diorex
sampiyon

Kuşku - Lars Iyer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kuşku kimin eseri? Kuşku kitabının yazarı kimdir? Kuşku konusu ve anafikri nedir? Kuşku kitabı ne anlatıyor? Kuşku PDF indirme linki var mı? Kuşku kitabının yazarı Lars Iyer kimdir? İşte Kuşku kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 18.05.2022 19:00
Kuşku - Lars Iyer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Lars Iyer

Çevirmen: Elif Ersavcı

Orijinal Adı: Spurious

Yayın Evi: Kolektif Kitap

İSBN: 9786058611917

Sayfa Sayısı: 212

Kuşku Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yazar ve filozof Lars Iyer'in asap bozucu komiklikteki ilk romanı Kuşku düşünememekten muzdarip iki düşünürün hikayesini anlatıyor. W. düşünemiyor, çünkü bir şekilde her şey bir türlü anlayamadığı matematiğe ve bir türlü inanamadığı Tanrı'ya çıkıyor. Lars ise (W.'ye göre) çok daha basit bir sebeple, aptalın teki olduğu ve evinde kendi kendine bir din kuran rutubetin etkisinden kurtulamadığı için düşünemiyor. İki adam dünyanın sona ermek üzere olduğundan endişeleniyorlar; kendilerine bir amaç yaratmak, delirmiş bir dünyada aklı başında kalmak ve kendilerine ait bir düşünce bulabilmek tek dertleri. Kitap sonunda bir cevap değil, daha çok soru veriyor bize. Tutunabileceğimiz bir dal bırakmıyor. Ama kitabın cazibesi burada. Yenilmekle ilgili bir kitap bu. Hep daha iyi yenilmekle.

"İnce bir zekanın ürünü olan Kuşku... keskin, komik ve pervasız."

-Publishers Weekly-

Kuşku Alıntıları - Sözleri

  • Ya sen diye soruyor. Sen neyle kurtaracaksın kendini. Sefil varlığını nasıl affettireceksin?
  • "Ben sınırlarımı biliyorum," diyor W., "çünkü durmadan sınıyorum sınırlarımı." Neyi bilmediğini biliyor.
  • Soğuk algınlıkları Çin’den geliyor.
  • Dünyanın ne kadar boktan bir yer olduğunu anlama­dık mı sonuçta? Her şeyin iyice boka saracağı çok aşikar değil mi? Buna karşı koyamazsın. Elinden hiçbir şey gel­ mez.
  • "Hastalıklı bir şey var bizde," diyor W., "bozulmuş bir şey. Ama sadece bizimle ilgili değil bu, bütün dünyayla ilgili. Sismograf gibiyiz bir bakıma; dünyanın büyük deh­şetlerini bağırsaklarımızda hissediyoruz. Sen bu yüzden hep altına kaçıracak gibisin. Benim burnum bu yüzden.Kuşku sürekli kanıyor, bu yüzden sürekli hastalanıyorum. Bu hastalıklı sistem yüzünden."
  • "Din değiştirenler ve boş yere meni akitanlar Mesih'in gelişini geciktirirler" (Talmud) Mesih'in gelişini ne kadar geciktirdin acaba? diye soruyor W. Yıllarca mi? Asırlarca mi yoksa?
  • "Hayatımız üzerinde bir kontrolümüz varmış gibi davranmak hoşumuza gidiyor. Oysa hiçbir şey üstünde kontrolümüz yok aslında." W. bunu çok iyi kavradığını söylüyor. Benden öğrenmiş, böyle bir hata yapmama, kaçabileceğimi sanmama bu yüzden şaşırıyormuş. "Hepimiz er ya da geç yüzleşmek zorundayız," di­yor W., "gidecek hiçbir yerimiz yok. Yukarısı yok, aşağı­ sı yok. Hiç şansımız yok. Bunu anladığımızda bir şeyler mümkün olabilir. Ama tabii belki de hiçbir şey mümkün değildir."
  • Bizi bu kitaplar mahvetti: Bundan şüphemiz olmadı hiç. Edebi cazibe ölümcül bir şey.
  • İnsan ne işinden başka meşgaleye vakit bulamayan gerçek proletarya için yazar; ne de mülke aç, dinleyecek kulağı olmayan gerçek burjuvazi için. İnsan proletarya ya da burjuvazi için değil, uyumsuzlar için yazar; yani arkadaşları için, arkadaşlarından öte, bizimkine benzer hayatlar süren, bizimle üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri anlayan, aynı şeyleri kabullenebilen ve aynı şeyleri reddetmeyi bilen , aynı iktidarsızlık ve resmi sessizlik halindeki sayısız insan için...
  • "Senin kıçın yok!" diyor W. "Fikirlerin de yok bu yüzden!"
  • Hepimiz idareciyiz artık, hepimiz. İdare etmekten başka ne yapıyoruz? İdare ediyoruz ve idari işlerimizden kaçmak için saçmalıyoruz. Çalışma saatleri ya idari işlerle ya da bu işlerden kaçmak için saçma sapan şeylerle oyalanarak geçiyor; günlerimin devasa bir kısmı bundan ibaret...
  • "Neden her şey bu kadar absürdleşti?" diye soruyor W. Tam bir yere varabileceğimiz bir noktaya gelmişken dün­ya neden darmadağın oldu?
  • Yapısal bir konum bizimkisi, bundan hiçbir zaman şüphemiz olmadı. Biz büyük bir çöküşün işaretleri ya da belirtileriyiz. Ölümümüz boş odalarda vızıldayan sineklerin ölümünden daha önemli değil.
  • Yol tıkalı; bizim yolumuz, herkesin yolu tıkalı. Yoldan çekilmemiz gerekiyor. Ama kendi yolumuzdan nasıl çekileceğiz? Kendimizi uçurumdan atmalıyız, bunda hemfikiriz. Ama neye yarar bu, neye yarar cesetlerimizin kanlar içinde kayalara serilmesi, martıların gagalarıyla gözlerimizi deşmesi? Hem nasıl özür dileriz o zaman? Yapmamız gereken şey bu çünkü, bütün hayatımızı özür dileyerek geçirmeliyiz biz...
  • Boğuluyoruz, bunda hemfikiriz. Nasıl nefes alabili­riz? İşte gerçek bir düşünürle karşılaşmak o nefesi almak gibi. Kendimizi kandırmamız, düşünceye dahil olduğumuza inandırmamız nasıl mümkün olabilir? Ama düşün­ce aramızda cereyan etmiş gibiydi. Orada öylece akıyor­du sanki, bir derenin etrafında, bütün tazeliğiyle düşün­cenin etrafında toplanmıştık, düşünce ebediyen dalgala­nıyordu sanki. Ah, kaynağın yanında, her şeyin başlangıç noktasın­da olmak! Üstümüzde göz kırpan yıldızlarla en yüksek, uçsuz bucaksız platolara varmak! Bu düşünürler çıkar­mıştı bizi buraya, düşüncelerinin yüceliğiydi bu manzarayı ayaklarımızın altına seren. Evet, yüksekleri görmüştük; düşünceler, taptaze ve tertemiz, yanımızdan geçip gitmişlerdi. Yoksa düşüncenin koşulu muyduk biz? Sadece bir or­tam mıydık düşünce için? Biri bize konuştu; biz ilgilen­miş göründük. Biri konuştu; biz dinledik. Heyhat; hepsi bu kadardı. Düşünce etrafımızda müthiş bir sel gibi aktı ve selde balıklar vardı; düşünce balıkları teğet geçti bize. Hepsi bundan ibaretti, fazlası yok. Sel dinince ne kaldı elimizde? Kendimizi karada bulduğumuzda aptallık vadimizin dibinde, hiçbir düşüncenin geçemeyeceği kav­ruk çöllerde değil miydik?

Kuşku İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hastalıklı bir şey var bizde!: Ben şahane bir kitap okudum. Sitede yine az bilinen ve hakettiginin altında notlanan bir kitap. Buna  istinaden, fazladan bir kişiye bile olsa ulaştırabilmek için yazmayı görev bildim. Lars Iyer çok başarılı bir kalem, felsefe dersleri veren bir hoca ve bunun etkilerini ince zeka izleriyle bezenmiş cümlelerinde hissettiriyor. Kitabın anlatıcısı Lars ve onun güya çok samimi dostu W.'nin düşünemediklerini zannederek aslında düşünmekten yorucu hayatlarını okumak zaman zaman sinir bozucu olsa da gayet keyifliydi. Sinir bozucu kısmı W. adlı uzak karakterin, Lars'ı daima aşağılayan eleştrilerine şahit olmak. Kafka hayranlığıyla beslenerek yazmaya çalışır ve düşünürler, düşünürler, düşüncelerini yarıştırarak rekabetlerini ortaya koyarlar. Matematikten dem vurup, Tanrı'ya uzanan, Yahudilik, Hristiyanlık eleştrileriyle ince sorgulamaları Varlık- Hiçlik ekseninde sürüp giden bir döngünün içerisinde gidip gelirler. Lars'ın evinin rutubeti dünyanın kokuşmuşluğuna bir göndermedir ve kitabın içinde ciddi bir bölümünü oluşturur. Sadece tek bir alıntı bile kitabı neden okumanız gerektiği sorsunun cevabını verir bence ki o da şöyle bu yazının içinde bulunsun; "Hastalıklı bir şey var bizde," diyor W., "bozulmuş bir şey. Ama sadece bizimle ilgili değil bu, bütün dünyayla ilgili. Sismograf gibiyiz bir bakıma; dünyanın büyük deh­şetlerini bağırsaklarımızda hissediyoruz. Sen bu yüzden hep altına kaçıracak gibisin. Benim burnum bu yüzden.Kuşku sürekli kanıyor, bu yüzden sürekli hastalanıyorum. Bu hastalıklı sistem yüzünden." Meraklılarına şiddetle tavsiye ediyorum. (Iraz)

Öncelikle kitaba bu kadar düşük puan veren arkadaşları saygıyla selamlıyorum:) Kesinlikle çok daha iyi bir puanı hak ediyor Kuşku. Bir üçlemenin ilk kitabı. Kitaptan yoğun bir Beckett ve Godot'yu Beklerken tadı aldım. İki düşünemeyen düşünür ve sonsuz sayıklamaları. Her şey hakkında atıp tutuyorlar. Bir yanı acayip komik diğer yanı korkunç derecede dramatik iki iç içe geçmiş hayat. Kıyamet takıntıları var, Mesih bekliyorlar, Kafka olmaya çalışıp, Brod olmaktan öteye geçemiyorlar. Bir de rutubet var sahi. Canlı, düşünce sahibi, nerden geldiği belirsiz bir rutubet. Okurken kokusunu hissettim resmen:) (Rıdvan Yavaş)

Newcastle Üniversitesinde felsefe dersleri veren Lars Iyer’in absürt ve mizahi üslubunu elden bırakmadan kaleme aldığı üçleme var: “Kuşku”, “Dogma” ve “Göç”. Bu üçlemenin ilk kitabı olan “Kuşku”, Iyer’in bir internet günlüğünde anlatmaya başladığı hikayelerin romana dönüşmüş hali. Bu kitapta düşünememekten yakınan iki düşündüren yer yer komik yer yer pervasız diyalogları ideoloji, din, siyaset, entelektüel ve ekonomik düzene dair düşündürücü bir etki bırakıyor. (Seyahatperest)

Kuşku PDF indirme linki var mı?

Lars Iyer - Kuşku kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kuşku PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Lars Iyer Kimdir?

Lars Iyer, Newcastle Üniversitesi’nde felsefe dersleri veriyor. Maurice Blanchot üzerine iki kitabı olan Iyer aynı zamanda kendi blogu Spurious’ta düzenli olarak yazmaya devam ediyor. Kuşku’nun devamı olan Dogma ve Exodus romanları da Kolektif Kitap tarafından yayımlanacak.

Lars Iyer Kitapları - Eserleri

  • Kuşku
  • Wittgenstein Jr.
  • Dogma
  • Göç

Lars Iyer Alıntıları - Sözleri

  • Düşünmeye, yanıp kül olacak kadar çok çaba sarf etmekten bahsediyoruz. Yorgunluktan bitap düşmüş bir at gibi kendini düşünerek bitirmekten. (Wittgenstein Jr.)
  • “Yalnızca kapitalizmin nasırlaştırdıkları hayatta kalabilir burada”, diyor W. Yalnızca kendilerini pazarlayanlar, kendi reklamını yapanlar. Kendi ruhlarını ambalajlara sokanlar. (Göç)
  • “Hiçbir şey demek senin için,ama öte yandan her şey demek,çünkü hiçbir şey demekse her şey de demektir.” (Göç)
  • Acı bir ayrıcalık,bir asalet göstergesi,Tanrısal bir şey değildir hiçbir zaman.Acı vahşi,hayvani bir şeydir,basmakalıptır,davetsizdir,hava kadar sıradandır.Acı elle tutulmaz,acı kavranılmaz,acıyla savaşılamaz;acı zamanın içinde var olur,hatta birdir zamanla;eğer bir gidip bir geliyorsa,bu,acı çeken kişi son yaşadığı işkenceyi hayalinde tekrar tekrar yaşayıp bir sonrakini beklediği anlarda iyice savunmasız kalsın diyedir. (Göç)
  • "Hayatımız üzerinde bir kontrolümüz varmış gibi davranmak hoşumuza gidiyor. Oysa hiçbir şey üstünde kontrolümüz yok aslında." W. bunu çok iyi kavradığını söylüyor. Benden öğrenmiş, böyle bir hata yapmama, kaçabileceğimi sanmama bu yüzden şaşırıyormuş. "Hepimiz er ya da geç yüzleşmek zorundayız," di­yor W., "gidecek hiçbir yerimiz yok. Yukarısı yok, aşağı­ sı yok. Hiç şansımız yok. Bunu anladığımızda bir şeyler mümkün olabilir. Ama tabii belki de hiçbir şey mümkün değildir." (Kuşku)
  • “Umutsuzluğumuzun gerçek nesnesiyle yüzleşmeyi reddediyoruz.Umutsuzluğu kendimiz yüklüyoruz içimize.” (Göç)
  • Bizi bu kitaplar mahvetti: Bundan şüphemiz olmadı hiç. Edebi cazibe ölümcül bir şey. (Kuşku)
  • Kara bir güneş doğacakmış üstümüze. Külden ve karanlıktan bir güneş. Kafasında canlandırabiliyormuş her şeyi: ... İki adam, saçlarında küller, önce kendi şehirlerinden, sonra bütün şehirlerden sürülmüşler. (Dogma)
  • “Tarihi kurtaran küçük iyiliklerdir”, diyor W. (Göç)
  • "Senin kıçın yok!" diyor W. "Fikirlerin de yok bu yüzden!" (Kuşku)
  • Ama biz hala yapmamız gereken işler olduğunu sanıyoruz; budalalığımız da bu, kurtuluşumuz da. Gerçekten meşgul olduğumuzu sanıyoruz; sahtekarlığımız da bu, hayatta kalma şansımız da. (Göç)
  • “Bir kitabın değerini,seni daha çok düşündürüp düşündürmemesiyle ölçersin.” (Göç)
  • İtiraf etmek gerekir ki öğrenmenin romantizmini seviyoruz.  (Wittgenstein Jr.)
  • Wittgenstein : İnsan Tanrı'ya ne kadar yakınsa kendisini o kadar günahkar görür. Günah nedir biliyor musun, Peters? Peters: Günaha inanmıyorum. Wittgenstein: O zaman hiçbir şey anlamıyorsun (Wittgenstein Jr.)
  • Tanrı'yı kucaklamak ihtiyacın ortasında ihtimali, sonluluğun ortasında sonsuzluğu kucaklamaktır, özgürlüğü kucaklamaktır, dedik. (Göç)
  • Ya sen diye soruyor. Sen neyle kurtaracaksın kendini. Sefil varlığını nasıl affettireceksin? (Kuşku)
  • "Hastalıklı bir şey var bizde," diyor W., "bozulmuş bir şey. Ama sadece bizimle ilgili değil bu, bütün dünyayla ilgili. Sismograf gibiyiz bir bakıma; dünyanın büyük deh­şetlerini bağırsaklarımızda hissediyoruz. Sen bu yüzden hep altına kaçıracak gibisin. Benim burnum bu yüzden.Kuşku sürekli kanıyor, bu yüzden sürekli hastalanıyorum. Bu hastalıklı sistem yüzünden." (Kuşku)
  • Soğuk algınlıkları Çin’den geliyor. (Kuşku)
  • Cambridge Üniversitesi öğrencileri tuhaf görünümlü yeni mantık hocalarının ünlü filozofa benzerliğine kayıtsız kalamazlar: Wittgenstein yeniden Cambridge’dedir. Bildiği, inandığı her şeyi alaşağı edecek gerçek düşüncenin peşinde, yaşarken rüya görmeden ve kendini kandırmadan düşünebilmek, akademinin görünmez prangalarından kurtulmak ve her şeye ulaşabildiğini sanan öğrencilerinin hiçbir şeye ulaşamadığını göstermek uğruna düşüncenin huzurunu bozan melankolik bir filozof. (Wittgenstein Jr.)
  • Yol tıkalı; bizim yolumuz, herkesin yolu tıkalı. Yoldan çekilmemiz gerekiyor. Ama kendi yolumuzdan nasıl çekileceğiz? Kendimizi uçurumdan atmalıyız, bunda hemfikiriz. Ama neye yarar bu, neye yarar cesetlerimizin kanlar içinde kayalara serilmesi, martıların gagalarıyla gözlerimizi deşmesi? Hem nasıl özür dileriz o zaman? Yapmamız gereken şey bu çünkü, bütün hayatımızı özür dileyerek geçirmeliyiz biz... (Kuşku)

Yorum Yaz