diorex
sampiyon

Türkiye'nin Düzeni - Doğan Avcıoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türkiye'nin Düzeni kimin eseri? Türkiye'nin Düzeni kitabının yazarı kimdir? Türkiye'nin Düzeni konusu ve anafikri nedir? Türkiye'nin Düzeni kitabı ne anlatıyor? Türkiye'nin Düzeni PDF indirme linki var mı? Türkiye'nin Düzeni kitabının yazarı Doğan Avcıoğlu kimdir? İşte Türkiye'nin Düzeni kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 09.07.2022 02:00
Türkiye'nin Düzeni - Doğan Avcıoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Doğan Avcıoğlu

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları

İSBN: 9786059908641

Sayfa Sayısı: 800

Türkiye'nin Düzeni Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni'nde "Türkiye neden kalkınamadı ve nasıl kalkınır... Bu düzen nedir ve nasıl değişir?" sorularına yanıtlar veriyor. Dört ana başlık altında, üzerinde yaşadığımız toprakların ekonomi-politiğini ortaya koyan bu dev eserin ilk basımı 1968 yılında yapılmıştı. Yunus Nadi Ödülü'ne değer görülen Türkiye'nin Düzeni, benzersiz ve henüz aşılmamış bir çalışma. Uğur Mumcu'nun deyimiyle, yaşamı boyunca "Tek kişilik üniversite" gibi çalışan bir bilim insanı var karşımızda. Elinizdeki kitap, bunun kanıtı. Avcıoğlu, Osmanlı'nın tahlilini yaptıktan sonra ekonomik ve sosyal elverişliliğe karşın kapitalizmin Anadolu'da neden gelişemediğini ayrıntılarıyla inceliyor. Emperyalizmin boyunduruğuna giren bir ülkedeki reform ve devrim girişimlerini, Kurtuluş Savaşı'nı, devletçilik uygulamalarını, işbirlikçi kapitalizm ve irticayı, 450 yıllık serüvenin içinde anlatıyor.

"Kemalizmin 'Bağımsızlık' ve 'Çağdaş Uygarlık' diye özetleyebileceğimiz iki büyük ülküsünü gerçekleştirme yolunda en büyük engeli bugünkü düzen teşkil etmektedir. Türkiyemizin 20-25 yıl içinde kalkınıp çağdaş uygarlığa ulaşmasının temel şartı, yürürlükteki düzenin değiştirilmesidir."

-Doğan Avcıoğlu-

(Tanıtım Bülteninden)

Türkiye'nin Düzeni Alıntıları - Sözleri

  • Köy hayatında mal ve can güvenliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte, halkın dini dünya görüşünde köklü değişiklikler vuku bulmuştur. 1580-1600 yılları arasında İstanbul ve Anadolu’da kıyamet gününün yaklaştığı ve Mehdi'nin geleceği inancı yayılmıştır. Yeryüzünde iyiye gidiş umudunu yitiren halk kütleleri, kurtuluşu başka dünyalarda aramaya koyulmuştur. Kadercilik, İslamiyet’in değil, bu ekonomik çöküntünün sonucudur.
  • Atatürk, tarımın dışında sanayi alanında ilk yerli bira fabrikasıyla çeşitli fabrikalar kurduğu gibi, sanayinin finansmanında da önemli bir rol oynaması beklenen İş Bankası'nın da temellerini atmıştır. Atatürk, önce Osmanlı Bankası ile ortaklık kurarak, bu Bankayı da az çok kontrol altına almak istemiştir. Osmanlı Bankası' nın olumsuz tutumu üzerinedir ki, bir millî banka kurmanın zorunluğuna kanaat getirmiştir. Falih Rıfkı'ya göre, yabancı bankalardan biri, "Acaba sizdeki yüzbin liramızla bankanıza ortak olabilir miyiz?' sualine, Türklerin bu işlerle uğraşması yersiz olduğu gibi bir cevap verince, Mustafa Kemal, yüzbin lirayı hemen bankadan çeker, çuval içinde Kasaboğlu çarşısında bir dükkâna koyar ve önüne bir de nöbetçi diker. Şimdi sermayeleri yüz milyonları aşan resmî ve hususî bankaların temeli budur."
  • 1838 Antlaşması, serbest ticaret şartlarını hazırlamıştı. Tanzimat ise, Batı kapitalizmi yararına kurulan bu açık pazar düzeninin gerekli kıldığı idarî malî vb. reformları getirecektir. Batı kapitalizminin Türkiye'de yaslanmak istediği Rum ve Ermenilere imtiyazlı bir durum sağlayacaktır. 1838 Antlaşması gibi, Tanzimat reformları da İngiltere tarafından empoze edilmiştir. (...) açık pazar şartlarında bu reformlar, esas bakımından, Batı kapitalizminin çıkarlarına hizmet etmekten ve Türkiye'yi sömürgeleştirmekten başka sonuç vermemiştir. Tanzimat, vitrindeki Batılı görünüşe bakılarak, Batılılaşma hareketi diye hâlâ övülür (1976). Hareketin baş mimarı Mustafa Reşit Paşa, "büyük" sıfatıyla anılır. Yalnız bu Batılılaşma, sömürge ve yarı sömürge haline getirilen bütün Avrupa dışı ülkelerde görülen cinsten bir Batılılaşma, bir uydulaşmadır.
  • İttihatçıların pek haklı ekonomiyi millileştirme politikaları, ister istemez, harp zengini türediler yaratmıştı. (...) Himayelerinde milyonerler yetişen bu ittihatçı şefleri, namuslu idiler. Talât Paşa, Nişantaşı'ndaki Sadrazamlık Konağı'na taşınmamış, "Sonra çıkması güç olur" demişti. Levazım Reisi İsmail Hakkı Paşa'nın yolladığı hususi beyaz ekmeği geri yollayarak "Biz herkesle beraber, fırından nafakamızı alıyoruz" demişti. Bu, çamur gibi, ne idüğü belirsiz bir hamur parçası idi. Türkiye'nin Düzeni/Birinci Kitap, Doğan Avcıoğlu
  • Kemalizm devrimi, Mustafa Kemal'in arkasındaki bir avuç ilericiler ile, gene bu savaşın içinde bulunan muazzam bir gericiler kitlesi arasında, didişile didişile, santim santim koparılmış bir devrimdir.
  • İstanbul ve Anadolu'nun büyük bir kısmı, gizli anlaşmalarla Çarlık Rusyasına verilmişti. Eğer Çarlık Rusyası yıkılmasaydı, Kurtuluş Savaşını kazanmamız için Rusya'yı da yenmek gerekecekti. Sovyet İhtilâli, Türkiye'yi bu büyük tehlikeden kurtarmıştır.
  • Savaş, eşrafa ve eşrafın bezgin köylü kitlesi üzerindeki nüfuzuna dayanarak yürütülmüş ve kazanılmıştır. Kurtuluş Savaşımızın bu özelliği, Cumhuriyetten sonraki kalkınma çabalarımızın yönünü çizmekte ağır basacaktır. Çağdaş uygarlığa geçişin vazgeçilmez ön şartı olan eski toprak düzeninin tasfiyesine girilemeyişin nedenini, sanırız ki, Kurtuluş Savaşımızın bu özelliğinde aramak gerekir. Kurtuluş Savaşında önemli bir rol oynayan eşraf, tasfiye edilmeyi değil, zaferin meyvalarından yararlanmayı bekliyor ve sabırsızlanıyordu. İttihat ve Terakki'nin milli iktisat politikasının tadını alanlar, aynı sabırsızlığı göstermekteydi. Aşağıdan bir kıpırtı gelmediğine göre, Gazi, hangi toplumsal güçlere dayanarak, prekapitalist düzenin kalıntılarını köklü bir devrimle tasfiye edebilecekti?
  • Bugün için de aklımızda tutmamız gereken bu basit gerçeği, İslamiyetçi "Sebilürreşat" dergisinde, Türkçü Yusuf Akçura, iyi anlatmaktadır. "Efendiler, büyük veya küçük her sermayedar kapana tutacağı fert veya millet hakkında aynı usulü takip eder, kapana yem asar, yani ferde veya millete ödünç para verir, ikrazatta bulunur. Pekala bilirsiniz ki, oğlunu evlendirmek için, yahut tarlasını alabilmek için, kasabada Agop Ağa'ya borçlanmış köylü Mehmet Ağa, bir daha bu borcundan kurtulup felah bulamaz, evi barkı, tarlası, hepsi nihayet Agop Ağa'nın mülkü olup gider. Agop Ağa daha işin başından Mehmet'i bin tatlı sözle muttasıl borçlanmaya teşvik eder. Bu küçücük misali büyütünüz... Avrupa büyük sermayesinin, Osmanlı Bankası namını taşıyan İngiliz-Fransız bankası, Credit Lyonnais, Deutsche Bank, Banco di roma... vasıtalarıyla (Türkiye'yi) nasıl zapt ve yağma ettiklerini anlarsınız."
  • Türkiye, yabancılara terk olunmayan kaynaklarını geliştirerek gelirlerini artırmak istediği zaman, daima her taraftan güçlüklere uğramıştır.
  • Sistemin temel taşı, Düyun-u Umumiye Meclisi'dir. Meclis, alacaklıların temsilcilerinden kuruludur... İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya gibi ülkeler Meclis'te temsil edilmektedir... Düyun-u Umumiye örgütü, Osmanlı Devleti'nin şerefini kurtarmak için, devletin bir dairesi sayılmıştır. Aslında tamamen bağımsızdır ve BATI DEVLETLERİNİN ORTAK ÇIKARLARINI temsil etmektedir.
  • Türkiye de, Batı toplumları gibi, daha yüksek bir uygarlığa, sınai kapitalizme doğru yol almaktaydı. Eğer birtakım engeller -ki kanımızca dış engellerdir- çıkmasaydı da Türkiye sınai kapitalizm yolunda öncülüğü alsaydı, bugün dahi aydınlarımızda kompleksler yaratan ”Batılılaşma” özlemi diye bir şey mevcut olmayacak, belki de tam aksine, geride kalan Batılılar, ”Doğululaşma" kompleksine tutulacaklardı.

Türkiye'nin Düzeni İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Saygıyla...: Yaklaşık 1,5 aydır ağır ağır, özümseyerek, irdeleyerek, uzun uzun düşünerek okuduğum ve bugün biten “Türkiye’nin Düzeni - Dün Bugün Yarın” eserinin yazarı Doğan Avcıoğlu’nun bugün ölüm yıldönümü olduğunu öğrendim. 4 ana başlık altında ekonomiyi eğitimi, siyaseti açıklayan, Uğur Mumcu’nun deyimiyle “tek başına kütüphane” olan 60lı yılların “ Milli Demokratik Devrimci” tezinin savunucularından ve 68 kuşağını en çok etkileyen teorisyenlerinden, Kemalizm ve aydınlanmayı en iyi anlatanlardan, sosyalizm, hürriyet düzeni içinde hızla kalkınmak isteyen memleketinizde tek yol olduğunu savunan, neden kalkınamadığımızı, nasıl kalkınabileceğimizi, bu düzenin nasıl değişebileceğini, Osmanlı’dan Cumhuriyete kadar ve daha sonraki yıllara kadar da nokta atışı tespitler yapan Doğan Avcıoğlu’nu ölümünün 36. yılında saygıyla anıyorum. yazar/Dogan-avcioglu (Cenk Çakır)

Eserin ilk basım tarihi 1968. Öncelikle bu tarihi dikkate alarak okumanızda yarar var. Doğan Avcıoğlu Osmanlı’nın son yüzyılı ve sonrasında yeni kurulan Cumhuriyet dönemi ile birlikte ekonomi analizi yapıyor kitabında. Çok emek verilmiş, detaylandırılmış bir kaynak eser çıkartmış ortaya Avcıoğlu. Bugün sık sık bu esere alıntı yapılmasının temel sebebi de bu olsa gerek. Hacmi oldukça büyük olan eseri neredeyse 2 ayda ancak bitirebildim ki bu kadar uzun süren bir okuma süresi nadir olmuştur benim için. Belirli bölümlerde sıkılabilirsiniz. Özellikle ekonomik rakamların, oranların tabloların olduğu kısımlar epey sıkıyor insanı. Çünkü bu rakamlar geçmiş 50-60 yıl öncesinin ekonomik rakamları. Tabi ki Avcıoğlu 60’lı yıllarda kaleme aldığı eserinde o yılların verilerini ve Dünya üzerindeki örnekleri size anlatıyor. Bugün hiçbir geçerliliği olmayan hatta iflas etmiş belirli siyasi ve ekonomik yöntemlere o günlerde olumlu görüşler sunmasını da bu tarihi aklınızda tutarak okumanızda yarar var. Avcıoğlu komünizm ve sosyalizm görüşünün savunucularından biri olarak bilinir. Ancak açıkça söylemeliyim ki eserini objektif bir değerlendirme ile kaleme almış. Yani salt bir “kesin komünizm propagandası yapmıştır” diye düşünerek burun kıvırmayın. Tabi ki belirli oranda, savunduğu görüşleri 774 sayfalık dev bir eserde dile getirmesi gayet doğal. Ancak kesinlikle bir dayatma dili yok. Bu açıdan da Avcıoğlu’nu takdir ettim. Eseri kitaplığımıza kattığım için mutluyum. (Gökhan Uzunoğlu)

Türkiyedenin duzeni: Türkiyede yillardir egemen olan yapının kimler olduğunu çok güzel bir sekilde anlatmiş.Kitabi okurken aslında değişenin sadece isimler olduğunu anladim. Çünkü yazar ,kitabı bugün yazmış gibi hissettim.Türkiyedeki sosyoekonomik yapi degismeden hicbir şey değişmez (İnce)

Türkiye'nin Düzeni PDF indirme linki var mı?

Doğan Avcıoğlu - Türkiye'nin Düzeni kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türkiye'nin Düzeni PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Doğan Avcıoğlu Kimdir?

Doğan Avcıoğlu (d. 1926, Bursa - ö. 4 Kasım 1983, İstanbul) Türk gazeteci, yazar, düşünür ve siyaset adamı.

Yaşamı

1926'da Bursa'da doğdu. Fransa'da iktisat ve siyasal bilimler öğrenimi gördükten sonra 1955'te Türkiye'ye döndü ve Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde asistan oldu. 1956'dan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) araştırma bürosunda çalıştı ve partinin yayın organı Ulus gazetesinde yazılar yazdı. Ulus dışında haftalık Akis ve Kim dergilerinde de yazılar yazdı; muhalefet-iktidar ilişkilerinin iyice sertleştiği günlerde Akis dergisini yönetti. 27 Mayıs Darbesinden sonra CHP'den Temsilciler Meclisi'ne üye seçilen Avcıoğlu, 1961 Anayasası’nın hazırlanmasına da katkıda bulundu. 1960-61'de Vatan ve Ulus gazetelerinde yazarlık, Ankara Radyosu'nda dış haber yorumculuğu yaptı.

Avcıoğlu 1961'de Mümtaz Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu'yla birlikte kurduğu ve yayımını 1967'ye değin sürdürdüğü Yön dergisiyle 1960 sonrası siyasal düşünce ortamında etkin bir rol oynadı. Yön dergisinde yayımlanan yazılarında bir tür "Kemalist Sosyalizm" anlayışını savundu. Kemalist Devrim'in kazanımlarını savunan ve bunu bir ileriye, sosyalizme taşımayı savunan görüşleri o dönemde geniş taraftar topladı. 1960 sonrasının sol düşünce ve eylemin biçimlenmesinde derin etkileri olan bu dergi, 1930'lardaki Kadro hareketinin görüşleriyle önemli benzerlikler taşıyordu. Yön'deki yazılarıyla özellikle ırkçılığa ve Turancılığa karşı da mücadele verdi.

Avcıoğlu'na göre üstyapı alanında başarılı olan Kemalist devrim altyapıda dışa bağımlı sermayeyle toprak ağalarının etkisini kıramamıştı. Dolayısıyla Kemalist devrimin altyapıda sürdürülmesi, radikal bir toprak reformu, devletçi sanayileşmenin ve ekonomik alanda tam bağımsızlığın gerçekleştirilmesi halen Türkiye'nin gündemindeydi. Doğan Avcıoğlu, 1968'de yayımladığı Türkiye'nin Düzeni adlı kitabında Türkiye'nin geri kalmışlığının nedenlerini araştırıyor, yukarıdaki öğeleri içeren "milli devrimci kalkınma modeli" adını verdiği bir tür devletçi-sosyalist bir ekonomi modeli öneriyordu. Topladığı ilgi kadar eleştiriye de uğrayan Türkiye'nin Düzeni adlı yapıt siyasi etkisinin yanı sıra Türkiye'nin sosyoekonomik yapısı ve tarihi üzerine araştırmaların yaygınlaşmasında çığır açıcı bir rol oynamıştır.

1963-1965 arasında Türk-İş Araştırma Merkezi müdürlüğü, 1968-1969 yıllarında ise CHP Yüksek Danışma Kurulu üyeliği yaptı. Sosyalist Kültür Derneği'nin kurucuları arasında yer alan Avcıoğlu "kapitalizme" ve "emperyalizme" karşı ekonomik bağımsızlığı savundu.

1969'da, Yön'deki görüşlerini siyasi bakımdan daha net bir biçimde dile getirdiği haftalık Devrim gazetesini çıkarmaya başladı. 12 Mart 1971 Muhtırası'na kadar çıkardığı haftalık Devrim gazetesinde yayımlanan yazılarında "devrim"in Kemalist aydınların yol göstericiliğinde ve Kemalist "genç subay"ların öncülüğünde geniş bir cephe tarafından Milli Demokratik Devrim olarak gerçekleştirilebileceğini öne sürdü. 12 Mart 1971 muhtırasına giden süreçte Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanan ve içlerinde 27 Mayıs Darbesini yapan Milli Birlik Komitesi'nin gerçek lideri Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun da bulunduğu "Milli Demokratik Devrimciler", o dönemin siyasi partilerinin demokrasi anlayışının bir oyalamaca olduğunu ileri sürerek "ulusçu-devrimci yöntem" olarak ifade edilen ilkeler doğrultusunda parlamento dışı muhalefeti savunuyorlardı. Bu dönemde Devrim gazetesi içinde, Türk Ordusunu tahrik ederek sol-sosyalist, bir çeşit Baasçı yönetim kurdurmak için Doğan Avcıoğlu ve İlhan Selçuk'un başını çektiği çok ciddi faaliyetler olduğu iddia edildi; Devrim gazetesinin genel yayın yönetmeni Hasan Cemal çok sonraları anılarını anlattığı Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005) adlı kitabında o zamanki maksatlarının "ulusalcı" subayları ikna ederek onlarla birlikte bir "Milli Demokratik Devrim" yapmak olduğunu yazdı

12 Mart 1971 muhtırasından sonra 9 Mart 1971 darbe teşebbüsünde "orduyu başkaldırmaya teşvik" iddiasıyla Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu ile birlikte yargılanan ve beraat eden Avcıoğlu 1973'te siyasal yaşamdan çekildi.

4 Kasım 1983'te mide kanseri tedavisi gördüğü İstanbul'da öldü. Vasiyeti üzerine Büyükada'da toprağa verildi.

İki kez evlnenen Doğan Avcıoğlu, Sevil Yurdakul ile olan evliliğinden iki erkek çocuk babasıdır.

Eserleri

Türkiye'nin Düzeni (1968) 1969 Yunus Nadi Armağanı

31 Mart'ta Yabancı Parmağı (1969)

Devrim Üzerine (1971)

Milli Kurtuluş Tarihi (4 cilt, 1974-1975)

Türklerin Tarihi (beş kitap, 1978-1982, 6. kitap (2013))

Devrim ve "Demokrasi" Üzerine (1980)

Kayıp kitabı

2012 yılında, ölümünden yaklaşık otuz yıl sonra Doğan Avcıoğlu'nun hiç bilinmeyen, yayımlanmamış bir eseri daha ortaya çıkarıldı. Aynı zamanda Avcıoğlu'nun eşi Sevil Yurdakul'un kardeşi olan yazar Doğan Yurdakul, kızkardeşinin ölümünden sonra miras yoluyla kendisine kalan döküman arşivini incelerken bulduğu bir el yazması eserin, yazarın beş ciltlik kült eseri "Türklerin Tarihi"nin 6. cildi olduğunu anlamıştır.[2] Ekim 2013'te, Avcıoğlu’nun “Türklerin Tarihi” dizisinin 6’ncı kitabı “Osmanlı’nın Düzeni” Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlandı. Kitap yazarın ölümünden sonra yayımlanmış ilk kitabı oldu ve külliyatını tamamladı

Doğan Avcıoğlu Kitapları - Eserleri

  • Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap
  • Türklerin Tarihi 1
  • Milli Kurtuluş Tarihi 1
  • Türkiye'nin Düzeni
  • Milli Kurtuluş Tarihi 2
  • Milli Kurtuluş Tarihi 3
  • Türkiye'nin Düzeni 2
  • Milli Kurtuluş Tarihi 4
  • Türklerin Tarihi 2
  • Türklerin Tarihi 3
  • 31 Mart'ta Yabancı Parmağı
  • Rejim ve Devrim
  • Türklerin Tarihi 4
  • Türklerin Tarihi 5
  • Osmanlı'nın Düzeni
  • Devrim ve Demokrasi Üzerine
  • Atatürkçülük, Milliyetçilik, Sosyalizm
  • Devrim Üzerine

Doğan Avcıoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Cengiz Han, suya saygıyı yasallaştırır ve suya saygı Anadolu Türk boylarında da sürer. İslâm Tahtacılar da suyu kirletiyor diye abdest almaya karşıdırlar. Suya işemek ve tükürmek, Tahtacılarsa en büyük günahlardan biridir. (Türklerin Tarihi 1)
  • Hırsızlık , yolsuzluk söylentileri almış yürümüştür. Menderes dahi, “Çalıyorlar, birader, çalıyorlar. Ne diyeyim, Allah belasını versin! Ama ben napayım? Ben Başvekilim, müfettiş değilim ki!” sözleriyle kendi uyguladığı politikanın sonuçlarından şikayetçi olmuştur. (Türkiye'nin Düzeni 2)
  • Feodal kalıntılardan hâlâ kurtulamamış ve az sayıdaki işçisi dahi bölgesel bağlılıkların etkisi altında bulunan bir toplumda parlamentoculuk, geri unsurların egemenliğini sağlamaktadır. (Rejim ve Devrim)
  • Abdülhamit, Mithat Paşa'nın İngilizlere yakın oğluna "Almanya'ya karşı takip ettiğim fikir de ne kadar aldandığı mı bugün itiraf ediyorum . Siyasetimi değiştirdim" demiştir. Yeni İngiliz Elçisi Sir Gerard Lowther, İstanbul'a vardığında çılgınca sayılabilecek bir sevinç ve sevgi gösterisiyle karşılanmış, Elçiliğe kadar arabasını, atlar yerine halk çekmiştir. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
  • İttihatçıların pek haklı ekonomiyi millileştirme politikaları, ister istemez, harp zengini türediler yaratmıştı. (...) Himayelerinde milyonerler yetişen bu ittihatçı şefleri, namuslu idiler. Talât Paşa, Nişantaşı'ndaki Sadrazamlık Konağı'na taşınmamış, "Sonra çıkması güç olur" demişti. Levazım Reisi İsmail Hakkı Paşa'nın yolladığı hususi beyaz ekmeği geri yollayarak "Biz herkesle beraber, fırından nafakamızı alıyoruz" demişti. Bu, çamur gibi, ne idüğü belirsiz bir hamur parçası idi. Türkiye'nin Düzeni/Birinci Kitap, Doğan Avcıoğlu (Türkiye'nin Düzeni)
  • Türkiye aleyhindeki açık politika sına rağmen, İngiltere, İstanbul'da daima İngilizci bir kukla hükümet görmeyi arzulamıştır. Kapitülasyonları kaldırmak isteyen milliyetçi eğilimli ittihat ve Terakki yerine, Kapitülasyonlara dokunmayı reddeden işbirlikçi Hürriyet ve İtilafı desteklemiştir. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
  • İstanbul'da ki İngiliz Sefareti ise Kamil Paşa'yı tekrar iktidara getirmek için tertiplere girişmiştir. Bu işleri yürüten Baş tercüman Fitz Maurice'dir. İngilizlerin bir zamanlar CIA kadar ünlü gizli örgütü Intelligence Service'in ileri gelen bir adamı olan Fitz Maurice, Celal Bayar'ın deyimiyle "Türkiye'nin istikrarını bozmak isteyen şahıs ve guruplarla devamlı tem as halindeydi. Meşrutiyet'in ilanını sağlayan ve onun bekçiliğini yapmak isteyen ittihat ve Terakki Cemiyet'i'ni yıkmakla meşguldü." ----------------------------------------------------------------------- Not: Gerald Henry Fiztmaurice 15 Temmuz 1865 tarihinde İrlanda'nın Dublin-Howth kasabasında doğdu. Ailesi Katolik'ti. Anne tarafı zengindi. Hiç evlenmedi. Fransız Koleji'nde okudu. Kraliyet Üniversitesi'ni bitirdi. Latince, Fransızca, İtalyanca ve Yunanca öğrendi. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
  • Nitekim Cumhuriyet'e karşı ilk büyük tehdit "Şeriat" adına yapılan ve İngilizlerce körüklenen Şeyh Sait isyanıyla gelmiştir. Şeriatçı Şeyh Sait isyanı, üçüncü bir 31 Mart denemesi sayılabilir. Büyük ölçüde, bu nedenle Atatürk. vatandaşın dinine ve ibadet hürriyetine saygılı kalmakla birlikte, din istismarcılığına ve şeriatçı akımlara şiddetle karşı çıkmıştır. Tarikatçılığı yasaklamıştır. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
  • Yasa, birbirini sevmeyi, zina işlememeyi calmamayi, hain olmamayı, yalan yere taniklikta bulunmamayi buyurur. Aykırı eylemler ölümle cezalandırılır. (Türklerin Tarihi 2)
  • İrtica olayını inceleyen sıkıyönetim mahkemesinin hükümete verdiği raporda, Abdülhamit, ayaklanmanın müşevvik ve muharriki sayılmaktadır. ----------------------------------------------------------------------- Müşevvik: Ayartan, kışkırtan, önayak olan. Muharrik: Kışkırtıcı. (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
  • Köy hayatında mal ve can güvenliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte, halkın dini dünya görüşünde köklü değişiklikler vuku bulmuştur. 1580-1600 yılları arasında İstanbul ve Anadolu’da kıyamet gününün yaklaştığı ve Mehdi'nin geleceği inancı yayılmıştır. Yeryüzünde iyiye gidiş umudunu yitiren halk kütleleri, kurtuluşu başka dünyalarda aramaya koyulmuştur. Kadercilik, İslamiyet’in değil, bu ekonomik çöküntünün sonucudur. (Türkiye'nin Düzeni)
  • Kapitalizm, şartlar elverdiğinde, prekapitalist düzenin önüne diktiği bütün engelleri yıkarak tarıma girmektedir. (Türkiye'nin Düzeni 2)
  • Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra söylediği şu sözler, tarihten ders almak isteyenlerin kulağına küpe olmalıdır: "Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça başladığımız devrim bir an bile durmayacaktır. Bizim devrimizden sonra da bu böyle olacaktır." (Rejim ve Devrim)
  • Kemalist tez “bağımsızlık içinde toplumsal devrimler yoluyla çağdaş uygarlığa ulaşmak” biçiminde özetlenebilir. (Türkiye'nin Düzeni 2)
  • Atatürk, emperyalizme karşı savaşı, emperyalizmle her an için uzlaşmaya ve onu dost görmeye hazır kadrolarla yapmıştır. İngilizlere karşı bir teslimiyet ve bir uzlaşıcılık, Kurtuluş Savaşı'nın ön plandaki kadrolarında derece derece gözükmektedir. (Milli Kurtuluş Tarihi 1)
  • Ticaretin büyük önemini kavrayan Türk devletleri, çağına göre mükemmel bir ticaret örgütü kurmuşlardı. Derbent örgütü, yol ve köprülerin iyi halde bulundurulması kadar, tüccarın can ve mal güvenliğini de sağlamaktaydı. "Derbentçiler, bulundukları yerlerde hiç kimsenin canına ve malına zarar gelmeyeceğini, aksi halde zararı tazmin edeceklerini taahhüt ediyorlardı. Her 30-40 kilometrede bir kervansaray, ayrıca hanlar vardı. Vergiden muaf tutulan birçok köy, derbentçilik yapmaktaydı. Bunlar büyük ve zengin köylerdi. Mesela Konya'nın Karapınar adlı Derbent köyünde, cami, imaret, han, hamam ile iki değirmen ve 39 tane dükkan vardı. derbent: Selçuklu ve Osmanlı Devletinde koruma ve iskan için yapılan karakol ve üsler. derbentçi: kale veya hudut muhafızı. (Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap)
  • Acaba Meşrutiyet'in ilanı üzerine "Memleketin selametini İngilizler ile hareket etmekte görüyorum " diyen Abdülhamit'in, 31 Mart'ta bir parmağı olmuş mudur? (31 Mart'ta Yabancı Parmağı)
  • Sakarya Savaşı'nın bütün hızıyla sürdüğü günlerde, 5 Eylül 1921 günü, Enver Paşa Batum'da İttihat ve Terakki Kongresi'ni toplar. Kongre, 9 Eylül günü, partinin Türkiye'de kurulmasını Büyük Millet Meclisi'nden ister. (Milli Kurtuluş Tarihi 2)
  • Kemalist yürütme organının yaratılmasında Anadolu’da modern sayılabilecek bir devlet mekanizması kurmuş olan Jön Türklerden kalan mirastan yararlanıldı. (Milli Kurtuluş Tarihi 3)
  • Atatürk, tarımın dışında sanayi alanında ilk yerli bira fabrikasıyla çeşitli fabrikalar kurduğu gibi, sanayinin finansmanında da önemli bir rol oynaması beklenen İş Bankası'nın da temellerini atmıştır. Atatürk, önce Osmanlı Bankası ile ortaklık kurarak, bu Bankayı da az çok kontrol altına almak istemiştir. Osmanlı Bankası' nın olumsuz tutumu üzerinedir ki, bir millî banka kurmanın zorunluğuna kanaat getirmiştir. Falih Rıfkı'ya göre, yabancı bankalardan biri, "Acaba sizdeki yüzbin liramızla bankanıza ortak olabilir miyiz?' sualine, Türklerin bu işlerle uğraşması yersiz olduğu gibi bir cevap verince, Mustafa Kemal, yüzbin lirayı hemen bankadan çeker, çuval içinde Kasaboğlu çarşısında bir dükkâna koyar ve önüne bir de nöbetçi diker. Şimdi sermayeleri yüz milyonları aşan resmî ve hususî bankaların temeli budur." (Türkiye'nin Düzeni)

Yorum Yaz