diorex

Kış İkindisinin Evinde - Kürşat Başar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kış İkindisinin Evinde kimin eseri? Kış İkindisinin Evinde kitabının yazarı kimdir? Kış İkindisinin Evinde konusu ve anafikri nedir? Kış İkindisinin Evinde kitabı ne anlatıyor? Kış İkindisinin Evinde kitabının yazarı Kürşat Başar kimdir? İşte Kış İkindisinin Evinde kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 19.02.2022 08:00
Kış İkindisinin Evinde - Kürşat Başar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Kürşat Başar

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752893436

Sayfa Sayısı: 140

Kış İkindisinin Evinde Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"İşte hazırlık başlıyor, okul günleri bitiyor. Geç gelen baharla, kışı hatırlayan bir ben varım. Artık durgunluk son buluyor, mutluluk başlıyor, dolaplarının içine yazılar yazıyorlar, kalpler çiziyorlar, bir ok kalbi delip geçiyor -aşk böyle bir şey mi? -temiz giysilerini giyiyor, saçlarını tarıyorlar, bir yıl sonra nerede buluşacaklarını, az sonra -kaçınılmaz bir biçimde gülünç olacak bir veda töreninden sonra- buradan çıkıp gittiklerinde neler yapacaklarını kararlaştırıyorlar. Bir sevinç dalgası, bir heyecan sarıyor her yanı. Oysa zaman geçip gitti ellerimizin arasından, çocukluk günleri bitti, bu, özgürlüğün başladığı değil, korunağın yıkıldığı gün..."

(Tanıtım Bülteninden)

Kış İkindisinin Evinde Alıntıları - Sözleri

  • Sanki sen hiç gelmeyeceksin.
  • Onun yüzünü bir türlü uzaklaştıramadığım gece­lerde, bir kulüpten ötekine dolaşıp duruyorum.
  • Sahi,gökyüzünde ne vardır?
  • "soğuğun büyüsüne tutsak olmayı seviyorum" dedim.
  • [...] Çünkü o gün senden istediğim artık bir aşk degil, yalnızca dostluk­tu.
  • Elimi uzattıkça benden kaçan, sonra kapı aralığından süzülen bir desen gibi varlığını hissettiğim ...
  • Hiç mutlu ol­dum mu, diye düşündüm. Sanki bir kez mutlu olmuş­sam daha kolay ölebilirdim.
  • Cehennemin, kişinin çırılçıplak yalnızlığı olduğunu yeni anlıyorum.
  • Yokluğun, artık karşı konulmaz yokluğun -bir kitabın son sayfasında, kurumuş bir çiçeğin­- 'kurumuş bir çiçek' ,diyorum.
  • Sessizlikten bir­ şey anlamayı, bir anlam çıkarmayı öğrenemedik.
  • Za­manın -biz birbirimize gizlenmişken- hızla azalışını hissetmiyorduk ama zaman geçiyor, o eski duyuların, yalnızca o an'ı tamamlayan gözhafızaları kalıyor geri­ye.
  • Zaman -neresinde olduğumu hiç belirleyemediğim zaman -çok hızlı, çok hızlı, çok hızlı geçecek, şu rüzgar gibi ve biz onu hep aynı sanacak, hep tutunduğumuz yerde kalmak isteyeceğiz.
  • Zaman geçiyor böylece, kı­sa, belirsiz anların birbiri üstüne yığılmasıyla pek ça­buk, sonra, sonra, sonra diyerek.
  • Çünkü sessizlik büyüyor,sessizlik çok fazla büyüyor. Eski yaz günlerindeki gibi içimizi ısıtan,serin akşamüstünün küçük sevincini beklediğimiz sessizliğe hiç benzemiyor ve ben yaşamayı beceremiyorum.
  • Belki de gerçekten gelmeyeceksin.

Kış İkindisinin Evinde İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bolca betimleme, her anı hissettirdikleriyle ve mazi ile geleceği karıştırarak ayrıntılı tasvir etme, Hayata, olaylara, yaşananlara hüzünlü sancılı kafa karışık bir bakış, Zamana, akışına, duruşuna, ilerleyişine ama bir türlü geri gidemeyişine isyan, serzeniş, düşmanlık, anlamlandıramayış, Ölüm, ölüm, acı ölüm, kalanlar, gidenler, Yabancı ülkeler ve ayrılıklar, Aldatılmış ama hala aşık olanlar, Deliliğin sınırları, Her şeyde görülen acı, ızdırap, Karamsarlık, Ve yine mazi, Ve yine zaman, Ve yine ölüm. Bu kitabı kısaca böyle özetlerim sanırım. Kürşat Başar ile ilk tanışma kitabım bu. Kitabın adı da içindeki öykü/bağlantılı yaşam kesitlerinin başlığı gibi oldukça ilgi çekici. Kitap, her ne kadar yazarın dilini beğenmiş olsam da, okunması ve anlaşılması zor. Haksızlık etmemek için kitabı iki defa okudum. İkisinde de zorlandığımı itiraf etmeliyim. Ancak, ikinci seferde öykülerin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve hangi öykünün kimin ağzından, kim kastedilerek anlatıldığını anlayabildim, anlayabildiğim kadarıyla. Zaten yazar kitabın bir yerinde "bizlerden biri okursa bunun kimin öyküsü olduğunu hemen anlayacaktır ama bir başkası için bu bölük pörçük izlenimlerden, fotoğraf yorumlarından, bir günlüğün sayfalarından ve sahibine ulaşmamış mektuplardan oluşan anlatı nereye kadar anlaşılır bilemiyorum." şeklinde, hikayelerini üstü kapalı anlattığını, gerçek ya da kurgu, karakterlerini çok deşifre etmediğini belirtiyor. Çok deşifre etmedi derken sadece "kim" olduklarını, yoksa neler hissettiklerini ameliyat masasına yatırmış resmen. Kitaptan çok fazla alıntı yaptım, gerçekten dili güzel, Türkçe'yi kullanımını da beğendim, ama beni çok yordu okurken. Ve ben beni çok yoran kitapları sevmiyorum. Belki bu yorgunluğun sebebi, yazar ya da karakterleri kadar bunalımda olmamam, yaşamıma devam etmek için elimden gelen her şeyi yapmam, elimdekiler için minnettar olmam, bazı anları elbette unutmamam ama onlara takılı kalarak hayatımı berbat etmemem olabilir. Ya da yaş almakla, zamanın geçmesiyle herhangi bir sorunum olmamasıyla ve yüzümdeki çizgileri sevmemle de alakalı olabilir. Belki de, kesin olacak "ölüm" üzerine, daha zamanı gelmeden evhamlanmayı çok saçma bulmamdan da olabilir. Öleceğiz evet, ama ölüm geliyor diye evhamlanıp bu anı mahvetmenin ne anlamı var? Ölüm gelecek, yapabileceğin bir şey yok, kabul et ve yoluna bak. En azından benim düşüncem bu şekilde. Sonuç olarak, kitaba kötüydü diyemiyorum. Ama içine giremedim, kendime katamadım. Bu demek değil ki okumayın. Ancak önceden belirtmeliyim ki, bu kitap, kendisini okuyacak kişinin ruh haline, yaşadıklarına, kısacası kendisiyle içselleştirebildiklerine göre mükemmelleşebilir. İyi okumalar (Portakal Çiçeği)

Dişil içsesten başarılı bir Varoluş kurgusu: İlk kez lise yıllarımda ablamdan aşırıp okumuştum. Kendisini dergilerden ve tv'deki programlarından tanımıştı bizim kuşak. Yıllar sonra duayen Doğan HIZLAN'ın programında edebiyat söyleşisinde görmüş ama etkilenmemiştim. Fakat ilk kitabıyla önemli bir ödül alan, felsefe mezunu bir yazarı tekrar okumamak ve sayfama almamak olmazdı. Aradan çeyrek yüzyıl geçip de ağır kitaplar arasında kütüphanemde bulup tekrar (2saatte) okuduğum kitap, bugünkü bakış açım ve bilgimle beni oldukça etkiledi doğrusu. Her şeyden önce; Varoluşun ve Hiçliğin derinlerine inmek istiyor, yerel motiflerde kısa bir özet arıyorsanız eğer, kitap tam size göre. Temelinde bazıları çocukluktan tanışan gençlerin yaşamı ve bir ölüm ile derin bir aşk olan eserde, birbirine bağlı 5 öykü var. İçiçe geçen ve İÇSESlerin oluşturduğu bir de karışık kurgusu. Ancak bilinmeyen bir geleceğe doğru süregiden zaman, Proust'vari kıvrımlarda duraklıyor kimi yerlerde ise Varoluş sorguları Sartre'ı aratmıyor. Açıkçası, henüz 25'indeyken böyle dişil anlatıcılı, romanesk bir öykü yazmak, büyük başarı ve yazar tüm felsefe bilgisini de insanın davranışı sorgusunda kullanmayı becermiş. Daha ne olsun? Ara vererek #konuştuğumuzgibiuzaklara romanına geçeceğim. (Hayat Bu)

Yazarın cümle kurgusu olsun , anlamları olsun okuyucuyu yoran tiptendi. Aslına bakarsanız bu kitabı pek beğenmedim , yazar rap mi söylemeye çalışmış yoksa olayların akıcılığını mı etkilemiş anlayamadım. Pek tavsiye etmem okumanızı. (Banksy)

Kitabın Yazarı Kürşat Başar Kimdir?

Kürşat Başar, 1963'te İstanbul'da doğdu. İstanbul, Ankara, Lefkoşa ve Ağrı - Doğubeyazıt'ta tamamladığı ilk ve orta öğreniminin ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Çeşitli basın kuruluşlarında çalıştı.

1989 yılında yayımladığı Kış İkindisinin Evinde adlı ilk kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazandı.

Kürşat Başarr gazeteciliğe üniversitede felsefe okurken cep harçlığını kazanmak için Hürriyet Gazetesi'nde çalışmaya başlamıştır. Gösteri adlı edebiyat dergisini 1985'lerde zirveye taşıyan grubun as elemanıdır. Kürşat Başar gazete ve dergi yöneticiliği de yapmıstır. Tempo dergisi tiraj rekoru kırdığı yıllarda derginin genel yayın yönetmenidir. Yeni Yüzyıl, Star ve Akşam gazetelerinde yazıları arka kapaktan okuyucuyla buluşurdu. Yazıları mail ortamında gezmeye başlayan ilk gazetecilerdendir.

1990 yılında Konuştuğumuz Gibi Uzaklara, 1992'de Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum, 1996'da Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları adlı romanları yayımlandı. Yazı ve denemelerinin bir bölümünü İğreti Yaşamlar adlı kitabında topladı. 2003 yılında Başucumda Müzik, 2006 yılındada yine yazı ve denemelerinden oluşan Çok Güldük Ağlamayalım adlı kitabı yayınlanmıştır

NTV'de "Siyaset Hakkında Her Şey" adlı televizyon programını Çiğdem Anat ile birlikte hazırlayıp sunmuştur.

Kanaltürk'te Kürşat Başar'la adlı televizyon programını sunmuştur.

Cnn Türk ve Fox Tv'de kendi adını taşıyan programlar yapmıştır.

Cumhuriyet Gazetesi'nde "Hayal ve Gerçek" adlı köşesinde yazmıştır.

İyi derecede saksafon çalan yazar önemli müzisyenlerle birçok konser vermektedir. 2014 yılında Turkmax Gurme kanalında her zamanki formatıyla program sunmaya başlamıştır.

2014 Haziran ayında 11 yıl aradan sonra yeni romanı "Yaz", Everest Yayınları'ndan çıkmıştır.

Kürşat Başar Kitapları - Eserleri

  • Başucumda Müzik
  • Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum
  • Çok Güldük Ağlamayalım
  • Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları
  • Kış İkindisinin Evinde
  • İğreti Yaşamlar

  • Konuştuğumuz Gibi Uzaklara
  • Yaz
  • Sanki Bir Roman Kahramanı
  • Aslında Hayal
  • Alparslan Türkeş & Dokuz Işık
  • Bazen Unutmak İstersin
  • Aklımda Hep Sen

  • Gerek Yok, Hoş Değil
  • Dışarda Kötülük Vardı

Kürşat Başar Alıntıları - Sözleri

  • Belki de insan büyük acıları yaşadıktan sonra sımsıkı tutunduğunu sandığı şeyler avcundan kayıp gidiyor. (Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları)
  • Seni başka yüzlere benzetmeye, başka anlamlar vermeye çalışmıyorum artık.. (Konuştuğumuz Gibi Uzaklara)
  • Düşünce ve kadro üretemediğimizden, özgürlükleri yasalara koysak bile evlerimize sokamadığımızdan söz etmiyoruz da her felaketi 'dış mihrak'lara bağlıyoruz. (İğreti Yaşamlar)
  • "İnsan ne zaman geçmişi düşünür? Geleceği düşünmek istemediği zaman mı? An' da olmak acı verdiği zaman mı?" (Aklımda Hep Sen)
  • Ne yaparsam yapayım sanki coğrafya ve iklim hayatları da belirlermiş gibi bir parça hep eksik kalıyor. (Aslında Hayal)
  • Bazen, yazık ki biriyle yanlış bir yerde, yanlış bir zamanda tanışırsınız. (Bazen Unutmak İstersin)

  • "İlişkilerin sürekli yinelenmesine, başladığı an biraz sonra olacakların bilinmesine, bu kahrolası bilgiyle kendini asla bırakamayışın verdiği hüzne, yine yanıldığını bilmenin ve yine de sürdürmenin acısına artık dayanamıyorum." (Konuştuğumuz Gibi Uzaklara)
  • Yokluğun, artık karşı konulmaz yokluğun -bir kitabın son sayfasında, kurumuş bir çiçeğin­- 'kurumuş bir çiçek' ,diyorum. (Kış İkindisinin Evinde)
  • Cumhuriyet devrimleri bir yandan dini, yönetimden çıkartırken, öte yandan Batılılaşma denilen reformları gerçekleştiriyordu. Yüzünü Batı'ya dönen, kendini Avrupalı sayan ve ancak oradaki yarışa girerek büyüyebileceğini düşünenlerin ülkesi. (İğreti Yaşamlar)
  • Koskoca bir dünyada öylesine rastladığımız biriyle kuruyoruz bütün düşlerimizi, yaşamımızı insanların üstüne kurmamalıydık, insanlar bizi bırakıp giderdi. (Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları)
  • Zaman -neresinde olduğumu hiç belirleyemediğim zaman -çok hızlı, çok hızlı, çok hızlı geçecek, şu rüzgar gibi ve biz onu hep aynı sanacak, hep tutunduğumuz yerde kalmak isteyeceğiz. (Kış İkindisinin Evinde)
  • Ben kimseye göre bir hayat kurmadım, başka birine göre hayatını kurarsan mutsuz olursun. Ben kendim gibiyim. (Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları)
  • Dünyanın pek çok yerinde bir araya gelen topluluklar, kendilerinden olmayanları, kendilerine benzemeyenleri istemediğini haykırıyor, sonra onlara saldırıyor, yok etmek istiyordu. Hepimiz karşımızdakinden aynı şeyi istiyorduk: “Benim gibi ol!” (Aslında Hayal)

  • Bir gece sabaha kadar yazdım ve kitap bitti. (Bazen Unutmak İstersin)
  • Bana mı öyle geliyor yoksa inanılmaz bir aynılaşma dönemi ne mi girdik? (Gerek Yok, Hoş Değil)
  • Evet bazen bir müzik kutusu yalnızca bir eşyadır. Bazen de o kutunun içinden hayatınızı değiştirecek bir şarkı duyuluverir. Çok uzaktan, usulca... (Bazen Unutmak İstersin)
  • Evet artık estetik amleiyatlar var ama sözcükler hâlâ aynı gücü koruyor (İğreti Yaşamlar)
  • Herkes biraz ülkesine benzer… (Yaz)
  • Çünkü sanırım hayatında benim var olabileceğim bir zaman ve mekan yok. (Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları)
  • Bana kalsa dürüst olmak çok daha kolaydı. Asıl cesaret isteyen böyle gizli yaşamaktı. İki hayatı olmak, hayatını ikiye bölmek, parçalanmış bir ruhla, yırtılmış bir kalple, gelgitler içinde kalmaktı... (Başucumda Müzik)

Yorum Yaz