diorex
Dedas

Medeniyetin Temelleri - Will Durant Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Medeniyetin Temelleri kimin eseri? Medeniyetin Temelleri kitabının yazarı kimdir? Medeniyetin Temelleri konusu ve anafikri nedir? Medeniyetin Temelleri kitabı ne anlatıyor? Medeniyetin Temelleri PDF indirme linki var mı? Medeniyetin Temelleri kitabının yazarı Will Durant kimdir? İşte Medeniyetin Temelleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.12.2022 03:00
Medeniyetin Temelleri - Will Durant Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Will Durant

Çevirmen: Nejat Muallimoğlu

Yayın Evi: Erguvan Yayınları

İSBN: 9789756335758

Sayfa Sayısı: 152

Medeniyetin Temelleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Medeniyet- öncesi adam, medeniyetin form ve temellerini yarattı. İlkel kültür dünyasındaki bu kısa gezintimizde geriye bakınca, yazı ve devlet dışında, medeniyetin her unsurunu görüyoruz. Ekonomik hayatın bütün tarzları orada icat edildi: Avcılık ve balıkçılık, çobanlık ve ziraat, taşıt ve inşaat, sanayi, ticaret ve maliye. Siyasi hayatın bütün basit yolları organize edildi: Klan, aile, köy topluluğu ve kabile; hürriyet ve düzen - medeniyetin çevrelerinde döndüğü birbirine zıt bu iki ortak noktası - burada anlaştı ve uzlaştı; kanun ve adalet başladı. Ahlâki inanışların esasları hazırlandı: Çocukların eğitimi, şeref ve haysiyet, terbiye ve sadakat hisleri aşılandı. Dinin temelleri orada atıldı ve dinin yarattığı ümit ve dehşet, ahlâk ilkesinin yerleştirilmesi ve grubun kuvvetlendirilmesi yolunda kullanıldı. Konuşma, muğlak diller hâlinde geliştirildi, tıp ve cerrahi, görüntü ve ilim, edebiyat ve sanata mütevazi adımlar atıldı. Bir bütün halinde ele alındığında, karşımızdaki manzara, hayret uyandırıcı hayvandan âkil insana giden yolların birbiri ardından açılışının manzarası. Bu 'Vahşi'ler ve onların yüzbinlerce yıllık tecrübe ve el yordamlarıyle ilerleyişleri olmasaydı, medeniyet te olmazdı.

Talihli ve muhtemelen dejenereleşmiş biz gençler, okuma-yazma bilmeyen bir ecdadın uzun ve zahmetli çalışmalarla ortaya koyduğu araçları, kültüre, güvenliğe ve rahatlığa götüren vasıtaları, tevarüs ederken, hemen hemen herşeyimizi onlara borçlu olduğumuzu unutmayalım."

Medeniyetin Temelleri Alıntıları - Sözleri

  • Belki zaman gelecek bu şen şakrak, geveze dört ayaklılar, kendilerini bir türlü bizlere sevimli gösteremeyen sürüngenler, gayelerinin ne olduğunu zaman zaman bize anlatmaya çalışan mikroplar insanı ve onun bütün yaptıklarını yiyip bitirecek, ve gezegeni bu yağmacı iki ayaklıdan, bu esrarengiz ve gayri tabii , bu dikkatsiz ayaklardan kurtaracak !
  • Sosyal düzen gerekli; oyunun bir takım kurallara göre oynanması gerek...
  • Evlilik zaman ve mekana göre, çiftlerin işbirliğine lüzum hissedilmeden çocukların büyütüldüğü ilkel şeklinden, çocuklarını büyütmeyi düşünmeksizin çiftlerin işbirliği yaptıkları modern şekline kadar, akla gelen her form ve tecrübeden geçen ve hâlâ geçmekte olan bir müessesedir.
  • Ateş, öylesine faydalı ve garip bir şeydi ki insan için daima bir mucize olarak kaldı; sayısız sadakat ayinlerinde ateşi sundu, ve onu hayatının ve evinin odak noktası (latincesi focus, yani odak noktası olan bu kelime gerçekte ocak-yani fırın demekti) oldu, her gittiği yere beraberinde taşıdı, ve hiçbir zaman onu isteyerek söndürmedi. Romalılar bile, kutsal ateşin sönmesine sebep olan dikkatsiz ocak tanrıçasını ölümle cezalandırdılar.
  • İlkel cemiyetlerde, iktisadi gelişmenin çocuğunu erkekten ziyade kadın gerçekleştirdi. Erkek, asırlar boyunca kendi geleneksel avcılık ve çobanlık usullerine bağlı kalırken, kadın, kamp civarında ziraat yaptı ve daha sonraki çağlarda en önemli sanayi kolları haline gelecek ev sanatlarıyla meşgul oldu. ... Evi geliştiren ve kendisinin ehlileştirdiği hayvanlar listesine yavaş yavaş erkeği de ilave eden ve böylece erkeği, medeniyetin psikolojik temel ve çimentosu mahiyetindeki sosyal yön ve mesleklerde eğitin de kadın oldu.
  • Bazı hallerde ilkel ve modern insan arasındaki mesafe o kadar dar, medeniyet tarihi o kadar kısa ki...
  • Peary, Eskimo rehberlerinden birine, '' Ne düşünüyorsun'' diye sorduğu vakit, Eskimo şu cevabı verdi: ''Düşünmek zorunda değilim. Evimde fazla miktarda et var. '' Gelgelelim, bu düşüncesizlikte güçlükler vardı. Kendi cinsinden bir hayvanın iştihasının bile bitirmediği kemiği gömen köpek, daha sonraki şölen için fındığını bir kenara yığan sincap, kovanlarını balla dolduran arılar, yağmurlu günler için saklayan karıncalar: medeniyetin ilk yaratıcıları arasında bu yaratıklar yer aldı. Ecdadımıza, bugünün artığından yarın için bir kenara koymasını öğreten onlar veya onlar gibi kurnaz ve zeki yaratıklardı.

Medeniyetin Temelleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Medeniyetin Temelleri, ünlü Amerikan tarihçisi Will Durant ve eşi Ariel Durant’ın birlikte kaleme aldıkları on ciltlik “The Story Of Civilization” (Medeniyetin Hikâyesi) isimli dev eserin önsözünden müteşekkil. Kitap, medeniyet kavramı üzerinde düşünerek başlıyor. Will Durant medeniyet için şu tanımı yapıyor, “Medeniyet kaos ve güvensizliğin sona erdiği yerde başlar. Çünkü korku üzerinde galebe çalındığı vakit, merak duyma ve yaratıcılık hisleri serbest kalır ve insan, tabii içgüdüleriyle hayatın mana ve süslerini anlama yolunda harekete başlar.” Medeniyetin bağlı olduğu bazı şartlar var. Bunlar; Jeolojik, Coğrafi, Irki ve Psikolojik şartlar. Kitapta, bu şartların gereken açıklamalarını yapıldıktan sonra medeniyetin ekonomik, siyasi, ahlaki ve zihni temellerine göz atılıyor. Medeniyet hiçbir zaman tek bir koşula bağlı kalarak gelişen yahut gerileyen bir süreç değildir. Nasıl ki toplumları sosyolojik açıdan ele aldığımızda birçok unsur devreye giriyor ve toplumun farklılıklar bütünü olduğu kanısına varıyorsak, medeniyet de toplumlardan bağımsız olarak gelişebilen bir şey değildir. Özellikle bir toplumun yerleştiği topraklara ve o toprakların iklimine göz atmak gerekir. Siyasi, iktisadi ve kültürel birçok özellik coğrafya temelinden çıkmaktadır. İbn Haldun’un dediği gibi coğrafya kaderdir. Ve coğrafya anlaşılmadan toplumları yorumlamak mümkün değil. Basit bir örnek olarak sıcak iklime sahip coğrafya insanı ve soğuk iklime sahip coğrafyanın insanı arasındaki davranışları ele alalım. Kaba ve sert olmanın karşısında yumuşak ve naif davranış biçimlerinden söz etmemiz yalnızca iklimin sıcaklığı ve soğukluğuyla açıklanamaz. O iklimlerde yetişen yiyeceklerin de büyük oranda davranışlara tesirleri söz konusudur. Nitekim Mehmet Niyazi Türk Tarih Felsefesi isimli eserinde, birçok tarihçinin tarihi meydana getiren unsurun yiyeceklerden kaynaklandığı görüşünü benimsediğini söyler. Bunun yanı sıra soğuk, dağlık ve tepelik yerlerde yaşayan insanların avcı/toplayıcı süreçleriyle, sıcak, sulak ve geniş arazilerde avcı/toplayıcı süreçleri geçiren toplumların arasında farklılıklar vardır. Medeniyetleri meydana getiren şartlar içerisinde ırki şartları değerlendirirken kitapta savunulan görüşe göre; medeniyeti oluşturan ırklar değil, insanları oluşturan büyük medeniyetlerdir. Coğrafi ve iktisadi şartlar bir kültür meydana getirir ve kültür de bir insan tipi ortaya çıkarır. Bu insan tipi medeniyete tekrar şekil vererek, mevcut düzeni ya geriye ya da ileriye doğru taşır. İnsanlığın medenileşme süreci derken bazen yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Bu eser üzerinden medeniyete bir anlam yüklemek gerekirse bunun, iktisadi şartların iyileştirilmesi, mesela hayvanların evcilleştirilip, tarım düzenine geçilmesi gibi anlayabiliriz. Veya coğrafyanın zorluklarına karşı barınma alanında gelişme gösterip, korunmayı sağlamak, ateşin keşfi ile başlayan ve çamurun pişirilmesi ile sağlamlaşan barınakların ortaya çıkması sayılabilir. Bu tür gelişmelere medeniyet demek yanlış olmayacaktır. Voltaire’nin deyişine göre insanlığın barbarlıktan medeniyete geçiş sürecini, Will Durant’ın eşi Ariel Durant ile yazmış olduğu on ciltlik dev eserin önsözü olan Medeniyetin Temelleri isimli bu eserde bulunabilir. (Böğrü Delük)

Bu kadar ince bir kitapta bu kadar çok bilgi bulacağımı sanmıyordum.. Dinin temellerinden tutun da klasikleşmiş rutinlerimize kadar her şeyin temelini anlatıyor. Homo Sapiens kadar etkileyici bir kitap.. Tekrar okunabilir. (Bülent Avcı)

Medeniyetleri var kılan insanoğlunun mazisine bağlılığında duyumsadığı özgüvendir. Netice olarak bugünkü yaşadığımız modern hayatı inkar edilmeyecek kadar çetrefilli uzun süren birikim sürecinin sonrasında şekle şemaile kavuşmuştur. Peki biz bunun ne kadar bilincindeyiz? Bunun bilincinde olmak değişik medeniyet denemelerinin kültürle nasıl şekillendiğine şahit olmak için eseri okumanızı öneriyorum. Çok beğendiğimi belirtmeden yapamayacağım. (zafer saraç)

Medeniyetin Temelleri PDF indirme linki var mı?

Will Durant - Medeniyetin Temelleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Medeniyetin Temelleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Will Durant Kimdir?

Ünlü felsefeci ve tarihçi. 1885'te Massachusetts'te (North Adams) doğdu. İlköğretimini St. Peters Academy'sinde aldı ve burada cizvit hocalardan okudu. Dinî tahsilin yanı sıra Darwin, Huxley, Spencer... gibi filozofların eserlerini burada tanıdı. New Jersey Seton Hall College'de Latince, Fransızca ve geometri okudu. Spinoza'nın ünlü Etika'sı üzerinde etütler yaptı. 1911'de Ferrer Modern School'da öğretmenliğe başladı. 1913'te evleneceği Ariel ile burada tanıştı. Daha sonra görevini bırakıp Columbia Üniversitesi'nde biyoloji, psikoloji ve felsefe okumaya karar verdi. Felsefe hocalarından biri, ünlü John Dewey idi. 1917'de Philosophy and the Social Problem adlı doktora tezini yazdı ve akabinde Columbia Üniversitesi'nde öğretmenliğe başladı. 1921'de Labor Temple School'un kuruluşuna öncülük etti. Burada verdiği dersler elinizde çevirisini tuttuğunuz ünlü The Story of Philosophy'nin hazırlık metinlerini oluşturdu. Kitap neşredildiğinde inanılmaz bir başarı kazandı ve birkaç ayda iki milyon nüsha sattı. Dünyanın çeşitli dillerine çevrilip yaygın biçimde tanındı. Hocalığı bırakıp kendisini medeniyet tarihi araştırmalarına hasretti. Bu arada çeşitli magazinlerde kaleme aldığı makalelerini The Mansions of Philosophy (1929; daha sonra The Pleasures of Philosophy adıyla neşredilecektir) adlı eserinde topladı. The Story of Civilization adlı devasa eseri onun başyapıtı sayılmakta olup (eserin yazımına katkıda bulunan eşi Ariel ile birlikte) kendisine Pulitzer Ödülü'nü kazandırmıştır. Heroes of History adlı bitmemiş eseri ölümünden iki yıl sonra el yazmaları arasında bulunmuş ve yayınlanmıştır. The Greatest Minds of All Time ise insanlığın düşünsel evrimini büyük düşünürler bazında irdelediği eseridir. Durant, aynı yıl kaybettiği eşinin ardından 1981 yılında öldü.

Will Durant Kitapları - Eserleri

  • Felsefenin Öyküsü
  • Medeniyetin Temelleri
  • İslam Medeniyeti
  • Yahudi Tarihi ve Siyonist Liderlerin Protokolleri
  • Tarihten Alınacak Dersler
  • Tarih Üzerine

Will Durant Alıntıları - Sözleri

  • Orta Doğu'lu Yahudiler, Müslümanları kurtarıcı gibi karşılamıştı. Her şeyden önce hürriyetleri daha fazlaydı, Kudüs’te istedikleri şekilde ibadet edebiliyor, İslâm idaresi altında, Asya'da, Mısır’da ve Ispanya'da büyük bir refaha kavuşabiliyorlardı. Halbuki Hıristi­yan idaresi altındayken bu refahı akıllarından bile ge­çiremezlerdi. Batı _Asya Hıristiyanlarına gelince, bun­lar da Arabistan dışında, dinlerinin emrettiği şeyleri rahatça yerine getirebiliyordu. Suriye, Hicrî III. yüz yıla kadar çoğunlukla Hıristiyan kaldı. Memun zama­nında (813—833), İslâm dünyasında on bir bin Hıristi­yan kilisesinden bahsedildiğine şahit olmaktayız. Aynı şekilde yüzlece sinagog ve ateş tapınağı vardı. Hıristûyanlar bayramlarını açıkça ve büyük bir hürriyet içinde kutlardı. Hıristiyan hacıları her türlü emniyet için­ de Filistin'deki kutsal yerleri ziyaret edebiliyordu. Haçlılar XII. yüzyılda Orta Doğu'da büyük mikyasta Hıristiyan buldular. Bu mıntıkadaki Hıristiyan cema­ati günümüzde de varlığını devam ettirmektedir. Ehli Bid'atten sayıldıkları için İstanbul, Antakya, Kudüs ve lskenedrive'deki patrikler tarafından zülme uğrayan bir kısım Hıristiyanlar Müslüman kanunları altında tam bir hürriyet ve emniyet içinde varlıklarını devam ettirme imkânı buldular. IX. yüzyılda Antakya'nın Müslüman valisi, Hıristiyanlann birbirleriyle vuruşma­larını önlemek için özel bir muhafız teşkilâtı kurdu. Manastırlar Emevîlerin idaresinde gelişti; Müslüman­lar, keşişlerin tarım alanında çalışmalanna üzüm ye­tiştirmedeki merak ve hünerlerine hayrandı. Seyahat­leri sırasında, Hıristiyan manastırlarının serin köşele­rinde dinlenmekten hoşlanıyorlardı. Bir devirde, iki cemaat arasındaki yakınlık o dereceye geldi ki, Hıristiyanlar, göğüslerinde haç olduğu halde, camiye gidip, oradaki Müslüman dostlarıyla rahatça sohbet edebi­liyordu. Müslümanlar İdarî işlerde sayısız Hıristiyan memur kullanıyorlardı. Bunlar bazan oldukça önemli mevkilere de yükseliyor, bazı Müslümanların hallerin­den şikâyet etmesine sebep oluyordu. Aziz Jean Da- mascene'in babası Sergius, Abdülmâlik'in maliye nazı­rıydı; Rum kilisesinin son Pederlerinden biri olan .Tean'ın kendisi de Şam'ı idare eden meclise başkanlık etmişti. Kısacası Doğu Hıristiyanlan, Müslümanları, Bizans kilisesine çoktan tercih ediyordu. İlk asırlardaki Müslümanların takip ettiği bu mü­samaha siyaseti sayesinde yahut bu siyaset yüzünden, yeni din, Asya, Mısır ve Kuzey Afrika’daki Yahudi ve putperestlerin olduğu kadar Hıristiyanların da çoğu­nu kendi saflarına aldı. Hakim ırkın dinine girmenin bir çok faydası vardı: Harp esirleri Müslüman dinine girerek sünnet oldu mu, kölelikten kurtuluyordu. Böylece Müslüman olmayan halkın çoğu Kur’ân dinini kabul etti. Aynı topraklarda Helenizm, bin yıl boyunca kökleşememiş; Roma'nın silâhları, yerlilerin mane­vî itikatlarını yıkamamış; Bizans Ortodoksluğu isyan­lara sebep olmuştu. Halbuki Müslümanlık, halkı, ken­di dinine sokma gayretine girmeden kazanmış, pek çokları kendi isteğiyle, inanarak ve sadakatle İslâm'ı tercih etmişti. İslâm dini Çin'den, Endonezya'dan, Hindistan'dan tutun da İran, Suriye, Arabistan ve ni­hayet Fas ve Ispanya'ya kadar sayısız insanı etkilemiş, onların muhayyilelerine hitap ederek kendi tarafına çekmişti. Onların maneviyatını kuvvetlendiriyor, ha­yatlarına mânâ, ruhlarına teselli edici ümit ve gurur veriyordu. Bugün bu sayede dört yüz milyon insan, her türlü siyasî bölünmeye rağmen, tek bir vücut halinde iftiharla Müslüman olduğunu söylemektedir. (İslam Medeniyeti)
  • Tarih, elimizdeki ölçünün öte tarafında diyor ki: "İnsanları yöneten insanlar, sadece eşyayı yöneten insanları yönetirler, ve parayı yöneten insanlar ise, her şeyi ve herkesi yönetirler." Böylece bankacılar ziraat, sanayi, ve ticaret hayatındaki temayüllere göre, sermaye akışım davet edip yöneterek, bizim paramızı iki veya üç misline çıkaracak işlere yatırıp borçlanmaları, faizleri, ve işyerlerini kontrol ederek, büyük kazançlar uğrunda büyük riskleri göze alarak, ekonomik piramidin tepesine yükselirler. (Tarihten Alınacak Dersler)
  • Her şey herkese ait olunca, kimse hiçbir şeyden sorumlu olmaz. (Felsefenin Öyküsü)
  • Öğretmenler, yetiştirdiklerinden korkuyor ve onlara dalkavukluk ediyor, ve talebeler de büyüklerine ve hocalarına tepeden bakıyorlar... Yaşlılar, suratsız ve otoriter diye düşünülmemeleri için, gençleri taklit ediyorlar... İki cinsin birbirleriyle olan münasebetlerindeki hürriyet ve eşitliği de söylemeyi unutmamalıyım... Vatandaşlar, otoritenin en hafif bir dokunuşu altında sabırsızca tedirginlik hissediyor, ve sonunda... yazılı veya yazılmamış kanunlara aldırış etmiyorlar... Ve bu da diktatörlüğün [tyrannis] çıkmasına zemin hazırlayacak en şaşaalı bir başlangıçtır... Her şeyin aşırı derecede artması aksi istikamette bir reaksiyona sebep olur... Diktatörlük, tabiî olarak, demokrasiden çıkar, ve diktatörlük ve köleliğin en kötü şekli de, hürriyetin en aşırı şeklinden doğar. (Tarihten Alınacak Dersler)
  • Bizim üzülme, rahatsızlanma kapasitemiz sonsuzdur, ve kaç güçlüğün üstesinden gelirsek gelelim, kaç idealimizi gerçekleştirirsek gerçekleştirelim, biz, kendimizi şaheserce mutsuz hissetmek için her zaman bahane buluruz; beşeriyet veya kâinatı bizim tasdikimize lâyık görmeyerek reddetmekle sinsi bir zevk duyarız. (Tarihten Alınacak Dersler)
  • Bazı hallerde ilkel ve modern insan arasındaki mesafe o kadar dar, medeniyet tarihi o kadar kısa ki... (Medeniyetin Temelleri)
  • __ Felsefî düşünüş, kişinin, bilgisinden şüphe etmeyi öğrendiği, özellikle nicedir beslediği inançlara, imanla bağlandığı düşüncelere ve doğru olduğunu varsaydığı gerçeklere kuşkuyla baktığı an başlar. __ (Felsefenin Öyküsü)
  • “Devletleri meydana getiren, o devletin içindeki insan yaradılışlarıdır.” (Felsefenin Öyküsü)
  • Nasıl ki in­sanlar birbirlerine bağlıysa, nesiller bir aile hattından geliyorsa, aynı şekilde, medeniyetler de tarih denen çok daha büyük bir bütünün birimleridir. Bunlar insan hayatının merhaleleridir. Medeniyet, muhtelif halkların, nizamların ve inanışların neticesidir. Yalnız kendi tari­hiyle ilgilenen kimse muhakkak ki mutaassıp bir ırk­çı veya dindardır. Bir ilim adamı, açık düşünceli bir münevver, sevgi bağlarıyla vatanına bağlı olmakla be­raber, kendisini kin ve hudut tanımayan bir zihin ülke­sinin vatandaşı sayar. Eğer böyle bir kimse, eserine maksatlı politik hükümler, ırk tefriki veya özel dinî fikirler sokarsa ismine lâyık değil demektir. Aksi halde, meşaleyi taşıyan ve aldığı mirası zenginleştiren bütün halklara karşı minnet duymaktan çekinmez. (İslam Medeniyeti)
  • Kölelerin hayatı doğrudan doğruya Müslümanların elindeydi. Ancak onlar, dinî görgüleri icâbı kölelerine çok iyi bakıyor ve onlar için hayatı yaşanmaz hale getirmiyorlardı. Müslüman kölelerin hayatı XIX. yüzyıl Avrupa’sındaki bir fabrika işçisinden daha emin ve daha iyiydi.(...) Bir erkekle cariyesinin yahut hür bir kadınla kölesinin aşkının meyvası olan çocuk doğuştan hür sayılırdı. Köleler de kendi aralarında evlenebilirdi. Eğer efendileri kendilerinden memnunsa bunların çocuklarını okuturdu. İslam dünyasında ne kadar esir oğlunun entellektüel ve politik alanda yükseldiğini görmek, Mahmud ve diğer Memlûkler gibilerinin kral olduğunu görmek insana hayretler verir. (İslam Medeniyeti)
  • İlkel cemiyetlerde, iktisadi gelişmenin çocuğunu erkekten ziyade kadın gerçekleştirdi. Erkek, asırlar boyunca kendi geleneksel avcılık ve çobanlık usullerine bağlı kalırken, kadın, kamp civarında ziraat yaptı ve daha sonraki çağlarda en önemli sanayi kolları haline gelecek ev sanatlarıyla meşgul oldu. ... Evi geliştiren ve kendisinin ehlileştirdiği hayvanlar listesine yavaş yavaş erkeği de ilave eden ve böylece erkeği, medeniyetin psikolojik temel ve çimentosu mahiyetindeki sosyal yön ve mesleklerde eğitin de kadın oldu. (Medeniyetin Temelleri)
  • Babək 255 min 500 əsgər və köləni öldürdükdən sonra məğlub oldu (İslam Medeniyeti)
  • "Filozoflar, bu devletlerde kral olmadıkça ya da şimdi kral, önder dediklerimiz, gerçekten filozof olmadıkça, aynı insan da siyasal önderlikle bilgelik birleşmedikçe, ne devletler ne de insan soyu dertten kurtulamaz..." (Felsefenin Öyküsü)
  • Sosyal düzen gerekli; oyunun bir takım kurallara göre oynanması gerek... (Medeniyetin Temelleri)
  • Ateş, öylesine faydalı ve garip bir şeydi ki insan için daima bir mucize olarak kaldı; sayısız sadakat ayinlerinde ateşi sundu, ve onu hayatının ve evinin odak noktası (latincesi focus, yani odak noktası olan bu kelime gerçekte ocak-yani fırın demekti) oldu, her gittiği yere beraberinde taşıdı, ve hiçbir zaman onu isteyerek söndürmedi. Romalılar bile, kutsal ateşin sönmesine sebep olan dikkatsiz ocak tanrıçasını ölümle cezalandırdılar. (Medeniyetin Temelleri)
  • Dünyayı yönetme hırsı büyük bir askeri teşkilata veya fona lüzum hissettirirse, demokrasinin hürriyetleri , teker teker silahların ve çatışmaların disiplinine boyun eğebilir. (Tarihten Alınacak Dersler)
  • Çok dostu olanın hiç dostu yok demektir, herkesin dostu olmak da, tam bir dostluk sayılmaz. (Felsefenin Öyküsü)
  • Evlilik zaman ve mekana göre, çiftlerin işbirliğine lüzum hissedilmeden çocukların büyütüldüğü ilkel şeklinden, çocuklarını büyütmeyi düşünmeksizin çiftlerin işbirliği yaptıkları modern şekline kadar, akla gelen her form ve tecrübeden geçen ve hâlâ geçmekte olan bir müessesedir. (Medeniyetin Temelleri)
  • Okumak için fazla vakit harcamak tembelliktir ;süs olsun diye bilgisini aşırı kullanmak da gösteriştir ;[...] (Felsefenin Öyküsü)
  • “Politikanın ahlâk ile hiçbir ilgisi yoktur. Ahlâk kurallarına uyan hükümet politik değildir ve bundan dolayı da zayıftır. Hükmünü yürütmek isteyen hile ve riyaya başvurmalıdır.” (Yahudi Tarihi ve Siyonist Liderlerin Protokolleri)

Yorum Yaz