diorex
life
Dedas

Perişan Gazeller - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Perişan Gazeller kimin eseri? Perişan Gazeller kitabının yazarı kimdir? Perişan Gazeller konusu ve anafikri nedir? Perişan Gazeller kitabı ne anlatıyor? Perişan Gazeller kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Perişan Gazeller kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.02.2022 02:19
Perişan Gazeller - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İskender Pala

Tasarımcı: Utku Lomlu

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9789758950393

Sayfa Sayısı: 154

Perişan Gazeller Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kitaptaki gazeller, hem kronolojik tasniften uzak kalmış, hem tesadüfen ses kaydı yapılmış, hem de yüzyıllar sonra şairlerinin pejmürde evrakı arasından tesadüfen seçilmiş olmak bakımından perişan sıfatını üzerinde taşıyordu. Bu yüzden adına "Perişan Gazeller" dedik. Divan şiirinden tanıdığımız, sabah mahmuru bir sevgilinin yastık üzerine dağılmış saçları gibi... Her bir telinde ayrı bir güneş parlar, her bir kıvrımında farklı bir dünya görülür.

Perişan Gazeller, Bir medeniyetin, kaybolduğu yerde bulunmuş hazineleri ibidir, okurken bunu hissedeceksiniz.

(Tanıtım Yazısından)

Perişan Gazeller Alıntıları - Sözleri

  • Canan yok ise cihan gerekmez.
  • Sevgi, insanın hâkimiyeti altındadır yani insan, sevgiye hâkimdir. Ama aşkta ise, aşk, insana hâkimdir.
  • "Biri olmuş hoy birisi dest-mal olmuş sana.. " Söylenir söz değil bu. Şair işte, bu şeytanın bile aklına gelmez. Diyor ki "Gülün kokusu damıtılıp, nazın ucu işlenince;biri sana ter olmuş, biri mendil.
  • Gel gel berû ki savm ü salâtın kazâsı var Sensiz geçen zamân-ı hayâtın kazâsı yok -Seyyid Nesimi
  • Aşk, sevilende son hücresine kadar yok olma demektir. Aşk'ın ölçüsü yok olmaktır. Yani aşkta, aşık yoktur, sadece maşuk vardır. Onun icin aşk, tek kisiliktir.
  • Insanda iki öge vardır: Nefis ve gönül. Nefis şeytanidir, gönül rahmanidir. Insan gönle bakan kısmıyla rahmanidir, nefse bakan kısmıyla şeytanidir.
  • Eskiden kırk pare bohçalar olurmuş.. Damat tarafı geline kırk pare bohçayı götürdüğü zaman, damadın zenginlik vadetmediği anlaşılırmış..Aşık yoksul olan kişidir. Çünkü bütün varını, her şeyini sevgilisi uğruna feda etmiştir.
  • "Başun için al ele yürüt ayağı sakiya Ef'i-i gamdan helak olduk getir tiryakımız " Burada ayak, kadeh demektir. Kadeh sevgilinin dudağıdır. Çünkü rengi yani kırmızılığı dolayısıyla ve içinde sırlarla dolu söyleyeceği bir çift söz ile, ebedi hayat suyu bağışlar. Ef'i engerek yılanı demektir. Engerek gamından helak olduk anlamındadır. Sonuç: "Ey saki! Ey bizi sarhoş eden güzel. Başın için lutfet, ayağımızı senden yana döndür;bize izin ver ki yanına yaklaşabilelim. Gam yılanı bizi yokluğunda helak etmiştir. Sana doğru yüzümüzün dönmesi bize bir tiryak(afyon) gibi gelecektir..
  • Abıhayat dudaktan çıkan bir çift sözdür.. Sevgilinin kadehe benzeyen dudağının içi abıhayat doludur.
  • Aşığın derdi, derdinden şifa bulamamak değildir.. Çünkü o, dert içerisinde şifa bulmaktadır. Şifası derdin ta kendisidir.
  • Bir lale soğanından sadece bir tek çiçek çıkar, iki çiçek asla çıkmaz. Bunun için lale vahdeti temsil eder.
  • Nuş eden cam-ı lebin ölmekten asla gam yemez* *Dudağının şarabını, bir kerecik içebilen, ölmekten asla gam yemez.
  • "Haddeden geçmiş nezaket yal u bal olmuş sana. Mey süzülmüş şişeden ruhsar-ı al olmuş sana." Nezaket bile sana yakışabilmek için, edan olabilmek için süzgeçten geçmiş. Ve mey, senin yanağındaki rengi alabilmek için defalarca süzülmüş, saflaşmış.
  • "Bir elinde gül, bir elde cam geldin sakiya Hangisini alsam, gülü? yahut ki camı? ya seni? " Onu alıyor ama üçü de zaten gelmiş olacak. Böyle şuh bir söyleyiş!
  • "Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı? Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı? " Sevgili beni canımdan usandırdı da, cefa etmekten usanmadı. Ah'ımdan gökler tutuştu ama muradımın mumu yanmadı.

Perişan Gazeller İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitaptaki gazeller, hem kronolojik tasniften uzak kalmış, hem tesadüfen ses kaydı yapılmış, hem de yüzyıllar sonra şairlerinin pejmurde evrakı arasından tesadüfen seçilmiş olmak bakımından perişan (darmadağın, savrulmuş) sıfatını taşıdığı için kitaba aynı adı vermiştir. İlk bölümde Hurufiliği benimsemiş Nesimî’ye ait bir gazelin şerhi vardır. Nesimî’nin “Cübbemin altında Allah’tan başkası yoktur.” sözünün ne manaya geldiği de satırlar arasında kendine yer bulmuş. Divanlar içerisindeki minyatürlerde neden çekik gözlü güzellerin çizildiğinin gerekçesi de verilen bilgiler arasında. İkinci bölümde yazarın çok sıradan diye nitelendirdiği Kanunî devrinin ünlü şairlerinden Hayalî’ye ait bir gazel incelenmiş. Ok ve yay ile ilgili medeniyetimizde yer alan anlamlardan bahsedilmiş. “Yay hükümdarı temsil eder. Onun için hâkimiyeti sağlar. İnsanın nereye gideceğini veyahut da okun nereye gideceğini o belirler. Ok ise tebaiyyeti, itaati; yayın emrinde olmayı temsil eder. Bu da tebaadır.”deniyor. Darp atışı/Pota atışı/Menzil atışı Üçüncü bölümde Necati Bey’e ait bir gazel ele alınıyor. Necatî’nin özelliği, divan şiirinin kuruluş çağında, Türkçeyi şiirin içerisinde eriterek kullanması. Dördüncü bölümde “Sebk-i Hindi” ile yazılmış bir gazelin sahibi Nailî vardır. Sebk-i Hindi sözün manaya yenik olduğu bir edebiyat ekolü gibidir. Fakat mananın güzelliğini ön plana çıkarmak için meydana getirilmiş olmasına rağmen, hiç bilmeden sözün de kendiliğinden yükselmesine sebep olmuştur. Beşinci bölümde Divan edebiyatının “hikmet” yönüyle önemli şairlerinden Nabi’ye ait bir gazel incelenmiştir. Altıncı bölümde “Aşkî” mahlasını kullanan Kanuni’ye koruma görevliği yapmış bir şairimizin şiirine yer verilmiştir. *** "Sopa cennetten çıkmadır" sözünün aslı Hz. Musa'nın asasını Hz. Adem'in cennetten getirmesi hasebiyledir. İnsan sopa kullanmaya başladığı yaştan itibaren cennetlik gibi yaşar. Bu söz "sopayı eline alan artık cennetin yolunu tuttu" anlamını karşılar. Çünkü asa kullanma yaşı, olgunluğun, kemalin en üst mertebesidir. (Selma Kavurmacıoğlu)

Divan Edebiyatini sevdiren muhtesem hocanin yorumlari esliginde divan edebiyati beyit incelemeleri... Tadina doyum olmayan, okudukca yeni anlamlara cikaran muhtesem bir edebiyat zenginligi karsisinda hayran olmamak elde degil. Bir beyit binlerce yeni anlam ve muhtesem yeni bilgiler ogrendiginiz bir kitap istiyorsaniz hemen baslamalisiniz. (Ayşe Gül)

İskender Pala’nın kitaplarına, kullandığı dile hayranım. Önce romanlarını okudum şimdi de divan edebiyatı serisi olduğunu düşündüğüm kitaplara başladım. Perişan gazeller divan edebiyatı konulu seminerlerini içeren bir kitap. Gazelleri, nazireleri beyit beyit tüm anlamlarıyla açıklaması, şairleri hakkında bilgiler vermesi, bir kelimeyle o dönemin çağı hakkında birçok bilgi vermesine ba yıl dım. Bunun devamı niteliğinde peri-şan güzeller kitabını da mutlaka okuyacağım. Sizler de İskender Pala’yı ve bu tarzı seviyorsanız mutlaka okuyun okutturun. (Elif Erenalın)

Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?

İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.

1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.

1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.

1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.

1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.

1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.

1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.

1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.

1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.

İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.

Ödülleri :

1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)

2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,

2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,

2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü

2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,

Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü

İskender Pala Kitapları - Eserleri

  • Şah ve Sultan
  • Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
  • Od
  • Kitab-ı Aşk
  • Aşkname
  • Aşina Güzeller

  • Ah Mine'l-Aşk
  • ... Ve Gazel Yeniden
  • Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
  • Atasözleri
  • Ayine
  • Katre-i Matem
  • Boğaziçi'ndeki Mücevher

  • Divan Edebiyatı
  • Divane Güzeller
  • Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
  • Düşte Kalan
  • Efsane Güzeller
  • Gözgü
  • Gül Şiirleri

  • Güldeste
  • İki Darbe Arasında
  • Hayriyye
  • İki Dirhem Bir Çekirdek
  • Kadılar Kitabı
  • Kahve Molası
  • Kırk Ambar

  • Kırk Güzeller Çeşmesi
  • Kırkıncı Kapı
  • Kudemanın Kırk Atlısı
  • Leyla ile Mecnun
  • Mir'at
  • Muhteşem Şair Muhibbi
  • Müstesna Güzeller

  • Perişan Gazeller
  • Perî-şan Güzeller
  • Su Kasidesi
  • Şair Fatih: Avni
  • Şairlerin Dilinden
  • Şiirler Şairler Meclisler
  • Şir-i Kadim

  • Tavan Arası
  • Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
  • Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
  • Aşka Dair
  • Mevlana
  • Efsane
  • Hoş Sadâ

  • Kırklar Meclisi
  • Lale Devri
  • Mihmandar
  • İstanbulcunun Sandığı
  • Bülbülün Kırk Şarkısı
  • Şahane Gazeller 1
  • Üstatlar konuşuyor

  • Fetih ve Fatih
  • Nurundandır Bütün Nurlar
  • Mesela
  • İstanbul Bir Rüya
  • Karun ve Anarşist
  • Şahane Gazeller 2
  • Şahane Gazeller 3

  • Uzmanlar Konuşuyor
  • Barbarossa
  • Tarihimiz Konuşuyor
  • Türk Dili ve Kompozisyon
  • Yunus Emre
  • Şahane Gazeller 1- Fuzuli 
  • Nabi

  • Naili
  • Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
  • Necati
  • Nedim
  • Nef'i
  • Şeyh Galip
  • Aşkî

  • Baki
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Fatih'in Şiirleri
  • Abum Rabum
  • İtiraf
  • Kalp
  • Akşam Yıldızı

  • Şiirin Sultanları
  • Ortaöğretim için Divan Şiiri
  • Ahmed Paşa
  • Jennifer’ın Düğünü
  • Darbe: Kan ve Sultan
  • Aşk Bir Zamanlar
  • Neyzen Tevfik

  • Vali Hanım
  • Süleyman
  • Leyla ile Mecnun
  • Nizamülmülk
  • Kılıçarslan
  • Kervan
  • Düşte Kalan

  • Güldeste
  • Mevlanâ Celaleddin
  • Ah Mine'l Aşk
  • A-71
  • Şehir ve Kültür İstanbul

İskender Pala Alıntıları - Sözleri

  • Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
  • "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
  • Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
  • İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
  • Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
  • Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)

  • Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
  • Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
  • Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
  • 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
  • Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
  • Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
  • Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)

  • Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
  • Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
  • Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
  • Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
  • Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
  • gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
  • Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)

Yorum Yaz