Tanınmayan Büyük Çağ - Fuat Sezgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tanınmayan Büyük Çağ kimin eseri? Tanınmayan Büyük Çağ kitabının yazarı kimdir? Tanınmayan Büyük Çağ konusu ve anafikri nedir? Tanınmayan Büyük Çağ kitabı ne anlatıyor? Tanınmayan Büyük Çağ PDF indirme linki var mı? Tanınmayan Büyük Çağ kitabının yazarı Fuat Sezgin kimdir? İşte Tanınmayan Büyük Çağ kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Fuat Sezgin
Yayın Evi: Timaş Yayınları
İSBN: 9786051142647
Sayfa Sayısı: 606
Tanınmayan Büyük Çağ Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
slam Uygarlığının Tanınmayan Büyük Çağını Keşfedin...
Prof.Dr. Fuat Sezgin uzun yıllar süren çalışmaları sonucu ortaya koyduğu bu eserle, İslam dünyasının bilim ve teknoloji alanlarında insanlığın gelişmesine yaptığı katkıları incelemekte, bilim tarihi için yeni bir bakış açısına kapı aralamaktadır. Dünya bilim tarihinde İslam biliminin oynadığı rolü çeşitli örneklerle ele alan bu eser, Batı merkezli bilim anlayışına bir alternatif niteliği taşımakla birlikte, İslam dünyası için de bilim alanındaki büyük başarılarını hatırlatan bir kaynak oluşturmaktadır.
Prof.Dr.Fuat Sezgin, bilim ve teknolojide Müslümanların insanlık kültür mirasına yaptıkları önemli katkıları gözler önüne sererken, Mimarlık, Savaş Tekniği, Tıp, Denizcilik, Kimya, Coğrafya, Geometri, Fizik ve Astronomi gibi alanlarda İslam Dünyası'ndaki gelişmelerin on asırlık tarihini titizlikle inceleniyor. Renkli görsellerle desteklenen, Avrupa merkezci ve oryantalist olmayan bir gözle kültür tarihimize yeniden bakmak isteyenler için kaçırılmayacak prestij bir kitap...
Saklı kalmış geçmişimize bilimsel bilgilerle dopdolu bir yolculuk...
Bilimler historiyografsında inatçı bir şekilde tutuyan, İslam kültür çevresinin bilimler tarihindeki yaklaşık 800 yıllık yaratıcı dönemini görmezden gelen ve böylelikle de modern insanın temel bilim tarihi bakış açısını daha okul kitaplarından başlayarak perçinleyen ele alış tarzı hakimdir. Bu yargı sadece Batı dünyası için değil, aynı zamanda en geniş anlamda, okul kitaplarının Amerikan ya da Avrupalı örneklerine göre şekillendirildiği, günümüz İslam kültür bölgesi için de geçerlidir.
Ümit ederiz ki bu çalışmayla okurlar, "bilimler tarihinin bütünlüğü" düşüncesine ulaşırlar. BU düşüncenin ifadesi şudur: İslam dünyası, geç antik dönem ile Avrupa yakın çağı arasındaki devirde, gelişime en müsait ve etkisi en güçlü kültür sahasıdır ve de eski dünya ile oluşmaya namzet Avrupa arasıdaki yegane gerçek bağdır.
Ve yine ümid ederiz ki bu eser 800 yıl boyunca İslam kültür çevresinde gerçekleştirilmiş olan başarılara yönelik küçümseyici yaygın kanaati değiştirecektir.
Tanınmayan Büyük Çağ Alıntıları - Sözleri
- İnsanlığın ortak bilimsel mirası, süreğen adımlarla, her zaman düz bir çizgi halinde olmasa da, değişken bir hızla büyümektedir...
- " Emeviler devletin birçok alanında fethedilmiş ülke sakinlerine ve desteklerine gereksinim duymuşlardır. Bu alanda işbirliği iyi bir şekilde işlediği görülmektedir, hatta belirli bir süre vergi ve idare uygulamasında geleneksel yaygın diller kullanılmıştır. Bunlar Mısır'da Kopt dili, Suriye'de Yunanca, Irak ve İran'da eski Farsça idi. Arapça kullanımı daha sonraları gerçekleşti."
- Arap-İslam kültür çevresinde başarılan matematiksel coğrafya, kartogtafya ve matematiksel denizcilik seviyesinin yüksekliği hakkındaki bilgisizlik, Avrupa'da ortaya çıkan o haritaların gerçek yaratıcılarının kimler olduğunu bilme işini güçleştirmektedir.
- ...dünya haritası ve parçaharitalarda meskun dünyanın ilk kez ortaya çıkan önemli yeni kısımları, Avrupalı harita yapımcılarının, seyyahların ve seyahat raporlarının taşıdıkları haberler sayesinde başardıkları işler olarak düşünülmektedir. Bu düşünceye göre, örneğin, Venedik'te, Cenova'da veya Mallorca'da ikamet eden bir haritanın, Hazar Denizi'nin, Hint Yarımadası'nın veya Urmiye gibi oldukça küçük bir gölün hemen hemen kusursuz konfigürasyonlarını sadece seyahatnamelere veya seyyahların haberlerine dayanarak çizebilmesi normal sayılıyordu. Böylece, eğer bir harita yapımcısına insanüstü bir yetenek atfedilmiyorsa, ondan hiçbir şekilde yerine getiremeyeceği bir başarı beklenmiş olmuyor mu? Yerinde oluşmuş ve yüzyıllar boyunca bir çok neslin ortak çalışmaların sonucu olarak yapılabilmiş bir haritanın bu veya şu harita yapımcısının eline geçmiş olduğunu düşünmek daha mantıklı değil midir?
- - " (...) İslâm kültür dünyasında, diğer kültürlerden miras alınan bilgiler, tecrübeler, teoriler ve aletler yeni kültür dairesinde sadece kullanılmaya veya geliştirilmeye devam edilmedi; ayrıca buluşlar ve yeni bilgi alanlarının yaratılmasıyla çok büyük bir şekilde genişletildi ve önemli bir yüksekliğe eriştirildi..."
- ...Halife el-Me'mūn'nun astronomiye ve bu dalın ilerlemesine yönelik yoğun ilgisi, onu ilk olarak Bağdat'ın Şemmāsiyye semtinde ve daha sonra Şam'ın yakınında bulunan Kāsiyūn tepesinde birer gözlemevi kurmaya sevketti... ...astronomi tarihinde gerçek anlamda gözlemevi kuran ilk kişidir.
- ' Reinaud çalışmalarının birisinde, bilimler tarihinin bütünlüğünü veciz bir şekilde ifade eden şu düşünceye ulaşmıştı: "Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan icat etmez, sonuçlar çıkarır. Mesela insan bilgisinin bir alanını ele alalım: bu alanın tarihi, yani ilerleme tarihi aralıksız bir zincir oluşturur. Olgular tarihi bize bu zincirin parçalarını verir ve bizim görevimiz, kaybolan halkaları her bir parçayı bir diğerine eklemek için yeniden bulmaktır." '
Tanınmayan Büyük Çağ İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bilimin En Parlak Karanlık Çağı: Fuat Sezgin, bilim tarihine oldukça değerli katkılarda bulunmuş bir bilim insanıdır. Gerçi, bu devrim niteliğindeki çalışmalar, bizim müfredatlarımızı dahi değiştirememiş ama, o apayrı konu. Sezgin aslında çalışmalarını Türkiye’de yürütüyordu. Bu sırada bir hocasının Avrupa biliminin İslam dünyasından doğduğunu söylemesi üzerine bu alana yönelmeye karar verdi. Ancak çalışmalarnı Türkiye’de yürütemedi. Çünkü kendisi, 1960 darbesinde üniversiteden uzaklaştırılan meşhur 147 akademisyen arasındaydı. Bu sebeple o da çalışmalarını Almanya’da yürütmeye başladı. Onlarca yıl süren bu süreçte 5 ciltlik ‘Wissenschaft in Islam’ ve 17 ciltlik ‘Geschichte des Arabischen Schrifttums’ isimli eserlerini yazdı. Aslında bu eser 18, hatta 19 ciltlik olacaktı ancak Almanya başsavcılığı henüz yazım aşamasında olan 18.cilde, aynı zamanda Fuat Sezgin’in kendi kurduğu enstitüdeki kendi çalışma odasına el koydu. Kendi tabiriyle bu iki cilt, felsefe tarihini kökten değiştirecekti. Kendisi hayattayken kitapları geri almayı başaramadı. Ama diğer 17 cilt ve bunun dışındaki kitapları insanların çoğu kez görmezden gelmekte ısrar ettiği devasa eserler olarak varlığını koruyor. Fuat Sezgin, kitabın başında da bahsettiği üzere bu çalışmaları hiçbir zaman “biz bulduk” heyecanıyla yapmadı. Onun asıl amacı gençlere örnek alabilecekleri Müslüman bilim insanlarının da var olduğunu ve Müslümanlar arasında bilimlerin tekrar ileri bir seviyeye gelebileceğini göstermekti. Kitaptan anlaşıldığı üzere zaten Müslüman bilim insanları da çoğu kez “her şeyi biz bulduk” kabilinden tavırlara uzaktı. Hatta Müslüman bilim insanları sıkça derin saygı duydukları Yunan bilim insanlarını şükranla anmıştır. Zaten bazı eski Yunan kaynakların varlığından da bu atıflar sayesinde haberimiz olmuştur. İslam bilimlerinde 9.yüzyılın ilk beşte biri ‘yaratıcılık evresinin başlangıcı’ kabul edilmiştir ve bu dönemde bilimler yepyeni bir kimlik kazanmıştır. Bu dönemlerde yalnızca bilim insanları değil, kimi zaman sultanlar, halifeler de bilimi desteklemiştir. Mesela halife el-Me’mun (kesin olmayan bir bilgiye göre) kendi döneminde ‘beytel hikme’ (bilgelik evi) isimli bir kurum açıp bilimsel çalışmaları kolaylaştırmıştır. Ama bana kalırsa takılmamız gereken nokta bu bilginin kesin olup olmadığı değildir. Esas önemli olan, el-Me’mun’un bilimi teşvik ediyor olmasıdır ki bunun örneklerine en çok coğrafya ve astronomi alanlarında rastlarız. Mesela o, astronomlarına bir derecelik boylam uzunluğunu trigonometrik olarak yeniden tespit ettirdi. Ya da kıblenin olabildiğince kesin hesaplanabilmesi için bilim insanlarına Bağdat ve Mekke arasındaki boylam farkını tespit ettirdi. Halifenin astronomlarıyla yürüttüğü çalışmalar için şu ana kadar “tespit ettirdi” ifadesini kullanmış olmam sizi yanıltmasın, çünkü kendisi de kısmen bu işin içindeydi. Aynı zamanda El-Me’mun, görüldüğü kadarıyla astronomi tarihinde gözlemevi kuran ilk kişidir. El-Me’mun yönetimindekiler dışında da çalışmalar var elbette. Tabii biz bunları çoğu kez birkaç yüzyıl sonrasında Avrupalı bilim insanlarının aynı buluş ve icatları tekrar tekrar yapmasıyla öğreniyoruz. Mesela el-Kindi 9.yüzyıl’da havanın sıcaklık nedeniyle genişlediği bölgeden soğukluk nedeniyle küçüldüğü bölgeye doğru aktığını söylemiştir. Ancak günümüzde bu bilgi 17-18. Yüzyıllarda yaşamış olan George Hadley başta olmak üzere birkaç Avrupalı bilim insanı ile anılmaktadır. Bu hem el-Kindi’ye hem de aynı şeyleri tekrar tekrar bulmak zorunda bırakılan bilim insanlarına yapılmış büyük bir haksızlıktır.(Bilgileri Arapça kaynaklardan alıp kendisi üretmiş gibi gösterenlerden bu yazıda bahsetmeyeceğim.) Ve bu örneklerin yüzlercesi mevcut. Muhtemelen birçoğumuzun çok şaşıracağı başka bir örnek de pi sayısı ile ilgili. El-Kaşi, öncüllerinin daire ile ilgili hesaplamalarını yetersiz bulmuştu ve bir iç ile bir dış çokgen yardımıyla yaptığı uzun hesaplamalar sonucunda π=3,14159265358979325 olarak hesaplamıştı.* Ancak bize yansıtılan, bunun ilk defa F.Viéte ve Adrian van Roomen adlı Avrupalı bilginler tarafından hesaplanmaya çalışıldığıdır. Viéte, pi sayısını 9 ondalığa, van Roomen ise 15 ondalığa kadar ilerletebilmiştir. Ancak el-Kaşi 15. yüzyılda pi sayısını 17 ondalığa kadar hesaplayabilmişti. Tekrardan gördüğümüz üzere İslam bilimlerinin üzerinin örtülme çabaları bütüncül olarak bilime zarar vermektedir ve bilim insanları birçok kez tekerleği tekrar tekrar icat etmek zorunda bırakılmaktadır. İslam coğrafyalarında bilim insanlarına baktığımızda, aralarında din görevlilerinin de bulunduğunu görüyoruz. Yani bir insanın hem kimyager hem vaiz, hem astronom hem de müezzin olması gayet normal bir durum kabul ediliyor. Mesela eş-Şatir isimli bir astronom, dönemin en gelişmiş güneş saatini imal etmişti, aynı zamanda da baş müezzin ve cami astronomu olarak görev yapıyordu. Zaten bana kalırsa ‘cami astronomu’ kavramı durumu anlatmaya yetiyor. Tabii durumun böyle olmasında İslam’da bilime verilen önem ve duyulan saygının neredeyse dini boyutta olması kilit noktadır. İslam bilimlerinde neredeyse 800 yıl süren yaratıcılık evresi günümüzde maalesef görmezden gelinmekte ve bu durum zihinlerde ‘her şeyi Avrupa buldu’ algısı oluşturmaktadır. Yeri geldiğinde cilt cilt ansiklopedik eserlerle, yeri geldiğinde de didaktik bir şiirle** bizlere buluşlarını aktarmaya çalışmış bu insanlara karşı borcumuz, onların ürettiği bilime ve bilgiye kulak vermektir. *der Lehrbriefüber den Kreisumfang (ar-Risala al-Muhitiya) vonGamsid b Masud al-Kasi, Berlin, Islamic Mathematics and Astronomy, cilt 56, s.277-329 **İbda el-Melaha ve imha er-Recaha fi usul sın’at el-Filaha Not: Ayrıca kaynak belirtmediğim bilgilerin kaynağı en başta bahsettiğim Geschichte des Arabischen Schrifftums’tur. (Zeynep Hilâl)
Kendi kültürümüzü gözümüze küçük göstererek okutan bir müfredatta okumuş bizler bu kitabı okuyunca şunu anlıyacağız ; bildiğimiz öğrendiğimiz hiçbirşey tam değil. Türk dünyası Müslüman dünyası şuanda bize şu yabancı bulmuş bu yabancı bulmuş denilen ilmi keşifleri o bulmuş denilen kişilerden çok seneler önce bulmuşlar yazmışlar. Ameliyatlarda kanın akmasını önlemek için damar dikimi ile damarları birbirine birleştirmeyi, böylece bu usûlle kanamayı önlemeyi ez-Zehravî bulmuştur. Fakat ondan 6 asır sonra ( l6. asır) gelen Fransız doktoru Ambroise Pare bu uygulamayı bulduğunda büyük bir kâşif olarak lanse edilmiş ve ez-Zehravî’den ne yazık ki hiç bahsedilmemiştir. Bu gibi şeyleri çokca bu eserde görüp geçmişinizle övünebilirsiniz ve büyük düşünebilirsiniz bende yapabilirim diyebilirsiniz. (Hasan ALTINIŞIK)
Tanınmayan Büyük Çağ PDF indirme linki var mı?
Fuat Sezgin - Tanınmayan Büyük Çağ kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tanınmayan Büyük Çağ PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Fuat Sezgin Kimdir?
24 Ekim 1924’te Bitlis’te doğdu. 1943-1951 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde İslami Bilimler ve Orientalistik alanında öncü bir yere sahip olan Alman oryantalist Hellmut Ritter (1892 - 1971)’in yanında öğrenim gördü. Hocasının, bilimlerin temelinin İslam bilimlerine dayandığını söylemesiyle bu alana yöneldi. 1954'te Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde Buhari’nin Kaynakları adlı doktora tezini tamamladı. Bu teziyle o, hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari (810-870)’nin bir araya getirdiği hadislerde biline geldiğinin aksine sözlü kaynaklara değil İslam’ın erken dönemine, hatta 7. yüzyıla kadar geri giden yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı. Bu tez Avrupa merkezli oryantalist çevrelerde hala tartışılmaktadır. 1954 yılında İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde doçent oldu. Burada Zeki Velidi Togan ile çalıştı.
27 Mayıs 1960 askeri darbesi sırasında üniversiteden uzaklaştırılan ve 147’likler diye bilinen akademisyenler arasındaydı. 1961 yılında Almanya’ya giden Fuat Sezgin Frankfurt Üniversitesi'nde önce misafir doçent olarak dersler verdi. 1965 yılında Frankfurt Üniversitesi’nde profesör oldu. Oradaki bilimsel çalışmalarının ağırlık noktası Arap-İslam kültür çevresinde tabii bilimler tarihi alanı olmuştur ve bu alanda 1965 yılında rehabilitasyon çalışmasını yapmıştır. Henüz İstanbul’da iken başladığı 7. yüzyıldan itibaren gelişen Arap-İslam edebiyatı tarihi çalışmasına (Geschichte des Arabischen Schrifttums) Almanya’da da devam ederek, oryantalistik çalışmaları için kaynak eser haline gelmiş ve hala aşılamamış 13 ciltlik eserinin ilk cildini 1967 son cildini ise 2000 yılında yayınladı. Geschichte des Arabischen Schrifttums, İslam’ın ilk döneminde uğraşılmış, dini ve tarihi edebiyattan coğrafya ve haritacılığa kadar bütün ana ve yan bilim dallarını konu edinmektedir. Prof. Sezgin, Suudi Arabistan Kral Faysal Vakfı’nın İslami Bilimler Ödülü'nü 1978 yılında ilk alan kişidir. Bu ve başka desteklerle Sezgin, 1982 yılında J.W.Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü ve 1983’de buranın müzesini kurdu, buranın halen direktörlüğünü yürüttü. Enstitüye bağlı olarak kurduğu müzede Sezgin, İslam kültür çevresinde Müslüman bilginler tarafından yapılmış aletlerin ve bilimsel araç ve gereçlerin yazılı kaynaklara dayanarak yaptırdığı numunelerini sergilemektedir. Müzede bulunan objeleri tanıtmak ve İslam kültür çevresindeki bilimsel gelişmeyi göstermek için hazırladığı Wissenschaft und Technik im Islam isimli kataloğu 2003 yılında yayınlanmıştır.
Prof.Dr. Fuat Sezgin, Arap-İslam Bilimleri Enstitüsü için hazırladığı bilimsel araç ve gereçlerin benzerlerini yaptırarak, açılışını 25 Mayıs 2008 tarihinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaptığı İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi'nin açılmasına önayak olmuştur.
İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi'nin faaliyetlerini desteklemek amacıyla 2010'da Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı kuruldu.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bünyesinde kurulan Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Enstitüsü ise 2013 yılında faaliyetlerine başladı.
Uluslararası çeşitli akademilerin üyesi de olan Prof. Dr. Fuat Sezgin, yaşamı boyunca Kahire Arap Dili Akademisi, Şam Arap Dili Akademisi, Fas Rabat Kraliyet Akademisi, Bağdat Arap Dili Akademisi, Türkiye Bilimler Akademisi şeref üyeliği de dahil olmak üzere çok sayıda önemli ödül ve nişana layık görüldü.
Fuat Sezgin ayrıca Erzurum Atatürk Üniversitesi, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından Sezgin'e fahri doktora unvanı verildi. Ayrıca Frankfurt am Main Goethe Plaketi, Almanya Birinci Derece Federal Hizmet Madalyası, Almanya Üstün Hizmet Madalyası, İran İslami Bilimler Kitap Ödülü, Hessen Kültür Ödülü ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibidir.
Prof. Dr. Fuat Sezgin'in öncülüğünde kurulan İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi de üstün nitelikli eser ve ortaya konan özgün çalışmalardan dolayı kurum statüsünde Kültür ve Turizm Bakanlığı 2016 Özel Ödülü'ne layık görüldü.
30 Haziran 2018 tarihinde sağlık sorunları nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Fuat Sezgin Kitapları - Eserleri
- Bilim Tarihi Sohbetleri
- İslam Bilimler Tarihi Üzerine Konferanslar
- Tanınmayan Büyük Çağ
- Buhari'nin Kaynakları
- Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis
- İslam'da Bilim ve Teknik
- İslam Kültür Dünyasının Bilimler Tarihindeki Yeri
- 1984 Yılından 2011 Yılına Kadar Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü Yayınlarına Yazılan Avrupa Dillerindeki Önsözler
- İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik
- İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi (Toplu Bir Bakış)
- İslam Uygarlığında Mimari, Geometri, Fizik, Kimya, Tıp
- Katip Çelebi'nin Esas Kitab-ı Cihannüması ve Coğrafya Tarihi'ndeki Yeri
- Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa
- Ege ile Ece Topkapı Sarayında
- İslam’da Bilim ve Teknik
- Arap İslâm Bilimleri Tarihi Cilt-I
Fuat Sezgin Alıntıları - Sözleri
- 712/1312'den kısa bir zaman önce Sultan Muhammed Abū Bakr'in "okyanusun öbür tarafına" ulaşmak üzere bir filo yola çıkardığı bildirilmektedir. İbn Fadlallâh al-'Umarī'nin ifadesine göre, gerekli hazırlıkların yapılmasından sonra filo açık denize açılmış, yoksa tehlikeli bir akıntıya yakalanmış ve biri dışında bütün gemiler batmıştı. Bunun üzerine sultan ikinci bir filo donatmış ve kendisi de filoyla birlikte yola çıkmış ama hiçbir zaman geri dönmemişti. (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)
- Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler gibi, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kesin bir etkide bulunmuştur. (İslam'da Bilim ve Teknik)
- Buhari'nin kendinden evvelki devrin, musannaf yani malzemelerini sistematik bir şekilde tasnif eden kitaplarını hülasaya teşebbüs ettiğini izaha çalıştık. (Buhari'nin Kaynakları)
- Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler gibi, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kesin bir etkide bulunmuştur. (İslam’da Bilim ve Teknik)
- Abdullâh b. El-Mubârek (öl. 181) kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber'in (s.a.v.) ashâbıyla birlikte sohbet telakki ederdi. (Buhari'nin Kaynakları)
- İnsanlığın ortak bilimsel mirası, süreğen adımlarla, her zaman düz bir çizgi halinde olmasa da, değişken bir hızla büyümektedir... (Tanınmayan Büyük Çağ)
- (Almagest'in geleneksel sunumunun değişimi) 1. Doğal bir cisimden sadece tek doğal hareket ortaya çıkar. 2. Doğal cisim hiçbir değişik hızlı hareket yapmaz, yani devamlı suretle daireler üzerinde aynı zamanlarda aynı mesafeleri kateder. 3. Göğün cisminin (hareketlerde) hiçbir etkisi yoktur. 4. Boşluk mevcut değildir. . "Kitab Hey'et el-Alem" (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
- Talebeleri aşağılık duygusundan kurtarmaya çalışsınlar. Türk milletini aşağılık duygusu bir kanser gibi kemiriyor. (Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa)
- Abdurrahman b. Ömer b. Muhammed es Sufi, modern araştırmalar tarafından Ptoleme ve Argelander ile birlikte sabit yıldızlar astronomisi alanınının üç büyük bilgininden birisi olarak nitelendirilmektedir. Ptoleme'yle karşılaştırıldığında o gök atlasını sadece Arap öncelleri tarafından yapılan katkılar ve kendi gözlemleri temelinde genişletmekle kalmamış, ayrıca yeni pozisyon verileriyle göstermiş ve yeni parlaklık ölçeklerine göre gruplandırmıştır. (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
- «Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan icat etmez, sonuçlar çıkarır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
- Bīrūnī'nin (ölüm tarihi 440/1048) ortaya attığı, az bilinen ama çok önemli bir görüşü hatırlatılmalıdır: "Meskûn dünya, batıyı ve doğuyu [en dıştaki sonlarında] birbirinden ve belki de arada bulunan bir kara parçasından, yahut ta kendisinde yaşanılan bir adadan ayıran bir okyanus tarafından kuşatılmaktadır." (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)
- Artık Türkler korkak ve taklitçi bir millet olmaktan kurtulmalıdır. Türkler yaratıcı olmalıdır! (Bilim Tarihi Sohbetleri)
- Müslümanlar bahusus Türkler, bu değişen dünyada çok önemli bir yer almak istiyorlarsa, kendilerinin insanlığın ortak bilimler tarihinde çok önemli bir yeri olduğu inancını kazanmaları ve bunu yeniden gerçekleştirecek şartları kazanma sorusu üzerinde ciddi olarak durmaları gerekiyor. (Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa)
- ' Reinaud çalışmalarının birisinde, bilimler tarihinin bütünlüğünü veciz bir şekilde ifade eden şu düşünceye ulaşmıştı: "Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan icat etmez, sonuçlar çıkarır. Mesela insan bilgisinin bir alanını ele alalım: bu alanın tarihi, yani ilerleme tarihi aralıksız bir zincir oluşturur. Olgular tarihi bize bu zincirin parçalarını verir ve bizim görevimiz, kaybolan halkaları her bir parçayı bir diğerine eklemek için yeniden bulmaktır." ' (Tanınmayan Büyük Çağ)
- Fuat Sezgin Hoca, "Eğer geçmişi adam gibi öğrenirsek," diyor ve ekliyor "Belki bir miktar aşağılık kompleksinden ve boş böbürlenmelerden kurtuluruz." (Bilim Tarihi Sohbetleri)
- Avrupa'da yaklaşık 17. yüzyıla kadar kaynak anma kavramı yoktu ve bu süreç çok yavaş gelişti. Ayrıca birçok Arapça kitap tercümesi ya Avrupalı veya Yunanlı bilginlerin adı altında yüzyıllarca yayınlandı ve kullanıldı. Kaynak adı vermek alışkanlığı büyük Yunan bilginlerinde de çok zayıftı. Kaynakları sistemli bir şekilde vermek, geçen kuşakların emeklerini anmak prensibi İslam kültür dünyasının karakteristik niteliklerinden biridir. Maalesef bu gerçek, bilimler tarihinde gözden kaçırılmaktadır. ... ...İslam dünyasında daha 10. yüzyılda tanıdığımız, kaynakları veren, ele alınan problemi sistematik bir şekilde okuyucuya sunan kitap tipini Avrupa'da ilk olarak 17. belki de 18. yüzyılda buluyoruz. (İslam Bilimler Tarihi Üzerine Konferanslar)
- Dairenin ve düz çizgilerin üçüncü dereceden denklemlerde yetersizliği düşüncesi ilk olarak ʿÖmer el-Ḫayyām tarafından dile getirilmiştir, Avrupa’da ancak 1637 yılında René Descartes tarafından tekrar formule edilmiş ve sonunda P.L. Wantzel (1837) tarafından kanıtlanmıştır. (İslam'da Bilim ve Teknik)
- Nureddin el Bitruci (Alpetragius), tıpkı İbn Rüşd gibi gezegenlerle ilgili olan eksantrik (dış merkezli) ve episikl (dış tekerleme eğrisi, dış çember) öğretilerini yadsımış ve gezegen kürelerinin ortak merkezli olarak yeryüzünün orta noktasında bulunması gerektiğini ve gezegenlerin helezonik biçimde değişik eksenler biçiminde hareket ettiğini ileri sürmüştür. Ayrıca gök cisimlerinin batı-doğu hareketini de reddetmiştir, bu hareket ona göre yalnızca, gezegenlerin doğudan batıya doğru gök küresinden çok daha yavaş hareket etmelerinden doğan optik bir yanılsamadır. El Bitruci (Alpetragius)'nin kitabı İbranice ve Latince'ye çevrildikten sonra 7./13. yüzyıldan 15./9. yüzyıla kadar Avrupa'da doğabilimsel-astronomik düşünceyi ilerletici tarzda etkilemiştir. (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
- Otto Werner’in Leonardo da Vinci’nin fiziği hakkındaki 1910 tarihli bilimsel bir incelemesinde, Kemāleddīn’in eserinin Avrupa’da tanınmış ve Leonardo tarafından kullanılmış olması gerektiği tahminine ulaşması oldukça anlamlıdır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
- Kolomb bir ekvator derecesinin 56 2/3 mil olduğunu Arap-İslam dünyasından biliyordu, ama Arap ve İtalyan millerinin birbirine karıştırılması ve dünyanın batı yarımküresinin gerçekte yuvarlak olmayıp (bir yanlış anlama sonucu) güneye doğru armut şeklinde olduğuna inanılması onu Avrupa ile Asya arasındaki mesafeyi çok kısa sanmaya götürmüştü. (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)