matesis
dedas

Kutlu İnsanların Şehri

Kutlu İnsanların Şehri

Örgütlü kötülüğün eliyle Akdeniz kıyısında, bir şerit hâlinde daracık bir kara parçasına hapsedilmiş, tıkılmış milyonu aşkın yüz binlerce insan …

Kötülüğün çocuklarınca açlığa, susuzluğa, soğuğa ve yılgın karanlığa mahkum edilmiş mazlumlar …

Çevresindeki herkesin öldürüldüğü bir dünyaya doğan yavrular ve onda yaşayanların ölmek için yaşadığı nefesi kesilmiş bir şehir …

Yeryüzünün en özgür halkının içinde yaşadığı, utanç ve zilletle tutsak edilen bu şehirdeki kayıp sayısı 20 bine yaklaşıyor. Ölenlerin yarısından fazlası kadın ve çocuk. Günde ortalama 300 masum insan katlediliyor.

Göklerden ölümün indiği bu şehirde çocuklar akranlarının başsız cesetlerini, kopmuş uzuvlarını elleriyle taşıyor.

Öyle bir şehir ki; ebeveynler, her an gelebilecek ölümden sonra cesetleri teşhis edilebilsin diye çocuklarının kollarına ve bacaklarına aile künyelerini yazıyor.

Öyle bir dehşet ki; onlu yaşlardaki çocuklar, küçük kardeşlerinin cesedini kucağında taşıyarak kefen sırası bekliyor.

Öyle bir acı ki; ölen babasının kefenlenmiş cesedini açıp yüzüne son bir evlat öpücüğü kondurmak ve vedalaşmak için kendisini tutan amcalara hıçkırıklar içinde yalvaran masum evlatlar görüyoruz.

Fakat tablo bunca umutsuz iken, duyarsızlık bunca sağır iken, şehir insanlarının  “Allah’ım senden başkamız kalmadı!” diyerek yegâne sahiplerine yaslandıkları teslimiyete de  şahit oluyoruz.

Enkazın altından yaralı halde çıkarılan küçük Zehra’nın feryad u figan etmek yerine “Allah işleri en iyi idare edendir, yalnız ve yalnız O’na güveniyoruz.” diyerek zalimlerle hesaplaşmayı, zalimlerin pişmanlıktan kendilerine lanet okuyacakları o güne ertelediğine ve o günün adaletine duyduğu sarsılmaz güvene tanık oluyoruz.

Bu şehrin kutlu insanlarının çektikleri tarifsiz acılar ve bu acılar karşısında gösterdikleri inanç, tevekkül ve engin sabırlarının saadet ehlinden olan nasip sahiplerine verebileceği bir ders olacaktı elbette. Batılı genç bir kadının gözyaşları içinde söyledikleri bu ibret tablolarından bir hisse aldığını ve o mazlumlarla Rabb’leri arasındaki ince sırra vakıf olduğunu anlatıyordu: 

Bir ağacı meyvesinden tanıyabileceğinizi söylerler. Onların da ne kadar tatlı meyveler verdiklerini fark ettim. Ve eğer Tanrı varsa, bu insanların Tanrı’nın seçilmiş insanları olduklarına inanıyorum. Onların kalplerinde ve şefkatli davranışlarında Tanrı’nın delillerini görüyorum. Onlar gerçekten çok güzel insanlar. 11 yılımı muhafazakar bir Hristiyan kilisesinde geçirdim ve hiçbir şekilde bu tür meyveler görmedim. Hayır! Yanına bile yaklaşamazlar. Onlar, sadece inandıkları gibi yaşıyorlar ve şeytani güçler bu insanlara zulmediyor.”

 

Yorumlar

Image
Nesrin Aykaç
08.12.2023 / 17:12

Her zamanki gibi önemli bir konu değinmişsiniz. Gazze'de ölen çocuk sayısı en son resmi olmayan kaynaklara göre 4.237 idi. Dünyada her yıl savaşlarda 15.000 çocuk ölüyor. Savaş insan vicdanı ve tanrı inancı ile bağdaşmayan bir eylemdir, kabul edilemez. Mazlumların ahına alanlar elbette bedelini ödeyecektir.

Image
Ziyaretçi
07.12.2023 / 08:24

kötü kelimesinden daha büyük daha derin bir kelime bulmalıyız.Kötü onları tanımlamada hafif kalır.Nasıl lanet bir kitaba iman ediyorlarsa..mücrimler,fasıklar,kafirler,gaddar ve caniler.NazI siyonist şebekesi

Image
Ziyaretçi
07.12.2023 / 05:28

Eline sağlık kelamına kalemine Rabbim güç versin .. Tekrar Tekrar diyoruzki zalimler katiler ve şürekesi için Yaşasın cehennem

Yorum Yaz