diorex
life

Yağmur Beklerken - Tarık Buğra Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yağmur Beklerken kimin eseri? Yağmur Beklerken kitabının yazarı kimdir? Yağmur Beklerken konusu ve anafikri nedir? Yağmur Beklerken kitabı ne anlatıyor? Yağmur Beklerken kitabının yazarı Tarık Buğra kimdir? İşte Yağmur Beklerken kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.03.2022 08:00
Yağmur Beklerken - Tarık Buğra Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Tarık Buğra

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750502329

Sayfa Sayısı: 227

Yağmur Beklerken Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fıkra denemesi... 1929 büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi. Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takrir-i Sükun yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, "Atatürk devrimleri" yürürlüğe girmiştir. Yağmur Beklerken'de Tarık Buğra Serbest Fıkra denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyet'in bir bilançosunu da yapmaktadır. 1946-50'de DP'yi zafere taşıyacak hareketin ipuçları, bu hareketin odağında yer alan sağ/muhafazakar zihniyetin devlet, demokrasi, parti... kavramlarının sosyo-politiği, psikolojisi, Yağmur Beklerken'in o alabildiğine gerçekçi, canlı taşra tipleri ve diyalogları içerisine gayet ustaca serpiştirilmiştir. Bu haliyle bu kitap, sadece Serbest Fıkra'ın kapatılması öncesi Türkiye taşrasının değil, darbeler öncesi Türkiye'nin sağ/muhafazakar gözden görünümü olarak da okunabilir.

Yağmur Beklerken Alıntıları - Sözleri

  • Merak öğrenmek ister ; öfke hesap sormak ister ; burukluk ilgi ister !
  • "Etme be Mumcunun oğlu; içim zâti kararmış kararceği gader...
  • Sanki onun için söylemişlerdi; kaş ile göz ,gerisi söz diye ...
  • "Her şey sırasında ve zamanında," diye düşünüyor: Sırasını ve zamanını bir geçirdin mi, her şey boş .
  • "Eve değel ,ere vardım ben ."
  • Sonra da dedim ki,kaçmak bir şey kazandırmaz; bilakis işleri büsbütün karıştrır.
  • Bilirim ben; bekledikleri iki lokma iki çift laf.. hatta bir selamunaleyküm; yok sayılmamak, eşya farz edilmemek: Varlıklarının, insanlıklarının kabul edildiğine inanmak. Asıl açlık bu.
  • "her şey sırasında ve zamanında"
  • "Dedelerimiz yol kıyılarına, meydanlara, mesire yerlerine, bizim için çınarlar,kestaneler,ardıçlar,gürgenler dikmiş; biz de parklara kendimiz için akasyalar dikiyoruz."
  • Dedelerimiz yol kıyılarına, meydanlara mesire yerlerine bizim için çınarlar, kestaneler, ardıçlar, gürgenler dikmiş; biz de parklara kendimiz için akasyalar dikiyoruz.
  • "Merak öğrenmek ister; öfke hesap sormak ister; burukluk ilgi ister!"
  • Hazret-i Ömer halife seçildikten sonra yaptığı ilk konuşmanın bir yerinde, "doğru yoldan ayrılmayacağım" deyince, mesciddeki saflardan birisinden bir ses ve bir kılıç yükselmiş; bir bedevi salladığı kılıcı kastederek; "Sen onu düşünme" demiş, "doğru yoldan çıkacak olursan bu döndürür seni ."
  • Yatcez bâdem şekerim.
  • -Genç meslektaşım, zafer size hiç yakışmıyor... hiç iyi gelmiyor.
  • Dünya çarşıdan,pazardan ve erkekler arasındaki olumlu ,olumsuz ilişkilerden ibadet değildir ;bir de evler vardır ; gündüzleri heriflerin bırakıp gittiği sokaklar ,akıllarına bile gelmeyen komşuluklar , akrabalıklar ,ahiretlikler,kardeslikler vardır ;kısacası kadınlar vardır ...

Yağmur Beklerken İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluş sürecini, bunun halktaki yansımasını, dönemin insanını anlatan bir kitap. O döneme dair -en azından millici çizgide olmayan- bir kitap bulmak zor olduğundan keyifle okudum. Partinin kurulma amacı neydi? Parti Atatürk eliyle mi kuruldu? Halk demokrasiye hazır mıydı? Halk, halinden memnun muydu? Önce ekmeği düşünmesi gereken halk neden partizan olabiliyor? Pek çok soruyu, avukat Rahmi karakteri üzerinden işlenmiş bu romanda bulmak mümkün. Gerçekten iktidardan ayrı hareket eden memurlardan, katı bürokrasiden ve yüksek vergilerden bunalan köylüleri dizginleyebilmek için Kurtuluş Savaşı'ndaki düşmanlardan başka bir düşman bulunmalı ve insanlara umut aşılanmalıydı. Serbest Fırka hem bu umudu, hem de devamında komünistlerin partisi olarak lanse edilip her türlü olumsuzluğun kaynağı olan dahili düşmanı temsil ediyordu. Ayrıca o dönem Ankara'dakiler eleştirilse de halkın Atatürk'e bakışının hep görece olumlu olduğunu görüyoruz. Neticede partiler yüzünden kavga ediyor insanımız ama kazanan asla alttakiler olmuyor. Çünkü pastayı yukarıdakiler bölüşürken garibana kalan, tarlalarına yağacak yağmur için dua etmek oluyor. Kitabın adı boşuna ''Yağmur Beklerken'' değil. Açılan parti ve rant yüzünden araları açılan köylüler parti kapatılınca ürünleri için yine aynı yağmuru bekliyor. O günden bu güne köylülerin görece muhafazakar oluşunun, Demokrat Parti'nin iktidara gelişinin tesadüf olmayışının, halkın beklentilerinin portresi çizilmiş. Keyifli okumalar. (Yorgun demokrat)

Tarihi olayları genellikle halk nezdinde yaşanan olaylar zaviyesinden değil de siyasi tarih bağlamında öğreniriz hep. Çünkü tarih kitapları bu minval üzerine yazılmıştır. Ancak romanlar sayesinde spesifik bazı tarihi olayları halka dokunan yönü bakımından analiz etme şansı yakalarız. İşte bunun en güzel örneklerini Tarık Buğra’nın eserlerinde görürüz. Yağmur Beklerken, Türkiye Cumhuriyetinin Kurtuluş savaşından sonraki ilk on yılı ve Kuruluş döneminin büyük ekonomik ve siyasi sorunları, dünyadaki 1929 yılı büyük ekonomik buhranın yansımaları, İlk şeyh Sait ve Dersim ayaklanmalarının bastırılması ve Atatürk Devrimlerinin yürürlüğe girmesi ekseninde kurulmuş ve fon olarak ta Anadolu’da bir taşra kasabası kullanılmıştır… Yani söz konusu olaylara taşra insanının gözünden bakılmıştır. Tarık Buğra için taşra önemlidir. Çünkü Ülke ve yurt sorunları buralardan daha net izlenir. Olayların yansıması ve sonuçları direkt olarak gözlenebilir. Her şey iç içedir ve samimidir çünkü taşrada… Tarık Buğra, Yağmur Beklerken ’de, küçük bir kasabada olağan şekilde yaşayan insanların; kasabada siyasi ve sosyal bir faaliyet merkezi olan fırkanın kurulmasıyla birlikte nasıl davranış değişikliğine uğradığını anlatırken; diğer taraftan da romanın kahramanı Rahmi’nin şahsında iyi bir aydının nasıl olması gerektiğini bilinçaltımıza sezdirmektedir. (Akif Göktürk)

Usta bir yazardan, yıllar önce TRT tarafından çok da güzel bir dizisi yapılan, okunası bir roman. Cumhuriyetin ilk yıllarında, bir Ege kasabasında, yaşanan değişimin insanların hayâtına kattıkları, eksilttikleri. Belki derinden derine biraz politika kokuyor. Ama Buğra' nın ustalığı gerçekçi bir öykü olmasını sağlamış. Hem o günleri biraz bilmek hem de Tarık Buğra' yı tanımak için okunmalı. (Levent Göven)

Yağmur Beklerken PDF indirme linki var mı?

Tarık Buğra - Yağmur Beklerken kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yağmur Beklerken PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Tarık Buğra Kimdir?

Süleyman Tarık Buğra (d. 2 Eylül 1918 – ö. 26 Şubat 1994), Türk gazeteci ve roman, hikâye, oyun ve fıkra yazarı.

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının tanınmış yazarlarındandır. Çok yönlü bir yazar olan Buğra, özellikle romanlarıyla tanınır. 1991'de devlet sanatçısı unvanı almıştır.

1918'de Akşehir'de doğdu. Babası, Akşehir'de ağır ceza hâkimi olarak görev yapan Erzurumlu Mehmet Nazım Bey, annesi Akşehirli Nazike Hanım idi. Çocukluğunun geçtiği Akşehir'i eserlerinin çoğunda mekân olarak tercih etti.

İlk ve ortaokulu Akşehir'de okudu. Ortaokulda Rıfkı Melül Meriç'in öğrenicisi oldu. 1933'te ortaokulu bitirdikten sonra yatılı öğrenci olarak İstanbul Erkek Lisesi'ne devam etti. İstanbul Lisesi’nde Hakkı Süha Gezgin'in, Pertev Naili Boratav'ın öğrencisi oldu. Yazar olmaya onuncu sınıfta karar verdi. Tarık Nazım müstear ismiyle hikâye ve şiirler yazmaya başladı. Okulun yatılı kısmı kapanınca Konya Lisesi'ne geçti ve 1936'da mezun oldu.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde iki yıl okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne geçti. Parasızlık nedeniyle zor bir öğrencilik dönemi geçirdi ve üç yıl sonra mezun olamadan bu okuldan da ayrıldı.

1942-1945 yılları arasındaki üç yıllık askerlik görevi sırasında devlet memurlarının bıyıklarını kesme kuralını ihlal ettiği için on bir sürgün yaşadı. İlk piyeslerini ve ilk romanını askerliği sırasında yazdı. İlk eseri, Akümülatörlü Radyo başlıklı piyesti. Eser, Şehir Tiyatroları tarafından reddedilince, Yalnızlar başlığıyla roman hâline getirdi.

Askerli hizmetini tamamladıktan sonra İstanbul'a döndü ve 1947'de Edebiyat Fakültesi'ne kaydoldu. Burada Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan'ın öğrencisi oldu. Bir yandan da Şişli Terakki Lisesi'nde muallim muavinliği görevinde bulundu. 1948'de yazdığı Oğlumuz başlıklı hikâyesi Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada ikincilik ödülüne layık görüldü. Bu ödül ona edebiyat ve basın dünyasının kapılarını araladı. 1949'da ilk kitabı olan ve içinde 13 öykü bulunan Oğlumuz'u yayımladı. Çınaraltı dergisini çıkaran Yusuf Ziya Ortaç, kendisine dergiye katılmasını, Sanat Hareketleri başlıklı sütunda her hafta bir öykü yazmasını önerdi. Dergiye gönderdiği ilk hikâye, “Havuçlu Pilav Meselesi” başlıklı hikâyesi oldu. Basın dünyasından da iş teklifleri alan yazar, bu teklifler sayesinde basın hayatına atılmak için cesaret buldu ve Edebiyat Fakültesi’nden mezuniyet tezini vermeden ayrıldı.

1949-1952 arasında Akşehir’de babası Erzurumlu Mehmet Nâzım Bey’le birlikte “Nasreddin Hoca” gazetesini çıkardı. 1950'de Jale Baysal ile evlendi, on sekiz yıl sonra boşanma ile sonlanan bu evlilikten 19 Aralık 1951’de kızları Ayşe dünyaya geldi. 1952'de babasını kaybeden Buğra, gazeteyi elden çıkardı ve İstanbul'a döndü. Aynı yıl, ikinci hikâye kitabı “Yarın Diye Bir Şey Yoktur” yayımlandı.

1952-1956 arasında Milliyet, Vatan, Yeni İstanbul gibi gazetelerde edebiyat tenkitleri ve denemeler yazdı. Gazeteciliğinin bu ilk yıllarında Abdi İpekçi, Reşat Ekrem Koçu ve Peyami Safa ile çalışma imkanı bulduğu bilinmektedir.[5] Bu arada üçüncü öykü kitabı İki Uyku Arasında'yı (1954)'te yayımlayan Buğra, 1955'te Siyah Kehribar başlıklı bir roman yazdı. Dönemin faşist İtalya'sında geçen romanın pek çok eleştirmen tarafından hoş görülmedi ve yazar bir bekleme dönemine girerek uzun süre başka roman yazmadı.

Gazeteciliğe 1956-1957 yıllarında Vatan ve Yenigün gazetelerinde yayın müdürü olarak devam etti. 1958'de Milliyet gazetesi spor sayfası sorumluluğu yapan Buğra, aynı yıl Tercüman ve Yeni İstanbul gazetelerinde de yazarlık görevini sürdürdü. 1959'da önce Tercüman'ın, ardından Yeni İstanbul'un, ardından da Türkiye Spor isimli günlük spor gazetesinin yayın müdürlüğünü yaptı. 1962 yılında ise Yol adlı haftalık derginin yayın müdürlüğünü yaptı. Bu arada Türk Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen Küçük Ağa romanını hazırladı.

Küçük Ağa, 1963 yılında Yeni İstanbul'da tefrika edildi ve 1964'te de kitap olarak yayımlandı. Çok olumlu tepkiler alan roman, Mehmet Kaplan tarafından mezuniyet tezi olarak kabul edildi ve böylece Buğra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden diploma aldı.[8] Küçük Ağa'nın ardından dördüncü öykü kitabı Hikâyeler'i, Küçük Ağa'nın devamı olan Küçük Ağa Ankara'da ve ardından da Komik-i şehir Naşit'in hayatını anlattığı İbiş'in Rüyası'nı tamamladı. İbiş'in Rüyası, 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması'nda başarı ödülüne değer bulundu.

Buğra, 1970-1976 arasında Tercüman gazetesinde köşe yazarlığı ve sanat sayfaları düzenleme işini sürdürdü. 1976'da Tercüman'dan emekli oldu ve zamanını bütünüyle edebiyata verdi. Firavun İmanı (1976), Dönemeçte (1978), Gençliğim Eyvah (1979), Yağmur Beklerken (1981) adlı dönem romanlarını yayımladı. Bu romanlarda Cumnuriyet'in çeşitli evrelerini, demokrasiye geçiş sürecindeki çalkantıları konu edindi. Devlet Tiyatroları'nda Edebi Kurul Başkanlığı'nda Edebi Kurul üyeliği yaptı. 8 Eylül 1977'de hikâye yazarı Hatice Bilen ile ikinci evliliğini yaptı.

Yazarın, Ayakta Durmak İstiyorum (1966) ve Üç Oyun (1981) adlarıyla kitaplaştırdığı piyeslerinin hemen hepsi sahnelendi, romanları da TV dizisi haline getirildi. Fıkralarından seçmeleri Gençlik Türküsü (1964), gezi notlarını Gagaringrad (1962), dil ve edebiyat üzerine yazılarını Düşman Kazanmak Sanatı (1979), denemelerini ise Bu Çağın Adı (1979) başlıklarıyla yayımladı.

Tarık Buğra'nın Sakıp Sabancı'nın hayatını anlattığı Patron başlıklı bir piyesi, Mimar Sinan'ın hayatını anlattığı bir senaryosu ile Mehmed Akif'in hayatını ele alan bir romanı da mevcuttur.

Buğra, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarını anlattığı Osmancık'la (1985) Millî Kültür Vakfı edebiyat armağanı’nı, “Yağmur Beklerken” romanı ile de 1989 Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü'nü aldı. 1991'de devlet sanatçısı unvanı aldı.

1993'teki ani rahatsızlığının ardından kanser teşhisi konan Buğra, tedavi gördüğü Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 26 Şubat 1994'te hayatını kaybetti. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

1999-2000 öğrenim döneminde İstanbul'un Pendik ilçesinde açılan bir liseye “Tarık Buğra” adı verilmiş; 2002’de Akşehir merkez Ortaokulu’nun adı "Akşehir Tarık Buğra İlköğretim Okulu" olarak değiştirilmiş ve 2004 yılında Akşehir'e bir Tarık Buğra heykeli dikilmiştir. Ayrıca Ankara’da Millî Kütüphane önünde bir heykeli bulunur.

Tarık Buğra, tarihçi Ayşe Buğra'nın babasıdır. Ayşe Buğra, iş adamı Osman Kavala ile evlidir.

Tarık Buğra Kitapları - Eserleri

  • Osmancık
  • Küçük Ağa
  • Gençliğim Eyvah
  • Yağmur Beklerken
  • İbiş'in Rüyası
  • Firavun İmanı
  • Yalnızlar
  • Dönemeçte
  • Yarın Diye Bir Şey Yoktur
  • Siyah Kehribar
  • Ayakta Durmak İstiyorum
  • Oğlumuz: Yarın Diye Bir Şey Yoktur
  • Düşman Kazanmak Sanatı
  • Bu Çağın Adı
  • Politika Dışı
  • Dünyanın En Pis Sokağı
  • Yüzlerce Çiçek Birden Açtı
  • Bir Ben Vardır Benden İçeri
  • Akümülatörlü Radyo
  • Zafer Gaye Değildir
  • Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak
  • Gençliğim Eyvah
  • Hikayeler
  • Güneş ve Arslan
  • Patron
  • Siyah Kehribar
  • Sıfırdan Doruğa - Patron
  • Yalnızlar
  • Düşman Kazanmak Sanatı
  • Gagaringrad-Moskova Notları
  • Üç Oyun
  • İki Uyku Arasında
  • Gençlik Türküsü
  • Sıfırdan Doruğa
  • Bu Çağın Adı
  • Küçük Ağa Ankara'da
  • Tarık Buğra ile Söyleşi

Tarık Buğra Alıntıları - Sözleri

  • En önemli gerçek ve yaşayan tek gerçek geçen günlerdir. (Osmancık)
  • "Ortada fikir yok fikir hürriyeti diye tepinenler sürüyle." (Dönemeçte)
  • Saadet kitaplardadır. (Yalnızlar)
  • Meşhur hikâyeci kağıtların üzerinde öyle bir insan yaratmak istiyor ki; bu insan bütün insanlığın küçülüşlerine, iğrençliklerine teselli olsun. (Yarın Diye Bir Şey Yoktur)
  • "Bu memleket gramer okutmayan mektepler gördü. Bırakın grameri, lûgatten ne haber?" (Düşman Kazanmak Sanatı)
  • "Bir felaketin birdenbire söylenmesi ikinci bir felakettir." (Firavun İmanı)

  • Siyasi kudreti elinde toplayanlar eninde sonunda başkalarının çıkarları ve oyunları için çalışmaya başlıyor, kuklalaşıyorlardı. Ali Yusuf işte bunu tespit etmişti, cümlesini de buldu: Diktatörler kukladır. (Firavun İmanı)
  • Bana kalırsa bütün gerçekler ilgi çekicidir. Tabii öğrenildikleri zaman... (Yüzlerce Çiçek Birden Açtı)
  • İnsan hâin bir mahlûktur kızım. Bunu böylece bilesin. (Siyah Kehribar)
  • Yıllar, saatler, saniyeler değil, biz nereye gidiyoruz? (Yarın Diye Bir Şey Yoktur)
  • ..."Arapça hakikat'ın yerine Türkçe gerçek'i kullansak ne kaybederiz?" Cevap çok kısa idi: "Hakikat'ı kaybederiz". (Düşman Kazanmak Sanatı)
  • Yatcez bâdem şekerim. (Yağmur Beklerken)
  • Yıllar geçiyordu. Ama aynı yıllar, çeşitli insanlar için çeşitli şekilde geçiyordu. (Firavun İmanı)

  • Bunu herkes bilir. Ve.. herkesin bildiklerini söylemektense dans etmek saha iyi olmaz mı? (Yüzlerce Çiçek Birden Açtı)
  • Ölüme giden yollar ve gidişler hep aynı değildir. Ölümün ötesi herkes için aynı değildir ki. (Yarın Diye Bir Şey Yoktur)
  • ‘İnsan yaşayışı ancak ve sadece mantıkla, akılla başarıya ulaştırabilir ve mutluluk da başarının dışında düşünülemez.’ (Dönemeçte)
  • Gerçekte o şimdi bütün dünyaya ve hatta kendisine de düşmandı. (Siyah Kehribar)
  • Dünya bütünüyle ve insanla ilişkisi olan her şey ve hem de en güzel, en üstün halleriyle benim için dönüyor, ben olduğum için olmuş bulunuyordu. (Dönemeçte)
  • Bitiremediğim o kadar çok başlangıcım vardı ki... (Akümülatörlü Radyo)
  • Bir kıta keşfedilmiştir ama keşfedilen cennet de olsa insan tek başına olduktan sonra neye yarar? (Yarın Diye Bir Şey Yoktur)

Yorum Yaz