tatlidede

Maya - Leyla İpekçi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Maya kimin eseri? Maya kitabının yazarı kimdir? Maya konusu ve anafikri nedir? Maya kitabı ne anlatıyor? Maya PDF indirme linki var mı? Maya kitabının yazarı Leyla İpekçi kimdir? İşte Maya kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 14.06.2022 17:00
Maya - Leyla İpekçi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Leyla İpekçi

Yayın Evi: Timaş Yayınları

İSBN: 9786051144603

Sayfa Sayısı: 144

Maya Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Leylâ İpekçi'nin ilk romanı Maya, 1998'de Milliyet Sanat Dergisi'nin İlk Kitap İlk Baskı adlı yarışmasında ödül alarak basılmış ve çok kısa sürede altı baskı yapmıştı. Yazarın 2000'li yıllarda 'Başkası Olduğun Yer', 'Ateş ve Bahçe' gibi romanlarıyla çıkacağı dil yolculuğunun ipuçlarını taşıyan bu roman, sevgisiz ve şiddet içinde büyüyen bir çocuğun yedi sekiz yaşlarından 20'li yaşlarına dek öyküsünü anlatıyor. Yazar, okuru Maya'nın dünyasında gezdirirken bir yandan da hepimizin ilk anılarına, kapanmayan yaralarına, yarım kalmış vedalarına dokunuyor. Kısacası insanın mayasına... Türkçe edebiyatta çok sık rastlanmayan bir üslupla, tek başına büyümek zorunda kalan kız çocuğunun ağzından yazılan bu roman: Çocuksu, naif ve hamasi bir dile yaslanmadan, saf edebiyatın toprağında yeşeriyor... 

"Tamamen iyileştikten sonra, ay ışığında bir görünüp bir kaybolan koridorları yeniden cilalamaya başlayacağım. Baş aşağı kaymak için değil, bir kez daha hızla geçip gitmek için..."

(Tanıtım Bülteninden)

Maya Alıntıları - Sözleri

  • “İnsan, ancak yanında sırtını dayayacak biri bulduğunda dayanmaya ne çok ihtiyacı olduğunu düşünüyor.”
  • Bense sevdiklerim ıssız adalarda başkalarıyla mutlu olsun diye, hep kendi verimli topraklarımdan vazgeçtim. Öncelik istemekte, istisna olmakta geç kaldım. Acemi karınlara dokunurken hep acıdı tırnaklarım; kilitli boyunlara sarılırken, beni hep haksızlığın yakınında unuttular.
  • İnsan ancak yanında sırtını dayayacak biri bulduğunda dayanmaya ne çok ihtiyacı olduğunu düşünüyor
  • Gücünü ne kadar kullanırsan hayat o kadar acımasızlaşır. Unutma Maya, ancak şımarıklar şımartılır.
  • Ama herkes kendi seçimini yaşıyor.
  • Hızla uzaklaşan ekip otosunun ardından,kimse inanmaz ama el salladım. Keşke gitmeselerdi,kendim hakkında başka şeyler de anlatsaydım , diye düşündüm. Kendime dair bir şeyler yaşamaya, başkalarına kendimi anlatmaya ne çok ihtiyacım var. Her seferinde şimdiki gibi kalıp el sallayan ben olmalıyım. Evet el sallayan...Çünkü hiçbir çocuğun bırakılmasına, terk edilmesine izin veremem bundan sonra...
  • ..."insan ancak yanında sırtını dayayacak biri bulduğunda dayanmaya ne çok ihtiyacı olduğunu düşünüyor."
  • İnsan ancak yanında sırtını dayayacak birini bulduğunda, dayanmaya ne çok ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
  • ...Babamın yanında kimsenin kalamıyor olması ve benim her seferinde buna tahammül etmem nasıl oluyor bilmiyorum...Ama kendi geliştirdiğim bir yöntem sayesinde bunu çok iyi yaptığıma inanıyorum. Yöntem şu: Arkadaşlarımın ailelerine bakıp onları küçümsüyorum. Aralarındaki gündelik kavgaları öğrendiğimde "Şunların haline bak, hala nelerle uğraşıyorlar, hiç değmeyecek, boş şeyler"filan diyorum. Tabii bu en masumu. Asıl yaptığım başka; onların benim kadar acı çekmediklerini, ailesizliğin ve sevgisizliğin ne olduğunu bilmediklerini düşünüyorum. Ben bunca derin meseleyle uğraşırken onların böylesine yüzeysel kalmalarını küçümsüyorum. Ve bu bana inanılmaz bir güç veriyor. Sonra gerçekten kendi hayatıma lanet yağdırdığım bir anda da hıçkırarak ağlamaya başlıyorum; neden onlar gibi sıradan bir hayatım yok diye...
  • ...Ona diyorum ki; "insan ancak yanında sırtını dayayacak biri bulduğunda dayanmaya ne çok ihtiyacı olduğunu düşünüyor."
  • "Bizi bütün kitapların ötesine götüremeyen kitap da nedir?" diye sordu Nietzsche...
  • Ağlaya ağlaya uyudum. Ne çok gözyaşı çıkıyor benden şaşırıyorum. Demek ki birisi sus diyene kadar bütün çocuklar sonsuza kadar ağlayabilir.
  • İnsan ancak yanında sırtını dayayabileceği biri bulduğunda dayanmaya ne çok ihtiyacı olduğunu düşünüyor
  • Beni hep haksızlığın yanında unuttular
  • Sevmek istediğim diğer insanlar gibi kaderini biliyordu; gitmesi gerektiğini..

Maya İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Muhabbetle mayalansın yuvalar...: Şu benzetmeyi ilk duyduğumda hoşuma gitmişti: "Her çocuğun içinde, sevgi ile doldurulmayı bekleyen bir 'duygu deposu' vardır. Bir çocuk gerçekten sevildiğini hissederse, normal olarak gelişecektir. Fakat sevgi deposu boş olduğu zaman, çocuk yanlış davranışlarda bulunacaktır. Çocukların yaramazlıklarının çoğuna boş bir 'sevgi deposu' nun özlemleri yol açar."diyor beş sevgi dilinin yazarı. Ne kadar çok zikrediyoruz " sevgi"yi. Her defasında hadi bu sefer ondan bahsetmeden bir cümle kurayım diyorum ama ne mümkün. Maya.. Sevgisizlik ürünü bir evlat.Çocuklukluğunda hırçın, asi, sürekli problem çıkaran bir yapıda. Bu hali belki evlenince azalır mı diye düşünürken durum hiçte öyle olmuyor.Sürekli çarpık ilişkilerle yuvarlanıp dururken birden sevdiğini düşündüğü bir Tan çıkıyor karşısına. Ve evleniyor. Evliliği de hep bir muamma içinde ruhi sancılarla sürerken bir noktada tıkanıyor. Tıkanıklığın sebebi yine geçmişinden süre gelen sevgisizlik yarası.Gözünü kırpmadan öldürdüğü babası. Ebeynlerinden sevgi görmeyen onlarla gönül bağı kurumayan Maya her ikisindende nefret ediyor. Ne annesinin vefatına üzülüyor ne de babasını öldürüp evliliğini bitirmesine. İlk romanı Maya ile Leyla İpekçi ailenin ehemmiyetini, anne babadan zuhur eden sevginin derecesine göre çocukların toplum içindeki duruşunu inceden ince anlatmış. Ya her an patlamaya hazır bir bomba ya da huzurun resmi olabilecek ve huzur verecek bir kalbe dönüştüğünü tatlı bir üslupla kaleme almış. Hülasa, Anne ve babayı bir toprağa benzetiyorum. Eğer ebeveynler maddi manevi ilimle, sevgi ahlakıyla donanmışsa onlardan zuhur eden çocuk bereketli bir topraktan neşvü nema bulan çiçeğe benzer. Ailesinden yeterli ölçüde sevgi göremeyen çiftlerinde evlilikleri bozulması elzem.Ailenin nasıl bir lütuf olduğunu bilemeyen elbette onu rahatça bozabilecek imtiyazı bulabicak kendinde Mühim olan Allah için sevmek. Ancak böyle bir sevgi zorluklara kol kanat germeyi, çaba göstermeyi kullanılmışlık olarak görmekten uzak bir bakış açısına sahip olur. Zira kainatın yaradılış sırrı bu değil mi! "Muhabbetten hasıl oldu Muhammed, Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl" Muradımdır, muhabbetle yuva sıcaklığının güzelliğinde aleme güzellik saçan Muhammed ümmetine layık büyüsün bütün çocuklar... (℘ınar Önalan...)

Sorunlu ebeveynlerin yaralı çocukları konulu kitap, konusu itibariyle beni derinden etkiledi. Dünya üzerinde milyonlarca çocuğun, çocukluk yaşamadan, hiç sevilmeden, çevresi tarafından dışlanılarak nasıl büyüdüğünü  bunlardan birisinin de Maya olduğunu çarpıcı bir dille anlatıyor Leyla İpekçi. Konusuna bakınca dünyanın kanayan yarasını görüyorum, çocuklar ki bizim en kıymetli varlıklarımız. Bunun için dahi okunmaya değer, bir bakın derim. (zeynep)

Yeryüzünde hiç bir çocuğun böyle bir hayatı yaşmamasini diliyorum. güzel bir kitap . maya'nın gerçekten "çocuk olamadan büyümesine" ve aileden yoksun olarak bir hayat yaşamasına ve dünya da bu kadar çok acılar içinde çocukluklarını geçiren ve ne yazık çocukluklarını yaşayamayan o kadar çok maya'lar olduğunu bilmek çok üzücü . özellikle ebeveynlerin okumasını tavsiye ediyorum. (Serenity)

Maya PDF indirme linki var mı?

Leyla İpekçi - Maya kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Maya PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Leyla İpekçi Kimdir?

Leyla İpekçi, (13 Ekim 1966, İstanbul) Türk gazeteci, senarist ve yazar.

Abdi İpekçi'nin yeğeni olan Leyla İpekçi, Saint Michel Fransız Lisesi'ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü tamamlamıştır. 1999 haziran ayında yönetmen Semih Kaplanoğlu ile evlenmiştir.

1985-86'da Kadınca (Gelişim yayınları), 1988'de Dönemli Yayıncılık, 1989-90'da Adam (Güneş Yayınları) aylık dergilerinde, 1991'de Aktüel, 1992'de Tempo haftalık dergilerinde muhabirlik yapmıştır. 1993'te Rapsodi dergisinde yazı işleri müdürlüğü, 1994-95'te Aktüel dergisinde editörlük ve 1995'te Esqurie dergisinde genel yayın yönetmenliği görevlerinde bulunmuştur.

1995'te Yeni Yüzyıl, 1996'da Hürriyet gazetelerinde pazar söyleşileri yapmıştır. Yazı işleri müdürlüğü yaptığı Gazetepazar'da yazılar da yayımlamıştır . 2006 yılı başlarına kadar Radikal gazetesi için yazılar kaleme alan İpekçi, daha sonra 2,5 yıl kadar Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yapmış, ardından Haziran 2008'de Taraf gazetesine transfer olmuştur. Taraf gazetesinde 3 yıl kadar Saatler adlı köşesinde yazılarını sürdüren yazar, Temmuz 2011'den itibaren köşe yazılarını tekrar Zaman gazetesi için kaleme almaya başlamıştır

Akşam gazetesinde köşe yazarı Oray Eğin'in 26 Haziran 2008 tarihli yazısında "Gülen bağlantılı bursla Amerika’da eğitim gördüğü" ifade edilen[8] Leyla İpekçi, bu haberi "Hayatımda Amerika'ya ayak basmış değilim. Bu tür haberleri oldukça yakışıksız ve çirkin buluyorum." şeklinde yalanlayarak yasal haklarını arayacağını belirtmiştir.[9] 3 Nisan 2009'da Taraf'ta yayımlanan "Yeni CHP’nin önündeki en büyük engel" adlı yazısından[10] dolayı Basın Konseyi'ne yapılan hakkındaki şikayet yersiz bulunmuştur.

Yazar 2012'de inançları gereği başını örtmeye başlamıştır

Leyla İpekçi Kitapları - Eserleri

  • Maya
  • Şehrim Aşk
  • Ateş ve Bahçe
  • Başkası Olduğun Yer
  • Sinan'ın Mayası
  • Bir Sevgili Gibi Yaşamak
  • Dem Yüzü
  • Güzelin 1001 Yüzü
  • Gecenin İkinci Rüyası
  • Şölen Sofrası
  • Canım Dosta Gider
  • Leyla’nın Defteri
  • İlk Kötülük

Leyla İpekçi Alıntıları - Sözleri

  • 'Var olan-canlı, cansız- her şey kendi dilinde Yaratan'ı anar. Bir nesnenin gölgesinin durmaksızın yer değiştirmesini düşünün. Bir yaprağın sallanışını ya da... Her şey hareket halinde. Yani konuşuyor işte. Her varlık O'nu kendi dilinde biliyor. Zerre dahi Rabbini bildiğine göre, her şey canlı... Can varsa, boşluk olmaz. Sadece dünyada değil, tüm alemlerde de. 'Her şeyin canlı olmasının anlamı ne?' 'Tanıklık ederler. Adalet için. Evdeki kediniz size şahitlik eder ona nasıl davrandığınıza dair. Bazen üzerine oturduğunuz koltuk. Ellerimiz, dudaklarımız bazen. Abdest alırken suyla temizlediğimiz uzuvlar... Adaletin tecelli etmesi ilahi bir zamana mahsustur. Her şeyin yerli yerine konmasıdır adalet. Asıl kavuşma. Tek bir zerre bu kavuşmadan uzak değil. Kavuşa varsa adalet var. Buna aşk ile iman eder mümin. Mizan var çünkü. İlahi terazi.' (Ateş ve Bahçe)
  • "...Kelimelerin içinde canlandı gerçek. Bizi hiç bırakmadı..." (Canım Dosta Gider)
  • Kıblesine dönen her canlı, nereye dönerse dönsün aynı yüze bakıyor. işte bundandır ki, insan hep görmek istiyor baktığını. anlamak, anlamlandırmak istiyor. (Gecenin İkinci Rüyası)
  • Ona teslim olamıyorsan geçmez boğazından. Teslimiyet zor lokma. Sevmeyen neresinden başlasın ki teslim olmaya? (Dem Yüzü)
  • Dünyanı değiştirmek için yola çıkanlara, 'kendilerini değistiremezken dünyayı nasıl değiştirecekler' diye bıyık altından sırıtılırdı bir vakitler. Oysa her sanat eseri, dünyayı değiştirebilir. Yazanın da, okuyanın da dünyasını. (Bir Sevgili Gibi Yaşamak)
  • Başkasının senden götüremeyeceği tek şeydir iç dünyan.. (Başkası Olduğun Yer)
  • “Bir hayalet gemisin bu akşam. Düş yolculuğum senin adın.” (Ateş ve Bahçe)
  • Çıktığın her yol kendine doğru. Yolda olmak , beni eksiltebilir de, çoğaltabilir de. değişen her şeydeki değişmez olan. Belki en çok geçip giderken gösteriyor kendini bana. Çünkü her yolcu kendi göz mesafesinden bakıyor yola. Ve gördüğü: Her yolcuya kendi göz mesafesinde. (Gecenin İkinci Rüyası)
  • İnsan yüzünde görünen mahcubiyetin bir başka canlının yüzünde görünmediğini düşünürüm. ... ~... (Ateş ve Bahçe)
  • Seherde gökyüzü altında yoğun ibadet, akşam yemekleri balkonda, göçmen kuşların bıraktığı izleri takip ederken, nimetlere şükredip mesut bir mümine gibi hayatın sonuna doğru sakin bir yaşama uğraşı içinde kaybolur giderim sanmıştım... (Dem Yüzü)
  • Ölümden çok yaşamayı sürdürmekten duyulan korku. Artık kimse tarafından hatırlanamayacak olmaktan, unutulmaktan. (Başkası Olduğun Yer)
  • Bunca hız ve değişimin ortasında, birbirimize ve her şeye mutlakmış gibi bakmak nasıl da büyük bir zulüm. (Gecenin İkinci Rüyası)
  • Kim ölümünün nasıl olacağını merak ediyorsa, geceleri uykuya nasıl daldığına baksın. (Başkası Olduğun Yer)
  • Sen henüz bir imkansın hayatımda. (Ateş ve Bahçe)
  • Kavuşma arzusunun olmadığı bir âlemde varlıkların vücuda gelme serüveni gerçekleşebilir miydi acaba… (Şehrim Aşk)
  • Minyatür, anı sonsuzluğa açar. Şiir gibi. Uçuşan tül perdenin hışırtısı, puslu gökyüzü, uğultu halinde duyulan çocuk sesleri. Masaya bırakılmış bir bardak çay. Limon. Hepsi aynı anın içindedir. (Güzelin 1001 Yüzü)
  • Âlem içindeki âlemleri barındırabilecek denli açık. Tıpkı kalp gibi. 'iyi cilalanmış' bir kalbe kâinatın sığması mümkün. (Gecenin İkinci Rüyası)
  • İçeceği en acı şurubu insan kendi elleriyle hazırlıyormuş. (Dem Yüzü)
  • “İnsan kâinatın ruhudur.” (Güzelin 1001 Yüzü)
  • "...Maneviyatı/iç dünyamızı psikolojiye ve sosyolojiye indirgemekle algımızı daralttığımızın ne kadar farkındayız..." (Canım Dosta Gider)

Yorum Yaz