matesis
dedas

Mehmet Çetingüleç kimdir? Mehmet Çetingüleç kitapları ve sözleri

Türk Gazeteci, Yazar Mehmet Çetingüleç hayatı araştırılıyor. Peki Mehmet Çetingüleç kimdir? Mehmet Çetingüleç aslen nerelidir? Mehmet Çetingüleç ne zaman, nerede doğdu? Mehmet Çetingüleç hayatta mı? İşte Mehmet Çetingüleç hayatı...
  • 25.11.2022 08:00
Mehmet Çetingüleç kimdir? Mehmet Çetingüleç kitapları ve sözleri
Türk Gazeteci, Yazar Mehmet Çetingüleç edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Mehmet Çetingüleç hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Mehmet Çetingüleç hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Mehmet Çetingüleç hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri:

Mehmet Çetingüleç kimdir?

Mehmet Çetingüleç, 37 yıldır gazeteci. Ekonomi, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı dahil çeşitli alanlarda muhabirlik, büro şefliği, temsilcilik ve yazarlık yaptı. En uzun çalışma süresini 23 yılla Sabah grubunda geçirdi. Halen gazeteciliğe “serbest” olarak devam ediyor. Ecevitleri uzun yıllar aile dostu ve gazeteci olarak yakından izledi. Ferman Padişahın Vurgun Bizimdir ve Rahşan isimli iki kitabı var.

Mehmet Çetingüleç Kitapları - Eserleri

  • Ecevit'in Anıları
  • Rahşan

Mehmet Çetingüleç Alıntıları - Sözleri

  • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti varlığı ortadan kalkacak olursa, bu Türk topraklarına saldırı olacaktır. Çünkü KKTC Türkiye’nin uzantısıdır. Hem Türkiye için hem de Doğu Akdeniz için Kuzey Kıbrıs’ın ne kadar önemli olduğu haritaya bakılınca görülür. Kıbrıs bizim için önemli değil diye konuşanlar aslında Türkiye’nin gerçeklerini bilmez görünüyorlar. (Ecevit'in Anıları)
  • Memleketimizde üretimden herkesin adaletli bir şekilde pay alması gerekir. Ama üretimden aslan payını alarak emeksiz kazanç sağlamak, servetlerine servet katmak isteyenler, bu adaletli dağıtımı önlemek için her çareye başvuruyorlar. Halkın hakları için uğraşanlara her türlü karayı vurmak istiyorlar. Halkı düşman cephelere bölüp birbirine kırdırmak istiyorlar. Ama bütün bunlar boşuna... (Rahşan)
  • Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya bağımlı kalmamalıyız. Bütün dünyaya açılmalıyız. Kendi bölgemizdeki ülkelerle, Rusya’yla, Orta Asya ülkeleriyle, Uzak­­doğu’yla her bakımdan çok özel olan ilişkilerimizi geliştirirken, bir yandan da Hindistan’la ilişkilerimizi geliştirmeliyiz. Nüfus bakımından en yoğun iki ülkeden biri olan Hindistan’la çok eski bağlarımız vardır. Hindistan’da “Hint ulusu” kavramını değiştiren unsur, Mahmut Şah dönemindeki Türklerdir. Hindistan’da bize yakınlık gösterecek unsurlar var, onlarla ilişkilerimizi geliştirirken eğitime önem vermeliyiz. Türkiye, bütün dünyayla ilişki kurabilecek tek ülkedir... (Ecevit'in Anıları)
  • " Atatürk ve arkadaşları, Cumhuriyet'in temellerini, 'hiç' sayılabilecek bir bütçeyle atmışlardı. Kurtuluş Savaşı boyunca, komutanlar, bakanlar ufacık odalara doluşarak çalışmışlardı. Mustafa Kemal Ankara'ya gelirken, arabasının lastiğini paçavralarla doldurmuştu. Ankara'da ilk karargahını bir postane köşesinde kurmuştu. Bizler o geleneğin ve özverilerin insanları olmalıyız." (Rahşan)
  • Demokrasi, en sade tanımıyla, halkın kendi kendini yönetmesidir. Ama şimdiye kadar ülkemizde halka kendi kendini yönetebilme fırsatı verilebildi mi? Kendi kendini yönetmeyi bırakın, halk, yönetime bir ucundan, yeterince ağırlığını koyabildi mi? Ne gezer! Fabrikadaki işçi, tarladaki köylü, atölyedeki sanatkar, basımevindeki dizgici, köşe başındaki bakkal, veya bir taksi ya da kamyon şoförü, bir çaycı veya arabacı halktan biri olarak, Büyük Millet Meclisine girebildi mi? (Rahşan)
  • hayatı dolu dolu yaşadığınızı düşünüyor musunuz? Bülent Ecevit: yaşadığım kadarıyla Allah'a şükrederim. (Ecevit'in Anıları)
  • 8 Ocak 1970-Almanya'da işçilerle konuşma Biz sağımızda ve solumuzda olanların, herkesin söz hakkı olduğunu kabul ediyoruz. En sağdaki de, en soldaki de konuşsun, ama zora başvurulmasın, tabanca çekilmesin, zorbalığa meydan verilmesin... (Ecevit'in Anıları)
  • Büyürken ona dürüst olmasını, çalıp çırpmamasını, başka düşüncelere saygılı olmasını, o düşünceleri kaba kuvvet kullanmadan kendi düşünceleri ile yenmeye çalışmasını, kendi kendisiyle kavgalı olmamasını, ülke çıkarlarını kendi çıkarlarından önde tutmasını telkin ettik... (Rahşan)
  • BORÇ sorunlarla savaşır zamanla yarışırken unutmayabiliyorsan çiçek sulamayı usanmayabiliyorsan pencerene konan güvercini ağırlamaktan sabahları karanlıkta ağlayan sahipsiz köpeğin paylaşabiliyorsan yalnızlığını yemeğini yerken açları ocağın yanarken üşüyenleri sen işindeyken işsizleri duyabiliyorsan yanıbaşında yanan ormanla yanabiliyorsan gönlüne gömebiliyorsan seni yaşatmak için şehit düşen askeri yaradana borcunu biliyorsun demek ödeyemesen de ölünceye dek (Rahşan)
  • Haydi benim Rahşan'ım. Toparla kendini! Seni dün gördüğüm hale geleceksen, dünyayı kurtarmak benim işime gelmez. Beceremem de zaten. Kurban Bayramın şimdiden kutlu olsun. Ama kendini kurban etme! Kurbanlık insanların yerini, kurbanlık koyunların alması, belki de insanlığın ilerlemesinde en büyük ve en somut aşama... (Rahşan)
  • Bunları yazarken yaşama küskün olduğumu sanma. Tam tersine, yaşam özlemi taşıyor içimden. Tolstoy'un Savaş ve Barış'ında vurulan subay gibi toprağa düşmeden önce de göğün güzelliğini seninle birlikte görebilerek, duyabilerek, bu dünyada ama bir başka türlü yaşamda, seninle bir "ada" yaşamı özlüyorum, Allah izin verirse?.. (Rahşan)
  • * Giyimi, kuşamı tercihleriyle sıradan insanların görüntüsünü aşmadı. Lüks, gösteriş, takılar ona hiç yaklaşamadı. * Kıyafetleri şık ama gösterişten uzak oldu. Topluma lüks takılarla değil, sadeliğiyle örnek olmaya özen gösterdi. * Rahşan Hanım, Başbakanlık Konutunda hiç kalmadı. Oysa konutta ahçılar, temizlikçiler de vardı. Ama o konut yerine, kendi evini tercih etti. * Ecevitler yemek konusunda titiz ve seçici değil. Öğlen ve akşamları birer tabak yemekle yetiniyorlar. Tatlısıyla, tuzkusuyla her şeyi tamam olan sofraları pek olmuyor. (Rahşan)
  • Hükümetin ve komando denen sağcı gençlerin davranışları, kendi ilkel devlet ve toplum anlayışlarıyla tutarlıdır. Fakat DEV-GENÇ’in kanlı eylemlerini yönetenler, heyecanlarını sömürerek arkalarından sürükledikleri bir kısım gençlere de, sözde kurtarmak istedikleri Türk halkına da ihanet içindedirler. Gerekirse silahların üstüne silahsiz gideceğiz. Fakat hiçbir zaman silahlı tedhişçiliği solculuk sanan sahte devrimcilerin kanlı ellerine ellerimizi vermeyeceğiz. Bizim gibi düşünen ve bizim desteklediğimiz gençler, devrimciliği büyük kentlerin bulvarlarından halkın içine ve köylerin tarlalarina, devrimci düşünceyi sosyete salonlarından köy kahvelerine ve gecekondulara taşıyan gençlerdir. Akıllarının, düşüncelerinin, yüreklerinin erişemediği yere silahla erişmeğe kalkışanlar, bizden değillerdir ve biz onlarla beraber değiliz. Çünkü biz gerçek devrimci eylemin, gençleri gençlere kırdırmak değil, demokrasinin olanaklarından yararlanarak, halkla birlikte halkı kurtarmak olduğuna inanıyoruz. (Ecevit'in Anıları)
  • “Musul’u alın!” Prof. Dr. Yalçın Küçük, 2005 yılının Ocak ayında müthiş bir iddia ortaya attı. Küçük, Atatürk’ün İnönü’ye, onun da Ecevit’e “şartlar elverdiğinde Musul’u alın, bu hakkımızdır” vasiyetinde bulunduğunu söyledi. Ecevit’e bu açıklamayı sorduk. Bülent Ecevit: Evet, rahmetli İnönü bana Musul’un hakkımız olduğunu söylemişti. Atatürk de aynı düşüncedeymiş. Musul’un gündeme taşınmasını ve halkın bilgilendirilmesini Türkiye’nin milli çıkarları bakımından faydalı buluyordu. Bülent Ecevit: Biliyorsunuz, gazetelere açıklama yapmaya başladım. Musul bizim Misak-ı Milli sınırlarımız içerisindeydi. Kıbrıs kadar haklı bir dava. Türkiye’nin geleceği ve çıkarları söz konusu. O yüzden Kuzey Irak’a girmeliyiz. Bu bir macera değil. Biz girmezsek onlar Güneydoğu’ya gelecek. (Ecevit'in Anıları)
  • Ecevit Türkiye'deki yayın yasakları nedeniyle yabancı basın üzerinden mücadeleyi sürdürdü. O Avrupa ülkelerinin demokrasi duyarlılığını harekete geçirmeyi hedeflerken darbeciler başka davalar açtı. Dil Okulu'nda yaklaşık 2 ay tutuklu kaldıktan sonra 3 Haziran 1982'de tahliyesine karar verildi ama dışarı çıkamadı. Çünkü askerler bir başka suçtan Ecevit'i 3 ay 27 gün hapse çarptırmıştı. Bu dönemde koşuşturmaktan bitkin düşen eşine gönderdiği mektuplardan birinde toplumun duyarsızlığını eleştiriyordu. ...O yorgunluğa, o uykusuzluğa, o gıdasızlığa, o gerilime kimse dayanamaz Rahşanım. Bunun kimseye yararı da olmaz. Ben cezaevine girmeden önce, bana, 'Artık koşuşturma' diye çıkıştığını unutma. Kendine de hatırlat. Böylesine yavaştan alan bir topluma öylesine koşuşturmak biraz komik oluyor: Üstelik de geçersiz oluyor. Biz alıp başimızı bir koşu gidiyoruz, sonra geriye bakıp, arkadakilerin neden o kadar geride kaldıklarına şaşıyoruz. Gideceği istasyona daha erken varmak için trenin içinde koşan yolcuya benziyoruz. Sonra da aynı istasyona, biz nefes nefese, kan ter içinde, ama tüm öteki yolcular dinlenmiş ve pür sıhhat iniyoruz aynı anda. Bu saçmalık değil mi? Hangi istasyona gideceksek bu trenle gideceğiz. Haydi benim Rahşanım, toparla kendini! Seni dün gördüğüm hale geleceksen dünyayı kurtarmak benim işime gelmez. Beceremem de zaten... Rahşan Hanım eşine kısa bir notla yanıt verdi: Üzülmemeye çalışıyorum. Dünyanın bir ucunda da olsan sen varsin ya, yaşıyorsun ya yeter diye düşünmeye çalışıyorum. Seni çok seviyorum... (Ecevit'in Anıları)
  • * Onun yüreğinde bütün insanlara yer vardır. En önemli bir kişiyle, gözlerden gönüllerden ırak bir köylünün yeri aynıdır onun yüreğinde. * Dürüsttür, politikada oyun yapmaz. * Sonunda memleket açısından bir umut görüyorsa, kendini çok yalnız ve zorda hissettiği dönemlerde bile, yıpranmayı göze alarak tuttuğu yolda direnir. Kişisel hesaplarla ya da kısa vadeli hesaplarla politika yapmaz. * Sigarayı bırabilmesini çok isterdim. Uzun yıllar Bitlis sigarası içen Ecevit, fabrika kapanınca Ballıca içmeye başladı. * Derli, toplu düzenli olması en belirgin özelliğidir. * Yemek konusunda, sofradan doymadan kalkmak gerektiğine inanırız. (Rahşan)

Yorum Yaz