tatlidede

Sağdan Soldan Filistin

Sağdan Soldan Filistin

Televizyon karşısına çökmüş izleyecek bir şeyler bulmak için kanalları sırayla zaplarken bir haber kanalındaki altyazı başlığına gözüm ilişti:

“Filistin davası, sağı ve solu buluşturdu.”

“Hadi inşallah!” diyerek meselenin ne olduğunu anlamak için seyre koyuldum.

Program sunucusu gayet heyecanlı bir tavırla tane tane anlatıyordu. Konunun özeti şu minvaldeydi:

Artvin’in Hopa ilçesinde sosyalist görüşteki bir öğrenci grubu, ellerinde pankartlarıyla İsrail’in Filistin’deki zulmünü protesto ediyor, hep bir ağızdan Filistin lehine slogan atıyorlardı. Grup, o sırada bir caminin önünden geçiyor. Caminin önünde ise ilahiyat öğrencilerinin aynı amaçla düzenledikleri bir protesto var o sırada. İlahiyat öğrencileri, solcu öğrencilerin “Katil İsrail, Filistin’den defol!” şeklinde yeri göğü inleten sloganlarına alkış tutarak destek veriyorlar.

Solcu gençlerin kortejinde, en öndekiler bir pankart taşıyorlar:

“Denizlerden Mahir’e, Filistin’e bin selam” şeklinde bir yazı. İlahiyatçı gençleri yönlendirdiği her hâlinden belli olan bir genç, bu kalabalığı ve niyetlerini anladıktan sonra heyecana gelmiş olacak ki elindeki megafonla bütün ideolojik sığlıkları bir kenara bırakıp zulme karşı ortak duruşu vurgulamak istercesine;

“Arkadaşlar, İsrail hükumetinin bu zalimliğini sizler gibi alkışlarla protesto ediyoruz!” diyordu.

Ardından bir alkış tufanı daha ...

Bu görüntüler, 90’lı yılların ortalarından 2000’li yılların başlarına kadar üniversite öğrenciliği yapanların mazisinden çok derin şeyler çağrıştırıyor. 28 Şubat postmodern darbesinin etkileri o sıralarda üniversite koridorlarına iyiden iyiye sinmiş, baş örtülü kız öğrenciler kimi yerlerde kibarca kimi yerlerde de bir paçavra gibi sınıflarından atılarak türlü cevr ü cefaya maruz kalıyorlardı. Şeytanın bile aklına gelmeyecek çirkin politikalarla iyice sindirilmiş olan dindar öğrencilerin tek yapabildiği, kampüslerin elverişli yerlerinde toplanarak cılız tepkiler vermek ve üç beş masum slogan atmaktı. Böylesine ümitsiz ve karanlıklı bir ortamda sol görüşlü öğrencilerin bu zulme karşı bir duruş ortaya koymak amacıyla aramıza katılıp sesimize ses vermesi ortak duyuş ve tavır adına büyük bir moral kaynağıydı. İşte Hopa’daki soldan ve sağdan iki öğrenci grubunun Filistin’deki zulme karşı yaptıkları bu gösterilerin çakışması bu özlenen manzarayı anımsatıyordu.

Öte yandan, spiker hanım da benim gibi heyecan duymuş olacak ki görüntülerden sonra “Planlasanız olmaz, dedirtecek türden bir şey bu.” diyerek takdir gösteren bir ses tonu kullanıyordu.

Stüdyoda bir sağdan diğeri de soldan iki siyasi parti temsilcisi vardı. Normal şartlarda bu çekişmeli siyasi ortamda amansız iki dövüş horozu gibi birbirine dalmaya hazır bekleyen bu iki konuk, gayet sakin, mutedil ve iyilik dolu bir halet-i ruhiyede görünüyorlardı. Sağı temsil eden siyasetçi şunları söylüyordu:

“Bu tabloya bakarken ülkem ve geleceğimiz adına umutlandım. Bu görüntüleri olgunlaşmış bir toplumun meyveleri olarak okudum. Farklı görüşteki insanların zulme karşı gösterdikleri bu ortak tavır, Siyonist İsrail’in zulmüne dur demek isteyen bütün insanlığın buluşması gereken ortak vicdan ve ortak kanaattir. Bu gençler, bunu bir kez daha göstermiş oldular.”

Bu cevaptan gayet memnun olduğunu gözlemlediğim sunucu, bu sefer de sol cenahtaki siyasiye dönerek “Sizce şöyle diyebilir miyiz, bu ortak sese bakarak; Filistin meselesi bütün siyasi ve ideolojik ayrışmaları bir kenara attı mı?” diye sordu.

Solcu siyasetçi, bir devrimci olduğuna vurgu yaparak söze başlamayı yeğledi. Bugüne kadar çok sayıda Filistin yürüyüşüne katıldığını, emperyalizme ve siyonizme kesin olarak karşı olduklarını ve bu amaçla Amerika ve İsrail konsolosluklarının önünde düzenli olarak protesto gösterileri düzenlediklerini anlattı. Bunu da şu şekilde gerekçelendiriyordu:

“Filistin davası, çok bölünmüş ve birbirine düşman edilmiş halkımız için bir birlik parolasıdır. Filistin öyle bir paroladır ki, zulüm karşısında kim olursa olsun, bu parolanın birleştirici bir özelliği bulunmaktadır.”

Hem Hopa’daki gençlerin, hem de stüdyodaki konukların farklı ideolojilerine rağmen Siyonistlerin Filistin halkına sistematik olarak uyguladıkları zulme sadece insan oldukları için  aynı tepkiyi verebilmiş olmaları gerçekten de özlenen bir tablo. İdeolojilerin insanlara birer deli gömleği gibi giydirildiği çağımızda, ideolojik kaygılardan sıyrılarak vicdani bir ortak noktada buluşmak sadece Filistin meselesinde değil diğer bütün meselelerde ihtiyaç duyulan bir tavır.

Filistin meselesiyle ilgili ısrarla ve özenle hatırlanması gereken özel bir durum var. Siyonist ideolojinin düvel-i muazzamayı arkasına alarak yönettiği İsrail, Filistin’deki zulmü orada yaşayanlar Arap oldukları veya Müslüman oldukları için yapmıyor. Kendileri dışındaki goyimler hangi dinden, hangi ırktan veya hangi ideolojiden olursa olsun, onları düşman olarak görür. Bütün insanlığı tehdit eden Siyonizm, amaçlarıyla ters düştüğünde kimin sağcı, kimin solcu olduğuna bakmayacaktır. Meseleye bu açıdan bakıldığında, Filistin meselesinin sadece Müslümanların bir yükü veya sorumluluğu olmadığı, insani akılla hareket eden bütün insanların ortak bir sorumluluğu olduğu daha iyi anlaşılacaktır.    

 

 

 

Editör: Beşir Şavur

Yorumlar

Image
Ziyaretçi
18.03.2024 / 14:27

Eline diline yüreğine sağlık birêmi

Image
Ziyaretçi
16.03.2024 / 19:16

Can alıcı bir konu ,ancak bu kadar güzel anlatılır.

Yorum Yaz