matesis
dedas

İlkel Üstünlük Aracı Irkçılık

“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arab’ın Arab olmayana, Arab olmayanın da Arab’a; beyazın siyaha, siyahın da beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...” (İbn Hanbel, V, 411).
İlkel Üstünlük Aracı Irkçılık

İnsan, yeryüzünde yaşayan canlılar içerisinde düşünebilen ve konuşabilen yegane varlıktır. Bu durumu onun, diğer canlılara karşı olan farklılığıdır. Farklılıklarımız bazen olumlu bazen de diğer canlılara veya kendi içimizde olumsuzluk sebebi de olabilmektedir. Olumlu ya da olumsuz farklılıklarımız diğerlerine karşı değersiz ya da daha değerli olduğumuz sonucunu doğurmaz. Her canlı kendi varoluş gerçekliği açısından değerini koruyarak yaşamına devam eder.

İnsanın düşünebilmesi ona farklı sorumluluklar yüklemektedir. Yaşadığı coğrafyayı imar, yaşadığı toplumu ıslah ve yaşadığı bölgedeki her canlının hakkını korumak bunlardan bazılarıdır. Kainattaki her şey birbiri ile bağlantı içerisindedir. Dağların, ovaların, tarım arazilerinin, ağaçların, nehirlerin, canlıların tamamı bir döngü içerisinde birbirine ihtiyaç duymaktadırlar. Bunlardan hiçbirisi diğerinden değer olarak daha üstün değildir. Bazılarına daha fazla ihtiyaç duyulabilir ama bu durum diğerlerinin değersiz olduğunu göstermez.

 

İnsan da erkek ve kadın olarak dünyaya gelir. Irkı, rengi, dili, dini birbirinden farklı milyarlarca insan aynı dünya çatısının altında, aynı havayı teneffüs ederek yaşamaktadırlar. Gerek doğuştan beraberinde getirdiği, cinsiyeti, ırkı, dili ve rengi gerekse de sonradan kazandığı sosyal statüsü, tercih ettiği inanç sistemi birisinin diğerini yok saymasını gerektirmez. Her bir insan, yaratıldığı hali ve kendi tercihleri sonucunda ulaştığı yer itibariyle değerlidir. İnsanı değerli kılan şey insan olmasıdır.

 

İnsan mükerrem bir varlıktır. Dirisi de ölüsü de saygıyı hak eden bir varlıktır. Durum bundan ibaret iken, bir insanın sahip olduğu herhangi bir özelliğinden dolayı kendisini diğerlerinden üstün görmesi veya onları hakir görmesi doğru bir davranış değildir. Ne cinsiyetimiz, ne ırkımız, ne dilimiz, ne sosyal statümüz başkalarına küçümseyici veya dışlayıcı bir bakış açısını geliştirmemize dayanak olmamalıdır. Bizi birbirimize üstün kılacak bir davranış varsa, o da ahlaki gelişmişliğin zirvesi olan “takva” kavramı olmalıdır. Takva’ya ulaşabilmenin yolu da erdemli ve ahlaklı bir yaşamı kendimize hedef olarak belirlemekle mümkündür.

 

Türkiyeli, Suriyeli ve Iraklı gibi kavramlar zihnimizde farklılık varmış gibi hissettirse de aslında yeryüzünde yaşayan bütün insanların “Adem’in çocuklarını” olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmez. Dünyanın batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine kadar yaşayan bütün insanlar bir anne ve bir babadan türemiş koca bir millettir. Bu gerçekten yola çıkarak, kimsenin kendisini diğerlerine karşı üstün görmesi doğru olmaz. Böyle bir düşünce ilkel bir ırkçılıktan başka bir şey olmaz.

 

Irkçılık sadece, kendi milletini üstün tutmakla olmaz. Aynı milletin içerisinden birilerinin kendilerini diğerlerine karşı üstün görmesi, aynı dinin içerisindeki bir zümrenin kendisini diğer gruplara karşı üstün görmesi ve buna benzer durumların hepsinde ırkçılık ortaya çıkmaktadır. Erkeğin kadına karşı üstün olduğunu iddia etmesi, zenginin kendisini fakirden üstün tutması gibi örnekler çoğaltılabilir. Hayatın her alanındaki herhangi bir sebeple birilerinin kendisini diğerlerine karşı üstün bir konuma konumlandırması aslında ilkel bir ırkçılıktan başka bir şey değildir.

 

Hiç birimiz, dışlanacağımız, reddedileceğimiz, hor görüleceğimiz, hakarete uğrayacağımız, ikinci sınıf insan muamelesi göreceğimiz bir yerde bir ortamda yaşamak istemeyiz. Değer bulduğumuz, saygı duyulduğumuz ve insan yerine konulduğumuz bir ortam herkesin hak ettiği en temel değerdir. Hayat şartları, herkesin önüne farklı seçenekler koyar. Bu seçeneklerin sonuçlarının faturalarını masum insanlara kesmeye hakkımız yok sanırım.

 

Resulullah’ın (sav) teşrik günlerinin ortasında verdiği Veda Hutbesini dinleyen bir sahâbî şöyle anlatmaktadır: “Resulullah (sav) buyurdu ki; Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arab’ın Arab olmayana, Arab olmayanın Arab’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...” (İbn Hanbel, V, 411). 

Editör: İdris Kalay

Yorum Yaz