Milli Kurtuluş Tarihi 1 - Doğan Avcıoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Milli Kurtuluş Tarihi 1 kimin eseri? Milli Kurtuluş Tarihi 1 kitabının yazarı kimdir? Milli Kurtuluş Tarihi 1 konusu ve anafikri nedir? Milli Kurtuluş Tarihi 1 kitabı ne anlatıyor? Milli Kurtuluş Tarihi 1 PDF indirme linki var mı? Milli Kurtuluş Tarihi 1 kitabının yazarı Doğan Avcıoğlu kimdir? İşte Milli Kurtuluş Tarihi 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Doğan Avcıoğlu
Yayın Evi: Tekin Yayınevi
İSBN: 9789754780260
Sayfa Sayısı: 423
Milli Kurtuluş Tarihi 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bu eser, alışılmış anlamda bir tarih kitabı değildir. Tarih, genellikle geçmişin, yani ölünün incelenmesi demektir. "Milli Kurtuluş Tarihi"nde ise, bugün karşı karşıya bulunduğumuz ve yarın karşılaşabileceğimiz sorunlara yanıt aranmıştır. Daha açık bir deyişle, yeryüzünde ilk bağımsızlık savaşını veren ülkenin milli kurtuluş hareketi, günümüzde ve gelecekte Türkiye'mizi bekleyen sorunlar açısından sorguya çekilmiştir. Bu niteliğiyle "Milli Kurtuluş Tarihi", Kıbrıs olayları ve ABD silah ambargosuyla ortaya çıkan gelişmeleri, tarihsel derinliği içende aydınlatan kaynak eserdir.
Milli Kurtuluş Tarihi 1 Alıntıları - Sözleri
- Atatürk, emperyalizme karşı savaşı, emperyalizmle her an için uzlaşmaya ve onu dost görmeye hazır kadrolarla yapmıştır. İngilizlere karşı bir teslimiyet ve bir uzlaşıcılık, Kurtuluş Savaşı'nın ön plandaki kadrolarında derece derece gözükmektedir.
- Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'de Yunana ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin (Osman Nevres),Teşkilat-ı Mahsusa'dandir.
- Başımıza neler örülmek istendiği ve nasıl direndiğimiz ve daha doğrusu milletin isteklerine uygun biçimde ve onun desteğiyle nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ders teşkil etmeli ve uyanıklık sağlanmalıdır. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki, hiçbir şeyi unutmayacaktır. Gelecek umudun ışıklı çiçekleri onlardır.
- Yurt çapında millî tepki, Yunan işgaliyle başladı denilebilir.
- Bir tek Türk'ün kafasında dahi, Türkiye'ye verilecek cezanın çok ağır olacağı konusunda bir tereddüt uyanmasını istemiyoruz. (İstanbul, 1919)
- Teşkilat-ı Mahsusa, bazılarının sandıkları, hatta iddia ettikleri gibi soyut haber alma, istihbarat, düşman memleketlerinde isyan ve olaylar çıkartmak için kurulmuş bir örgüt değildi. Bu taraf onun fiili alanda başarmaya çaıştışı işlerdi ki, Mısır, Tunus, Fas, Hindistan ve bütün siyah Afrika'nın bugün gerçekleşen bağımsızlığında, bizin Teşkilat-ı Mahsusa'nın çabaları ve etkileri düşünülebileceğinden çok daha büyük ve önemlidir.
- Yurt çapında millî tepki, Yunan işgaliyle başladı denilebilir.
- İngiliz Sevenler Derneği için bir kimlik belgesi yapılır. Bu belgenin baş tarafının sağında Türk, solunda İngiliz bayrağı vardır. Rengi açık kırmızıdır. Derneğin mühründen başka üstünde sahibinin fotoğrafı ile Sait Molla'nın imzası bulunur. Bu belge sahipleri adeta ayrıcalıklı bir sınıf olur. Belgeler kavgalarda polise, vergi işlerinde tahsildara karşı kullanılabilmektedir.
- Halife Vahidettin, Millîcilerle uzlaşmayı şerefsizlik saymaktadır; İngilizlere kölelik ise şerefsizlik değildir! Aslında Vahidettin şerefle değil, saltanat düzenini sürdürmekle ilgilidir. Çağdaşlaşmadan yana millî hareketin Ortaçağ kalıntısı saltanat düzenini tehdit ettiğini sezmekte ve bu düzeni ancak emperyalizme kölelik ederek sürdürebileceğini bilmektedir.
- Mustafa Kemal, karargâh karargâh, komutan komutan dolaşarak, mütareke önerisinin bir oyun olduğunu ve Yunanlılara karşı zafer kazanacağımızdan artık hiç kimsenin kuşkusu kalmadığını gösterdiğini, tanıdıklarına tanımadıklarına inandırmaya uğraşmıştır. Komutanlardan biri: -Nasıl, nasıl? Mütareke önerisini kabul etmediniz mi? Diye haykırmıştır. İşte Atatürk, en yakın çevresinden gelen bu engellemeleri adım adım yenerek, Millî Misak'ı başarıya ulaştırmayı bilecektir.
- İttihat ve Terakki , aslında Meşrutiyet getirme biçiminde liberal bir hareket olmaktan çok daha fazla, milliyetçi bir harekettir. Her şeyden önce vatanın parçalanmasını önlemek ve yarı-sömürge durumuna son vermek istemektir. Anayasa, vatanı parçalanmaktan kurtarmak için bir araçtır. Nasıl ki 1923'te Lozan'da Atatürk milliyetçiliğinin baş isteği kapitülasyonların kaldırılması ise , İttihat ve Terakki milliyetçiliğinin de 1908 de kapitülasyonların son bulması baş isteğidir. Bu milliyetçi hareketin emperyalist devlet çıkarları ile çatışacağı açıktır.
- İttihat ve Terakki, bütün beceriksizlik ve başarısızlıklarına rağmen, antiemperyalisttir; Hürriyet ve İtilaf ise işbirlikçidir. Birincisi İngiliz emperyalizmiyle savaşır; ikincisi uyduluğunu ister. Birincisi kapitülasyonları kaldırmak için uğraşır ve kaldırır; ikincisi ise kapitülasyon düzeninden hoşnuttur.
- İngilizler ise, Fransızlardan farklı olarak, Adana, Antep, Maraş ve Urfa'nın işgalinde Ermeni birliklerine dayanmaktan ve Ermeni zulmüne göz yummaktan kaçınırlar. Daha 18 Aralık l918'de, Istanbul'daki İngiltere Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, Kilikya işgalini gerçekleştiren General Allenby'ye «Türk Hükümeti'nin Ermeniler tarafından Payas ve Dörtyol'da işlenen cinayetleri protesto ettiğini)) bildirir, General Allenby de Ermeni birliklerini ileri noktalardan uzaklaştırma tedbirleri alır: Dördüncü Ermeni Taburu dağıltılarak 1 Mart 1919'da bir İngiliz gemisiyle Port Said'e götürülür. Allenby, 3 Mart'ta bütün Ermeni Lejyonu'nu Fas'a göndermeyi önerir, Fransızlar buna ''Hayır'' derler.
- İttihat ve Terakki, aslında meşrutiyet getirme biçiminde liberal bir hareket olmaktan çok daha fazla, milliyetçi bir harekettir. Her şeyden önce vatanın parçalanmasını önlemek ve yarı-sömürge durumuna son vermek istemektedir. Anayasa, vatanı parçalanmaktan kurtarmak için bir araçtır. Nasıl ki, 1923'te Lozan'da Atatürk milliyetçiliğinin baş isteği kapitülasyonların kaldırılması ise, İttihat ve Terakki milliyetçiliğinin de 1908'de kapitülasyonların son bulması baş isteğidir.
- Emperyalist Batı'ya karşı çıkan İttihat ve Terakki, Batılılaşmadan ve modernleşmeden yanadır. Şeriat dizenini kaldırmaya ve laik bir düzen kurmaya yönelmiştir.
Milli Kurtuluş Tarihi 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Doğan Avcıoğlu’nun 6 yıllık bir araştırma sonucu ortaya çıkardığı dört ciltlik dev bir eser Milli Kurtuluş Tarihi. Kitabın birinci cildinde; Mondros Ateşkes antlaşması ile başlayıp, Sevr Anlaşması ile son noktayı koymaya çalışan emperyalist güçlerin kıskacındaki Osmanlının ruh halini anlatmakla başlayıp, yoktan var edilen, umut ve azimle yapılan Kurtuluş Savaşı süreci ve Lozan’la noktalanan dönemin hikayesi. Kitap, bildik bir tarih kitabı yargısından öte; araştırma, vatanseverlik duygusu, bilgi, strateji, çaresizlik, mandacılık, aydınlanma, emperyalizmin Ortadoğu, Rusya ve Anadolu’daki oyunları gibi temel başlıklarında altını doldurmakta. Daha kitabın ilk sayfasında aslında bizler İngilizler ve Fransızlardan öte Rumlarla ve Ermenilerle savaştık diye bir çarpıcı tespitle başlar. Diğer yandan 6-7 yıldır savaşlarla ömrünü geçirmiş 15 yıla varan askerlik süreleri ile halkı yaşamaktan yıldırmış Osmanlının son halini de anlatmakta, Enver Paşanın gücünü Padişahtan alarak İttihatçı tutumu ile gerek Galiçya, gerek Doğu ve gerekse Mısır, Suriye ve Filistin’de orduları heba edişini, hüzünlü bir yok oluşu anlatmakta. Birinci Dünya Savaşı sonunda teslimiyetçi ruh halinin kanserli bir hücre gibi Osmanlı aydınını ve siyasetçisini nasıl teslim aldığını da yine kitapta görmekteyiz. Kitap tamamen belgeler üzerinden gittiği için çok az yorumları görmektesiniz. Mandacılık yanlılarından tutun da korkunun getirdiği onursuzca güce tapınmlara kadar, gerek aydınların, gerek siyasetçilerin karakterleri de gözler önüne serilmekte. Belgeleri okudukça bu hengamenin içinde bir tane katıksız vatansever görünmekte, Mustafa Kemal. Asla pes etmeyen tüm gücünü halktan alan, ve umudunu halka dayayan bir lider olarak ortaya çıkmakta. Kitapta Mustafa Kemal’e bir cümle övgü ve methiye bulamazsınız. Ancak aldığı stratejik kararlar, cesaret, öngörü ile nelerin üstesinden geldiğini, adeta her adımını hesap ederek atan bir insan görürsünüz. Kitap bitince neden bu seri kitap az bilinir, neden insanlar bu kitabı konuşmaz, diye düşünürsünüz bir yandan. Ancak diğer yandan kitapta anlatılan silik, korkak, yandaş, çıkarcı karakterlerin bugün de aramızda olduğunu, öyle ya da böyle emperyalizme uşaklık ettiğini görürsünüz. Kitap sadece Kurtuluş Savaşı sürecini anlatmıyor, Silik, korkak, edilgen, güce tapan, sorgulamayan, aynı zamanda vatanseverlik taslayan, dindarlık taslayan ama emperyalist güçlerin dümen suyundaki sömürge insan profillerini de anlatıyor. (idris yılmaz)
Milli Kurtuluş Tarihi Cilt 1 Çocukluğumuz ve gençliğimiz çok ucuz kitaplar okumakla geçti. İnceleme Araştırma ve tarih seven bir okur olmanın yanında özverili çalışmalarla geç tanışmak gibi bir talihsizliğim var. Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihinin akışını ve mantığını muhteşem bir biçimde birinci ciltte aktarmış. Bu disiplinin bozulmayacağına eminim. Lise Çağlarımızda Sütü bozuk müsvedde yazarların tarih diye üfürdüğü lağımlık yazıları resmî tarihe üstün tutma mücadelesi dün gibi aklımda. Resmî tarihin yüzeysel anlatımından oluşan memnuniyetsizliği kendi yalanlarıyla doldurmaya çalışanlar bu eseri görünce kendi tebasında azıcık kafası çalışanların bu kitabı okumamasını arzu eder. Akış, anlatım ve özen...Muhteşem bir seri başlangıcı... Tarih okuması yapmak isteyenlere şiddetli tavsiyemden. Pandemi Döneminin kitap kurtlarına iyi okumalar dilerim . kitap/milli-kurtulus-tarihi-1--41713 yazar/Dogan-avcioglu (Ahmet Sedat Oktay)
Milli Kurtuluş Tarihi 1 PDF indirme linki var mı?
Doğan Avcıoğlu - Milli Kurtuluş Tarihi 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Milli Kurtuluş Tarihi 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Doğan Avcıoğlu Kimdir?
Doğan Avcıoğlu (d. 1926, Bursa - ö. 4 Kasım 1983, İstanbul) Türk gazeteci, yazar, düşünür ve siyaset adamı.
Yaşamı
1926'da Bursa'da doğdu. Fransa'da iktisat ve siyasal bilimler öğrenimi gördükten sonra 1955'te Türkiye'ye döndü ve Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde asistan oldu. 1956'dan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) araştırma bürosunda çalıştı ve partinin yayın organı Ulus gazetesinde yazılar yazdı. Ulus dışında haftalık Akis ve Kim dergilerinde de yazılar yazdı; muhalefet-iktidar ilişkilerinin iyice sertleştiği günlerde Akis dergisini yönetti. 27 Mayıs Darbesinden sonra CHP'den Temsilciler Meclisi'ne üye seçilen Avcıoğlu, 1961 Anayasası’nın hazırlanmasına da katkıda bulundu. 1960-61'de Vatan ve Ulus gazetelerinde yazarlık, Ankara Radyosu'nda dış haber yorumculuğu yaptı.
Avcıoğlu 1961'de Mümtaz Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu'yla birlikte kurduğu ve yayımını 1967'ye değin sürdürdüğü Yön dergisiyle 1960 sonrası siyasal düşünce ortamında etkin bir rol oynadı. Yön dergisinde yayımlanan yazılarında bir tür "Kemalist Sosyalizm" anlayışını savundu. Kemalist Devrim'in kazanımlarını savunan ve bunu bir ileriye, sosyalizme taşımayı savunan görüşleri o dönemde geniş taraftar topladı. 1960 sonrasının sol düşünce ve eylemin biçimlenmesinde derin etkileri olan bu dergi, 1930'lardaki Kadro hareketinin görüşleriyle önemli benzerlikler taşıyordu. Yön'deki yazılarıyla özellikle ırkçılığa ve Turancılığa karşı da mücadele verdi.
Avcıoğlu'na göre üstyapı alanında başarılı olan Kemalist devrim altyapıda dışa bağımlı sermayeyle toprak ağalarının etkisini kıramamıştı. Dolayısıyla Kemalist devrimin altyapıda sürdürülmesi, radikal bir toprak reformu, devletçi sanayileşmenin ve ekonomik alanda tam bağımsızlığın gerçekleştirilmesi halen Türkiye'nin gündemindeydi. Doğan Avcıoğlu, 1968'de yayımladığı Türkiye'nin Düzeni adlı kitabında Türkiye'nin geri kalmışlığının nedenlerini araştırıyor, yukarıdaki öğeleri içeren "milli devrimci kalkınma modeli" adını verdiği bir tür devletçi-sosyalist bir ekonomi modeli öneriyordu. Topladığı ilgi kadar eleştiriye de uğrayan Türkiye'nin Düzeni adlı yapıt siyasi etkisinin yanı sıra Türkiye'nin sosyoekonomik yapısı ve tarihi üzerine araştırmaların yaygınlaşmasında çığır açıcı bir rol oynamıştır.
1963-1965 arasında Türk-İş Araştırma Merkezi müdürlüğü, 1968-1969 yıllarında ise CHP Yüksek Danışma Kurulu üyeliği yaptı. Sosyalist Kültür Derneği'nin kurucuları arasında yer alan Avcıoğlu "kapitalizme" ve "emperyalizme" karşı ekonomik bağımsızlığı savundu.
1969'da, Yön'deki görüşlerini siyasi bakımdan daha net bir biçimde dile getirdiği haftalık Devrim gazetesini çıkarmaya başladı. 12 Mart 1971 Muhtırası'na kadar çıkardığı haftalık Devrim gazetesinde yayımlanan yazılarında "devrim"in Kemalist aydınların yol göstericiliğinde ve Kemalist "genç subay"ların öncülüğünde geniş bir cephe tarafından Milli Demokratik Devrim olarak gerçekleştirilebileceğini öne sürdü. 12 Mart 1971 muhtırasına giden süreçte Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanan ve içlerinde 27 Mayıs Darbesini yapan Milli Birlik Komitesi'nin gerçek lideri Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun da bulunduğu "Milli Demokratik Devrimciler", o dönemin siyasi partilerinin demokrasi anlayışının bir oyalamaca olduğunu ileri sürerek "ulusçu-devrimci yöntem" olarak ifade edilen ilkeler doğrultusunda parlamento dışı muhalefeti savunuyorlardı. Bu dönemde Devrim gazetesi içinde, Türk Ordusunu tahrik ederek sol-sosyalist, bir çeşit Baasçı yönetim kurdurmak için Doğan Avcıoğlu ve İlhan Selçuk'un başını çektiği çok ciddi faaliyetler olduğu iddia edildi; Devrim gazetesinin genel yayın yönetmeni Hasan Cemal çok sonraları anılarını anlattığı Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005) adlı kitabında o zamanki maksatlarının "ulusalcı" subayları ikna ederek onlarla birlikte bir "Milli Demokratik Devrim" yapmak olduğunu yazdı
12 Mart 1971 muhtırasından sonra 9 Mart 1971 darbe teşebbüsünde "orduyu başkaldırmaya teşvik" iddiasıyla Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu ile birlikte yargılanan ve beraat eden Avcıoğlu 1973'te siyasal yaşamdan çekildi.
4 Kasım 1983'te mide kanseri tedavisi gördüğü İstanbul'da öldü. Vasiyeti üzerine Büyükada'da toprağa verildi.
İki kez evlnenen Doğan Avcıoğlu, Sevil Yurdakul ile olan evliliğinden iki erkek çocuk babasıdır.
Eserleri
Türkiye'nin Düzeni (1968) 1969 Yunus Nadi Armağanı
31 Mart'ta Yabancı Parmağı (1969)
Devrim Üzerine (1971)
Milli Kurtuluş Tarihi (4 cilt, 1974-1975)
Türklerin Tarihi (beş kitap, 1978-1982, 6. kitap (2013))
Devrim ve "Demokrasi" Üzerine (1980)
Kayıp kitabı
2012 yılında, ölümünden yaklaşık otuz yıl sonra Doğan Avcıoğlu'nun hiç bilinmeyen, yayımlanmamış bir eseri daha ortaya çıkarıldı. Aynı zamanda Avcıoğlu'nun eşi Sevil Yurdakul'un kardeşi olan yazar Doğan Yurdakul, kızkardeşinin ölümünden sonra miras yoluyla kendisine kalan döküman arşivini incelerken bulduğu bir el yazması eserin, yazarın beş ciltlik kült eseri "Türklerin Tarihi"nin 6. cildi olduğunu anlamıştır.[2] Ekim 2013'te, Avcıoğlu’nun “Türklerin Tarihi” dizisinin 6’ncı kitabı “Osmanlı’nın Düzeni” Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlandı. Kitap yazarın ölümünden sonra yayımlanmış ilk kitabı oldu ve külliyatını tamamladı
Doğan Avcıoğlu Kitapları - Eserleri
- Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap
- Türklerin Tarihi 1
- Milli Kurtuluş Tarihi 1
- Türkiye'nin Düzeni
- Milli Kurtuluş Tarihi 2
- Milli Kurtuluş Tarihi 3
- Türkiye'nin Düzeni 2
- Milli Kurtuluş Tarihi 4
- Türklerin Tarihi 2
- Türklerin Tarihi 3
- 31 Mart'ta Yabancı Parmağı
- Rejim ve Devrim
- Türklerin Tarihi 4
- Türklerin Tarihi 5
- Osmanlı'nın Düzeni
- Devrim ve Demokrasi Üzerine
- Atatürkçülük, Milliyetçilik, Sosyalizm
- Devrim Üzerine
Doğan Avcıoğlu Alıntıları - Sözleri
- Cengiz Han, suya saygıyı yasallaştırır ve suya saygı Anadolu Türk boylarında da sürer. İslâm Tahtacılar da suyu kirletiyor diye abdest almaya karşıdırlar. Suya işemek ve tükürmek, Tahtacılarsa en büyük günahlardan biridir. (Türklerin Tarihi 1)
- Hırsızlık , yolsuzluk söylentileri almış yürümüştür. Menderes dahi, “Çalıyorlar, birader, çalıyorlar. Ne diyeyim, Allah belasını versin! Ama ben napayım? Ben Başvekilim, müfettiş değilim ki!” sözleriyle kendi uyguladığı politikanın sonuçlarından şikayetçi olmuştur. (Türkiye'nin Düzeni 2)
- Feodal kalıntılardan hâlâ kurtulamamış ve az sayıdaki işçisi dahi bölgesel bağlılıkların etkisi altında bulunan bir toplumda parlamentoculuk, geri unsurların egemenliğini sağlamaktadır. (Rejim ve Devrim)
- Abdülhamit, Mithat Paşa'nın İngilizlere yakın oğluna "Almanya'ya karşı takip ettiğim fikir de ne kadar aldandığı mı bugün itiraf ediyorum . Siyasetimi değiştirdim" demiştir. Yeni İngiliz Elçisi Sir Gerard Lowther, İstanbul'a vardığında çılgınca sayılabilecek bir sevinç ve sevgi gösterisiyle karşılanmış, Elçiliğe kadar arabasını, atlar yerine halk çekmiştir. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
- İttihatçıların pek haklı ekonomiyi millileştirme politikaları, ister istemez, harp zengini türediler yaratmıştı. (...) Himayelerinde milyonerler yetişen bu ittihatçı şefleri, namuslu idiler. Talât Paşa, Nişantaşı'ndaki Sadrazamlık Konağı'na taşınmamış, "Sonra çıkması güç olur" demişti. Levazım Reisi İsmail Hakkı Paşa'nın yolladığı hususi beyaz ekmeği geri yollayarak "Biz herkesle beraber, fırından nafakamızı alıyoruz" demişti. Bu, çamur gibi, ne idüğü belirsiz bir hamur parçası idi. Türkiye'nin Düzeni/Birinci Kitap, Doğan Avcıoğlu (Türkiye'nin Düzeni)
- Türkiye aleyhindeki açık politika sına rağmen, İngiltere, İstanbul'da daima İngilizci bir kukla hükümet görmeyi arzulamıştır. Kapitülasyonları kaldırmak isteyen milliyetçi eğilimli ittihat ve Terakki yerine, Kapitülasyonlara dokunmayı reddeden işbirlikçi Hürriyet ve İtilafı desteklemiştir. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
- İstanbul'da ki İngiliz Sefareti ise Kamil Paşa'yı tekrar iktidara getirmek için tertiplere girişmiştir. Bu işleri yürüten Baş tercüman Fitz Maurice'dir. İngilizlerin bir zamanlar CIA kadar ünlü gizli örgütü Intelligence Service'in ileri gelen bir adamı olan Fitz Maurice, Celal Bayar'ın deyimiyle "Türkiye'nin istikrarını bozmak isteyen şahıs ve guruplarla devamlı tem as halindeydi. Meşrutiyet'in ilanını sağlayan ve onun bekçiliğini yapmak isteyen ittihat ve Terakki Cemiyet'i'ni yıkmakla meşguldü." ----------------------------------------------------------------------- Not: Gerald Henry Fiztmaurice 15 Temmuz 1865 tarihinde İrlanda'nın Dublin-Howth kasabasında doğdu. Ailesi Katolik'ti. Anne tarafı zengindi. Hiç evlenmedi. Fransız Koleji'nde okudu. Kraliyet Üniversitesi'ni bitirdi. Latince, Fransızca, İtalyanca ve Yunanca öğrendi. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
- Nitekim Cumhuriyet'e karşı ilk büyük tehdit "Şeriat" adına yapılan ve İngilizlerce körüklenen Şeyh Sait isyanıyla gelmiştir. Şeriatçı Şeyh Sait isyanı, üçüncü bir 31 Mart denemesi sayılabilir. Büyük ölçüde, bu nedenle Atatürk. vatandaşın dinine ve ibadet hürriyetine saygılı kalmakla birlikte, din istismarcılığına ve şeriatçı akımlara şiddetle karşı çıkmıştır. Tarikatçılığı yasaklamıştır. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
- Yasa, birbirini sevmeyi, zina işlememeyi calmamayi, hain olmamayı, yalan yere taniklikta bulunmamayi buyurur. Aykırı eylemler ölümle cezalandırılır. (Türklerin Tarihi 2)
- İrtica olayını inceleyen sıkıyönetim mahkemesinin hükümete verdiği raporda, Abdülhamit, ayaklanmanın müşevvik ve muharriki sayılmaktadır. ----------------------------------------------------------------------- Müşevvik: Ayartan, kışkırtan, önayak olan. Muharrik: Kışkırtıcı. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
- Köy hayatında mal ve can güvenliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte, halkın dini dünya görüşünde köklü değişiklikler vuku bulmuştur. 1580-1600 yılları arasında İstanbul ve Anadolu’da kıyamet gününün yaklaştığı ve Mehdi'nin geleceği inancı yayılmıştır. Yeryüzünde iyiye gidiş umudunu yitiren halk kütleleri, kurtuluşu başka dünyalarda aramaya koyulmuştur. Kadercilik, İslamiyet’in değil, bu ekonomik çöküntünün sonucudur. (Türkiye'nin Düzeni)
- Kapitalizm, şartlar elverdiğinde, prekapitalist düzenin önüne diktiği bütün engelleri yıkarak tarıma girmektedir. (Türkiye'nin Düzeni 2)
- Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra söylediği şu sözler, tarihten ders almak isteyenlerin kulağına küpe olmalıdır: "Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça başladığımız devrim bir an bile durmayacaktır. Bizim devrimizden sonra da bu böyle olacaktır." (Rejim ve Devrim)
- Kemalist tez “bağımsızlık içinde toplumsal devrimler yoluyla çağdaş uygarlığa ulaşmak” biçiminde özetlenebilir. (Türkiye'nin Düzeni 2)
- Atatürk, emperyalizme karşı savaşı, emperyalizmle her an için uzlaşmaya ve onu dost görmeye hazır kadrolarla yapmıştır. İngilizlere karşı bir teslimiyet ve bir uzlaşıcılık, Kurtuluş Savaşı'nın ön plandaki kadrolarında derece derece gözükmektedir. (Milli Kurtuluş Tarihi 1)
- Ticaretin büyük önemini kavrayan Türk devletleri, çağına göre mükemmel bir ticaret örgütü kurmuşlardı. Derbent örgütü, yol ve köprülerin iyi halde bulundurulması kadar, tüccarın can ve mal güvenliğini de sağlamaktaydı. "Derbentçiler, bulundukları yerlerde hiç kimsenin canına ve malına zarar gelmeyeceğini, aksi halde zararı tazmin edeceklerini taahhüt ediyorlardı. Her 30-40 kilometrede bir kervansaray, ayrıca hanlar vardı. Vergiden muaf tutulan birçok köy, derbentçilik yapmaktaydı. Bunlar büyük ve zengin köylerdi. Mesela Konya'nın Karapınar adlı Derbent köyünde, cami, imaret, han, hamam ile iki değirmen ve 39 tane dükkan vardı. derbent: Selçuklu ve Osmanlı Devletinde koruma ve iskan için yapılan karakol ve üsler. derbentçi: kale veya hudut muhafızı. (Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap)
- Acaba Meşrutiyet'in ilanı üzerine "Memleketin selametini İngilizler ile hareket etmekte görüyorum " diyen Abdülhamit'in, 31 Mart'ta bir parmağı olmuş mudur? (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
- Sakarya Savaşı'nın bütün hızıyla sürdüğü günlerde, 5 Eylül 1921 günü, Enver Paşa Batum'da İttihat ve Terakki Kongresi'ni toplar. Kongre, 9 Eylül günü, partinin Türkiye'de kurulmasını Büyük Millet Meclisi'nden ister. (Milli Kurtuluş Tarihi 2)
- Kemalist yürütme organının yaratılmasında Anadolu’da modern sayılabilecek bir devlet mekanizması kurmuş olan Jön Türklerden kalan mirastan yararlanıldı. (Milli Kurtuluş Tarihi 3)
- Atatürk, tarımın dışında sanayi alanında ilk yerli bira fabrikasıyla çeşitli fabrikalar kurduğu gibi, sanayinin finansmanında da önemli bir rol oynaması beklenen İş Bankası'nın da temellerini atmıştır. Atatürk, önce Osmanlı Bankası ile ortaklık kurarak, bu Bankayı da az çok kontrol altına almak istemiştir. Osmanlı Bankası' nın olumsuz tutumu üzerinedir ki, bir millî banka kurmanın zorunluğuna kanaat getirmiştir. Falih Rıfkı'ya göre, yabancı bankalardan biri, "Acaba sizdeki yüzbin liramızla bankanıza ortak olabilir miyiz?' sualine, Türklerin bu işlerle uğraşması yersiz olduğu gibi bir cevap verince, Mustafa Kemal, yüzbin lirayı hemen bankadan çeker, çuval içinde Kasaboğlu çarşısında bir dükkâna koyar ve önüne bir de nöbetçi diker. Şimdi sermayeleri yüz milyonları aşan resmî ve hususî bankaların temeli budur." (Türkiye'nin Düzeni)