diorex
life

Yaralı Ceylanlar Kulübü - Mim Kemâl Öke Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yaralı Ceylanlar Kulübü kimin eseri? Yaralı Ceylanlar Kulübü kitabının yazarı kimdir? Yaralı Ceylanlar Kulübü konusu ve anafikri nedir? Yaralı Ceylanlar Kulübü kitabı ne anlatıyor? Yaralı Ceylanlar Kulübü PDF indirme linki var mı? Yaralı Ceylanlar Kulübü kitabının yazarı Mim Kemâl Öke kimdir? İşte Yaralı Ceylanlar Kulübü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.06.2022 06:00
Yaralı Ceylanlar Kulübü - Mim Kemâl Öke Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mim Kemâl Öke

Yayın Evi: Sufi Kitap

İSBN: 9786059778008

Sayfa Sayısı: 192

Yaralı Ceylanlar Kulübü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Dergâhlar, yaralı ceylan kulüpleridir. Gönlün yanmadan gitmezsin." İnsan nasibini bulana kadar kırk kapıdan geçermiş. Mim Kemal Öke'nin yolculuğu da bu türden bir yolculuk. İki ayrı dünya… İki Mim Kemal… Sonra badireler birbiri ardına gelir: oğlunun rahatsızlığı, kızı Nazlı, üniversiteden uzaklaştırılma... "Böylece, daha süfli bir dünyadan, daha lâtif bir dünyaya geçiş sağlıyorsunuz," diye tanımlıyor Öke geçişi. Nasibi bir yaralı ceylana döndüğünde gelmiştir sonunda…

Kırılma noktalarında remizler, semboller, rüyalar, karşılaşmalar olan bir hayatın tasavvuf yoluna giriş hikâyesi... Bu kitap, manevi atlasın büyüklerinden hareketle, günümüzde sayıca hiç de az olmayan "yaralı ceylanlar"ı konu ediyor. Hem dünyaya düştüğümüzden beri, Sevgili'nin bahçesinden uzaklaşmış "yaralı ceylanlar" değil miyiz, her birimiz? Okuduğunuzda onlarca hikâyenin ve taşıyıcılarının; kalbinize, ruhunuza dokunuşlarını hissedeceğinizi umuyoruz.

Yaralı Ceylanlar Kulübü Alıntıları - Sözleri

  • .. Kendi ruhu bozuk olanlar, çevreyi de bozar. Çevrenin temizlenmesi, temiz insanların duygu ve düşüncelerini topluma aktarmasına bağlıdır. -Yani doğayı asıl kirleten, insanın ruhundaki kirlilik mi? Elbette. Doğanın kirlenmesine engel olmak istiyorsan, önce kendi içini temizlemeye çalış. Kendi kapının önünü de değil, kendi evinin içini süpürmekle işe başla!
  • "Tasavvuf bireysel bir yolculuktur." dedik ama burada kolektif bir görevlendirme vardır. "Türkler, İslam'ın kılıcıdır" derler. Bence gerçek şudur: Türkler İslam'ın gönlüdür, kalbidir..
  • Dergâha kimler gider? Kendi içindeki boşluğu en acıtıcı haliyle hissedenler..
  • .. Bilinenin aksine, tasavvuf bireyseldir. Derviş olmaya namzet kişi, tekkenin kapısından içeri girip teslim olduktan sonra, şeyhi ona bir ayna tutar ve onun içindeki cevheri ortaya çıkarmak üzere dönüşümüne yardımcı olur.
  • ..Temiz hava, Allah'ın nefesinin olduğu havadır. Yani zikredilmiş havadır, zikreden insanların nefeslerinin doldurduğu havadır. Nefes alıyorsunuz, kanı yıkayıp çıkıyor. İçinizi yıkayıp çıkıyor. Bir de zikrin manevi açıdan insanı ne kadar temizlediğini düşünün!
  • "Nasuh hayatı boyunca çok tövbe etmiş ama bu tövbeleri hep bozmuştur. 'Nasuh'un Tövbesi' denilen tövbe, nihai ve son tövbedir. Mesnevi-i Şerif'te bir öykü olarak geçer. Nasuh aslında erkektir fakat kadınlar hamamında tellaklık yapar. Herkes onu kadın sanar. Yaptığı masajdan herkes çok hoşnut kalır. Yaptığı işin yanlışlığının farkındadır ama bir türlü onu terk edemez. Zaafı vardır. Bir gün padişahın kızının önemli bir mücevheri kaybolur. 'Nasuh dâhil, herkesi aramaya başlayacağız,' derler. Nasuh o anda perişan olur. Çünkü her şey ortaya çıkacak ve kelle gidecektir. Ettiği tövbeler gelir, aklına. 'Yahu ben ne yaptım?' der. 'Hadi Nasuh, seni aramaya geliyoruz,' dedikleri vakit de kendinden geçer. O anda Nasuh son tövbesini yapmış, Rabbine sığınmıştır. Allah, onun yardımına gelir. Kendinden geçtiği anda, 'Nasuh'u aramaya gerek kalmadı. Mücevher bulundu,' derler. O anda Nasuh'un sır perdesi aralanmıştır ve der ki, 'Ben artık bu işi bırakıp gidiyorum.' Tellaklığa geri dönmesi için yapılan bütün ısrarları geri çevirir. Buna Nasuh'un Tövbesi derler."
  • ..Tarihi, kumandanların, diplomatların yaptığı bir bilim olarak okumayı bırakın, Allah'ın yaptığı olarak okuyun! Tarihin okunması, sadece belgelerin değil, bilgilerin de izinden gidilerek yapılmalıdır. Evet, insanın tekâmülü bireyseldir. Ama kolektif olarak toplumlar da medenileşme çizgisinde, bir bütün olarak, kendi kişiliklerini ve ruhlarını ortaya çıkarmışlardır. Metafiziksel derinliğe varabilen toplumlar, büyük uygarlıklar kurabilmişlerdir.
  • ..Kendini tanımayan, toplumu tanıyamaz!
  • "Sınıfa girdik, 25 öğrenci var. Hepsi Hristiyan, Kur 'an arapçasını öğreniyor!" ▪︎ Ne kadar hazin değil mi? Hıristiyanların yaşadığı bir ülkede, üstelik de bir rahip, size kendi dininizin ufkunu gösteriyor. Kendi ülkenizde ise dininizi yaşadığınız için fişleniyor ve ötekileştiriliyorsunuz...
  • İnsanın kalite belgesi, gönlüdür.
  • "İnsanın kalite belgesi, gönlüdür."
  • Diploma, eski para gibi elimizde kaldı!
  • .. O hikmetle birlikte açılımların da değişiyor. Önce kendini bulmak, kendini bulduktan sonra Allah'ı bulmak, Allah'ı bulduktan sonra O'nunla irtibat kurup topluma bu irtibatın önemini yani mutluluğun reçetesini anlatmak... Tarihe böyle baktığımızda, bütün dinlerin, dinselliklerin ve dahi felsefenin temel anlamının da insanın derûnunu keşfe çıkarmak olduğunu görüyoruz. Aralarında farklılıklar olabilir ama mistik düşüncenin temel amacı, benim "3A" dediğim (Âdem, Âlem ve Allah) arasındaki bütünlüğü, dördüncü bir "A" olan Aşk ile sağlamaktır. Bunu ıskalayanlar tarihi de ıskalamış olurlar.
  • Ben " yolculuk" kelimesini çok severim. İslam tarihi, yolculukla başlar: Hicret. Hicret'ten önce ise asıl yolculuk olan, insanın kendi içine yolculuğu: Miraç. Kendini miracını tamamlamayan da Medine'ye gitmesini, hicret etmesini bilmez.
  • "Sen kimliğini, kişiliğini kaybetme"

Yaralı Ceylanlar Kulübü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bunca siyasi koşuşturmanın ortasında bir yerde insan olmayı becerebilen bir “yaralı yürek” Prof. Dr. Mim Kemal Öke...Ülkenin en genç profesörüydü o, müthiş bir aile, müthiş bir kariyer çizgisi; etrafı “Sen Başbakan olacaksın” diyenlerle doluydu. Sadece etrafı mı? Belki de bu işleri dizayn etmeye meraklılar tarafından Amerika’ya, İngiltere’ye davet edildi, “Siyasetin içinde yer almalısın” denildi... O ise nasibini bulana kadar kırk kapıdan geçti misali bir yolculuğa çıktı. Önce oğlunun rahatsızlığı, ardından doğduğu anda “Pencereyi açık bırakın da bu çocuk hemen soğuktan ölsün” dedikleri Down sendromlu kızı Nazlı’nın varlığı, yıllarını verdiği Boğaziçi Üniversitesi’nden uzaklaştırılışı, hayatta kalma çabası, maddi manevi tutunabilme gayreti derken “Başbakan” olamamış ama Sevgilinin bahçesine ulaşmak için çabalayan bir “Yaralı Ceylan” olarak karşımıza çıkıyor son kitabıyla... Prof. Dr. Mim Kemal Öke’nin hikâyesini, kitabında anlattıklarını, tasavvufa gönül verişini okudukça kendi nasibinizin peşine düşmemeniz mümkün değil. En azından çabalayacaksınız, biliyorum... (Metin Yılmaz)

Her birimiz dünyaya adım attığımız andan itibaren fıtraten akıl, şeref, vicdan sahibi insanlar olarak var oluruz. Zaman içerisinde gerek yaşadığımız olayların, karşılaştığımız insanların etkisiyle; gerek karşımıza çıkan önemli koşullarda verdiğimiz tepki ve yaptığımız seçimlerle hayattaki safımızı ve duruşumuzu belirleriz. İçimizden kimileri sırf bir makamı elde edebilmek adına şerefini hiçe sayar, kimileri kendi menfaatine ters düştüğü için vicdanını yok sayarak ötekini ezer geçer. Ne olursa olsun gerçek insan olmayı belirleyen bu değerleri yolda bulduklarıyla değişir ve yaşamına o düzlemde devam eder. Tam da bu yüzden önemlidir bu altın değerleri yitirmeden sağlam bir duruşa sahip olabilmek. Mim Kemal Öke hem söylemleri hem de yaptıklarıyla bu duruşu yakalayabilmiş nadir insanlardandır benim nazarımda. Normal bir hayat sürerken dahi sağlam bir duruş sergilemek zor iken, önüne akademik ve siyasi manada birbirinden farklı kapıların açıldığı bir kulvarda o duruşu harekete geçirmek çok daha zordur. Yaralı Ceylanlar Kulübü'nde de Fatih Vural ile yaptığı söyleşi sayesinde kendi dilinden tanıyoruz Mim Kemal Öke'yi. Küçük yaştan itibaren yaşadıkları, içinde bulunduğu aile ortamının yapısı, Cambridge macerası, oğlu Alihan'ın rahatsızlığı, kızı Nazlı'nın down sendromlu olarak dünyaya gelmesi, 28 Şubat sürecinde maruz kaldıkları ve inancını özgürce yaşamak istemesi yüzünden akademik dünyadan dışlanması gibi pek çok olayı okuyoruz satırlarda. Etkileyici bir hayat hikâyesi var yazarın. 'Doğruluk sırma kürk olsa kimse üzerine almaz'şeklinde bir deyiş vardır dilimizde. Hem içinde bulunduğumuz hayatta yaşadıklarımıza hem de yazarın her fırsatta doğru, dürüst kalabilmek adına verdiği mücadelenin karşılığına bakınca insan tekrar ve tekrar idrak ediyor bu deyişin mahiyetini. Ayrıca eserinde tasavvuf ile olan bağından ötürü bu noktada merhale katetmiş değerli insanlarla da tanıştırıyor bizleri. İsminden de anlaşılacağı üzere eserin asıl amacı yazarın yaşadığı tasavvufi yolculuğu okuyucuya yansıtmak. Neden Yaralı Ceylanlar Kulübü, yazarın kendi dilinden okuyalım: "En sevdiğim hayvan ceylandır. Mahsun ve hüzünlü bir hali vardır, kendime de çok benzetirim. Yaralıdır. Türkülerimizde, şarkılarımızda, tasavvufta olsun, hep ceylan motifi vardır, ince bezenmiş bir semboldür. Peygamber Efendimiz de hüzünlüydü, ama kendisi için değil. Siz eğer Allah’ın yarattıklarına yönelik bir sosyal duyarlılık duymuyorsanız, iyi bir Müslüman olamazsınız. Müslüman öldürmeye değil, yaşatmaya vardır, başkalarının dertlerine derman, deva olmak için vardır. İşte bugün etrafıma baktığımda daha da hüzünleniyorum, kahroluyorum. Bugün maalesef İslam’ın en büyük düşmanı Müslümanların ta kendisidir! Ceylana dönersek; gözleri sürmelidir kalp gözü vardır, mürşittir, herkes o “ceylan”ın ve “misk”in peşindedir. Dergâhlara ve tasavvufa gönül verenler kalbi yaralı olanlardır, katı kalpliler gelmezler." Eserde tasavvuf alimlerine ve birtakim tarihi mevzulara dair yer alan bilgiler Mim Kemal Öke'nin ilminin ne denli geniş olduğunu da bir kez daha gösteriyor bizlere. Özellikle hayatından söz ettiği kısımlar hiç bitmesin istedim. İnsan doğruluk ve samimiyet temeli üzerine kurulmuş bir hayatla, bunu gerçekleştirebilmiş bir insanla her zaman karşılaşamıyor zîra. O yüzden her biri altın değerinde satırlardı benim için. Eser nehir söyleşi tarzında yazıldığından dolayı okuyucuyu hiç sıkmadan akıp gidiyor. Eserin işleyişinde rahatsız olduğum tek şey, soru cevap şeklinde devam eden diyalogların ortalarına başlık konulmuş olmasıydı. Bu başlıkların diyaloğa olan konsantreyi bozduğunu düşünüyorum. Doğruluğa, dürüstlüğe, samimiyete dair az da olsa hâlâ inancınız varsa şu hayatta Yaralı Ceylanlar Kulübü'nün satırlarında gezintiye çıkın derim. Eminim siz de bu satırlarda gezerken şahsınıza dair pek çok çıkarım yaparak, ufak dahi olsa hayatınızda güzel değişikliklere yer vereceksiniz. Bu arada unutmadan Mim Kemal Öke'nin bir mesajı var bizlere; "Bu dünyada hınzırlar ve Hızırlar vardır. Siz Hızır olmaya çalışın, insanlara dokunun. İnsanlara iyilik yapmaya gönüllü olun. Tekrarlıyorum, başkalarını mutlu etmek kadar mutluluk verici bir başka duygu yoktur, inanın." :) (Şeyma Öztürk)

Yaralı Ceylanlar Kulübü PDF indirme linki var mı?

Mim Kemâl Öke - Yaralı Ceylanlar Kulübü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yaralı Ceylanlar Kulübü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mim Kemâl Öke Kimdir?

1955 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan ÖKE, 1973 yılında Robert Koleji'nden mezun olduktan sonra İngiltere'ye giderek, Cambridge'de İktisat ve Tarih Fakültelerini bitirdi. Sussex (MA.), Cambridge (M.Phil) ve İstanbul (Ph.D.) üniversitelerinde uluslararası ilişkiler ihtisası yaptı. İhtisas sonrası Birleşmiş Milletler'de görev aldı.

Türkiye'ye dönüşünün ardından Türk dış politikası tarihine ilişkin araştırmalarını sürdürmüş olan ÖKE, Boğaziçi Üniversitesi’nde 1984'te doçent, 1990'da profesör oldu. Hem yazılı hem de görsel basında güncel siyasi gelişmeleri değerlendiren ve İngilizce, Arapça ve Urduca olmak üzere Türk dış politikası alanında 14 kitabı olan ÖKE'nin ayrıca üç de romanı bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler (1979) ve TRT'de (1983-89) danışmanlık yapmış olan Prof. Dr. Mim Kemal ÖKE, evli ve iki çocuk babasıdır.

Mim Kemâl Öke Kitapları - Eserleri

  • Günbatımı
  • Saraydaki Casus
  • Biat
  • Engel
  • Yaralı Ceylanlar Kulübü
  • Dervişin Seyir Defteri
  • Duvardaki Kan
  • Siyonizm ve Filistin Sorunu
  • Aşkın Ekolojisi
  • Sürgündeki Sevda
  • Dervişin Safa Defteri
  • Dervişin Sema Defteri
  • Ermeni Sorunu
  • Bilinmeyen Tarihimiz
  • Musul Komplosu 1918-1926
  • Kılıç ve Ney
  • Hilafet Hareketleri
  • Yaşanmamış Anılar
  • Musul - Kürdistan Sorunu
  • Türk Dünyası
  • Kaderle Dans
  • İlahlarla Dans
  • Irak Savaşı Günlüğü
  • Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar
  • İngiliz Ajanı Binbaşı E.W.C Noel'in Kürdistan Misyonu (1919)
  • Musul Meselesi Kronolojisi
  • Adı Yemen'dir
  • Küresel Toplum
  • Cuntalar ve Cemaatler
  • Aşkla Dans
  • II.Abdülhamid, Siyonistler ve Filistin Meselesi
  • Din - Ordu Gerilimi
  • Derviş ve Komutan
  • Mevlana Jalaluddin Rumi and Sufism
  • Geçiş Sürecinde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri
  • Ömer Fevzi Mardin Gazi ve Sufi
  • Milli Mücadele Dönemi'nde Yemen -Türkiye İlişkileri

Mim Kemâl Öke Alıntıları - Sözleri

  • Soruların cevabı için sabahı beklemek icap edecekti. Sabah bir türlü gelmek bilmeyecekti. Geldiğinde ise ben üzerime çöken gecenin ağırlığından silinip, ayağa bin bir güçlükle kalkabilecek, zor doğrultabilecektim belimi. (Duvardaki Kan)
  • Diyorlar ki: Tertemiz can, şu yuvadan, aşk kanadıyla uçup havalanamaz; yalan. (Dervişin Sema Defteri)
  • Evet, Musevilerin Batı'da baskı altında tutulduğu bir gerçekti ama onlar Türk sultanının hakimiyeti altında müreffeh ve barış içinde bir hayat yaşamaktaydılar (Siyonizm ve Filistin Sorunu)
  • Ne var ki bu dönemdeki en güçlü örgüt muhakkak ki "Kürdistan Teali Cemiyeti "dir. Molla Sait, Motkili Halil Hayali, ve Mukuslu Hamza Bey kurucularıdır. İlk kongrede Abdülkadir başkanlığa, Emin Ali (Bedirhan) ile Fuad Paşa yardımcılıklarına seçileceklerdir. Hamdi Baban ise katip-i umumiliğe getirilecektir. Bu cemiyet, İstanbul'daki yabancı misyonlarla diyalog kuracaktır. (Musul Komplosu 1918-1926)
  • .. O hikmetle birlikte açılımların da değişiyor. Önce kendini bulmak, kendini bulduktan sonra Allah'ı bulmak, Allah'ı bulduktan sonra O'nunla irtibat kurup topluma bu irtibatın önemini yani mutluluğun reçetesini anlatmak... Tarihe böyle baktığımızda, bütün dinlerin, dinselliklerin ve dahi felsefenin temel anlamının da insanın derûnunu keşfe çıkarmak olduğunu görüyoruz. Aralarında farklılıklar olabilir ama mistik düşüncenin temel amacı, benim "3A" dediğim (Âdem, Âlem ve Allah) arasındaki bütünlüğü, dördüncü bir "A" olan Aşk ile sağlamaktır. Bunu ıskalayanlar tarihi de ıskalamış olurlar. (Yaralı Ceylanlar Kulübü)
  • "Kapitalizm, kurduğu mülkiyetçi mekânlarla ufkumuzu, manzaramızı betonlarıyla, para binalarıyla karartmakta; güneşimizi çalmaktadır. Tabiat, gökyüzü, ekolojik çevre, kuşların göç yolları, toprak canlılığı mülkileştirilemez. Muhafazakârlığın kapitalist birikim için tabiata müdahalesi, kent yoksulları yanında tabiat yoksulluğu da oluşturmaktadır." (Aşkın Ekolojisi)
  • Hemen itiraf edeyim, Özallı yıllarda tasavvufa eğilimim yoktu. Varsa yoksa vatanı kurtarmak, bilimle Türk dış politikasının önünü açacağını düşündüğüm akademik meselelerle meşgul düm: Filistin, Ermeni, Musul sorunlarını araştırırken... Nereden bilebilirdim, yirmi küsur yıl sonra dergâhın kapısını çalacağımı... Ne denir ki. Her şeyin bir zamanı, daha doğrusu vakt-i zamanı varmış. İnsan "dem tutmayınca" olmuyormuş. O da nasibi varsa! (Dervişin Sema Defteri)
  • Eski kafalıyım ben. Sevda isterim. Öyle çilesi olmadan vuslat mı olurmuş? Yazmaz benim lügatımda (Engel)
  • Tarihi olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin pek zikredilmesi de Nahçıvan üzerinde bir tür nüfusu vardır ve Özal, o vefatından önce hayli ilgilendiği Orta Asya Türklüğü ne açılım gayretleri içinde Nahçıvan'ın çok özel bir kapı olabileceğini görmüştü. Şimdi bu Musul fırsatı ile o opsiyonu da devreye sokmak peşindeydi... (Musul Komplosu 1918-1926)
  • Kalemin doğrusu, mesuliyetini bilendir. (Sürgündeki Sevda)
  • Doğu dünyası geri olduğu için, ona incelik ve kişilik kazandıran gayretleri değil, Batı'nın kendi âlemini çekip çevirmesine karşı gösterdiği uyumdaki başarıdır. (Ermeni Sorunu)
  • Yazık, Tüketim Toplumu, insanı tüketiyor, insanlık tükeniyor. Çıkarlar-her ne pahasına olursa olsun-baş tacı, yani "in"; erdem, sosyal duyarlılık, insaniyetperverlik "out". (Dervişin Sema Defteri)
  • Dostlarım, sığınağımdı onlar benim. Eh, dost sığınak olmazsa ne işe yarar ki! (Biat)
  • Bir zamanlar kudretini viyana kapılarında,hind denizlerinde ispat eden atalarımızın evladı olduğumuzu bir parça düşünsek!..Bir parça bilsek ki,bir zamanlar koca Bizans imparatorluğunu kökünden koparıp atan,Avrupanın her köşesinden kabarıp gelen Haçlı tufanını adil kılıcımızın bir darbesiyle kenara fırlatan bizdik. (Günbatımı)
  • "Üzülerek belirtmeliyim ki, Ermeniler bugüne kadar fazlasıyla şımartılmışlardır. Onlara gösterilen sempati ve anlayış müstebit bir otoriteye karşı ayaklanan devrimcilere duyulan sempatiyi çoktan aşmıştır... Bugünkü ayaklanmaların aslında İngiltere'de örgütlenen ve İngiliz liberallerinin fazlasıyla değer verdiği Ermeni İhtilâl Komitesinin gizli tahrikleriyle gerçekleştiğini unutmamamız gerektiğine inanıyorum... Anadolu'da Ermeniler, Kürt komşuları gibi, kaba, bağnaz ve kan dökücüdürler; anarşist ve sosyalist fikirlerle donanmış maceracı ihtilâlcilerin kışkırtmalarıyla zülüm ve katliamda onlardan aşağı kalmazlar. Bir kez etnik ve dinî nefret ateşi Asya'da yanmaya görsün, bu alev bütün bölgeyi kapsayacak ve patlak veren bu feci yangından, İngiltere sorumlu tutulacaktır... Kendimize, bu politikanın hangi amaca hizmet ettiğini, İngiltere'nin başarı sağlamak için böylesine kirli ve haksız yollara başvurmasının gerekli olup olmadığını sormalıyız" (Vambery). (Saraydaki Casus)
  • Dünya üzerinde Türkler kadar Konuksever, misafir özleyen ve varını yoğunu ziyaretçisine harcayan bir millet daha yoktur.... Bizi de hangi obanın misafir edeceği kavgası ile neredeyse kan dökülecekti... (Saraydaki Casus)
  • Zihni esaret, fiziki esaretten beterdir. (Sürgündeki Sevda)
  • Dile ve söze bakılır sanma. Bizim baktığımız gönül ve haldir. Kalpte huşu varsa biz ona bakarız, görünüşte huşusuz da olsa... (Dervişin Seyir Defteri)
  • "Kaderden kaçılabilir mi? Ölüm bir kere kapıya dayanmış olsun!" (Duvardaki Kan)
  • "Hayatta ne arıyorsan osun." (Dervişin Seyir Defteri)

Yorum Yaz