matesis
dedas

Abdurrahim Akdağ ile gündem değerlendirmesi

MARİMDER) Başkanı ve halen Mardin Türkiye İş Kurumu’nda Araştırmacı olarak görev yapan Abdurrahim Akdağ ile gündemi değerlendirdik
  • 07.03.2011 18:51
Abdurrahim Akdağ ile gündem değerlendirmesi
Büro Memur-Sen Mardin’in kurucu üyesi ve Disiplin Kurulu Başkanı, Büro Memur-Sen Federasyonu Genel Kurul Delegesi, Mardin İmam Hatip Mezunları Derneği (MARİMDER) Başkanı ve halen Mardin Türkiye İş Kurumu’nda Araştırmacı olarak görev yapan Abdurrahim Akdağ ile gündemi değerlendirdi… ABDURRAHİM AKDAĞ KİMDİR? Bahreyn’de, Yemen’de, Libya’da, Cezayir’de, Kuveyt’te, Umman’da gösteriler oluyor. Sizce Ortadoğu neden böyle hareketlendi? ABDURRAHİM AKDAĞ: İkinci Dünya savaşı ve işgallerden sonra İslam coğrafyasında oluşturulan yönetimler karakteri ne olursa olsun halka dayanan yönetimler değildi. Emperyalistlerin değer yargılarını ülkelerinde uygulamak üzere kendini görevli bilen yönetici elitleri batıda eğitim görenlerden oluşuyordu. Ülkelerinde Allah vergisi doğal kaynakları kişisel refah ve lüksleri için israf ederken, büyük halk kitleleri cehalet, fakirlik ve iç çekişmelerle meşgul edildi. Büyük paralarla alınan ve hiçbir zaman düşmana karşı kullanma niyetinde olmadıkları silahları mazlum halklarına çevirmekten kaçınmadılar. Bu gün yukarıda belirtilen ülkelerde ve İslam coğrafyasının diğer noktalarında zülüm ve haksızlık karşısında patlama noktasına gelen yığınların ayak seslerini duyuyoruz. Bu başkaldırılar; zulme, haksızlığa, inanç değerlerinin dikkate alınmamasının itirazlarıdır. Bir buçuk milyarlık İslam dünyasının Müstekbirle ve etrafı mübarek Kudüs’ü işgal eden Siyonistlerin karşısında aciz bırakılmasına reddiyedir. Su mecrasını bulmuştur, akmaya devam edecektir. Halka zulüm ederek ayakta kalınmayacağının güçlü işaretleri görünmeye başlanmıştır. Süreç ne kadar zorlu olursa olsun bu defa hem alanlarda, hem masada kazanan halklar olacaktır. Ortadoğu’nun dindar siyasetçileri AK PARTİ’yi örnek alıyor mu? AK PARTİ Ortadoğu için model mi? ABDURRAHİM AKDAĞ: Bütün dünyada olduğu gibi Ortadoğu’daki dindar siyasetçilerin “yönetim modeli” arayışı içinde oldukları yönünde bazı görüşler vardır. Ak partinin barışçıl ve demokratik seçimlerle iktidara gelme noktasında pozitif bir örnek olduğunu söylemek mümkündür. Halka rağmen hükümet etmenin günümüzde mümkün olmadığı kanaati realiteye dönüşmüştür. Her ülkenin farklı dinamikleri olmakla beraber, demokratik ve katılımcı yönetim oluşturma zemininde Ak parti’nin Müslüman siyasetçilere esin kaynağı olabileceğini düşünüyorum. Günümüz dünyasında uluslararası ve ulusal yönetim meşruiyetinin dayanağı “özgür seçimler” olarak görüldüğü için dindar siyaset bilimcilerinin bu konuda çalışma yapmalarının gerekliliğine inananlardanım. Böylece yönetici sınıfı ve halk kitleleri daha iyiyi bulmada bir birini kontrol edecek bir mekanizma oluşturabileceklerdir. Halkın reyine başvurulan modelde; Yönetim fonksiyonları olan, planlama, uygulama, kontrol ve önleme döngüsü uygulama alanı bulacaktır. Ortadoğu’daki halk ayaklanmaları için ‘Dijital devrim’ deniliyor. Sizce bu ayaklanmaların oluşmasında ‘Facebook,Twitter, sms, youtube’ gibi internet “sosyal” iletişim imkanlarının önemi anlatıldığı kadar büyük mü? ABDURRAHİM AKDAĞ: Ortadoğu’daki halk ayaklanmalarında teknolojik imkânların kullanıldığı bilinmektedir. Kolektif hareketlerde iletişimin önemi tayın edici etkiye sahiptir. Alt yapısı hazır ve ilave bir maliyet gerektirmeyen Facebook, Twitter, Sms, Youtube gibi internet üzerinden iletişim hizmeti sunan sosyal paylaşım sitelerinin rolü bu kapsamda önem arz etmektedir. Ancak şunu belirtmekte fayda vardır: Meşru gaye ve meşru araçlar bir arada olmalıdır. Halk hareketlerinin asıl dinamiği inanç değerlerinin dikkate alınmaması ve zulme karşı kıyam olduğu unutulmamalıdır. Ortadoğu’daki çalkantının sebebi sizce kötü yaşam koşulları ve açlık mı? Bu bağlamda Güneydoğu’da da yaşanan sıkıtınlar çoğu siyasetçilerin ajandasında ekonomik sorun olarak yazılmış ve tanımlanmış, sizce bu doğru mu ve nasıl açıklanabilir? ABDURRAHİM AKDAĞ: Ortadoğu’daki çalkantıların sebepleri arasında kötü yaşam koşulları ve açlık vardır. Ancak temel neden değildir. Asıl neden bölge insanının kimliğini oluşturan İslami değerlerin hayattan tecrit edilmesi, kültürel ve ahlaki yozlaşma, Müslümanların izzet ve şerefinin işgalci ve emperyalistler karşısında savunulmaması, halkın insanca ve adalet içinde yaşamasının temin edilmemiş olmasıdır. Üstadın dediği gibi “ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” şiarı hatırlanmalıdır. Güneydoğudaki sorunu ekonomik nedenlere ilintilendirmek sosyolojik gerçeklerle örtüşmemektedir. Dini ve dili dikkate almayan değerlendirmeler çözüm üretebilseydi şimdiye kadar açılan ekonomik paketlerle sorun çözülürdü. Bu değerlendirme; maddeci dünya görüşünün insan tasavvurudur. Kanaatimiz o dur ki; İnsanın gönül dünyası ve doğuştan gelen doğal haklar merkezi role sahiptir. Fıtri yaklaşımla söylersek; Kalbi mutmain, beyni dingin, midesi tok insanı hedefleyen adaletli yaklaşımlar sorunun çözümünde baz alınmalıdır. Demokratik açılım başladığında çok büyük umutlar yaratmıştı güneydoğuda, sonra açılım sekteye uğradı, sizce açılımın sekteye uğramasındaki en temel neden neydi? ABDURRAHİM AKDAĞ: : Bilindiği üzere tarihi geçmişi olan, 30 bin cana, 300 milyar dolara mal olan, 4500 boşalan köy ve 12 bin faili meçhul ölüme neden olan bir sorundan bahsediyoruz. Sorun kendi baronlarını, derin ve kayıt dışı güçlerini üretmiştir. Kürt sorunu kimi çevreler için kullanışlı bir enstrümandır. Ak parti her ne kadar “Demokratik açılımı” samimi bir süreç olarak başlatmış ise de bu yolda birçok tuzak bulunduğu unutulmamalıdır. Habur’dan giriş yapanların gösteriye dönüşen pozisyonu batıdaki bazı iyi niyetliler dahil herkeste ürküntüye sebep olmuştur. Süreç içerisinde askerlerin ölümüne sebebiyet veren Karakol baskınları travmaya varan etki oluşturmuştur. Bu arada dış güçlerin bölge üzerindeki emelleri unutulmamalıdır. Anayasalar, devlet ve halk arasında toplumsal sözleşmelerdir. Dileğimiz 12 Haziran 2011 seçimleri sonrasında yeni bir Anayasa yapılırken doğuştan gelen bütün doğal hakları evrensel standartta öngören düzenlemeleri içermesi ve bütün vatandaşların bu kapsamda Kürtlerin adalet zemininde kucaklanmasıdır. Sürecin gerekliliği herkes tarafından benimsenmiştir. Geri dönüş eşyanın tabiatına aykırıdır. Van’da STK’lar ve aydınlarla Kürt sorununu tartışan Kılıçdaroğlu: ‘Anadilde eğitim hak ama anadilde eğitim sorununun bugün için çözülebileceğine inanmıyoruz, asimilasyondan değil entegrasyondan yanayız’dedi. CHP’yi Kürt sorununun çözümünde samimi buluyor musunuz? ABDURRAHİM AKDAĞ: Ana muhalefet partisi CHP’nin bu güne kadar Kürt sorunun çözümüne gerekli katkıyı sunduğunu söylemek mümkün değildir. Ergenekon gibi yasadışı bir örgütün avukatlığına soyunan bir partinin gündemi ile ülke gündeminin aynı olduğunu söylemek mümkün müdür? Ana muhalefetin sorumluluk bilinciyle politika üretmesi gerekmektedir. Ancak mevcut haliyle samimi bir katkı sunmadığı için bölgemizde tabela partisi durumuna düşmüştür. Zaten günümüz koşullarında asimilasyon politikalarının başarı şansı bulunmamaktadır. Entegrasyon uluslar arası hukukun benimsediği bir durum olup bunun hangi ortak payda etrafında olacağı açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Dünyadaki sol partiler özgürlüklerden, reformlardan yana iken CHP statükocu ve katı laikçi politikaların savucusu olmaya devam etmektedir. Seçime kısa bir zaman kaldı, AK PARTİ ve BDP Kürt coğrafyasında nasıl bir seçim stratejisi belirleyecek? ABDURRAHİM AKDAĞ: 12 Haziran 2011’de yapılacak seçimlerin Türkiye’nin geleceği açısından önem taşıdığı her kesimin ortak vurgusudur. BDP Kürtlerin meclisteki temsilcisi olduğu retoriğinden hareketle güçlü bir oy oranı ve milletvekili sayısı ile çıkmayı hedefleyeceğinin işaretlerini vermektedir. Yüzde onluk baraj nedeniyle önceden olduğu gibi bağımsız adayları destekleyeceklerini deklere ettiler. Kanaatim kontrollü gerilim politikasıyla seçmenlerinin bilincini diri tutmaya ve dikkat çekmeye çalışacaktır. Henüz ipuçları olmamakla beraber Ak partinin ülkenin tümündeki duyarlılıkları dikkate alması zorunluluğuna göre strateji belirleyecektir. Kürt coğrafyasında çatışmasız bir ortamın olmasını arzulayacağı muhakkaktır. Uygulanan sosyal ve ekonomik politikaların halkta oluşturduğu memnuniyet ön plana çıkarılacaktır. Türkiye’nin dünyadaki itibarı ve dış politikanın stratejik derinliğinin getirisi işlenecek hususların başında gelecektir. Mardin’de sivil toplum kuruluşların yapısı ve Mardin’in sosyal ve siyasal hayatına etkileri nasıl ve ne yönde oluyor? ABDURRAHİM AKDAĞ: Bölgemizde sivil toplum kuruluşları iki blok halinde örgütlendikleri görülmektedir.Bir kesimi BDP çizgisine yakınken, diğerleri muhafazakâr diye nitelendirebileceğimiz bir çizgide faaliyet göstermektedir. Günümüz koşullarında kamuoyu oluşturmada ve yönetim kademesi üzerinde baskı oluşturmada STK’lar etkin bir role sahiptir. Muhafazakâr camianın sivil inisiyatifinin henüz kurumsallaşma sürecini tamamladığını söylemek mümkün değildir. Ancak 12 Eylül 2010 referandumunda başta Memur-Sen olmak üzere dini duyarlılığı olan STK’ların etkin oldukları gördük. Sözünü ettiğimiz STK’lar düzenledikleri etkinliklerle halkın sosyal bir takım ihtiyaçlarının karşılanmasında aktif olmaları memnuniyet vericidir. Düzenlenen kültürel faaliyetler ve etkinlikler halkta heyecan oluşturduğu katılımların yoğunluğundan anlaşılmaktadır. Ancak siyasal anlamda henüz yeterli düzeyde etkin olunduğunu söylemek mümkün değildir. Fakat gelecekte siyasi zeminde STK’ların tüm kesimler tarafından dikkate alınacağı genel kabul görmektedir. Merhum Necmettin Erbakan hocanın Türkiye siyasetine getirdiği anlayış ve o anlayışın bugün ki yansımalarına baktığımızda; Erbakan hoca Türkiye siyasetine kazandırdığı en büyük değer nedir sizce? ABDURRAHİM AKDAĞ: Erbakan hoca her şeyden önce bir misyon insanı ve önder idi. Allah rahmet etsin. Türkiye’de asıl unsur olmakla beraber bir takım entrikalarla siyaset sahnesinin dışına çıkarılan insanları alana indirdi. Bir birinden farkı olmamakla beraber alternatif gibi sunulan sağ ve sol siyasi yapılanmaların gerçek alternatifini ortaya çıkardı. Günümüz iktidar kadrolarının Erbakan hocanın siyaset okulundan yetiştikleri hatırlanmalıdır. Türkiye siyasetine kazandırdığı en büyük değer maddi ve manevi kalkınmanın bir arada olabileceği gerçeğidir. Ayrıca Türkiye’nin insan kaynağı ve tarihi birikiminin lider ülke olma hususunu dile getirme cesaretini ilk gösteren şahsiyet olması önemlidir. Kendisini iktidardan post modern darbe ile düşürenlerin onun cenazesinde özür beyan etmek durumunda kalmaları çok anlamlıdır. 28 Şubat sürecinde medyada Erbakan hocanın ve Refah partisi aleyhine haksızca ve insafsızca manşetler atılıp haberler yapıldı. Erbakan hocanın vefatında ise medya hakşinas bir tavır sergiledi, 28 Şubattan bu yana medyanın değişimini nasıl okumak gerekiyor? ABDURRAHİM AKDAĞ: 28 Şubat post modern darbesi uluslar arası ayağı olan bir plandı. Türkiye’deki kartel medyası, kayıt dışı sermaye ve oligarşik bürokrasi bu planın önemli ayaklarını oluşturuyordu. Köprülerin altından çok su aktı. Açık toplum ve iletişim imkânları herkesin olaylar hakkında bilgi sahibi olmasını sağladı. Ergenekon yapılanmasının dehşet planlarının ortaya çıkması, hukukun hiçe sayıldığı onlarca uygulama, Erbakan hocaya iftira ve zulüm yapıldığı kanaatini oluşturdu. Bu atmosferde mızrak çuvala sığmayınca hocanın vefatında tavırların değişmesi kaçınılmaz oldu. Medyanın artık attığı manşetlerle “kredi ve teşvik” alabileceği dönemler geride kaldı. İletişimdeki çeşitlilik, halkın mukayese yapma imkânını hazırladı. Böyle bir ortamda alternatiflerin, toplum duyarlılığının dikkate alınması kaçınılmaz oldu. Son olarak Ak partinin ülke genelinde ve Mardin özelinde başarı çıtasını yükseltmesi için hangi niteliklere sahip milletvekili adaylarıyla seçime girmesini önerirsiniz? . ABDURRAHİM AKDAĞ: Ak partinin şu anki oy oranı yüzde 50 bandında görünmektedir. Ancak daha seçimlere üç ay var ve bu süre Türkiye gibi gündemi dinamik bir ülke için uzun bir süredir. Demokrat ve muhafazakâr bir çizgiyi benimseyen Ak parti ülke genelinde adayları belirlerken bu hususları gözetmelidir. Seçmenlerin duyarlı ve seçici oldukları son mahalli seçimlerde Ak partiye rağmen Ş. Urfa’da Eşref Fakıbaba’yı Başkanı olarak seçerek göstermiştir. Bu olay iyi analiz edilmelidir. Halkın değerlerini, inanç duyarlılığını gözeten, insana değer veren, mazbut, topluma güven veren, yüksek temsil kabiliyeti bulunan, sorunları tespit edip çözüm önerileri sunabilen adayların listelere alınması çok önemlidir. Görevi sadece el kaldırıp indirmek olan vekiller artık toplumu tatmin etmekten uzaktır. Bu kapsamda bölgemizde sürüp giden ve binlerce eve ateş düşüren yangını söndürmede rol alabilecek şahsiyetlerin önemi artmaktadır. Genelde ve Mardin özelinde kendisinde “Güven” ve “liyakat” özelliklerini cem etmiş adaylarla seçmenin karşısına çıkılmalıdır. RiyaRoni.com

Yorum Yaz