matesis
dedas

BERRU/PALAMUT

BERRU/PALAMUT

Palamut kıraç arazide yetişen, ormanlık malzeme olarak ve iklimin düzenlenmesinde verimli bir ağaçtır. Erozyona karşı oldukça etkilidir. Kabuğu ince olmasına rağmen sağlam ve zariftir. İçi dolu biraz da acımsıdır. Kışın sobaların üzeride ısıtılır, böylece kabuğundan rahat çıkar. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkili olduğu söylenmektedir. Kürtçe adı “berru”dür. Kendisi ile ilgili bir benzetme yapılır. Berru’nün içi kabuğundan çıktıktan sonra dönüp “niye ağzın böyle açık?” Dediği anlatılır.

İçinden geldiği, kendileri sayesinde bir anlam ifade ettiği, omuzlarına basarak yükseldiği insanlara ihanet eden, sırt çevirenlerle ilgili olarak yapılan bir benzetmedir. Bu tiplere bé ru  (yüzsüz) de denilmektedir. Tarih boyunca benzer olaylar yaşanmış ve halen yaşanmaya devam etmektedir. Kendi başlarına bir değer ifade etmeyen, dış referanslı, ancak gurup içinde bir anlamı olan insanlardır. Görev verilmede aranan iki özellik olan “güven” ve “liyakat” hususunda yapılarında liyakat ve yetkinlikten öte bağlılık baskın unsurdur.  Çevresindekilerin onların bu özelliğini fark etmesi zordur. Çünkü uyumlu ve itaatkar bir profil çizerler.

 

İçlerindeki cehalet tortusu her an benliklerini sarmaya ve esir almaya yatkındır. Ellerine fırsat ve otorite geçtiği an değerlerini bilgilerine, dostlarını akrabalarına, birikimlerini ihtiraslarına, akıllarını duygularına feda etmekten kaçınmazlar. Görüntüyü kurtarmak için ve kamuflaj olarak bazı icraatları olmakla beraber bir süre sonra mızrak çuvala sığmayınca “bildiğiniz gibi değil” teranesine başvururlar. Bazen de sorulan sorulara verecek cevapları olmadığından suskun kalırlar. Kendilerine özgü bir projeleri, icraatları olmadığından içinde bulundukları ekibin ve liderin karizmasının gölgesinde kalırlar.

Etraflarındaki çıkar şebekesi kendilerini o kadar sarıp sarmalamış ki yanı başlarında ömürlük eski dostları, hatta baba dostlarını görmeleri mümkün olmamaktadır. Davanın zor anlarında her şeylerini ortaya koymuş olmalarının bile artık bir kıymeti yoktur. Ortalıkta görünmeleri konfor bozan bir durumdur. Sanki onların sayesinde seçilmemişler, sanki onların samimi inançları ve asaletli duruşları olmasa ileride de buralarda var olmaları mümkün olabilecek (mi?)  Konuları geçince uyutulacak önemsiz kişiler oldukları belirtilmektedir. Çevrelerini saranlar tarafından uygulanan yıldırma stratejisi çerçevesinde ”Sen artık farklısın, geldiğin yerin yüksekliğine yaraşır fırsatları değerlendirmelisin, bırak onları, bulundukları yere layık biri değilsin” denilerek akılları başlarından alınmaktadır. Çürük tezlerin kimseye yararının olmağı bilinmekle beraber bunu kulaklarına fısıldayanlar genellikle şık giyimli kişiler.

Onlar için dün bütün birikimiyle üzerine sünger çekilecek bir zaman aralığıdır. Çıktıkları yerin adı “Vekâlet” ile ifade edildiğini fark etmezler. Temsilcisi oldukları insanların çoğunu tanımazlar. Literatürlerinde “vefa” kelimesi kalıcı olarak silinmiştir. Başları topaç gibi hızla döndüğü için yarına dair bir planlama/endişeyi değerlendirmekten yoksundurlar. Her ne kadar farkında değil iseler de “dün dündür, bu gün bu gündür” onların yaşam felsefesi olmuştur. Hayata, olaylara, eşyaya ve kişilere pragmatist yaklaşım içindedirler. Sosyal cesareti, politik yaklaşımla değiştirmişlerdir. Siyasetin korunma kalesi olan “sorumluluğunun bilincinde olma”ya dönük eleştiriyi duymak istemezler.

İbret almadıklarından tarih onlar için de tekerrür etmek üzere hızla yaklaşmaktadır. Bu kendi elleri ile hazırladıkları bir sonuçtur. Etrafları boşalınca vicdanları içlerini kemirecektir. Birilerini kınayacak ise bu kendileri olmalıdır. Payelerin realite üstü ve eksen olmadığını artık fark etmiyorlar. Döngünün gerçeğe tabi olduğuna tarihin şahit olduğunu unutmuşlardır. Hâlbuki hakikatin hiç kimse için tolerans tanımadığını ve yaratanın takdirini kimsenin hava ve hevesine göre değiştirmeyeceğini bilmeleri gerekirdi.

Sonuç itibariyle;

Terk edilen gerçek dostlar küstürülmüştür. Çıkarları için yanlarında bulunan yeni dostların(!) dost olmadıkları biraz geç de olsa anlaşılacaktır. Gerçi plastik tipler olduklarını fark etmek için allame olmaya gerek yoktur. Daldıklara oyalamadan başlarını kaldırsalar görme mesafesinde olduklarını fark edeceklerdir. Bunun ibret tablosu bir önceki emsalleridir.  Ebu Müslüm El-Horasani’nin tabiriyle         ”dostlar küstürüldüğü için herkes düşman safında birleşince yenilgi kaçınılmaz olacaktır.”  Geçmişin temiz hatırası uğruna olan bu şefkat içerikli uyarı da uyanmalarına vesile olmayacak ise son pişmanlık fayda vermeyecektir.

Makamları/imkânları ellerinden gidince içinden çıktıkları insanların arasına dönme imkânları kalmamıştır. Çünkü kendileri ile kişilik buldukları o kutlu insanların hayallerini suya düşürmekle kalmamış, ruhlarını da incitmişlerdir. Zamanları çalınmış, umutları boşa çıkarılmıştır. En büyük yanılgıları insanın hayatında kirletilmemesi, temiz bırakılması gereken anlar ve zeminler olduğu unutmalarıdır.

Bir şeylerin kazası olmakla beraber bazı imtiyazlar bir defa kullanılacak özelliklere sahiptir. Sözünü ettiğim insanın duyu ve algı alanının ötesi bir şey değildir. Hataya meyletmekten ve sapmadan, doğru yola yönelme, Allah’ın acıması ve esirgemesini hak etme çağrısıdır. Hakkı işitme duyusunun kullanılması, dürüstlük ve erdemli davranışları hayata katma çağrısıdır. Yeni bir başlangıç ve yeni bir kişiliğe ömürlerinin yetip yetmeyeceğini zaman gösterecek.

Abdurrahim AKDAĞ

Bu yazı Mardinlife Dergisinin kış/2010 sayısında yayımlanmıştır.

Yorum Yaz