Şah'ın Bütün Adamları - Stephen Kinzer Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Şah'ın Bütün Adamları kimin eseri? Şah'ın Bütün Adamları kitabının yazarı kimdir? Şah'ın Bütün Adamları konusu ve anafikri nedir? Şah'ın Bütün Adamları kitabı ne anlatıyor? Şah'ın Bütün Adamları PDF indirme linki var mı? Şah'ın Bütün Adamları kitabının yazarı Stephen Kinzer kimdir? İşte Şah'ın Bütün Adamları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Stephen Kinzer
Çevirmen: Selim Önal
Yayın Evi: İletişim Yayınları
İSBN: 9789750502408
Sayfa Sayısı: 303
Şah'ın Bütün Adamları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Okurlarımızın Hilâl ve Yıldız; İki Dünya Arasında Türkiye adlı kitabından tanıdıkları ünlü Amerikalı gazeteci Stephen Kinzer bu kez, CIA’nın 1953’te İran’da kotardığı darbenin ibret verici ayrıntılarını gün ışığına çıkarıyor. Yoksul halkın seçtiği, demokrasiye ve anayasaya bağlı Musaddık’ın trajik öyküsünün yanısıra, Britanya ve ABD’nin dış politikalarının inşa süreçleri de bir casus romanı üslûbuyla anlatılıyor.
Bunların ötesinde, Stephen Kinzer, bugün Ortadoğu’da hüküm süren ve ABD’nin terörist olarak adlandırdığı oluşumların kökenini yarım yüzyıl önceki İran’da arıyor.
Ortadoğu’nun, İran’ın ve Batı’nın hem dününü hem de bugününü anlamak için temel bir kitap...
“Stephen Kinzer’in İran darbesini yeniden kurgulayışı çok parlak, gerçekleri anlattığı için de çok etkileyici. Bir macera romanı kadar heyecan verici. Ayrıca, Birleşik Devletler’in Afganistan ve Irak gibi ülkelerde ne işler çevirdiği hakkında da fikir veriyor”
Gore Vidal
“Olağanüstü, akıcı ve gerçeklere dayalı... Şah’ın Bütün Adamları heyecanlı ve nefes kesen bir casus romanı olmasının yanısıra, günümüzün zorlu problemleriyle de ilgili.”
Senatör Richard Lugar, Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı
“Bir ulusun sözde inşa edilmesinin kasvetli komedisi. Bugünün Britanyalı ve Amerikalı okuyucuları utançtan kızaracaklar.”
John le Carre
Şah'ın Bütün Adamları Alıntıları - Sözleri
- İran’da devrim sonrasında gelen nesil rüştünü ispat ettikçe İranlı entelektüeller 1953 darbesinin uzun vadeli etkilerini de değerlendirmeye başladılar. İlgi çekici sorular soran düşünsel makaleler yayınladılar. Bunlardan biri Amerikan dış politikası dergilerinden birinde yer aldı: “İran’ın darbe sayesinde olgun bir demokrasiye geçeceği düşüncesi makul bir iddiadır. 1979 yılında ülkeyi ebediyen terk etmesinden sonra, birçok İranlı 1953’te olanların tekrarlanmasından korkuyordu. Bu korku, öğrencilerin Birleşik Devletler büyükelçiliğini ele geçirmesindeki başlıca nedenlerden biri oldu. Rehine krizi Irak’ın İran’a saldırmasına, İslam Devrimi de Sovyetler’in Afganistan istilasına karar vermesine sebep oldu. Özetle, Tahran’da yaşanan o bir haftalık kısa zaman dilimi tarihin akışını çok fazla etkiledi…. 1953 darbesi ve sonuçları bugün Ortadoğu ve Ön Asya’da meydana gelen siyasi saflaşmaların başlangıç noktası oldu. Uzak görüşlülükle 1979 İslam Devrimi’nin kaçınılmaz olduğu söylenebilir miydi? Yoksa 1953 yılında İranlıların tercihleri değişime zorlandığı için mi böyle oldu? “
- Richard W. Cottam: Musaddık’ı devirmek gerçekten tarihi bir karardı. O sırada İran tam da nüfusunun büyük çoğunluğunun geometrik bir artışla politize olmaya başladığı kritik dönemeçteydi. Bilinçlenen bireyler tanıdıkları liderlere bakıp, destekleyebilecekleri düsturlar, değerler ve kurumlar arayacaklardı. Eğer Musaddık, Ulusal Cephe ve Kuran’ı daha liberal bir şekilde yorumlayan dini liderler İran hükümetini kontrol etmeye devam etselerdi, uyuyan bu kitlelere önderlik edebilirlerdi. Aksine, halktan kopuk diktatör bir şah onların yerine geçti… Birleşik Devletler’in politikası İran tarihini kökünden değiştirdi. Bu politika tek güvenilir dış destekçisi ve ideolojik müttefiki olarak Birleşik Devletler’i gören milliyetçi elit bir kesim yarattı. İran’ın ulusal bütünlüğünü ve saygınlığını simgeleyen bir hükümetin bertaraf edilmesine yardım ederek sonraki rejimin ulusal meşruiyetini yok etmiş oldu…
- Bilmediğiniz geçmiş dışında dünyada yeni bir şey yoktur. " Harry Truman
- Tütün lsyanı'ndan sonraki on yılda lranlıların politik bilinci inanılmaz bir gelişme gösterdi. Şii doktrininin temel öğretisi olan Allah'ın yöneticilerden adaletle yönetmesini istemesi, birçoklarının toplum içinde gelişen halkın egemenliği ideallerine sarılmasına yol açtı. 20. yüzyılın şafağı söktüğünde kimileri monarşi yönetiminden şüpheye düştü. Birkaç şehirde onu yıkmaya adanmış gizli dernekler kuruldu. Danton ve Robespierre'i yücelten, Fransız ihtilali üzerine yazılmış kitaplar ellerde dolaşmaya başladı. Yenilmez olduğu düşünülen Britanyalıların Güney Afrika'da birden ortaya çıkan Boer'ler karşısında yenildikleri haberleri seçeneklerin sınırsız olduğu duygusunu yarattı. Bunu daha da güçlendiren Rusya'nın 1905 yılında Japonya karşısında uğradığı askeri yenilgi sonrası çıkan isyanın Çar II. Nikola'ya parlamentoyu kabul ettirmesi olmuştur. lran'da devrim için sahne hazırdı. Gerek duyulan tek şey ulusu ateşleyecek bir kıvılcımdı.
- İnsanlar körü körüne itaat etmek dışında alternatif bir yol olduğunun farkına vardıkları zaman tarih istikametini değiştirir. Kiliseye karşı Martin Luther'in meydan okuyuşu, Fransız Devrimi esnasında Bastil baskını, Boston Çay Partisi hep böyle anlardır. İran için de mutlakiyetin sonunun başlangıcı Tütün İsyanı ile geldi ve yeni bir politik çağın öncüsü oldu.
- Şah'la yaptığı görüşmelerde Roosevelt "bir milyon ABD doları muadili paranın" ve birkaç "çok tecrübeli, profesyonel örgütçünün" emrinde olduğunu ve bunların "broşürler dağıtıp, çeteleri organize edebileceğini, onun işaret edeceği muhalifleri izleyebileceğini" söyledi. "Saldırının dört unsuru" üzerine şekillendirilen Ajax Operasyonu'nu tarif etti. Önce camilerde, basında ve sokaklarda yürütülen kampanya ile Musaddık'ın popülaritesi azaltılacaktı. lkinci aşamada Şah'ın askeri yetkilileri görevden azledilme emrini Musaddık'a tebliğ edeceklerdi. Üçüncü aşamada çeteler sokakların kontrolünü ele geçireceklerdi. Dördüncü aşamada da General Zahidi muzafferane bir şekilde ortaya çıkıp, Şah'ın onu başbakan olarak atamasını kabul edecekti.
- Aslında kalabalıkların gerçek isteklerinin hiç önemi yoktu. Tabii ki kalabalıkların Musaddık'ın kapı dışarı edilmesi için haykırması en çok istenen şeydi. Fakat onu desteklemek için bağırmaları da çok yararlıydı çünkü böylece düşünce ayrılıkları keskinleşecekti ve hanedana bağlı askerler çok sert reaksiyon gösteceklerdi. Hepsinden önemlisi, Tahran kargaşa içinde olacaktı.
- Musaddık rüşvetçi, komünist yandaşı, İslamiyet düşmanı ve ordunun manevi değerleri ile gücünü yok etme eğiliminde biri olarak resmedilecekti.
Şah'ın Bütün Adamları İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Şahın Bütün Adamları: Batı dünyasının demokrasiye bakışını anlamak için çok güzel bir kitaptır. Bugünlerde NATO’dan kurtarıcı bekleyenlerin, ABD’nin geçmişte İran halkının tercihlerini nasıl çiğnediğini, yok ettiğini görmesi için önemli bir eser. İranlıları Arap zanneden bir ülkede bunun okunmasını tavsiye etmem absürt gelse de okuyun, İranlıların Arap olmadıklarını anlayın. (Arap olsalar ne olur ki?) Yazarı Stephen Kinzer’ın bu eseri İran halkına ithaf etmesi de oldukça duygulandırıcı. (A.)
Dünya hakimiyeti üzerine oyunlar oynayan devletlerin itiraf edilmiş ilk oyunu olan komşumuz İran’da tarihinin ilk ve tek Laik lideri Muhammed Mısaddık’a 1953 yılında CIA tarafınca gerçekleştirilen darbenin içyüzünü öğrenebileceğiniz güzel bir kaynak. Aklınıza acaba “Türkiye üzerine oynanan oyunlar da bir gün itiraf edilecek mi?” Sorusunu getireceğini düşünüyorum. Okudukça bir ulusun bütün olmadan ve birbirine sadık olmadan, rüşvet ve kışkırtmayla nasıl dağıtılarak birbirine düşürülebileceğini daha iyi anlıyor insan. Bir yandan da toplumu ileriye taşıyacak reformların ancak reform şartları yaratıldıktan sonra uygulanabileceğini, aksi halde reformun geldiği gibi gidebileceğini de gözönüne seriyor 1953 ağustosunda 6 gün içinde İran’da yaşananlar. (Levent Ü.)
Şah'ın Bütün Adamları PDF indirme linki var mı?
Stephen Kinzer - Şah'ın Bütün Adamları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Şah'ın Bütün Adamları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Stephen Kinzer Kimdir?
Stephen Kinzer, Amerikalı yazar ve gazeteci. New York Times gazetesi için 5 kıtaya yayılmış 50'den fazla ülkeden habercilik yapmış kıdemli muhabirlerdendir. 1980'lerde Orta Amerika'daki devrimleri ve sosyal ayaklanmaları yakından takip etmiştir. 1990'larda gazetenin Berlin bürosu şefliğine terfi etmiş ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Doğu ve Merkez Avrupa'nın doğuşunu gözlemlemiştir.
1996 ile 2000 yılları arasında gazetenin İstanbul bürosunu kurmuş ve yöneticiliğini yapmıştır. Şu anda Northwestern Üniversitesi'nde Gazetecilik ve ABD dış polikitası bölümlerinde öğretim görevlisi görevini sürdürmektedir.
Kinzer'in Türkiye, Orta Amerika, Iran ve 19. yüzyılın sonlarından itibaren dünya üzerindeki ABD destekli darbeler ve son olarak Ruanda'nın katliamdan kurtarılışı hakkındakurgusal olmayan kitapları mevcuttur. ABD'nin Iran'a olası bir askeri müdahalesine muhalefet etmiştir. Bunun baskıcı İslami rejim altında yaşayan halka yayılmış olan ABD yanlısı duyguları yok edeceğini sık sık dile getirmiştir. Ayrıca, ABD'nin Latin Amerika politikasının da sert muhaliflerindendir. Imagineer dergisinin 2010 röportajında şunları söylemiştir:
Latin Amerika'daki ABD müdahalesinin karşı konulamaz olumsuz etkileri olmaktadır. Bizim "Amerikan Değerleri" dediğimiz şey uğruna savaşan insanların, takviye edilen ölümcül ve adil olmayan sosyal sistemler ile ezilmesine yol açmıştır. Birçok durumda, Şili, Guatemala ya da Honduras örneklerinde olduğu gibi, aslında bizimkilerle aynı prensiplere sahip hükümetleri devirip yerine ABD'nin savunduğu her şeyden nefret eden demokratik, yarı demokratik ya da nasyonalist liderler getirmiş durumdayız.
Stephen Kinzer Kitapları - Eserleri
- Şah'ın Bütün Adamları
- Hilal ve Yıldız
- Dulles Kardeşler
- Ezber Bozmak
- Reset : Iran, Turkey, and America's Future
- Darbe
- Reset
- All the Shahs Men: An American Coup and the Roots of Middle East Terror
- Crescent and Star: Turkey Between Two Worlds
Stephen Kinzer Alıntıları - Sözleri
- Türkiye, İran ve Birleşik Devletler'i birbirine bağlayan bir işbirliği iki sebeple mantıklıdır: ülkeler aynı stratejik ilgileri, halklar da aynı değerleri paylaşmaktadır. 21. yüzyılın cazip "iktidar üçgeni" budur. (Ezber Bozmak)
- Amerikan Başkanları, Hawaii’de ve 1898’de İspanya’ya karşı ayaklanan ülkelerde yeni müdahaleci politikalarını test ettiler ve geliştirdiler. Fakat bu durumlarda başkaları tarafından yaratılmış olan şartlara tepki göstermekteydiler. Bir başkanın, yabancı bir hükümdarı azletmek için ilk defa kendi kendine hareket edişi 1909’da, William Howard Taft’in Nikaragualı Başkan José Carlos Zelaya’nın devrilişini emretmesiyle gerçekleşmişti. Taft, Amerika’nın güvenliğini korumak ve demokratik prensipler aşılamak için bu şekilde hareket ettiğini iddia etti. Asıl amacı ise, Amerikan şirketlerinin Nikaragua’da istedikleri gibi çalışmalarını savunmaktı. Daha geniş bakılırsa Taft, Birleşik Devletlerin yabancı ülkelerde tercihi olan sürekliliği empoze etme hakkına parmak basıyordu. Bu bir model oldu. 20. yüzyıl süresince ve 21. yüzyıl başlangıcına değin, Birleşik Devletler tekrar tekrar ordusunun ve gizli kapaklı faaliyetlerinin gücünü, Amerikan menfaatini korumayı reddeden hükümetleri devirmek için kullandı. Müdahalesini her seferinde cafcaflı bir ulusal güvenlik ve özgürlük iddiasının altına sakladı. Fakat çoğu durumda temelde ekonomik sebeplerle hareket etti- spesifik olarak Amerikalıların tüm dünyada engelle karşılaşmadan ticaret yapabilme haklarını kabul ettirmek ve korumak için. (Darbe)
- Gelişmiş ülkelerde meclis üyesi ya da yönetici olarak hizmet etme yeteneğine sahip insan sayısı çok fazladır. Dolayısıyla bu ülkeler göreceli olarak daha iyi yönetilirler. Yelpazenin diğer ucunda ise, eğitim ve toplumsal sistemleri herhangi bir nedenle yetenekli bir siyasi sınıf üretemeyen ülkeler yer alır. Türkiye bu iki aşırı uç arasında bir yerde sıkışmıştır. Yazarları, düşünürleri, üniversite profesörleri ve iş adamları dünyadaki benzerleri kadar yetenekli, iyi eğitilmiş ve tecrübe sahibidir. Ancak siyasi sistem bu insanları son derece etkin bir şekilde iktidar konumlarından uzak tutacak şekilde tasarlanmıştır ve bunun doğal sonucu olarak Türk demokrasisi engellenmiş durumdadır. Başka hiçbir ülkede, eğitimli seçkinlerin kalitesi ile siyasi sınıfın kalitesi arasındaki fark, Türkiye'deki kadar büyük değildir. (Hilal ve Yıldız)
- Benjamin Disraeli - Türkler hakkında; "Bu insanların doğal olarak bir şekilde uyuşuk ve melankolik olan yaşamı benim zevklerimle büyük ölçüde uyuşuyor ve sizin de bundan nefret edeceğinizi sanmıyorum. Rahat sedirlerin üzerine uzanmak ve olağanüstü pipolar içmek, her gün mükemmel olması için yarım düzine hizmetçi gerektiren bir banyonun lüksüne kendini kaptırmak, sürekli olarak güzel bir manzaranın bulunduğu kıyı boyunca kavisli bir kayıkla hava almak ve bir Arap atıyla rahvan gitmekten daha fazla bir gayret sarf etmemek; bence kulüplerin tüm telaşından ve salonların tüm can sıkıcılığından çok daha makul bir yaşam. Hiçbir abartı veya renklendirme olmaksızın, binlerce sakin zevk kaynağı ve binlerce yumuşak eğlence biçiminin bunlara eşlik ettiği bir yaşam sürdürülebilir burada . Ama bunları anlatmak sizi yorabilir, bu yüzden onları sizin kendi canlı hayal gücünüze bırakıyorum." (Hilal ve Yıldız)
- İnsanlar körü körüne itaat etmek dışında alternatif bir yol olduğunun farkına vardıkları zaman tarih istikametini değiştirir. Kiliseye karşı Martin Luther'in meydan okuyuşu, Fransız Devrimi esnasında Bastil baskını, Boston Çay Partisi hep böyle anlardır. İran için de mutlakiyetin sonunun başlangıcı Tütün İsyanı ile geldi ve yeni bir politik çağın öncüsü oldu. (Şah'ın Bütün Adamları)
- Türkiye'de üç yıl kaldıktan sonra başka bir göreve atanan bir diplomat arkadaşım var. Kendisinden sonra görevi alacak olan diplomata tavsiyeler içeren bir not hazırlaması gerekiyordu: "Dört emri asla çiğneme. Kürtlere sempati gös terme. 1915'te Ermenilere olanları tartışırken asla soykırım kelimesini kullanma. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin meşruiyetini asla sorgulama. En önemlisi, Türk halkının dini inançlarından bahsetme ve insanların Atatürk'ün reformlarını tam olarak benimsemediğini ileri sürme." işini gerçekten böyle mi tanımladığını sorduğumda güldü. "On ya da yirmi emir de yapabilirdim ama dörtte bırakmaya karar verdim." (Hilal ve Yıldız)
- Ama Atatürk’ün iktidara geldiği 1923 yılı Türkiye tarihinin sıfırıncı yılı değildir. Her şeyin değiştiği an değildir. Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk reformları kadar radikal olan reformcu Osmanlı nesillerinin attığı temel üzerinde inşa etmiştir. Eğitimli Türkler bir yüzyıl boyunca anayasaya, cumhuriyet devletine, kadın haklarına ve laikliğe inanmıştı. Atatürk bu fikirleri benimseyen ilk kişi değil, bu fikirleri devletin prensipleri haline dönüştüren ilk kişidir. (Ezber Bozmak)
- Eğer Türkler uzaktaki bir kötülük odağından ibaret olsalardı Avrupalıların kalbinde dinsiz Çinlilerin yarattığı korkudan daha f azla bir korku yaratamazlardı. Onlar hakkında düşünmeyi bile bu kadar korkunç yapan şey, Türk güçlerinin Avrupa'nın kapılarını yumruklamakta olmasıydı. Sultan Osman tarafından kurulan ve Ingilizce'de Ottomans olarak bilinen en başarılı Türk kabilesi I453'te Konstantinapolis fethetti. Böylece bir zamanlar Roma imparatorluğumun başkenti olan ve ondan sonra da bin yıldan daha uzun bir süre boyunca Bizans imparatorluğu'nun başkentliğini yapan bir Hıristiyan kentinin sahipliğini elde etmiş oldu. Bu fetih Türkleri tüm insanlık tarihinin en güçlü kültürel olarak en etkili iki kırallığının en azından coğrafi mirasçısı haline getirdi. Yalnızca bir zamanlar... (Hilal ve Yıldız)
- Aslında kalabalıkların gerçek isteklerinin hiç önemi yoktu. Tabii ki kalabalıkların Musaddık'ın kapı dışarı edilmesi için haykırması en çok istenen şeydi. Fakat onu desteklemek için bağırmaları da çok yararlıydı çünkü böylece düşünce ayrılıkları keskinleşecekti ve hanedana bağlı askerler çok sert reaksiyon gösteceklerdi. Hepsinden önemlisi, Tahran kargaşa içinde olacaktı. (Şah'ın Bütün Adamları)
- İran’da devrim sonrasında gelen nesil rüştünü ispat ettikçe İranlı entelektüeller 1953 darbesinin uzun vadeli etkilerini de değerlendirmeye başladılar. İlgi çekici sorular soran düşünsel makaleler yayınladılar. Bunlardan biri Amerikan dış politikası dergilerinden birinde yer aldı: “İran’ın darbe sayesinde olgun bir demokrasiye geçeceği düşüncesi makul bir iddiadır. 1979 yılında ülkeyi ebediyen terk etmesinden sonra, birçok İranlı 1953’te olanların tekrarlanmasından korkuyordu. Bu korku, öğrencilerin Birleşik Devletler büyükelçiliğini ele geçirmesindeki başlıca nedenlerden biri oldu. Rehine krizi Irak’ın İran’a saldırmasına, İslam Devrimi de Sovyetler’in Afganistan istilasına karar vermesine sebep oldu. Özetle, Tahran’da yaşanan o bir haftalık kısa zaman dilimi tarihin akışını çok fazla etkiledi…. 1953 darbesi ve sonuçları bugün Ortadoğu ve Ön Asya’da meydana gelen siyasi saflaşmaların başlangıç noktası oldu. Uzak görüşlülükle 1979 İslam Devrimi’nin kaçınılmaz olduğu söylenebilir miydi? Yoksa 1953 yılında İranlıların tercihleri değişime zorlandığı için mi böyle oldu? “ (Şah'ın Bütün Adamları)
- Şah, laik muhalif grupları yasakladı ama din adamlarından korktu ve onlara dokunmadı. Sonuçta camiler hanlıların toplanıp yasaklanan şeylerden konuşabildikleri yegâne mekânlar oldu. Milliyetçiler ve şah karşıtı eylem planlayanlar oralara doğru çekildiler. Mollalar onların akıl hocası oldu. Muhalif hareket yavaş yavaş dini bir ton kazandı. Bu durum yaklaşmakta olan lsyana kesin şeklini verecekti. (Ezber Bozmak)
- İran’ın diktatörlüğe savrulması Birleşik Devletler’in İran’ın gördüğü en demokratik hükümeti devirmesinden sonra başladı. Her ne kadar İngilizce basılan yüzyılın tarihi kitapları bir ya da iki satır ayırsa da Muhammed Musaddık’a karşı yapılan 1953 darbesi 20. yüzyılın önemli olaylarından biridir. (Ezber Bozmak)
- Tütün lsyanı'ndan sonraki on yılda lranlıların politik bilinci inanılmaz bir gelişme gösterdi. Şii doktrininin temel öğretisi olan Allah'ın yöneticilerden adaletle yönetmesini istemesi, birçoklarının toplum içinde gelişen halkın egemenliği ideallerine sarılmasına yol açtı. 20. yüzyılın şafağı söktüğünde kimileri monarşi yönetiminden şüpheye düştü. Birkaç şehirde onu yıkmaya adanmış gizli dernekler kuruldu. Danton ve Robespierre'i yücelten, Fransız ihtilali üzerine yazılmış kitaplar ellerde dolaşmaya başladı. Yenilmez olduğu düşünülen Britanyalıların Güney Afrika'da birden ortaya çıkan Boer'ler karşısında yenildikleri haberleri seçeneklerin sınırsız olduğu duygusunu yarattı. Bunu daha da güçlendiren Rusya'nın 1905 yılında Japonya karşısında uğradığı askeri yenilgi sonrası çıkan isyanın Çar II. Nikola'ya parlamentoyu kabul ettirmesi olmuştur. lran'da devrim için sahne hazırdı. Gerek duyulan tek şey ulusu ateşleyecek bir kıvılcımdı. (Şah'ın Bütün Adamları)
- Atatürk, iktidardayken, mutlakıyetin kesinlikle istikrarsızlığa yol açtığını ve dolayısıyla diktatörlüğün bile sınırlarının olması gerektiğini anladı. Şah Rıza bunu anlayamadı. Atatürk o gün geldiğinde Türklere siyasi demokrasi verilmesinin gerekeceğini biliyordu. ... İki lider de otokrat ve radikal reformcuydu. Türkiye ve İran’a bıraktıkları iki miras bunlardır. Ama Atatürk kurumlar oluşturdu, iktidardan zarafetle çekildi ve ülkesini özgürlük yoluna soktu. Rıza bunları yapmadı. (Ezber Bozmak)
- Devrim sonrası mücadeleden neden mollalar galip olarak çıktı? Öncelikle, sıradan Iranlının yaygın ve derin desteğine sahiptiler; liberal siyasi partiler ise, aksine, şahın baskıcı yönetimi tarafından dumura uğratılmıştı ve kitlelerle bağını kaybetmişti. İkinci olarak, dinin İran toplumundaki rolü şahın anladığından çok daha derindi ve rejim yozlaştıkça mollaların ahlaki otoriteleri artmıştı. Üçüncü olarak, mollalar kendilerine karşı olanlara şiddet uygulamaya diğer gruplara göre daha hazırdılar. Kendilerini kaybedercesine baskı uyguladılar, insanları hapsettiler ve öldürdüler. Sonunda, Iranlıların 1953 yılında kaybettikleri demokrasiye yeniden kavuşacaklarını ümit ettikleri rejimin kontrolünü mollalar ele geçirdiler. (Ezber Bozmak)
- Güçlü bir ulus neden daha güçsüz bir ulusa saldırır? Çoğunlukla, düşünce yapısını empoze etmek, gücünü arttırmak ya da kıymetli kaynakların kontrolünü ele geçirmek için. Bu üç etkenin farklı farklı kombinasyonları, küresel menzilini genişlettiği son yüzyıl içinde ve daha öncesinde Birleşik Devletleri motive etmiştir. Irak’ın 2003’te işgali tekil bir hadise değildir. Amerikalıların, kendilerini ideolojik, politik ve ekonomik sebeplerden sinirlendiren 14 hükümeti yıktığı 110 yıllık dönemin doruğudur. Birleşik Devletler, başka devletleri istediklerini yerine getirmeye ikna etmek için çeşitli yollara başvurmaktadır. Çoğu durumda, eskiden beri var olan diplomatik taktiklere başvurmakta, yani Amerikan menfaatini destekleyen hükümetlere ödüller, reddedenlere ise misilleme vaat etmektedir. Zaman zaman dost rejimleri halkın öfkesine veya isyanlara karşı savunmuştur. Birçok farklı yerde, başkalarının organize ettiği darbe ya da devrimlere sessizce destek olmuştur. İki defa ise, dünya savaşları bağlamında, eski yönetim düzenlerini silmeye ve yenilerini kabul ettirmeye yardım etmiştir. Çağdaş tarihte hiçbir devlet, bunu bu kadar sık ve kendi sahillerinden bu denli uzakta ve bu kadar çok yerde yapmamıştır. Amerika’nın uzun “rejim değişikliği” yüzyılı Hawaii monarşisinin devrilmesiyle 1893’te başlamıştı. Bu, kültürel bir trajediye operakomik süsü verilip kararsızca yapılmış, sakarca bir işti. (Darbe)
- Türkçe'de en sevdiğim sözcük istiklal sözcüğüdür. Sözlük bu sözcüğün "bağımsızlık" anlamına geldiğini söylüyor ki sadece bu bile, sözcüğe her dilde özel bir yer kazandırmak için yeterlidir. Türkiye'de ise bu sözcük özel bir tınıya sahiptir çünkü Türkiye bağımsız olabilmek için fazlasıyla mücadele etmektedir. (Hilal ve Yıldız)
- Şah'la yaptığı görüşmelerde Roosevelt "bir milyon ABD doları muadili paranın" ve birkaç "çok tecrübeli, profesyonel örgütçünün" emrinde olduğunu ve bunların "broşürler dağıtıp, çeteleri organize edebileceğini, onun işaret edeceği muhalifleri izleyebileceğini" söyledi. "Saldırının dört unsuru" üzerine şekillendirilen Ajax Operasyonu'nu tarif etti. Önce camilerde, basında ve sokaklarda yürütülen kampanya ile Musaddık'ın popülaritesi azaltılacaktı. lkinci aşamada Şah'ın askeri yetkilileri görevden azledilme emrini Musaddık'a tebliğ edeceklerdi. Üçüncü aşamada çeteler sokakların kontrolünü ele geçireceklerdi. Dördüncü aşamada da General Zahidi muzafferane bir şekilde ortaya çıkıp, Şah'ın onu başbakan olarak atamasını kabul edecekti. (Şah'ın Bütün Adamları)
- 1893 Hawaii devriminin arkasında Amerika’nın kuvvetiyle ilgili görkemli bir hayal yatmamaktaydı. Beş sene sonraki İspanyol- Amerikan savaşında ise bunun tam tersi geçerliydi. Bu esasen iki ayrı savaştı, birinde Birleşik Devletler, İspanyol sömürgeciliğine karşı savaşan vatanseverlerin imdadına yetişti, ikincisinde ise aynı vatanseverleri, özgürlüğüne yeni kavuşmuş ulusları tamamen bağımsız değil de Amerikan hamiliğinde olsun diye bastırdı. Bu çatışmalardan, Amerika’yla ilgili öncekilerden çok daha fazla küresel hırs barındıran radikal bir yeni olgu meydana çıktı. Bu olaylar, Birleşik Devletlerin dünyada nerede olursa olsun, sırf etkileyerek veya baskı yaparak değil, aynı zamanda yıkarak da müdahale etmeye başladığı yeni bir döneme işaretlediler. (Darbe)
- Sünni İslam’ın doğası, özellikle de Türkiye’deki dönüşmüş şekli, Kemal’in din konusunda insafsız saldırılar yapmasına ve din adamlarını kolaylıkla devlet denetimine sokmasına imkân veriyordu. Asırlardır hem politik hem de dini iktidarı elinde tutan padişaha sadakatle koşullanmış olan Türkiye Sünnileri devletin karşısında boyun eğme alışkanlığındaydılar. İran’da çoğunluğu oluşturan Şii Müslümanlara ise başka şey öğretilmişti: dine bağlılık devlete bağlılıktan önce gelir, adalet sadakatten daha yüksek bir değerdir ve din adamı hiçbir zaman dünyevi güç önünde boyun eğmemelidir. Bu durum Kemal’in dini kurumlar üzerinde hâkimiyet kurmasını ve Rıza’nın da İran’da bunu yapamamasını sağladı. (Ezber Bozmak)