matesis
dedas

Tıbbın Gizemli Tarihi - Zeki Tez Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tıbbın Gizemli Tarihi kimin eseri? Tıbbın Gizemli Tarihi kitabının yazarı kimdir? Tıbbın Gizemli Tarihi konusu ve anafikri nedir? Tıbbın Gizemli Tarihi kitabı ne anlatıyor? Tıbbın Gizemli Tarihi PDF indirme linki var mı? Tıbbın Gizemli Tarihi kitabının yazarı Zeki Tez kimdir? İşte Tıbbın Gizemli Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 15.08.2022 05:00
Tıbbın Gizemli Tarihi - Zeki Tez Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Zeki Tez

Yayın Evi: Hayy Kitap

İSBN: 9786054325047

Sayfa Sayısı: 304

Tıbbın Gizemli Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Tıbbın sembolü malum yılan... Bugünkü ilaçların atası olan büyü ve iksirler...

Doğru oranda kullanıldığında etkili bir ilaç haline gelen envai çeşit zehir... Aydınlanma'ya kadar baş tacı edilen kocakarı ilaçları... İlk kan nakli, ilk sezaryen, ilk sünnet, ilk iğdiş etme... Ortaçağ'ın berber-cerrahları, iki yüzyıl öncesinin "idrar tadarak" teşhis koyan hekimleri, akıl hastalarını ölüme terk eden Avrupa, psikiyatrinin temellerini atan Doğu... Ve narkozu keşfeden Müslüman hekimler...

Bilim tarihi konusundaki araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. Zeki Tez, bu kez buluşlarla hayatımızı kökten değiştiren tıbbın tarihine ışık tutuyor. Binyıllarca geçmişe uzanan bir bilimin serencamına bambaşka bir pencereden bakıyor.

"Tıbbın Gizemli Tarihi"ni bir bilimsel araştırma kitabı gibi değil, sürükleyici bir roman gibi okuyacaksınız. Öyle bir roman ki, hemen her sayfasında insanoğlunun ölümcül bir illetten kurtulmasını sağlayan bir tedavinin keşfi yer alıyor.

İlkel tıbbın yılanından Mısır'da mumyalanan cesetlere, eski Çin ve Hint tıbbından antik Yunan'a, oradan İslam ve Osmanlı tıbbına, tarihin tüm "şifa vericiler"ine bu "gizemli" yolculukta eşlik etmeye hazır mısınız?

Tanıtım Yazısı'ndan

Tıbbın Gizemli Tarihi Alıntıları - Sözleri

  • Gözlerinde katarakt olan keçiler, hasta gözlerini çalılara sürterek opak hale gelmiş göz merceklerini çıkarırlar.
  • Yarabbi, ruhumu, sanatıma ve bütün kullarına karşı sevgiyle doldur. Kazanç ve şöhret hırsının sanatımın ifasına etki etmesine izin verme. Çünkü o zaman gerçeğin düşmanları ve insanların güzel sözleri beni kolayca aldatabilir, saptırabilir ve senin kullarına çalışmak gibi kutsal bir görevden beni ayırabilir. Fakire ve zengine, dosta ve düşmana, iyiye ve kötüye daima hizmet edebilmem için gönlüme şevk ver. Istırap çekenlerin şahsında insandan başka bir şey görmeme izin verme. Hasta yatağı başında zihnim zinde kalsın, dağılıp saplanmadan yalnızca deney ve bilime bağlı bilgiye dayansın. Çünkü bütün kullarının sağlık ve hayatını korumayı amaçlayan bilimsel araştırmalar büyük ve yücedir. Hastalarımın gözünde beni ve sanatımı lütfunla emin ve itibarlı kıl. Öğütlerimi ve önerilerimi onlara dinlet. Hastaların başucundan şarlatanları, bin bir türlü öneride bulunan akrabaları, her şeyi bilen kayırmacıları uzaklaştır, çünkü bunlar kibirleri yüzünden sanatın amacını saptıran ve kullarını çoğu kez ölüme sürükleyen günahkârlardır. Eğer cahiller beni ayıplar, benimle eğlenirse, düşmanlarımın nüfuzuna, şöhretine ve yaşına aldırmadan doğru yolda direnebilmek için sanatıma olan bağlılığımı, beni bir zırh gibi koruyacak kadar güçlü kıl... Yarabbi, inatçı ve kaba hastalara karşı bana şefkat ve sabır ihsan eyle. Beni her şeyde kanaatkâr kıl. Yalnız bilim aşkında doymak bilmez hale getir. Her şeye gücüyeterlik düşüncesini benden uzak tut. Bilgimi daima artırmak için bana kuvvet, irade, imkân ver. Dün açık bir kesinlikte bildiğimi sandığım bir konuya, bugün bambaşka bir açıdan yepyeni bir ışıkla bakabileyim. Çünkü sanat geniş olmakla birlikte, insan da her zaman ileriye doğru değişim yapmaktadır."
  • Leylekler, aşırı yediklerinde, karınlarındaki şişkinliği gidermek amacıyla, gagasına aldığı suyu rektumuna boşaltarak lavman yaparlar.
  • 12. yüzyıl Arap yazarı Usame bin Munkız’ın (1095-1188): Kitab el-İ‘tibar li Usame bin Munkız el Kinânî (İbn Munkız Haçlılar’a Karşı) adlı eserinde yer alan bir yorumda, o dönemin Doğu ve Batı tıbbı arasında ilginç bir zıtlık göze çarpmaktadır. Burada bir Doğulu Hekim, başından geçen bir olayı şöyle aktarır: “Bana bacağında çıban bulunan bir savaşçı ve ateşi olan bir kadın getirdiler. Savaşçıya biraz yakı uyguladım; çıban açıldı ve iyileşmeye başladı. Kadına gelince, belli yiyecekleri yemesini yasakladım ve ateşini düşürdüm. Bir Frank (Batılı) Hekim geldiğinde oradaydım. Benim için onlara dedi ki: ‘Bu adam, onları nasıl tedavi edeceği konusunda hiçbir şey bilmiyor’. Sonra, savaşçıya dönerek sordu: ‘Hangisini istersin, tek bir bacakla yaşamayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi?’. ‘Tek bir bacakla yaşamayı isterim’ diye yanıtladı savaşçı. Hekim, “O zaman bana, keskin bir baltayla güçlü bir asker getirin” dedi. Hekim, hastanın bacağını bir kütüğün üzerine koydu ve askere, “Bacağı baltayla kes, tek bir vuruşta kopar!” dedi. Gözümün önünde asker sert bir darbe indirdi, ama bacak kopmadı. Talihsiz adama ikinci bir darbe indirdi ve bunun üzerine kemikten ilik aktı ve hasta hemen öldü. Kadına gelince, hekim onu muayene etti ve “Bu kadının kafasında şeytan var; saçını kazıyın!” dedi. Tıraş ettiler; (hasta) yine soydaşları gibi sarmısak ve hardaldan oluşan perhiz yemeğini yemeyi sürdürdü. Ateşi daha da yükseldi. Hekim o zaman, “Şeytan, kafasının iç taraflarına gitti” dedi. Usturayı kaparak kadının kafasını haç biçiminde yardı, yarığın ortasındaki deriyi çekerek kafatası kemiği görününceye dek soydu. Sonra kafasını tuzla ovdu. Kadıncağız oracıkta can verdi.” [ sayfa:76] Türkler, çiçek hastalarının deri döküntülerini ceviz kabukları içinde biriktirip, saklıyorlar ve çiçekten korumak istedikleri insanların kollarında çizik yapıp, saklanmış bu deri döküntülerinden bir parçayı oraya sürüyorlardı. Bunun sonucunda genellikle o kişide, çiçek hastalarında görülen belirtiler (ateş, deri döküntüsü vb.) görülüyor, ancak hastalığı hafif atlatıyor ve böylece yaşamsal risk de ortadan kalkıyordu. Bu şekilde aşılama, daha sonra "variyolasyon" (çiçekli bir insandan alınan cerahatle yapılan çiçek aşısı) olarak adlandırılmıştır. Türkler’in yüzyıllarca uyguladıkları çiçek aşısına Avrupa uzun süre direndi. Ünlü Fransız yazarı François-Marie Arouet Voltaire (1694-1778), 1759’da variyolasyonu savundu. Avrupa’da dinsiz olarak ün salan Voltaire’e uzun süre kulak asan olmadı. 1764’te Fransız Tıp Akademisi, bu yöntemin yararlı olabileceğini benimsedi. Ama 1774’te çiçeğe yakalanan Fransa Kralı XV. Louis (yön.1715-1774), aşı yapılmasını reddetti ve öldü. Çiçek aşısı keşfinin Türkler’den gelmesi, Avrupa’yı uzun süre çekimsemede bıraktı. Rahipler, "kâfirlerin" (Türkler’in) buluşu olan bu aşıyı yaptıranların dinden sapacağını ilân ettiler. Paris Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İngiliz ve Amerikan kiliseleri de aşıya karşı çıkmaktaydı. Bir papaz, Peygamber Eyyûb’un hastalığının şeytan tarafından aşılanan çiçek hastalığı olması olasılığı bulunduğunu, hastalıkların Tanrı tarafından günahların bir cezası olarak gönderildiğini, onun için de bu cezanın önüne geçmek üzere yapılacak her girişimin, "şeytanca bir işlem’den öte bir şey olmayacağını" söylüyordu. 1721 yılında Amerika’nın Boston kentinde Dr. Zabdiel Boylston (1679-1766) adında bir hekim, variyolasyon işlemini kendi oğluna uygulamışsa da, kentin büyükleri bu işlemin yinelenmesini doktora yasakladıkları gibi, bunun insanı zehirlemekten farkı olmadığını, bu nedenle doktorun adam öldürmeye kalkışmaktan sanık olarak mahkemeye çıkarılması gerektiğini öne sürmeye kadar varmışlardır. Tüm karşı çıkmalara karşın Boylston, bu işlemi iki yıl içinde 300 kadar kişiye uygulamış ve bu 300 kişiden ancak ikisi kurtulamayarak çiçekten ölmüştü; oysa aynı dönemde bu işlemin uygulanmadığı 6 bin hastadan bini ölmüştü. [ sayfa:301]
  • Aynı şekilde her yıl yılanın deri değiştirmesi nedeniyle sonsuz yeniden doğuşun ve yenilenmenin de güçlü bir simgesidir.
  • Eski Mısırlılar’ın Hermes ve Eski Yunanlar’ın Eskülap’ı, Eski İranlılar’da Trita ve Hürmüz’de, Araplar’da İdris Peygamber’de, Türkler’de ise Lokman Hekim’de karşılık bulmaktadır.
  • Lokman Hekim de ölüleri diriltmek için 100 otun özsuyundan hazırladığı ‘ab-ı hayat’ı (yaşam suyu), Cebrail’in kanat çırpması sonucu suya (Misis ya da Dicle nehrine) düşürmüştür.
  • Mezopotamya’da hasta adına genellikle bir koyun kurban edilerek karaciğeri incelenirdi. Babilli din adamları, ‘haruspex’ (→ hepatoskopi : karaciğer falı) adı verilen bu incelemeyi, geleceği öngörmek üzere yaparlardı.
  • Karaciğerin biçimi ve ağırlığı Babillileri çok etkilediğinden, ‘sakatat okuyucuları’ , daha çok karaciğer üzerine yoğunlaşmışlardı.
  • Sümerler’e göre; karaciğer, kanın toplandığı merkez ve dolayısıyla da yaşamsal işlevlerin merkeziydi. Bir insan kan kaybettiğinde güçsüzleşmekte, hattâ ölmekteydi. Karaciğere çok önem verilmesinin nedeni, bütün organlar içinde en çok kan taşıyan organ olmasındandı.
  • Babilliler’den kalma çivi yazılı metinlerde sertleşen eklemleri yumuşatmak için yağ, mide rahatsızlıkları için süt, böbrek taşları için güherçile ve öğütülmüş devekuşu yumurtası kabuğu gibi...
  • “Bilenler bilenlere anlatsın, bilmeyenlere değil!”
  • Eski Mısır’da cerrahlık da gelişmişti ve tüm diğer Mısır meslekleri gibi babadan oğula geçen bir sanattı.
  • Eski Mısırlarda hastalığın nedeninden bir alınan besinlerin artıklarının bedenin çeşitli yerlerinde birikmesiydi ve bu ise kan alma, müshil vererek bağırsakları boşaltma, kusturma, terletme gibi yöntemlerle bedendeki fazla sıvıları dışarı atarak sıvı dengesini yeniden kurmakla tedavi edilirdi.

Tıbbın Gizemli Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Okumayı düşünenler hemen başlasın:): Direk söylüyorum harika, enfes, mükemmel ötesi bir eser herşeyiyle!!! 221 tane kaynaktan yararlanılmış, kullanılan Türkçe tıbbi terimlerin parantez içerisinde Latincesi, Farsçası verilmiş. Eski hekimlerin uygulamalarının ve kullandıkları materyallerinin resimleri verilmiş. İsa'dan öncesinden bu zamana kadar tıbba dair ne varsa eksiksiz ince ince işlenerek emek verilerek yazılmış bir eser. Teşekkürler Prof.Dr. Zeki TEZ Uzun uzun içeriğini anlatmayacağım eserin.Bu eseri okumak için Tıp ile ilgilenmeniz gerekmiyor gayet akıcı ve öğretici bir eser. Kitapta neler var derseniz ? İçindekiler olmadığından aldım elime kalemi not ettim buraya yazmak için; ▪Tıpta Din Uluları ▪İlkel Tıp ve Hekimlik Simgesi Yılan ▪Mezopotamya ve Mısır Tıbbı ▪Eski Hint Tıbbı ▪Eski Çin Tıbbı ve Temelleri ▪Eski Yunan'da Tıp ▪Roma Çağında Tıp ▪İslâm Tıbbında Yunan Mirası ▪İslâm Tıbbında Tedavi Yöntemleri ve Hekimler ▪İbn Butlan ve Takvim El-Sıhha adlı eseri ▪Selçuklular'da Tıp ▪Osmanlı Türkleri'nde Tıp ve Tıp Eğitimi ▪Ortaçağ ve Yeniçağ Avrupası'nda Tıp ve Tıp Okulları ▪Ortaçağ'ın Berber-Cerrahları ▪Yeniçağ Başlarında Avrupa Tıbbı ▪Paracelsus ve kemiatri ▪Rönesans Sonrası Dönemde Tıp ▪Kulak Anatomisi ve Fizyolojisinin Tarihi üzerine ▪Ortopedi ve Ambroise Paré ▪Santorius'un Kantarlı Sandalyesi ▪Kan dolaşımı, kan alma ve kan nakli üzerine ▪Üroskopi üzerine ▪Gebelik,Doğum ve Sezaryen Üzerine ▪Sünnet ve İğdiş Etme üzerine ▪Ağrının ve Anestezinin Tarihi ▪Kurşun Zehirlenmesi ▪Civa Zehirlenmesi ▪Arsenik Zehirlenmesi ▪Mikrobiyoloji ve İmmünoloji Tarihi Üzerine ▪Plastik-Rekonstrüktif Plastik ▪Kozmetik Cerrahi Üzerine ▪Alternatif Tıbbın Tedavi Yöntemleri ve Homeopati ▪Halk Hekimliği ,Şifa Vericiler ve Folklorik Tıp ▪Hipokrat Andı ve Hekimlik Üzerine ▪Hemşirelik Üzerine ▪Diş Hekimliğinin Kısa Tarihi ▪Veteriner Hekimlik Üzerine ▪Deontoloji,Tıp Ahlakı ve Aydınlatılmış Onam Üzerine ▪Hastaneler ve sağlık kuruluşlarının tarihi üzerine ▪İslâm 'da Hastaneler ▪Karantina ve Tebhirhaneler üzerine Keyifli okumalar dilerim.. (Verda)

Ilk kısımları çok ayrıntı dolu olsa da gayet bilgilendirici bir kitap. İnsan vücudu hakkında bilgilerimizin ne derece ilerlediğini okurken anlıyoruz. (ahmet kaplan)

Prof. Dr. Zeki Tez tarafından hazırlanan bu kitabı çok kalifiye çok kaliteli buldum.Kitapta tıp tarihi üstüne o kadar bilimsel bilgi var ki kitap notlarla doldu taştı.Tıp tarihini Antik Yunan'dan Hipokrat'tan alıp Asklepios'tan tut Sabuncuoğlu Şerefettin'e Ibni Sinaya ve tekmil adını hiç mi hiç duymadığım yüzlerce tabibe,büyücülere,kamlara yer veren dolu dolu bir kitap olmuş.Bu kitabı okumak için tıbba ilgi duymaya gerek yok pek çok genel kültür bilgisi içeriyor.Mesela Avrupa'nın karanlık zamnlardan geçtiği sırada hastaların içine şeytan girdi diyip öldürüldükleri sırada Anadolu'da akıl hastalarının musikiyle tedavi edildiğini biliyor muydunuz?Kitabı yine de okumayacak olanlar için Islam ve Anadolu tıbbında en önemli iki tedavi yöntemini söyleyeyim:hacamat ve dağlama:) (Ogün Yavuz)

Tıbbın Gizemli Tarihi PDF indirme linki var mı?

Zeki Tez - Tıbbın Gizemli Tarihi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tıbbın Gizemli Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Zeki Tez Kimdir?

1948’de Ankara’da doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Ankara’da tamamladı. Ankara Kurtuluş Lisesi’nden 1966’da; Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden 1971 yılında “Kimya Yüksek Mühendisi” olarak mezun oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizikokimya Kürsüsü’ne asistan olarak girdi. Yüksek Lisans çalışmasını 1974’te, Doktora çalışmasını ise 1977’de tamamladı.

Mayıs 1978-Temmuz 1979 tarihleri arasında “14. Uluslararası Seminer (DAAD)” çerçevesinde Almanya’da Karlsruhe Teknik Üniversitesi’nin “Chemische Verfahrenstechnik” Enstitüsü’nde araştırma yaptı.

“Karbon Monoksitin Kobalt Oksit Katalizörü Üzerindeki Kemisorpsiyonu ve Oksidasyonu” konulu Doçentlik çalışmasını, Kasım 1982’de tamamladı. Aynı tarihte “Doçent” olarak Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’ne naklen atandı.

1 Temmuz 1988-30 Eylül 1988 tarihleri arasında Alman Hükümeti’nden sağlanan 3 aylık DAAD-bursu ile Karlsruhe Teknik Üniversitesi’nde “misafir araştırmacı” olarak araştırma yaptı. 1 Temmuz l997-30 Eylül 1997 tarihleri arasında yine 3 aylık DAAD-bursu ile, bu kez Münih Üniversitesi’nde bilim tarihi konusunda çalışmalar yaptı. Yine 2001 yılında Temmuz-Ağustos aylarında Alman Hükümeti’nden burs kazanarak Almanya’nın Münih şehrindeki Alman Müzesi’nde (Deutsches Museum) bilim tarihi konularındaki araştırmalarına devam etti.

1989’da Profesörlük kadrosuna atandı. Eylül 2002’de Marmara Üniversitesi’ne naklen atandı ve halen Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nde görev yapmakta. Tez, evli ve iki çocuk babası.

Zeki Tez Kitapları - Eserleri

  • Tıbbın Gizemli Tarihi
  • Matematiğin Kültürel Tarihi
  • Lezzetin Tarihi
  • İlaç ve Parfümün Sihirli Dünyası
  • Madencilik, Metalürji ve Mineralojinin Çileli Tarihi
  • Simya
  • Patlayıcı, Silah ve Savaş Tekniğinin Kültürel Tarihi
  • Mitolojinin Kültürel Tarihi
  • Bilimde ve Sanayide Kimya Tarihi
  • Meslekler Tarihi
  • Kimyanın Gizemli Arka Bahçesi-Simya
  • İslam'ın Batı Cephesi
  • Otomatlar Mekanik Oyuncaklar Tarihi
  • Astronomi ve Coğrafyanın Kültürel Tarihi
  • Avrupa’da Türk İzi
  • Doğa Karşısında Pratik ve Teknik Uğraşı
  • Biyolojinin Kültürel Tarihi
  • Tekstil ve Giyim Kuşamın Kültürel Tarihi
  • Alet ve Makinelerin Kültürel Tarihi
  • Kağıdın ve Matbaanın Kültürel Tarihi
  • Acayip Sözlük
  • Gizli Bilimlerin Serüveni
  • Camın Parıltılı Tarihi
  • Meslekler Tarihi
  • Gündelik Yaşam ve Eğlencenin Kültürel Tarihi
  • Fiziğin Kültürel Tarihi
  • Bilim ve Teknikte Ortaçağ Müslümanları
  • Yasaklı Sanat Olarak Minyatür, Resim ve Grafik Tarihi
  • Tekniğin Evrimi

Zeki Tez Alıntıları - Sözleri

  • Narkissos'un, kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe NERGİS adı verilmiş. (Simya)
  • “Aritmetik” Yunanca bir sözcüktür ve “sayılarla uğraşarak eğlenmek” anlamına gelmektedir. (Matematiğin Kültürel Tarihi)
  • Demircilik Türk mitolojisinde de önemli bir yer tutmaktadır. Türklerin türeyişine ilişkin ünlü Ergenekon Destanı, Göktürk (Köktürk) Devleti’nin parçalanma ve yeniden kurulmasına ilişkindir. Adını, söylencesel vadideki sarp geçitten ("ergene": sarp + "kon": geçit) alır ve Türk ırkının Ergenekon'dan çıkarak yeryüzüne yayılması konusunu işler. (Madencilik, Metalürji ve Mineralojinin Çileli Tarihi)
  • Yeni dünya ( Amerika) kaynaklı yiyecekler:Domates, patates, mısır, biber, fasulye, ayçiçeği. Hindi (suriye de tavuk-ı hindi şeklindedir) (Ve tütün) (Lezzetin Tarihi)
  • Rezene, kekik ve oğulotu gibi bitkiler, Ortaçağ’da da solunum yolları rahatsızlığı ve sindirim zorlukları için önerilmekteydi. (İlaç ve Parfümün Sihirli Dünyası)
  • Osmanlı’da ilk basılı Türkçe yemek kitabı, Mekteb-i Tıbbiye hocalarından Mehmed Kâmil Efendi tarafından 1844 yılında yazılan Melceü't-Tabbâhin (Aşçıların Sığınağı) adlı eserdir. (Lezzetin Tarihi)
  • Hayvansal kökenli olan bu boyarmaddenin üretimi hiç de "kralların şanına lâyık" bir tarzda değildi ve iki önemli olumsuz yanları vardı: Günler boyu, insanın önünde kaynaya kaynaya korkunç kokular saçan salyangoz leşleri, öte yandansa az bir miktar boya eldesi için çok fazla sayıda salyangozun kullanılması gereği. (Bilimde ve Sanayide Kimya Tarihi)
  • Votka (< Rusça "voda": minik su > İng. “vodka”), patates, buğday, çavdar ya da darıdan yapılan bir içkidir. Her ne kadar Rusya, daha berrak votka üretimiyle ünlenmişse de, votkanın vatanı Polonya’dır. (Lezzetin Tarihi)
  • Eski Mısırlarda hastalığın nedeninden bir alınan besinlerin artıklarının bedenin çeşitli yerlerinde birikmesiydi ve bu ise kan alma, müshil vererek bağırsakları boşaltma, kusturma, terletme gibi yöntemlerle bedendeki fazla sıvıları dışarı atarak sıvı dengesini yeniden kurmakla tedavi edilirdi. (Tıbbın Gizemli Tarihi)
  • Diş temizlemek üzere bir diş tozu reçetesi: "Nöbet ( nebat, bitki) şekeri alınıp öğütülür, sirkeye batırılan parmakla ıslatılan bu toz, bir süre ovularak dişlere sürülür, ardından dişler yıkanır. Haftada bir kez uygulanır ve sonuç vericidir. (İlaç ve Parfümün Sihirli Dünyası)
  • “Yaşamının büyük bir bölümünü tutkulu bir kumarbaz olarak geçiren Cardano’nun zar ve kart oyunlarında sağlam kestirimler yapmanın yollarını anlattığı Liber de Iudo aleae (Zar Oyunları Üzerine Kitap)(1564) adlı yapıtı, olasılık kuramı üzerine ilk inceleme olup bir kumar elkitabı niteliğindeydi.” (Matematiğin Kültürel Tarihi)
  • İslâm kültüründe demircilik mesleğinin Hz. Davud’un (~İÖ 1015-975) bir armağanı olduğu ve Hz. Davud’un bu mesleğin piri olduğu kabul edilir. (Madencilik, Metalürji ve Mineralojinin Çileli Tarihi)
  • “Yalan, hiçbir şekilde bir sayının içine giremez.” (Matematiğin Kültürel Tarihi)
  • Çin atasözü: ne yersen osun Alman atasözü: insan ne yiyorsa odur (Lezzetin Tarihi)
  • Altın, az bulunur bir metal oldugu için değerlidir. Ama eski simyacılara göre altın, çürümedigi (paslanmadığı) için değerliydi. Simyacılara göre altın, insan bedenindeki tek ölümsüz parıltıyı simgeliyordu. O çağlarda yaşlılığa karşı önlem arayan her ilacın bileşiminde altın vardı. Simyacılar ülke büyüklerine, ömrü uzatmak için altın tastan içki içmelerini öğütlüyorlardı. (Madencilik, Metalürji ve Mineralojinin Çileli Tarihi)
  • Eski Mısır’da cerrahlık da gelişmişti ve tüm diğer Mısır meslekleri gibi babadan oğula geçen bir sanattı. (Tıbbın Gizemli Tarihi)
  • Ayrıca bu çağlarda insanlar baharattan, yiyeceklere lezzet verme dışında ilaç ve afrodizyak olarak da yarar bekliyorlardı. (İlaç ve Parfümün Sihirli Dünyası)
  • “Bu dizinin ilginç yanı, 5. terimden sonraki ardışık terimlerin oranlarının altın orana çok yakın olmaları 12. terim olan 144’ten sonraki bütün ardışık terimlerin oranlarının ise sürekli olarak 1,61803... olarak çıkmasıdır.” (Matematiğin Kültürel Tarihi)
  • 17. yüzyılda pudra yapiminda buğday unu, badem kepeği ve dövülmüş menekşe kökünden yararlanılıyordu. Güneş Kral (Roi Soleille) XIV. Louis doneminde kozmetik kullanım alabildiğine güçlenmiş, insanlar sürekli olarak delicesine tutkuyla kabank perukalar takmış ve perukalar, yüzler, giysiler ve tüm beden pudralanmıştır. Çoğu zaman güçlu parfümlenmiş pudralar, beden kirini ve bedendeki kötü kokuyu uzaklaştırmaya yönelikti; çünkü o zamanlar pek çok insan haftalar boyunca banyo yapmamak gibi bir alışkanlığa sahipti. Saçları temizlemek için pudralayıp saçtaki yağları ona emdirmek üzere bur süre ovaladıktan sonra fırçalanır ya da kafa derisi konyakla ovulurdu. (Meslekler Tarihi)
  • Gastronomi; gastro:mide nomos:yasa anlamındadır. Gastronom:yeme içmeyi bilen kişi. (Lezzetin Tarihi)

Yorum Yaz