diorex
Dedas

İsmet Özel - İbrahim Tüzer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İsmet Özel kimin eseri? İsmet Özel kitabının yazarı kimdir? İsmet Özel konusu ve anafikri nedir? İsmet Özel kitabı ne anlatıyor? İsmet Özel PDF indirme linki var mı? İsmet Özel kitabının yazarı İbrahim Tüzer kimdir? İşte İsmet Özel kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 18.06.2023 00:00
İsmet Özel - İbrahim Tüzer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İbrahim Tüzer

Yayın Evi: Dergah Yayınları

İSBN: 9789759953232

Sayfa Sayısı: 552

İsmet Özel Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Mutlak emniyet"i elde etmiş olmanın şairin beni ne kazandırdığı güven, "Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar" adlı şiir kitabındaki metinlerde bütünüyle kendini hissettirmektedir.

Özel, bu bakış açısıyla insanların kendilerine sunulanı kolayca kabul ediyor olmalarını, benliklerine yabancılaşarak "yaşayıp gitme"lerini ve modern dünyanın "şahsiyet"ler üzerinde kurulduğu baskı alanlarını ironiyle karışık bir söyleyişle işaret eder. Burada önemle ayırdına varılması gereken husus, İsmet Özel'in Geceleyin Bir Koşu, Evet, İsyan ve Cinayetler Kitabı'ndan bu yana devam eden "sahicilik arayışı"nın herhangi bir yönelime uğramadan devam ediyor olmasıdır.

Şair, sosyalist çevreden kopup, müslüman dünya görüşüne bağlandıktan sonra da varlıkla ilgili önemli problemini halleden bir ben'in sahibi olarak söz konusu "sahicilik" için "antikonformist" tavrını devam ettirir.

Gerek bireysel gerekse toplumsal kaynaklı olarak devam eden bu tavır, şairin tüm şiir evreninde bir tür şiir yazma dürüstü olarak belirtmektedir.

Nitekim bu durum, bugün de içinde bulunduğumuz zaman diliminde şiir yazmaya devam eden şaire kaynaklık etmektedir.

İsmet Özel Alıntıları - Sözleri

  • "Halbuki biraz ölebilsem, çokça yaşayabilirdim."
  • Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda...
  • Neyin aslını öğrendiysem, orada acı buldu beni
  • “Neyi bastırdıysan göğsüne, göğsünü soludukça büyüyen odur..”

İsmet Özel İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Hayatım diye bildiğim zaman parçası sırasıyla zihnimin; şiirle, sosyalizmle, İslamiyet'le meşgul olduğu bir zaman parçasıydı."/Waldo Sen Neden Burada Değilsin?, sy,112 İsmet Özel'in şiirle olan bağı henüz on yaşında iken perçinlenir. Katıldığı yarışmada birinci olur ve gazetede yayınlanır "Kış" şiiri.. "Kış geldi" kar yağdı, Her yere soğuk saldı. İki taraf olsak, Kar topu oynasak. Yaz gitti, güz bitti, Yine kış geldi baba. Devrimci duruşu ile dünyayı merhabalayan bir şiirdi bu ve aynı duruşundan kırklı yaşlarında da taviz vermez İsmet Özel.. "Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat her şeyi gördüm içim rahat" Kışın gelmesi, yaz aylarının güzü kovalaması ve bir taraf olma mevzusu şaire 'yaşıyor olduğunu' otuz sene sonra da hatırlatır.Tufan kopmuştur, kainat yeni baştan yaratılmıştır ve 'yaşıyor olmak gerçeği Özel'e savaşıyor olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. Belki de bu yüzden içi rahattı, her şeyi gördüğü için… Dünyayı didikleyen bir zihindi İsmet Özel'inki.Taşrada içi kitap dolu bir evde ve kendisinden büyük beş kardeşe sahip bir zihin.Özel'i yetiştiren şeylerin belki de en kuvvetlileri bunlardı. Çünkü "merak bir devrimcinin hazırlığı"ydı ve bu merakı en iyi kamçılayan şey kitaplardı.. Ağabey ve ablalarının yüksek bir eğitim seviyesinde oluşu Özel'e her zaman olumlu bir etki sağlar.Çünkü kitaplarla olan bağı çok erken yaşlarda kurulur."Okumayı seven bir çocuk olduğum için okuduklarım dolayısı ile dünyam da değişti."der, kitap için verdiği söyleşide.Hangi ağabeyinden kaldığını hatırlamadığı ülkeler coğrafyası kitabını daha 2. 3. sınıftayken okumuştur zira.. "ey merak, ey zafer haykırışı" (Muş'ta Bir Güz için Prelüdler,Yeni Dergi,Ocak 1969) Kardeşleri İsmet Özel üzerinde son derece olumlu bir etki bıraktıysa da anne-babası ile arasındaki yaş farkı da "kuşak farkı" etkisi yaratır.Bu durum şairin 'ben'inde bir takım "huzursuzluklar" meydana getirir.Daha çok ilk dönem şiirlerinde görülen bu durum şairin çocukluk yıllarına düşen bir gölge gibidir."Ben babamla o öldükten sonra yakınlık kurabilmiş olan biriyim" diyerek babası ile arasında belki de yeterince telafi edilmemiş sevgiye ve şefkate işaret eder. Ne de olsa "sözlerinin anlamı ve bilmek ürkütür şairi ama yine de biliyorum der,çünkü kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda." Çocukluk, insanın hayatla ilk karşılaşma vazifesini giderdiği için sonraki dönemlerde de bu vazifenin tecessümlerini hisseder insan..Bu yüzden İsmet Özel'in yirmili yaşlarda kaleme aldığı ilk kitabı "Geceleyin Bir Koşu"daki imgelemler, çocukluğunda ve altmış yaşını geçtikten sonra yazdığı şiirlerde de görülür. "Ölüler beni serinliğe yakıştırmaz çünkü kimse çıkmak istemez bu mevsimden dışarı çünkü bitkinliklerini günden saklar ekinler ekinler çocukların en rahat uykuları" ("Yorgun",Geceleyin Bir Koşu,s.7) "Her yazığım dizenin kendimce bir hikayesi var" diyen şair, yazdığı ilk şiirin ilk mısrasını hatırlatır bize bu dizelerde.Ne de olsa "şair dünyadan alır ve dünyaya verir." ya hani… "Çocuklar sadece ailelerinin değil aynı zamanda çevrelerinin de birimidirler."Baba Ahmet beyin memuriyeti sebebiyle bir çok şehir gezen Özel ailesi taşradan şehire kadar bir çok iklimi tevarüs etmiştir. Tabi bu durumun İsmet Özel üzerindeki etkisi de kaçınılmazdır.Kendisi için büyük zenginlik olarak gördüğü bu durum şiirlerine de yansır.Bir tarafta 'anadolu toprağının işlenmiş vasfı' diğer tarafta 'şehrin insanları'… Önceleri taşrada doğmuş, ilkokul yıllarını taşra kültürü içerisinde geçirmiştir ancak taşranın imkansızlıklarından ve bu kültürün bir çocuk üzerinde yaratacağı pasif/silik/sinmiş etkiden muaftır.Çünkü dünya ile hak edilmiş bir bağ kurabileceğine olan inancı tamdır Özel'in.Öyle ki daha 2. sınıftayken öğretmenlerinin baskın bir tavır sergilemelerine bile karşı çıkar.Bu tavır ileride "kadirşinas itaatsizlik" adını verdiği davranış biçimini ortaya çıkaracaktır. Hayatı bu şekilde "karşı oluş" tavrı ile algılamak, onun "anti-konformist" oluşuna da kaynaklık etmiştir. İlk şiirlerinden son şiirlerine kadar sergilediği bu "uymacı olmayan tavır" İsmet Özel'in şiir evreninin gökkubbesini oluşturur. "evet ilmektir boynumdaki ama ben kimsenin kölesi değilim tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya tarantulaymış benim adım diyecek değilim tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rab bellemeyeceğim razı değilim beni tanımayan tarihe beni sinesine sarmayan tabiattan rıza dilenmeyeceğim" (Of Not Being A Jew) İsmet Özel ilkokulu bitirip babası da emekli olunca önce Çankırı'ya dört yıl sonra da Ankara'ya yerleşirler.Ankara'nın kültür ve sanat ortamından bir hayli etkilenen Özel, bu dönemde hem dünyayı hem de şiiri kavrayış açısından köklü değişikler yaşar.Sosyalist ve şair olmaya bu zaman diliminde karar verir. "Nasıl bir dünyada yaşandığı" sorusunun ardı sıra gider İsmet Özel."Ruhça kaba ve insan ilişkileri bakımından yıkıcı" olan maddeperver insanların hareket alanlarını fark eder ve kendi çizgisini de bu farkedişe göre düzenleyecektir.İzini sürdüğü fikirlerin esasiyetine yönelik bir "bilinçlenme/aydınlanma" gayretine girer.Şiiri "esas uğraş" olarak gördüğü ve onun yörüngesinde yaşamını sürdürdüğü bu dönemde düşüncelerine sağlam bir zemin arama ihtiyacı hissetmiştir.Ta ki "müslümanlığı gündemine sokar."İnancı tanımalıydım, her şeyin bilgisini edinmeliydim diyen şair, mutlak bir varlık bilincine erişmez ve bu çaba kendisine "cumhuriyet okullarında eğitim görmüş bir kimsenin İslamî metinlere yaklaşırken elverişsiz bir konumda" olduğunu gösterir.Elden düşme kültürün dayattıklarına karşı çıkan ve mecbur bırakılmışlıklarına karşı duran Özel, bu "geri plan kültüründe" okuduğu kitabı anlamlandıramaz.Din duygusu ile irtibatını keser.'Ne de olsa elden bırakılmış kültür hiçbir şeyi anlamak için yeterli değildir.' çünkü Üniversite yıllarına çocukluğundan beri almış olduğu eğitimin getirisi olan "uyanıklık/ayıklık" etkisi daha da kuvvetlenmiştir. "ben merd-i meydan yani toprağın ve kanın gürzü güllerin bin yıllık mezarı bendedir yukarıdan bakarım efendilerin pusatlarına insanların bütün sabahlarını merak ederim gök hırpalanmaktadır merakımdan Itır kokan benim yumruklarımdır benim kavgamdır o, aşk diye tanınan" (Evet,İsyan) 1960'lı yılların bulanık havasında üniversiteye başlayan şair, kısmî olarak babasından aldığı "kadirşinas itaatsizlik ve tevarüs edilmemiş asalet" dediği bir koruma tavrı vardır.Cumhuriyet döneminin halk üzerinde bilhassa bürokrasi üzerinde meydana getirdiği etkiyi İsmet Özel şüpheyle karşılar.Özellikle taşrada memurlara karşı gösterilen bu itibarı Özel son derece saçma ve sahte bulur."Ben çocukluğumdan beri bu sahteliğin acısını tattım." diyen şair, bu durumun kendisine vaad ettiği huzursuzluğu her daim 'ben'inde hisseder fakat "insanın kendisini aristokrat olarak sayması ruhuna büyük bir genişlik" verecektir.Hiç kimseye minnet etmeden yaptığı kadirşinaslık ve anti-konformist tavır,devrimci bir duyarlılığa bürünmüştür artık. Siyasal bilgiler fakültesinde iken "komunist" ,"dinsiz" olarak yaftalanmasına rağmen o sosyalizan görüşlerini ifade etmekten geri durmaz.Bu tutumu fakültede dikkatlerin üzerine toplanmasına sebep olmuştur.Bir müddet sonra TİP'e koydolan Özel artık "müseccel bir komünist" de olmuştur hatta.. Türkiye İşçi Partisi'ndeki bir kısım insanların kendisi gibi düşünmediğini anlar İsmet Özel.Bu düşünsel ayrımın en keskin çizgisi ise Türkiye'de gerçekleşmesini arzuladıkları sosyalist yönetimin ne şekilde olacağıdır.Özel bu durumun halkın desteği ile gerçekleşeceğini düşünse de TİP'de gözlemleyip yaşadıkları onda"herkesleşmek/sıradanlaşmak" tehlikesi yaratır. "karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında aşklarım inançlarım işgal altındadır tabutumun üstünde zar atıyorlar cebimde adreslerden umut kalmamıştır toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar denize yaklaşınca kumlar ve çakıllar geçmiş günlerimi aşağılamaktadır" (Kanla Kirlenmiş Evrak) Siyasi havanın yoğun bir şekilde teneffüs edildiği Siyasal bilgiler fakültesinde,Özel'in yakın çevresi "sosyalizmi sadece iktidarı ele geçirme mazereti" olarak gördükleri için, o kendisini bu ortamın dışında görür.Onun bu dönemde kafasını meşgul eden şey "Hayatını dokunulur kılmaktır." ve sonrasında ise okulu bırakmaya karar verir.Hemen ardından da askerlik yapmaya başlayan Özel, 1967'lerin kaotik siyası ortamından biraz olsun uzaklaşmış olur.Hatta şiirle olan irtibatını öylesine sağlamlaştırır ki bu dönemde en verimli şiir zamanlarını yaşamıştır."Halkın sağlığı, ülkenin milli birliği üzerine ciddi kaygılar taşıyan Özel'in; başımıza ne gelecek kaygısı yüzünden, bir gecede başına aklar düşmüştür. Emperyalizme karşı sadece halkın değerlerine sahip çıkarak karşı durabileceğini ifade eder ve "halktan uzaklaşmış, onun değerlerine yabancı kalmış sanat ister istemez emperyalizmin aleti olmak zorunda kalacaktır." diyerek bu konudaki net tavrını ve duruşunu da sergiler. "Ağlamadan dillerim dolaşmadan yumruğum çözülmeden gecenin karşısında şafaktan utanmayıp utandırmayıp aşkı üzerime yüreğimden başka muska takmadan konuşmak istiyorum" (Mazot) Yayın sürecinde büyük bir özveri ve heyecan gösterdiği "Halkın Dostları" dergisi sıkıyönetimce kapanmasından sonra İsmet Özel Üniversite yıllarında yaşadığı "huzursuzluklar" 'ben'inde tekrardan hissetmeye başlar.Yaşadığı ruhsal bunalım kendiliğine yönelmesine sebep olur.Behramoğlu ile mektuplaşmalarından bu durum çok net bir şekilde okunabilir hatta.Yurt dışında eğitimini tamamlamak ister, bu sefer de pasaport sıkıntıları yaşar.Bu dönemde Akdeniz'de geziye çıkan şair tam olarak "kendine kıyma psikozuna" girer. Nihayetinde her yeni doğum, elim sancıların kucağında gerçekleşecektir.Ruh dünyasında meydana gelen bu tıkanıklığı şöyle ifade eder Özel:"(…)Duygularım, içgüdülerim,tasarılarım.Her şey büyük bir karmaşa ile üstüme çullanıyor.Hayat karşısında acıdan çok bulantı duyuyorum bu bir gerçek.Bazı ön yargılar adına yalana sapmak benden uzak olsun.Yalnızım ve en kuvvetli tarafım da bu…"Bütün çağların belki de en büyük belası olabilecek olan "insanın dünyadaki yerinin anlamlandırılması ve bu anlamın kaybedilmesi" Özel üzerinde de derin tesirlerini hissettirecektir.Tarih, 12 Mart-27 Mayıs 1971'li yıllar… Esasında İsmet Özel çektiği sıkıntının sebebini biliyordur."Çok duyarlı olmak." ve tabi "kendi mantık düzeyine yakın bir dosttan yoksun olmak" 12 Mart 1971 sonrası çekildiği 'inziva' ile Özel, düşünmenin gücünü yakalamaya çalışır.Fiili olarak değilse de fikri olarak çekildiği bu inziva, ontolojik kaygılarını gidererek varlığını raptedebileceği bir zemin yaratmış ve varoluşsal selamete kavuşmuştur. "Müslüman olmak kendimi bildim bileli içine düştüğüm yalnızlıktan beni çekip kurtardı." diyen şair, bu fikri doğuşunu yine hayatını damıttığı bir başka şiirle, "Amentü" diyerek karşılar. "Hayat dört şeyle kaimdir, derdi babam su ve ateş ve toprak. Ve rüzgâr. ona kendimi sonradan ben ekledim pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu ham yüreğin pütürlerini geçtim gövdemi alemlere zerkederek varoldum kayrasıyla Varedenin eşref-i mahlûkat nedir bildim." (Amentü) Kur'an'a bağlanmakla varoluşsal güvenliğine kavuşan İsmet Özel,artık insanın nerenin yerlisi olduğuna ve yaratılmışların eşrefinin ne demek olduğuna malik olmuştur.. Bir televizyon programı söyleşisinde"Benim yaptıklarımı aslında herkesin yapması lazım diyen şair, bütün ömrü boyunca hain ve nankör olmaktan kurtulmaya çalışır.Yine kendi deyimi ile bu topraklar ona ne kazandırdıysa en azından bir kısmını bu topraklara iade etmek istiyorum der zira bütün derdi de bundan ibarettir… "Öldüğüm zaman bir hain, bir nankör, bir kendi sevdasına düşmüş biri olarak ölmek istemiyorum."Bana kalırsa İsmet Özel'in devrimci duyarlılığı ile dünyayı selamladığı en güzel ifadesi budur.Neden selamladığı diyorum çünkü “selam” kelimesi Arapça kökeni itibariyle 'sağ ve sağlam' olmak anlamlarına da gelir.Bu yüzden bu durumun en net ifadesi bence tam olarak budur… İşte bu kitap da sözümün yettiğince anlatmaya çalıştım İsmet Özel'in hayatına ve hayatından damıtılan şiirine yazılmış muhteşem bir akademik çalışmanın karşılığıdır. "cesur ve onurlu diyecekler halbuki suskun ve kederliyim" diyen şairin, suskunluğuna ve kederine ortak olmanın belki de en iyi yolu şiirlerinden geçer. Varoluşunu anlamlandırmaya çalışırken şiire büyük önem veren İsmet Özel'i anlamak,şiirleri ile kaimdir diyorum ve bu uzunca incelemeyi sonuna kadar okuma gayreti gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum:) 12.06.2022 (Nisâ)

İsmet Özel Üzerine: Bazı şairlerin mana âlemine girebilmek kolay değildir.Rahatına düşkünlerin,zahmete girmeden anlayabilmek isteyenlerin işi değildir onlar üzerine zihin yormak.Zamanından ve sabrından ayırmalı,işçi gibi mesai harcamalısın.İsmet Özel de bu şairlerden biri.Ferasetim anlamaya kabil mi bilemiyorum.Fakat bana yardımcı olacak en doğru kaynak nedir biliyorum. Bu kitabın İsmet Özel hakkında yazılmış en 'özel' kitap olduğu kanaatindeyim. Yazarı Yeni Edebiyat alanından Prof. Dr. İbrahim Tüzer'dir. Eser, İbrahim Tüzer hocanın İsmet Özel üzerine yaptığı çalışmaların bir nevî en kapsamlı sunumudur diyebiliriz. Şairin hayatı, edebî görüşleri,şiirlerinin tematik ve yapısal incelemeleri,yayın faaliyetleri vs pek çok incelemeye yer verilen kitap muhatabına zengin bir içerik sunuyor. Şair hakkında doğru bilinen yanlışları da gidererek kanıları değiştirebilecek bir kitap. Özellikle İsmet Özel okurlarının ve edebiyat alanında eğitim alan arkadaşlarımızın işine yarayacağını da ilave etmek isterim. Sevgiler. (Nazlı)

Özel Konforsuzluk - İyi ki!: “Bu kitap daha önce hakkımda yazılanların tümünün hilafına benim söylediklerimin bir şeye taalluk ettiğini gösteriyor” İsmet Özel *** İlk kez İsmet Özel okuyanları ikiye ayırabiliriz. Onu okumaya denemeleriyle, düz yazılarıyla (nesri) başlayanlar ilk grubu oluştursun. Bu gruptakiler önlerine çıkan devrik cümlelerin, soru sorup kafa kurcalayan sözlerin arasında en başta ne yapacağını bilemez. Bu bilememenin bir başka sebebi de belki de ilk defa karşılaşacağı kelimeler manzumesidir. Zira yazarın kendine has kelimeleri olmasa bile onlara kattığı yeni anlamların olduğunu görür. Hatta yeri geldiğinde doğru bildiğini sandığı bir atasözünü yahut deyimi bile yazarca yorumunu görünce şaşakalabilir. Fakat bu alışma süreci çok uzun sürmez. Birkaç yazı sonrasında kendisini üslubun akışına kaptırmış halde bulur. Zira dikkat celp etme konusunda mahir birinin yazıları vardır karşısında. İlk kez İsmet Özel okuyanların ikinci gurubunu oluşturanlar olarak Özel’i tanımaya onun şiirleriyle başlayanları gösterebiliriz. Bu grubun ilk gruba kıyasla avantajı ve dezavantajı mevcut. Okurun nazmın büyüsüne kapılması nesrinkine nazaran daha hızlı gerçekleşir ve yazarla (burada şair denir artık) daha süratli bağ kurar. Bu bahsi geçen durumun avantaj kısmıdır. Dezavantaj kısmıysa ironik olarak hızlıca bağ kurulan şiirden pek de bir şey anlaşılamamasıdır. Okuyucu farkında olmadan dizeler arasında akıp gider ve fakat bu dizeler üzerinde durup düşününce şiirin ne anlattığını idrak edemez. Tabiri caizse, ne oluyoruz’a gelir. İki grubun ortak noktası dikkatlerinin önlerinde duran yazıda olmasıdır. Gelgelelim iki grup arasında bir de ciddi fark vardır ki onu da şu şekilde söyleyebiliriz; düzyazı okuyucuları diğer yazılar arasında ve hatta bizzat tek yazı içinde irtibat kurup belli bir mana çıkarabilirken, şiir okuyucuları anlamlandıramadığının üzerine gidecek dermanı yine o şiirin içinde bulamaz ve olduğu yerde sayar. İşte şiir üzerindeki bu dikkatini temellendirmek, daha doğrusu anlamlandırmak isteyenler yazarın hayatı başta olmak üzere onun eserlerini ve hatta söyleşi, röportaj, konferanslarına eğilmeli. Bu noktada elimizdeki kitap derli toplu bir çalışma olarak göze çarpıyor. *** İbrahim Tüzer’in bu eseri kendisinin doktora tezi; Kırıkkale Üniversitesi, 2007. İsmet Özel bu tez için kaleme aldığı önsözün daha ilk satırlarında şunları söyleyerek kitaba bismillah demeden o bilindik salvosunu yapıyor; “Ben insanların niçin kitap okuduklarını bilmiyorum.” Şimdi bu kitabı neden okumalı diye sormak işten değil. Fakat Özel önsöz yazmış kitaba. Demek ki mühim bir takım şeyler var içinde. Devam ediyoruz. *** “Benim annem ve iki tane de ablam vardı. Ama ben evimizde Allah’ın bir günü olsun onlara ait özel eşyaya rastlamadım. Bunlar ne zaman yıkanırdı, ne zaman kurutulurdu ben hiç bilmedim. Böyle bir asalet.” Sayın Tüzer kitabını dört büyük bölüme ayırıyor. Şairin hayatını anlatan ilk bölüm, ağırlıklı olarak Özel’in Waldo Sen Neden Burada Değilsin ve Şiir Okuma Kılavuzu adlı kitaplarından ve ayrıca Ataol Behramoğlu ile olan mektuplaşmalarından yararlanıyor. Anne babasının yaşamlarından kısaca bahsediyor öncelikle. Burada ilgimi çeken nokta şu oldu. Özel’in babası Ahmet Bey, beş kardeşin en küçüğü; annesi Sıdıka Hanımsa üç kardeşin en küçüğü. Peki ya İsmet Özel? Ahmet Bey ve Sıdıka Hanım’ın dokuz çocukları oluyor ve maalesef üçü ölüyor. Son kalan, yani kalan kardeşlerin en küçüğü İsmet Özel. Kaderin ilginç bir cilvesi olsa gerek. İlerleyen sayfalarda anne ve babasından yaşça çok küçük olmasının, kardeşlerinin mesleklerinin, yaşadıkları yarı göçebe hayatın, okulunun vs Özel üzerinde ne derece bir etki yaptığını görüyoruz. Bu etkiyle daha küçük yaşta merak duygusunun nasıl geliştiğini, etrafını ne denli iyi gözlemlediğini görmek Özel’in soyadı gibi hususi biri olduğuna şahit olmak açısından önemli detaylar içeriyor. Ayrıca, Kadirşinas İtaatsizlik ve Tevarüs Edilmemiş Asalet nedir burada örnekler eşliğinde bir kez daha görülüyor. Kitabın ikinci bölümü şairin altı şiir kitabının kronolojik olarak incelenmesine hasredilmiş vaziyette. Kitapların içeriklerinden ziyade onların genel çerçevesine işaret ediyor. Hangi şiir hangi kitabın içinde neden yer alıyor cevaplarını burada bulmak mümkün. Sözgelimi ilk şiir kitabı (Geceleyin Bir Koşu) bireysel duyarlılık, çocukluk üzerine kurgulanmışken; şiirlerinin genelini askerde kaleme aldığı ikinci kitabı (Evet, İsyan!) toplumsal duyarlılığa temas ediyor. İlk bölüm gibi dipnotlarla zenginleştirilmiş bu bölümlerde de hatrı sayılır bilgiler mevcut. Bunlardan birini paylaşayım. Özel beşinci şiir kitabı olan Bir Yusuf Masalı’nı milenyuma iki gün kala yayımlıyor. Fakat yazarın kendisiyle yapmış olduğu söyleşiden bu kitaba ismini veren şiiri yazmaya 1967 yılında başladığını öğreniyoruz. Yani henüz 23 yaşındayken. Henüz sosyalizmin hırçın savunucusuyken. Bunu o yıllarda Edip Cansever’e söylüyor ve Cansever ona burun kıvırıyor. Bülent Oran ile Bilge Karasu’nun bu yazının ortaya çıkmasında çok büyük katkıları olduğunu yine buradan öğreniyoruz. *** “Benim şiirlerimde siyasi terminoloji aptallar içindir.” Üçüncü bölümdeyse şiir kitaplarının içerisine ve oradan şiirlerin mısralarına dahil oluyoruz. İlk iki bölümle Özel’in düşün dünyasına girizgah yapan okur, bu bölümle yazının ilk paragrafında bahsettiğim Özel şiirini anlamlandırmaya bir adım daha yaklaşıyor. Özel’in en mühim şiirlerinden olan ve henüz yirmi yaşındayken kaleme aldığı Partizan’ın kelimeleri arasında dolaşmak, “küfre yaklaştıkça imanım artıyor” dizesinin arka planında şairden ne alıp ona ne verdiğini görmek, ilk olarak Sezai Karakoç’un Diriliş Dergisi’nde yayımlanan Amentü şiirine olan yolculuğa şahit olmak hep bu bölümde olan kısımlardır. Yaşlandıkça Savaş Bitti, John Maynard Keynes’ten Nefretimin 20 Sebebi gibi son derece uzun şiirler kaleme alınmasının nedenleri de keza burada yer alan dikkat çeken kısımlardır. Dördüncü ve son bölümdeyse sayın Tüzer şiirleri dil ve üslup açısından ele alıyor. Artık mısralarda geçen kelimelerin yoğunluğu ve onların kullanım tarzı, yinelemeler, deyimler, özel adlar, yazım farklılıkları ve dahası mercek altına yatırılıyor. Bu noktada alanı edebiyat olmayan biri sıkılabilir zira edebiyata dair teknik bilgiler kullanılıyor. O kadar ki tablolarla zenginleştirilmiş olan bölümde hangi harf ne kadar kullanılmış onun dahi tablosu yer alıyor. Bu son iki bölüm aynı şiirleri tekrar tekrar öne getirmesi ve yazarın sıklılıkla "imajinatif açılım" gibi kelimeleri kullanması sebebiyle oldukça sıkıcı hale gelebiliyor. Şahsen ben epey zorlandım. Yine belirtmekte yarar var ki mısraların incelendiği bu bölümlerde şu kelime şunu imler, bu mısra bunu anlatır diye vazıh bir anlatım beklemeyin. Hüsrana uğrarsınız zira. Kitabın temelde yaptığı yol göstermektir, yolun sonuna gitmek okuyucunun çabasına kalmış. *** “Benden başka bir kalemle ikame edebilecek bir tek satır yazmadım.” İsmet Özel anlaşılması zor biri, şiirlerini anlamaksa en zoru. Bunu kendisi de biliyor ve söylüyor da. Bu kitaba yazdığı önsözde de belirtiyor işbu durumu. “… bu kitabı okuduğunuzda bir sırrı çözmüş olmanın sevincine kavuşmanız bahis konusu değildir. Benim yazdıklarımın neye taalluk ettiğini keşfetmiş olmanın tatmini sizi rahata erdirmiş olmayacak.” Neden böyle peki? Çünkü o kendisini şiire adamış, canına kıyacakken şiire tutunmuş, varlığını şiirde bulmuş, bulduğu bu varlığı yine şiire vermiş biri. Kimse cesaret edememişken kendi şiirinde kendine Şair diyebilecek kadar cesur biri. “Bu, ben peygamberim demek gibi bir şey” demişti bir arkadaşım. Onun derdini bilmeden, şiirine hakim olamayız belki. Belki o derdi yaşamadan da olmaz. Hatta o derdi yaşasak bile, o olmadığımız için yine şiirine hakim olamayız. Peki, neden okumalıyız Özel şiirini? Cevap basit; herkesin yaşanmışlığı kendinde ve herkes ama herkes onun şiirinde kendi yaşamından bir pay bulur. Peki bulduğu bu pay onu refaha mı erdirir? Hayır. Sayın okurlar, İsmet Özel’in sunduğu konforsuzluğa hepiniz hoş geldiniz. (erhan)

İsmet Özel PDF indirme linki var mı?

İbrahim Tüzer - İsmet Özel kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İsmet Özel PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İbrahim Tüzer Kimdir?

Prof. Dr. İbrahim TÜZER: 1977 yılında Tokat - Zile’de dünyaya geldi. İlkokulu memleketinde okudu. Ortaokul ve lise tahsilini Ankara’da 1995 yılında tamamladı. Aynı yıl Fırat Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne girdi. 1999 yılında mezun oldu. Bir ders yılı Milli Eğitim Bakanlığında öğretmenlik yaptı. 2000 yılında Kırıkkale Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak göreve başladı. 2002 yılında yüksek lisansını; 2007 yılında ise doktorasını tamamladı. YÖK tarafından verilen doktora sonrası araştırma bursu ile 2012-2013 yılları arasında Texas Üniversitesinde misafir öğretim üyesi ve araştırmacı olarak görev yaptı; Edebiyat Sosyolojisi üzerine mukayeseli araştırmalarda bulundu. Ahmet Mithat Anlatılarında Kimlik İnşası ve Modernizm (Akçağ Yay., 2014) başlıklı çalışması, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından 2014 yılının en iyi “İnceleme” ödülüne layık görüldü. Kültür Bakanlığınca yayımlanan ortak kitaplara yazılarıyla katkı sağladı. Ulusal ve Uluslararası kongre, sempozyum ve panellerde tebliğler sundu; konferanslar verdi. Çeşitli dergilerin yayın ve hakem kurullarında yer aldı; editörlük yaptı. Anlatma esasına ve coşkuya dayalı edebî metinlerin Modern Türk Edebiyatı içerisinde görünüşüne yönelik çalışmalarını yurt içi ve yurt dışında yayımlanan süreli yayınlarda yayımlamaya devam etmektedir. İsmail Demircan, Elif Dide ve Zeynep Naz'ın babası olan İbrahim TÜZER, halen Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Yayımlanan başlıca eserleri şunlardır: Mehmet Rauf, Eylül - Orijinal Metin Aktarım ve Günümüz Türkçesi, (Akçağ Yay., 2003). İsmet Özel - Şiire Damıtılmış Hayat (Dergâh Yay., 2008 – 3. Bs. Akçağ Yay., 2018). Mehmet Âkif’i Anlamak (Ed. E. Yaman ile, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yay., 2013). Hayal İklimine Yelken Açan Şair: Ali Mümtaz Arolat (Akçağ Yay., 2014). Tevfik Fikret “Bütün Şiirleri” Orijinal Metinden Aktarımı ve Sözlük, (2 Cilt, S. Atay ile, Akçağ Yay., 2016). Halit Ziya Uşaklıgil, "Bütün Eserleri: Mai ve Siyah / Aşk-ı Memnu / Kırık Hayatlar" - Orijinal Metin ve Günümüz Türkçesi, (S. Atay ile, Akçağ Yay., 2016). Paul H. Fry, Edebiyat Kuramı (Çev: A. Demir ile, Hece Yay., 2017). Susturulamayan Ses Sabahattin Ali (Ed. R. Korkmaz ile, Hece Yay., 2018). Fikret Ürgüp – Deliler Dünyasında Bir Marjinal (Akçağ Yay., 2018).

İbrahim Tüzer Kitapları - Eserleri

  • İsmet Özel
  • Edebiyat Sosyolojisi
  • Ahmet Mithat Anlatılarında Kimlik İnşası ve Modernizm
  • Fikret Ürgüp
  • Hayal İklimine Yelken Açan Şair
  • Anlatı/Yorum
  • Şiir - Yorum: Şiir Üzerine Yazılar

İbrahim Tüzer Alıntıları - Sözleri

  • "Halbuki biraz ölebilsem, çokça yaşayabilirdim." (İsmet Özel)
  • Roman kişisi sembolik bir ilişkiler yumağı değil bir yanı gerçek yaşamla kuvvetli bir ilinti sağlamış toplumsal bir yoğunlaşma biçimidir. (Edebiyat Sosyolojisi)
  • İnsan fark ettikçe yaşar. Diğer taraftan dünya içerisinde yer aldığını fark etmeyen ise 'yaşayıp gider'. (Şiir - Yorum: Şiir Üzerine Yazılar)
  • Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda... (İsmet Özel)
  • -Havadan başka bir şey aktı dalga dalga aramızda, özlü kesintisiz. (Fikret Ürgüp)
  • Edebiyat sosyolojisi çalışmaları, sadece eserin yazıldığı dönemdeki sosyo-kültürel yapının somut halini anlamamızı sağlamaz; aynı zamanda bugünden bakıldığında geçmişin sosyoekonomik şartlarının yarattığı somut ve estetik koşulları anlamamıza yardımcı olur. (Edebiyat Sosyolojisi)
  • "Çok satılan kitap iyi kitaptır " yargısı bir edebiyat sosyolojisi araştırmacısının en son kuracağı cümledir. (Edebiyat Sosyolojisi)
  • -Ürgüp hikayelerinde kendini ve çevreyi tanımanın, tanımak istemenin reddidir alkol. Bu nedenle birçok anlatıda yalnızlığı unutmak için içkiye, içki yüzünden yalnızlığa mahkum olma hali bir tür izlek olarak okura duyurulmaya çalışılır. (Fikret Ürgüp)
  • -Gerçek aşk iki yalnızlığı değiş tokuş etme çabasından başka bir şey değildir. (José Ortega Y Gasset) (Fikret Ürgüp)
  • -Günlüğüne 1973 yılının tek tük düşülen notların birinde bütün kadın-erkek, eski-yeni arkadaşlarının, dost sandıklarının, eski karısının “hep kılık kıyafet, para durumu, mazbut hayat, itibar, görünüş, derli topluluk, sosyal duruma ayak uyduruş, herkesler gibi olmak üzerinde duruyor” olmalarını kabul etmez Fikret Ürgüp. “Ben de kendim gibi kalıyorum. Değişip uygunlaşamıyorum. Ziyanım çok.” diyerek “sahiden kendini yaşamaya” devam eder ama daha fazla dayanamaz. (Fikret Ürgüp)
  • -Şimdi, boyu beni de geçmiş. Ama çocuk kalmış, bozulmamış. Bulaşmamış ötekilere. Yabancı kalmış. Tertemiz, kendisi kalmış. (Fikret Ürgüp)
  • -Gasset’ye göre de “Topluluk Ruhu” diye bir şey yoktur. Toplum, topluluk, koskoca bir ruhsuzluktur, çünkü doğalaşmış, mekanikleşmiş, neredeyse mineralleşmiş insanlıktır. Bu nedenle, toplumun toplumsal “dünya” diye anılması yerindedir. Gerçekten de insan kendini “insanlık”tan çok, “insanlıkdışı ortam” içinde bulur. (Fikret Ürgüp)
  • Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. ... (Turgut Uyar) (Edebiyat Sosyolojisi)
  • Neyin aslını öğrendiysem, orada acı buldu beni (İsmet Özel)
  • -Toplum her zaman kişiyi, kişiliğini korumaya çalışanı içinden ayırmak istemiştir. Nizamlar, kanunlar icat etmiş ve herkeslere benzemeyenleri çizgi dışına çıkarmak için ‘kapatmıştır’. Toplumun deli, ahlaksız, ölçüsüz, uygunsuz, meczup damgasını vurduğu kişiler arasından çıkıyor çok defa büyük aydınlığı görenler. Bugün medeniyet iddiasında olan diyarlarda, kendilerince doğru yoldan ayrılan kişileri kapatıyorlar, ‘deli’ diye. (Fikret Ürgüp)
  • (...)Tam yalnızlık ve can sıkıntısı. İkimiz de kıvranıyoruz. İçkiden ve ilaçtan yardım bekliyoruz. (Fikret Ürgüp)
  • ...şiir, toplumsal yaşamın ritminin kalıba dökülmüş hâlidir. (Edebiyat Sosyolojisi)
  • “Neyi bastırdıysan göğsüne, göğsünü soludukça büyüyen odur..” (İsmet Özel)
  • Edebiyatın toplum içerisindeki döngüsünün somut ürünü edebi eserdir. (Edebiyat Sosyolojisi)
  • “Hayatta çok ezildin. Bir noktaya gelip kaldık. O da senin olsun, o kalsın derseniz, kalsın. Payım neydiyse, nasibim neydiyse öyle kalsın. Çünkü beni özenmek mahvetti. Ona özen, buna özen. İnsan büsbütün kaybolur, kendini bir şey sandıkça. Özendikçe. Ona özen, buna özen, en sonunda, olmayana özen. Piç gibi kalırsın.” (Fikret Ürgüp)

Yorum Yaz