Émile - Jean-Jacques Rousseau Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Émile kimin eseri? Émile kitabının yazarı kimdir? Émile konusu ve anafikri nedir? Émile kitabı ne anlatıyor? Émile kitabının yazarı Jean-Jacques Rousseau kimdir? İşte Émile kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Jean-Jacques Rousseau
Çevirmen: Yaşar Avunç
Editör: Mehmet Tuncel
Orijinal Adı: Émile ou de l'éducation
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9789944885997
Sayfa Sayısı: 768
Émile Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Rousseau, ana babaların çocuklara karşı olan görevlerini anlattığı Emile’de sadece çocuk eğitimini ele almakla kalmamış, yaşadığı dönemin sosyal, siyasal ve dinsel kurumlarının da çarpıcı bir eleştirisini yapmıştır.
Émile Alıntıları - Sözleri
- Cehennnemi başka bir dünyada aramaya ne gerek var ? Cehennem zaten bu dünyada kötülerin yüreğindedir.
- Trampet sesi duyan kendisini general sanıyor
- Tüm bilgeliğimiz kölece önyargılara bağlılıktan ibaret; tüm alışkılarımız yalnızca bağımlılık, sıkıntı ve baskı. Uygar insan kölelik içinde doğar, yaşar ve ölür. Doğuşunda bir kundak içinde dirilir; öldüğünde bir tabutun içinde çivilenir; insan şeklini koruduğu sürece, kurumlarımız tarafından zincirlenir. --
- En çok yaşamış olan insan en çok yıl saymış olan değil, yaşamı en çok hissetmiş olandır.
- ... arzularına sınır koymasını bilen çocuk, elde edemediği şeyler karşısında acı çekmez.
- Mutluluğun ya da mutsuzluğun ne olduğunu bilmiyoruz. Bu yaşamda her şey karışık.
- ... Bunu sen mi yaptın? diye onu suçlamayacağım.
- ... birbiri ardınca doğan ihtirasları sıraya koymak.
- Çocuklarımızı yanlış yöntemlerle eğitir, sonra da onları adam olamamakla suçlarız.
- Çocuklar sevilmek ve yardım edilmek üzere yaratılmıştır. Korkak olmaları ve kayıtsız şartsız boyun eğmeleri için değil.
- Bir insanı 'adam' etmeyi ele almadan önce, bu işi üzerine almış olanın 'adam' olması şarttır.
- Din derslerinin daha çok dinsizliğe mi yoksa yobazlığa mı götürdüğünü kestiremiyorum ama mutlak biçimde hem dinsiz hem de yobaz yetiştirdiklerini biliyorum.
- Akıl, yavaş yavaş gelir, önyargılarsa sürüyle ve koşar adım gelir.
- Bitkiler tarımla, insanlar eğitimle yetiştirilir.
Émile İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Émile, hakkında tek cümle kurmak gerekseydi, evlilik planı yaptığınız kişiye de okutup karşılıklı mütalaa etmedikçe o kişiyle evlenmeyin derdim. Bazı kitaplar vardır, devletin her vatandaşına okutması gerekir. kitap/beyaz-zambaklar-ulkesinde--152324 böyle bir kitap mesela. Émile de bunun gibi her bireyin okuması gerekli diye düşünüyorum. Rousseau bu eserinde hayalinde bir çocuğu bebeklikten alıp evlilik çağına kadar yetiştiriyor. Her ne kadar çok uzun ve yer yer sıkıcı olabilen bir eser olsa da altını çizerek okunması gereken bir başucu kitabı bence. İlk bölüm bebeklik dönemi, beşinci bölüm ise émile'nin evliliğe hazırlandığı ve yuva kurduğu dönem. Aradaki bölümlerde de çocukluk ve ergenlik dönemleri üzerinde duruluyor. Herkes okusun isterim ancak okuyamacak kişiler için aklımda kalan birkaç meseleyi yazmak istedim. Öncelikle Émile'nin erkek çocuk olduğunu söylemek gerekir. Biraz gelenekçi gelebilir size ama insanın doğası gereği değerlendiriyor yazar sürekli durumu. Bu yüzden diyor ki bebeklikten çocukluğa kadar erkek çocuğun bakımından annesi sorumludur. Çocuklukla birlikte çocuğun asıl sorumlusu babasıdır. Çünkü toplumdaki yerini alana kadar babası rol modeli olacak. Bu yüzden eşler arasında iş bölümünü gözetmek önemli. Çocukluk döneminde çocuğa sadece nesneleri tanıtmak ve oyun oynatmak gerekir. Kullanmayacağı hiçbir bilgiyi öğretmeyin diyor. Oyun dönemini çok iyi kullanması gerektiğini söylüyor. Ayrıca bedenen çok kuvvetli yetişmesi, çok aktif bir çocuk olması gerekir diyor. İlk dönemlerde anlamayacağı ahlaki konuları açmayın diyor. Aklı ermeye başlayınca tamamen karakter ve beden eğitimi verin diyor. Güzel ahlâkı sizi taklit ederek öğrenecek çocuk. Siz baskıcı olursanız yalana teşvik olabilir, utangaç olabilir vs. Yaşı daha ilerleyince sizin tercihinize göre güzel ahlâki ilkeleri dinden aldığınızı belli edecek şekilde eğitim verin diyor. Anlamayacağı dinî dogmaları ve kutsalları 10 yaş civarına bırakın. Buraya kadar sadece ahlak ve karakter eğitimi. Yersiz kibarlık öğretmeyin. Beslenmesi doğal olsun ayrıca. Çocukluğun erken döneminde tamamen duyu organlarına yönelik yetiştirin, nesneleri beş duyu ile tanısın. Resim çizdirerek çocukta mesafe, boyut, detaycı görüntü hafızası, renkler vs öğretilebilir. Bir de öğretmek demişken, gereksinim veya eğlence olmayan hiçbir şey ergenliğe kadar çocuğun kafasına kolay kolay girmeyecektir, bunu unutmayın. Okuldaki gibi sıkıcı dersler çocuğu yetiştirmeyecek, vakit kaybı olacaktır. Çocuk doğa ile bütünleşsin, hayvanları gökyüzünü ağacı tanısın (Türkiye'de çok mümkün olmasa da). Ergenlik döneminde de bu süreci uzatmak bedeninin gelişmesi için çok mühim. Cinsel dürtüleri ne kadar geciktirirseniz o kadar sağlıklı geçirir bu dönemi. Yazar avcılık öğretin diyor ama çağa uyarlarsak dövüş sporları ergenlik döneminde idealdir. Bu dönemde arkadaşları da dikkatli seçin, hayalgücü çocuğun ahlakını bozabilir, dürtüleri baskın hale geçebilir. Din eğitimi de bu dönemde verilmeye başlanmalı, ama nefret ettirmeden. Çocuğunuz dindar olsun diyorsanız akıl ve ahlâk temelli bir din eğitimi verin. Aksi halde imamlara(/papazlara), öğretmenlere bırakırsanız ya dinsiz olurlar yada dinci, bağnaz olurlar diyor. Bu insanlar yanlış karakter örneği sergileyerek sizin verdiğiniz eğitimi de bozabilirler, hiçbirine güvenmeyin. Bu dönemde meslek eğitimi de verin kesinlikle. Hayatın zorluklarını görsün, alacağı diplomanın yanında her koşulda yapabileceği bir meslek de olsun diyor (kendisi marangozluk öğretti mesela). Ayrıca toplumun alt kesimini tanısın, aidiyet ve sorumluluk hissetsin her insana karşı. Evlilik döneminde beraber eş aramaya başlanıyor. Özellikle yanlış kişileri gösteriyor ki başta, asıl eşinin kıymetini bilsin. Gerçek eşini denkliğe, ahlaka dikkat ederek seçiyor. Karakter herşeyden önemlidir, birinin eksikliği ötekinin kapatabileceği şey olsun diyor. Kızı bulunca, iki yıllık bilinçli bir ayrılık dönemi var. Burda erkeği babalık ve toplumsal göreve hazırlıyor. Devlet vatandaş politika bürokrasi vs derslerini alıyor çocuk. Dünya görüşü şekilleniyor. Devleti kutsayacak biri değil, insan haklarını savunacak kimseyi ezdirmeyecek birini yetiştiriyor. Bu dönemde kızla(Sophie) aralarında geçen bir şey vardı ki çok hoşuma gitti. İkisi de birbirine kitap öneriyor ve birbirlerinin ideal eş kavramını anlamaya çalışıyorlar. Günümüzde bunu kitaplarla olduğu gibi sinema, diziler ve tiyatro ile de yapılabilir. Eşiniz nasıl birini bekliyorsa bunlarla önünüze bir rol model koyuyor ki çok gerekli bir şey. Özetle anne-babanın görev dağılımı, sorumlulukları ve toplumdaki yerlerine dair bilgi sahibi olmak istiyorsanız, çocuğunuz da karakterli iyi bir birey olsun istiyorsanız sürekli elinizin altında olması gereken, eşinizle karşılıklı etkileşim halinde değerlendirip uygulamanız gereken bir kitap. Okuyun, eşlerinize ve eş adaylarına mutlaka okutun, fikirlerini alın. Hayatî bir karar alacağınızı unutmayın. Dış görünüş, servet, meslekten ziyade asıl bakmanız gereken şeyleri öğreneceksiniz. Umarım faydalı olur :) (BVendetta)
Emile "Bir Çocuk Büyüyor" Yazar eserinde, kendisine hayali bir öğrenci seçip onun eğitimi ile ilgileniyor ve bu süreci 5 başlık altında inceliyor. Bakalım çocuk eğitimi için neler söylemiş. 1.Doğuştan İlk Çocuğun Sonuna Kadar (0-2 yaş) Yazar bu bölümde, kundaktaki bebeğin özgürlüğünün kısıtlanmasının doğru olmadığını, çocuğun annesinin çocuğa bakmakta isteksiz olursa çocuk için facia oluşturacağını, çocuğun hastalanmasının doğal olduğunu, bebeğin yıkanma ve uyku saatlerinden, çocukların ağlamasının nedensiz olmadığını, çocuğun acı çekmeyi bilmesi gerektiğinden, çocuğun dişleri çıkarken sert cisimleri ağzına götürmemesine ve çocuğun konuşmasında acele edilmemesi gerektiğine değiniyor. 2. Konuşan Çocuk Çağı (2-6 yaş) Bu bölümde de: Çocuğun sevilmesi gerektiğinden, ağlamayla isteklerini elde etmeye çalışmasının yanlış olduğundan, bu dönemde çocuğun konuştuğundan, iyiliği, kötülüğü, mutluluğu bilmesi gerektiğinden, çocuğun hareketlerine karışılmaması ve özgür yetiştirilmesi gerektiğinden, ayrıca çocuğun iradesinin kontrolünün ebeveynin elinde olmasından, çocuğun ne buyurgan ne de uysal yeriştirilmesini, isteklerini ağlayarak elde etmemesini, çocuklara şımarıklığın zarar verdiğini, çocuğun her isteğinin kabul edilmemesini, çocuklara kullanmayacağı bilgilerin verilmemesini, çocuklara zamanından önce bilgi verilmemesini, çocukta öfke kontrolünü, çocuğa kır havası iyi geldiğinden, dersleri ezberleyerek öğrenmemesini, masalların çocuğa göre seçilmesini, çocuğun okumayı öğrenmesini, çocukların kural koymadan idare edilmesini, kat kat üst üste giydirilmemesini, çocukta uyku düzenini, çocukların acıya neşeyle katlanmasını, çocukların tehlikelere karşı hazır olmasını, karanlık korkutucu gölgelerin çocukları korkuttuğundan, beslenmelerinden ve çocukların zevklerinden bahsediyor. 3.İlk gençlik çağı (6-12 yaş) Bu bölümde de: Çocuklara kuvvet ile beden arasındaki ilişkinin kavratılmasından, bilgilerin öğretilmesinden, çocukların faydalı olmalı birey olmalarından, çocuklara ahlak-etik değerleri verilmesi, çocuğun meslek edinmesini, çocuğun dşüncelerinin ve duygularının dengesi sağlaması gerektiğini ve bu dönemde çocukların yavaş yavaş soyut düşünmeye başladığını kırık baston hikayesiyle anlatıyor. 4-Buluğ: İnsanın Gerçek Kişiliği Bu Çağda Başlar (12-18 yaş) Bu bölümde de: Benliğin tatmininden, arzulardan, çocuğun bağlanma eğiliminden, karşı cinse duyduğu aşktan, çocuğun merak duyguları körüklenmesinden, ihtiraslarının iyiye ve kötüye yönlendirilmiç olduğundan, çocukların cinsiyet üzerindeki merakından, buluğ çağı buhranlarından, çocukların duygusal hassaslığından, nedensiz ağlamalarından, merhamet, kıskançlık gibi duygularıyla başetmelerini, çocukların barış yanlısı yetiştirilmeli gerektiğinden, çocukların kendilerini tehlikelere karşı korumalarını, iman, ahlak, zina, namus gibi konularda bilgilendirilmelerini, çocukların hayata atılmalarını, zenginlik, moda gibi isteklerini kontrol altına almaları gerektiğinden, sınırsız isteklerin çocuklara zarar verdiğini anlatıyor. 5.Genç Adam: 'Hayata Giriş" 18-30 Son bölümde ise yazar: Kadının hem anne hem de asker olamayacağını, kadınlar ile erkeklerin aynı şekilde eğitilemeyeceğini, kadın terbiyesinin erkeğe nazaran ayarlanması gerektiğini, kız çocuklarının güzel olmayı istediklerini, Sophia gibi kadınların geleneksel ev işleri çocuk bakımı ile ilgilenmelerini, karı kocanın uyumundan, koca seçmenin güçlüklerinden, evlenmede güzellik aramadığından, Emile'im aşık olduğu Sophia ile görüşmek için ailesinden izin alması gerektiğinden, kız isteme, eşlerin hedeflerinin mutluluk olduğu, izdivaç evlilik süreçlerini, dünya nimetlerinden faydalanmadan, evlenme, evlendikten sonra da aşık kalmak gerektiğinden, en son ise kocanın evini severse karısını da seveceğinden bahsediyor. ### Okur olarak son söz.. Açıkçası bu kitap 1760'larda yazılmış. O yüzden burada bahsedilen bilgiler eski.. Zaten kitapta geleneksel havanın hakim olmasından da anlaşılıyor. Mesela o zamanlar kadınla erkeğin sorumlulukları birbirinden ayrıymış. Kadın ev işleri, temizlik, çocuk bakımı ile uğraşırken erkek ise para kazanmak için çalışır, evin geçimini sağlarmış. Oysa günümüzde ise bu durum biraz daha farklılaştı. Çünkü kadınının da çalışma hayatına dahil olmasıyla şartlar değişti. Artık kadın ile erkek arasında, iş bölümü ayrılmıyor. Modern çağın getirisi 'hayat müşterektir' prensibine esasen kadın ile erkeğin görev paylaşımları ortak oldu. Onun haricinde her ne kadar eserde geleneksel süreç baz alınsa da yazarın çocuk eğitimine dair kullandığı ifadeler çok kıymete değerdi. O yüzden eserin altının çizile çizile, itina ile okunması gerektiğini diye düşünüyorum. Keyifle kalınız, okumanız dileğiyle.. ๑ ◕‿◕ ๑ İçtenlikle 06kalem06 (Gizemli okur)
günümüzde geçerliliği kalmamış, çağın gerisinde kalmış bir eserdir. öncelikle amacım sadece yermek değil. ben de çok beğendiğim noktaları alıntılayacağım. fakat uç noktada saçmalıklar var ve bu saçmalıklardan da bahsedilmesi gerekiyor. kitaba geçmeden önce bir konuya değinmek isterim. bunun arada kaynaması hoş olmaz. herkes bilir ki bu kitap kant'ın başucu kitabıdır. fakat ben bu kitabı okurken uzun süre kant bu kitabın neyine vurulmuş lan diye iç geçirip durdum. ta ki 4. bölüme gelene kadar. dördüncü bölüm bence kitabın en dikkat çeken bölümü. en azından kant bence bu bölümden yola çıkarak metafiziğe bakışını temellendirmiş. aynı şekilde bu kitap en çok da bu bölümde geçen dini ifadeler yüzünden taşa tutulmuş. kant'ın prolegomena ve ahlak metafiziğinin temellendirilmesi eserlerini okurken emile'nin 4. kitabını anımsayarak okumalıyız diye düşünüyorum. prolegomena gerçekten kant'ın en ağır kitaplarından biri ve bence bu kitabı yazmasını jean-jacques rousseau bu kitabıyla tetiklenmiş. kant'ın hayata bakışında 4. bölüm önemli bir yer kaplamış diyebiliriz. neyse gelelim kendi çocuklarının yüzüne bile bakmayan rousseau'nun çocuk eğitimi üzerine yazdığı eserin içeriğine. - insanın özü neyse odur. eğitim sadece bir alışkanlıktır. eğer biraz özgür kalırsa ve eğitimden uzaklaşırsa alışkanlık durur, doğal olan geri gelir der. katılmamak mümkün değil. evet gelelim en vurucu tespitlerinden birine!... -hekimler vücudu iyileştirse de, cesareti öldürüyor. cesetleri yürütseler bundan bize ne! tehlikelerden korkmamıza yol açan şey tehlikeleri bilmemizdir. "daha ileri gidip diyorum ki, kendim için hiçbir zaman hekim çağırmadığım gibi, çocuğum için de yaşamı açıkça tehlikeye girmediği sürece çağırmam". devam ediyor "korku ve kaygı özellikle de ilaçlar az mı insan öldürüyor". kitabın bu kısmında hekimlerin ne kadar aşağılandığını tahmin bile edemezsiniz. sayfalarca sürüyor bu öfke nöbeti. adam resmen doktorları insanlığın kanını emen sülükler, lanet olasıca gereksiz insanlar sürüsü olarak görüyor. adam açık açık tıp zararlıdır bile diyor. şimdi burada böyle bir bağnazlık, akıl tutulması varken biz kalkıp ikide bir "ama bakın bebekleri kundaklamayın" demiş diye bu saçmalıkları görmezden gelirsek olmaz. gelelim diğer bir saçmalığına - "çocuğunuzun sözcük dağarcığını olabildiğince daraltınız. düşüncelerden çok sözcüklere sahip olması ve düşünebileceğinden çok söylemeyi bilmesi çok büyük sakıncadır. köylülerin kentlilere göre genellikle daha doğru düşünmelerinin nedenlerinden biri söz dağarcıklarının olmamasıdır. " oysa ne kadar dar kelime hazneniz varsa o kadar dar düşünürsünüz. dar kelime haznesiyle çocukcağız ne düşünsün. şimdi ben bu aptallığı sırf rousseau demiş diye aklamaya mı çalışmalıyım. istesem beceririm merak etmeyin. köylülerin kentlilere göre genellikle daha doğru düşünmesi diye bir şeyi savunmaya utanmasam yaparım. henüz o kadar aymazlaşmadım. diğer bir tespiti de çocuğun akılla mantıkla yetiştirilip yetiştirilmemesi konusudur. mantık gücün frenidir ve çocuğun buna ihtiyacı yoktur der. bu konuda doğrusu beni de şüpheye düşürmedi değil. evet şimdi gelelim diğer bir mükemmel tespite! - "dil öğretimini eğitimin yarasız yanları arasında saymama şaşırılacaktır. ama burada yalnızca ilk yaşlardaki öğretimden söz ettiğim unutulmamalı. kim ne derse desin normal hiç bir çocuk 12-15 yaş aralığına kadar dil öğrenemez." bununla birlikte tarih ve coğrafya da okutmayın diyor. okulla ilgili devam ediyor - çocuğuma 12 yaşına kadar asla ne bir harf öğretirim ne eline kitap veririm diyor. tam da modern eğitim ne dersiniz? şu eğitim sistemini övelim tamam övelim ama günümüzde uygulaması imkansız olan bir şeyi kutsallaştırmak cidden komik oluyor. 4. bölümde bence en vurucu laflarından birisi. "iradesiz eylem yoktur". zaten tanrı ispatı da bu bağlamda şekilleniyor. ayrıca doğal süreçte insanın var olmasına da "`hiç düşünmeyen bir şeyin düşünen varlıklar yaratmış olacağına inanmak elde değil`" diyerek karşı çıkar. bu bölümde bence insan idaresiyle ilgili çok hoş bir başka tespiti ise: "iradesine egemen olmadıkça, kişiliğine egemen kalırım"dır. kitap 5. bölüm ile son buluyor. bu bölümde sophie diye bir hatun var onu çocuğuna ayarlıyor filan. hayatınızda okuyacağınız en yapay, sıkıcı, skeçimsi yazı bu olacaktır. bu bölüm ile ilgili olarak rousseau'ya biraz haksızlık yapılıyor. işte aşırı cinsiyetçilik var, kadın ikinci sınıf insan olarak veriliyor bilmem ne diye. ama bence çağına göre kadın konusunda oldukça ılımlı bir yaklaşımı var. ama "dünyada yalnızca sağduyulu erkekler bulundukça, okumuş kızlar ömürleri boyunca evlenmeden kalacaktır" sözü tebessüm ettirmiyor değil. yine bu bölümdeki "çok okumak kendini beğenmiş bilgisizler yetiştirmekten başka bir işe yaramıyor" tespitinin, günümüzde okuyan kesime bakınca doğrulanması mümkün. ayrıca rousseau'nun benim bugüne kadar okumaktan en çok keyif aldığım kitapların ön sıralarında yer alan de l'esprit des lois kitabına atıfta bulunması beni sebepsiz bir şekilde mutlu etti. sonuç olarak jean-jacques rousseau'nun romantizmi bir yerden sonra midenizde ciddi bir bulantıya sebep oluyor. bu yüzden yanınızda bir adet gaviscon bulundurmanızı öneririm. (koray)
Kitabın Yazarı Jean-Jacques Rousseau Kimdir?
İsviçre'nin Cenevre kentinde doğmuştur. Bir saatçinin oğludur. Babası Topkapı Sarayı'nda saat tamirciliği yapmıştır. On yaşında eğitimine bir din adamının yanında başlayan Rousseau, daha sonra bir gravürcü ustasının yanında çalışmıştır. 1728-1738 yılları arasında, sekreterlik, müzik hocalığı ve tercümanlık yaparak, Fransa, İtalya ve İsviçre'de dolaşmıştır. Fransa'da yazıları yasaklanınca daha sonra aralarının açıldığı dostu David Hume'un daveti üzerine İngiltere'ye gitti. Daha sonra Batı İsviçre'de Neuchatel'e sığındı. Kalvenist olarak vaftiz olmuştu. Torino'da Katolikliğe geçti, daha sonra tekrar Kalvenist oldu. Bu sebeple doğduğu şehir olan Cenevre'de ateist suçlamalarına mâruz kaldı. 1749'da Ansiklopedinin müzik bölümünü kaleme almıştır.
Jean-Jacques Rousseau'nun yapıtlarındaki karmaşıklık onun; doğal hukuk kuramcısı, doğal hakları yadsıyan biri, aydınlanmacı, aydınlanma ilkelerini yerle bir eden biri, demokrasinin inançlı savunucusu, demokrasiyi ayaklar altına alan biri, burjuva liberal devriminin hazırlayıcısı, öte yandan böyle bir devrimin olumsuzluklarını çok önceden gösteren, hatta reformculuğu bile benimseyen biriymiş gibi birbiriyle çelişen ve çatışan çok karşıt düşüncelerle yorumlanmasına sebep olmuştur. Bu sebeple Rousseau anlaşılması güç bir düşünür olmuştur. Kendisini hep halktan birisi olarak görmüş, halktan kişiler arasında daha rahat etmiştir.
Rousseau, doğru bir siyasal toplumun temellerini ortaya koyabilmek için olguların bir yana bırakılması gerektiğini belirtir. Çünkü ona göre salt olgulardan hareket edildiğinde, çıkarlar, yararlar ön plana yerleştirilmekte ve böylece adalet, hukuk ayaklar altına alınmaktadır. Rousseau, güçlünün haklı kabul edildiği, siyasal toplumun kökenine olguları yerleştiren, olgusal verileri ve kuramları eleştirmektedir. Yurttaşı, ortak benliği, halkı, devleti yaratan bir toplum sözleşmesini ve bu sözleşmeye toplumdaki her bireyin dahil olması gerektiğini savunur. Halk olmanın temelinde egemenliğin var olması gerektiğini düşünür. Yasaların olmadığı bir yerde devletten söz edilemeyeceğini savunmuştur. Yasaların, halkın tümü için geçerli olması gerektiğini düşünmektedir.
Halk sayısı arttıkça, yönetici sayısının azalması gerektiğini savunan Rousseau, demokrasi, aristokrasi, monarşi şeklindeki sınıflandırmayı benimsemiştir. Rousseau'ya göre demokrasi biçimindeki hükümette yönetici, halkın tamamı ya da büyük bir kısmıdır. Aristokrasi biçimiyse küçük bir azınlığın yönetimidir. Monarşik hükümette ise yönetme yetkisi tek bir kişidedir.
Rousseau'ya göre yurttaşlar olmadan erdem, erdem olmadan özgürlük, özgürlük olmadan devlet olamaz. Ayrıca devletin temelinde dinin de olması gerektiğini savunur. Rousseau; devletin iktidara değil, halka ait olduğunu savunmuş ve ulus-devlet anlayışını benimsemiştir.
Jean-Jacques Rousseau Kitapları - Eserleri
- İtiraflar 2.Cilt
- İtiraflar 1. Cilt
- Toplum Sözleşmesi
- İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
- Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev
- Dillerin Kökeni Üstüne Deneme
- Yalnız Gezenin Düşleri
- Émile
- Siyasal Fragmanlar
- İçimizde Gezinen Sessizlik
- Yeni Heloise (2 Cilt Takım)
- Ekonomi Politik
- 6 Kitabile Rousseau
- Narsist
- Anayasa Projeleri
- Neden Mutsuzdur İnsan?
- Dağdan Yazılmış Mektuplar
- Siyasal Gövde
- Kırdan Mektuplar Dağdan Mektuplar
- Bir Yalnız Gezerin Düşleri
Jean-Jacques Rousseau Alıntıları - Sözleri
- senli benli konuşmalarını dinlemek zorunda kalmam, beni rahatsız etmeye başladı. (Yalnız Gezenin Düşleri)
- Tüm bilgeliğimiz kölece önyargılara bağlılıktan ibaret; tüm alışkılarımız yalnızca bağımlılık, sıkıntı ve baskı. Uygar insan kölelik içinde doğar, yaşar ve ölür. Doğuşunda bir kundak içinde dirilir; öldüğünde bir tabutun içinde çivilenir; insan şeklini koruduğu sürece, kurumlarımız tarafından zincirlenir. -- (Émile)
- Soyluluğu dikkat çekmeyen güzel kadın yüzünü süslemekten hoşlanır. (Narsist)
- Tanrının bende gördüğü akıl ve hikmet üstünlüğü sadece benim bilmediğimi bilmediğimden emin oluşumdur.” (Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev)
- Ah, gerçek aşkı duymakta bu kadar geciktim ama gönlüm ve duyularım aşka bu gecikmenin cezasını bol bol ödediler. Paylaşılmayan bir sevgi bile insanı bu hale getirirse, ya bizi seven bir sevgilinin yanında duyacağımız heyecanlar ne olmalı acaba? (İtiraflar 2.Cilt)
- Nesnelerin resmedilmesi vahşi halklara, sözcüklerin ve önermelerin işaretlerle gösterilmesi barbar halklara, alfabe de uygarlaşmış halklara uygundur. (Dillerin Kökeni Üstüne Deneme)
- Ey hırslı önderler! Bir çoban da köpeklerini ve sürülerini pekala idare eder, ama yine de insanlar arasında en aşağıdadır. Buyruk vermek güzel şeyse de, ancak itaat edenler buyruk vereni onurlandırdığı takdirde öyledir: Öyleyse yurttaşlarınıza saygılı olun, siz de saygıdeğer olursunuz; özgürlüğe saygılı olun, gücünüz, iktidarınız, günden güne artacaktır; haklarınızı aşmayın, çok geçmeden sınırsız olduklarını göreceksiniz. (Ekonomi Politik)
- Temkinli olmaya ağırlık verdikçe şans ıskalanır. (Siyasal Gövde)
- Çökmekte olan bir devlette suçların çokluğu cezasız kalmalarına yol açar. (Toplum Sözleşmesi)
- ..kaba güç bir hak yaratmaz.. (Toplum Sözleşmesi)
- İlk köleleri köle yapan kaba güçse, onları kölelikte tutan korkaklıkları olmuştur. (Toplum Sözleşmesi)
- o, yüreğimde, her zaman güvenebileceğim saflığını korudu. (Yalnız Gezenin Düşleri)
- Kendimi sevmemek, yaşamımı daraltmak, sınırlamak olur. (Yalnız Gezenin Düşleri)
- Uzlaşımın dili sadece insana aittir. (Dillerin Kökeni Üstüne Deneme)
- Yeryüzünde benim için her şey bitti. Artık bana burada ne iyilik edebilirler, ne de kötülük. (Yalnız Gezenin Düşleri)
- Bitkiler tarımla, insanlar eğitimle yetiştirilir. (Émile)
- Sağlam yapılı bir devlette insanlar öyle eşittir ki ,kimse daha bilgili,hatta daha becerikli olduğu için ötekine yeğlenmez ,olsa olsa en iyisi olduğu için yeğlenir. (Narsist)
- Ne zaman ki ilkelerime göre davranmam, işte o zaman düşüncelerimden ve ilkelerimden dolayı beni suçlamak haksız olmaz (Narsist)
- Quaestor Cato'nun dürüstlüğün dikkatleri çekmesi ve bir imparatorun(Galba) da yetenekli bir şarkıcıyı bir kaç altınla ödüllendirirken bu paranın devlet hazinesinden değil kendi aile servetinden geldiğini belirtmek ihtiyacını duyması Roma için son derece onur kırıcı birer olaydır. Fakat Galba'lar bile nadirken Cato'ları nerede arayacağız? Kötü huy ve davranış onursuzluk nedeni olmaktan bir kez çıkınca, iyi niyetlerine emanet edilmiş kamu gelirlerine dokunmaktan kaçınacak ve çok geçmeden kendi boş ve rezil savurganlıkları ile devletin şanını yüceltmeyi ve kendi iktidarlarını yayma yollarıyla devletin gücünü arttırma çarelerini birbirine karıştırma görünümü içinde, bunları harcamayı adeta kendine görev saymayacak kadar ilkeli yöneticiler bulabilir miyiz acaba? (Ekonomi Politik)
- Hor görülen bilgisizliğin yerine tehlikeli bir inançsızlık gelecek. (Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev)
Editör: Nasrettin Güneş