matesis
dedas

Memo - Kemal Bilbaşar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Memo kimin eseri? Memo kitabının yazarı kimdir? Memo konusu ve anafikri nedir? Memo kitabı ne anlatıyor? Memo PDF indirme linki var mı? Memo kitabının yazarı Kemal Bilbaşar kimdir? İşte Memo kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 15.05.2022 10:00
Memo - Kemal Bilbaşar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Kemal Bilbaşar

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750702679

Sayfa Sayısı: 480

Memo Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Edebiyatımızın unutulmaz romanlarından Cemo’da, kömür gözleri ocak alevi gibi yanan, çatıldığında hançere dönüşen kaşlarıyla yürek yakan Cemo’nun destansı öyküsünü anlatmıştı. Bu kült romandan birkaç yıl sonra, Cemo’nun çan ustası kocası Memo’nun trajik öy­küsünü yazdı Bilbaşar. Tıpkı o iki sevdalı gibi, Cemo ile Memo ro­manları da o zamandan bu yana edebiyatımızda hep birlikte anıldılar.

Cumhuriyetin ilk yılları. Doğu Anadolu’nun amansız koşulları. Aşi­ret düzeninde çatlakların derinleştiği bir dönem ve patlak veren fırtına: Dersim Olayları. Acımasız ortamın rüzgârlarıyla savrulan, yitip giden insanlar. Bu fırtınada obasını, insanlarını fitneden korumaya ant vermiş, kulları uyarıp diriltmeye baş koymuş bir çan ustası: Memo. Bilbaşar’ın Memo’su, Doğu Anadolu’nun kendine özgü yaşam biçiminden kaynaklanan bir trajediye tanıklık ediyor. Yakın tarihimize içeriden bir tanıklık.

Memo Alıntıları - Sözleri

  • "Halımızı hal eyledik, Yolumuzu yol eyledik, Her çiçekten bal eyledik, Arıya saydılar bizi. "
  • Dersim'li kancıkların nasibi böyle karılmıştır. Erler oba basmağa, kervan soymağa gidende kancıkları bir sıtmadır kavrar. Üşür üşür titrerler, yanar yanar terlerler. Dudakları kavrulur, uçuk olur. Ana yüregidir kanar, avrat yüreğidir yanar, bacı yüreğidir sızlar. Elleri işe varmaz, yüzleri gülmez, dilleri niyazsız durmaz, akşam sabahı bilmez, perişan olurlar biçareler.
  • Paşa yer gösterip bizi zorla oturttuktan sonra kendi de yerine geçti, kuruldu: «Kadı fermaniyle toprağınıza kavuşmuşsunuz. Şıh Persin'in Ke... uşağı obasından üzerine geçirdiği toprağı da ben müsadere edip aşiretinize bağışlamışım. Lâkin bu toprak, Şıh Persin'in soyup namerde muhtaç düşürdüğü kullara dağıtılacaktır. O şartla veririm size. Bu biçarelere çift araçları, tohumluk tahıl da gönderilecektir.» Elinin tersiyle ağzının iki yanını silip soluk aldı: «Cumhuriyet hükümatının muradı tüm Dersim halkını şakilikten, uğrılıktan vaz geçirmektir.» diye yeniden konuştu. «Marabanın elinden tüfengi alınıp, yerine kazma kürek verilecektir. Her kul toprak, davar sahibi olacak ki, alın teriyle geçimini sağlıya, şıha, ağaya muhtaç düşmeden namusıyla yaşaya. Kemal Paşa yeni toprak zagonu hazırlatmıştır. Bu zagon yakında Büyük Meclisten çıkanda şıhların, ağaların gönül rızasıyla vermedikleri topraklar alınıp kullara dağıtılacaktır. Senin bu günden tüm Dersim'e örnek olmanı isterim Memo Ağa... Göreyim seni, oba halkına toprağı komu dağıdıp onları namuslu birer vatandaş yapasın! Gözü doymaz şıhlara, ağalara, seyitlere karşı onları gözedesin!.. Bebelerini okudasın, kancıklarını örgüye, dokumaya oturdasın! Bunu yapanda Osmanlı'nın yardım eli obandan eksik olmayacaktır.» dedi.
  • «Değirmenin arkı beni Mercan Gölleği'ne götürür, hemi?» dedim. Baş salladılar. Suyun yanından yürüyüp Cemo'yu bulmağa çıktım. Kuşburnu çalıları arasından geçip çavlanlı bir boğaza vardım. Cemşido'nun anlattıklarını hatırlayıp, Memo'nun Cemo'dan ayrıldığı yerde olduğumu bildim. Ağacın altına vardım. Para kemerimi beline sarıp yavrumu yere oturttum. Çıkını açıp saçucunu elime aldım, silkeledim. Çıngırdak sesleri boğazda rüzgârlandı, yayıldı. Bir kuş cıvıltısı kayalardan kayalara gezindi. Sesler eriyip sönende saçucunu yeniden silkeler, boğazı kuş cümbüşüne, bahar sevincine boğardım. Birden çıngırdakların türküsüne, bir elik böğür mesi karşılık verdi, yukarı kayalıktan. Az sonra eliğin yanında bir gelin belirdi. Eliyle yüreğini tutarak bakınırdı. Bunun Cemo olduğunu bilip, yavrumu kucağıma alarak, ağır ağır yanına tırmandım. Kaçmadı. Kaya başında yüz yüze dikilip bakıştık bir zaman. Ayrılık acısı tenini soldurmuşsa da, gözündeki ateşi söndürmemişti. Dayanılmaz bir güzelliği vardı. Bakışının büyüsü yüreğime dolar, hasedi kıskançlığı içimden kovardı. Kırk yıldır birbirimizi tanırmışız gibi: «Cemo!» dedim, «Şıhların ağaların gadrine uğrayan Aşık Memo'nun selâmını emanetlerini getirmişim sana... Telinde âşık yüreği çarpan sazını, kanında umudu hasreti gizlenen yavrusunu sana yollamıştır. 'Cemo gelin ana olup ona baksın, sazımı eline verip âşık yetiştirsin!' Okudup adam etsin! Vakti gelen de kulların, marabanın arasına salsın! Âşıklar üreyip çoğalsın! Kullar yüreklenip dirilsin! Şıhların, ağaların zulmune fırsat veren töre unutulsun! Kemal Paşalı'nın ana zagonuna sahip çıkılsın! Kullar elele verip şıhlardan ağalardan dâvacı olsunlar! Obanın aşiretin toprağını bölüştürmeğe ferman yazdırsınlar!» diye, Memo'nun bana olan vasiyetini Cemo'ya yıkarak, yavrumu kucağına verdim, sazı sırtına bağladım. Bi çarenin soluğu kesilirdi, ağzını açıp bir söz söyleyemezdi. lâkin yüzündeki şükran, gözündeki muhabbet Memo Bebe'ye canını vereceğini gösterirdi. En sonu takıyı uzattım: «Memo, böyle bir saçucunu senden başkasına yapmamıştır. Bu dünyada tek sevdiği gelin sen olmuşsun! Bunu bağlamak sana yaraşır. Dilersen ilerde gelinine verirsin!» diyerek çıngırdaklı takıyı, kırk örgü saçına bağladım. Sarılıp yanağını öptüm, yavrumun saçını kokladım. Sonra ardıma bakmadan kayalardan aşağı attım kendimi. Bastığım yeri bilmez dim...»
  • Kullar, Şıh Persin'den, yaptıklarının hesabını sorarlardı. Ağzı köpürmüş kancıklar: "Malımızı, davarımızı aldın, erimizin alın terini sattın. Komlarımızda çul, avucumuzda pul komadın! Bebelerimiz çapaklı, şiş dalaklı, çöp bacaklıdır. Al yanaklı gelin kalmamıştır obamızda. İhtiyarların gözleri, burunları akar, solukları kokar. Yama kabul etmez kaftanımızın yırtığından götümüz görünür. Ule alçak, sen bizi soydun, soğana çevirdin, bizde seni soysak hak yerini bulmaz mı?" diye saldırıp haramnin üstünü başını yolar, hancer ucuyle kaftanını yırtıp, derisini birlik çizerlerdi. Şıh Persin can kaygusuna düşmüştü. Kancıkların ayaklarına kapanıp bin niyaz söylerdi. Canının bağışlanmasına hayvan sidiği içmeğe, insan tersi yemeğe razıydı. Kulların gözü dönmüşlüğünü, cana susamışlığını görüp Seyit Raşo'dan aman diledi: "Altun dolu heybem helâl, Nur ağanın yatağına yolladığım sürü celep helâl! N'ola bağışla canımı! Bu gün banaysa, yarın sanadır..." Babalığım niyazını bitirmeden heybesini sırtında taşımakta olan Halo'nun bir küfür savurduğu duyuldu: "Ezrail sırtına bindiği anda tövbekâr olacağına eğri yoldan ayrılmaz, kizip söyleyip bizi birbirimize düşürmek istersin he mi? Heybende iki torba mecidiyenden başka bir pul yoktur. Altunlarını, kimbilir hangi ine gizledin!" dedi. Seyit Raşo, babalığıma aman vermedi:" Töreye saygısızlık işleyen bağışlanmaz, Şıh Persin! Ettiğini bulacaksın! diye kestirip attı. Bunun üzerine kullar, sopa tekme altına düşürüp kaydını gördüler. Ölüsünü götürüp ceviz ağacına astılar. Çevresinde ateşler yaktılar. Elif Ana bağırıp: "Bize bugünü gösteren Sultan Hızır'a yüz sürek!" diye uşağı şükrana çağırdı. Cümlemiz Tujik Babaya döndük, tapındık.
  • «Ule şu yırtık anterisinden eti, yamalı donundan götü görükenlere bak! Kulluğun sefilliğinden arlanıp yakılacaklarına, ağalık seyitlik şanıma benden ileri arka çıkarlar! İş tutmayayım, deyi eteğime sarılırlar! Ule marabalığa kulluğa bunca bağlılık neye? Ule Paşa size toprak, kom tapılamamış mı? Siz de haymenizin ağası olmamış mısınız?>> Haso Dayı elini uğuşturup cevaba durdu: «Haşa kurban!» dedi, «Ağa olmak bizim ne haddimize? Biz kul yaradılmışık. Ağaya hizmet borcumuzdur. On kom bağışlasalar nasibimiz denişmez, şıhın ağanın kapısından ayrılmazık!>> Bunun üzerine Memo, sandığa asılı sazını kavradı, karşılarına geçip telini tımbırdattı, ardından davudi sesi dağı taşı oynattı: Ali'yi, Oniki İmam'ı Sayan gelsin işte meydan! Dört kapıyı, kırk makamı Bilen gelsin işte meydan! Tövbe deyip mar'balığa Sahip çıkıp bu toprağa Kendini şıh, seyit, ağa Gören gelsin işte meydan!
  • Cendermeler akşama değin, yeni yapılmış ya da onarılmış kom'ları, haymeleri bir bir dolaşıp kullara etmedik zulüm komadılar. Silâh gizlemişler, deyi kimine yeni örtülmüş damın toprağını eştirirler, kimine döşemenin odununu söktürürlerdi. Akıllarına esen de dipçik değdirip destiyi küpü dağıtırlar, keyifleri isteyende avradı bebeyi dayağa yatırırlardı. Ocağına düşüp fukaraya acımasını söyleyende, onbaşı gözlerini açar: Beni dayağa yıktırıp dama düşürenler, bana acımış mı ki, ben de bunlara acıyayım?» diye bağırıp niyazımı ağzıma tıkardı. Akşama dek elden geçirmedik kom, perişan etmedik ocak komadılar. Cendermeler çekilip gidende akşamın karanlığı obaya çökerdi. Kom'ların birinden de bir beddua, bir inilti duyulmazdı. Lakin her damın altında, gece karanlığından uğursuz bir düşmanlığın kımıldadığı sezilirdi. Odama çekilende, gün boyu tuttuğum gözyaşım, sel olup boşandı..
  • «Mezraa açıp toprağa arpa saçtıkları günde, kulları yüzüstü koyup düğünde eğlenmek yakışık alır mı? Canın konakta oturmaktan bezmişse mezraaya varıp, n'ola, sen de işe sarı!!..» dedi, kaftanı elimden kapıp yere çaldıi: «Bunu da yok et! Bir daha gözüm görmeye! Yoksul kulları soyup, kara ayıya dönderen zulümkârlara mı benzetmek meramın, yoğsa sen de dayının seyit sopası altına mı düşürmek istersin beni?»
  • Memo'nun hamaylı asılı göğsüne yatanda dünyayı unuturdum. Kırk anahtarlı dilinin açmadığı kapı, sevdalı elinin çözmediği büyü yoğdu. Onun ağzında her iş kolaylaşırdı, olmayacak şeyleri oldurur, uyanık göze düş gördürürdü.
  • "Hep koyunlar sığırlar, esterler atlar için çalıştırdın bizi. 'Şu eysik eteğe de bir saç ucu, bir halhal dikek!' demedin. Bizim heç de mi hatırımız yok, kurban?# Memo, sözlerimde sitem sezip kaşları altından bir süre baktı, sonra koluyle ben kendine çekip, kulağıma soludu: "İpek saçına gönül bağlamışım, al topuğuna canım bağışlamışım, ceyran! Saç ucu, halhal ne gerekir sana?" dedi. Dünyalar verilse bunca sevinmezdim..
  • "Cemo onurludur, dik başlıdır, geleceğini sanmazım.." diyende kolumu boynuna doladım: "Sevdayle dolan yürekte onura, inada yer kalmaz. Zira ki, alın yazısına karşı durulmaz!" dedim
  • "Anlaşılır ki, Paşa'nın iyi niyeti, Osmanlı'nın kötü niyetinden baskın çıkamamıştır. Ormanı yatağı elimizden alıp ocağımızı söndürürler, malımızı yataksız korlar ki, ceddimiz gibi göçebe olak, yaz-kış obayı söküp diyar diyar dolaşak! Devlet kapısı uğrıların, soyguncuların eline geçende, elbet ki fitne kazanı kaynayıp taşar, sazın sözün, nasihatın öğüdün kimseye kârı olmaz. Gırtlağına bunca basılan Dersimli, yolunu şaşırıp azarsa, kınamağa kimin dili varır?" diye dertli dertli yakınıp Memo'ya söz değdirdi. Lâkin Memo, ağzını açıp 'Şu da şudur!' demedi..
  • Dostluğa gelen, yeni içinde hançer taşımaz!
  • Şükür ki, Pir Sultan'ın sırrına ermişim Senem. Gayri yolunu gözlediği uğruna dara asıldığı Şah'ın kim olduğunu sezmişim. Geleceğini haber verdiği kurtarıcı, elbet ki fukara babosu Gazi Paşa'dır. Kulları şıhın, ağanın zincirinden çözdürmeğe Mehdi olmuştur. Onları toprak sahibi, mal sahibi eder ki, Tarlaları adım adım çizili, Rakibin elinden ciğer sızılı..
  • Kader oyun edende, iz şaşmayacak kul var mıdır, hey seyidim!

Memo İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu gun itibariyle bitirdigim bu kitap serinin ikinci kitabidir. Ilk kitap cemo dur. Filmide vardir.turkan soray,fikret hakan'in basrollerini paylastigi film ilk kitapla ayni isimdedir. Memo da ise dersim asiretlerini yasayislarini, kulturlerini,inanclarini,asiretler arasinda yer yer asiret kavgasini anlatmistir. Osmanli Devleti'nin bas egmez Dersim'i nasil dize getirmeye calsitigini,Dersimlilerin aci ve zulme karsi daga cikmaktan baska carelerinin kalmadigi ve memo adli bir yigidin bunca aci ve zulme ragmen yine de Mustafa Kemal Pasa'nin getirdigi kanunlarin (ozellikle toprak reformu) dogru oldugunu asiretlere karsi savunusu asiretlerin memo ya kimi zaman dusman olduklarini ve Dersimin bu yigit evladi ve esi Senem'in kesik basini kendi asiretinden Dersimli bir zalimin osmanli askerlerine getirmesini yazik oldu yigit memo ya ve karisina diyip icerlenerek okuyacaksiniz. Yazar Bilbasar bu kitabinda Dersimlinin ve yeni kurulan Turkiye Cumhuriyetinin dogru ve yanlislarini edebi bir dille anlatmis. (Saint Simon)

Eveet yaklaşık 1.5 haftadır okumakta olduğum bu kitabında sonuna geldim. Okuduğum Cemo kitabından sonra serinin devamı olan Memo kitabını da okudum ve ilk defa kitabını okumuş olduğum yazar Kemal Bilbaşar'ın bu iki kitabını da gayet güzel buldum. Memo nun incelemesine gelecek olursak ilk kitapta çok da detay verilmeyen olaylar burda detaylıca ele alınmış. Tarihe de fazla ilgili biri olarak Memo daki bu Cumhuriyet öncesi dönemdeki bazı siyasi olayların bu kitapta toplumsal olarak etkilerini fazlasıyla görüyoruz. Olaylar arasında fazlasıyla sıkı bir bağ var ve o dönemde yer alan insanlar kitapta fazlasıyla iyi empoze edilmiş. Ben sıkılmadan kitabı bitirdim. Herkese tavsiye ederim. İyi okumalar. (yorgun1adam)

Kültürel bir miras olan Cemo ve Memo kitaplarını yazmış olduğu için Yazar Kemal Bilbasar a teşekkürler. Cemo kadar sürükleyici değil fakat daha fazla acı yüklü bu ikinci kitap. (Engin ksk)

Memo PDF indirme linki var mı?

Kemal Bilbaşar - Memo kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Memo PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Kemal Bilbaşar Kimdir?

1910 yılında Çanakkale'de doğan Bilbaşar, orta öğretimini 1929 yılında Edirne Öğretmen Okulu'nda tamamlamış, iki yıl ilkokul öğretmenliği yapmıştır. Yüksek öğretimini Gazi Eğitim Enstitüsü Tarih-Coğrafya Bölümünde tamamlamış, 1935 yılında mezun olmuştur. Aynı yılın resim-iş bölümü mezunlarından Bedia Bilge ile evlenmiş, İzmir'e yerleşmiştir. Hayatları boyunca biribirlerinden bir gün olsun ayrılmayan çiftin iki çocuğu olmuştur. Nazilli ve İzmir Karataş Ortaokullarında öğretmenlik yapan Bilbaşar 1961 yılında emekliye ayrılmış, bir süre siyasetle uğraştıktan sonra 1966'da İstanbul'a yerleşmiş, kendini tümüyle yazmaya vermiştir. Yazar 21 Ocak 1983'te ölmüştür.

Kemal Bilbaşar edebiyatla ilgilenmeye Gazi Eğitim Enstitüsü'nde başlamış, ilk öykülerini İzmir'de Cahit Tanyol ve İlhan İleri ile birlikte çıkardıkları Aramak dergisinde yayımlamıştır (1939). Bu dönemde Halkevlerinin açtığı öykü yarışmasında ilk ödülü kazanan yazar, 1945-1952 yılları hariç, sürekli öykü yayımlamış, radyo oyunları yazmış, pek çok gazete ve dergide öykü, roman ve makaleleri çıkmıştır. Tiyatro, senaryo ve ders kitapları da yazan Bilbaşar, 1961 den sonra daha çok roman türüne ağırlık vermiştir.

Aldığı Ödüller :

Bilbaşar 1939 yılında Budakoğlu öyküsüyle Ankara Halkevi Öykü yarışmasını, Cemo adlı romanıyla 1967 yılı Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü, 1970 yılında da Yeşil Gölge adlı romanıyla May Roman Ödülü'nü kazanmıştır.

Kemal Bilbaşar Kitapları - Eserleri

  • Cemo
  • Yonca Kız
  • Denizin Çağırışı
  • Memo
  • Başka Olur Ağaların Düğünü
  • Cevizli Bahçe
  • Ay Tutulduğu Gece
  • Bedoş
  • Zühre Ninem
  • Yeşil Gölge
  • Irgatların Öfkesi
  • Kölelik Dönemeci
  • Kurbağa Çiftliği
  • Memo 2. Cilt
  • Pembe Kurt
  • Anadolu'dan Hikayeler

Kemal Bilbaşar Alıntıları - Sözleri

  • Bu millet bol vaat ile göynünü havalandırana kul köle olur. (Ay Tutulduğu Gece)
  • Benim yüreğim, onun yüreğiyle bir çarpardı. (Cemo)
  • "Yonca kız adam olmaya bir türlü akıl erdiremiyordu. Ama Kocanine'sine de niye kadın değil de adam olacağını bir türlü soramıyordu." (Yonca Kız)
  • Her kadının içinde bir iskelet gören adam aşka yükselebilir mi? (Cevizli Bahçe)
  • Benim gözlerimde karartan, çirkinleştiren bir mercek vardı. Yaşamayı tatsız, dünyayı sınırlı gösteren bu mercek bana babamdan mı yadigâr kalmıştı? Yoksa yaşadığım zamanın eseri mi idi, bilmiyorum. (Denizin Çağırışı)
  • "Tabutnan gömmeğe günah derler." "Günah senin benim için. Ağa oldu mu iş değişir. İmam fetvasını verdi." (Irgatların Öfkesi)
  • Memo'nun hamaylı asılı göğsüne yatanda dünyayı unuturdum. Kırk anahtarlı dilinin açmadığı kapı, sevdalı elinin çözmediği büyü yoğdu. Onun ağzında her iş kolaylaşırdı, olmayacak şeyleri oldurur, uyanık göze düş gördürürdü. (Memo)
  • “Gençlik aklın, mantığın yüksek duvarlarına tırmanıp aşan bir duygu coşkunluğu demekti.” (Başka Olur Ağaların Düğünü)
  • Düşkırıklığı gibi yıkan dert yoktur kişiyi. (Kölelik Dönemeci)
  • Muhabbet de, kazanç da karşılıklı olur katip. Sev beni, seveyim seni. Kazandır beni, kazandırıyım seni! (Yeşil Gölge)
  • Bu iradesizlik varken bende ben adam olmam. (Cevizli Bahçe)
  • Ne zaman uyanıp kalkınacak Bu memleket? (Kurbağa Çiftliği)
  • "Tanrım verince birden verir. Oğlumuz pavlikeye katip oldu, bubamız da belediye ireisi..." (Yeşil Gölge)
  • Herkesin önünden kaçmak için can attığı bu kapıları, sen zorlayıp açmak cesaretini göster. (Denizin Çağırışı)
  • Kırılmış hayatlar da mesut isteğinde haklıdırlar. (Cevizli Bahçe)
  • Mal tamahına tutulan beyin kulağı, vicdanının da, törenin de, halkının da sesine sağır olur. (Kölelik Dönemeci)
  • Hünerli kişi ne birine kul olur, ne birini kendine kul eder. (Cemo)
  • "İnsan sevdiğinden ayrılanda, yüreğinden kök sökülür kurban." (Cemo)
  • "Cesur bir kez ölür, korkak olan her saat ecel teri döker," (Cemo)
  • Bataklığın içinde bir çiçek görsen bataklığa saplanırım korkusuyla gidip onu almaktan vazgeçer misin? (Ay Tutulduğu Gece)

Yorum Yaz