Türkan Hanım’ın Ölümü - Selçuk Baran Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Türkan Hanım’ın Ölümü kimin eseri? Türkan Hanım’ın Ölümü kitabının yazarı kimdir? Türkan Hanım’ın Ölümü konusu ve anafikri nedir? Türkan Hanım’ın Ölümü kitabı ne anlatıyor? Türkan Hanım’ın Ölümü PDF indirme linki var mı? Türkan Hanım’ın Ölümü kitabının yazarı Selçuk Baran kimdir? İşte Türkan Hanım’ın Ölümü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Selçuk Baran
Editör: Bahanur Garan Gökşen
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750846762
Sayfa Sayısı: 104
Türkan Hanım’ın Ölümü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Antikalarımın tozlanmalarına nasıl izin vermezsem, ölümlerimi de unutuşun küllerine terk edemem. Bütün ölümleri belleğimde, oldukları gibi taptaze saklarım.”
Bahanur Garan Gökşen tarafından hazırlanan kitap, Selçuk Baran’ın Kış Yolculuğu kitabının ilk öyküsü olan “Türkân Hanım’ın Ölümü”nden yola çıkarak yazdığı üç perdelik oyun. “Türkân Hanım” adıyla Ankara Devlet Tiyatrosu Şinasi Sahnesi’nde 1990-91 sezonunda sahneye konulan bu oyun ilk kez okurun gözü önüne çıkıyor.
Dramaturgi Arşivi’nde bulunan yazarın metniyle kitabındaki öykü karşılaştırıldığında birinin öbürünü tamamladığı görülüyor. Öyküde kendine kıyarak hayatına son vermiş Türkân Hanım’ın ardından yaşananlar ve hakkında söylenenler aktarılıyor. Oyunda ise Türkân Hanım’ın günlük hayatı, çevresindeki kişiler, onu intihara sürükleyen duygular, evliliği ve hayal kırıklığıyla biten aşkı anlatılıyor.
Oyunla öykü bir arada okunduğunda Türkân Hanım karakterini yaratan Selçuk Baran’ın inceliklerle dolu dünyasının perdeleri sonuna dek açılıyor.
Türkan Hanım’ın Ölümü Alıntıları - Sözleri
- TÜRKÂN: Evet sen. Öyle gençsin ki! Senin yaşında hissettik kendimizi. Senin yaşındaymışız gibi davrandık. ALTUĞ: Ben genç filan değilim. Bin yaşındayım.
- Bütün bu büyük evler, süsler püsler, kurulan sofralar, içki eşliğinde edinilen sözüm ona dostluklar niçin? Bu oyun, bu aldatmaca niçin? Aşk niçin? Bir gün sona erecekse... Üstelik bozulup çürüyerek...
- Benim için her kadın keşfedilecek bir dünyadır. Önüne ne kadar zorluk çıkarsa keşfedeceklerin de o kadar zengin olur.
- İçine kapanık midyeler gibi, bir kaya parçasına sımsıkı yapışmışsınız. Siz derken, sizler demek istiyorum, sakın alınmayın; hatta biz demek istiyorum. Hayat acı ya da tatlı, doğal güzelliklerle doludur. Bunlara toplumsal güzellikleri de ekleyebilirsiniz. Güzellik derken valslerin çalındığı bir balo salonu düşünmüyorum. Bir insanı tanımak, geçici bir süre için de olsa onu sevmek, sevilmek, hatta ihanete bile uğramak... Bir çocuğun elinden tutmak, yaşlı bir kadın yolda karşıdan karşıya geçerken ona yardım etmek... Gecenin geç bir saatinde sokağa fırlayıp dondurma ya da köfte yemek... Yağmurda ıslanmak, kar altında yürümek... İnsan bunları tatmak için yaşar. Hep bu tat alma anını bekler. Ama hiç bir zaman gerçekleştiremez. Gerçekleştirme olasılığı zaman geçtikçe daha da azalır. Sonra can sıkıntısı denilen baş belasından kurtulmak için her çareye başvurduğu kısır dönem gelir çatar. Pek uzun süren, belki de taa ölünceye dek süren o kısır dönem...
- Aşk niçin? Bir gün sona erecekse... Üstelik bozulup çürüyerek...
- Yaşadığımız günde, hayatın doğal akışı içinde her şey insanı öyle olmaya zorluyor. İnsanın insanlar arasındaki, toplum içindeki yalnızlığını kabullenmek gerekir; tıpkı hayatı ölümle birlikte kabullenmeye benzer bu...
- "Sizler kendinize önem vermediğinizi sanıyorsunuz. Sizler, yani –diyelim– otuz beş yaşın altında olanlar... Oysa toplumu, hatta toptan insan yapısını değiştirecek kesin çareleri bulduğunuzu sanacak kadar gururlu ve kendinizi beğenmişsiniz!”
- Bir süredir kendi hayatımın dizginlerini elimde tuttuğuma inanıyordum. Şimdi ise sürükleniyorum. Paramparça oldum. Toparlanabileceğimi hiç sanmıyorum.
- Öylesine istediğim hâlde bir türlü yaşamaya başlayamadım. Nasıl yaşanacağını bilmiyordum, yaşamak nedir hiç öğrenmemişim meğer.
- Öylesine istediğim hâlde bir türlü yaşamaya başlayamadım. Nasıl yaşanacağını bilmiyordum, yaşamak nedir hiç öğrenmemişim
Türkan Hanım’ın Ölümü İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Edebiyatımızda romanları ve öyküleriyle tanınan Selçuk Baran'ın az bilinen bir yönüdür tiyatro yazarlığı. Kış Yolculuğu kitabının ilk öyküsü "Türkân Hanım'ın Ölümü"nden yola çıkarak yazdığı üç perdelik oyun, "Türkân Hanım" adıyla Ankara Devlet Tiyatrosu Şinasi Sahnesi'nde 1990-91 sezonunda oynanmıştır. Eser iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde; üç perde halinde Türkân hanım'ın hayatı, çevresi, evlililiği, travmaları, hayalkırıklıkları, geçmişe öfkesi anlatılmakta. İkinci bölümde ise, Türkân hanım'ın hayatına girmiş insanlar tanıtılıp, onların gözünden duyguları aktarılmaktadır. Kimdir bu Türkân Hanım?.. Zor bir çocukluk geçirmiş, çocukluktan genç kızlığa geçerken sevdiği çocuk tarafından terkedilmiş, her şeyden kaçmak için sonu hüsran olacak bir evlilik yapmış gizemlerle dolu bir kadın... Hayattan öç almak istercesine yaptığı ikinci evlilik onu mutlu edebilmiş midir? Pahalı antikalarla dolu evinde her gece kurulan şaşalı sofralardaki kendi belirlediği konuklarla yaptığı 'ölüm' üzerine sohbetler onun kişiliğini çözmeye yardımcı olabilmiş midir acaba? Bunlar gibi birçok soru var eserde... Selçuk Baran'ın inceliklerle dolu dünyasının kapıları açılıyor adeta bu eserle... "Antikalarımın tozlanmalarına nasıl izin vermezsem, ölümleri de unutuşun küllerine terk edemem. Bütün ölümleri belleğimde, oldukları gibi taptaze saklarım." diyen Türkân Hanım'ın gizemli hayatını ve 'ölüm"le yaşadığı saplantılı tutkusunu merak edenler lütfen bu eserle tanışsın. Bir kez daha Selçuk Baran'ın naif ruhuna ve hassas kalemine hayran kaldım. Tüm eserlerini tamamlamak dileğiyle... Sevgiyle... "Ruhumda hiçbir düşünce filizlenmiyor ki, ölümün çehresini taşımasın..." Michele Angelo (Leman Altıner)
Yazarla tanışmak için onun bir oyun ve öykü kitabını tercih ettim. Ana karakter Türkan Hanım, dostlarıyla sık sık bir araya gelen ve onlara bir arada oldukları her sofrada "ölüm hikayeleri" anlatan, anlattıran biridir. Ölüm kavramıyla her zaman derin bir bağ kuran ve yaşamın her noktasında sanki bu anı yaşıyormuş gibi hisseden ana karakterin yakın çevresi onun iç dünyasından habersizdir. Eşi Halim Bey dahi, Türkan Hanım'ı evlilikleri boyunca pek az tanıdığından dem vurur. Kendisiyle vakit geçirmeyi seven, gerekmedikçe dışarı çıkmayan ve sıklıkla düşünen Türkan Hanım, aslında onu uzaktan tanıyanlar da dahi hayranlık uyandırır. Geçmişte yaşamayı alışkanlık haline getirmesi bir nevi kendi sonunu hazırlar. Günden güne yaşam ve ölüm kavramlarını düşünerek asıl gerçekten kaçmayı hedefler. Bir ara yaşama farklı bir açıdan bakmayı denese de başarılı olamaz. Selçuk Baran gerek üslubu gerekse de oyun kurgusu üzerinde modernist bir yazardır. Bu tiyatro oyunu metninde de son derece ayrıntılı tasvirler, karakter tahlilleri ve düşünce akışlarını kullanmıştır. Ancak bana göre metinde bazı noktalar yüzeysel anlatılmış. Örneğin, Türkan Hanım'ın gençlik yılları ve hayatının önceki kısımları daha ayrıntılı olabilirdi. Karakter derin ve güçlü olduğu için bazı noktalar zihnimde eksik kaldı ve kendi yorumumu getirdim. Yazarın diğer kitaplarını da okumayı merakla bekliyorum. Herkese iyi okumalar diliyorum. (Gülce Yılmaz)
Selçuk Baran, bana göre yazın dünyasında hak ettiği yeri bulamayan yazarlardan. Sade dili, özgün anlatımı ve yetkin kalemiyle adı yaşatılması gereken usta bir yazar. Türkân Hanımın Ölümü adlı hikâyesi 1990-91 yıllarında aynı adla bir oyuna çevrilmiş ve oyun Ankara Devlet Tiyatrosunda sahnelenmiş. Baran, size tanıttığım kitapta Türkân Hanım’ı o kadar başarılı anlatmış; onunla birlikte mekânı öyle ustaca betimlemiş ki okurken keşke kitap, roman olsaydı da bitmeseydi dedim. Türkân Hanım, zengin kocasıyla tekdüze hayatını süren antikaya meraklı, güzel, gösterişli bir kadın. Geçmişteki parasız hayatının ondan aldıklarının intikamını alırcasına, güzel ve değerli olan her şeye sahip olmayı seviyor. Her akşam evine yemeğe dostlarını davet ediyor. Onlara kendi elleriyle yaptığı yemekleri ikram ediyor. Fakat bu misafirperverliğinin bir karşılığı var: Konuklarından ölüm hikâyeleri anlatmalarını istiyor. Bu sabah instagramda Nazan Öncel’in çektiği kısa videoyu izledim. “Geçmiş, bugünün neşesinden çalar.” diyor ünlü sanatçı. Ne kadar doğru söylüyor diye düşündüm. Ahhhh keşke Türkân Hanım gibi geçmişte yaşayanlar da duysa bu cümleyi...Eminim, o zaman hayat daha yaşanılası bir hâl alır. (Berna Karakaya)
Türkan Hanım’ın Ölümü PDF indirme linki var mı?
Selçuk Baran - Türkan Hanım’ın Ölümü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türkan Hanım’ın Ölümü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Selçuk Baran Kimdir?
1933’te Ankara’da doğdu. ortaöğrenimini ankara kız lisesi’nde, yükseköğrenimini ankara üniversitesi hukuk fakültesi’nde tamamladı. bir süre aynı fakültenin banka ve ticaret hukuku araştırma enstitüsü’nde çalıştı.
ilk öyküsü 1968 yılında yeditepe dergisinde yayımlandı (çocuğun biri). 1972’de yayımlanan ve yirmi bir öyküden oluşan ilk kitabı haziran’la türk dil kurumu 1973 öykü ödülü’nü kazandı. ilk romanı bir solgun adam’a milliyet yayınları 1974 roman yarışması’nda beşincilik verildi. baran’ın bu romanı 1975 yılında basıldı. bunu bir öykü kitabı izledi: anaların hakkı. yazar, 1977’de yayımlanan bu kitabıyla 1978 sait faik hikâye armağanı’nı adnan özyalçıner’le paylaştı. bozkır çiçekleri adlı romanı milliyet yayınları 1979 roman yarışması’nda mansiyon aldı. kitap 1987’de basıldı. 1983’te yine bir öykü kitabı yayımlandı baran’ın: kış yolculuğu. bunu tortu (1984), yelkovan kuşu (1989) ve arjantin tangoları (1992) adlı yapıtları izledi. baran’ın ayrıca porselen bebek (1996) adlı bir çocuk kitabıyla , roald dahl’dan çevirdiği çarli’nin büyük cam asansörü (1991) adlı çocuk romanı ve devlet tiyatrosu’nca sahnelenmiş olan türkân hanım oyunuyla radyo oyunları var.
selçuk baran 1980’lerde ankara’dan istanbul’a taşındı. bu arada yayımlanan öykü kitapları dışında radyo oyunları yazdı. bunlar trt istanbul radyosu’nda yayınlandı. 1993’te yeniden ankara’ya dönen yazar, bu tarihten sonra edebiyat alanında ürün vermedi. yıllar önce çalıştığı hukuk fakültesi banka ve ticaret hukuku araştırma enstitüsü’nde yayın sekreteri ve yayın müdürü olarak yaşamının sonuna kadar çalıştı. selçuk baran 4 kasım 1999’da ankara’da öldü. yıllar önce yazdığı güz gelmeden adlı son romanı ölümünden sonra yayımlandı.
Selçuk Baran Kitapları - Eserleri
- Tortu
- Bir Solgun Adam
- Bozkır Çiçekleri
- Haziran
- Kış Yolculuğu
- Anaların Hakkı
- Güz Gelmeden
- Yelkovan Yokuşu
- Öğle Saatleri
- Türkan Hanım’ın Ölümü
- Arjantin Tangoları
- Porselen Bebek
- Ceviz Ağacına Kar Yağdı
Selçuk Baran Alıntıları - Sözleri
- Çıkıp dolaşsam sokaklarda... Öylece, yağmura falan aldırmadan... (Bir Solgun Adam)
- "Günler hep gebedir, iyiye de kötüye de... (Güz Gelmeden)
- … Bütün bunlar boş... En iyisi yeni bir kitaba başlamak. (Bir Solgun Adam)
- Herkes bir şeyler istiyordu. Daha çok oda, daha çok kitap, daha iyi dinlenmek, daha temiz gömlek... Bir gün bende birşey istesem, dedim. Bu, yaşamımın neresine geldiğimi kendi kendime sorduğum gündü. (Ceviz Ağacına Kar Yağdı)
- ...hepimizin, aylıklı, ücretli köleler gibi çalıştırıldığımızı biliyorum. Sırtımızı sıvazlıyorlar, sonra insanlığımızı elimizden alıyorlar. (Tortu)
- Artık acı çeken kadın görmek istemiyorum. (Arjantin Tangoları)
- Alışkanlıklar, beraberlikler sıkıcı gibi gelir kimi zaman. Tekrarlar bıktırır adamı. Ama çaresizsen eğer... O zaman sevmeye bakmalı. Elindekine sımsıkı sarılmalı. (Anaların Hakkı)
- Bir masal vardı, adam gölgesini yitirmişti... Ben neyimi yitirdim, bilemiyorum. (Bir Solgun Adam)
- Gelecek yalnızca bir bahaneydi; bugünden kaçmak için bahane. (Yelkovan Yokuşu)
- "Ama bu korkunç pahalılık! Birden ancak geçinecek duruma düşüverdik." (Öğle Saatleri)
- Senin sevdiğin şarkıları seviyorum. Benim sevdiğim şiirleri biliyorsun. Geleceğin önünde el eleyiz. (Ceviz Ağacına Kar Yağdı)
- "Kaçmak iyi gelir diye düşünülür kimi zaman. Ama kimse hiçbir yere kaçamaz," (Kış Yolculuğu)
- Çok hesaplı yaşayanlar, tatsız tuzsuz insanlardır. (Bozkır Çiçekleri)
- Bir süredir kendi hayatımın dizginlerini elimde tuttuğuma inanıyordum. Şimdi ise sürükleniyorum. Paramparça oldum. Toparlanabileceğimi hiç sanmıyorum. (Türkan Hanım’ın Ölümü)
- "Sizler kendinize önem vermediğinizi sanıyorsunuz. Sizler, yani –diyelim– otuz beş yaşın altında olanlar... Oysa toplumu, hatta toptan insan yapısını değiştirecek kesin çareleri bulduğunuzu sanacak kadar gururlu ve kendinizi beğenmişsiniz!” (Türkan Hanım’ın Ölümü)
- Kırılan bir şey, der, onarıldı mı eskisinin yerini hiçbir zaman tutmaz. En iyisi atmalı onu. Hiç değilse gözümüz görmez. Gözümüz görmeyince de unutur, gideriz. (Porselen Bebek)
- İnsan nasıl olsa günün birinde büyüyüveriyor. Ama büyümek bir işe yarıyor mu? İşte bunu daha öğrenemedim. (Porselen Bebek)
- Sobanın üzerinde demlenen çaylar... (Anaların Hakkı)
- ... bir zambak koskoca bir müdürü korkutabilir pekâlâ. Bir zambakla banka soyulabilir. İhtilal bile yapılır. Bütün iş edada. Bilmem anlatabildim mi? Çünkü çiçek de bir silahtır aslında. (Haziran)
- Benim için her kadın keşfedilecek bir dünyadır. Önüne ne kadar zorluk çıkarsa keşfedeceklerin de o kadar zengin olur. (Türkan Hanım’ın Ölümü)