşulsa da Farabi, İbni Sina, ortaya koydukları yaklaşımlarla üzerinde durulması gereken noktalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Selefi ekolün İslam’da rey ve nas usullerine sıcak bakmamasına rağmen, Kuran- Kerim’de okuma, düşünme, tefekkür etme, konusunda ifadeler yer almaktadır. İslam vahiy kaynaklı bir din olmasına rağmen aklın kullanımına büyük önem vermektedir. İslam filozofları da bu noktadan hareketle İslam felsefesi konusunda önemli çalışmalar yapmışlardır. Antik Yunan’da gelişen felsefe, önce Anadolu’ya yayılmıştır. Buradan da önce Süryaniceye sonrasında da Süryaniceden Arapçaya tercüme edilmişlerdir. İslam dünyasında tercüme faaliyetlerinin gelişmesiyle birlikte de Antik Yunan’dan İslam dünyasına doğrudan tercümeler yapılmıştır. Emeviler döneminde daha çok devlet yönetimi konusunda tercümeler yapılırken Abbasiler döneminde bilimsel çalışmalar alanında tercüme faaliyetleri hız kazanmıştır. Abbasiler sonrasında ise felsefi çalışmalar güçlü İslam devletlerinin olduğu yerlerde devam etmiştir. Endülüs’te de İslam felsefesi, Emevi hanedanı ve güçlü beyliklerin himayesinde gerek Müslüman gerekse Yahudiler tarafından yürütülmüştür. Türkiye’de ve İslam dünyasında bir defa bu sürecin kabul edilmesi gerekmektedir. Yoksa Felsefe İslam dünyasına gökten zembille inmediği ortadadır. İslam filozofları, Antik Yunan’dan aldıkları felsefeyi İslam ile harmanlayarak İslam dünyasının özgün felsefesini ortaya koymuşlardır. Kitabın içeriğiyle ilgili detaya girmedim. Konunun oldukça karışık ve her İslam filozofunun farklı yaklaşımlar geliştirmesi sebebiyle kitabın detayına girmek karışıklığa sebep olabilir. Kitabın dışında Batı ve Doğu arasında bazı farklı noktalara değinmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Düşüncenin tıpkı insan gibi sürekli hareket halinde olduğunu ve kendisine uygun zemin bulunca geliştiğini geçmişten günümüze yaşanan tarihi süreç ortaya koymuştur. Zaman içinde İslam dünyasında beklediği ilgiyi göremeyen ve desteklenmeyen düşünce, Avrupa tarafından uygun şartlarda gelişmiştir. İslam dünyasında düşünce ve felsefe genelde güçlü ve hakim devletin himayesinde gelişmiştir. İslam dünyasının farklı noktalarında aynı dönemde farklı devletlerin varlık göstermesi düşüncenin gelişmesine katkı sunmuştur. Hakim devletlerden yeterince destek ve himaye bulamayan düşünce, zamanla İslam dünyasını terk etmiştir. Avrupa’da ise belirli bir noktaya kadar kilisenin tekelinde ve çizdiği sınırlar dahilinde hareket eden düşünce, Rönesans sonrasında kilise ve hakim devletleri dönüştürmeye başlamıştır. Düşüncenin kilise dışında gelişmeye başlaması zaman içinde kilise ve hakim devletlere karşı yeni bir gücün ve anlayışın doğmasına ortam hazırlamıştır. Benim düşüncem İslam dünyasında düşünce kendisini devletin boyunduruğundan kurtaramamıştır. Bu sebeple de devletin düşünceye sırt dönmesi sonucu gelişememiştir. Avrupa’da ise düşünce devlete rağmen devlete karşı bir güç olarak gelişmiş ve zamanla devleti dönüştürmüştür. Kitabın konusu Avrupa olmamasına rağmen ben konu ve kitapların anlaşılabilmesi adına karşılaştırma yapmayı daha doğru buluyorum. (Mustafa BAKIRHAN)
İslam Felsefesi Tarih ve Problemler PDF indirme linki var mı?
M. Cüneyt Kaya - İslam Felsefesi Tarih ve Problemler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İslam Felsefesi Tarih ve Problemler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı M. Cüneyt Kaya Kimdir?
2000 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. İbn Sînâ Felsefesinde Âlemin Mükemmelliği Düşüncesi başlıklı tezle 2002 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalında yüksek lisansını tamamladı. 2005-2006 yıllarında Yale Üniversitesi (ABD) Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümünde araştırmacı olarak çalışmalarını sürdürdü. 2008 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalında tamamladığı İslam Felsefesinde Metafizik Bir Problem Olarak İmkan başlıklı tezle doktor unvanı aldı. Hâlenİstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Türk-İslam Düşünce Tarihi Anabilim Dalında yardımcı doçent olarak görev yapmaktadır.
M. Cüneyt Kaya Kitapları - Eserleri
- İslam Felsefesi Tarih ve Problemler
- Gazzali Konuşmaları
- Varlık ve İmkan
- Bir ve Çok
M. Cüneyt Kaya Alıntıları - Sözleri
- Nefsin işlevini gerçekleştirmesi, bir müzisyenin müziğini icra etmesine benzemektedir. Müzisyenin müzisyen olarak bulunması onun ilk yetkinliği, müziğini icra etmesi ise son yetkinliğidir. İbn Bâcce (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Eğer bir düşünceyi reddedecekseniz, önce o düşünceyi çok iyi anlamanız lazım. (Gazzali Konuşmaları)
- Ebû Yûsuf Yaʻkūb el-Kindî, altın çağını yaşamakta olan Abbâsîler'in, bilim ve düşünce hareketlerinin en yoğun olarak devam ettiği bir dönemde İslâm toplumunda “filozof” olarak ortaya çıkan ilk isim olma özelliğini taşımaktadır. Yazdığı ve tercüme edilmesini sağladığı çok sayıdaki eserle o, hem müslümanların “felsefe"yle tanışmasını sağlamış hem de gününün ilmî ve fikrî tartışmalarına felsefenin ne kadar önemli ufuklar sağladığını göstermiştir. Fârâbî ve İbn Sînâ gibi sistem kurucu büyük isimler, Kindí'nin ismini gölgelemiş olsa da bugün kendisine “İslâm felsefesi” dediğimiz o zengin geleneğin başlatıcısının Kindî olduğu, tarihî bir gerçektir (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Felsefe insan ruhunun sûreti, din ise insan ruhunun sîretidir. (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Dil bir dış konuşma ise, mantıkta bir iç konuşmadır. Bir başka ifadeyle dilin lafızla olan ilişkisi neyse mantığın kavramlarla olan ilişkisi de odur. Ancak gramer bir milletin dili ile ilgili kuralları içerirken, mantık bütün insanlığın düşüncesine ait kanunları ifade etmektedir. (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Felsefe dinin aslî saflığını yeniden kazandıracak olan bir hizmetçidir. Salt bilme çabasından daha fazla bir şey olarak felsefe, insanı dini ve ahlaki niteliklerle donatan bir etkinliktir. İhvân-ı Safâ (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- "Şüpheler hakikate götürür. Bu sebeple, şüphe etmeyen kimse bakmaz. Bakmayan kimse görmez. Görmeyen kimse ise körlük ve dalalet içinde kalır." (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- “Kıyası ilk yapan şeytandı” diyorlardı. Sorunun cevabına gelirsek,Gazali de demek istiyordu ki, “Evet belki kıyası ilk yapan şeytandır ama yanlış yapmıştır.” … Yukarıdan beri değinmeye çalıştığımız gibi onun mantığa bakışı tam manasıyla filozoflarınki gibi değildi ve bu bir tür saflığa değil, Din ilimlerinin yeniden ihya ve inşa etmek isteyen bir entellektüel olarak bilinçli bir tercihe dayanmaktaydı. (Gazzali Konuşmaları)
- Şu halde Tehafüt’ün yöntembilimsel açıdan gayesi tutarsızlığın tespiti, nihai gayesi ise filozofların ilmi otoritesinin tahrip edilmesi,yıkılmasıdır. (Gazzali Konuşmaları)
- Hak bilirliğin gereği olarak bize düşen, hakiki ve ciddi konularda kendilerinden büyük ölçüde yararlandıklarımız şöyle dursun, basit ve küçük ölçüde yararlandıklarımızı dahi karalamaktadır. Her ne kadar bazı gerçekleri görememişlerse de bize intikal eden düşünce ürünleriyle onlar, bizim atamız ve ortağımız sayılırlar. (…) O hâlde bize gerçeği büyük ölçüde getirenler bir yana, onu azıcık olarak ulaştırmalara da şükür borcumuz büyük olmalı. (…) Nereden gelirse gelsin, isterse bize uzak ve karşıt milletlerden gelsin, gerçeğin güzelliğini benimsemekten ve ona sahip olmaktan utanmamalıyız. (…) (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Nefsin bedende var oluş şekli, gül suyunun gülde,zeytinyağının zeytinde veya ateşin kömürün içinde bulunması tarzıyla açıklanmaya çalışılmıştır. (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Filozoflar arşın eteklerini sarkıtmamakta ısrarcı oldular,Din mensupları da o eteklere tutunmakta… (Gazzali Konuşmaları)
- Cisimsel mizacın en mutedil olduğu durumda, yani insanî nefsi almaya hazır hâle geldiğinde bu nefis, ay üstü âlemden sudûr eder. Eflâtuncu yaklaşımın aksine nefis, bedenden önce değil bedenle birlikte vücut bulur. (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- "İrade, idrak edilen şeye arzu ile yönelmedir." Farabi (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- İhvân-ı Safâ topluluğuna göre şeriat, bilgisizlikle boyanıp kirletilmiş ve bâtıl düşüncelerle karıştırılmıştır. Onu bu kirlerden arındıracak yol felsefedir. Çünkü felsefe, itikâdi hikmet ve maslahatı içermektedir. (Bu sebeple) yunan felsefesinin ve İslam şeriatının düzenlenmesi gerekmektedir. ( bu amaçla) felsefenin teorik ve pratik olmak üzere bütün yönlerini kuşaktan ve Resâilû İhvâni's -safâ ve hullâni'l - vefâ olarak adlandırdıkları elli kadar risaleden yazarlarını gizli tutarak adlarından söz etmediler (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Tanrı dışındaki varlıkların nitelikleri tersi düşünülebilen ve zıttı ile anlaşılabilen nitelikler iken Tanrı’nın hiçbir niteliği aksi düşünülerek anlaşılan nitelikler türünden değildir. Bu bağlamda Tanrı “ruhani” ve “cismani” olmakla nitelenmeye elverişli değildir. (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Filozofların fikirlerini anlamak için onların mantığını bilmek lazım. (Gazzali Konuşmaları)
- “İbn Sîna, kendisinden önceki bütün eğilimlerin doruk noktasını temsil eden, kendisinden sonra gelen her şeyin kaynağı durumundaki bir filozoftur.” Dimitri Gutas (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)
- Reddedilecek bir görüşe, en az o görüşü ileri süren kişi kadar vakıf olmak gerekir.. Gazzâli (İslam Felsefesi Tarih ve Problemler)