Rebecca Solnit kimdir? Rebecca Solnit kitapları ve sözleri
Yazar, Tarihçi Rebecca Solnit hayatı araştırılıyor. Peki Rebecca Solnit kimdir? Rebecca Solnit aslen nerelidir? Rebecca Solnit ne zaman, nerede doğdu? Rebecca Solnit hayatta mı? İşte Rebecca Solnit hayatı...

Yazar, Tarihçi Rebecca Solnit edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Rebecca Solnit hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Rebecca Solnit hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Rebecca Solnit hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi: 24 Haziran 1961
Doğum Yeri: Bridgeport, Connecticut, ABD
Rebecca Solnit kimdir?
Amerikalı yazar Rebecca Solnit, 24 Haziran 1961 tarihinde Connecticut Eyaleti'nin Bridgeport şehrinde doğdu. California Üniversitesi Gazetecilik bölümünde master yaptı. Harper's dergisinde de yazıları yayımlandı. Makalelerinde ve kitaplarında Kültür tarihi, çevrecilik ve anı türlerinde eserler veren yazar; feminizm, siyaset, mekân ve sanat konularında yazmaktadır.
Rebecca Solnit Kitapları - Eserleri
- Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar
- Kaybolma Kılavuzu
- Karanlıktaki Umut
- Yakındaki Uzak
- Yol Aşkı - Yürümenin Tarihi
- Yokluğumdan Aklımda Kalanlar
Rebecca Solnit Alıntıları - Sözleri
- "Bazen eski bir fotoğraf, eski bir arkadaş ya da eski bir mektup, bize bir zamanlar olduğumuz o kişinin bambaşka bir yere gittiğini hatırlatır. Bunu seçen, şunu yazan o insan artık yoktur. Farkına bile varılmadan büyük mesafeler alınmıştır." (Kaybolma Kılavuzu)
- . Ama aslında dünyanın en güzel insanı yok çünkü çok fazla güzellik var. Bazı insanlar yuvarlaklığı ve yumuşaklığı sever, bazıları ise keskin kenarları ve güçlü kasları sever. Bazıları aslan yelesi gibi kalın saçlardan hoşlanır, bazıları ise mürekkepli bir şelale gibi dökülen ince saçlardan hoşlanır ve bazıları birini o kadar çok sever ki neye benzediğini unutur. Bazı insanlar gece yarısı yıldızlarla dolu gece gökyüzünün hayal edilebilecek en güzel şey olduğunu düşünür, bazıları karla kaplı bir orman olduğunu düşünür. Güzellik hakkında birçok fikri olan bir sürü insan var. Ve aşk... Birini çok sevdiğinizde, sadece aşk gibi görünürler. ... (Yakındaki Uzak)
- "Şiddetin bir ırkı, sınıfı, dini ya da milliyeti yok, ama şiddetin bir cinsiyeti var." (Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar)
- Görülebilir olmanın ve konuşabilmenin mümkün olmadığı yerde hayatta kalmak, onurlu ve özgür olmak mümkün değil. (Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar)
- Bedenen hayatta kalma mücadelesi de çok şiddetli olabilir ama mücadele sadece o değil, katılım, itibar ve ses sahibi olma hakları da dahil olmak üzere hak sahibi bir kişi olarak hayatta kalma mücadelesiydi. Yani sadece hayatta kalmaktan fazlası söz konusuydu: Yaşamak söz konusuydu. (Yokluğumdan Aklımda Kalanlar)
- “İnsanları kendi tarafınıza çekmek için bilgiyi aşina oldukları bir perspektiften sunmalısınız.” (Karanlıktaki Umut)
- "Bir sayfanın üstüne bir şey yazılmadan önceki beyazlığı ile bir şey yazılıp silindikten sonraki beyazlığı hem aynı beyazlık hem de aynı beyazlık değil. Bir söz söylenmeden önceki sessizlik ile söylendikten sonraki sessizlik de hem aynı hem de değil." (Yakındaki Uzak)
- Marifet unutmak değil,gitmesine izin vermektir . Ve diğer her şey gittiği zaman kaybolanda zenginleşirsin … (Kaybolma Kılavuzu)
- Bazen eski bir fotoğraf , bazen eski bir arkadaş ya da bir köşede unutulmuş eski bir mektup bize bir zamanlar olduğumuz o kişinin bambaşka bir yere gittiğini hatırlatır. Zira orada onların arasında oturan , onu değer veren , bunu seçen , şunu yazan o insan artık yoktur. Farkına bile varılmadan büyük mesafeler alınmıştır. Yabancı olan artık tanıdıktır ve bir zamanlar bize tanıdık gelen , yabancı değilse bile biraz tuhaftır hatta rahatsız edicidir. (Kaybolma Kılavuzu)
- "Kadın olarak benim bir ülkem yok." (Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar)
- ‘Hiç kuşkusuz, bulmak kaybolmaktır.’ (Kaybolma Kılavuzu)
- “Biz gün doğumundan gelmiştik, onlar gün batımından... Biz hastalara şifa vermiştik, onlar ise sağlıklı olanı öldürmüşlerdi. Biz çıplak ve yalınayaktık, onlar ise giyinikti, ayrıca atları ve mızrakları vardı. Biz hiçbir şeye göz koymamış, aksine bize sunulanları paylaşmıştık, oysa onlar karşılarına çıkan herkesten çalıyor, kimseye bir şey vermiyorlardı.” ” (Kaybolma Kılavuzu)
- "Yazmak, herhangi birine söylenemeyecek şeyleri hem hiç kimseye söylememek hem de herkese söylemektir. Ya da daha doğrusu yazmak, söyleyebileceğin herhangi biri olmayan şeyleri belki okuyacak olan o hiç-kimseye söylemektir." (Yakındaki Uzak)
- Mesele sadece, onlu yaşlarınızın sonunda hâlâ yeniyetme olmanız değil, aynı zamanda çocuk olmayan herkesi soktuğumuz yetişkinlik kategorisinin de sürekli değişim halinde olması. Aydınlık saatlerin hepsine gündüz deyip geçerken, gün doğumundaki uzun gölgelerin ve sabah çiyinin, öğle saatlerinin düz ve berrak ışığından farklı olduğunu hiç anlamamışız gibi. (Yokluğumdan Aklımda Kalanlar)
- "Dinle: Sen kendin değilsin, diğerlerinin oluşturduğu kalabalıklardansın, her zaman su sızdıran bir teknesin sen de, hayatının büyük kısmını başka biri olarak geçirdin, çok önce ölmüş insanlar olarak, hiç yaşamamış insanlar olarak, hiç karşılamadığın yabancılar olarak." (Yakındaki Uzak)
- Yürüyüş sınırsızdır; sınırsız az sayıdaki spordan biridir. (Yol Aşkı - Yürümenin Tarihi)
- İnsanın kendi hikayesini kelimelerle ya da imgelerle anlatabiliyor olması, zaferin ve isyanın ta kendisidir. (Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar)
- "Uçabiliyordum ama şimdi diyorum ki belki esas sorun tekrar dünyaya inebilmekti." . (Yokluğumdan Aklımda Kalanlar)
- Kelebek, insan ruhunu öyle iyi sembolize eder ki Yunancada ona psyche derler ve bu ruh anlamına da gelir. (Kaybolma Kılavuzu)
- Batı dünyasında, tarih boyunca, evlilik kurumunu tanımlayan yasalar kadını kocasının sahip olduğu bir mal, hatta erkeği patron, kadını ise hizmetçi ya da köle olarak tanımlanmıştır. (Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar)