diorex
Dedas

Siyasi Tarih: 1918-1994 - Oral Sander Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Siyasi Tarih: 1918-1994 kimin eseri? Siyasi Tarih: 1918-1994 kitabının yazarı kimdir? Siyasi Tarih: 1918-1994 konusu ve anafikri nedir? Siyasi Tarih: 1918-1994 kitabı ne anlatıyor? Siyasi Tarih: 1918-1994 kitabının yazarı Oral Sander kimdir? İşte Siyasi Tarih: 1918-1994 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 06.03.2022 18:00
Siyasi Tarih: 1918-1994 - Oral Sander Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Oral Sander

Yayın Evi: İmge Kitabevi Yayınları

İSBN: 9789755330051

Sayfa Sayısı: 671

Siyasi Tarih: 1918-1994 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Siyasi Tarih'in ikinci cildi, 20. yüzyıl tarihini, gerek geçmişin gerekse günümüzün sorunlarını değerlendirebilmemizi sağlayacak derli toplu bir çerçeve içinde okura sunuyor. Türkiye'de siyasi tarih öğrenimini bir gelenek haline getiren "Mülkiye"nin erken yitirdiğimiz değerli bir hocasından, bu geleneğe uygun bir kitap. Tarih, bize yaklaştıkça gazete haberine benzemeye başlar. Böylesine kaypak bir zeminde tarihçilik yapmak bilgi, beceri, sabır ama en önemlisi ortak bir akla mensubiyet gerektirir. Oral Sander'in 20. yüzyıl olaylarını 20. yüzyıl siyasi tarihi haline getirmesinin başarısını okuyucularla paylaşıyoruz. Mehmet Ali Kılıçbay

Siyasi Tarih: 1918-1994 Alıntıları - Sözleri

  • Tarihten ders aldıklarını söyleyenler, çoğunlukla doğru ya da yanlış, kendi ön yargılarından hareket ederler ve buna da tarih derler.
  • Bir uluslararası kuruluşun başarısı ona yaşam veren antlaşmanın içeriğinden çok üyelerin onu benimsemelerine ve amacı konusunda görüş birliğine varmalarına bağlıdır.
  • Almanların tüm Balkanlara egemen olması Türkiye'nin durumunu çok nazik bir duruma soktu. Bugaristan'a tamamen yerleşen Almanyanın Türkiye'ye saldıracağı, bu durumdan yararlanara Sovyetlerin de Türkiye'yi işgal edeceği ve ülkenin Polonya gibi parçalanacağı söylenmekteydi. Bu Türkiye'de büyük korku uyandırdı. Ancak Türkiye'nin böyle bir korku sonucunda İngiltere'ye daha çok yaklaşmasından endişelenen Hitler, 4 Mart 1941 İnönü'ye bir mektup göndererek Almanya'nın Türkiye'ye karşı saldırgan emelleri olmadığını ve Alman ordularının Türk sınırından 60 km. uzakta kalacağını belirtti.
  • Ortadoğu'da petrol, büyük devlet çatışmasının temel nedeni, bu çatışmayı şiddetlendiren unsur da çatışan Arap ve İsrail milliyetçiliğidir. ... Ortadoğu çatışmalarının çözümünü olanaksız olmasa bile çok zor duruma getiren unsur, milliyetçilikle de bağlantılı olan "din"dir.
  • 'Hitler bırakışma törenine tüm tarihsel 'dramatik' görüntüyü verdi. General FOch'un 1918 kasımında Alman teslim heyetini kabul ettiği vagon müzeden alınarak bırakışmanın imzalanacağı Compeignes ormanına getirildi ve Fransız temsilcileri bırakışmayı bu vagonda imzaladılar. Hitler 1918in intikamını almıştı '.
  • Dünya petrolünün %70'ini üreten Ortadoğu ve Afrika, ancak %4'ünü tüketmekte, %10'unu üreten Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Japonya, %75'ini tüketmektedir.
  • Devrimlerin çoğu, İran Şahı'nın yaptığı gibi, yöneticilerin uyguladıkları baskıdan ve aşırılıklarından kaynaklanır. Rejimi kurtarmak için genellikle hukukun dışına taşan uygulamalarda bulunulur. Ancak eski rejimin yerini alan devrim yönetimi de, belki de önceden istenmeyen, planlanmayan ve görülemeyen aşırı noktaya doğru kayar.
  • İki kanlı savaşa da kaynaklık yapan Avrupa, insanoğlunun tarihinde en çok savaşın yapıldığı ve militarizmin en güçlü olduğu kıtadır
  • 7000 yıllık bilinen tarihine baktığımızda, insanoğlu her yüz yılın 87'sini savaş, 13'ünü barış içinde geçirmiştir. Üstelik savaşın etkisi, yaygınlığı ve yıkıcılığı, uygarlık geliştikçe azalacağı yerde artmaktadır.
  • Bugünkü Lübnan’la birlikte düşünülürse, Suriye Osmanlı egemenliği altında bir bütün olarak yönetildi. Fransa ise Suriye’de “böl ve yönet” anlayışına dayanan bir politika izledi.
  • Türkiyenin katıldığı ilk uluslararası konferans olan Cenevre Silahsızlanma Konferansında (1928) Türk heyeti Sovyetler Birliğinin “topyekun silahsızlanma” konusundaki tezini desteklemiştir.
  • Demokratik Alman hükümeti 13 Ağustos 1961 tarihinde, Doğu ve Batı Berlin’i birbirinden ayıran sınır üzerine, geçişi engelleyen duvar inşa etti. Duvar Doğu Berlin’den batı Berlin’e dolasıyla batı Almanya’ya geçişi engellemek için yapılmıştı.
  • İkinci Dünya Savaşı aynı zamanda inançların da savaşı oldu. Almanlar bilinçli olarak Nasyonal Sosyalizm için savaşıyor ve Alman zaferi yalnız toprak getirmekle kalmıyor, aynı zamanda Nazi ilkelerinin doğruluğunu da kanıtlıyordu: Almanların üstün ırk olduğu, diğer ırkların düşüklüğü ve kimilerinin de yok edilmesi gerektiği.
  • Teknoloji devrimiyle tek bir sistem haline gelecek olan dünyada, ekonomik açıdan gelişen ülkelerde, tek partili dar siyasal yapı zorlanmaktadır. Orta ve Doğu Avrupa'da görülen, bu olgunun yarattığı değişiklikler ve sıkıntılardır. Ekonomileri gelişen öteki dünya ülkelerini de eninde sonunda bekleyen gelecek bu olsa gerek.
  • Dünya petrolünün %70'ini üreten Ortadoğu ve Afrika,ancak %4'ünü tüketmekte, %10'unu üreten Kuzey Amerika,Batı Avrupa ve Japonya, %75'ini tüketmektedir.

Siyasi Tarih: 1918-1994 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İlk kitaptan sonra ikinci kitabın hakkını verilmiş diye düşünüyorum. Oral Sander ile geç tanışmış olmak bu noktada beni üzdü. Kitap kısa olmasına rağmen çok fazla teknik bilginin yer alması yorucu olsa da kitabı tamamlamadım. Oral Sander, Doğu-Batı sorunun iç içe ele almış, eksi ve artı yönleriyle olayları madde madde okuyucuya sunmuş, bu maddelerde ki giriş, gelişme ve sonuç olarak konuları toplamış. Ben kitabı İkinci Dünya Savaşı üzerinden ele alacağım çünkü önemli ve bilinmesi gerekiyor. Konuya; "Batıda inanç çağını, akıl çağı izler. Yeni Çağ somut, bilimsel düşüncenin çağıdır" diyerek başlamak istiyorum. Çünkü savaşlar da, bilim de, inanç da büyük metropoller kurup tarihe adını yazdırma hırsı da insanın doğasında var. Dünyaya gelen her canlı savaşçıdır aslında, kimi cephe de savaşır, kimi cephenin arkasındaki beyin olarak çalışır kimi de yalnızca günü kurtarıp evine dönmek için savaşır. İkinci Dünya Savaşı siyasetçilerine de (Hitler, Churchill, Rosevelt) böyle bakabilirsek belki kendilerini bir parça da olsa anlayabiliriz. Eğer bu adamlar sanatçı sayılabilseler de savaşın en usta sanatçıları olabilecekleri de kesin bir yargıdır bence. İkinci kitaba, İki savaş arası dönemden giriş yapmış Sander. Barış antlaşmalarındaki haksızlıklar ve adaletsizliklerin getirdiği gerginlikler sonucu yaşanan düş kırıklıklarıyla 19. yy giriş yapmış. İkinci Dünya Savaşına giriş yaparken kısaca bahsedeyim, İtalya'nın antlaşmalardan eli boş dönmesi, İngilterenin denge politikasını sürdürememesi!, Almanya'da ki yönetim değişikliğiyle Fransa'nın verdiği ödünler sonucunda Fransız-Alman yakınlaşmasıyla sonuçlanmış, meşhur Locarno Ant. devreye girmiş. Yine aynı tarihlerde Briand Kellog, Young Planı, 1929-30 Londra Deniz Silahlarını Sınırlandırma gibi antlaşmalarla barış korunmaya sağlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonucunda Liberalizm iflas etmiş, komünizm ve tutuculuk doğmuştur. (Tabii ülkelerin sözde milliyetçiliği de bir şekilde yok olup gitmiştir.) Almanya anayasa karşıtı çıkan darbede Alman İşçi Partisi kurulmuş bu parti zamanla Adolf Hitlerin partisi olmuş ve Hitler İkinci Dünya Savaşı sahnesine çıkmıştır. Yine aynı dönemin Almanya'sı Sovyetler Birliği ile dostluk ant. imzalamış ve gelecek yıllardaki yayılma politikası için müttefik toplama çabası içine girmiştir. Hoş Hitler'in İtalya dışında müttefik'i yoktu. Konuyu direk olarak İtalya'ya bağlarsak İtalya'da faşist bir tutumla Benito Mussolini (Hitler'in kankisi diyebiliriz sanırım:) İtalya'ya hakim olmuştur. Mussolin'in en büyük gayesi eski Roma İmparatorluğunu canlandırmak ve kendisini bir Roma kahramanı olarak görmekten ibaretti. Tabii Akdeniz'de sahip olmak istediği toprakları saymaz isek. Yine Sovyetlerin iktidarını yaymak için Brest-Litovsk Ant. da unutmayalım. :) Bu antlaşmaların ilgisi içinde, https://antlasmalar.com/brest-litovsk-antlasmasi/#:~:text=Resim%20Kaynak%3AWikipedia-,Brest%20Litovsk%20Antla%C5%9Fmas%C4%B1%20%C3%96nemi,Ermeni%20Devleti%20kurulmas%C4%B1na%20yard%C4%B1m%20etti. linkten detaylara bakabilir. Batı'da yukarıdaki gelişmeler yaşanırken ülkemizde de elbette boğazlar sorunu devam etmekteydi. Londra'da yapılan yada diğer deyişle bizleri aptal yerine koymaya çalıştıkları Boğazlar Sözleşmesi Türkiye'nin büyük bir sorunudur. Sonralarında ise günümüzde de geçerliliğini koruyan Möntre Boğazlar Sözleşmesi imzalanmış ve Boğazların hakimiyetini nihayet -haklı olarak almış bulunmaktayız. Möntre ile Boğazlar Komisyonu kalkmış ve Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğine bırakılmıştır. Türkiye her ne kadar İkinci Dünya savaşına girmemiş olsa da savaşın ekonomik ve sosyal etkilerine maruz kalmış kısmende maruz bırakılmıştır aslında. Sınır dokunulmazlığı korumak için 19. yy Sadabad Paktına katılmış İran, Irak ve Afganistan katılımıyla imzalanmıştır ve yine günümüzde devamlılığını korumuştur. Ortadoğu ülkelerinin çoğu I. Dünya Savaşından sonra bağımsızlıklarını kazanmış bir kısmı ise YABANCI DEVLETLERİN EGEMENLİĞİ ALTINA GİRMİŞTİR. Ki çok önemli bir nokta Suriye, Irak, diğer arap devletleri, afganistan vd. İngiliz, İtalya, SB sömürgeciliğini KENDİLERİ kabul etmiştir. Şimdi burada kimse "orta doğu çok acı çekti" diyerek demogaji yapmasın. Ezer geçerim. :)))) Bu ülkeler kendi sözde iç savaşlarından kaçınmak yada başa geçme hırsından sömürgeleri kabul edip antlaşmalar yapmışlardır. Ülkelerini ve topraklarını bile isteye satmışlardır. Bugün bile ülkemizdeki göçmen sorunlarının temellerinde benzer problemler devam etmekte. Suriyelilerin topraklarını rejime bırakıp kaçmaları, Saddam Hüseyin öldürüldükten sonra Abd askerlerinin elini ayağını öpen bir topluluktan bahsediyoruz burada! Bu halklar sömürgeciliğe alışmış ve kabullenmiş, bu durumdan memnun topluluklardır. Acımak ise aptallık. Sonuç, sonucu doğurur! Velhasıl kelam ülkelerin iç ve dış sorunları, ekonomik problemler, barış antl. II. Dünya Savaşını doğurmuştur. Artan ham madde ihtiyacı, dünya ticaretindeki düşüş, işsizlik, para değerlerindeki artış... İkinci Dünya Savaşı liderleri savaş tecrübesine sahiptiler. Bu yüzden de stratejik anlamda İkinci Dünya Savaşı düzenli ve taktikseldir. Hitler ve Mussolini cephe askerleridir. Churchill ve Roosevelt Birinci Dünya Savaşında yetkili görevdeydiler. Stalin iç savaşta yüksek komite görevlisiydi. Hepsi tecrübeli ve savaştan anlayan liderlerdir. İkinci Dünya Savaşı kısaca, 1 Eylül 1939'da Almanya'nın Polanya'ya saldırmasıyla başlamıştır. 3 Eylül'de İngiltere ve aynı gün bir kaç saat sonra Fransa, Almanya'ya savaş ilan ettiler. Alman tanklarına karşı Polonya süvarileri etkili olamamıştır. Bu olay üzerine Sovyetler Birliği Helskinye saldırdı ve Fillandiya Cemiyetler Birliğine başvuru yaptı. Bu başvuru sonucu olarak da SB, saldırgan ilan edilip Cemiyetler Birliğinden kovulmuştur. SOVYET BİRLİĞİ VE ALMAN SAVAŞI: Rusya'ya saldırı, yirmi yıldır savunuculuğunu yaptığı doktrinlerin mantıki sonucudur. Çünkü kendisi kısa sürede Almanya'yı komünizmden kurtarmış bir liderdir ve sıra dünya'yı kurtarmaktadır. Bunu bir çok Avrupalı önder düşünmüş olsa da eyleme geçen tek lider Hitler'dir. Ayrıca Hayat Sahası, Hitlerin jeopolitikçilerden öğrendiği kendine özgü bir doktrindir. Almanya "merkez bölgeyi" ele geçirmeliyd, S.B Almanya'nın Hayat Sahası içine giren Balkanlar ve Boğazlar'a doğru genişlemek istiyordu. İngilterenin teslim olmaması da bu durumu ateşlemektedir. Bu gelişmeler olurken 1942 yılında Birleşmiş Milletler İttifakı kurulmuştur (Churchill). BM'ye 22 devlet dahil olmuş, Türkiye ise bu konferansa katılıp BM kurucusu üyeleri arasına girebilmek için Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etmiştir. (gerçekleşmemişti elbette sonrasını düşünmek istemeyiz sanırım.) Toparlayacak olursak; Hitler "Yıldırım Savaşı"nın sonu görünmüş Alman ordusu Stalingard'ı işgal etmeye çalışmıştır. Amaç Kafkaslardan İran'a geçmeç (Petrol) Türkiye'yi sarmak ve Hindistan'a inmek. Fakat Alman ordusu geri püskürtülmüş ve generaller esir düşmüştür. Bu gelişme sayesinde İtalya'da Mussolini düşmüş ve tutsak edilmiştir. Hitler ise İtalya'ya dönmüş ve İtalyayı işgal edip Roma'yı ele geçirmiştir. Kısa süre sonra Fransanın, Abd birlikleriyle Normandiya Çıkartması işgalden kurtarılmıştır. Buradaki en önemli nokta Tarihin en büyük donanması ve çıkartması olmasıdır. Normandiya Çıkartması sonucunda 26 Ağustosta Paris kurtarıldı. Büyük kayıplara rağmen çıkartma başarılı olmuştur. Hitler ve metresi saklandığı sığınakta intihar etmiştir. Hitlerin ölümünün ardından Avrupa savaşı sona ermiştir. Diğer uçta ise Japonya Pasifik Savaşı yürütmektedir. Ki bu savaş sonucunda en ağır bedeli ödeyen devletlerden biridir. Pearl Harbour çıkartması çok bilindiğinden değinmeyeceğim. Pasifik Savaşında, Abd'nin Midway üssü'nde Japonyanın 4 uçak gemisi ve 330 uçağı yok edilmiş ve saldırı yalnızca 5 dk sürmüştür, 5 dk öncesinde ise Japonya Pasifikte tek güçtür. Japonya'yı dize getiren şey ise "atom bombası"dır. İlk atom bombası 6 Ağustosta Hiroşimaya, 9 Ağustosta ise Nagazaki'ye atıldı. Yüksek kayıplar verildi. Tarihin en utanç verici sahnelerinden biridir. Çünkü Birinci Dünya Savaşı cephelerde yaşanırken, İkinci Dünya Savaşı ise evlerde, caddelerde, kentlerde yaşanmıştır. Japonya ile Missouri zırhlasında yapılan silahsızlanma bırakışmasından sonra İkinci Dünya Savaşı sona ermiştir. Savaşın arkasından ise sosyolojik ekonomik sorunlar devam etmiştir. Bir dünya düzeni döngüsü olarak sayacaksak sanırım bu asırlar boyu devam edecektir. Konferanslar, barış görüşmeleri yapılmış hemen ardından soğuk savaş dönemini doğurmuştur. Abd ve Sovyetler B. arasında ikili kutuplaşma 20.yy kadar sürmüştür. Bu kutuplaşma çevresine daha sonraları diğer ülkeler dahil olmuştur. Atomun büyük keşfinin yarattığı korku ise Atom Enerjisi Komisyonunu doğurmuştur. Ardından gelen yumuşama dönemi ile günümüzde geçerliliğini koruyan sonuçlar meydana gelmiştir. (Tanrı Dağı │1283)

Siyasi Tarih: Oral hocamızı üniversite sıralarında okuma fırsatı buldum, iyi ki de bulmuşum. Siyasi tarih konusunda kendisi gerçekten bir üstad. Kitapları her yaştan okuyup öğrenmeye aç olan insanlar için birer hazine bence. Her kütüphanede olması gereken bir eser, hatta bu kitabından önceki dönemleri de anlatan bir eseri var; toplam 2 cilt olan bu seriyi ilgilenen, bu konularla alakalı olan sevgili arkadaşlara muhakkak öneririm. İyi okumalar... kitap/siyasi-tarih-1918-1994--1379 yazar/Oral-Sander (Dilara B.E.)

Siyasi tarih serisinin ikincisi olan bu kitap karmaşık dünya güç dengesinin küçük bir panoraması. Karmaşık bilgileri sistematik bir bakış açısıyla okuyucuya sunmuş yazar..Tarih tutkunlarının seveceği nitelikte... (Ersin ÖZBEY)

Kitabın Yazarı Oral Sander Kimdir?

Oral Sander, (1941 - 1995) Türk akademisyen ve araştırmacı.

Orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde yapıp 1960da liseyi bitirdi. Sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi' SBF'e girip 1964 yılında Siyasi Şube'sinden mezun oldu. Aynı yıl Siyasi Tarih Kürsüsü'ne asistan olarak girdi. 1968 yılında doktorasını verdi. 1975 yılında doçent, 1988 yılında profesörlüğe yükseltildi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkan yardımcılığı ve Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanlığı yaptı. ABD'nin çeşitli üniversitelerinde dersler ve seri konferanslar verdi. 10 Eylül 1995 yılında bağırsak düğümlenmesi nedeniyle vefat etti.

Oral Sander Kitapları - Eserleri

  • Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918'e
  • Siyasi Tarih: 1918-1994
  • Anka'nın Yükselişi ve Düşüşü
  • Türkiye'nin Dış Politikası
  • Türk Amerikan İlişkileri 1947 - 1964
  • Balkan Gelişmeleri ve Türkiye

Oral Sander Alıntıları - Sözleri

  • "Avrupa artık Osmanlı'yı tanımaya başlıyordu ve Süleyman da Avrupa'nın en uygar monarkları arasındaydı. Göçebe, kabile ve din kökenlerinden bir Doğu uygarlığını en yüksek noktaya çıkarmayı ve onu Avrupa uyumu içine sokmayı bilmişti. Zaten bunun için de Batı'da 'Muhteşem' (magnificent) olarak adlandırılmıştı." (Anka'nın Yükselişi ve Düşüşü)
  • Selçuklular Batı Anadolu'ya "Roma Ülkesi" diyorlardı. "Rum" ve "Rumeli" (Roma ili) sözcükleri buradan gelmektedir.Daha sonra Batı Anadolu'da kalan ve Grekçe konuşanlara "Rum" denmeye başlanmıştır. (Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918'e)
  • Dünya petrolünün %70'ini üreten Ortadoğu ve Afrika, ancak %4'ünü tüketmekte, %10'unu üreten Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Japonya, %75'ini tüketmektedir. (Siyasi Tarih: 1918-1994)
  • Ortadoğu'da petrol, büyük devlet çatışmasının temel nedeni, bu çatışmayı şiddetlendiren unsur da çatışan Arap ve İsrail milliyetçiliğidir. ... Ortadoğu çatışmalarının çözümünü olanaksız olmasa bile çok zor duruma getiren unsur, milliyetçilikle de bağlantılı olan "din"dir. (Siyasi Tarih: 1918-1994)
  • Osmanlı yönetiminin hoşgörüsüz olduğu ve azınlıkları baskı altında tuttuğu, merkezi yönetimin bozulup bazı yerel yöneticilerin keyfi hareket etmeğe başladıkları 19. yüzyılda bile, genel bir uygulama olarak ileri sürülemez. Üzerinde egemenlik kurulan ülkelerden devletin maddi ihtiyaçları geldiği ve Osmanlı hükümranlığı tanındığı sürece, bölgesel yönetimlere doğrudan pek karışılmamış, kültürel ve dini baskı uygulanmamıştır. Böylece sürdürülen bölgesel özerkliğin, bağımlı ülkelerdeki ulusal benliğin sürdürülmesine yardımcı olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, ulusçuluk akımı Doğu Avrupa’ya geldiği zaman, burada uygun bir ortam, dinlerini, dillerini ve ulusal benliklerini koruyan topluluklar bulmuştur. Ama, hoşgörülü yönetim, bu toplulukların bağımsızlıklarının kazanılmasında yardımcı olurken, Osmanlı imparatorluğunun da parçalanmasında önemli bir etken haline gelmiştir. (Anka'nın Yükselişi ve Düşüşü)
  • Hemen hemen her devrim, çok büyük ölçüde yöneticilerin aşırılıklarından kaynaklanır. Ama, bu aşırılıklar hukukun çerçevesi dışında bir zorbalık ve kararlılık gerektirir. Bunun sonucunda patlak veren devrim ise, başlangıçta istenmeyen ve öngörülemeyen daha aşırı bir noktaya doğru sürüklenir. (Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918'e)

  • Fransız Devrimi'ne ilk hareketi soylular vermiştir. Tüm toprak mülkiyetinden vergi alınması gerektiği ortaya atılınca, bunu kabul etmeyen soylular "denize düşen yılana sarılır" misali, 1614 yılından beri toplanmayan "parlamentonun" (Etats-Generaux) toplanmasını istediler. 1789 Mayısında, soylular, din adamları ve halkın oluşturduğu üç kamaralı parlamento toplandı. (Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918'e)
  • .. İnsan, yaptığını bilmek durumundadır". (Türkiye'nin Dış Politikası)
  • Tarih, tarihçisi ile olayları arasında karşılıklı ve sürekli bir etkilenme süreci, bugün ile geçmiş arasında bitmeyen bir diyalogtur. (Türkiye'nin Dış Politikası)
  • Viyana'da Metternich'in devrilmesi, Bastille'in ele geçirilmesi kadar önemli bir olaydır. 1789'da Bastille, garnizonsuz eski bir kaleydi. 1848'de Metternich ise zayıf ve destekçisi olmayan bir adamdı. Ama her ikisi de eski düzenin simgeleriydiler. İkisi de gidince, beraberlerinde eski düzeni de götürdüler. (Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918'e)
  • Dünya petrolünün %70'ini üreten Ortadoğu ve Afrika,ancak %4'ünü tüketmekte, %10'unu üreten Kuzey Amerika,Batı Avrupa ve Japonya, %75'ini tüketmektedir. (Siyasi Tarih: 1918-1994)
  • 'Hitler bırakışma törenine tüm tarihsel 'dramatik' görüntüyü verdi. General FOch'un 1918 kasımında Alman teslim heyetini kabul ettiği vagon müzeden alınarak bırakışmanın imzalanacağı Compeignes ormanına getirildi ve Fransız temsilcileri bırakışmayı bu vagonda imzaladılar. Hitler 1918in intikamını almıştı '. (Siyasi Tarih: 1918-1994)
  • Bir uluslararası kuruluşun başarısı ona yaşam veren antlaşmanın içeriğinden çok üyelerin onu benimsemelerine ve amacı konusunda görüş birliğine varmalarına bağlıdır. (Siyasi Tarih: 1918-1994)

  • Geçmiş geleceğe olduğu kadar gelecekte geçmişe ışık tutar. (Türkiye'nin Dış Politikası)
  • ''16 Ağustos 1838 tarihinde Osmanlı devleti ile (İngiltere) imzaladığı Balta Limanı ticaret sözleşmesi ile Osmanlı gümrük duvarları indirilmiştir. Böylece, zaten emekleme dönemine bile girememiş olan Osmanlı endüstrisi, Avrupa ile rekabeti karşısında savunmasız durumda bırakılmıştır. İngiltere, Osmanlı mallarına karşı gümrüğünü düşürmemiş ve Osmanlı devleti de kendi gümrük resmini arttırmak şöyle dursun, büsbütün indirmişti.'' (Anka'nın Yükselişi ve Düşüşü)
  • Tarihten ders aldıklarını söyleyenler, çoğunlukla doğru ya da yanlış, kendi ön yargılarından hareket ederler ve buna da tarih derler. (Siyasi Tarih: 1918-1994)
  • Fransız Devrimi ve Napolyon yılları, Almanya'da görülmemiş bir kültürel uyanma dönemiydi. Beethoven, Goethe, Schiller, Kant, Fichte, Hegel ve bu büyük isimler gibi niceleri, "romantizm" dediğimiz akımı yaratmışlardı. ... 1800 lerden sonra güçlü bir biçimde ortaya çıkan Alman ulusal uyanışı, temelde, Napolyon ve Fransızlara karşıydı. (Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918'e)
  • ''Fransız devrimin Avrupa sahnesine daha bir şiddetle sunduğu ulusçuluk ve ulus-devlet olma hareketi, Avrupa'nın ortasında iki büyük devlete, yani İtalya ile Almanya'ya; ulusal birliklerini armağan ederken, Avrupa'nın daha doğusuna yayılarak, Osmanlı devletinin Balkan ve Ortadoğu'daki topraklarında yaşayan ulusların, bağımsızlıklarını alıp devletten ayrılmaları sonucunu doğurmuştur.'' (Anka'nın Yükselişi ve Düşüşü)
  • İkinci Dünya Savaşı aynı zamanda inançların da savaşı oldu. Almanlar bilinçli olarak Nasyonal Sosyalizm için savaşıyor ve Alman zaferi yalnız toprak getirmekle kalmıyor, aynı zamanda Nazi ilkelerinin doğruluğunu da kanıtlıyordu: Almanların üstün ırk olduğu, diğer ırkların düşüklüğü ve kimilerinin de yok edilmesi gerektiği. (Siyasi Tarih: 1918-1994)
  • Almanların tüm Balkanlara egemen olması Türkiye'nin durumunu çok nazik bir duruma soktu. Bugaristan'a tamamen yerleşen Almanyanın Türkiye'ye saldıracağı, bu durumdan yararlanara Sovyetlerin de Türkiye'yi işgal edeceği ve ülkenin Polonya gibi parçalanacağı söylenmekteydi. Bu Türkiye'de büyük korku uyandırdı. Ancak Türkiye'nin böyle bir korku sonucunda İngiltere'ye daha çok yaklaşmasından endişelenen Hitler, 4 Mart 1941 İnönü'ye bir mektup göndererek Almanya'nın Türkiye'ye karşı saldırgan emelleri olmadığını ve Alman ordularının Türk sınırından 60 km. uzakta kalacağını belirtti. (Siyasi Tarih: 1918-1994)

Yorum Yaz