Hayvanlar içgüdüleri ile hareket ederler. Melekler kendilerine verilmiş talimatın dışına çıkamaz, itaat ederler. İnsan ise zıt karakterleri içinde barındıran itaat veya isyan etme seçeneklerinden birine irade edecek donanımlara sahiptir. Bu özelliği ile yeryüzünü imar ve inşa edecek imkanları bulunmaktadır. Doğal olarak yıkım ve fesat imkanı da vardır. Sevgi-nefret, korku-ümit, acı-zevk, iyi-kötü… gibi zıt karakterler toprak ve ruhun insan olarak bilişiminin sonucudur. Bu farklılık medeniyetin ve gelişmenin arksındaki itici güç olarak karşımıza çıkar. Batılı filozoflar insanı incelerken parçalara ayırmış, çoğu defa bir özelliği öne çıkararak belirleyici unsur budur demişler. Darwin hayvani tarafını, Freud cinsel tarafını, Marks maddi tarafını belirleyici olduğunu söylemiştir. Ancak yeryüzünün imar ve inşa görevini Yaratanın adına yapacak olan insan ruh ve bedeni ile parçalanma kabul etmez mükemmel bir varlıktır. Bir meziyetin önemsenmemesi bazı imkanların inkarı anlamına gelir ki bu durum insanın kendi kendisini sınırlamasıdır. Çağdaş felsefi akımların bazı özellikleri ön plana çıkarırken diğer özelliklerinin görmezden gelmeleri sonucu insanlar kişilik parçalanmaları ile karşılaşmıştır. Bir denge üzere olan insanın dengesiz duruma düşmesine neden olunmuştur. Yüz yıllarca bu akımlar zaman israfına neden olmuş ve insanları gereksiz şeylerin peşinden koşturmuştur. Bilginin kaynağı ile bağ kurmayanların kuruntularının faturasını bütün insanlık ödemeye devam etmektedir.İki büyük imkan olan akıl ve vahyin birlikteliği huzur ve barış iken, ayrılıkları zülüm ve çatışma olmuştur. Bütün teknolojik ilerlemelere rağmen insanlık onuruna yakışmayan kıtlık, yokluk, açlık, asgari eğitimden yoksunluk, sömürgecilik, kölelik, insan ticareti, uyuşturucu ticareti çağımızın önemli sorunlarıdır. İhtiras ve hırs yeryüzündeki tahribatla yetinmeyerek ozon tabakasına zarar vererek dünyayı hızla bir felakete doğru sürüklemektedir. İnsan geni üzerinde oynanan oyun, doğal dengenin sanayi artıkları ile kirletilmesi/bozulması, atom, kimyasal, biyolojik silahların kullanılması insanlığın geleceğini tehdit eden önemli hususlardır. İnsanların duyguları üzerinde oynanan oyunlar sonucu köşe dönmecilik çalışıp kazanmanın yerini, gasp emeğin yerini, üçkağıt ekonomisi zihinsel ve bedensel çabanın yerini almıştır. Alınteri, elemeği ve göznuru karın doyurmaya zor yetmektedir. Tüketime özendirilen insanlar tutsak alınmıştır. Yaşama alışkanlıkları harcama üzerine kurulduktan sonra kredi kartı ve senetlerin ödenmesi aileleri perişan etmektedir. Hırs ve kin, hoşgörü ve sevginin yerini alınca geniş olan yeryüzü dar delmeye başladı. Dünyayı yaşanabilir bir yer olarak kalması için insanın özüne dönmesi, yaradılış amacına paralel bir hayat tarzı benimsemesi ve gelecek nesillerden bize emanet olan doğal dengenin korunması gerekmektedir. 03.10.2005 | 
Abdurrahim Akdağ
