diorex
Dedas

Onlardan Kalan - Sevinç Çokum Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Onlardan Kalan kimin eseri? Onlardan Kalan kitabının yazarı kimdir? Onlardan Kalan konusu ve anafikri nedir? Onlardan Kalan kitabı ne anlatıyor? Onlardan Kalan PDF indirme linki var mı? Onlardan Kalan kitabının yazarı Sevinç Çokum kimdir? İşte Onlardan Kalan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 04.04.2022 22:00
Onlardan Kalan - Sevinç Çokum Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sevinç Çokum

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9786055107482

Sayfa Sayısı: 170

Onlardan Kalan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sevinç Çokum'un olgunluk çizgisindeki hikâyelerinin toplamı olan Onlardan Kalan, fiziksel ve ruhsal değişim içerisindeki İstanbul mekânlarında dolaşıyor. Tren vagonları, dükkânlar, evler, sokaklar, bahçeler... 8o'ler ve 90'larda Beşiktaş, Etiler, Kadıköy, Beyoğlu... Doğal diyaloglar ve anlam yüklü imaj dünyalarına sahip hikâyelerde akılda yer eden karakter durumları resmediliyor. Üslubundaki derinleşmeyi yansıtan bu kitapta usta hikâyeci ve romancı Sevinç Çokum, duyular ve sezgiler üzerinden dikkatli ve hassas bir edebiyat dili vaat ediyor okuyuculara.

İhtiyar bazen sana içini dökmek isterdi. Dilini anlamazdın, çat pat, teşekkür etmeyi, iyi akşamlar demeyi öğrenmiştin. Anlarmış gibi başını sallardın, "Ya, ya" derdin. Bu yeterdi ona. Senin için o adam, büfenin üzerindeki o cansız heykelciklerden farksızdı. Bu sevimsiz, suratsız heykelciklerin ve bibloların tozunu alırken "Bu adam, bunca eşyayı ne yapacak?" diye düşünürdün.

İsmail, onların pahalı, kıymetli şeyler olduğunu söyleyince, sen de güzel bulmaya başladın. Hiç konuşmuyorlardı ama. Belki avuçlarında ısındıkça sana Almanca bir şeyler söylüyorlardı, sen duymuyordun.

Başım iki yana sallayıp 'Yine tozlanmışsınız yaramazlar..." diyordun.

(Tanıtım Bülteninden)

Onlardan Kalan Alıntıları - Sözleri

  • ... içimdeki o büyük yalnızlık parçalanırdı.
  • Ben küçük penceremde yağmurları beklerdim. Ve yağmurlar gelirdi. Ben yağmuru severdim.
  • Ben ona şu manolya gibi tertemiz bir yürek verdim.
  • Ah ne olur bir gün şu trenlerden değişmiş olarak insem. Evimin kapısından, bir başka ben olup girsem...
  • İnsan çocukluğunun bir yanını ömrü boyunca içinde taşıyor.
  • 'İçimde ölmekte olan ve öldüğü zaman geri getiremeyeceğim bir duygu kıpırtısı varken...'
  • Nesli tükenmiş kuşları bekler gibi bekledim.
  • "İnsan neye alışmaz ki..."
  • Bir gün o tepelerin oraya biz de gidelim ayol... derlerdi, "Şu sevdalılar gibi..."

Onlardan Kalan İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap; 1980'li yıllarda yazılmış, yerel hayatı merkeze alan, insanın yüreğine dokunan öykülerden oluşuyor. Ağdalı, yorucu bir anlatımı yok. Sade, gösterişsiz ama okuyucuyu yakalayan bir dili var. Öykülerin hepsi de hayatın içerisinden çıkarılıp okuyucuya sunulmuş gibi. Fırsatınız olursa bir bakın, derim. Keyifli okumalar... (Süha Murat Kahraman)

Ne güzel kitaptı...Sevinç Çokum'un 30 sene önce basılan bu kitabı, daha önce okuduğum iki kitabındaki üslûbun güzelliğini sürdüren ve aynı tadı veren bir çalışma. Bu hikâyelerde de insan var, insanın duyguları var, ve zaman da geçip gidiyor, insan geçmişi hatırlıyor, yaşadığı anları düşünerek hayatına bakıyor ; yazar geçmişi hatırlayan bu insanları anlatarak çok güzel, pastel renklerle çizilip resmedilmiş bir tablo koyuyor önümüze. Bu tabloda geçmiş kaçılması gereken, pişmanlıklarla dolu bir mekân değil, geçmiş yad edildikçe renkleri solan ama yine de kendince ışıltılı bir şekilde yaşamaya devam eden, güzel bir sığınak gibi, ama o bir yandan da bizi biz yapan şeyin ta kendisi... aynen duygularımız gibi. Kitabı okurken, sayfaları çevirip de yeni bir hikâyeye başladıkça, kendi hikâyemi de okuyabilirim ve buna hiç şaşırmam diye düşünüyordum bir yandan da; çünkü Çokum'un kalemi gıpta ettiğim bir üslûpla anlatıyor, bu yüzden kendimi de bu hikâyelerin arasında bulsam şaşırmazdım ve ilgiyle okurdum. Sevinç Çokum'un daha çok ilgiyi hak ettiği kesin. Selim İleri de gençlik dönemlerinde okumayı reddettiği ama seneler sonra bir romanını okuduktan sonra ilk eseri Eğik Ağaçlar'la en baştan okumaya başladığı Çokum'un kıymeti bilinmeyen yazarlarımızdan olduğunu söylüyor. Yazara ilk destekse Behçet Necatigil'den gelmiş. Bu yumuşak, naif dilin; bu güzel bakan, güzel söyleyip yazan kalemin daha çok okura ulaşmasını diliyorum. (CemCBG)

Bazı yazarlar vardır kalemleri çok zorlamadır. Yazdıkları metinlerde işledikleri duyguyu okuyucuya ulaştırmak için çok uğraşırlar. Bazen okuyucuya ulaşmayı başarırlar ama bazen de başaramazlar. Bazı yazarlar da vardır ki, kalemleri su gibidir. Yazımlarında hiçbir yapaylık, fazlalık yoktur. İlk sayfayı okumaya başladığınız andan itibaren duyguları içmeye başlarsınız, akıp gidersiniz sayfalara arasında. İlk kitabını okuduğum Sevinç Çokum benim için ikinci kategoride bahsettiğim yazarlardan biri oldu. Onlardan Kalan daha önce okuduğum bir kitaptı. Kitap okumakta zorlandığım şu günlerde elime Onlardan Kalan' a gitmesi pekte yerinde bir tercih oldu benim için. Ben "bizi" anlatan kitapları çok seviyorum ve bu kitap "biz" dolu. İçinde bulunan on altı öykünün hepsi birbirinden naif, birbirinden samimi ve doğal. Öykülerin isimlerini okurken başlıyorsunuz o samimiyeti yakalamaya. Karakterlerin hepsi geçmişimiz de var olmuş kişiler, hepsi bizden birileri. Kimimizin annesi, teyzesi, büyükannen ya da büyükbabası. Belki de babamızın kahvehane arkadaşları. Kişilerin olduğu gibi olaylar da hepimizin yasamış olduğu olaylar. Hiçbirimiz yabancı değildir Almanya'dan gelen telefonlara ya da misafilere. Çocukluktan başlayan arkadaslıklara ya da çember koşturulan düzensiz çamurlu sokaklara. Peki ya sadece akşam ezanında açan ezan çiçeğine? Evinize her geldiğinde eli boş gelmemek için ufakta olsa birseyler getiren sabun kokulu, bugün özlem duyduğumuz o güzel komşu teyzelere. Eski İstanbul sokakları, Haliç'in gümüş renkli görünümü, aksam sefaları, sardunyalar, ufak tefek taş evler derken sizi zamanda yolculuğa çıkaran, huzur ile hüznü ince ince işleyen, okuması zevk veren ama yer yer burnunuzun direğini sızlatacak potansiyele sahip bir öykü kitabı Onlardan Kalan. Hikayelerden annenize bahsederseniz annenizin burnu da sızlatabilir sonrasında annenizin öykülerine kulak verebilirsiniz.( Ben annem ile bunu yaşadım o sohbetin sonu gelmedi:) ) Edebiyat ne garip şey! Bir yandan ruhunuzu iyileştirirken bir yandan başka yaralar açıyor ruhumuza. (Hayriye Gül)

Onlardan Kalan PDF indirme linki var mı?

Sevinç Çokum - Onlardan Kalan kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Onlardan Kalan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sevinç Çokum Kimdir?

Sevinç Çokum  25 Ağustos 1943’te  İstanbul  Beşiktaş’ta dünyaya geldi. Üç kız evlada sahip olan ailenin en küçük çocuğudur. Beşiktaş Büyük Esma Sultan İlkokulunu, Beşiktaş Ortaokulu ve Lisesini bitirdi. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu; ayrıca Umumi Sosyoloji dalında öğrenim gördü.  Acıbadem Özel Anadolu Lisesinde ve Etfal Hastanesine bağlı hemşire okulunda Türkçe ve Edebiyat dersleri verdi.

Orta öğrenimi sırasında bir süre İstanbul Radyosu çocuk korosunun haftalık programlarına katıldı.   Klasik Batı müziği dalında özel keman dersleri alarak Türk ve değişik ülkelerin temsilcilerinden  oluşan A. Kavafyan yönetimindeki  İstanbul Amatör Senfoni Orkestrasında ikinci kemanlarda çaldı, konserlere katıldı. Üniversitedeyken politikayla ilgilenmeğe başladı. Bir siyasi partinin ilçe gençlik kolu başkanı oldu, daha sonra İl Gençlik Teşkilâtına geçti, bir süre sonra politikada aktif rol almaktan  vazgeçti.  Öğrenimi sırasında evlenen  Sevinç Çokum, 1968 çalkantılı döneminde öğrenci hareketlerine fikirleriyle katıldı.

Edebiyata sevgisi  ortaokul sıralarında Türkçe Öğretmeni Necmi Seren’in, lisede ise Suzan Karamanlıoğlu’nun   yönlendirmeleriyle  yol aldı. Necmi Seren öğretmenliğin dışında Macarca’dan çeviriler yapmış, ünlü “Pal Sokağı Çocukları” romanını Türkçeye kazandırmıştı. Sevinç Çokum daha o tarihlerde günlük tuttu, şiirler yazdı. Lisede öğrenciyken büyüklerin katıldığı Kudret Gazetesindeki bir yarışmaya girerek ikinci oldu. Üniversitede hikâyeler yazmağa başlayan yazarın  Bir Eski Sokak Sesi adlı öyküsü Hisar Dergisinde (Şubat 1972) yer aldı. O sıralarda Yelken ve Eflatun Dergilerinde de birkaç hikâyesi görüldü, Ahmet Nadir Caner’in yönettiği Başkent Gazetesinde  şiirlerinden bazıları  neşredildi. İlk hikâyelerini  Eğik Ağaçlar adlı kitabında toplayan yazar,  Behçet Necatigil’in  tavsiyesiyle öyküde yoğunlaştı. Bu kitabın ardından Hisar Dergisinin yanısıra  Türk Edebiyatı Dergisinde de yazmağa başladı. 1975-76 yıllarında Kültür Bakanlığı bünyesinde düzenlenen komisyonlardan Halk ve Çocuk Yayınları Kurulundaki çalışmalara katıldı. 1977-79 yıllarında Türk Edebiyatı Dergisinin yazı işleri müdürlüğünde bulundu. Daha sonra,  (1981-85)  eşi Rıfat İzzet Çokum’la kurdukları Cönk Yayınlarını yönetti. Sevinç Çokum’un öykü, söyleşi ve diğer yazıları, Hisar, Türk Edebiyatı, Gösteri,  Varlık Dergilerinde ve Dünya- Kitap’ta yer aldı.

Öyküleri:

Eğik Ağaçlar (1972), Bölüşmek (1974), Makina (1976), Derin Yara (1984),Onlardan Kalan (1987 ) Bu kitaplar birleştirilerek, Bir Eski Sokak Sesi, Evlerinin Önü, Onlardan Kalan adlarıyla yeniden yayımlandı. Rozalya Ana  (1993- Türkiye Yazarlar Birliği Armağanı), Beyaz Bir Kıyı (Fas’ta geçen hikâyeleri 1998), Gece Kuşu Uzun Öter (2001 ), Al Çiçeğin Moru (2010).

Romanları:

Zor (1977), Bizim Diyar (1978), Hilal Görününce (1984- Milli Kültür Vakfı ve TYB Armağanları), Ağustos Başağı (1989), Çırpıntılar  (1991), Karanlığa Direnen Yıldız (1996), Deli Zamanlar (2000),  Gülyüzlüm (Tefrika roman olarak yazılışı 1988, kitaplaşması 2003 ), Gece Rüzgârları (2004), Tren Burdan Geçmiyor (2007),  Arada Kalmış Tebessüm (2010), Lacivert Taşı (2011- Eskader Roman Armağanı)

Gazete Yazıları: Güzele Bakan Karınca (1997), Vaktini Bekleyen Tohum (2000 )

Anlatı:  Hevenk- Kayıp İstanbul (1993-TYB Armağanı)

Radyo programları ve TV senaryoları da bulunan Çokum, Yeniden Doğmak adlı dizi senaryosuyla  Ankara Gazeteciler Cemiyeti, 1988 Basın Şeref Belgesine lâyık görülmüştür.

Çevrilmiş Eserleri:

Çarmıh,Bir Geminin Getirdikleri, Der Neu Mensch İn Der Türkei – Almanya(Seçkiye Katılan Öyküler)

BizimDiyar, Prof.Dr.  Azize Cefarzade’nin çevirisiyle- Azerbaycan-Baku.(Roman)

Tarifsiz Bir Sesin Hikâyesi, Moderne Turkse Verhalen- Hollanda (Seçkiye Katılan Öykü)

Denizin Dalgası Saçların, Racconti dell Anatolia-İtalya (Seçkiye Katılan Öykü)

Deli Zamanlar  Arapçaya çevrilerek Mısır’da yayımlandı (Roman)

Tarlabaşı’nda Sabah Oluyor, Istanbul In Women’s Short Storıes – England ( Seçkiye Katılmış Öykü)

Deli Zamanlar Arnavutluk, Bulgaristan ve Hindistan’da yayımlanmak üzere çevrilmektedir.

Eserleri üniversitelerde araştırma konusu olan Sevinç Çokum’un yurt dışında da bazı eserleri üzerinde çalışmalar gerçekleşti. Ayn Şems Üniversitesinden Ayşe Abdülvahid Çırpıntılar romanıyla ilgili, Batıda Türk Göçmenlerinin  Sorunları  adıyla  yüksek lisans yaptı.(2008-2010) Ayrıca yine Mısır’da Kahire Üniversitesinden Muhammed Eyd, yazarın  Beyaz Bir Kıyı  adlı eserini dil bakımından inceleyen bir çalışma ortaya koydu.(2010-2011)

İlk kitabıyla insan sevgisi ve hümanizma çizgisinde görünen Sevinç Çokum, zaman içerisinde öykü ve romanlarında değişimler yaşadı. Toplum ve birey arasındaki ilişkileri kurcalayan yazar, ilk romanlarında ulusun değerlerini kişilerine aktararak onları tarih perspektifi içinde ele aldı. Giderek insanın iç yapısındaki  derinliklere yönelen yazar,  sanatın sınırları olmayacağını savunarak evrenselliğe ulaştı. Deli Zamanlar romanıyla birlikte hikâyelerindeki ince gözlemleri, dil özenini ve ironik bakışı romanlarına taşıdı. Tren Burdan Geçmiyor ve Arada Kalmış Tebessüm, Lacivert Taşı  gibi  son romanlarında sosyal-psikolojinin verileriyle insanı anlamaya çalıştı. Abukiz adını verdiği bir felsefe ortaya atarak, çok renkli ve prizmatik bir yapı içinden dünyaya baktı. İçtenliği önemseyerek öğretilerin dışındaki doğruları aradı.

 

Sevinç Çokum Kitapları - Eserleri

  • Hilal Görününce
  • Ağustos Başağı
  • Lacivert Taşı
  • Bizim Diyar
  • Rozalya Ana
  • Gece Kuşu Uzun Öter
  • Tren Burdan Geçmiyor
  • Bir Eski Sokak Sesi
  • Al Çiçeğin Moru
  • Arada Kalmış Tebessüm
  • Deli Zamanlar
  • Gece Rüzgarları
  • Onlardan Kalan
  • Çırpıntılar
  • Evlerinin Önü
  • Yüzünü Sıyır Karanlığından
  • Kırmalı Etekler
  • Hevenk - Kayıp İstanbul
  • Güzele Bakan Karınca
  • Karanlığa Direnen Yıldız
  • Gülyüzlüm
  • Zor
  • Vaktini Bekleyen Tohum
  • Çok Yapraklı İlişkiler
  • Beyaz Bir Kıyı
  • Gözyaşı Çeşmesi
  • Bölüşmek
  • Tek Kalan Fincan
  • Makina
  • Eğik Ağaçlar
  • İskele Gazinosu
  • Beyaz Bir Kıyı

Sevinç Çokum Alıntıları - Sözleri

  • Varsın adları "göçmen " olsun. Çok sürmez , Avustralyalı olurdu onlar da. Ne kadar olunabiliyorsa tabii. (Çırpıntılar)
  • İnsanın, kimi zaman canını veresiye önemsediği birinin ya da bir nesnenin gün gelip kendisi için anlamını yitirdiğini anlaması doğal yaşanmışlıklardan değil miydi? (Tren Burdan Geçmiyor)
  • Hani bazen bir kuşa sevgiyle coşkuyla bağlanirsin, sonra kuşa bir hal olur. Hani yemez de yermiş gibi yapar, durmadan uyur; kanatları düşer. Hani solmakta olan bir çiçeğe dönüşür... gayrı parlatamaz tüylerini, matlaşır o tüyler, belki çoktan ölür derisi, yenilemez kendini geri dönülmezliklerde. Sonra bir bakarsın... (Gülyüzlüm)
  • Sevgi belki de milyonlarca anlardan birindeki birkaç saniyedir; fakat o birkaç saniye aslında ömürleri içine alabilir. (Arada Kalmış Tebessüm)
  • "Gül alır, gül satarlar.. Gülden terazi tutarlar Gülü gül ile tatarlar Çarşı pazar güldür gül.." (Ağustos Başağı)
  • Hayat pişmanlıklar zinciridir. Ama yıllar sonraki doğruların, sana bazı şeyler anlatır. (Yüzünü Sıyır Karanlığından)
  • Gece ışığı umuttu çünkü, umuydu. Umularla ürerdi hayat; hele umumun bir parçası isen... (Al Çiçeğin Moru)
  • Zamanın güzel bir noktasındaydık;zaman bizi karalamamıştı henüz ;ülkemiz karalamıştı. Ülkemiz bizi gözden çıkarmamıştı henüz. (Gece Rüzgarları)
  • “Siz bilimsel çalışmalarınızı sürdürürken bunlar olmaktaydı ve sonra sis diye bir hastalık icat ettiler; sözüm ona başka ülkelerde de bu hastalığın var olduğuna dair düzmece haberler çıkmaya başladı. Hayır, hayır, bin kere hayır! Kendileri gibi düşünmeyenlerin parlak zekâlarını söndürmeye çalışıyorlardı düpedüz. Çünkü karşı çıkan çoğu insanda itiraz eden aykırı bir gene rastlanıyordu. İtiraz geni, evet! Sözgelimi diğer hücreler maviyse aykırı gen her renge dönebiliyor. Maviden mora, mordan kırmızıya, yeşile ve sarıya... İşte o dayatılmış sistemlere uymayan gen...” (Çok Yapraklı İlişkiler)
  • Savaş bizim irademizden doğsa da kaderimiz gibidir. (Gözyaşı Çeşmesi)
  • Seni gezemediğim, keşfedemediğim, bozulmamış çok yakın bir kent gibi hatırlamalıyım. (Arada Kalmış Tebessüm)
  • Belki de ölmüşsündür, nerden bileyim, bilmeyi de istemiyorum. Ben benim işte aylardır bunu söylemeye çalışıyorum. Kimse bana hangi renkleri seveceğimi, hangi tatlardan hoşlanacağımı anlatmasındı. Beni bir makine addedip her parçamı değiştirebileceğini sanmasındı. Duvarın arkasında annen var demek! Aramızda hep bir duvar vardı zaten ve bizi hangi sersem esinti yanlışlıkla bir araya getirdi, bilemiyorum. Neyse, geldi geçti. (Kırmalı Etekler)
  • Eskiden daha bakımlıydı bahçemiz. Bahçıvan da yaşlandı. Bakamıyor. Ah o kamelyaları, ortancaları, zambakları görseydiniz. Ben o zamanlar daha meraklıydım böyle şeylere şimdi çiçekleri seyretmek bile yoruyor beni. (Zor)
  • Kırılsın varsın hayalleri. Pek çabuk kırılan hayal de zaten barınmamalı insanda. (Bizim Diyar)
  • İnsanların uçsuz bucaksız gaddarlığını anlayamadan öleceğim. Tutkuların sonsuzluğunu da... (Kırmalı Etekler)
  • .. '' O çiçekleri neden yaşatmaya çalışıyorum sanki? Çiçekler de ölür elbette. Yaşayan sadece tohumlarıdır. Yaşayan ve devam eden... " (Çırpıntılar)
  • Sevdiğim, yağmurla ayrıldık biz ve yine yağmurla kavuştuk. (Yüzünü Sıyır Karanlığından)
  • Kırılsın varsın hayalleri. Pek çabuk kırılan hayal de zaten barınmamalı insanda. (Bizim Diyar)
  • Ah ne olur bir gün şu trenlerden değişmiş olarak insem. Evimin kapısından, bir başka ben olup girsem... (Onlardan Kalan)
  • Gurur... Aşkın hem dostu hem düşmanı. Dostu, çünkü onunla yaşar ve ayakta durur o bağ. Düşmanı, çünkü yaprak uçurtmaz ortalıkta, yaprak kıpırdatmaz ki öteki ruh anlasın, sezsin, sevildiğini bilsin. (Tren Burdan Geçmiyor)

Yorum Yaz