Tanrı Misafiri - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tanrı Misafiri kimin eseri? Tanrı Misafiri kitabının yazarı kimdir? Tanrı Misafiri konusu ve anafikri nedir? Tanrı Misafiri kitabı ne anlatıyor? Tanrı Misafiri kitabının yazarı Reşat Nuri Güntekin kimdir? İşte Tanrı Misafiri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Reşat Nuri Güntekin
Yayın Evi: İnkilâp Kitabevi
İSBN: 9789751001054
Sayfa Sayısı: 175
Tanrı Misafiri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Tanrı Misafiri; Reşat Nuri Güntekin'in, Türkiye toplumunun her kesiminden eşsiz insan manzaralarını ustalıkla sunduğu hikayelerini kapsar. Hikayelerin adları bile yazarın geniş yelpazesi hakkında fikir vericidir: Tanrı Misafiri, Yaseminli Yuva, Deniz Banyosu, Münzevinin Esrarı, Yanakların Taksimi, Gece Ziyaretçileri, Su Çekme ve Bulaşık Yıkama, Şapka Duası, Bir Aile Meselesi, Medeni Gühanlar, Bir İstifa, Bir Centilmen, Porselen Çay İbriği, Hatıra Defteri, Kesatlık, Bir Modern Genç Kız, Sinema, Çocuk ve Sokak, Biçilmiş Kaftan, Bir Artist, Diplomasız Doktor, Hasta Çocuk, Bir Gümrük Kaçakçılığı.
(Arka Kapak)
Tanrı Misafiri Alıntıları - Sözleri
- Yaşım henüz yirmi dört. Fakat ruhum öyle ihtiyar ki... Saçlarım simsiyah... Yani kumral demek istiyorum... Ama birde ruhumun saçlarını görseniz... Bembeyaz, hanımefendi...
- Büyük ( kardeş) -- Biz sinemada Greta Garbo yu gördük. Bir deniz subayına öyle sarılıyor ki... Küçük ( kardeş) -- O, bir şey mı sanki? .. Ben parkta neler gördüm... Biri sarı saçlı, biri kara saçlı...İkisinide bellerinden yakalamış...Bana çocuk diye aldırmadılar..
- Fırsattan istifade etmeyi gayet iyi bilir... Yedi, sekiz sene evvel Roçilt' in bir gençlik resmine benzediğini söylemiştim, resmi karşısına aldı. Giyinmişini, saçlarını bir aktör gibi taklit etti. Sonra biz de ötede beride bu müşabehetten bahsediyorduk. Adı Beyoğlu' nda Roçilt kaldı.
- Kadınlar, hassas mahluktur... Elbise, şemsiye modelleri şimşek süratiyle dünyanın bir ucundan onlara sirayet ettiği gibi, şimdi de ağır mukavelenameler imza ettirmek modası sirayet etmiş olacak...
- Siz de değerli bir şair ruhu seziyorum, hanımefendi... Pakize, gülmeye başladı : Ben mı?.. Ben, şiiri pek severim ama, şimdiye kadar hemen hiç şiir kitabı okumadım. Şiir kitapta değil, tabiatta ve tabiatı gören ruhtadır hanımefendi....
- Evvelce de söyledim ya... Seven insanların hepsi şairdir.
- Ertesi sabah, erkenden, Elif'e sıkı bir ders verdiler. Hafız gelirse, katiyen kapıyı açmamasıni ev sahiplerinin Karacabey'e gittiklerini söylemesini tembih ettiler. Sonra, arabaya bohçalarıni yükleyerek Çekirge' ye gittiler.
- 'Biçilmiş kaftan' galiba bana 'ateşten gömlek' olacak...Bakalım bu fırtınayı nasıl atlatacağız?
- "Biz, iki yıldız kadar birbirimize uzağız.."
- Ne yaparsın, hayat...Çiğnemeden yutulur mu?
- "Ben sizi seviyorsam, bundan size ne?"
- Abdülhamid, edebiyatı yasak ettiği zaman ne kadar bağırıp çağırmış, adamcağızın ne kadar günahına girmiştik. Adamcağız, meğer ne hakim padişahmış! Edepsizlik etmek için edebiyat kadar iyi vasıta olamayacağını o zaman keşfetmiş.
- "Hakkından emin olan insan, hiçbir zaman sinirli ve telâşlı değildir."
- Zaten insanın bedbahtlığı fazla hassas, fazla şair ruhlu olmasından ileri gelir.
- "Dünya denilen bu menfa-yi elemde Leylâ-yı hayalini arayan bir ruh-i avareyim."
Tanrı Misafiri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
ah eski yıllar!!! tanrı misafiri gibi kapımı çalıp tekrar yüreğime kondular... kitabı elime alır almaz direk aklıma feride, kamuran ve hayrullah bey geldi... reşat nuri güntekin ile 90'lı yıllarda 'çalıkuşu' dizisi ile tanışmıştım... sonra biriktirdiğim kuponlarla sabah gazetesinden aldığım çalıkuşu kitabı ile... nasıl da merakla okuyarak o sayfaları çevirirdim... evet, reşat üstadımızın sadece çalıkuşu kitabını okumuştum ama bu tanrı misafiri'nin de beni içine alacağından emindim, ki öyle de oldu zaten... sanki öyküler tiyatro oyunları, skeçler gibiymiş de ben o oyunların başkahramanıymışım gibi... hepsini yaşadım... evet bazı öykülerde güldüm, bazı öykülerde üzüldüm, bazı öykülerde sıkıldım ama tüm öykülerde düşüncelere daldım... farklı farklı hayatlarda buldum kendimi... iyi ki okudum dediğim kitaplardan biri oldu... sevgilerimle, iyi akşamlar... (Medine Tutuman)
Reşat Nuri’yi genel olarak seviyorum diyebilirim, bazı fikirlerine katılmıyorum ama genel olarak seviyorum. Aslında Reşat Nuri’yi hep romancı kimliğiyle tanıyıp hep romanlarını okudum ama hikayeleri de kötüydü diyemem. Genel olarak hikayelerin dili çok akıcı, otobüs yolculuğu yaparken hızlıca okudum ve bitirdim. Hikayeler hızlı okundu evet ama bende çok büyük izler bıraktı mı, hayır. Çok büyük beklentilerle okunmadığı sürece tatmin edecek bir kitap benim şahsi fikrim. Reşat Nuri’nin çok daha popüler olan ama henüz okumadığım Çalıkuşu, Yaprak Dökümü gibi kitaplarını da okumak istiyorum. (İrem)
Tanrı Misafiri ve Yaseminli Yuva hikayelerini beğendiğim ,diğer hikayelerine eh işte dediğim, bazı hikayelerinde tebessüm ettiğim ,bazılarında ise düşündüğüm , 22 hikayeden oluşan bir kitaptı. Ben Reşat Nuri'nin romancı kimliğini daha çok seviyorum. Kitapta eski Türkçe çok kelime vardı. Sözlüğe bakmaktan sıkılıp artık hikâyenin bütünlüğünden anlam çıkarmaya çalıştım. Bu da çok tat vermedi. (Zuhal Keleş Yıldız)
Kitabın Yazarı Reşat Nuri Güntekin Kimdir?
Reşat Nuri Güntekin (25 Kasım 1889;, İstanbul - 7 Aralık 1956; Londra), Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Geceve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.
Hayatı
1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Kars valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım’ın Udi isimli romanı hayatına iz bırakıp,sanata heveslendiren eserleri arasına girdi. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu. İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde öğrenim gördü. Yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamladı. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu.
1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. Görev aldığı okulların bazıları Bursa Sultanisi, İstanbul Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Erenköy Kız Lisesi'dir. 1927’de Erenköy Lisesi’nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.
Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya’nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı . Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta “Eski Ahbap” (1917) gibi uzun hikayeler, “Hançer”(1920) ve “Eski Rüya” (1922) gibi sahne eserleri, “Gizli El” (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı “Çalıkuşu” adlı romanının 1922’de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu.
Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu’yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkânı buldu.
1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941’de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi.
1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'deBirleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.
Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.
Levent’te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi, Kadıköy’de ve İzmir’de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.
Eserleri Hakkında Bilgiler
Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir.
Anadolu insanını iyi tanıdığını eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.
Çalışma Yöntemi Hakkında
Bütün romanlarının tiyatro halinde senaryoları olduğunu söyleyen Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar:
"Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur. Mevzuu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzunun planını yapıp da yazmağa başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim, atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri develope ederim (geliştiririm).. Yazma işine başladığım zaman da çok muntazam çalışırım. Romanın sonunu nasıl bitireceğimi tayin etmeden yazıya başlamam. Evvela umumi bir şema yaparım. Fakat eser henüz definitif (kesin, belirli) olmamıştır. Ortada şahıslar vardır, vakalar vardır, eserin ana hatları vardır. Fakat yazmaya başladıktan sonra şahıslar ekseriyetle hüviyetlerini değiştirirler, evvelce hiç düşünmediğim vak'alar, yeni şahıslar gelir. (Muhit dergisi, 1933; anan: Muzaffer Uyguner, Reşat Nuri Güntekin, Ağustos 1967) Kişilerine sevgiyle sokulan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği yaşama çok geniş bir perspektiften bakma imkânını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden "insan manzaraları" çizme başarısına ulaşmıştır."
Reşat Nuri Güntekin Kitapları - Eserleri
- Çalıkuşu
- Acımak
- Yaprak Dökümü
- Anadolu Notları 1-2
- Yeşil Gece
- Leyla ile Mecnun
- Kan Davası
- Damga
- Dudaktan Kalbe
- Akşam Güneşi
- Bir Kadın Düşmanı
- Değirmen
- Kızılcık Dalları
- Olağan İşler
- Miskinler Tekkesi
- Eski Hastalık
- Ateş Gecesi
- Gökyüzü
- Gizli El
- Harabelerin Çiçeği
- Sönmüş Yıldızlar
- Tanrı Misafiri
- Kavak Yelleri
- Son Sığınak
- Hadiye'ye Mektuplar
- Salgın - Madalyonun Ters Tarafı
- Eski Ahbap
- Balıkesir Muhasebecisi - Tanrıdağı Ziyafeti
- Hülleci
- Eski Şarkı / Yaprak Dökümü
- Bir Kır Eğlencesi
- Gizli El - Sahne Işıkları
- Bir Köy Öğretmeni
- Roçild Bey
- Çalıkuşu
- Madalyonun Öteki Yüzü
- Yeşil Gece
Reşat Nuri Güntekin Alıntıları - Sözleri
- "Ben sevmeyi onların hepsinden daha iyi biliyorum.." (Olağan İşler)
- Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!.. (Çalıkuşu)
- — Bu acı, zamanla geçer mi acaba enişte? — Her yara gibi o da kapanır kızım,.. Bahusus sen, hemen hemen çocuksun... Önünde bütün bir hayat var... izi bile kalmaz... Bu teselli sözleri onu bilâkis daha ziyade meyus etti. — Ne fena bir şey söylediniz enişte... - Niçin? — Çünkü ben, bu yarayı çok seviyorum. (Akşam Güneşi)
- Fakat hiddet, insana neler yaptırmaz? (Gökyüzü)
- Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra gülümseyerek: "Züleyha, senin ne kadar çok susacak şeyin varmış!" dedi. (Eski Hastalık)
- Aynı duayı birbirimden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar. (Çalıkuşu)
- Tevekkeli dememişler, deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz diye... (Değirmen)
- O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım. (Dudaktan Kalbe)
- Atalarımızın "Ar ve hayâ perdesi yırtılmak" diye pek düşündürücü bir tâbirleri vardır... İnsanın öyle şeyleri saklayıp bir anda ortaya çıkardığı oluyor ki... (Kavak Yelleri)
- " Benim derdim başka... Herkesin bir şeyden şikayeti var; benimki belli değil... Düşünmek, istemek... Hoş bir şey olacağını tahmin ediyorum. Ben, o kadar fukarayım ki..." (Son Sığınak)
- "Meğer ben seni ne kadar severmişim..." (Dudaktan Kalbe)
- "Benim asıl davam kendi kendimle.." (Gökyüzü)
- Gülmesini biliriz biz yalandan. (Damga)
- Sevda, tatlı şeydi. Fakat ne çare ki vefa ile bir arada yaşayamıyordu. (Sönmüş Yıldızlar)
- İnsan, sırası geldikçe eğlenmeli, ama bütün aklını da eğlenceye vermemeli! (Kızılcık Dalları)
- Kurdun çocuğu nihayet kurt olur. (Kızılcık Dalları)
- Bazı tesadüfler insana elli senede öğrenemeyeceği şeyleri iki dakikada öğretiyor. (Eski Ahbap)
- İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım.O kanaatle öleceğim. (Eski Şarkı / Yaprak Dökümü)
- İlim para ile satılmaz... (Kavak Yelleri)
- Bu dağ tepesinde bütün dünya ile alakasını kesmiş garip, fakir köylülerin cehaletlerinden başka ne günahları olur? (Salgın - Madalyonun Ters Tarafı)
Editör: Nasrettin Güneş