Rana - Osman Necmi Gürmen Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Rana kimin eseri? Rana kitabının yazarı kimdir? Rana konusu ve anafikri nedir? Rana kitabı ne anlatıyor? Rana PDF indirme linki var mı? Rana kitabının yazarı Osman Necmi Gürmen kimdir? İşte Rana kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Osman Necmi Gürmen
Yayın Evi: Kanat Kitap
İSBN: 9789758859351
Sayfa Sayısı: 458
Rana Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yapıtlarını iki ayrı dilde kaleme alan nadir yazarlardan olan Osman Necmi Gürmen, uzun bir aradan sonra edebiyat dünyasına, Kanat Yayınları'ndan çıkan Râna kitabı ile geri döndü.
Çok sarsıcı bir dönem kitabı olan Râna, yazar Osman Necmi Gürmen'in kaleme aldığı 3. eseri. 1905-1928 yılları arasındaki dönemi akıcı bir dille ve çarpıcı olaylarla aktaran Osman Necmi, "hassas ve akıllı" Râna'ya bu iki meziyetin fayda değil nasıl zarar verdiğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Hep sorgulayan Râna ile, okurun da kendisini, çevresini, dönemi, kadını ve inancı sorgulamasını istiyor. Osman Necmi, okurun önce kalbine dokunuyor, kalbine yerleşiyor. Ünlü Fransız edebiyat dergisi Études'in yazdığı gibi, "Osman Necmi Gürmen'in romanlarında hep şiirin müziği var..."
Osman Necmi, parçalanan imparatorluğun altüst olmuş tutucu dünyasında büyüyen, her şeyiyle yeniliğe gebe bir toplumun doğum sancılarında kıvranan, iki dünya arasında Râna ile, okurunu yakın tarihimize olağanüstü bir çekicilikle yolculuğa çıkartıyor.
1927'de İstanbul'da doğan Osman Necmi Gürmen, Paris-İstanbul-Bodrum üçgeninde yaşıyor. O, 3 şehirli, 2 dilli bir yazar.
Fransızca kaleme aldığı ilk romanı L'echarpe d'iris 1976 yılında Paris'te Gallimard tarafından basıldı, 1977 yılında Hürriyet Yayınları tarafından Ebem Kuşağı adıyla yayımlandı. 2003 yılında Menler Yayınları, eseri Delibozuklar Çiftliği adıyla yeniden yayımladı.
Osman Necmi'nin Türkçe olarak kaleme aldığı ikinci romanı Kılıç Uykuda Vurulur, 1978'de Hürriyet Yayınlarınca basıldı, 1979'da Fransızca'ya çevrilip L'espadon adıyla Gallimard tarafından yayımlandı, 1981'de Norveççe'ye çevrilerek Oslo'daki Aschehoug Yayınevi tarafından Sverdfisken adıyla basıldı. 2003 yılında Menler Yayınları Kılıç Uykuda Vurulur'un yeni baskısını yaptı.
Kitapseverlere, Râna'nın yazarı Osman Necmi Gürmen ile ilgili olarak Francoise Xenakis'den bir alıntı yapalım: "Osman Necmi Gürmen'in yazısı konuşuyor, patlıyor, dokunuyor!"
(Tanıtım Yazısından)
"İçinde ters tepen biri, ters tepene gem vurmaya çalışan diğeri. Kendi kendisiyle hesaplaşır olmuş."
"Yaz küçükhanım, yaz, kölen olayım! Sevenlere çektirilen cefayı anlat. Gazeteye verelim, duyuralım, kör gözleri açalım."
Parçalanan imparatorluğun altüst olmuş tutucu dünyasında büyüyen isyankâr ve hassas bir çocuk. Her şeyiyle yeniliğe gebe bir toplumun doğum sancılarında kıvranan gen bir kadın:
İki dünya arasında Râna.
"Râna fazlasıyla akıllı, akıllı olduğu kadar da hassas. Yaşadığı şartlarda bu iki meziyet ona fayda değil zarar verir korkarım."
Osman Necmi Gürmen'in kaleminden, yakın tarihimizin en çalkantılı yıllarını konu alan bir dönem romanı.
"Osman Necmi Gürmen'in yazısı konuşuyor, patlıyor, dokunuyor, geleneksel Asya-Afrika ozanlarınıın şarkı sözü..."
- Françoise Xenakis
"Kelimelerin ağırlığını bilen bir şair, kurgu ustası bir romancı ve aynı zamanda bir filozof."
- Etudes
(Arka Kapak)
Rana Alıntıları - Sözleri
- Vicdanının sesini duyduğun müddetçe günahkâr olamazsın.
- Kulun değil kaderin emrindeydi insanlık.
- Kalem, ahengi bulduğunda, herkesten daha iyi anlatır derdini.
- Şairin dediği gibi, hafızadan yüreğe sızan şiirdi anılar.
- Hurafeye mi tarihe mi inanmalıydı kafası çalışan insan! Ölüde değil dirideydi keramet.
- Yaradan ikişer ikişer mi yaratırdı insanı? Yoksa özlem istediği yönde mi biçimlerdi simayı?
- “Acısıyla tatlısıyla şiirdir hatıralar, tarihçi gözüyle bakma,” diyen şair ne kadar da haklıydı.
- İyi günler kötü günler gelip geçer. Maziye şairin gözüyle bakmaya çalış. Sevgide bir ışıltı, hüzünde bir asalet bulursun.
- Yaraya merhem olur muydu gidenin arkasından ağlamak!
- Şu âlemi yaratana iman ettikten sonra, itikadın gereğince, istersen haç istersen cüz taşı boynunda.
- Sevmek, sevilmek, çekilecek acılara açılan kapı mıydı?
- “Oyuncak bebeklerimle yarattığım âlemde daha bir hakkaniyet vardı. Allah’ın yarattığı kanlı canlı insanların dünyasına ayak bastığımdan beri eğrinin doğruya hükmettiğini gördüm.”
- Ne günah işledim de şu üç günlük ömrümde sevgiden korkar oldum!
- Olmayacak şeyleri, yok yere mi dert ederdi kendine, hamuru bencillikle yoğrulmuş insan?
- Balkan Harbi, Cihan Harbi, İstiklal Savaşı, iç kargaşa, isyanlar, yangınlar, salgınlar… ecelin elinden kurtulmuş, ayakları üzerinde durmaya çalışan canlı cenazeyi, taburcu olup, talan edilmiş evine dönen bir hastayı andırıyordu yeni Türkiye Devleti.
Rana İncelemesi - Şahsi Yorumlar
II. Abdülhamit’e Yıldız Suikasti'nin düzenlendiği gün dünyaya geliyor Râna. Yazar, "Râna bebeğin dünyaya geldiği gün, ömür denen yazgı onu en çirkin yüzüyle karşıladı." derken çok merak etmiştim olacakları. Değdi mi diye sorarsanız, değdi. Râna'nın hayatını anlatırken dönemin toplumsal olaylarıyla, siyasetiyle ilgili bilgiler de veriyor yazarımız. Kitaplığımın baş köşesinde yerini aldı. Nedeni de aşikâr :) Belki bir gün siz de Râna'nın hikayesini merak edersiniz. Başka kitaplarda buluşmak dileğiyle.. (Rana)
Rana Osmanlı döneminde yaşayan solak olan bir kız çocuğu,solak olmasını vurguluyorum çünkü ailesi dini düşüncelerinden dolayı Rana'yı sağ elini kullanması konusunda uyarıyor,okuma yazmayı öğrenmeye çok meraklı.Özendiği bir çok şey var ama en belirgin özelliklerinden birisi de her şeyi sorgulaması,kız olarak dünyaya gelmiş olması bile onun için bir sorgulama sebebi.Ara ara sıkılır gibi olabilirsiniz ama okunmaya değer ve merak uyandıran bir kitap,akıcı bir dille anlatılmış ve sizi sıkmayacak şekilde tarihi bilgiler de verilmiş. (Burcu Kırmızıgül (Yazar))
Osmanlı İmparatorluğunun parçalanma döneminde dünyaya gelmiş olan Râna çok akıllı ve hassas olması dolayısıyla sürekli sorgulayan ve bu meziyeti yüzünden hep iki dünya arasında sıkışan isyankar ve genç bir kadın. Yakın tarihimizin en çalkantılı dönemini konu alan, psikolojik tahlilleriyle de oldukça ilginizi çekebileceğini düşündüğüm bir eser. Ben çok etkilenmiştim. ''Yatağının üzerine bıraktı kendini. Açık pencereden giren akşam ezanını dinledi. İçinde kıpır kıpır kıpırdayan yumak olmuş hissiyattan kaçmak için doğruldu, rafta duran kitaplardan birini aldı. okumak istedi, daldı gitti rastgele açılan bir sayfanın önünde... Devrilen bir direk, çöken bir dam, ezilen konsoldan çıkan bir inilti, toz bulutu, bulutun ardında boşluk... Nice zaman geçirdi o boşluğun içinde? Alacakaranlıkta, ağaçtan damın saçağına atlayan bir karaltı çiziverdi boşluğu. Ağzında minik bir serçe, havada yarasa gibi uçan kapkara bir kediydi bu karaltı. Can alan kara kedi, can veren minik kuş... Acıma, kovalama, kurtarma, intikam... Hiç! Kaçılır mıydı bu manasız dünyadan? Dünya ahret! Var mıydı başka âlem?'' (Varvara Alekseyevna)
Rana PDF indirme linki var mı?
Osman Necmi Gürmen - Rana kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Rana PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Osman Necmi Gürmen Kimdir?
İki dilde eser veren ender yazarlardan birisi olan Osman Necmi Gürmen, kitaplarını Türkçe ve Fransızca dillerinde yazmaktadır. Râna adlı romanı Türkiye'de çok satanlar listesine girmiştir.
Yaşamı
Osman Necmi Gürmen, 1927 yılında doğdu. Siverekli Hacı’an (Bucak) Aşireti’nin reisi Osman Paşa’nın torunudur. İlkokulu Göztepe Taş Mektebi’nde okudu. 1946 yılında Saint Joseph Fransız Lisesi’ni bitirdikten sonra öğrenimine devam etmek için Fransa’ya gitti.
1952 yılında Türkiye’ye döndü ve 1966’ya kadar Siverek’te yaşadı. Aşiretin iki kolu arasındaki kan davası nedeniyle zor seneler geçirdi. Siyasete girerek Adalet Partisi’nin Siverek ilçe başkanı oldu. Kan davasını sonlandırmak için alınan karar gereği Siverek’i terk etti. Fransa’ya giderek Hürriyet Gazetesi’nin Paris muhabiri oldu, sekiz yıl kadar muhabirlik yaptı. Bodrum’a yerleşti, bir otel kurdu ve 10 yıl otel işletti. 1976’da Bodrum’dan ayrılıp Fransa’ya yerleşti ve romanlarını yayımlamaya başladı.
Fransızca kaleme aldığı ilk roman L'echarpe d'iris 1976 yılında Paris'te Gallimard tarafından basıldı. 1977 yılında Hürriyet Yayınları tarafından Ebem Kuşağı adıyla yayımlandı. 2003 yılında Menler yayınları, eseri Delibozuklar Çiftliği adıyla yeniden yayımladı.
Gürmen ikinci kitabını Türkçe olarak ele aldı. Kılıç, Uykuda Vurulur adlı roman, 1978'de Hürriyet Yayınları tarafından basıldı. 1979'da eser, Fransızcaya çevrilip L'espadon adıyla Gallimard tarafindan yayımladı. 1981'de Norveççeye çevrilerek Oslo'daki Aschehoug Yayınevi tarafından Sverdfisken adıyla basıldı. Engin Cezzar, bu kitabı filme çekme girişiminde bulundu ancak proje gerçekleşmedi. 2003 yılında Menler Yayınları Kılıç Uykuda Vurulur'un yeni baskısını yaptı.
Osman Necmi Gürmen, ikinci romanından sonra yazmaya uzun süre ara verdi. Doksanlı yılların başında Fransızca olarak yeni bir roman yazmaya girişti. 16. yüzyıldaki Akdeniz’i konu edinen bir roman yazdı. Ancak bu romanı önce Türkçe yayımlamaya karar verdi. Kitabın çevirisi sürerken 2006 yılında annesinin hayatını anlattığı Râna adlı romanı yayımlayarak edebiyat dünyasına döndü. Bu roman, “Çok Satanlar ” Listesi’ne girdi. 16. yüzyıl Akdenizi’nin romanı Mühtedi ise Mart 2007’de yayımlandı. Yazar, 2008 yılında “Kılıç, Uykuda Uyur” romanını yeniden kaleme alarak Ah Vre Sevda adıyla yayımladı
Osman Necmi Gürmen, halen Paris-İstanbul-Bodrum üçgeninde yaşıyor.
Osman Necmi Gürmen Kitapları - Eserleri
- Rana
- Mühtedi
- Neydi Suçun Zeliha!
- Yaban Gülleri
- Ah Vre Sevda!
- Ebemkuşağı
- Saint-Michel'in Develeri
- Delibozuklar Çiftliği
- Kılıç Uykuda Vurulur
Osman Necmi Gürmen Alıntıları - Sözleri
- Herhangi bir konuda kesin karara varamayan tereddüt sağduyunun başlangıç noktasıdır. (Aristoteles) (Neydi Suçun Zeliha!)
- Kalem, ahengi bulduğunda, herkesten daha iyi anlatır derdini. (Rana)
- İnsanların üstünlük hevesinin nerden kaynaklandığını, neye yaradığını anlamaya çalışıyordu lokması ağzında büyüyen Nesteren. (Yaban Gülleri)
- Kulun değil kaderin emrindeydi insanlık. (Rana)
- Ne günah işledim de şu üç günlük ömrümde sevgiden korkar oldum! (Rana)
- İşte yavrum, Allah’ın sevgili kuluna bahşettiği müstesna bir andır o. Bülbülün sesini duymak herkese nasip olmaz. (Yaban Gülleri)
- "Boğuşma zamanı, barışma zamanı, SABRET, ümidini kesme yolcu.." (Mühtedi)
- Sevmek, sevilmek, çekilecek acılara açılan kapı mıydı? (Rana)
- Yeşeren yaprakları seçer miydi yılların yıprattığı buğulanmış gözleri? (Yaban Gülleri)
- İçlerinde en kötüsü Mecnun’un hastalığı değil mi dede? Mecnun nesi var nesi yoksa yalın ayak çöllere düşmüş zavallı. Evladım, Mecnun bu âlemin bânisi Yaradan’a olan sevgisinden dünya nimetlerini umursamaz olmuş. Aslında deli değil veli o. (Yaban Gülleri)
- “Oyuncak bebeklerimle yarattığım âlemde daha bir hakkaniyet vardı. Allah’ın yarattığı kanlı canlı insanların dünyasına ayak bastığımdan beri eğrinin doğruya hükmettiğini gördüm.” (Rana)
- Şu zorlu hayat mücadelesinde felsefi malûmata maalesef yabancı kaldım, siz açıklayın, eziyet etmeyin bana. (Yaban Gülleri)
- "Harfle,mürekkeple yazılmadı,kar gibi ak bir yürektir sûfinin divanı" (Yaban Gülleri)
- Balkan Harbi, Cihan Harbi, İstiklal Savaşı, iç kargaşa, isyanlar, yangınlar, salgınlar… ecelin elinden kurtulmuş, ayakları üzerinde durmaya çalışan canlı cenazeyi, taburcu olup, talan edilmiş evine dönen bir hastayı andırıyordu yeni Türkiye Devleti. (Rana)
- Yaraya merhem olur muydu gidenin arkasından ağlamak! (Rana)
- Denizin üstü de altı gibidir, büyükler küçükleri yutmakla geçinir. (Mühtedi)
- Hurafeye mi tarihe mi inanmalıydı kafası çalışan insan! Ölüde değil dirideydi keramet. (Rana)
- Kanat çırpmayı bekleyen hürriyetim kadere boyun eğdi, Evet, "Yeryüzünde herşeyin bir zamanı vardı, ağlama, gülme zamanı, vurup kırma zamanı, yaralara merhem vurma zamanı..." (Mühtedi)
- Olmayacak şeyleri, yok yere mi dert ederdi kendine, hamuru bencillikle yoğrulmuş insan? (Rana)
- İçimi kanıksamış zevkler, giderilmiş isteklerle dolduran, güçlü, duygusuz, irade ürünü erdemlerin donukluğunu unutarak, hırs çimentosuyla kurulmuş, yapay güzelliklere boyanmış mezbahalardan mucize sonucu kurtulan kuzu gibi, bana yakından gülümseyen, daha yoğun, aydınlıkların duru mavisinde, gönlümde yükselen kavalın türküsüyle besleneceğim. Yağmur yine yağacak, çimen yine bitecek, başaklar elbet buğday olacak. Göğün bir damlasını yakalamak için, düne kadar hastalıklı istiridye örneği kapanan mendilimin kıvrımlarını açıp, sümüklere bulaşmış, inci gibi parlayan yıllanmış gözyaşlarımı seyredeceğim artık. (Delibozuklar Çiftliği)