Uzaktan - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Uzaktan kimin eseri? Uzaktan kitabının yazarı kimdir? Uzaktan konusu ve anafikri nedir? Uzaktan kitabı ne anlatıyor? Uzaktan kitabının yazarı Mehmet Rauf kimdir? İşte Uzaktan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Rauf
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750748400
Sayfa Sayısı: 56
Uzaktan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
MEHMET RAUF, 27 Ağustos 1875’te İstanbul’da doğdu. Balat Mahalle Mektebi’ni bitirdikten sonra sırayla Eyüp Rüştiyesi, Soğukçeşme Rüştiyesi ve Bahriye Mektebi’nde okudu. Daha sonra memuriyete atıldı. İlk öyküsü 16 yaşındayken Halid Ziya’nın İzmir’de çıkardığı Hizmet gazetesinde yayımlandı. Erken yaşlarda kendini gösteren tiyatro ve edebiyat merakı, memuriyet yıllarında Servet-i Fünun çevresine girmesini sağladı. Tevfik Fikret’in halası Ayşe Sermet Hanım’la evlenip Fikret’in Rumelihisarı’ndaki yalısında yaşamaya başladı. Daha sonra Halid Ziya’ yla sıkı bir dostluk kurdu. Büyükada’da bir kadına âşık oldu ve aşkına karşılık bulamayınca intihara kalkıştı. Hüseyin Cahid ve Halid Ziya son anda yetişerek hayatta kalmasını sağladılar. Meşrutiyet’in ilanından sonra tekrar yazmaya başladı. Eylül romanıyla edebiyatımızda önemli bir yer tutan Mehmet Rauf, diğer eserlerinde de aşk maceralarını konu edinmiştir. Mehmet Rauf 1926’da felç geçirdi, 1931’de İstanbul’da öldü.
Uzaktan Alıntıları - Sözleri
- "Zaten bütün kusurumuz saadet elimizdeyken kadri bilmemekten başka nedir?"
- Bilir misin, aşk daima böyledir! Evvela kuzu gibi, sonra hırçın...
- …ölümü istiyordu; fakat gelip bizi mahveden, götüren ölümü değil, yalnız bahsettiğimiz, sözle tanıdığımız ölümü; bize bir dost gibi, kötü zamanlarımızın bir öğretmeni gibi gelen ölümü.
- Zaten bütün kusurumuz saadet elimizdeyken kadrini bilmemekten başka nedir?
- Zaten bütün hayatımız bir ahtan başka nedir?
- En büyük bulutlar huzurlu semamızı bozacak kadar karanlığa bulaşmış değildi!
- Ziyan edilmiş hayat! Evet, işte hep buydu. Bütün ara sıra tutulduğu o sebepsiz ağlama buhranı bundan geliyordu.
- “Zaten bütün kusurumuz saadet elimizdeyken kadrini bilmemekten başka nedir?”
- Bilir misin, aşk daima böyledir! Evvela kuzu gibi, sonra hırçın...
- "Hey kuzum hey... Siz yaşamayı kolay mı sanıyorsunuz? Koca budalalar..."
- “"Bilir misin," derdin, "aşk daima böyledir! Evvela kuzu gibi, sonra hırçın... Zaten keder aşkın birinci ilacıdır. O olmasa aşkımız usanç verici olur. Zaten bütün hayatımız bir ahtan başka nedir?"”
- “…hayatta rast gelip de gerçekten seveceğimizi hissettiğimiz halde bizim olmayacağını anladığımız kadınlara karşı bakışlarımızdaki aşklar, sinelerimizdeki ahlarla size bakıyordum…”
- “Ben hayatımı zaten aşka feda etmiştim ve seni seviyordum, başka ne meşguliyetim olabilirdi?”
- Zaten bütün hayatımız bir ahtan başka nedir?
Uzaktan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İnceleme: Mehmet Rauf'un 3 hikayeden oluşan "Uzaktan" isimli bu kitabı, ikinci öykü'nün adını taşımaktadır. İlk öykü "İhtizar (Can çekişme), ikincisi "Uzaktan", üçüncüsü ise "Hastayken" Genel itibari ile hikâyenin konularında bir hüzün, hayal kırıklığı, umutsuzluk hakim. Bana göre üçü de güzeldi. Herkes gibi ben de "Uzaktan" isimli hikâyeyi diğerlerine nazaran daha çok sevdim. Rauf ile ilk tanışmamız lakin son olmayacağından eminim. Kalemi başarılı, anlatısı akıcı ve okuru içine çeken bir yönü var. Severek okudum, okuyacak olanların da beğeneceğinden kuşkum yok. (Rabia)
Can yayınlarının lacivert serisinden olan bir kitap kitaptaki öyküleri çok beğendim.Kitabında adini taşıyan Uzaktan adlı öykü diğer öykülere gore çok uzundu. (Özge Uyumaz)
Aşka dair iz bırakan cümleleriyle etkileyici bir öykü: Bir aşk hikayesinde olan tüm unsurları barındıran harikulade bir öykü; Uzaktan. Bir erkeğin zihni perspektifinden başlayan aşk ihtimali ve neticesine, yer yer eklenen kadın karakterin bakış açısıyla birlikte, iki cinsiyetin de sevgiye ve aşka dair bakış açılarından kesitler görülebilmektedir. Bu kesitlerdeki bazı tespitlerin hislerde yükselmelere yol açması okurken pek mümkündür; öykü içerisinde zaman zaman rastlanan cümlelerin vesile olacağı sevinçten ve üzüntüden bazı okurların gözleri yaşaracak hadde gelebilir. Bu sebeple okuyacağınız yeri iyi seçmenizi tavsiye ederim. Zira ben öyküyü okuduğum esnada metrodaydım ve derin izler bırakan cümlelerin arasından geçerken varacağım duraktan evvel inivermişim fark etmeksizin. İndikten hemen sonra istasyon içerisindeki banklardan birine oturup öyküyü bitirdim önce. Öykünün yaşattığı etkiyle istasyondan çıktığım zaman yanlış durakta olduğumu fark ettim ve geri dönüp trene tekrardan bindim. Yıllardır yanlış bir durakta inmemiştim defalarca metroda kitap okuyor olmama ve toplu taşımayı sıklıkla kullanmama rağmen. Ben bir öyküye daha önce bu kadar tutulmamıştım... 3 öyküyle derlenmiş kitabın diğer öykülerine değinmeyeceğim. Uzaktan öyküsü 25 sayfacıktır. Kitapların inceliğinden ötürü çoğunlukla toplu taşımalarda okumayı tercih ettiğim Can'ın lacivert klasikler dizisinden çıkardığı Uzaktan öykü kitabı, Mehmet Rauf'un üslubunu tanıma fırsatını vermiştir ve diğer kitaplarını alacak olmama şimdiden vesile olmuştur. (Nurullah Aydın)
Kitabın Yazarı Mehmet Rauf Kimdir?
Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)
Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri
- Eylül
- Genç Kız Kalbi
- Böğürtlen
- Ferdâ-yı Garâm
- Define
- Kan Damlası
- Halas
- Eski Aşk Geceleri
- Bir Aşkın Tarihi
- Define ve Kan Damlası
- Bir Hastalığın İlacı
- Yara
- Uzaktan
- Bir Zambak Hikayesi
- Üç Hikaye
- Karanfil ve Yasemin
- Siyah İnciler
- Kabus
- Serap
- Menekşe
- İsyanlar, Direnişler, Zaferler
- Âşıkane
- Edebi Hatıralar
- Son Emel
- İhtizar
- Eylül
- Eylül
- Sansar
- Son Yıldız
- Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
- Seçme Hikayeler
- Harabeler
- Menekşe
Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri
- Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
- Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
- "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
- O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
- "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
- “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)
- Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
- Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
- “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
- Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
- Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
- Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
- "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)
- “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
- Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
- ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
- “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
- "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
- Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
- Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)