Travnik Günlüğü - İvo Andriç Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Travnik Günlüğü kimin eseri? Travnik Günlüğü kitabının yazarı kimdir? Travnik Günlüğü konusu ve anafikri nedir? Travnik Günlüğü kitabı ne anlatıyor? Travnik Günlüğü kitabının yazarı İvo Andriç kimdir? İşte Travnik Günlüğü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İvo Andriç
Çevirmen: Tahir Alangu
Orijinal Adı: Travnicka Hronika Wesire Und Konsul
Yayın Evi: İletişim Yayınevi
İSBN: 9789754707434
Sayfa Sayısı: 514
Travnik Günlüğü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Travnik Günlüğü, Drina Köprüsü’nün de yazarı, Nobel Edebiyat ödüllü İvo Andriç’in Balkanlar’daki çarpıcı toplumsal değişimi Bosna’nın aynasından yansıtan başyapıtlarından biri.
Travnik Günlüğü’nde Andriç, 1807-1814 arası yedi yıllık dönemde Osmanlı’nın Bosna eyaletinin başkenti Travnik’te vezir konağı ile Fransa ve Avusturya konsoloslukları arasında kümelenen olayları, Sırbistan ayaklanmaları ve Napoléon seferlerinin dağlar arasına sıkışmış bu küçük kasabaya getirdiği yankıları anlatır. Sırp, Hırvat Arnavut, Levanten, Yahudi, Fransız ve Avusturyalı kimliklerin birbirine geçiştiği bu bölgenin zengin deneyimine insancıl bir dikkat ve itinayla eğilen Travnik Günlüğü, Osmanlı idaresi altındaki Balkanların benzersiz bir panoramasıdır. Andriç, Travnik Günlüğü’nde çağımız insanına ancak gölgeler halinde akseden tarihsel hakikatleri bulup çıkartırken sadece büyük romancıların başarabileceği bir insanlık gerçekliğini sunuyor.
“İvo Andriç, Yugoslavya’nın en büyük yazarlarından biriydi. Toplumunun ilginç ve karmaşık tarihi, Andriç’in yaratıcı zihninin başlıca besin kaynağı olmuştur.”
-Murat Belge-
Travnik Günlüğü Alıntıları - Sözleri
- Hayatta en iyi duygularını ve en güzel arzularını ifade etmek kime nasip olmuştur? Hiç kimseye, hemen hemen hiç kimseye.
- Travnik Çarşısı’nın sonunda, gürül gürül akan serin Sumeç Suyu’nun alt yanında, hangi devirden kaldığı iyice bilinmeyen “Lütfiya’nın Kahvesi” adlı küçük bir yer vardır. Buranın ilk sahibi Lütfiya’yı, kasabasının en yaşlıları bile hatırlamıyorlar. Bu Lütfiya, Travnik’in dört bir yanına serpilmiş olan mezarlıklardan birinde, son uykusuna yatalı yüzyılı aşmış bulunmasına rağmen, herkes kahvesini içmek için Lütfiya’ya gitmekte, birçok sultanların, vezirlerin, beylerin adları unutulduğu halde, onun adı hâlâ anılmakta ve dillerde dolaşmaktadır.
- Bu kadar yaş farkının başka zamanlarda ve başka şartlar altında daha az önemi olurdu. Ana fırtınalı devirler, büyük dalgalanmaları ve sosyal tabakaların altüst olmasıyla, iki nesil arasında artık köprü kurulmaz hale gelen çatlaklar meydana getirir ve derinleştirir, onlardan iki ayrı dünya meydana getirir.
- Kendi kendinden emin olmadığından, gizli ve yenemediği şüpheleri de içinde yaşattığından, başkalarının tenkitlerini dinlemeye artık tahammül edemiyordu.
- Birbirleriyle temas eden ve ayrılan iki nesilden her biri, karşılıklı olarak birbirlerine çok güç tahammül ederler ve aslında birbirlerini en az tanıyan kimseler bunlardır. Nesiller arasındaki birçok farklar ve anlaşmazlıklar, ekseri çatışmalarda olduğu gibi yanlış anlamalara dayanmaktadır.
- Kısacası, fakirlik korkusundan, alçakça ve rezilce düşüncelerden, yontulmamış tabirlerden asla kurtulamadıktan sonra, acı ve göze görünmez ve silinmez bir sefalet insanın her adımında peşinden ayrılmazken ve o güzel hayat bir rüya gibi gözlerimizin önünden silinip giderken, az veya çok bir şeylere sahip olmak ne işe yarardı?
- Çünkü biz, bir adamın faziletlerini bile, onlar ancak bizim telakki ve eğilimlerimize uygun düşen bir biçimde ortaya çıktıkları taktirde kabul eder ve değerlendiririz.
- ‘Hristiyan Avrupası iktidarını nereye yaymışsa ve kendi töre ve kurumlarını nereye getirmişse, oraya savaş da girmiştir.’
- "Her zaman kendimizi aldatıyoruz, takılıp kalmamak veya tökezlememek için, bitmemiş vazifelerin üstüne yenilerini, aynı şekilde sona erdirilemeyecek yeni vazifeleri yığıyoruz ve sonra yeni teşebbüsler ve gayretlerle yeni kuvvetler ve yeni cesaretler arıyoruz. Böylece insan kendi kendisini hırsızlıyor ve zamanla kendi benliği ve kendi çevresinin, gittikçe büyüyen ve umudunu yitirmiş bir borçlusu haline geliyor."
- "Yaşlanmak, zayıflamak ve ölmek o kadar korkunç bir şey değil. Asıl korkunç olanı, bizi, bizden çok daha farklı olan başkalarının, daha gençlerinin takip edeceğini idrak etmemizdir. İşte asıl ölüm buradadır. Bizi mezara çeken hiç kimse yok, hayır, biz arkamızdan mezara itiliyoruz!"
- "Gözünün önünde hiçbir hayal belirmiyor, mısralar ancak güçlükle kurulabiliyor ve yine de eksik kalıyor, kafiyeler eskiden olduğu üzere artık kıvılcım saçarcasına birbirlerini ateşlemiyorlardı."
- "Bilgilerini ve keskin zekâsının ürünlerini büyük bir cömertlikle, bütün mallara fazlasıyla sahip bulunan ve bağışlamaya alışmış, fakat kendisine bir şey ayırmak istemeyen bir kimsenin alçakgönüllülüğü ile dağıtıyordu."
- "Hastalık fakirler için bir talih, zenginler için ise cezadır."
- "Istırap çekmek veyahut ölmek değil en kötüsü, yaşlanmaktır hayatın en hazin yanı. Zira yaşlanmak çaresi ve ilacı olmayan bir ıstıraptır ve üstelik hiçbir umudu olmadan sürekli bir ölme halidir."
Travnik Günlüğü İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Osmanlı egemenliği altındaki Balkan coğrafyasının bir parçası olan Bosna'nın o dönemdeki başkenti Travnik'de 1800'lü yılların başındaki yaklaşık 7 yıllık bir zaman dilimini anlatan roman yavaş ve sindire sindire okunması gereken çok etkileyici ve güzel bir eser. Bölgede yaşayanların Travnik çukuru olarak adlandırdıkları ve dönemin mahrumiyet bölgesi -hatta orada görev yapmak için gelen resmi görevlilerin deyişiyle sürgün yeri- olarak gördükleri şehirde yaşanan bu zaman aralığına, o dönemde açılan Fransa ve Avusturya Konsoloslukları nedeniyle "Konsoloslar dönemi" de denmektedir. Kitabın konusunun geçtiği zaman ve mekanda, mevcut Osmanlı yönetimini temsilen ard arda gönderilen farklı karakterlere sahip üç adet vezir ve vezirlerin konsoloslar ile olan ilişkileri, dini ve etnik olarak karışık bir yapıya neden olan toplumun yaşayışı, romanın ilerlediği her aşamada sahneye girip çıkan farklı karakterler, bağlantılı olarak Osmanlı'nın başkentindeki taht kavgaları, isyanlar, entrikalar, tüm Avrupa'yı tehdit eden İmparator Napolyon'un bölgeye yapma ihtimali olan seferin toplum üzerinde yaşattığı korkular Nobel ödüllü yazar İvo Andriç'in gözünden ve kaleminden o kadar çarpıcı bir şekilde anlatılmış ki, kitabın neredeyse her sayfasında tarihi bir filmin sahnelerini izliyormuş gibi bir duygu içine girdim. Üzerinden 220 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen halen Osmanlı izlerinin fazlasıyla görüldüğü Bosna Hersek her zaman seyahat planlarımın içindeydi ama şu lanet pandemi nedeniyle ertelemek zorunda kaldım. Öyle ki, pandemi sonrası ilk fırsatta belli başlı bölgeleri olmak üzere tüm Bosna'yı kapsayan bir gezi planını da yapmaya başladım. Balkan coğrafyasına ve tarihi romanlara meraklı tüm kitapseverlere şiddetle önererek kitabı kütüphanemin en güzel köşelerinden birine yerleştiriyorum. (Cevat Bayhan)
hayatın içinden 1800 lerin sonu ve bosna: Bolca tasvir ve betimleme içinde 3 ülke 3 vezir ve konsolos arasındaki yaşamın travnik teki yansımaları. Çok güzel ve çok özel... Tavsiye şiddetle edilmekte. (Mehmet Emiroğlu)
Mükemmel ve bu tarz açısından benzersiz bir eser. Drina Köprüsü’nü okuduğumda çok beğenmiş ve etkilenmiştim. Travnik Günlüğü’nün kalitesi Drina Köprüsü’ne çok yakın. 19. yüzyılın başında Balkanlardaki toplumsal yapıyı, Travnik’e yaşayan&yolu düşen onlarca insanın psikolojisini, o dönemde var olan imparatorluklar arasındaki çekişmeyi çok güzel anlatıyor. İvo Andriç’in mükemmel bir üslubu var. Kitapta Osmanlı vezirleriyle ve Boşnaklarla ilgili itiraz edilebilecek ifadeler var ama o dönem Bosna’sını başka bir kalemin farklı ele alışıyla buna itiraz etmek en doğrusu olacaktır. Bu kalitede böyle bir eserin olduğunu maalesef zannetmiyorum. (Hakkı G.)
Travnik Günlüğü PDF indirme linki var mı?
İvo Andriç - Travnik Günlüğü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Travnik Günlüğü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İvo Andriç Kimdir?
Ivo Andrić, 1892'de Travnik yakınlarında Dolac'ta doğdu. Zagreb, Viyana ve Krakow'da sürdürdüğü eğitimini Graz Üniversitesi'nde verdiği "Osmanlı Yönetimindeki Bosna-Hersek'te Kültür Yaşamı" konulu doktora tezi ile tamamladı. I. Dünya Savaşı sırasında milliyetçi etkinliklerinden ötürü Avusturya-Macaristan yetkilileri tarafından bir süre gözaltında tutuldu. Savaşı izleyen yıllarda Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştı. Budapeşte, Madrid, Cenevre ve Berlin'de dış görevlerde bulundu.
Yazarın en büyük özelliği kitaplarindaki olayları tarafsızlıkla anlatmasıdır. En acımasız hatta insanlık dışı sayılabilecek eylemlerde dahi yazar yalnızca olayı, o sırada insanların ne düşündüklerini ve hareketlerinin sebeplerini anlatmakta; fakat herhangi bir görüş belirtmemektedir. Hümanist olan Ivo Andrić eserinde çeşitli dinlerin ve soyların kaynaştığı bu bölgede en küçük bir din ve ırk ayrımı yapmadan, anlattığı olaylarda yer alan bütün kişilere eşit bir sevgi ve ilgi göstermiştir.
İvo Andriç Kitapları - Eserleri
- Drina Köprüsü
- Lanetli Avlu
- Irgat Siman
- Hanımefendi
- Sinan’ın Tekkesinde Ölüm
- Travnik Günlüğü
- Uğursuz Avlu
- Ömer Paşa
- Güneşli Tarafta
- Veli Paşa'nın Oynaşı
- Bosna Hikayeleri
İvo Andriç Alıntıları - Sözleri
- Son 18 yılda dilenciler bu evde duygusal bir şekilde ağırlanır ve onalara bolca hediye verilirdi. Bu biliniyordu. Şimdi bunu da değişmesi gerekiyordu. Sadece, Hanımefendi bu hususu, hizmetçiler konusundaki gibi katı ve kestirmeden halledemeyeceğinin farkındaydı. (Hanımefendi)
- Çünkü dört farklı inancın iç içe yaşadığı bu yoksul, geri kalmış ülkenin başka ülkelerden dört kat daha fazla sevgiye, karşılıklı anlayışa ve hoşgörüye ihtiyacı var. Fakat Bosna’da, tersine, anlayışsızlık, düzenli aralıklarla açık nefret yaymak buranın insanının tipik bir özelliği. Farklı inançlar arasındaki uçurum o kadar derin ki bazen yalnızca nefret bunları aşmayı başarıyor. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
- Tuhaftır, mutlu olabilmemiz için ne kadar az şey gerekiyor, çoğunluk bu pek az şeyle yetinmeyişimizse daha da tuhaf! (Irgat Siman)
- En iyisi insanı hikâyesini dilediği gibi anlatması için serbest bırakmaktı. (Lanetli Avlu)
- Türkiye 'nin dışına giden çiçekli yollar yoktur. Yoktur, hiç olmamıştır. (Ömer Paşa)
- ... İnsanın kurtuluşuna ve mutluluğuna giden tek yolun insanın dürtülerinden kurtulmasından geçtiğine dair bir teorisi vardı. (Güneşli Tarafta)
- «Bir ülkenin ve hükümetinin değerini ölçmek, geleceği hakkında hüküm vermek istiyor musun ? O ülkede, cezaevine tıkılmış namuslu ve suçsuz kişilerle, ellerini kollarını sallayarak dolaşan sabıkalıları bir say.» (Uğursuz Avlu)
- "Gözünün önünde hiçbir hayal belirmiyor, mısralar ancak güçlükle kurulabiliyor ve yine de eksik kalıyor, kafiyeler eskiden olduğu üzere artık kıvılcım saçarcasına birbirlerini ateşlemiyorlardı." (Travnik Günlüğü)
- Kısacası, fakirlik korkusundan, alçakça ve rezilce düşüncelerden, yontulmamış tabirlerden asla kurtulamadıktan sonra, acı ve göze görünmez ve silinmez bir sefalet insanın her adımında peşinden ayrılmazken ve o güzel hayat bir rüya gibi gözlerimizin önünden silinip giderken, az veya çok bir şeylere sahip olmak ne işe yarardı? (Travnik Günlüğü)
- Bana gelince kitap okumayı ve başkalarının hayatına karışmayı sevmem. Herkesin düşüncesi kendine. (Uğursuz Avlu)
- "Yaşlanmak, zayıflamak ve ölmek o kadar korkunç bir şey değil. Asıl korkunç olanı, bizi, bizden çok daha farklı olan başkalarının, daha gençlerinin takip edeceğini idrak etmemizdir. İşte asıl ölüm buradadır. Bizi mezara çeken hiç kimse yok, hayır, biz arkamızdan mezara itiliyoruz!" (Travnik Günlüğü)
- Anılar ise bir kez harekete geçti mi sadece başlangıçlarda durmuyorlardı. (Hanımefendi)
- Dilencilerin dahi geçip gittiği boş ve neşesiz, gülüşmelerin ve sohbetlerin olmadığı, sıcaklıktan ve süslemelerden yoksun olan bu ev, yeni ve sıradaşı misafirler ağırlamaya başlamıştı. Farklı insanların nasıl görünmez bağlarla para ve para arayışı tarafından çekildiği burada görülebiliyordu. (Hanımefendi)
- ...Çoğumuzun bazen tek ihtiyaç duyduğu şey yalnızca bize yakın birinin sevecen bir sözüdür. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
- çoğumuzun bazen tek ihtiyaç duyduğu şey yalnızca bize yakın birinin sevecen bir sözüdür. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
- Çünkü hayâl kırıklığı ve acı, düşünceleri geçmişe götürür. (Irgat Siman)
- Genelde böyle olur. Görmeyi umduğumuz kişiler onları düşündüğümüz ve en çok beklediğimiz zamanlarda değil, aklımızdan hiç geçmedikleri anlarda ortaya çıkarlar. Ve onları görmekten duyduğumuz sevincin, içimizin onu bastırdığımız derinliklerinden çıkması biraz zaman alır. (Lanetli Avlu)
- O, kim olduğu bilinmeyen masallaştırılmış bir üstaddır. (Drina Köprüsü)
- ... En soğuk zamanlarda bile bu oda ısıtılmazdım Soğuk zamanlarda gelen konuklara “ Paltolarınızı çıkarmayın” derdi Hanımefendi ve intikamcı bir ses tonuyla eklerdi: “ Zira burada soba yakılmıyor.” (Hanımefendi)
- Çünkü kuşku daima insanın kendi içindeydi, daima da alesta beklerdi, biraz uyukladığında, tek gözü açık, bir kulağı delik uyurdu, en küçük bir gürültü, kelebeğin kanat çırpışından daha hafif bir ses uyandırabilirdi onu; kendisini kimse hiçbir şekilde uyandırmazsa şüpheli görülen sessizlikten kendi kendine uyanabilirdi. (Irgat Siman)
Editör: Nasrettin Güneş