diorex
Dedas

Katre-i Matem - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Katre-i Matem kimin eseri? Katre-i Matem kitabının yazarı kimdir? Katre-i Matem konusu ve anafikri nedir? Katre-i Matem kitabı ne anlatıyor? Katre-i Matem kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Katre-i Matem kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.02.2022 02:19
Katre-i Matem - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İskender Pala

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9789944486903

Sayfa Sayısı: 480

Katre-i Matem Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Roman, müzayededen alınan elyazması bir kitabın hikâyesi olarak başlıyor. Okurlar, bu elyazması kitabın açtığı kapıdan içeri giriyor, bir devre adını veren lalenin izinde İskender Pala'nın yarattığı etkileyici ve büyüleyici bir atmosferin içinde yol alıyor.

İstanbul bu romanda, karmaşası, heyecanı, isyanları, kalabalığı ile lalelere bürünüyor. Öyle ki lale sadece bir çiçek değil, bir yaşayış tarzı, estetik bir tavır, kültürel ve tarihsel bir birikim olarak İstanbul'u, hatta tüm Osmanlı'yı çevreliyor. İstanbul, doğal tüm güzelliklerinin, mimari şaheserlerinin tarihi debdebesi ile beraber lalezarlara, lale yarışlarına, lale şiirlerine bezeniyor; lalelerin şehri, renklerin şehri, yaprakların şehri haline dönüşüyor.

İskender Pala, Katre-i Matem'de usta kalemiyle lalelere bezediği İstanbul'da kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların elemli ve Osmanlı hallerini de tüm ıstırap ve coşkularıyla anlatıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk gecesinde kaybeden Şahin'in macerasını anlatan roman, bu kaybın ardındaki esrarı çözmek için külhanlara, tomruklara, lalezarlara ve hatta Osmanlı sarayına kadar gidiyor. İşte bu yolculuk, okuru hiç ummadığı yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor.

Cinayetlerin gölgesiyle giderek gizemli bir hal alan olaylar Lale Devrine nihayet veren Patrona Halil İsyanının yakıcı siyasal çalkantılarıyla birlikte çözülmeye başlıyor.

Kalemimi hokkaya bandırdığım şu anda -ki Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı canından; Sultan III. Ahmet'i de tahtından eden cehennemden nişan Eylül İhtilali'nin üzerinden henüz iki hafta geçti- şahit olduğum olayları yazıp yazmamakta kararsız sayılırım. Bilemiyorum. Yazmak gerektiğini düşündüğüm şeyler bir bakıma devlete ait sırları ifşa etmek gibi bir ihanetin ağırlığını da vicdanıma yükleyecek. Öte yandan Şark'ın kutsal çiçeği laleye dair yorumlarda bulunacak ve belki şükufeciyan esnafını gücendirmiş de olacağım. Ama birisi çıkıp yiğit Şehzade Ahmet'i, aşağılık isyancıların yaptıklarını, cennete benzeyen İstanbul'u ve Sadabat'ın laleye kattığı zarafeti anlatmazsa bu dahi tarihe ve şehre haksızlık sayılır.

(Tanıtım Bülteninden)

Katre-i Matem Alıntıları - Sözleri

  • Keşke kitaplar her eve girse ve okunsa; keşke her evin alt katı okul olsa, matbaa olsa.
  • "Köklerinden kopartılmak suretiyle öldürülen çiçeklerin he­men az sonra soluvermesi, bizim artık dönemeyeceğimiz bir geçmiş ile şimdiki halimizin acı bir mukayesesi gibidir."
  • Bir şeyi çok umut etmek, umuda köle olmaktır.
  • Leyla'ya sordular: ''Sen mi Kays'ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?'' Kara gözlü, kara saçlı, kara benli Leyla iç geçirdi, üzüldü: ''Dostlar, bu nasıl bir soru, bana böyle bir soruyu nasıl sorarsınız ki?!..Elbette ben onu daha çok sevdim, onun beni sevdiğinden...'' ''İyi ama Leyla, o senin için deliye döndü, çöllere düştü, adı Mecnun'a çıktı ve kurtlarla, kuşlarla konuşur oldu...'' ''İşte bakın, o gitti, bana olan aşkını ona buna anlattı, ben ise aha şuracığımda, kalbimin içinde onun aşkını saklayıp durdum, hiç kimse ile ne paylaştım, ne kimseye dert yandım. Şimdi siz karar verin, o mu beni daha çok sevmiş; ben mi onu?!..''
  • Sevincin de, hüznünde aşırısı insan öldürür. Kahkahalarla gülen kişinin gözünden sonunda yaş akar
  • "Sevilen sevenden bir şey isterse vermezlik olmazdı .Mecnun ,yeter ki Leyla'nın dilediği şeyin ne olduğunu bilsindi ."
  • "Ne kadar çok şey biliyorsunuz efendim!" "Bilmek mi... Bilmediklerimi ayağımın altına koysam başım göğe değerdi.
  • "Unutma ,cehaletten daha dermansiz dert yoktur .! "
  • Keşke kitaplar her eve girse ve okunsa; keşke her evin alt katı okul olsa, matbaa olsa.
  • "Tefekkür kalbin kandilidir ;o giderse kalp için ışık yok demektir ."
  • Bir şeyi çok umut etmek, umuda köle olmaktır..
  • ...lakin Mecnun`un elbette aklı vardı, ama aklını bütün gücüyle yalnızca Leyla`ya kapatmıştı.
  • Bir şeyi çok umut etmek,umuda köle olmaktır.
  • Keşke kitaplar her eve girse ve okunsa; keşke her evin alt katı okul olsa, matbaa olsa.
  • Kendisiyle sevineceğin şeyler az olsun ki, kaybettiğinde üzüleceğin şeyler de azalmış olsun.

Katre-i Matem İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İskender Pala'nın usta kaleminden oluşan Katre-i matem, Osmanlı imparatorluğunun Lale devri döneminin esintilerini, yine merak uyandıran olay örgüsü, zenginleştirilmiş küçük hikayeleriyle aşkı, lâle devrini, cinayetleri, isyânları barındıran eser tek kelime ile muhteşemdi. Okumanızı tavsiye ederim ... (Y. Ç.)

Öyle güzel öyle katre katre işlenmiş olay örgüsüyle katre-i matem'i belki bundan iki yıl önce daha yeni Edebiyat eğitimi okurken alıp tam da eğitimimi yarım bırakmayı düşündüğüm şu zamanlarda okumaya karar verdim. İyi ki mi demeliyim yanlış bir zaman mı demeliyim bilemiyorum çünkü bana edebiyata, özellikle klasik edebiyatımıza olan düşkünlüğümü hatırlatıp özlemimi fark ettirdi. Katre-i matem 66 soruda bir cinayet esrarını açıklamaya çalışıyor. İskender Pala kitabı bir müzayedede görüp üstüne katıp sadeleştirerek yazdığını söylüyor ama sanırım olay örgüsü tamamıyla ona ait. Hikâyeyi daha da gerçek kılmak için de olabilir bu durum. Orası benim için çok da önemli değil çünkü ben sadece üzümü yeme kısmıyla ilgilenmek istiyorum ve tadı damağımda kaldı. Özellikle Kara Şahin ve Hörükız'ın sonunu belirsiz yazması buna sebep olmuş olabilir:) ama ben anladım anlayacağımı. Genel olarak bakıldığında çok uzun zamandır Osmanlı tarihine uzanan böyle maceralı kitap okumamıştım. Sanırım en son Puslu Kıtalar Atlasıydı. İki kitabı karşılaştırmak gerekirse macera skalası ikisinde de yakın sayılabilir fakat İskender Pala kendinden beklenecek bir tarzla, kimi zaman uzun betimlemeler ve noktasını birkaç satır sonra anca görebildiğim cümlelerle süslemiş sayfaları. Sadece cinayetten değil Lale Devri gibi Osmanlı'nın hem en ihtişamlı hem de en kanlı dönemini üç ana bölümün sonuncusunda usta kalemiyle okurlara sunmuş. 3. Ahmetten Nevşehirli İbrahim Paşaya, Patrona Halil'den Nedim'e bir çok isim geçiyor. Bununla beraber o dönemde lalenin önemini öyle uzun ve güzel cümlelerle anlatmış ki kendinizi o dönemlerde bir Lale sarrafı olarak Hafız Çelebi'nin lalelerinin Kara Şahin gibi yaprağından öperken buluyorsunuz. Ayrıca bölüm sonunda yazılan Derkenarlar o anlamlı hikayeler, bölüm içerisinde bulunan o beyitler, tasvir için kenara köşeye sıkıştırılmış resimler hepsi çok güzeldi. Yalnızca olay akışında okurun bir ara hikayeden kopma durumu yaşama ihtimali çok yüksek. Özellikle tekrardan cinayetle ilgili soruşturmalar başlayınca cümlelerde geçen isimleri net okuduğunuzu hatırlıyorsunuz ama nasıl nerede olduğunu kestiremiyorsunuz. Çünkü yazar her konuda bol keseden çok açıklayıcı davranmış ve bunu da uzun uzun anlatmış. Bimarhanelerden, mesnevihanelere oradan saraya, saraydan her yan karakterin bile ince ince işlenmiş hayat tarzlarına belki mazilerine dokunmakla kalmamış öyle bir eline almış ki asıl konu olan suç mahaline geri döndüğünüzde bir an sudan çıkmış balığa dönebilirsiniz. Hepsini şöyle bir avucuma alıp gözden geçirirsem Katre-i Matem bana uzun zamandır tatmadığım şeyi tattırdı. Belki okuyucu bir an olsun hikayeden kopuş yaşayabilir ama sonuç olarak geri dönüyorsunuz. Ben Katre'e Matem'i bir inceleme ya da eleştiri gözüyle bakmıyorum da bir özlem olarak bakıyorum. İyi okumalar:) (H)

Yeni bir başlangıç için çok güzel bir son..: Bu bir kitap incelemesi mi olacak yoksa aslında bir iç dökme mi bilmiyorum ama yazmadan duramayacağım. Öncelikle İskender Pala'nın muhteşem, hayran kalınacak kalemi ve ustalığı bir kenara, bu kitabın benim için bir kitaptan öte olduğu gerçeği var. Kitaba kavuşma sürecim bir masal gibiydi. Çok büyük bir heyecanla başlayıp ardından bazı sebeplerden ötürü yarım bırakmak durumunda kaldım. Sonra içimde öylesine değişik ve güzel bir his bırakmıştı ki tekrar başlamamak için kendimi ne kadar zorladıysam ve o sebeplerden dolayı kitabı kendimden uzak tutmak için ne kadar çaba harcadıysam da başaramadım ve tekrar başladım. Kitabın her bir harfinde her bir sayfasında her noktasında beni etkileyen şeyler var. Bu kitaba başlarken, yarım bırakırken ve bitirirken ayrı ayrı duygular yaşadım. Kitabın kapağını her açtığımda önce uzun uzun kokladım sonra okumaya başladım.. Şimdiye kadar okuduğum kitapların hiç birinde hissetmediğim ve bundan sonra okuyacağım hiçbir kitapta da buna ulaşamayacağımı bildiğim şeyler tattım. Bitirirken de kitabın güzelliğinden dolayı 'keşke hiç bitmese' ve hatırlatıp hissettirdiği şeylerden dolayı da 'keşke bir an önce bitse' düşüncelerini aynı anda yaşadım ve son kez uzun uzun koklayıp öyle kapattım... Kitabın konusu ve anlattığı şeyleri söylemeye gelince, her ne kadar yazar bu kitabı sadece bir müzayedede bulup çevirdiğini ve bize aktardığını söylese de aslında yine de kitabın her yerinde kendisinin de ustalığını bir kez daha gördüğüm ve bu kitapta da kendisine daha da çok hayran kaldığım bir İskender Pala klasiği.. Muhteşem bir aşk hikayesiyle lalenin inanılmaz anlatımından esrarengiz ve çözülmeyi bekleyen cinayetlere, Lale devrinin anlatımından Osmanlı Devleti'ndeki çok önemli bir olay olan Patrona Halil isyanının içinde bulacaksınız kendinizi. Hafız Çelebi'nin laleye olan ilgisi ve onu yaşatıp daha ileriye taşıma çabası, Kara Şahinle Topaç Yeyenin dostluğu ve başlarından geçen inanılmaz etkileyici olaylar.. Bazı yerlerdeki derkenarlarla sizi alıp bambaşka yerlere götüren hikayeler.. Daha birçok şey var kitapta. Hiç uzatmayacağım. Bir an önce alın ve okuyun.. İlerde özleyip tekrar okuyacağımdan kesinlikle emin olduğum bir kitap, iyi ki tekrar başlamışım ve kendimi bu inanılmaz güzellikten mahrum bırakmamışım. Ve aslında kitabın kendisinde geçmeyen ama kitabın içinde olan bir cümleyle bitireceğim söyleyeceklerimi:"Hiçbir şey düşündüğümüz gibi değil. Her şey yaşadığımız gibi.." (Turgutt)

Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?

İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.

1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.

1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.

1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.

1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.

1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.

1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.

1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.

1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.

İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.

Ödülleri :

1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)

2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,

2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,

2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü

2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,

Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü

İskender Pala Kitapları - Eserleri

  • Şah ve Sultan
  • Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
  • Od
  • Kitab-ı Aşk
  • Aşkname
  • Aşina Güzeller

  • Ah Mine'l-Aşk
  • ... Ve Gazel Yeniden
  • Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
  • Atasözleri
  • Ayine
  • Katre-i Matem
  • Boğaziçi'ndeki Mücevher

  • Divan Edebiyatı
  • Divane Güzeller
  • Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
  • Düşte Kalan
  • Efsane Güzeller
  • Gözgü
  • Gül Şiirleri

  • Güldeste
  • İki Darbe Arasında
  • Hayriyye
  • İki Dirhem Bir Çekirdek
  • Kadılar Kitabı
  • Kahve Molası
  • Kırk Ambar

  • Kırk Güzeller Çeşmesi
  • Kırkıncı Kapı
  • Kudemanın Kırk Atlısı
  • Leyla ile Mecnun
  • Mir'at
  • Muhteşem Şair Muhibbi
  • Müstesna Güzeller

  • Perişan Gazeller
  • Perî-şan Güzeller
  • Su Kasidesi
  • Şair Fatih: Avni
  • Şairlerin Dilinden
  • Şiirler Şairler Meclisler
  • Şir-i Kadim

  • Tavan Arası
  • Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
  • Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
  • Aşka Dair
  • Mevlana
  • Efsane
  • Hoş Sadâ

  • Kırklar Meclisi
  • Lale Devri
  • Mihmandar
  • İstanbulcunun Sandığı
  • Bülbülün Kırk Şarkısı
  • Şahane Gazeller 1
  • Üstatlar konuşuyor

  • Fetih ve Fatih
  • Nurundandır Bütün Nurlar
  • Mesela
  • İstanbul Bir Rüya
  • Karun ve Anarşist
  • Şahane Gazeller 2
  • Şahane Gazeller 3

  • Uzmanlar Konuşuyor
  • Barbarossa
  • Tarihimiz Konuşuyor
  • Türk Dili ve Kompozisyon
  • Yunus Emre
  • Şahane Gazeller 1- Fuzuli 
  • Nabi

  • Naili
  • Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
  • Necati
  • Nedim
  • Nef'i
  • Şeyh Galip
  • Aşkî

  • Baki
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Fatih'in Şiirleri
  • Abum Rabum
  • İtiraf
  • Kalp
  • Akşam Yıldızı

  • Şiirin Sultanları
  • Ortaöğretim için Divan Şiiri
  • Ahmed Paşa
  • Jennifer’ın Düğünü
  • Darbe: Kan ve Sultan
  • Aşk Bir Zamanlar
  • Neyzen Tevfik

  • Vali Hanım
  • Süleyman
  • Leyla ile Mecnun
  • Nizamülmülk
  • Kılıçarslan
  • Kervan
  • Düşte Kalan

  • Güldeste
  • Mevlanâ Celaleddin
  • Ah Mine'l Aşk
  • A-71
  • Şehir ve Kültür İstanbul

İskender Pala Alıntıları - Sözleri

  • Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
  • "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
  • Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
  • İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
  • Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
  • Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)

  • Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
  • Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
  • Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
  • 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
  • Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
  • Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
  • Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)

  • Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
  • Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
  • Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
  • Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
  • Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
  • gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
  • Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)

Yorum Yaz