diorex
life

Yanardağın Üstündeki Kuş - Ülkü Tamer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yanardağın Üstündeki Kuş kimin eseri? Yanardağın Üstündeki Kuş kitabının yazarı kimdir? Yanardağın Üstündeki Kuş konusu ve anafikri nedir? Yanardağın Üstündeki Kuş kitabı ne anlatıyor? Yanardağın Üstündeki Kuş kitabının yazarı Ülkü Tamer kimdir? İşte Yanardağın Üstündeki Kuş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 04.03.2022 08:00
Yanardağın Üstündeki Kuş - Ülkü Tamer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ülkü Tamer

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753638361

Sayfa Sayısı: 267

Yanardağın Üstündeki Kuş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yanardağın Üstündeki Kuş Ülkü Tamer'in 1959'dan bu yana yayımladığı yedi şiir kitabının toplamı.

Ölürsem senin bildiğin bir suya at beni.

Dolaşıyım bütün denizlerini yüreğinin,

Kaplayan sessizlik olsun aşkımın dikenlerini.

Çünkü denizin ve aşkın dalgaları

Gözlerinin ölümsüz külüne çıkar,

Senin göğsüne kıvrılır, tavşanlara kıvrılır,

Yaşama kanı aydınlığa çıkar.

Yanardağın Üstündeki Kuş Alıntıları - Sözleri

  • Kendi ülkeme yıldızlar değmez.
  • Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da
  • En kötü alışkanlığım benim galiba yaşamaktı.
  • Bizim kelimemiz sevgidir, ama sözlükte nefret daha önce gelir
  • Uzun süredir yolcuların inmediği Bir hanı andırıyor gözlerin.
  • Uyurken her şeye sığınırdım
  • Yaşamaya bile vakit bulamadılar.
  • "Bana çiçek gönderme Bir kuş ağacı gönder Alnıma dokunanlar İyileşmiş desinler" 
  • Bir soğuk yel eser Üşür ölüm bile Anlatır akan kanı Beyaz sesiyle
  • İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.

Yanardağın Üstündeki Kuş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Şairle Sohbet: Bugün günlerden Ülkü Tamer, İsmet Özel’le başlayan etkinliğe (gonderi/108590209) uygun olması için aynı şairin sözleriyle giriş yapalım incelemeye, “Ben yaşarken oldu her şey.” Ben de bahar teması ve çiçeklerle başlayan bu etkinlik sayesinde usta bir şairin günümüze bıraktığı şiirlerle tanıştım yaşarken. Bu yüzden farklı bir şairle tanışmama vesile olan 1monarosa ve Sumeyra_ozat ‘a teşekkür ediyorum. Mısralara dökülmüş kelimeler bir bahar ferahlığı gibiydi ikinci yeni akımından bizlere kalan. Daha önce hiç okumadığım bir şair Ülkü Tamer. İkinci yeni akımı içinde yer alan bu çok yönlü sanatçıyı inceledikçe şaşkınlığım artıyor. Ben sadece bir gün okurum diye aklımda tuttuğumu sanırken, sevdiğimiz birçok türkünün sözlerinin ona ait olduğunu, tanıdığımız birçok bestede imzası olduğunu öğreniyorum. Öğrenmenin sonu yok:) Dolayısıyla, “biz seninle çok önceden rastlaşacaktık,” diyemiyoruz. O kadar uzağımızda değilmiş meğer. Yeni tanıştığımızı sanıp eski tanışıklığımıza devam edelim o halde. Şairin şiir dünyasına merceğimizi tuttuğumuzda zıt imgeler dikkatimizi çekiyor. Ölüm, orman, silah, yalnızlık gibi imgeler terazinin bir kefesinde, güvercin, gemi ve sevişmek gibi imgeler terazinin diğer kefesinde. Yaşamla ölüm gibi, insana dair ne varsa dökülüyor mısralara. Tam da kitabın arka kapağında yer verildiği gibi, “Hem bir taş onun şiiri, hem bir çocuğun yüzü. Hem yalın ve sert, hem kırgın ve kapalı.” Kelimelerin peşine takılıp biraz daha derine inelim şimdi adım adım. Üşenmedim saydım demeyeceğim. Anahtar kelimeleri girdiğimizde Word sayısını söylüyor hepsinin. Bakalım hangi imgeleri kaç defa kullanmış Ülkü Tamer bu şiir kitabında. Ölüm: 86 Silah:18 Ot: 70 Güvercin: 15 Yalnız: 41 Sevişmek: 14 Rüzgar: 24 Yangın: 14 Tilki: 23 İkindi, Mor, Tavşan: 12 Gemi: 20 Tabut: 8 Kiremit: 19 Korkak: 5 Şimdi elimizden geldiğince bu imgelerle yapılan şiir dünyasının bize ne hissettirdiğini anlatmaya çalışalım. “Soğuk Otların Altında”, “Gök Onları Yanıltmaz”, Ezra ile Gary”, “İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür”, “Virgülün Başına Gelenler”, “Sıragöller” ve “Antep Neresi” adlı şiir kitaplarından oluşan bu eserde; Özellikle Tagore şiirlerine benzeyen uzun, lirik mısraların yer aldığı “Soğuk Otların Altında” ve “İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür” başlıkları altındaki şiirleri beğendiğimi söylemek isterim. “Virgülün Başından Geçenler” bölümü ise bana hitap etmedi. Mutlaka burada da şairin anlatmak istediği bir derdi vardır biliyorum ama ben müneccim değil okurum sadece :) Vebali şiiri bu kadar kapatanların üstüne:) Şimdi de şairle biraz sohbet etmeye çalışalım. Şair Sümeyra Yaman, “bir şairle sohbet etmenin en kolay yolu onun şiirlerini okumaktır,” diyor. Şiir incelemesi olunca bizim de bu yolu izlememiz gerekiyor sanırım. Bu mısraların arasına bir şeyler yazabilme cesaretimiz cahilliğimize sayılır diye umut ediyorum. Yalnızlıklar içine dert olan şairin mısralarıyla başlasın sohbetimiz… “Ey benim yalnızlığım! Soğuk otların altından bakacağız onlara, değil mi?” (s.14) Soğuk ve serin bir su gezecek köklerimizde, Bakarken susacağız uzaktaki yalnızlığa, gelmek bilmeyen Susmak bir yanılgı, konuşmak asıl o zaman, “O en eski yalnızlığım çekip gitmiş, gelmez artık, nedendir anlamadım,” (s.21) Anlamak bir yanılgı, kandırmak kendimizi, avutmak için Ölmek kim bilir ne zaman, tarihi atmak yanılgı, “Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.” (s.63) Herkes için farklı zamanlarda öldüm, kendim için bilemem, Bilmek bir yanılgı, insan avunsun diye, “Durulmaz bu dağlarda artık, bu hışırtıda” (s.19) Hangi gözümü kapasam yoruyor bu sessizlik, gördüklerim yoruyor Unuttum adını çok fazla söylemekten, bozuldu ezberim “Bana senin adını sorma, bakarsın Ova derim, bakarsın: Sıradağ, bakarsın: Yayla, Güneş, Güneş Tuzu, Kırağı Gemisi, yüzünden inen Yağmur Teri.” (s.223) Hatırlatır seni hepsinden kalmış izle, Bir kasımpatı demeti gibi durur odamda mevsimsiz Üşür hazırlıksız uzun bir kış için “artık üşümek zamanıdır, geçen kış başlayalı bir yıl olmuş.” (s.88) Hiç mi bahar gelmez, neyin inadı bu? Karları özlüyoruz diye mi, özlemi karıştırıyoruz Havayı, mevsimi, baharı, savuruyoruz gökyüzüne, “İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.” (s.133) Çekip tuttuğum, Gökyüzüne benzeyene kadar, gök yüzüne! “İşte o zaman beni unutma, Şairini, onun şiir yazan ellerini, İçine dizilen sıragölleri, Kendi kendine konuştuğun seni, Her şeyi, hiçbir şeyi unutma.” (s.159) Unutmak bir yanılgı, insan avunsun diye, İçinde tortu kalmasın, unuttum sansın Kendine söyle bunu, daha kolay yalınayak “Yıllarca baktın kendi içine, biraz da başka şeylere bak şimdi.” (s.220) Masanda oturup baharı beklerken bir inceleme yaz, Yazmak bir yanılgı, şiirden anlamıyorsan Mısraları hatırlat, taş değilsin ya! Geceleyin denize fırlatılan... O kadar şarkı sözü ve besteden bahsettikten sonra bir Ülkü Tamer şarkısıyla son verelim o halde incelemeye, https://www.youtube.com/watch?v=zdlwbPU1bbM Belki korkular dağılır, sabaha doğru… (Resul Bulama)

“Yetmez mi. ? Kaç kelebek ömrü kadar ömür yaşadın. “: Elimde olsaydı eğer kaç kelebek, kaç gelincik ömrü daha eklerdim ömrüne Sığırcık kuşlarının gökyüzüne sunduğu dansları Otların nisan rüzgârlarında ki salınışlarını feda ederdim, Geri getirebilseydim eğer Alleben’i Akışında bir yudum çayı bir şiire katmayı isterdim, Narlı istasyonunda on iki postasını birlikte beklemeyi dilerdim Dilerdim bu bahar Nakıp Ali’de bir filmin seyrine dalmayı Taş evlerin arasında ayak seslerimin gökyüzüne karışmasını Çukurbostan’da yollarımızın sessizce kesişmesini Dilerdim çocuksu gülüşlerinizde düşlerime dokunmayı, Antep’in kırmızı düzlüğünde isterdim adınıza aydınlık demeyi “Ben yalnız seni istedim belki. Ben yalnız bütün ormanı belki. Ben yalnız ışıklarını şehrin.” Ben seni istedim belki, yalnız ellerini Gelincikleri ellerime kına yapan ellerini Sonra tutup yakana iliştirmeni Ben seni istedim yalnız belki Saçlarından rüzgâr geçirmeni Tutup kendini bir acıya siper etmeni Hayatımdan bir Ülkü Tamer geçti, memleketim gibi kokan bir Ülkü Tamer. Etkinlik kitabımız “ kitap/yanardagin-ustundeki-kus--109517 ”la birlikte şairimizi daha iyi tanımak için " kitap/yasamak-hatirlamaktir--155420” kitabını da birlikte okudum. Şairin dünyasını tanıdıkça kullandığı imgeler, zengin anlatım dünyası daha güzel oturdu zihnimde. Baharın başlangıcında sürekli aklımda kalacak mısralar yerlerini aldılar. Bir şiir kitabı bitince ne kalır geriye elinde insanın? Birkaç güzel mısra belki bir burukluk belki sevince benzer şeyler, belki de birçok duygunun gri karmaşıklığı. İkinci yeninin en genç halkası, gülen yüzü ama ölümle örgülü şiirler. Düşünmeden edemedim insanı ölümden korkutan neydi, kendi yaşamına seyirci olmak mı, yoksa iyi bir oyuncu olmak mıydı! Ülkü Tamer’i şüphesiz korkutan ikinci seçenekti dolu dolu yaşanan bir hayat. Özellikle çocukluğunu dikkate alırsak, bir yerde onun kullandığı zıt imgelere değinmişlerdi (ölüm- çocukluk) ölüm üzerine yönelmesini çocukluk imgesiyle kurtuluşa sürüklemişti. Ülkü Tamer çocukluğu insanın ana yurdu olarak tanımlar hem de çocukluk onun yanından ayırmadığı bir eşya gibi ruhundadır. Demem o ki, ölümün korkulu yüzünden elbette ki geçirdiği o dolu dolu çocukluğa sığınacaktı. Zıt imgeleri ustaca kullanan hem de bunu yalın bir dil ile yapan Tamer’in şiiri zamanla anlaşılmazlıklardan kurtularak türkü, koşma tadında özgür çağrışımların beslediği neşeli, humor yüklü şiirlere dönüşüyor. Bunda Zülfü Livaneli dostluğununun payının da olduğunu söylense de çocukluğuna gidersek Tamer’in çocukluğunun türkülerle, folklorik öğelerle beslenmiş olduğunu görürüz. Özellikle Antep Neresi adlı bölümde yer alan şiirler bu değişimin en belirgin örnekleridir. Hepimizin belki de ezbere bildiği “Güneş topla benim için” şiirindeki bu yeni nefesin en belirgin örneğidir. Bir de şöyle hikayesi var Livanelinin dilinden: “Herkes terziye bir insan götürür, ‘Bu insana bir elbise dik’ der. Biz Ülkü’ye bir elbise götürdük, ‘Bu elbiseye bir insan uydur,’ dedik.” Elbiseye insan uydurmak çileli işmiş gerçi, ama çile de keyfe dönüşebiliyormuş. Yeter ki elbise güzel olsun. Yani düşünüldüğü gibi sonradan bestelenmemiştir, bir besteye şiir yazmıştır Tamer. Bir aşkın trajik sonu. “Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün Serinlik vurdun korulara, canlandı serçelerim Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata, Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.” Edebiyatımızın ünlü ismi Tomris Uyar. Kimler aşık olmamış ki ona fazla şiirden ölen Edip Cansever, Cemal Süreya ve Turgut Uyar ama onun ilk aşkı Ülkü Tamer’dir. Tamer ile kolejde tanışırlar okul biter bitmez evlenirler ve evlilikten dünyaya gelen çocukları birkaç haftalıkken sütten boğularak hayata veda eder yaşanan bu trajedi onların evliliklerinin de sonu olur. Onun hayatı öyle dolu öyle kalabalık ki, kimler gelip kimler geçmiş hatıra kitabını okurken çok keyif aldım merak edenlerin de okumasını tavsiye ederim. Şiirlerini anlayabilmek için hayatına mutlaka bakmak lazım, en nihayetinde insan kendinden ne kadar uzaklaşabilir… Mart ayının başında başladığımız bu etkinlikte güzel şiirler bırakabildiysek gönüllere ne mutlu bize. Arkadaşım Sumeyra_ozat ’a da desteği ve bana yol arkadaşı olduğu için teşekkür ediyorum. Şiirle kalın efendim. (Mona)

Kitabı okuduktan sonra yapılması gereken ilk şey Okan Özkara hocanın Ülkü Tamer'in şiirleri hakkında yazdığı makaleleri okumak. Çünkü şiirleri o kadar güzel açıklamış ki anlam verilemeyen şiirleri bile anlaşılır kılmış. Kitapta, İkinci Yeni döneminde yazdığı şiirleri daha çok beğendim ve kendi fikirlerime daha yakın buldum ama son dönem yazmış olduğu "Güneş Topla Benim İçin" kitabında topladığı şiirleri beğenmedim. Çünkü ikinci yeni şiirlerinden ve imgelerinden tat alan bir kişi koşma tarzı yazılan bu şiirlerden zevk alamayacağını düşünüyorum imgeden yoksun ve farklı bir tarzda yazmayı seçmiş. (Nur Dağlı)

Kitabın Yazarı Ülkü Tamer Kimdir?

Ülkü Tamer, (d. 20 Şubat 1937, Gaziantep), Türk şair, oyuncu ve çevirmen.

Robert Kolej'den 1958 yılında mezun oldu. Yayıncılık, oyunculuk ve çevirmenlik yaptı ve 1950'li yıllarda ortaya çıkan İkinci Yeni şiir akımının önde gelen temsilcilerinden biri oldu. İkinci Yeni'ye, bu akımın ana karakteristikleri oluştuktan sonra dahil olduğu halde, kendine özgü imge dünyası ve süssüz, sade söyleyişiyle dikkati çekti. Çoğunlukla keskin bir ironiyle örülmüş derin acıların ve beşeri trajedilerin dile geldiği şiirlerinde 1970'lerden sonra toplumsal duyarlıklar da öne çıktı.

İlk şiiri 1954 yılında Avni Dökmeci'nin yönetimdeki Kaynak Dergisi'nde yayımlandı: "Dünyanın Bir Köşesinden Lucia".

Şiirleri 1954'den itibaren Kaynak, Pazar Postası, Yeditepe, Yeni Dergi, Papirus, Sanat Olayı gibi dergilerde yayımladı. 1967'de Yeditepe Şiir Armağanı'nı kazandı.

"İkinci Yeni'nin, çağdaş İngiliz şiirini yakından izleyen, çevirileryapan, Batı etkilerine açık bir şairiydi. Özellikle 1960'ların ikinciyarısında yazdıklariyla kapalı şiir anlayışının kusursuz örnekleriniverdi. Toplumsal sorunlara yönelirken de şiirin düzeyini düşürmedi." (Memet Fuat, 1985)

Ayrıca Ahmet Kaya 'nın Başkaldırıyorum ve An Gelir albümünde seslendirdiği "Gül Dikeni" ve "Üşür Ölüm Bile"nin bestecisidir. Zülfü Livaneli´nin seslendirdiği "Memik Oğlan" ve tabii ki "Güneş Topla Benim İçin" ve Grup Yorumun "Düşenlere" türküsünün de söz yazarıdır.

Ülkü Tamer Kitapları - Eserleri

  • Alleben Öyküleri
  • Yanardağın Üstündeki Kuş
  • Güneş Topla Benim İçin
  • Tarihte Yaşanmamış Olaylar
  • Yaşamak Hatırlamaktır
  • Ben Sana Teşekkür Ederim

  • Bir Adın Yolculuktu
  • Günışığı Hoşçakal
  • Pullar Savaşı
  • Sinema Dedi ki...
  • Seçme Şiirler
  • Şeytanın Altınları
  • Virgülün Başından Geçenler

  • Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği
  • İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür
  • Soğuk Otların Altında
  • Sanat Sınavı
  • Sanat Yolculukları
  • Kırıp Dökmeden
  • Gök Onları Yanıltmaz

  • Güzel Sözler
  • Antep Neresi
  • Sıragöller
  • Büyük Sözler
  • Ezra İle Gary
  • Lucia - Kitaplarına Girmemiş Şiirleri
  • Çocuklara Genel Kültür

  • On Kısa Oyun
  • Tele Yunus

Ülkü Tamer Alıntıları - Sözleri

  • Haydar Ergülen'in bir sözünü hatırlıyorum: “Şair ne zaman şiirine benzer? Elbette şiirinin önüne geçmediği zaman, şiirinden bir adım, birkaç adım geride durduğu zaman.” “Şiirinin önüne geçmeyen şair” deyince, aklıma ilk gelen ad Ahmet Muhip Dıranas oluyor. Dıranas, Kar'ını, Olvido'sunu yazmış, Ergülen'in deyimiyle “kendini şaman büyücüsü, eski zaman bilicisi” olarak görmemiş, “şiirinin omuzunda bir yük olarak durmamış”tır. Necatigil de öyleydi. Cahit Külebi de. Necati Cumalı da. O kuşağın birçok şairi de. Yazdıklarını serçeler gibi gökyüzüne salıyor, ama kartallaşıp onların peşine düşmüyorlardı. Şairligin değil, şiir yazmanın tadını çıkarıyorlardı. Birer kartaldılar aslında. Ama uçurdukları serçelere hükümdarlık taslamıyorlardı hiçbir zaman. Birlikte kanat çırpıyorlardı. (Sanat Yolculukları)
  • “Sevginin karşıtı nefret değildir, ilgisizliktir.” (Sinema Dedi ki...)
  • Aa-ii, aa- ii, hav hav biraz kukuriku, biraz da miyav miyav! Dünyanın en güzel korosuydu bu, (Şeytanın Altınları)
  • «Yeryüzünde öğrenimin yıl- larca sürdüğünü ... Bizde öğrenim birkaç saat sürer. Okula gideriz. İki derste her şeyi öğreniriz ... (Günışığı Hoşçakal)
  • "Her gün en az bir kere geceden geçtin Bir adın yolculuktu, bir adın başka " (Bir Adın Yolculuktu)
  • “umutların arasından kirpiklerin karasından döşte bıçak yarasından güneş topla benim için” (Güneş Topla Benim İçin)

  • İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür. (Güneş Topla Benim İçin)
  • O eski bir güvercindi, bıraktı beni onlara, Götürmedi kanatlarından bir başka yalnız suya, Geçti çocuk gölgelerinden, dönmedi artık, Yapacak işleri vardı utanmaktan başka. Ey benim yalnızlığım! Bu kadar eğilmeselerdi üstüne senin. Bu kadar anlatmasalardı seni. N'olurdu Soğuk otların altında büyük çocuklar. Oraya da gitmesek, ey benim yalnızlığım! Evet, soğuk otların altında kuş mezar- ları vardır belki. Ben yalnız seni istedim belki. Ben yalnız bütün ormanı belki. Ben yalnız ışıklarını şehrin. En kötü alışkanlığım benim galiba yaşamaktı. Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün, Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün; Serinlik vurdun korulara, canlandı serçelerim; Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata, Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta. Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da. (Soğuk Otların Altında)
  • sende buldum dergilerde resimlerini gördüğüm denizi. (Bir Adın Yolculuktu)
  • Ağlıyorlar da Ne kadar baksalar yağmura o kadar Ölüyorlar. (Lucia - Kitaplarına Girmemiş Şiirleri)
  • Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor. Köpeklerin bakışlarında birer keman tadı. ..... İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür. (İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür)
  • “Gece boyunca düşünüyorsun. Düşünmek, kanamaktır. Sadece bedenden dışarı akmaz kan. İnsanın kendi içine de akar.” (Tarihte Yaşanmamış Olaylar)
  • Beni bekledinse Yağmurda karda Beni bekledinse Deli rüzgarda Beni bekledinse Yorgun yıllarda Susuz yüreğimde çiçekler açar Çorak yüreğimde çiçekler açar (Seçme Şiirler)

  • Son söz Albert Einstein’den: “Benim savaş karşıtlığım, herhangi bir entelektüel kuramdan kaynaklanmıyor; zulmün, alçaklığın her türüne karşı duyduğum derin nefretten kaynaklanıyor.” (Kırıp Dökmeden)
  • Genç bir oyuncu, George Bernard Shaw'a, doğduğu İrlanda'yı bırakıp da neden İngiltere'ye yerleştiğini sordu. “Öyle dağlarda düşler içinde dolaşıp durarak yaşamımı sürdüremezdim.” dedi Shaw. “İngiltere, İrlanda'yı ele geçirmişti. Ben de gelip İngiltere'yi ele geçirmek istedim. Bunda da başarılı oldum.” (Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği)
  • "Bir tek yazardan çalarsan düpedüz hırsızlıktır; ama birçok yazardan çalarsan, bunun adı araştırmadır." (Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği)
  • Her din, öteki dinler kadar doğrudur. -Burton (Güzel Sözler)
  • "Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci, Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten; Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci? Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten. İyi nişan alırdı kendini asan zenci, Bira içmez ağlardı, babası değirmenci, Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci... Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen." (Soğuk Otların Altında)
  • Bir el, öteki eli; iki el de bütün yüzü yıkar. -John Florio (Güzel Sözler)
  • Demek insanın yüreğinde bir şeyler birikiyor. (Alleben Öyküleri)

Yorum Yaz