Sultan 2. Mahmud - Yılmaz Öztuna Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sultan 2. Mahmud kimin eseri? Sultan 2. Mahmud kitabının yazarı kimdir? Sultan 2. Mahmud konusu ve anafikri nedir? Sultan 2. Mahmud kitabı ne anlatıyor? Sultan 2. Mahmud PDF indirme linki var mı? Sultan 2. Mahmud kitabının yazarı Yılmaz Öztuna kimdir? İşte Sultan 2. Mahmud kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yılmaz Öztuna
Yayın Evi: Ötüken Yayınları
İSBN: 9786051551562
Sayfa Sayısı: 136
Sultan 2. Mahmud Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Sultan İkinci Mahmud; Orta Afrika ile Orta Avrupa arasında uzanan, hemen bütün eyaletleri tehlike altında bulunan, Türkiye tarihinin en büyük isyanı olan Mehmed Ali Paşa isyanının içinde, ordusunu kendisi lağv ve ilga etmiş, donanması İngiltere-Fransa-Rusya tarafından yakılmış, dağılmak üzere olduğu sanılan Osmanlı İmparatorluğu'na yeni bir hayat verdi. Türkiye'yi, Türkistan ve Kafkasya hâline düşmekten kurtardı. Osmanlı İmparatorlu'nda Batılılaşma hareketlerine büyük bir ivme kazandırdı ve Tanzimat'ı hazırladı. Yılmaz Öztuna, bu çalışmasında, aynı zamanda seçkin bir san'atkâr olan Sultân İkinci Mahmud Han'ın kısa biyografisini ve 31 yıllık saltanat döneminin ana çizgilerini herkesin rahatlıkla okuyabileceği bir üslûpta sunuyor.
Sultan 2. Mahmud Alıntıları - Sözleri
- Çok çalışkan ve enerjik olan Sultan Mahmud, az uyumaktadır. Meşakkat ve mahrumiyete ne dereceye kadar katlanabileceğini iki kışı Rami Kışlası'nın taş odasında yatarak ve gündüzleri sıradan albay gibi çamurlar içinde yeni ordunun alaylarını talime çıkararak göstermiştir. "Ya Devlet başa, ya kuzgun leşe!", "Denize düşen yılana sarılır!" gibi sonradan atasözü haline gelen sözler, onundur.
- Veliahd-Şehzade, elinde kılıç, telaş eseri göstermeksizin katilleri bekliyordu. Osman Gazi'nin on sekizinci kuşaktan torunu olan Sultan Mahmud, tam bir Osmanoğlu idi. "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe" diye düşünüyordu. Bir şehzade için ikisinin ortasında bir ihtimal yoktu.
- Kendisinden sonra ve bugün yaşıyan bütün Osmanoğulları'nın atası İkinci Mahmud'dur. Hanedan, ondan sonra üst üste tahta çıkan 2 oğlu, Sultan Abdülmecid (saltanatı 1839-1861) ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) olmak üzere iki daldan yürüdü. Mecidiler denen birinci dal kalabalık, Aziziler denen ikinci dal daha az üyelidir.
- Şâir, bestekâr, tanbûrî, neyzen, hânende, büyük hattat olan Sultan Mahmud, Mevlevî ve Nakşbendî idi. Arapça ve Farsçaya vâkıftı ve padişahlığında konuşulanı anlıyacak, fakat kendisi konuşamıyacak derecede Fransızca öğrendi.
- II. Mahmud’un, kızı Atıyye Sultân’a subay üniforması giydirip saçlarını fes altında toplatarak pantalonla ve erkek kıyâfetinde, yanına bir yaş büyük ağabeyi Velîahd-Şehzâde Sultân Abdülmecîd’i verip, askerî birliklere, Seraskerlik makamına, şuraya buraya göndermesi, muhâfazakârları artık iyiden iyiye çileden çıkarmıştı.
- Ebrûlerinin zahmı nihandır ciğerimde Gül-ruhlerinin handelerî çeşm-i terimde Eşkim yerinê kan dökülür dîdelerimde Sevdây-ı muhabbet, esiyor şimdi serimde Takdîre ne hâcet, bu da varmış kaderimde Adlî (İkinci Mahmûd) (1785-1839)
- “Sultan Mahmud; Orta Afrika ile Orta Avrupa arasında uzanan, hemen bütün eyaletleri sallantıda ve İstanbul’u umursamaz halde, Türkiye tarihinin en büyük isyanı olan Mehmed Ali Paşa isyanının içinde, ordusunu kendisi lağv ve ilga etmiş, donanması İngiltere-Fransa-Rusya tarafından yakılmış, dağılmak üzere olduğu sanılan Osmanlı İmparatorluğu’na yeni bir hayat verdi. Türkiye’yi, Türkistan ve Kafkasya hâline düşmekten kurtardı. Tanzimat’ı hazırladı. 1566’da ölen atası Kaanûnî Sultan Süleyman’dan sonra gelen bütün padişahların en büyüğü olarak tarihe geçti.
- Mısır’daki Memlûk beylerini Kahire kalesinde bir tuzağa düşürerek imhâ eden Mehmed Ali,bunların, Mısır’ın zenginliğinin büyük kısmını teşkil eden milyarlar değerindeki servetine el koymuş, bu para ile büyük işler yapmıştı. Kavalalılar’ın günümüze kadar gelen büyük servetinin menşei budur.
- Alemdar, bulunduğu yerin damının delinmekte olduğunu görünce, getirdiği bir barut fıçısına tabancasıyle ateş etti. Dehşetli bir patlama oldu. Damdaki 500 'den fazla Yeniçeri havaya uçarak öldü. Alemdar da, kendisini terketmek istemiyen birkaç yakınıyla şehid düştü.
- “İkinci Sultân Mahmud, 1785’te doğdu, 1808’de tahta çıktı, 1839’da öldü. Batı’ya dönük kesin reform döneminin hükümdarıdır. Bu dönem Devlet politikası olarak 1793’te Üçüncü Selim tarafından resmen ilân edilip açılmıştı. Ancak 1807 ve 1808 ihtilâlleri ile kesintiye uğradı, Üçüncü Selim’in önce tahtına, sonra hayatına mal oldu. Onun sadık ve dikkatli öğrencisi, 24 yaş küçük amca oğlu, çocuğu olmayan Sultân Selim’in manevî evlâdı olan Sultan Mahmud, 1826’ya kadar bir denge politikası izledi.”
Sultan 2. Mahmud İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ya Devlet Başa,Ya Kuzgun Leşe: Osmanlı padişahları içerisinde en az Fatih ve Kanuni kadar belki onlardan bile daha önemli bir padişahın dönemini etraflıca anlamak ve öğrenmek için mükemmel bir kitap olduğunu düşünüyorum. Tarihçiler der ki;Osmanlı hanedanlığının ilk atası Osman bey’dir ikinci atası ise 2.Mahmut’tur.Doğru bir tespittir çünkü Yeniçeri adındaki zorbalar eliyle vahşiyane bir şekilde öldürülmekten son anda kurtarılmış Osmanlı hanedanlığının son veliahdıdır kendisi.. Genellikle klasik dönem sonuna kadar padişahları biz Topkapı Sarayı’nda yaşadılar,dünyayı oradan idare ettiler ve bu sarayda öldüler diye bilir ya da hayal ederiz.En azından bu bilgi 2.Mahmut için geçerli değil.Kendisi Topkapı Sarayı hariç boğazın her iki yakasında birbirinden şirin yalı ve küçük saraylarda ikamet etmiştir çünkü Topkapı Sarayı 2.Mahmut ‘un hafızasında travmatik derin izler bırakmış kötü anıları daha çok hatırlatır. Kendisini yetiştiren ve büyük sevgi besleyen aydın padişah 3.Selim’in feci şekilde öldürülmesine tanıklık etmiş,kendisi de çeşitli yaralar alarak Topkapı Sarayında damdan bacadan kaçırılıp elbise kuşakları ile birbirine bağlanmış merdivenlerle Jack Chain filmlerindeki ekşın sahnelerini aratmayacak kovalamaca sahneleri sonunda hayatta kalabilmiştir.Hayat memat anlarında o ünlü ‘ ya devlet başa ya kuzgun leşe’ sözünü sarfediyor. Vizyonu olan bir padişah.Çocuğu olmadığı halde büyük koruyucusu 3.Selim’in modern yeniliklerini benimsemiş ve devam ettirmiş..Tam burda bugünün Türkiye gündemi münakaşa konularından bir başlık geldi aklıma..Eski oyuncu yeni vekil bir zâtın bir tv programında karşısındaki diğer tartışmacıya erkek olsan böyle papyon takmazsın gibi son derece basit ve seviyesiz bir laf atması üzerine fikirlerini önemsediğim Uluslararası İlişkiler uzmanı Deniz Ülke Arıboğan’ın bugün gördüğüm tviti ..Dedi ki;’ papyon sana çok yakışıyor her konuda aynı fikirde olmasakta yetiştirdiğim en iyi öğrencilerimdensin.’ Şimdi bugün ile geçmiş arasında bağlantı kurmama sebep bu gündemi incelemede sözkonusu etme sebebim şu;2.Mahmut ,daha 4 yaşından itibaren 2.velaht olarak padişah 3 .Selim tarafından koruma altına alınmış ve çok sevilmiş.Normalde aralarındaki kan bağı amca çocukları ..3.Selim sarayda zaten şehzade eğitimi alan 2.Mahmud’u türlü bahanelerle dairesine çağırıp tanbur ve ney eğitimini veriyor ve ona diyor ki benden sonra yeniliklerimi sen devam ettireceksin..Modern Türkiye tarihinde kilometre taşıdır 2.Mahmut yenilikleri ve kendisinden önce gelen çok iyi bir politika hocasına (3.Selim)borçludur bu yenilikçi vizyonunu.. Bu yeniliklerin neler olduğu kitap içerisinde güzelce özetlenmiş.. Devlet hanedanın ortak malıdır cümlesinde geçen hanedan ,Osmanoğullarıdır devlet ise Osmanlı Devleti..Ne zaman ki devlet içinde devlet olabilecek güçlü ve ikircikli durum ve güçlü kişiler ortaya çıkmış işte o zaman Osmanoğulları hanedan olarak gücü ellerinde tutmak için herseyi yapmışlardır. Bu konuda bir örnek vereceğim.1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması adında bir anlaşma var Osmanlı ve İngiltere arasında 2.Mahmut zamanında imzalanmış.Bu anlaşma Osmanlı Devleti’ni Avrupa Devletleri karşısında yarı sömürge haline getirmiş.Tekel uygulamasına son veriliyor İngiltere’ye büyük gümrük indirimleri sağlanıyor.Bir devlet kendi eliyle ekonomisini neden dinamitler işte bunun altında yatan en önemli sebep şu; Bir Osmanlı valisi olan Mısır valisi Mehmet Ali Paşa o kadar güçlüdür ki ,Osmanoğulları başedemez ve Mısır ekonomisini alt üst edecek Balta Limanı anlaşmasını imzalar.Valisinden kurtulabilmek için devleti sönürüye açık hale getirir.Ne için Osmanlı hanedanlığı devam edebilsin diye.. Kitabı okuduğunuzda bir kez daha sorguluyor insan kendini..Bir devletin vatandaşı olmanın bana katkısı ne faydası ne..Devlet bir birey olarak bana mı hizmet ediyor yoksa tek derdi kendi bekası mı..Kaynaklarının kurumaması yolunda tüm halk sadece rakamlardan mı ibaretiz.. İşim garip tarafı da şu ki;bugün bu saatte bu incelemeyi yazabiliyor olmamı da modern Türkiye’nin temellerinin atılmasında büyük pay sahibi Osmanlı padişahı 2.Mahmut’un yeniliklerine borçluyum. Bir devletin varlığından bahsedebilmeniz için 100 yıl öncesini bilmek ve 100 yıl sonrası hakkında fikir sahibi olmak gerekir. Bu padişahımızın bir resmini yapmışlar kolu öne uzanmış ve parmağı ile ileriyi işaret ediyor,muhtemelen Batıyı işaret ediyor..Batı sevdamız evvelden beri var gelecekte de devam edeceğe benziyor.. (Umay Han)
Kitap beklentimi tamamen karşıladı. Osmanlı duraklama ve çöküş dönemlerini, taht mücadelesini bir hükümdar döneminde ancak böyle net anlatabilirdi. Osmanlının son dönemdeki teknik gelişmelere yetişememesi hatta yeniliklere ihtiyacı olduğunu bile farketmediği 17-18. Yüzyıllardan sonra çöküş içerisinde Avrupai bir çehre olan 2. Mahmud dönemin şüphesiz yıldızı. Hatta öyle ki Muhteşem Süleymandan beri onun kadar büyük ilk hükümdar olduğunu yazar bize aktarmış. Dili, roman okuyan kesim için biraz ağır. İçerisinde neseb soy bağlantılarından dönemdeki büyük devletlerin hakimiyet sahasına kadar biraz detaya kaçan bölümlere yer verilmiş. En beğendiğim kısım şüphesiz modern usullerin bugünki temelini attığı birçok yeniliğidir. Atıyye Sultanı subay kıyafetiyle gezdirmesiyle gönlümü kazanan hükümdarlardandır. Ruhuna rahmet (valkyrie)
Siyasi olaylara sadece değinilmiş. Ortaya koyulan yeni bir bilgi yok. Kitabın yarısı, diğer yarısının tekrar edilmesinden ibaret. Okunmasa da olur. Paranıza yazık (Murat ÇAKIR)
Sultan 2. Mahmud PDF indirme linki var mı?
Yılmaz Öztuna - Sultan 2. Mahmud kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sultan 2. Mahmud PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yılmaz Öztuna Kimdir?
20 Eylül 1930 İstanbul doğumludur. İstanbul'da lise tahsilinin yanında İstanbul Konservatuarına devam etti. 1950 - 1957 yıllarında Paris'te kaldı. Paris'in büyük kütüphanelerinde çalıştı. Paris Üniversitesi Siyasi İlimler Enstitüsü'nde Sorbonne'da Fransız Medeniyeti kısmında, Alliance Française'nin yüksek kısmında okudu ve Paris Konservatuarı'na devam etti. 13 yaşında ilk makalesi ve 15 yaşında ilk kitabı basıldı.
1969'da Adalet Partisinden Konya Milletvekili seçilerek Ankara'ya yerleşti. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nda denetleme kurulu üyesi, repertuvar kurulu üyesi, eğitim kurulu üyesi (Ocak 1966- Kasım 1981), Kültür Bakanlığı'nda bakan başmüşaviri (1974-77), İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nda kurucu yönetim kurulu üyesi ve Türk Musıkisi Korosunda kurucu yönetim kurulu üyesi (1975'den beri) , Yay-kur (Yaygın Yüksek Öğretim) üniversitesinde Osmanlı siyasi ve medeniyet tarihi öğretim üyesi (1975-78), Milli Eğitim ve Kültür bakanlıklarında 1969'dan beri pek çok ihtisas kurulunda üye ve başkan oldu.
1974-1980 arasında Türkiye Cumhuriyetinin resmi ansiklopedisi olan ve Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanan Türk Ansiklopedisi'nin genel yayın müdürü olarak K harfinden T harfine kadar olan ciltleri yayınladı. 1983'te Milliyetçi Demokrasi Partisinin kurucuları arasında bulunarak merkez genel yönetim kuruluna seçildi, sonra istifa etti. 1985'de Faisal Finans Kurumu müşaviri oldu.
Pek çok radyo ve televizyon programı yaptı, bunlarda konuştu. Bazı konuşmaları A.B.D., Fransa, Avusturya gibi ülkelerin televizyonlarında yayınlandı. Bazı kitap ve yazıları çeşitli dillere tercüme edildi. Dünyada ilk defa olarak Türk Musikisi Tarihi kürsüsünü kurdu. "Büyük Türkiye", "Osmanlı Cihan Devleti", "Büyük Türk Hakanlığı" gibi son yıllarda çok kullanılan tarihi ve siyasi tabirler, Yılmaz Öztuna'nındır. Ayasofya Hunkar Mahfilinin ibadete açılması ve Topkapı Sarayında Hırka-i Saadet Dairesinde Kuran okunması, 1000 Temel Eser, Ankara Devlet Konser Salonu ve İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin Türk Musikisine açılması gibi fikirler ve realizasyonlar Yılmaz Öztuna'nındır ve siyasi iktidara onun tarafından telkin ve kabul ettirilmiştir. Türk Kara Kuvvetlerinin ve Deniz Kuvvetlerinin evvelce yanlış olarak kutlanan yıldönümlerini bugünkü doğru başlangıç tarihleri ile kutlanmasını sağlayan da Yılmaz Öztuna'dır.
Birçok konferans verdi. 6 kıtada pek çok ülkeyi gezdi, devlet adamları ve halkla görüşerek incelemeler yaptı. Milletlerarası birçok kuruluşa üye seçildi.
Türkiyede Osmanlı tarihinin çatışmasız bir anlayışla algılanmasında katkısı vardır. Türk Parlamenterler Birliği, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti, Ankara Aydınlar Ocağı, Anadolu Kulübü, Yahya Kemali Sevenler Cemiyeti, İstanbul Şehrini Güzelleştirme Derneği, Müsteşrikler Cemiyeti, WACL, APACL, NATO Parlamenterler Birliği, Parlamentolararası Türk - Japon ve Türk - Kore, Türk - Suudi Dostluk cemiyetleri, Avrupa Konseyi cemiyeti, Yılmaz Öztuna'nın üye, kurucu olduğu veya bulunduğu milli veya milletlerarası kuruluşlar arasındadır.
1 Eylül 1998 tarihinden itibaren Türkiye Gazetesinin başyazarlığını yaptı. 9 Şubat 2012 tarihinde Ankara'da vefat etti.
ESERLERi:
- BiR DARBENiN ANATOMiSi
Yılmaz Öztuna bu kitabında 1876 askerî darbesini, Sultan Abdülazizin tahttan indirilmesi ve ölümü olayını, bütün detayları ile anlatıyor. Bütün o dönemin şahitlerinin ifadelerini naklediyor.
-TÜRK TARİHİNDEN YAPRAKLAR
Türk Tarihinden Yapraklar, Yılmaz Öztuna'nın 1968'te İstanbul Radyosunda yaptığı konuşmalardan oluştu. Her konu, bir konuşmadır. 1969'da Millî Eğitim Bakanlığının 1000 Temel Eser serisinin 11. kitabı olarak basılıp 20.000 tiraj bir haftada satıldı. 1992'de Millî Eğitim Bakanlığınca Türk Klasikleri serisine alındı ve bu serinin 17. kitabı olarak basıldı. Şimdiye kadar 5 baskıda 58.000 tiraj yapan Türk Tarihinden Yapraklar artık klasiklerimiz arasına girmiş bulunuyor. Osmanlı ağırlıklı olmak üzere 2.200 yıllık tarihimiz içinde tam bir gezintidir.
- OSMANLI PADİŞAHLARININ HAYAT HİKAYELERİ
Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikâyeleri, Yılmaz Öztuna'nın klasikleşmiş kitaplarından biridir. Nesiller tarafından ilgiyle okundu. Bu kitaba dayanılarak senaryolar, piyesler yazıldı, filmler çekildi. 12 Osmanlı hâkan-halîfesinin kronolojik olarak hayatlarından kesitler veren bu eser, Osmanlı tarihinin en çarpıcı taraflarını vurguladı. Konuşmalar, o çağların Türkçesi ile yazıldı. Olaylar, çok duru ve klasik bir dille tasvir edildi.
-TÜRK TARİHİNDEN PORTRELER
Biyografi, tarihçinin edebiyata yaklaşabilme yeteneği ile orantılı bir türdür. Onun için, edebiyatın bir türü şeklinde de ele alınmıştır. Kitaptaki biyografiler, hayatları ve kişilikleri anlatılan şahsiyetlerin doğum sırasına göre kronolojik şekillerde sunuldu. En yaşlıları Bumin Kağan, en gençleri Turgut Özal olmak üzere... Hayatta bulunan bir kişiyi almaktan kaçındım. Tanıttığım şahsiyetlerin hepsinin Türk büyükleri, Türk dâhileri olmadıklarını sevgili okuyucularım hemen fark edeceklerdir. Daha mütevazi çapta büyükler de, Türke çok zarar vermiş birkaç kişi de alındı. Ancak çoğunluk, tarihimizin çeşitli alanlardaki dehalarından seçildi. Hiç unutulmasın, tarihin küçükleri de, tarihin büyükleri derecesinde milletlerin hayatını ve geleceğini şiddetle etkilemişlerdir.
- TARİH SOHBETLERİ I, II, III
Biz bir cihan imparatorluğunun varisleriyiz. Geleceğimize dair görüşler ileri sürer, programlar yaparken geçmişteki bu muazzam siyasî ve medenî tecrübelerimizden sonuna kadar istifade etmek bizim en tabiî hakkımızdır. Millet ve devlet olarak misyonumuzu belirlemekte en sağlam ölçüyü de böyle bir tarih şuuru ile getirebiliriz. Bu itibarla aydınlarımızın ve gençlerimizin kendi tarihleri hakkında muhtelif cihetlerden bilgi edinebilecekleri eserlere ihtiyaç duydukları muhakkaktır. Ötüken, işte bu mülahazalarla, Türk tarih ve mûsıkîsine yaptığı değerli hizmetler ve verdiği kıymetli eserlerle haklı bir şöhret kazanan değerli yazar Yılmaz Öztunanın "Tarih Sohbetleri"ni üç cilt halinde sunmaktan şeref duyar.
Yılmaz Öztuna Kitapları - Eserleri
- Bir Darbenin Anatomisi
- Türk Tarihinden Yapraklar
- Yavuz Sultan Selim
- Sultan 2. Mahmud
- Türkler
- Kanuni Sultan Süleyman
- Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikayeleri
- Osmanlı Hareminde Üç Haseki Sultan
- 2. Abdülhamid
- Türk Tarihinden Portreler
- Osmanlı Devleti Tarihi 1
- 93 ve Balkan Savaṣları: Avrupa Türkiye'sini Kaybımız
- Kısa Osmanlı Tarihi
- Sultan Genç Osman ve Sultan IV. Murad
- Kuruluş
- Tarih Sohbetleri 1
- Barbaros Hayrettin Paşa'nın Hatıraları
- Büyük Türkiye Tarihi (14 Cilt)
- Osmanlı Devleti Tarihi 2
- Tarihçi Gözüyle
- Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi
- Osmanlıya Veda
- Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız
- Tarih Sohbetleri 2
- Tarih Sohbetleri 3
- Genç Osman ve IV. Murad
- Türk Tarihinde Ordu Faktörü
- Tanzimat Paşaları: Ali ve Fuad Paşalar
- Osmanlı Devleti Tarihi
- Büyük Osmanlı Tarihi (10 Cilt)
- Itri
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi Cilt 1
- Türkler Araplar Yahudiler
- Keçecizade Fuat Paşa
- Devletler ve Hanedanlar
- Resimlerle 93 Harbi
- Abdülkaadir Meraği
- Hacı Ârif Bey
- Türk Bestecileri Ansiklopedisi
- Türkiye'de Askerî Müdahaleler
- Türk Mûsikîsi 2 Cilt
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 9
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 2
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 4
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 7
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 5
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 6
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 3
- Tarih ve Politika Ansiklopedisi
Yılmaz Öztuna Alıntıları - Sözleri
- Uzun Hasan savaş sonrası Osmanlı şevket ve kudretini kavrayarak bir daha hayatının sonuna kadar Osmanlılara sataşmamak için azamî gayret göstermiştir.Bu husus ölürken oğullarına:"Osmanoğulları ile asla muharebe etmeyesiz!" şeklinde vasiyeti ile sabittir. (Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi)
- Haleb Büyük Câmii'ndeki Cuma namazında hatîb, hutbeyi Yavuz'un adına okumuş, Yavuz'u "Hâkimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn = Mekke ile Medîne'nin Hâkimi" diye anmıştır. Yavuz müdahale edip, "Hâkim" kelimesini "hâdim = hizmetkâr" şeklinde düzeltmiştir. (Yavuz Sultan Selim)
- "İstanbul şivesi" dediğimiz, 2500 yıldan bu yana Türkler'in coğrafyanın her mekanında konuştukları binlerce şivenin ahenklisinin en ateşli savunucuları kimlerdir? Üsküblü Yahya Kemal'dir. Urfalı Nabi'dir. Trabzonlu Nihad Sami'dir. Diyarbakırlı Gökalp'tir. Hayatında bir defa İstanbul'a şöyle bir uğrayan Kırımlı Gaspıralı İsmail'dir. İstanbul'daki parlak kültürü oluşturanların en büyük kısmı böyledir. Beldeyi şaheserleriyle donatan Sinan, Kayserili'dir. Uzun bir ihmal ve umursamazlık döneminden sonra şehrin imarını ele alan Menderes, Aydınlı'dır. İki kıt'anın yakasını birleştiren Demirel, Ispartalı'dır ve Özal, Malatyalı'dır. (Tarih Sohbetleri 1)
- Mısır’daki Memlûk beylerini Kahire kalesinde bir tuzağa düşürerek imhâ eden Mehmed Ali,bunların, Mısır’ın zenginliğinin büyük kısmını teşkil eden milyarlar değerindeki servetine el koymuş, bu para ile büyük işler yapmıştı. Kavalalılar’ın günümüze kadar gelen büyük servetinin menşei budur. (Sultan 2. Mahmud)
- Ortodoks ve Katolik mezheplerinin birleşmesi, Ortodokslar'ın da Papa'nın ruhani şemsiyesi altına girmesi isteniyordu.Çaresiz kalan son "Kayser-i Zaman",bunu kabul etti. 1452 yılının 12 Aralık gününde Ayasofya'da Papa'nın gönderdiği Kardinal İzidor, Katolik ayiniyaptırdı.Bizans halkı, bu ayini nefretle seyretti. Elbette Türk hakimiyeti altında dini ve vicdanı hürriyetlerini muhafaza ederek yaşamak, çok daha hayırlı ve şerefli olacaktı. Bizanslılar'ın bu görüşünü, Başbakan Büyük-Duka Lukas Notaras da paylaşlaşıyordu: İstanbul'da Türk sarığını görmek, Latin şapkasını görmekten evladır, demişti. (Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikayeleri)
- Sitvatorok Muahedesi'ne rağmen Türkiye'nin, imparator'u hala sadrazamla eşit saydığına, yani Kanuni devrindeki protokole uyduğuna dair elimizde birçok vesika vardır. Bunlardan biri, Sadrazam Damat Nasuh Paşa'nın imparator Mathias'a yazdığı 26 Ekim 1612 tarihli mektuptur ki, imparatora "dostum" diye hitap etmektedir. (Sultan Genç Osman ve Sultan IV. Murad)
- Fransa eyalet sistemini de 1790 larda kaldırdı. Eyaletleri illere parçaladı. Bizim Cumhuriyet döneminde yaptığımızın aynıdır. Fransa örnek alınmıştır. (Tarih Sohbetleri 3)
- Bugün Türkiye devletinin kuruluşu, 900 yılı geçmiştir. Bu hadise, Türk milletinin tarih boyunca yarattığı en büyük eserdir. Anadolu'nun fethi için yüzyıllarca hazırlanan Türkler, 1074'te Türkiye devletini kurduktan sonra da yeni anayurtlarını savunmak, geliştirmek, ayakta tutmak ve büyük bir devlet hâline getirmek için akıl almaz çileler çekmişler ve en büyük fedakarlıklara katlanmışlardır. Üzerinde yaşadığımız topraklar, atalarımızın bizim hesabınıza yaptıkları sonsuz mücadelelerin eseridir. (Türk Tarihinden Yapraklar)
- Mâhpeyker Kösem Haseki’nin üvey oğlu bir ateş parçasıydı. Genç bir arslandı. Fevkalâde yetişmişti. Arabça, Farsça, hattâ bir rivâyete göre Batı dillerini öğrenmişti. “Fâris” ve “Fârisî” mahlasıyle olgun şiirler yazıyordu. Silâhşörlük ve pehlivanlıkta, babasından da üstündü. Korku nedir bilmiyordu. (Osmanlı Hareminde Üç Haseki Sultan)
- "Değerleri solcu ve solcu olmayan diye kesin çizgiyle ikiye ayıran zihniyet yıkılmadıkça, Türkiye iflâh olmayacaktır." (Türk Tarihinden Portreler)
- Bütün Orta Çağ'ın (476-1453) bütün yeryüzünde geçen en büyük meydan muharebesi olan, her iki tarafta başkumandan olarak oğulları ile beraber tarihin en büyük asker hükümdarlarından ikisinin bulunduğu, Çin ile Adriyatik arasındaki ülkeleri paylaşan iki Müslüman ve Türk hakanının zaferi ölesiye çekiştiği Ankara muharebesi, Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biridir. Osmanlı gelişmesini ve fütuhattını yarım asır geciktirmiş, Bizans'ın ve Orta Çağ'ın hayatını 50 yıl uzatmış, Anadolu birliğini ise 70 yıl geciktirmiştir. Yıldırım devrinde Osmanlı toprakları olan bazı yerler ancak 115 yıl sonra Yavuz Sultan Selim tarafından yeniden Türkiye'ye katılabilmiştir. (Osmanlı Devleti Tarihi 1)
- Nâmık Kemâl ise daha Magosa’dadır. Orada söylenegeldiği gibi zindana falan atılmış değildir. Son yıllarda Türk Tarih Kurumu’nun 4 büyük cilt hâlinde yayınladığı mektuplarında açıklandığına göre zevk, sefa ve keyif içinde yaşamakta, güzel şiirler yazmaktadır. (Bir Darbenin Anatomisi)
- Yıldırım Sultan Bayezid'in esirliği 7 ay 12 gün sürdü. 3 Mart 1403'te Akşehir'de vefat etti. 43 yaşındaydı. (Kuruluş)
- Ebrûlerinin zahmı nihandır ciğerimde Gül-ruhlerinin handelerî çeşm-i terimde Eşkim yerinê kan dökülür dîdelerimde Sevdây-ı muhabbet, esiyor şimdi serimde Takdîre ne hâcet, bu da varmış kaderimde Adlî (İkinci Mahmûd) (1785-1839) (Sultan 2. Mahmud)
- "2.500 km'lik uzun bir yolu aşıp zafere ulaşılan bu başarılı seferin, hemen aynı şartlar altında 1812'de Napoléon'un, 1941'de Hitler'in Moskova'ya yaptıkları başarısız seferler göz önünde tutulursa, ne derece değer taşıdığı anlaşılır" (Yavuz Sultan Selim)
- XVI. asırda da Türk kültürünün seviyesi, Avrupadan ilerideydi. Ilköğretim ve okuyup yazma, Avrupaya nazaran pek çok gelişmişti. Aydın tabaka ve kitap okuyanlar da önemli sayıdaydı. Avrupada bin yazma eseri bir araya getiren hükümdarlar parmakla gösterilirken, Doğuda onbinlerce yazmadan müteşekkil pek çok kitaplık vardı. XVI. asırda Avrupada basılan kitapların tirajı çok düşüktü. Bu tirajın çok fazlasını Türkiyede hattatlar ortaya koyabiliyordu. (Türk Tarihinden Yapraklar)
- Türk denizciliğinin, Türk ordusu kadar kıdemi yoktur. Hatta Türkler, Anadolu'ya gelinceye , 11.asra kadar, denizci bir millet değillerdi denilirse mübalağa edilmiş olmaz. Gerçi milattan önceki asırlarda denizlere ulaşmışlardır. Fakat bir donanmaya ihtiyaç duymamışlardır. Türkler, Avrasya'yı seven bir kavimdir. Bir boğazı ve bir çölü atlayıp Afrika'ya bile geç tarihte intikal etmişlerdir. Açık denizden, hiç olmazsa 11.asra kadar hoşlanmamışlardır. (Kısa Osmanlı Tarihi)
- Sultan Abdülhamîd'in düşürülmesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının ilk gerçek adımı olmuştur. Adı bile düşmanı ürkütecek, mazlûm Müslüman milletlere ümit verecek bir senboldü. Onun düşmesiyle yalnız Avrupa ve Balkan devletleri değil, Ermeniler, Yahûdiler gibi devlet sâhibi olmayan topluluklar da hedeflerine çok yaklaştıklarını hissetmişlerdir. (2. Abdülhamid)
- Ordu yaptığın rezaleti gör diye Sadrazamın aleyhinde gösteri yaptıysa da seksenlik ihtiyar buna da aldırmadı. (Türkler)
- Deismann göre: " Fâtih dünya tarihinde bir dönüm noktası yarattıktan sonra Doğu ve Batı'nın kapısında durarak bu iki alemin kültürünü nefsinde toplayan bir insandır." (Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi)