diorex
life

Kuş Diline Öykünen - Ayşegül Devecioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kuş Diline Öykünen kimin eseri? Kuş Diline Öykünen kitabının yazarı kimdir? Kuş Diline Öykünen konusu ve anafikri nedir? Kuş Diline Öykünen kitabı ne anlatıyor? Kuş Diline Öykünen PDF indirme linki var mı? Kuş Diline Öykünen kitabının yazarı Ayşegül Devecioğlu kimdir? İşte Kuş Diline Öykünen kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 17.10.2022 17:00
Kuş Diline Öykünen - Ayşegül Devecioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ayşegül Devecioğlu

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753424561

Sayfa Sayısı: 219

Kuş Diline Öykünen Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Belki de kuş, şu ''biliyor musun, duyuyor musun,'' diye tutturduğu kuş söylüyordu Gülay'a, her şeyi. ''Üsküdar'a gidelim kuşu'' adını takmıştı Yavuz ona; dalga geçmek için... Gülay kuşun mors alfabesine benzeyen sesini, Yavuz'a defalarca dinletmişti. Hiçbir şey anlayamamıştı bu sesten. Ama, Gülay'ın kara gözlerine bakınca, kendisinden çok daha fazla şeyin farkında olduğunu hissedebiliyordu.

Belki de bütün olan bitenler, yalnızca sezgiyle anlaşılabilecek şeylerdi; bugüne kadar kitapta yazmayan, henüz insan dilinde söylenmeyen şeyler. Ot-kırk sene sonra sosyologlar bu döneme bakıp yorumlar yapacak, isimler koyacaklardı. ''Ölenler,'' diyeceklerdi, ''hepsi genç insanlardı. Çok genç insanlardı. Öyle gençlerdi ki, o kadar gençlerdi ki...''

Kuş Diline Öykünen Alıntıları - Sözleri

  • Haklı olduğuna bu kadar inanmak zalimleştirir insanı.
  • "Senin ancak Nâzım Hikmet'in şiirlerinde karşılasacağın o isçinin ogluyum ben. Hem biliyor musun, mümkün olan, kesin olandan da güzeldir aslında. Devrim sonsuzdur!!!"
  • Yavuz'u hatırlayan kimse var mıydı? Diğerlerini... Silinmişlerdi! Sanki hiç yaşamamışlar gibi silinmişlerdi! Onları hatırlayan kimse yoktu; meydanlarda binlerce kişi kol kola girdiklerini, güldüklerini, mahalle kahvelerindeki masalara dostça ilişiverdiklerini..
  • Ne çok insan, ne kıymetli insanlar özgürlük, eşitlik, kardeşlik uğruna ölüme gitmişti. Demek ki insan en değerli şeyini, hayatını, insanca yaşamak, insanca bir yaşam yaratmak için feda edebiliyordu. Yüzyıllar boyunca aynı şey olmuştu. Hayatta kalma içgüdüsüne, o hayvanı itkiye karşı koyarak olmuştu hem de... İnançtan, özgürlük tutkusundan, onurdan arınmış insan hayatının bir önemi var mıydı?
  • Sonra o karanlık, daracık, pis kokulu kuytuda, bu kez isyanla öfkeyle sordu kendisine: Toplumsal belleğin uyanmasını sağlayacak, uyuyan canavarın önüne atılacak kemik bu mu? Onlardan geriye sadece bu mu kalacaktı! Hain pusularda, kan uykularda, vurulduk ey halkım unutma bizi!
  • İbrahim, Hüseyin... Necmi... Bir zamanlar okullarda, mitinglerde, mahallelerde gördüğü yüzlerce genç, çoğu ya ölmüş ya hapisteydi şimdi. Kendilerinden geleceğe ne kalacaktı? Onları kim hatırlayacaktı? Geriye ne kalmıştı! Ne kalacaktı! Naif, masalsı anlatılar mı!? Etleriyle, kanlarıyla yaşadıkları gerçek masala mı dönüşecekti?

Kuş Diline Öykünen İncelemesi - Şahsi Yorumlar

80 darbesi ve o dönemde yaşanan nice zorluklar bunun üzerine nadide kitaplardan birisi oldu benim için. Onca zorluğun arasında filizlenen Gülay ve Yavuz aşkı bize nice umutlar besletti.. (Yağmur)

Kuş Diline Öykünen Devecioğlu'nun ilk romanı. Kendisi de siyasi hareketin içinde yer almış ağır bedeller ödemiş olan ( 26 yaşındaki eşi işkence nedeniyle ölmüş) Devecioğlu, 12 Eylül öncesi ve sonrasını anlattığı kitapta, bir kuşağın umutla başlayan, sorgulamalarla biten hikâyesini Gülay karakteri üzerinden objektif bir şekilde anlatmış.Kitaptaki işkence sahneleri kan dondurucu doğal olarak. Kitabın derdi bence aşağıdaki alıntıda en güzel şekilde ifade edilmiş. "Sence, kaybolan bir şeyin gölgesi olur mu?" "Anlamadım ki!" "Bunun gibi." Çekilip, demirden, biçimsiz kütlenin arkasına çömeldi. "Olmaz, dedi Gülay; "bak, olmuyor..." "Biz, kaybolan şeyin gölgesiyiz, işte!" Bu sözlerin yarattığı derin hüzün, ikisinin de yüzlerini sarartıverdi.Gülay'ın yüreği korkuyla sıkıştı, can acısıyla donup kaldı. ( syf 192) (Özlem Akbaş)

12 Eylül dönemine dair o kadar fazla kitap okudum ki, Ece Temelkuran'ın Devir romanından sonra beni bu kadar fazla etkileyen başka bir kitap okuyamam sanmıştım ama yanılmışım. Bu kitabı okurken tam anlamıyla o günü yaşadım, Gülay oldum, o sorgu odasında o işkenceleri ben yaşadım, inanılmaz etkilendim. Kahramanımız Gülay, 12 Eylül döneminde kadın olmanın, öteki olmanın o ağır yükünü tüm gerçekliğiyle yaşamış, vücut dokunulmazlığı ihlalinin en iğrenç haliyle yüzyüze gelmiş bir kadın. Kitapta onun hayata tutunmaya çalışmasını, toplumdan kopuşunu ve yalnızlaşmasını okuyoruz. Beni bu kadar fazla etkileyen başka bir sinden de, yazarın sevgili Eşi Behçet Dinlerer'in 1980 yılında tutuklanarak cezaevine götürülmesi ve burada gördüğü işkence sonucu hayatını kaybetmesi oldu.bana göre Ayşegül Devecioğlu çok güçlü bir kadın yazar ve ben onun diğer kitaplarını da keşfetmek istiyorum. (Ecem İspir)

Kuş Diline Öykünen PDF indirme linki var mı?

Ayşegül Devecioğlu - Kuş Diline Öykünen kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kuş Diline Öykünen PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ayşegül Devecioğlu Kimdir?

Ayşegül Devecioğlu (d. 1956) Türk yazar.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde eğitim gördü fakat eğitimini tamamlamadan ayrıldı. Üniversite yıllarında Devrimci yol hareketine katıldı.[1]. 1976'da Behçet Dinlerer ile evlendi, Ali Fuat adına bir oğulları oldu. 1986'dan sonra gazete, dergi ve televizyonlarda çalıştı. Çeşitli dergilerde makaleleri, denemeleri yayımlandı. İlk romanı Kuş Diline Öykünen, 2004yılında yayımlandı. 2007'de yayımlanan ikinci romanı Ağlayan Dağ Susan Nehir ile Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. İstanbul'da yaşıyor.

Ayşegül Devecioğlu Kitapları - Eserleri

  • Ağlayan Dağ Susan Nehir
  • Güzel Ölümün Öyküsü
  • Kuş Diline Öykünen
  • Arkası Mutlaka Gelir
  • Kış Uykusu
  • Başka Aşklar
  • Ara Tonlar

Ayşegül Devecioğlu Alıntıları - Sözleri

  • Herkes piçe pislik yapmak için birbiriyle yarışıyor. Anasından emdiği sütü burnundan getiriyorlar piçin, kan kusturuyorlar. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Herkes, herkes gibi olmayanlara gözdağı vermek için uyduruldu. (Ara Tonlar)
  • “İçimde susturmaya çalıştığım bir ses çoğalmaktaydı.” (Ağlayan Dağ Susan Nehir)
  • Geriye kalan yalnızca dilsiz günlerin tortusuydu. (Başka Aşklar)
  • Utanır, suçlu gibi küçülür, ezilir büzülür evlatlarını yediremeyen, giydiremeyen, yüzlerini güldüremeyen analar! (Kış Uykusu)
  • Bazen hayat öyle karmaşık gözükür ki, içinden çıkmak zorlaşır. Halbuki olup bitenler çoğunlukla göz önündedir, ama hep aynı seviyeden bakınca bir şey görmek mümkün olmaz. Yine de çoğu kişi gözünü uydurduğu delikten hayata bakmaktan vazgeçmez. Kıpırdamadan durur ve manzaranın değişmesini, daha doğrusu değişmemesini bekler. (Ara Tonlar)
  • Yine de sessizliğin içi boş değil. Yetimhane de, zoraki gece sessizliğinde dünyanın altını üstüne getirmeye hazır, geçmişsiz, geleceksiz yarı deli bir çocuk sürüsünün haykırışları gizli. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • “..unutmak hem de hatırda tutmak mümkün olabilir mi? Birlikte?” (Ağlayan Dağ Susan Nehir)
  • Ölümden değil hayattan kaçıyorlar. (Başka Aşklar)
  • İbrahim, Hüseyin... Necmi... Bir zamanlar okullarda, mitinglerde, mahallelerde gördüğü yüzlerce genç, çoğu ya ölmüş ya hapisteydi şimdi. Kendilerinden geleceğe ne kalacaktı? Onları kim hatırlayacaktı? Geriye ne kalmıştı! Ne kalacaktı! Naif, masalsı anlatılar mı!? Etleriyle, kanlarıyla yaşadıkları gerçek masala mı dönüşecekti? (Kuş Diline Öykünen)
  • Bu işin sonunda ölüm var! (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Yanan ormanlar, köyler, ahırlarında diri diri yakılan hayvanların sesleri uzaktaydı; ama yanık kokusu, büyük yıkımların o akıl sır ermez yollarını izleyerek kilometrelerce uzaklıktan gelip her şeyin içine işliyordu; ipliklere, boyaya, kumaşa... Çamaşırlardan gelen kokuyu ümitsizce içine çekti, bin kez yıkasa da onları arıtamayacaktı; koku kafalarının içindeydi; beyinlerine girmiş, ciğerlerine işlemişti... (Başka Aşklar)
  • “Bir kedi hiç sebepsiz neşelendirebilir insanı...” (Kış Uykusu)
  • Sonra o karanlık, daracık, pis kokulu kuytuda, bu kez isyanla öfkeyle sordu kendisine: Toplumsal belleğin uyanmasını sağlayacak, uyuyan canavarın önüne atılacak kemik bu mu? Onlardan geriye sadece bu mu kalacaktı! Hain pusularda, kan uykularda, vurulduk ey halkım unutma bizi! (Kuş Diline Öykünen)
  • Ocaktan kor alıp bassaydı gözlerine de, kızının yanında gözyaşı dökmeseydi! (Kış Uykusu)
  • Ama ışık yanan her ev şenlikli mi ya! (Kış Uykusu)
  • Her şey, herkes diğerlerinin nefes almasına engel olmuyormuş gibi, içine tıkıldıkları bu deliğin perişanlığını mazur gösterebilecek bir şeyler arıyor, kafasının içinde amaçsızca dönüp duran zavallı kelimeler yığınından utanç ve telaş içinde sözcükleri bulup çıkarıyordu. (Başka Aşklar)
  • Yaşamın kederli soluğunu içine çektiğinde, günün daha şimdiden kendini belli eden boşunalığı. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • İçi çabucak yeniden kararıyor. Gökyüzünün şimdi mavi olmasına aldanmamalı diye düşünüyor. Kararabilir, kızarabilir, yeşile hatta mora bile dönüşebilir. Gökyüzüne güven olmaz. Başının üstünde bir dam yoksa gökyüzüne güvenmeyeceksin. Denizle ilgili bilgileri ise taa eskiye uzanıyor. Tek gözü cam olan öğretmenin deniz suyu doldurulmuş bir şişeyle sınıfa gelip, deniz suyunun göründüğü gibi mavi değil, kül rengi, kirli bir su olduğunu anlattığı güne kadar uzanıyor. Emenike şişeye doldurulan şeyin artık deniz olmadığını biliyor. Deniz olmayan şeyin rengi umurunda değil. (Güzel Ölümün Öyküsü)
  • Perileri tutsak etmenin yolu elbiselerini saklamaktır. Mucizenin yaratıklarını özgürlüğe masallar kavuşturur. (Ağlayan Dağ Susan Nehir)

Yorum Yaz