Sur Kenti Hikayeleri - Ali Ayçil Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sur Kenti Hikayeleri kimin eseri? Sur Kenti Hikayeleri kitabının yazarı kimdir? Sur Kenti Hikayeleri konusu ve anafikri nedir? Sur Kenti Hikayeleri kitabı ne anlatıyor? Sur Kenti Hikayeleri kitabının yazarı Ali Ayçil kimdir? İşte Sur Kenti Hikayeleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ali Ayçil
Yayın Evi: Timaş Yayınları
İSBN: 9789752635050
Sayfa Sayısı: 159
Sur Kenti Hikayeleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Sen de bilirsin ki bir ev iki günlük konuğundan sırrını saklayabilir ama on iki günlük konuğundan asla. Saklayamadı da. Üçüncü günden, artık gitme vaktimin geldiği on ikinci güne kadar her gün kendisini biraz daha aralayan o sırla uyuyup o sırla uyandım..."
Sur Kenti Hikayeleri Alıntıları - Sözleri
- Birbirlerine verebilecekleri en büyük acıyı, konuşmaları gereken vakitlerde susmayı tercih ederek verdiler.
- Birbirini merak etmekten çok, birbirinin çizgilerini tamamlayan birer yüze sahiptik.
- Kimse aydınlıktan kuşku duymaz; saklanmak istenen, karanlıkta değil asıl aydınlıkta saklanırdı. Ve o aydınlıkta herkes, sihirden önce sihirbazı görürdü.
- Bazı insanlar varlıklarından çok daha fazla yer tutarlar.
- “Anladım ki; kalbinden uzak düşenin kalbini üfleyip, onu yeniden içimize konduran bir kuş nefesi vardır. Bu sıradan hikâyemi, benden yüzyıllar sonra gelen biri, benim gibi duyarak anlatsın isterim. Desin ki; cevher kararmadıkça, her hayat için tetikte duran bir mucize vardır.”
- “Birbirini merak etmekten çok, birbirinin çizgilerini tamamlayan birer yüze sahiptik.”
- Çünkü erkekler, bir kadının kendisine değil, ona giydirdikleri hayale bakarlar çoğu zaman.
- Beklerken zaman büklüm büklüm bükülmeye başlar. Kısa bir an uzar da uzar.
- Bir insana büyüdüğünü kendisi değil başkaları hissettiriyor ve bir insanın kaderini kendisinden çok başka insanlar belirliyor.
- “Bir önceki hatamın içimde bıraktığı sızıyı bastırabilmek için, her seferinde bir öncekinden daha büyük bir hata işledim. Bir yerden sonra sınırımı da, geri dönmem için gereken ipuçlarını da büsbütün kaybettim.”
- “Bazıları, ızdırap çektikleri yerlere garip bir bağlılık duyarlar.”
- “Cevher kararmadıkça , her hayat için tetikte duran bir mucize vardır.”
- “Kim neyi görecekti dünyadan koparılmış bu sahtekar tenhalıkta !”
- İnsan, ancak adresi olmayan bir yolcuyu uğurladığında yolların bilinmezliğini keşfediyordu.
- İnsan, ancak adresi olmayan bir yolcuyu uğurladığında yolların bilinmezliğini keşfediyordu.
Sur Kenti Hikayeleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
”Bazıları ızdırap çektikleri yere garip bir bağlılık duyarlar.” Ali Ayçil’den okuduğum ilk kitap. Daha kitabı elime alır almaz gerek kapak tasarımının güzelliği gerek kitabın isminin çekiciliği çok seveceğimi anlamıştım nitekim öyle de oldu. Kitap kısa kısa fakat yazarın da söylediği gibi biribirinden bağımsız da okunabilen fakat birbirlerinin akrabası olan hikayelerden oluşuyor. Her hikayede, bir önceki hikayeden parçalar görüyorsunuz. Tıpkı bir bütüne ulaşmayı bekleyen yapboz parçaları gibi. Yazar; eserinde şiir gibi bir dil kullanmış. Özgün tasvir ve betimlemelerle dolu, akıcı, yoğun fakat asla yormayan samimi bir dil. Öyle ki kitabı okurken kendimi, ilk defa gittiğim bir şehrin hiç bilmediğim sokaklarında gezerken karşılaştığım, her şeyiyle bana yabancı olan fakat bir o kadar da tanıdık gelen biriyle sohbet ediyormuş hissine kapıldım. Yazar karakterlerini seçerken de bir kenti oluşturan insanlardan esinlenmiş sanki. Birbirinden kopuk gibi görünen ama birbirinin hayatına teğet geçen insanlar. Aynı zamanda karakterlerini sihirbazından nakkaşına, sarrafından seyisine bir çok farklı meslek gruplarından seçerek unutulmaya yüz tutmuş meslek gruplarını da gün yüzüne çıkarmış. Sona doğru tüm hikayeler aynı çatı altında toplanıp üçüncü bir kişinin ağzından o hikayenin karakterleri analiz ediliyor. Kitabı okurken batan bir kentin sokaklarında kayboldum biraz. Biraz derinden hissettirilen acılarda boğuldum ve anlatılan her hikayenin sonunda tekrar sordum. “Coğrafya biraz da keder midir?” Hikaye severlere tavsiyemdir, keyifli okumalar. (Esra)
Sur Kenti Hikayeleri bir kutu kitabın Temmuz ayı kitapları arasında gelen, renginden ve adından dolayı öncelik verdiğim bir kitap oldu . Yazarın Tarih bölümü mezunu olduğunu da öğrenmem cabası. Kitap; kıssadan hisse diyebileceğimiz kısa kısa ama birbiriyle tamamen bağlantılı hikayelerden oluşmaktadır. Her bölümü ayrı bir hüzün, insana unuttuğu bazı şeyleri hatırlatan ayrı bir hafıza. Hikayelerin hepsi öyle anlamlı ve bir bütün hâlinde ki, bazen bir aşka, bazen intikama, bazen kedere, bazen sessizliğe ve daha nice duygulara şahit oluyorsunuz okurken. Ah! Dilber Makbule ve anlattıkları, okurken o kadar hak verdim ki sana. Nede güzel anlatmış, geçmişe ve günümüze ve geleceğimize ışık tutmuşsun. "Anısız at hızlı koşar" bölümü günümüz insanlarına hangi mevkide ve makamda olursa olsun herkese okutulması veya anlatılması gereken bir bölümdü. Çünkü evet insanın yol göstereni anılarıdır, hafızasıdır. Sakine'nin hikayesini okuyunca sayfaları çevirip başka bir bölüme geçemedim. Son cümlesi o kadar vurucuydu ki... "Gözlerine mil çekilmiş bir tek gün, gözlerine sürmeler çekilmiş yılların öcünü fazlasıyla aldı benden". Sur Kenti Hikayeleri bir milletin hafızasıdır, değeridir. Okuyan herkes kendinden bir parça bulacaktır. Okuyun, okutturun... Keyifli Okumalar.. (Hacer)
Merhaba sevgili okur, Sur Kenti Hikayeleri’nin yazım tarzına, üslubuna ba-yıl-dım… Severek okudum. Birbirinden bağımsız öykülerin adeta puzzle yapar gibi şahane bir şekilde birbirine bağlanması büyük keyifti. Tüm hikayelerin ortak noktası büyülü bir kent, Sur kenti. Aslında şehir büyülü değil de bende bıraktığı his böyleydi. Yazar, bu kente yakından bakıyor, hatta o kadar yakından bakıyor ki bu büyülü şehre bir şahsiyet kazandırıyor. Şehre bakarken bir insana bakıyormuşum gibi hissettim. Ayrıca Feridüddin-i Attar okumaya bu kitapla birlikte kesin karar verdim. Kitabı anlatmak için doğru sözcükleri bulmakta zorlanıyorum. Hani derler ya, anlatılmaz yaşanır diye, aynen öyle efenim. Bu kadar beğendiğim bir kitaba on puan vermemek haksızlıkmış gibi geliyor ama büyüyü bozan minik detaylar sebebiyle puanım: 9/10 Okuyun efenim, hatta mutlaka okuyun… Herkese keyifli okumalar… (Hilal)
Kitabın Yazarı Ali Ayçil Kimdir?
1969 tarihinde Erzincan'da doğdu. İlk ve örta öğrenimini Erzincan'da tamamladı. Erzurum Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Tarih Bölümünü bitirdi. İstanbul'da gazetecilik ve öğretmenlik yaptı.
Dergâh dergisinde şiirleri, Merdiven dergisinde ve Akit gazetesinde poetik yazıları yayınlandı.
Ali Ayçil Kitapları - Eserleri
- Sur Kenti Hikayeleri
- Kovulmuşların Evi
- Yenilgiden Dönerken
- Ceviz Sandıklar ve Para Kasaları
- Bir Japon Nasıl Ölür
- Usta Konuşmak İstiyor
- Naz Bitti
- Arastanın Son Çırağı
- Arastanın Son Çırağı
Ali Ayçil Alıntıları - Sözleri
- sanıldığı gibi insanı yıkan çektiği acılar değildir. insan, çektiklerini paylaşamadığı için kendi acısıyla söyleşmeye başladığında yıkılır. (Ceviz Sandıklar ve Para Kasaları)
- Benim davudi bir sesim yok Lidyalı kardeşlerim Herkes birbirini üzüyor burada çok üzüyor (Bir Japon Nasıl Ölür)
- döndüm uzun uzun kırlara baktım, şuramda büyürken hasar (Bir Japon Nasıl Ölür)
- “şimdi bana efendim yeni bir hayat gerek göğüs kafesim için Dede’den birkaç nağme eşiğinizde bitti sürdüğüm belirsiz iz teli kopuk bu çalgı ne söylese beyhude...” (Naz Bitti)
- “tıpkı çıktığım yolculuklar gibi, görüştüğüm insanların sayısını da seyrettikçe seyrelttim. kendimle kendim arasında gidip gelen yeni bir yol açtım. günler, niçin uzadığını, niçin kıvrıldığını bilmediğim bir sarmaşık gibi dolanıp durdu boynuma. dünya, bensiz de dünyaydı; darılmadım…” (Yenilgiden Dönerken)
- Unutma ey kurumuş köklerimde diri duran kalleşlik çünkü senle çok eski bir kovukta kardeştik. (Arastanın Son Çırağı)
- kırıldı kuş sesinden direkleri dünyanın kaldım eşikte sübyan (Bir Japon Nasıl Ölür)
- Kalkılması gerektiği için kalkıyor, yenilmesi gerektiği için besleniyor, konuşması gerektiği için bir şeyler söylüyor ve bütün bunları yeni baştan tekrar edebilmek için uyuyup dinleniyor. Bu büyük çöle bir günde gelmedi elbette; bütün dişler bir günde sökülmedi. Belki de bu yüzden nihai çöle vardığını kimse göremedi. İşte bir akşamüzeri daha, telefonundaki rehberi karıştırırken kendi kendine söyleniyor adam: Dünya bende iflas etti, bu da bir zaferdir… (Usta Konuşmak İstiyor)
- Üstelik gizli bir anlaşma var hepimizin arasında: En çok ezmek için eşitiz. (Ceviz Sandıklar ve Para Kasaları)
- Sınırlarım uzadıkça uzuyor bir kıyıda alnımı buluyorum ötekinde alnımın izlerini (Bir Japon Nasıl Ölür)
- “insanları hiç anlamıyorum; yaz geldiğinde sıcaktan, kışa vardıklarında soğuktan yakınıyorlar. oğullarından ve kızlarından, ülkelerinden ve dünyadan yakınıyorlar. yürümekten ve oturmaktan yakınıyorlar. işten ve işsizlikten yakınıyorlar. hiç mi yaşamadılar, hiç mi yaşatılmadılar? yılların bir yerlerine gizlenmiş bir mutluluğu alıp bugüne getirmek çok mu zor? onlar için duvarları şikayet taşlarından örülmüş bir hapishaneye benziyor mevsimler.” (Usta Konuşmak İstiyor)
- "Gündelik hayat", sanki şehrin üzerine serilmiş bol desenli bir telaş kilimidir. (Usta Konuşmak İstiyor)
- Çünkü yalnızlık tedavisi zor bir hastalıktır… (Usta Konuşmak İstiyor)
- Burada bir boşluğa kapı yaptılar beni kansız düşmüş yapraklarla desteklendi eşiğim. Bu kırık buğdayların, bu sararmış otların arasında kıpırdasam hemen anlaşılıyor, kaç uçurum çıktığım ve kaç gökten indiğim. (Naz Bitti)
- Öğretmen, pencereden bakarken gözüne göçmen kuşlar takılan bir öğrencinin hayretini dikkat dağınıklığı saydığı gün kaybetti. (Usta Konuşmak İstiyor)
- Henüz ufak bir çocukken tozlu köy yolunda düşlerime üşümesinler diye sardığım atlasta senin gözlerin ışıldıyor aliya (Arastanın Son Çırağı)
- Kabul edelim ki insan, ölünceye kadar hep içindeki bazı başlıklara çalışan bir psikoloji öğrencisidir… (Usta Konuşmak İstiyor)
- Biliyorum ki insan, kendi cevapsız sorusunun çengelinde asılır, ölünceye kadar kendine mağlup olur. (Kovulmuşların Evi)
- Dokundukça dağılan bir hatırayım, al ipekte besmele (Bir Japon Nasıl Ölür)
- “ruhun rahat uyusun ya kapı açılacak ya kilit kırılacak” (Naz Bitti)