diorex

Mardin Bir Kavga Arenası mı?

Mardin Bir Kavga Arenası mı?

Gazete köşelerini, haber portallarını veya sosyal medya mecralarını dolaşıp önümüze çıkan haberlerin geneline baktığımızda, şiddet ve o şiddetin yol açtığı yıkılmış hayat hikayeleri karşımıza çıkıyor.

Şöyle memleketimiz Mardin’e bir göz attığımızda…

Kaza haberleri nihayetinde yaşamın doğal akışı ve uygulaması içinde oluyor.

Şu aralar yaz mevsimi ve yangın haberleri mevsime uygun diyelim.

Ekonomi zaten hayatın her alanında ve haber olacak bir sürü çeşidi de normal.

Lakin doğal olmayan ve ülke genelinin tersine bizler için doğal ve dolayısıyla normal kıvamda olan bir haber türü var ki haber değerini koruduğu kadar, her daim manşetlerden inmeyecek kadar da bir istikrar içeriyor.

Gün geçmiyor ki;

“Mardin’de iki grup arasında bıçaklı kavga”,

“Mardin’de iki grup arasında sopalı kavga”,

“Mardin’de silahlı taşlı ve sopalı kavga: 4 yaralı”,

”Mardin’de iki grup arasında bıçaklı kavga”, başlıkları altında sadece son 3-4 güne sığan Mardin Life haberlerinden ufak alıntılara baktığımızda dahi, insanın şok geçiresi geliyor.

Yahu ‘ne bu şiddet bu celal’ diyerekten konuya biraz değinip üzerinde fikir alışverişinde bulunabilir miyiz diye üzerinde daha düşünürken bile, yine site portalına haber düşünüyordu.

“Mardin’de şoförlerin tekmeli yol kavgası” diye.

Allahtan bu haber biraz içimizi rahatlatıyordu

En azından kavga eden şoför arkadaşlar sadece tekme kullanıyor, kavganın içeriğine uygun; tabanca, pompalı tüfek, ucu çivili özel topuzlar, sopa ve taş benzeri çeşitli materyalleri kullanmaktan kendilerini alıkoyuyorlardı. Mardin de bir ilk olarak insan doğasına pek de uygun olmayan alet edavatsız bir kavga profilinin fiili olarak yaşanması, aklı selim kent insanını da hayretlere düşürüyordu.

Şimdi şiddet, şiddetin türleri ve türevleri gibi tanımlamalara boğulmadan daha sosyolojik olarak düşündüğümüzde, neden olası anlaşmazlıklarımızda hemen şiddete başvuruyor, can almaya ve sakat bırakmaya kadar varan ağır güç ve silah kullanıyoruz?

Bir insanın en temel var oluş hakkı olan canına kastedecek kadar gözümüzü döndüren, zıvanadan çıkaran ve bireysel olmaktan çıkarıp toplu halde birbirimize girişecek kadar beynimizi zıvanadan çıkaran temel dürtümüz ne olabilir ki?

Mardin’in havasımı, suyumu, etimi, ekmeği mi ?

Konuşmaktan aciz, sorunu çözmekten ziyade, daha içinden çıkılmaz hale getiren bilinç altımızdaki korkularımız mı?

Bire bir oturup halledebilecekken hadi günümüz modern çağının ulaşılabilir ve kullanılabilir bir sürü bilgisine rağmen, halen bunu davranış kalıbına çeviremeyen beyin kapasitemizin çapsızlığımı?

Kul hakkını savunup ilk fırsatta birbirimize çökme kültürümüzü bir şekilde geliştiremeyip, insan sıfatını sadece fiziksel bir özellik olarak taşıma kalitesizliğimiz mi?

Tamam anlıyorum bu memleketin suyunu içip ekmeğiyle büyümüş bir ferdi olarak…

Genetik kodlarımıza işlemiş olan içimizdeki feodal yapı kalıbını kırabilmek öyle kolay değil.

Erkek adamlarız velhasılı…

Vurup, dövüp, devirdiğimiz adam kadar varlığımızı ispatlıyor,

Meydan okuduğumuz kadar toplumda yer ediniyor,

Bireysel olduğu kadar da toplu olarak birbirimize arka çıkma bağını koruyarak varlığımızı kanıtlıyoruz.

Şöhreti amacımızın üstünde, ödülü oyunun önünde tutarak yaşamın tadını sindirme becerimizi geliştiremiyoruz.

Ve hayretler içindeyim,

Yazıya başlayıp ara verdiğim anlar dahil geçen şu 7-8 saat içerisinde,

Ne gariptir ki hala Mardin Life sitesine düşen, toplu sopalı sopasız, silahlı bıçaklı kavga haberi gelmedi.

Demek ki şu yazı yazma süresi içinde dahi…

Mardin Kavga Arenasında…

Farkına varamasak da,

Gelişiyoruz.

 

 

 

 

Yorum Yaz