Tozlu Altın Kafes - Nazlı Eray Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Tozlu Altın Kafes kimin eseri? Tozlu Altın Kafes kitabının yazarı kimdir? Tozlu Altın Kafes konusu ve anafikri nedir? Tozlu Altın Kafes kitabı ne anlatıyor? Tozlu Altın Kafes kitabının yazarı Nazlı Eray kimdir? İşte Tozlu Altın Kafes kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Nazlı Eray
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786051119427
Sayfa Sayısı: 376
Tozlu Altın Kafes Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kalamış, Beyoğlu, Ege’nin dünyası, yıllar sonra rüyada görülünce bile insanın içini yakan ilk aşk. Kalp acıyla ikiye bölününce insan ne yapar?
İstanbul’un en güzel, en ince minareleri kalbime saplanmıştı sanki, avucumda kırılan nardan üstüme kan akıyordu. Kaçtım şehirden. 18 yaşındayım, hayat önümde upuzun bir yol.
Yarı karanlık eski Gülhane Hastanesi’nde yanık bir şarkı çalar, durur ağlarım; bana yeniden verilmiş canımı hisseder ağlarım.
Yaşlı Ejder’in Protokol Yolu’ndaki tuhaf evi. İçine girdiğim tozlu altın kafes. İki insanın birbirini zedelediği yıllar. Manevi eziyeti öğreniyorum. Piyanonun üstünde Polonya’daki toplama kampından gelen kurukafa bana göz kırpıyor.
“N’aber yoldaş?” diyor.
Ve şimdi, bu yazılanların hiçbiri yok.
Akmış gitmiş su gibi.
Tozlu Altın Kafes Alıntıları - Sözleri
- Çok önceden kurulmuş bir dünyanın parçasıydı her şey, bu dünyada benimle paylaşılmıyordu.
- "Yalan söyledi bana." "Herkes yalan söyleyebilir." "Ama ben onun bana yalan söyleyebileceğine inanmamıştım. Onun yalan üstüne kurulmuş bir küçük dünyası olduğuna inanmak istemiyordum" dedim.
- ...insan hayatı hiçbir zaman tam olarak karşıya aktarılamıyor. Bir nehir gibi insanın kollarından, parmaklarının arasından akıp gidiyor.
- Her sabah bir kuş öter benim için. Hangi şehirde olursam olayım. Yaşadıkça bir kuş öter her sabah. Duyarım onu.
- ...hayat bana yollar sundu, ben hep koşaradım değişik olanını seçtim.
- İlk aşk, o delice kalp çarpıntıları, "Bu benim erkeğim. Benim erkeğim bu." diyebilmek.
- Hiçbir tutsak hapsedildiği mekanı unutamaz ve oranın etkisinden kolay kolay kurtulamaz.
Tozlu Altın Kafes İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yaşamımdan Anılar kitabının ilk etabı bu. Nazlı Eray kendini çocuksu olarak tanımlıyor, ben de yazılarını çocuksu buluyorum, iyi anlamda. Kısa cümleler, keskin anlamlar. Yazış şeklini belki kendi yazma şeklime benzettiğim için çok yakın hissettiğim, hemen kendi dünyasına çekip götüren bir yazar Nazlı Eray. İstanbul'a adanmış olan bu kitap; İstanbul ile ilgili, tarifinin mümkün olmadığını zannettiğim bütün özlemle ve acıyla yoğurulmuş duygularımı anlatmış olduğundan özel bir yer edindi bende. (Su)
Bu anı kitabını okuyana kadar yazar çok beğendiğim türk yazarlarından biriydi. Açıkcası bu kadar düşük görüşlü olabileceğini hiç düşünmedim. O zekice yaptığı kurgusal ve harika fantastik hikayelerini çok beğenerek okumuştum hayrandım yazara bu kadar sathi olabileceği hiç aklımdan geçmemişti. Eşi ile arasında olanlar dört senelik evliliğinden olan iyi ve kötü yaşanmışlıkları (o evliliği paylaşan o iki kişiye ait) kitabında çok adi bir dille yazmış. Eşinin çalışmasıyla ilgili bir eleştiri yapmış olsa gerçekten bu çok doğal olurdu normal karşılanabilirdi. https://serserikuslar.blogspot.com/20... (pina)
Nazlı Eray Anı Kitabı: Anı, günlük, deneme, yaşamdan kesit konularıyla etiketlenebilecek bu kitabı ben Nazlı Eray'ın kitaplarını daha iyi yorumlayabilmek için, onun kalemini anlamak için okudum. Okurken bundan daha fazlası olduğunu da gördüm. Sıcak, samimi, oldukça mütevazi ve dolu dolu yaşanmış bir hayat buldum. (Melisa Parlak)
Kitabın Yazarı Nazlı Eray Kimdir?
Nazlı Eray, Ankara’da doğdu. İngiliz Kız Ortaokulu, İstanbul Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduktan sonra Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nda tercüman olarak çalışmaya başladı. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Edebiyatçılar Derneği’nin kurucuları arasında yer alan Eray, Türkiye Yazarlar Sendikası ile Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) üyesi ve 1977 ve 1978 yıllarında Yaratıcı Yazın dersleri verdiği ABD Iowa Üniversitesi’nin Onursal Üye’sidir. Yazmaya 1959’da henüz ortaokuldayken kaleme aldığı öyküsü “Mösyö Hristo” ile başlayan Eray’ın ilk öykü kitabı Ah Bayım Ah 1975’te çıktı. Nazlı Eray’ın öykü, roman ve oyunları pek çok dile çevrildi. Erostratus (1977) adlı oyunu, Sartre, Montaigne, Camus, Unamuno, Pessoa ve Bauer’in Erostratos yorumlarıyla birlikte Blood and Ink’te (“Kan ve Mürekkep”) yer aldı. Nazlı Eray, anılarının bir bölümünü Tozlu Altın Kafes (DK, Ocak 2011) adıyla kitaplaştırdı.
Nazlı Eray Kitapları - Eserleri
- İmparator Çay Bahçesi
- Aydaki Adam Tanpınar
- Aşık Papağan Barı
- Aşk Artık Burada Oturmuyor
- Orphee
- Ömür Uzatma Kahvehanesi
- Arzu Sapağında İnecek Var
- Pasifik Günleri
- Ayışığı Sofrası
- Kız Öpme Kuyruğu
- Sis Kelebekleri
- Kayıp Gölgeler Kenti
- Ah Bayım Ah
- Aşkı Giyinen Adam
- Farklı Rüyalar Sokağı
- Marilyn Venüs'ün Son Gecesi Marilyn Monroe Ankara'da: Cursum Perficio!
- Beyoğlu'nda Gezersin
- Halfeti'nin Siyah Gülü
- Uyku İstasyonu
- Ay Falcısı
- Deniz Kenarında Pazartesi
- Frej Apartmanı'nın Esrarı
- Ölüm Limuzini
- Uyku İstasyonu
- Tozlu Altın Kafes
- Elyazması Rüyalar
- Gece Çiçeği İstanbul
- Aşk Yeniden İcat Edilmeli
- Eski Gece Parçaları
- Yoldan Geçen Öyküler
- Rüya Yolcusu
- Yıldızlar Mektup Yazar
- Büyülü Beyoğlu
- Karga Feramuz'un Aşkı
- Geceyi Tanıdım
- Kalbin Güney Batısı
- Sinek Valesi Nizamettin
- İki Kafalı Topaç Villy
- Örümceğin Kitabı
- Bir Böcek Sevdim
- Bir Rüya Gibi Hatırlıyorum Seni
- Geceyi Tanıdım - Yoldan Geçen Öyküler
- Hazır Dünya
- Düş İşleri Bülteni
- Nazlı Eray: Ömür Uzatma Kahvehanesi Seçme Öyküler
- Ekmek Arası Rüya
- Kuş Kafesindeki Tenor
- Sihirli Saray
- Naz ve Köşkteki Vampir
- Çığlık Atan Mumya
- Gören Gözler Duyan Kulaklar
- Naz ve Büyülü Bahçe
- Mırmır Osman
- Billur Ahtapot ile Mor İnci
- Aşk Artık Burada Oturmuyor
- Kapıyı Vurmadan Gir
- Kalbinde Kadın Taşıyan Erkekler Birahanesi
- Geceyi Tanıdım Erostratus
Nazlı Eray Alıntıları - Sözleri
- Meze tabaklarında anılar ve eski aşklar var. (Ayışığı Sofrası)
- Arada gerçeği yitirmek ne güzel. (Düş İşleri Bülteni)
- “İnsan her şeyi hatırlasa çok yorulur. Unutmak... Unutmak bazen bir ilaç.” (Elyazması Rüyalar)
- Anlatacak o kadar çok şey var ki... İçimde birikmiş şeyler, belleğime hücum eden anılar. (Halfeti'nin Siyah Gülü)
- "... Üstümde çok ağır bir yük hissediyorum. Bu yük bazen o kadar ağırlaşıyor ki; sırmalı kadife ceketime dev bir mezartaşı çimentolanmış sandığım oluyor. Sırtıma... Çimentolanmış bir mezartaşı. Aynaya gidip bakıyorum, görüyorum onu. Tersten, üstündeki yazıyı okuyorum. 'Rudolf von Hapsburg' yazıyor. Üstünde doğum tarihim var. Ölüm tarihinin olduğu yer boş. O anda bembeyaz bir el bana bir divit kalem uzatıyor. Ucu kana batırılmış. Onu yavaşça alıp, kanla, ölüm tarihimi mezar taşımın üstüne ben yazıyorum." (Yıldızlar Mektup Yazar)
- “Ceviz kabuğunun içindeydim. Şimdi Tanrı beni fındık kabuğunun içine soktu.” (Ayışığı Sofrası)
- Ben, Bekleme Ustası olurken, her bir şeyin çok usul usul ve sabırla bekleneceğini sanıyordum. Oysa beklenmedik olaylar peş peşe geliyordu! (Kız Öpme Kuyruğu)
- " Evet. Dikkat edilmezse en çabuk eskiyen duygu aşktır" (İmparator Çay Bahçesi)
- "İnsan her şeyi hatırlasa çok yorulur. Unutmak... Unutmak bazen bir ilaç." (Elyazması Rüyalar)
- "Tarihte daima gizemli bir şey kalmalıdır." (Yıldızlar Mektup Yazar)
- Yüzümde, çok sevdiği birini yitirmiş olan bir insanın acısı ile dolaşıyordum. (Deniz Kenarında Pazartesi)
- Ölüm, üstünde uçan bir kuş. Ama, kanadı sana henüz değmedi. (Uyku İstasyonu)
- Uçsuz bucaksız, sonsuz ve yarınsız bir yolculuğa çıkıyordu. (Kayıp Gölgeler Kenti)
- "Yapayalnız bir insanım. Beni ancak ağaçlar, bitkiler, kapıların ve pencerelerin dışları, sokaklar ve o sonsuz yıldızlı gece sever." (Uyku İstasyonu)
- Kavanozdaki ölüyle baş başa kalmıştım. (Kayıp Gölgeler Kenti)
- Yoldaki büfenin birinden bir şişe vişne suyu alıp oracıkta hepsini içivermek dünyanın en güzel şeyiymiş gibi geliyor bana. (Ah Bayım Ah)
- Neden korkuyorsun? Ölümden mi? Yok olmaktan, belleğini yirirmekten, ya da bedenine bir nüzul inmesinden mi? Neden korkuyorsun? (Ayışığı Sofrası)
- ''Sevgi tılsımlı bir şey... Onu en iyi, yitirdiğin zaman anlayabilirsin.'' (Uyku İstasyonu)
- "Para bir bıçak gibidir," dedi Sibil. "Keser ve yaralar kimi zaman." (Ayışığı Sofrası)
- İpi kopmuş bir uçurtma gibiyim. Ama gökyüzünde değilim. Başka bir yerlerde kaybolmuş gitmişim. (Kalbin Güney Batısı)