diorex
sampiyon

Müzikofili - Oliver Sacks Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Müzikofili kimin eseri? Müzikofili kitabının yazarı kimdir? Müzikofili konusu ve anafikri nedir? Müzikofili kitabı ne anlatıyor? Müzikofili PDF indirme linki var mı? Müzikofili kitabının yazarı Oliver Sacks kimdir? İşte Müzikofili kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 04.06.2022 05:00
Müzikofili - Oliver Sacks Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Oliver Sacks

Çevirmen: Begüm Kovulmaz

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750829406

Sayfa Sayısı: 384

Müzikofili Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Müzikofili nörolog-yazar Oliver Sacks’ın meslek hayatında karşılaştığı vaka öykülerinin bir derlemesi. Adından da anlaşılacağı gibi, bu kitapta biraraya getirilen vakaların ortak noktası, geçirdikleri hastalık veya kazalar sonrasında müziğe karşı geliştirdikleri hassasiyetleri.

 

Bir sabah, zihninde bitmek bilmeyen son derece “gerçek” bir melodiyle uyanan bir kadın... Yıldırım çarpmasından sonra piyano çalmaya karşı tutkulu bir ilgi geliştiren bir doktor...

 

Nörolojik hasarlar ve bunlarla baş etme süreçleri yeni “algı kapıları” ile özgül ve sıradışı deneyimlerin önünü açabilir. Sacks digger kitaplarında olduğu gibi Müzikofili’de de hekim ve insan kimliğini öne çıkararak sosyal bilimlere ve edebiyata yaptığı göndermelerle okura, üzerinde hiç düşünülmeyen bambaşka bir dünyayı, beyin denilen gizemli organın dünyasını anlatıyor.

Müzikofili Alıntıları - Sözleri

  • ?????????
  • Müziğin benden kaynaklandığını biliyordum.
  • Yeniden doğdum. Hayata bakışım değişti, her anın değerini bilmeye başladım.
  • "Her hastalık müzikal bir sorundur; her tedavi müzikli bir çözüm."
  • "Stravinsky'nin Müziğin Poetikası'nda Beethoven ile Bellini'yi kıyaslarken yaptığı gibi, vurguyu diğer tarafa kaydırmak da mümkün: “Beethoven, salt inatla çalışmanın ürünü gibi görünen muazzam bir müzikal malvarlığı biriktirmişti. Bellini ise melodiyi talep dahi etmeden miras almış gibiydi. Sanki Cennet ona, “Sana Beethoven'in sahip olmadığı tek şeyi vereceğim,” demişti."
  • Her birimizin zihninde, farklı kademelerde de olsa müzik taşıyor olması gerçekten tuhaf şey.
  • "“Çok ilginç,” dedi Bayan C., “ama biraz fazla bilimsel. Halüsinasyonlarımı durdurmak için ne yapabilirsiniz? Ömrümün sonuna dek çekecek miyim bunları? Böyle yaşamak çok korkunç!” Müzikal halüsinasyonları “tedavi” etmenin bir yolu olmadığını, ama onları biraz daha az rahatsızlık verici hale getirmeyi deneyebileceğimizi söyledim. Antiepileptik bir ilaç olan ama anormal beyin aktivitesini epileptik olsa da olmasa da yatıştırabilen gabapentin (Neurontin) adlı ilacı denemeye karar verdik."
  • Deborah'ya yazdığı biyografiden Clive'ın haberdar olup olmadığını sorduğumda ona iki kez gösterdiğini ama Clive'ın kitabı hemen unuttuğunu söyledi. Üzerine bol bol not alınmış kopyam yanımdaydı, Deborah'dan yine göstermesini rica ettim. "Bir kitap yazmışsın!" diye haykırdı Clive, hayretle. "Afe­rin sana! Tebrikler!" Kapağına dikkatle baktı. "Hepsini sen mi yazdın? Aman Tanrım!" Heyecanlandı, neşeyle zıpladı. Deborah ona ithaf sayfasını gösterdi ("Clive'ım için"). "Bana mı ithaf et­tin?" Deborah'ya sarıldı. Aynı sahne, hemen hemen aynı şaşkın­lık gösterisiyle, aynı sevinç nidalarıyla birkaç dakika içinde pek çok kez tekrarlandı. Clive ile Deborah, amneziye rağmen birbirlerini hala çok seviyorlar (hatta Deborah'nın kitabının alt başlığı Aşk ve Amne­zi Anıları). Clive, sanki yeni gelmiş gibi onu birkaç kez sevinçle karşıladı. Karşındakinin belleğinde hep taze kalmak, bir hediye, bir lütuf gibi karşılanmak olağanüstü bir durum olsa gerek, diye düşündüm, hem delirtici hem de onur verici. http://drt23.blogspot.com/2012/02/zamanda-kaybolan-adam.html?m=1
  • Bir frekans gibi, radyo bandı gibi. Kendimi açarsam bana geliyor. Mozart gibi, 'Cennetten geliyor' diye tarif etmek istiyorum onu.
  • Genellikle hayatın ilk evrelerinde görülse de, sinestezinin yetişkinlikte ortaya çıktığı ender durumlar da var - örneğin temporal lob nöbetleri esnasında veya halüsinojenlerin etkisinde geçici olarak belirebilir. Kalıcı ve edinilmiş sinestezinin dikkate değer tek nedeni körlüktür.
  • Ama geçmiş nedir? Geçmişin kesinliği bir yanılsamadan ibaret olamaz mı? Geçmiş, bir çiçek dürbünü, aniden çıkan her meltemle kımıldanan bir imgeler düzeni, bir kahkaha, bir düşünce olabilir mi? Ve kımıldanma, salınma, değişim her yerdeyse, nasıl bilebiliriz ?
  • Bir frekans gibi, radyo bandı gibi. Kendimi açarsam bana geliyor. Mozart gibi, 'Cennetten geliyor' diye tarif etmek istiyorum onu.
  • Müzik çalıyor kafamın içinde Tekrar tekrar yeniden ..Asla sonu gelmeden..
  • İnsan yaşlandıkça yük biriktiriyor.
  • Sensin müzik, Müzik devam ettikçe.

Müzikofili İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bilgilerime bilgi katan bir kitap daha buldum. Her bölümde yeni bir şey öğrendim. Kitabın içeriği kısaca şöyle: Geçirilen ciddi bir rahatsızlık sonucu müziğe karşı olan duyarlılıklar ve müzikle gelen rahatsızlıklar. En ilgi çekici bölüm benim için müzikal nöbetlerdi. Mesela Sicilyalı bir kadın Napoli şarkılarını çok seviyor ama ne zaman Napoli şarkısı duysa nöbet geçiriyor. Bir de müzikal halüsinasyonlar. Bu da bir melodi duyduğunu sanıp, onu tanıyamama ve sonunda geçirilen nöbetler. Her bölüm ayrı ilgi çekiciydi. (Hacer)

Oliver Sacks,müzik ve beyin... Yazarın Karısını Şapka Sanan Adam kitabından etkilenip aldığım Müzikofili,beni en az ilki kadar etkiledi. Bu kitabında da yazar hastalarının üzerinden bilimsel gerçekleri ustalıkla sergiliyor. Ayrıca beyin ve nöroloji ilgimi çeken konulardan olduğundan bu tarz kitapları birkaç senedir severek okuyan birisiyim. Bu sebeple kitaptaki tıbbi terimlere aşinalığım, okumamı kolaylaştırdı. Yine de google’dan bolca faydalandım. Fakat bu bilimsel anlatıma az çok alışkın olmayan okuyucular için kitabın zorlayıcı olabileceği aşikar. Kitapta şu ana kadar daha önce okumadığım beynin müzikle ilişkisi oldukça ilgi çekici.Ne bir müzik aleti çalabilen ne de şarkı söylebilen birisi olarak kitaptaki bazı insanların müziğe bu kadar yatkın olmalarına imrendim doğrusu. Doğuştan gelen beyindeki küçük farklılıklar insanın müzikal kabiliyetini ortaya çıkarabilirken aynı zamanda kişilerin beynine küçük bir darbeyle bile müzik dehâsı olabilmeleri mümkün olabiliyor. Öbür taraftan müziği hiç duymayan ve algılayamayan insanlar da var. Örneğin bir hastadan müzik duyduğunda ne işittiğini söylenmesi istendiğinde şöyle der: “Mutfağıma girip bütün pencere ve tavaları yere çaldığınızı düşünün, işte böyle sesler işitiyorum!”. Ama kişi diğer tüm yönlerden tamamen normaldir, tek farklılık müziği algılayamamasıdır. Bu tarz örnekler bize beyinlerimizdeki olan olayların yeteneklerimiz ve yaşantımızı nasıl etkileyebileceğini göstermiyor mu? Sahip olduğumuz özellikleri belirleyen beynimiz, bizi biz yapan şey aslında ama biz onun farkında bile değiliz. Beynin bu kişiye özgü yapısı onun işleyişini kavramaya çalışan bilim insanlarını bile zorlarken bizim bu ilgisizliğimize şaşmamak gerek. Genel olarak arka plana attığımız beynimizin önemini bu kitapta net görebiliyoruz. Kitapta beni en çok etkileyen kişi çok nadir görülen bir beyin enfeksiyonu sonucu belleğinde ciddi hasarlar oluşan, yalnızca birkaç saniyeyi hatırlayabilen Clive Wearing’ti. Önceki hayatında bir müzisyen olan Clive, hala bu yeteneklerini korumaktadır .Fakat sürekli hayatında ilk kez insan gördüğünü ya da bir şey işittiğini söyler çoğu zaman. Günlükleri dakika dakika şu cümleleri içerir: İlk kez ayığım, bu kez tamamen uyandım, bilinçliyim... Kendi ağzıyla ölü gibi olduğunu iddia eder. Çünkü geçmişiyle birlikte düşünme kabiliyeti de silinmiştir, bir bakıma zamanda kaybolmuştur. Bu durumu aklıma şu soruyu getirdi: İnsanı insan yapan değerler bu kadar güçlü hafıza kaybıyla yitirebilir mi? Bence Clive’in durumu buna en yakın örnek. Çünkü İnsan düşünemedikten ve aklını kullanarak iç ve dış dünyasındaki bağlantıyı koruyamadığı sürece insan değildir bana göre. Bellek de bizde bu dengeyi kurmamızı sağlayarak bir nevi dünyamızı bir arada tutan iplerimizdir. Bu ipler koparsa bağlantılardan da yoksun kalan insan bir nevi zamanda da mekanda da kaybolur. Clive’in diğer bir şaşırtıcı yönü ise bellek kaybına rağmen karısına olan sevgisinin bitmemesi,onu hala tanıyabilmesi. YouTube’da birçok videosu ve belgeseli bulunmakta, bunlarda karısının her odaya girişinde Clive’in sevinci duygulandırıcı. Sevgisinin silinmemesi bu duygunun insan üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermiyor mu? Bunun yanında müzik de sevgi gibi birçok hastalığa rağmen silinmeyen unsurlardan biri. Müziğin değişmeyen etkisiyle her yaştan insanı etkisi altına alabilmesi-birkaç istisna dışında tabi- beyinin müzikle çok ilişkili bir şekilde evrimleştiğini gösteriyor. Buna rağmen müziğin evrim açısından insan için neden ortaya çıktığı ise bir muamma. Darwin’in bir zamanlar dedikleri bunu çok güzel özetliyor: “Müzikten keyif alma yetisi ve müzik üretme kapasitesinin evrim açısından insan için önemli yetenekler arasında yer almaması... bunları insanın sahip olduğu en gizemli beceriler yapıyor.” Kuşkusuz müzik, insanı insan yapan önemli değerlerimizlerdendir. İnsan müzik olmadan evrimleşse idi eminim insanın yaşantısı çok farklı olurdu. Kısaca insanı bilgilendirirken düşündüren, sizi daha çok merak etmeye ve araştırmaya iten kitaplardan biri Müzikofili. Nöroloji ilgisini çekenlere yazarı ve kitaplarını öneririm. (Hazal)

https://m.youtube.com/watch?v=3jvXLKQfVPE Kitabı okuduktan sonra aklıma gelen ilk parça bu oldu. Nöroloji, beyin, sinirbilim, nöropsikoloji alanında bilginiz yoksa tavsiye etmiyorum. Akademik bir dille 29 tane vaka anlatılmış. Okurken zorlandığım ilk kitap oldu. Oliver sacks adını fazlasıyla hakeden bir nörolog.* (Achille)

Müzikofili PDF indirme linki var mı?

Oliver Sacks - Müzikofili kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Müzikofili PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Oliver Sacks Kimdir?

Oliver Wolf Sacks, hastaları ile ilgili yazdığı kitaplarla tanınmış İngiliz nörolog.

Doktor bir ailenin çocuğudur. Tıp öğrenimini Oxford Üniversitesi'nde tamamladı. 1965 yılından yaşamının sonuna kadar, New York'ta yaşamış ve nöroloji profesörü olarak doktorluk mesleğini sürdürmüştür.

Kitaplarının birçoğunda hastalarının tıbbi detaylarından çok, yaşam tecrübeleri üzerinde durur. Mars'ta Bir Antropolog ve Karısını Şapka Sanan Adam adlı kitapları farklı hastalarının çeşitli nörolojik rahatsızlıklarını anlattığı kısa bölümlerden oluşur. Diğer kitaplarında ise tek bir konuyla bütünlük sağlamıştır.

Uyanışlar adlı, Encephalitis lethargica hastalarına yardımcı olma çabasını anlattığı otobiyografik kitabı, 1990 yılında beyazperdeye aktarılmıştır. Robin Williams'ın ve Robert De Niro'nun da kadrosunda bulunduğu film, Akademi Ödülleri'ne aday gösterilmiştir.

Türkçeye çevrilmiş eserleri

Halüsinasyonlar

Uyanışlar

Karısını Şapka Sanan Adam

Mars'ta Bir Antropolog

Renkkörleri Adası

Sesleri Görmek: Sağırların Dünyasına Bir Yolculuk

Tungsten Dayı: Kimyasal Bir Çocukluğun Anıları

Dayanacak Bir Bacak

Migren

Müzikofili

Oliver Sacks Kitapları - Eserleri

  • Karısını Şapka Sanan Adam
  • Benim Periyodik Tablom
  • Mars'ta Bir Antropolog
  • Aklın Gözü
  • Halüsinasyonlar
  • Sesleri Görmek
  • Bilinç Nehri
  • Müzikofili
  • Uyanışlar
  • Dayanacak Bir Bacak
  • Renkkörleri Adası
  • Oaxaca Günlüğü
  • Migren
  • Tungsten Dayı
  • Hareket Halinde Bir Hayat
  • Everything in its Place
  • Dayanacak Bir Bacak

Oliver Sacks Alıntıları - Sözleri

  • " 'Kişi ağzıyla yalan söyleyebilir ama yüz ifadesi onu ele verir' der" (Karısını Şapka Sanan Adam)
  • Ama hekim olmayı gerçekten istediğimden emin degildim. Kimyager olma hayallerimi sürdüremezdim; kimya ,benim pek sevdiğim on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl inorganik kimyasının çok daha ötesindeydi artık (Hareket Halinde Bir Hayat)
  • Deborah'ya yazdığı biyografiden Clive'ın haberdar olup olmadığını sorduğumda ona iki kez gösterdiğini ama Clive'ın kitabı hemen unuttuğunu söyledi. Üzerine bol bol not alınmış kopyam yanımdaydı, Deborah'dan yine göstermesini rica ettim. "Bir kitap yazmışsın!" diye haykırdı Clive, hayretle. "Afe­rin sana! Tebrikler!" Kapağına dikkatle baktı. "Hepsini sen mi yazdın? Aman Tanrım!" Heyecanlandı, neşeyle zıpladı. Deborah ona ithaf sayfasını gösterdi ("Clive'ım için"). "Bana mı ithaf et­tin?" Deborah'ya sarıldı. Aynı sahne, hemen hemen aynı şaşkın­lık gösterisiyle, aynı sevinç nidalarıyla birkaç dakika içinde pek çok kez tekrarlandı. Clive ile Deborah, amneziye rağmen birbirlerini hala çok seviyorlar (hatta Deborah'nın kitabının alt başlığı Aşk ve Amne­zi Anıları). Clive, sanki yeni gelmiş gibi onu birkaç kez sevinçle karşıladı. Karşındakinin belleğinde hep taze kalmak, bir hediye, bir lütuf gibi karşılanmak olağanüstü bir durum olsa gerek, diye düşündüm, hem delirtici hem de onur verici. http://drt23.blogspot.com/2012/02/zamanda-kaybolan-adam.html?m=1 (Müzikofili)
  • ????????? (Müzikofili)
  • Demek ki hiç konuşamasalar ya da konuşmayı anlayamasalar bile bazı hastalarda düşünsel işlevler -mantıklı ve sistemli düşünmek, plan yapmak, anımsamak, öngörmek, tahmin etmek- mükemmel biçimde korunabiliyor. (Aklın Gözü)
  • "Cehennemde bile insanın yakasını bırakmayan o yalnızlığı" hepimiz biliyorduk. Hepimiz büyük karanlıklara ve derinliklere inmiştik. (Dayanacak Bir Bacak)
  • Sağırlık bir illet değildir; illet, iletişimin kesildiği ve dilin yok olduğu yerde başlar. (Sesleri Görmek)
  • Hayır, özellikle kötü bir şey yapmış olduğuma inanmıyorum. Kötü bir insan değilim. (Uyanışlar)
  • _ nasıl gidiyor ? _ Nasıl mı gidiyor Ailem ölmüş, karım şuanda huzur evinde Oğlum batıda bir yere kaçmış Yaşlı ve dolandırılmış İşte böyle hissediyorum... (Uyanışlar)
  • Bazen, ağır veya bulaşıcı bir hastalık söz konusuysa, aileyle birlikte mutfakta veya yemek odasında oturup beklerdim. Babam üst kattaki hastayı muayene ettikten sonra aşağı iner, ellerini özenle yıkar ve mutfağa yönelirdi.  (Tungsten Dayı)
  • Dışım nazik ve uysalken içim gizli bir umutsuzlukla doluydu. (Dayanacak Bir Bacak)
  • Geçmişe özlem duymaya benzer bir efkârla içim dolup taşmıştı. (Benim Periyodik Tablom)
  • “Tarihi anlamayanlar, onu tekrarlamaya mahkûmdur.” Santayana (Migren)
  • Ama geçmiş nedir? Geçmişin kesinliği bir yanılsamadan ibaret olamaz mı? Geçmiş, bir çiçek dürbünü, aniden çıkan her meltemle kımıldanan bir imgeler düzeni, bir kahkaha, bir düşünce olabilir mi? Ve kımıldanma, salınma, değişim her yerdeyse, nasıl bilebiliriz ? (Müzikofili)
  • Saatler ve dakikalar sıkıldığım zamanlar hâlâ bunlatıcı derecede uzun, kendimi bir şeye kaptırdığım zamanlar ise çok kısa geliyor. Çocukken, öylece oturup vızıldayan öğretmenleri dinlemeye zorlandığım okuldan nefret ederdim. (Bilinç Nehri)
  • "Biyolojik bir "batarya" imal etmek için, altı limonu ve patatesi birbirine(daha yüksek bir voltaj elde etmek istiyorsam seri, gücü artırmak istiyorsam paralel)bağlıyordum. (Tungsten Dayı)
  • "Gerçek şu ki, yanlış ya da doğru olan neydi, bilmiyoruz. Bildiğimiz şu: kimyasal pencere kapanınca başka bir uyanış gerçekleşti. İnsan ruhunun her ilaçtan daha güçlü olduğu. Beslenmesi gereken bu. Çalışma, oyun, dostluk, aile. Önemli olan bunlar. Unuttuğumuz bunlardı, en basit şeyler." (Uyanışlar)
  • İnsan öldüğünde yerine başkası konamaz. Doldurulamaz bir boşluk bırakır ardında, çünkü her insan tekinin kaderinde -genetik ve sinirsel kaderinde- biricik bir fert olmak, kendi yolunu bulmak, kendi hayatını ve kendi ölümünü yaşamak yazılıdır. (Benim Periyodik Tablom)
  • “Ben zamandan yapılmışım,” der Jorge Luis Borges, “zaman beni sürükleyen bir nehir, ama nehir benim.” (Bilinç Nehri)
  • Biz insanlar hataya açık, zayıf ve kusurlu, ama aynı zamanda büyük bir esnekliğe ve yaratıcılığa sahip belleklerle donatılmışız. Kaynak karmaşası veya kaynağa karşı kayıtsızlık paradoksal biçimde güçlü yanımız olabilir: Bütün bilgi kaynaklarımızı etiketleyebilseydik genellikle ilgisiz bir sürü malumatın altında ezilir giderdik. Kaynağa kayıtsızlık, okuduklarımızı, bize anlatılanları, başkalarının söylediklerini, düşündüklerini, yazdıklarını ve resmettiklerini sanki birinci elden deneyimlermiş gibi yoğun ve zengin biçimde özümsememizi sağlar. Bu sayede başkalarının gözleriyle görür, kulaklarıyla duyarız, başka zihinlere girer, bütün bir kültürün sanatını, bilimini ve dinini özümseriz, ortak akla ve bilgi birikimine dahil olur ve katkıda bulunuruz. Bellek yalnızca deneyimden değil, zihinlerin etkileşiminden de kaynaklanır. (Bilinç Nehri)

Yorum Yaz