matesis
dedas

Tirza - Arnon Grunberg Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tirza kimin eseri? Tirza kitabının yazarı kimdir? Tirza konusu ve anafikri nedir? Tirza kitabı ne anlatıyor? Tirza PDF indirme linki var mı? Tirza kitabının yazarı Arnon Grunberg kimdir? İşte Tirza kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 28.06.2022 03:00
Tirza - Arnon Grunberg Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Arnon Grunberg

Çevirmen: Gül Özlen

Editör: Sinan Kılıç

Yayın Evi: Alef Yayınevi

İSBN: 9789944494649

Sayfa Sayısı: 396

Tirza Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kitap editörü Jörgen Hofmeester, son derece sıkıcı bir burjuva varoluşu içinde yaşayan, emeklilik yaşında bir Amsterdamlıdır. Roman, canından çok sevdiği ergen kızı Tirza'nın mezuniyet partisi için suşi hazırladığı sahneyle açılır. Bir Dostoyevski romanındaki gibi görünüşte sakin başlayan şeyler engellenemez şekilde açılacak, tırmanacaktır. Romanın sayfaları açıldıkça Hofmeester'ın sürprizsiz hayatı da belirsizliklere doğru açılır. Seneler önce çocukluk aşkına kaçan karısı beklenmedik şekilde ortaya çıkar ve huzurlu, şık evinin düzenini bozar. Gözbebeği Tirza, erkek arkadaşıyla Afrika'ya gideceğini bildirir. Üstelik delikanlı Faslı bir Müslümandır. Hofmeester bu gence baktığında Muhammet Atta'dan başka bir şey göremez. Roman, kahramanları arasında bir dizi uygunsuz, müstehcen, acı dolu, bir o kadar da tuhaf karşılaşmayla ilerlerken işler karışır. Hızla ve garip bir biçimde. Hofmeester yıllardır biriktirdiği servetini ve kendisiyle kızlarına kurduğu güven dolu geleceği bir gecede kaybeder. Artık her şey tekinsizdir.

Her sahnesi, her cümlesi, her kelimesi büyük bir zekânın, derin bir içgörünün ve biraz da muzurluğun kaleminden çıkmış bir kült roman.

Arnon Grunberg 23 yaşında Mavi Pazartesiler romanıyla çıkış yaptığında Hollanda'nın en sevilen yazarı oldu, her romanıyla ülkesinde ve Avrupa'da prestijli ödüller aldı. Tirza da diğer romanları gibi uzun süre uluslararası çoksatarlar listesinden inmedi.

(Arka Kapak)

Tirza Alıntıları - Sözleri

  • Saçmalığa karşı verilebilecek en doğru tepki gülümsemekti.
  • Asıl kültür, gerçek kültür rakamların gücüdür Jörgen, başka bir şey değil.
  • Was ist Kunts ?(Sanat Nedir?) Tolstoy'un tezi, sanat yerine aşkı koyman yeterli...
  • "Jörgen, sen mutluluğa inanmazsın ki. Senin Tanrin hep mutsuzluk olmuştur. Mutsuzluktan başka bir hayat istemedin ki. Ve o Tanrı'ya hep hizmet ettin, ona hiç ihanet etmedin, hatta onun ihanetine uğradığın zaman bile ona kızmadın. Mutsuzluk tanrısına güvenmeye devam ettin. Onun en sadık kulu oldun. Seni alkışlamak gerekir. Seni neden terk ettiğimi biliyor musun? Ben de hayatımda ilk kez birinci sırada olmak istedim. Mutsuzluğu yüceltmeyen birinin yanında olmak istedim. Tahammülüm kalmamıştı. Sana karşı. Ya da senin yücelttiğin her şeye karşı."
  • Görünmez olduğunu hissediyordu, bundan rahatsız olmadı, orada olmadan oradaydı, kimsenin dikkatini çekmeyen adam olduğu söylenebilirdi...
  • Birbirimizi anlıyoruz Kasia. Neden biliyor musun? Birbirimizi kınamıyoruz da ondan.
  • Bir şey yokmuş gibi davranınca gerçekten bir şey yokmuş gibi oluyordu.
  • Çocuklara bakıldığında asimilasyonun ne kadar doğal geliştiğini görebiliriz.Çocuk çevresindeki renkleri kabul etmekten başka bir şey düşünmez.
  • İnsanlar neredeyse hiç değişmiyor. Takıntıları için başka ortamlar arayıp buluyorlar. Yüzlerine birkaç kırışık ekleniyor, düşler dökülüyor, kemikler kuruluyor, organların görevini makineler üstleniyor ama hayır, kimse değişmiyor.
  • Hayal kırıklığı kendi meselesiydi
  • Sanatını bir şey ifade etmediği için yok sayan Tolstoy favorisiydi, yaptığı şeyden zevk duyan ancak bunun başka insanların mutluluğuna bir katkısı olduğunu düşünmeyen bir yazardı. Kendi ailesini mutsuz eden, karısını delirten, sanatını başkalarının mutluluğunun peşinden koşmak için bırakan müthiş adamdı onun gözünde...
  • " İsteriden nefret ediyorum. Duygular bu devrin en büyük belası." Bu kelimeleri küfreder gibi söylüyordu. " Duyguları açığa çıkarmak, bundan gurur duymak, buna inanmak" diye mırıldandı, " saçma, saçmalık. Duygu inançtır ve yenilmesi gerekir."
  • Kızı ile ilgili düşünceleri onun benliğini kaplıyor, geriye kendinden bir şey bırakmıyordu, onu, kızının eki haline getiriyordu. Değersiz, gereksiz bir ek.
  • Ne kadar görünmez olunursa o kadar iyiydi. Görünmez olan yaralanmazdı.
  • … mutluydu, ama bunun farkında değildi. İnsan mutluluğun hep sonradan farkına varır.

Tirza İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar!: DİPÇE : "Eğlenceye katılanlar onun hakkında ömrünü boşa harcamamış bir kişi diye düşünmeliydi." Jörgen iki kız babası, Hollanda'da iyi etiketli  bir semtte yaşıyor bir yayınevinde editör olarak çalışırken verimsizliği nedeniyle işine son veriliyor ama yasalar gereği yaşından dolayı maaşını alacak biçimde işten el çektiriliyor. Karısı  üç yıl önce evi terk ediyor fakat kızının mezuniyet partisine yakın günlerde eve dönüyor. Romana adını veren Tirza, Hofmeester Jörgen'in gözbebeği, Güneş Tanrısı, ikinci kızı. Sayfalar ilerledikçe Tirza'yı değil Jörgen'i okuduğumuzu anlıyoruz.Yazar , karakterinin kalbini yani Tirza'yı hedef gösteriyor ilkin, bilinçli bu seçimle  görünenin ötesini işaret ediyor. Jörgen dışındaki karakterlerin bazı kısımları  merceğe yaklaştırılıyor. Kızı İbi, babasını erken çözüyor. Bu hırs onu çok erken yaşta cinselliğe  sürüklüyor ve babasının onaylamadığı bir hayat sürüyor aileden ilk kopan o oluyor. Nedir babanın onayladığı hayat? Jörgen olarak yaşamadığı, olamadığı her şey : Başarı, unvan, beceri, takdir kazanacak eğitimler almak... Bu nedenle kendi doğrularını dayatıyor çocuklarına. İbi aileden kopuk bir karakter, İbi'de  sevgi sözcüğünün karşılığı seks bir anlamda. Anne, başarısız amaçsız bir ressam. Çoğunlukla çıplak erkekleri çiziyor. Kocasıyla bir uyum yakalamadığı,  o aklı başında görünen Jörgen'in akılsız sağlıksız taraflarını gördüğü ve asla ev yaşamında tatmin olmadığı için ; iki çocuğa rağmen hep dışarıda bir anne. Jörgen'den uzak, var olmaya çalışıyor. Eserde herkesin bir var olma isteği ve çabası var. Fakat bu çabalamalar hep yanlışa çıkıyor. Anne eserde adıyla bile var olamıyor. Yine de yazar isimsiz anneyi Jörgen'i sarsmak için onun kabuklarını kaldırıp okura göstermek için kullanıyor ona insanın sinirlerini de bozacak bir üslupta yer yer doğruları söyletiyor. Tirza, o her anlamda sonun başlangıcı olan Tirza. Doğduğu andan itibaren Jörgen'in kalbi, yaşama nedeni oluyor. Maddi manevi tutmacı...Jörgen aslında baba olmayı istemiyor ama çocuklarını kucağına aldığında yeni bir kimliğe kavuşuyor. Bu ona umut veriyor çünkü önceki kimliklerinin altındaki başarısızlık onu tüketiyor. Tirza ona güneş gibi doğuyor. Annenin de vasıfsızlığı üzere Jörgen anne baba kimliğini üstleniyor. Tirza ona göre üstün zekalı, her şeyi en iyi o yapıyor, yapmalı : kayak,  yüzme,  çello ...birinden diğerine giderek yükü artıyor Tirza'nın. Jörgen geceleri,  4 yaşından itibaren Tolstoy okuyor Tirza'ya. Anna Karenina'yı işliyor belleğine. İbi deli diyor babasına bu okumaları reddediyor;  ama Tirza, babasının yalnızlığını görüyor kadınsızlığını ve sevgisizliğini...Bu nedenle kıramıyor babasını ama vücudu isyan ediyor yeme bozukluğu hastalığına yakalanıyor. Bir beyaz orta sınıf hastalığı,  diyor Dr.lar. Ve bu durumda Jörgen, Tirza tutkusunun  ilk başarısızlığıyla yüzleşiyor. Burada Jörgen'in hoşlanmayacağı bir coğrafyadan, şu sözler ulaşıyor kulaklarımıza: "Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları. Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller. Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.(Cibran yankılanıyor içimde) Jörgen kızını tedavi ettirdikten sonra ipleri gevşetiyor ama hayır arzularından vazgeçmiyor elbette,  yolunu değiştiriyor diyelim.Bu arada yıllarca maddi birikim yapıyor hatırı sayılır birikimini daha da artırmak için hedge fonuna yatırıyor. (Fakat bu fon 11 Eylül 2001 saldırısıyla sarsılan ekonomik sistemde yok oluyor. Jörgen'in birikimi de havaya uçuyor. Jörgen,   kızının ve  karısının ardından bu kaybı da zayıf bedenine hapsediyor.) Karısı  arada sahneye çıkıp Jörgen'in şiddete meyyal taraflarını ve acziyetini okura göstermese ;  çocukları için çırpınan , dolayısıyla çocuklarından beklentisi birazcık hoş karşılanabilecek bir baba görünümü yansıyor sayfalardan. Oysa yazar , bir taraftan  ince örülmüş bir kurguya çekiyor okuru . Jörgen'in göstermelik yaşamanın elbiselerini çıkartıyor bir bir. Çıplak beyaz tenine ulaştırıyor okuru. Karısının ağzından "rahatsız edecek kadar beyazsın." dedirtiyor.Beyazlık vurgusu siyahî ırka bir dokundurma yapıyor burada. Bu sözler mezuniyet partisinde anlam kazanıyor. Tirza  siyahî sevgilisi ile eve geldiğinde, Jörgen'i son labirentine de sürüklüyor.Çünkü Tirza Faslı bir genci seviyor ve onunla Afrika turuna çıkmayı planlıyor. Mezuniyet partisinin tüm şaaşası yerle bir oluyor ama Jörgen iyi ev sahibi rolünü oynamaya devam ediyor, tüm yaşamı boyunca başkalarının görmek istediğini oynadığı gibi zor olmuyor, zor olan kendisi olmaktır çünkü saklısız. Parti boyunca Tirza'nın sevgilisi, Jörgen'in algısında Muhammed Atta'ya  dönüşüyor. İçindeki ırkçılık ve inanç karşıtlığı yükseliyor. Muhammed Atta ömrünce değer verdiği her şeyi elinden alıyor fondaki parasını, kalbini, tutkusunu, Tirza'sını... Yine de Tirza ile çatışmıyor ve onları tatil öncesi birkaç gün geçirmek üzere çocukluk evine götürüyor. Anne ve babasının evine. Yazar bu mekanı hem fiziksel koşulların elverişliği hem de Jörgeni Jörgen yapan ya da onu oldurmayan koşulları görmemiz açısından tercih ediyor. Jörgen'in çocukluğu 2. Dünya savaşı bitimine denk geliyor bu dönemin yarattığı   buhranın, çıkmazların ve varoluşsal sancıların yarattığı Jörgen'i , Jörgenleri görmemiz sağlıyor yazar. Burada da tüm kitap boyunca babanın gözüyle maruz kaldığımız  cinsel  detaylar olayları hızlandırıyor. Cinsel anlamda da zayıf olan Jörgen, karısıyla yaşadığı başarısız cinsel yaşamını Ganalı hizmetiçiyle canlandırıyordu .Ona göre siyahi kadınlar kullanılmak üzere yaratılmıştır bu sağlıksız düşüncelerin yükünü Ganalı kadına taşıtan Jörgen;  Tirzasını  Faslı sevgilisiyle cinsel yakınlıkta görünce zihninin tüm ağları birbirine karışıyor. .... Ve kitabın son perdesi aralanıyor: ÇÖL Hem gerçek hem mecazi bir çöl bu. Hem varlık hem yokluk. Ölüm... Ölümün alternatifinin ne olduğu! ... Modern Batılı insanın dünyasına Jörgen ailesi ile büyüteç tutan yazar, kendi çağı ve toplumu ile amansız bir yüzleşme yaşatıyor. Jörgen'in bedenine hastalıklı Avrupai hırsları ve fikirleri yerleştirerek onu kaderinin çıkmazlarında çöküşe sürüklüyor. Batı'yı,  sömürdüğü fikirlerin ve insanların dünyasında yalın ayak yürütüyor. Kitabın daha ilk sayfalarından itibaren bize uzak bir kültürün sayfaları açıldı. Bu anlamda gerçekten esere yakınlık kurmam zaman aldı, kendi değerlerimle okumanın zorluğunu yaşadım,  benim için gerilimli bir okuma oldu. Mahremiyetin farklı algısı ve bu kavramın gerekliliği bir kez daha anlam kazandı bende. Tirza huzursuz eden bir roman. Hollanda edebiyatından bu modern çarpıcı eseri okumama vesile olan arkadaşım ursula_ 'a teşekkür ederim. (Gncokuyor)

Az önce çok sarsıcı bir kitap okudum tek söyleyebileceğim mutlaka okuyun uzun süre etkisi devam edecek buna eminim.Filmi de varmış karakterleri kimler canlandırmış diye izleyebilirim ama asla kitap gibi etkili olmayacaktır. (Elizabeth Harmon)

Sen Tanrı'ya inanmazsın ki . Senin Tanrın mutsuzluk olmuştur, hep." Romanin en kilit  ve romanı en iyi anlatan cumlelerinden biri. Konuya hızlı bir giriş oldu ama son  zamanlarda okuduğum en sarsıcı romanlardan biri Tirza. Batılı,beyaz burjuva bir ailenin katman katman çozülüşünün hikayesi. Roman Tirza'nin mezuniyeti için evde verilecek bir partinin hazırlıkları ile başlar. Burası biraz Mrs.Dalloway'i anımsattı (Virginia Wolfe). Baba Jorgen kızı Tirza ile yaşamaktadır. Karisi üç yıl önce iki kızını ve evi genç sevgilisi uğruna terk etmiştir. Romanın bir yerinde bu durumu söyle açıklar:"Şehveti, sefkate  tercih ettim." Parti hazırlıkları esnasında kapı çalar ve anne geri döner. Jorgen de  karısını beklemektedir, üç yıldır. Onu içeri alır. Hicbir şey olmamış gibi davranmaya çalışırlar. Tirza ,tepki gösterir. Konusmaz, ilgilenmez,yok sayar.Çünkü  babasına çok  düşkündür. Baba kız bir düzen kurmuşlardır kendilerine ve bunun bozulacağı endişesiyle  annesini yok sayar. Bu arada Abla Ibi de fizik eğitimini yarim bırakıp Fransaya bir arkadaşıyla cafe işletmeye gitmistir. Dolayısıyla baba Jorgen bütün hayatının merkezine Tirza'yi koymuştur. Biraz saplantili bir durumdur bu. Hayatta yapamadığı her şeyi çocuklarının gerçekleştirmesini ister.Tirza'yi kayağa, yüzmeye, çello dersine gönderir. Ona sürekli Dostoyevski ve Tolstoy okur. Bu arada kendisi yıllarca editör olarak çalışmış, yaşından dolayı isten atılamamış ama maaşlı olarak uzaklaştırılmıştır .Bunu kimseye söylemez  .Her gün ise gider gibi evden çıkarak Schipol Havaalanına gider.Gelene gidene el sallar. Bankadaki birikimini de 11 Eylül saldırılarından sonra ekonomik kriz nedeniyle batırmıştır. Bunun suçlusu olarak bütün siyahi ,Müslümanları görmektedir ve onlara karşı ayrımcı bir tutum içindedir. Ancak sevmediğin ot burnunun dinin de biter misali Tirza'nin erkek arkadaşı bir siyahidir. Olaylar bu noktadan sonra kopar.Cozulme giderek büyür. Romanı okurken bütün  karakterlere hem hak verip hem de onlardan nefret ediyorsunuz. Bu da karakter tahlillerinin inandırıcılığını arttırıyor.  Kitap üç bölümden oluşuyor :Kira,Kurban ve Çöl. Her bolum kendi içinde çok tutarlı ve inandırıcı. Gereksiz hicbir cümle, ifade yok. Bazi okurlar cok uzatıldığını düşünmüş ama ben öyle düşünmüyorum. Hepsi yerli yerinde ve gerekli ifadelerdi.Seks ile ilgili kisimlar  biraz itici gelebilir.Ama romanda  oyle seyler oluyor ki bu bile göze batmıyor.  Ayfer Tunc'un, Murathan Mungan'in, Yekta Kopan'in ve daha nicelerinin bolca övdüğü bu romana bir şans verilmeli. Kitabın kapağına aldanıp sabun köpüğü bir roman zannedenler olabilir. Ilgisi yok. Kitabın filmi de çekilmiş (Nazan Türk)

Tirza PDF indirme linki var mı?

Arnon Grunberg - Tirza kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tirza PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Arnon Grunberg Kimdir?

Uzun süre uluslararası çoksatarlar listesinden inmeyen Tirza’nın da yazarı olan Arnon Grunberg bazı romanlarını Marek Van der Jagt mahlasını kullanarak imzalıyor. Kelliğimin Hikâyesi de bu mahlasla imzaladığı romanlarından.

Grunberg, yirmi üç yaşında Mavi Pazartesiler romanıyla çıkış yapar yapmaz Hollanda’nın en sevilen yazarı oldu ve her romanıyla ülkesinin ve Avrupa’nın bütün prestijli ödüllerini topladı. Romanları bellibaşlı bütün dillere çevrildi.

Arnon Grunberg Kitapları - Eserleri

  • Tirza
  • Hastalıksız Adam
  • Kelliğimin Hikayesi
  • İliğine Kadar
  • Yahudi Mesih
  • İstanbul'dan Bağdat'a
  • Hayalet Acı

Arnon Grunberg Alıntıları - Sözleri

  • "Bazı insanlar hakikatı hep olumsuz tarafından algılardı, böyle insanlara yalan söylemek gerekiyordu." (Hastalıksız Adam)
  • … mutluydu, ama bunun farkında değildi. İnsan mutluluğun hep sonradan farkına varır. (Tirza)
  • "İnsanların değişebileceğine inanıyordu." (Hastalıksız Adam)
  • "Bir noktada herkes kendinin dünyadaki en yalnız insan olduğunu düşünmeli. ... Sonra başkalarıyla tanışırsınız ve bir gün sizden daha yalnız birine rastlarsınız." (Kelliğimin Hikayesi)
  • Bir insanın kabul görmesi, ister bir kişi olarak, ister bir yazar ister bir bisiklet tamircisi olarak kabul görsün, ne yapacağının önceden bilinmesine bağlıdır. Ve insanlar özgünlük üzerine konuştuklarında aslında kastettikleri yeni bir ambalaj içindeki ya da en azından güzelce ütülenmiş eski bir ambalaj kağıdı içindeki tahmin edilebilirliktir. Kısmen beklenmeyenin ötesine geçmek hata olur. (Kelliğimin Hikayesi)
  • "Bazı kadınlar yaşamları boyunca ergen hippi olarak kalırlar. Sesleri hep biraz yüksektir, el çantalarını biraz çılgınca savururlar, hep yanlış yerlerde kıkırdarlar..." (Kelliğimin Hikayesi)
  • “Çevremdekilerin ara sıra bana hatırlattıkları saflığım, bana göre bir erdemdi. Hala da bir ölçüdeki saflığı erdem olarak görürüm; sinizm, hüsrana uğramışların silahıdır.” (Kelliğimin Hikayesi)
  • "Konuşmak genellikle işleri daha da karıştırırdı. Tedavi eden bir şey varsa o da susmaktı." (Hastalıksız Adam)
  • Kızı ile ilgili düşünceleri onun benliğini kaplıyor, geriye kendinden bir şey bırakmıyordu, onu, kızının eki haline getiriyordu. Değersiz, gereksiz bir ek. (Tirza)
  • "Mutluluğun insanın kendini kabul etmesi olduğu söylenmemiş miydi bana? Belki mutluluk, başkalarının senin için hazırladığı kabusları da kabul etmekti." (Kelliğimin Hikayesi)
  • Birbirimizi anlıyoruz Kasia. Neden biliyor musun? Birbirimizi kınamıyoruz da ondan. (Tirza)
  • "Yardım kelimesi her zaman işe yarardı. Yardım isteyen birisini reddetmek kolay değildi. Yardım talebi ölümcüldü." (Hastalıksız Adam)
  • Estetiksiz etik olmaz. Estetiği ihmal eden er ya geç etiği de mezara sokar. (Hastalıksız Adam)
  • Bazı insanlar yaşamları boyunca alkışlanmayı beklerler ve tam ölecekleri sırada boş bir salona oynamış olduklarını fark ederler. (Kelliğimin Hikayesi)
  • Onu tanıdığımdan beri,dünyanın kendisini alkışlamasını bekliyordu.Aslında bu,aileden gelen bir hastalıktı sanırım. Bazı insanlar yaşamları boyunca alkışlanmayı beklerler ve tam ölecekleri sırada boş bir salona oynamış olduklarını fark ederler. (Kelliğimin Hikayesi)
  • Ne kadar görünmez olunursa o kadar iyiydi. Görünmez olan yaralanmazdı. (Tirza)
  • Ona göre duygularla sözler bir arada olmuyordu. Samarenda, sözlerin duyguları öldürdüğünü düşünürdü. (Hastalıksız Adam)
  • Kör olan sevgi değil intikamdır. (Hastalıksız Adam)
  • Görünmez olduğunu hissediyordu, bundan rahatsız olmadı, orada olmadan oradaydı, kimsenin dikkatini çekmeyen adam olduğu söylenebilirdi... (Tirza)
  • "Kör olan sevgi değil intikamdır." (Hastalıksız Adam)

Yorum Yaz