diorex
Dedas

Sessizce Sırasını Bekleyen Bir Halk

Sessizce Sırasını Bekleyen Bir Halk

Herkes bir gün kötülükten nasibini alacak.

Bu bir ihtimal değil, bir kesinliktir.

Zira alanlar buna delil, bekleyenler ise sadece sırasındadır.

Ama buna rağmen herkes susuyor.

Konuşmuyor, bakmıyor, dokunmuyor.

Kardeş kardeşe selâm vermez olmuş.

Komşu, komşunun başına bela gelsin istiyor. “İyilik edemedim madem bari bir musibet gelse de bu hâl bitse” diyor içinden.

 

Sessiz Sıra ve Kurtuluşu Musibette Bekleyenler

Sanki kurtuluşu hayırda değil, felakette arıyoruz.

İyilikle onaramadığımız bu çürümüşlüğü, belki bir bela düzeltir diye bekliyoruz.

 

Zulüm Beklemek, Zulmün En Derinidir

Kurtuluşu başkasına gelecek musibette aramak, en gizli, en derin zulümdür.

Kendi karanlığımızdan çıkmak için, bir başkasının ışığının sönmesini dilemek, beklemek…

Unutma! Bu hal, insanlığın kalbinden silinmeye başlandığının göstergesidir.

 

İçimizden geçiyor bazen:

“Bari ona da bir bela gelse, belki o zaman dengeleniriz.”

“Onun düzeni bozulsa da ben de biraz rahatlasam.”

 

Ama bil ki: Başkasının yıkımıyla ayağa kalkılmaz.

Musibetle gelen ne varsa, ya beraber taşınır ya da hepimizi ezer geçer.

 

Herkes Sırasını Beklerken

 

Böyle giderse kötülük sırayla gelip hepimize uğrayacaktır.

Ve her susuş, bir sonraki felakete yer açar.

Bugün görmezden geldiklerimiz, yarın kapımızı çalacak olanlardır.

 

Zulme ve kötülüğe sessiz kalan, sadece kendini değil, herkesi karanlığa mahkûm eder.

Çünkü her sessizlik, yeni bir zulme pasaport olur.

 

Unutma:

Gerçek kurtuluş, birinin başına bela geldiğinde değil, ona el uzattığımızda başlar.

Çünkü insan, ancak başkasının düşüşüne üzülüyorsa, insandır.

 

Süt Havuzu

Bir padişah adaletsizlikten şikâyet eden halkını imtihana çekmek istedi.

Bir havuz yaptırdı ve şöyle emretti:

“Her vatandaş gece karanlığında bu havuza bir kova süt döksün.”

Gece oldu.

Bir adam düşündü:

“Ben bir kova süt yerine su dökersem ne olur ki?

Onca süt arasında fark edilmez zaten.”

 

Bir başkası da aynı şeyi düşündü.

Sonra bir diğeri…

Sabah olunca padişah havuza geldi.

Ama havuzda sadece su vardı.

> Zira herkes bir başkasının iyiliğine güvenmiş, ama hiç kimse kendi vazifesini yerine getirmemişti.

 

Sevilmeyen Kasap

 

Bir kasap, her gün fırıncıya gizlice para verir, muhtaçlara bedava ekmek dağıttırırmış.

Halk ekmekleri fırıncıdan bilir, fırıncıyı övermiş.

Ama kasabı kimse sevmezmiş.

Bir gün kasap ölmüş.

Cenazesine bile gitmemişler.

 

Fakat ertesi gün ekmek dağıtımı durmuş.

Sormuşlar fırıncıya:

> “Ne oldu? Fakirler neden artık ekmek alamıyor?”

Fırıncı demiş ki:

“Çünkü kasap öldü. Parayı o veriyordu.

Şimdi kimse vermiyor.”

 

> İyilik bazen sevilmeyen ellerden gelir.

Görünmediği için kıymeti bilinmeyen, öldüğünde yokluğu fark edilen o hayır, aslında toplumun vicdan terazisidir.

 

Sessiz Zulüm

Herkesin bir yanlışı var diye başkasının yanlışına sessiz kalması, topluca aklanma vehmidir.

Ama aslında, topluca batmak için sıraya girmektir bu.

Suç ortaklığı bazen bir eylemle değil, bir sessizlikle kurulur.

> Suç ortaklığı bazen, sadece görmemekle, dokunmamakla olur.

Ve her susuş, farkında olmadan bir başkasının acısını çoğaltır.

 

> Rivayet edilir ki, bir adam Resûlullah’a (s.a.s) gelip:

“Ey Allah’ın Elçisi! En faziletli insan kimdir?” diye sordu.

Resûlullah şöyle buyurdu:

“İnsanların en faziletlisi, insanların en çok faydasına olandır.” (Hadis: Taberânî, el-Muʿcemü’l-Evsat)

 

Ve bir hikmet ehli şöyle demiştir:

> “Başkalarının yıkımını seyrederek ayakta kalmaya çalışan, çökmeye en yakın olandır.”

 

Yıkıntıdan saray çıkmaz, kül ile nûr yan yana durmaz.

Sen dua ediyorsan başkasının yokluğuna, kalbinde rahmet durmaz.

 

El ver ki el bulasın, gönül al ki gün bulasın.

Zulme sessiz kalma, çünkü yarın senin sesin duyulmayabilir.

 

> Herkes bir gün kötülüğe maruz kalır.

Ama kötülük sırayla gelir.

Ve sıranı beklerken sustuğun her zulüm, sessizliğini sana gürültülü bir şekilde iade eder.

 

 📌 M. Burhan Hedbi

Editör: Beşir Şavur

Yorum Yaz